Enis Berberoğlu

Partiler TÜSİAD’da roadshow’a çıkıyor

22 Mayıs 2007
<b>ANKARA</b><br>PATRONLAR her seçim öncesinde olduğu gibi liderleri dinleyecek. Ama bu kez organizasyon ölçeği çok daha geniş tutuldu.

TÜSİAD merkezi yerine Swissotel’den yer tutuldu. Üyelerin yanı sıra iki kardeş örgüt, Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ile Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu da davet edildi.

Liderlerin, 300 kadar iş dünyası temsilcisiyle buluşmaları planlandı.

Siyasi roadshow’un açılışı yarın Başbakan’la yapılıyor.

Tayyip Erdoğan’ın konuşması öncesinde TÜSİAD’ın on dakikalık sunumu olacak.

Başkan Arzuhan Yalçındağ ekonomi, AB ve dış politika değerlendirmesi yapacak.

Ardından Erdoğan’ın yarım saat veya 45 dakika kadar süren konuşması dinlenecek.

İki saat sürmesi planlanan programın ikinci bölümü soru-yanıtlara ayrılacak.

TÜSİAD yönetimi işi şansa bırakmayarak liderlere sabit 10 soru hazırladı.

Liderler, muhtemelen ekonomi kurmaylarından da yardım alacak.

Erdoğan’la başlayan iş dünyası-siyaset buluşmaları, Deniz Baykal ile sürecek.

CHP lideri aynı heyete aynı mekánda, 29 Mayıs’ta hitap edecek.

DP’nin eşbaşkanları Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu, 30 Mayıs’ta TÜSİAD ile buluşacak.

MHP’den TÜSİAD çağrısına henüz yanıt gelmedi.

Toptan temiz káğıdı oyunu

BU köşede Başbakan’ın merkez sağ ve soldaki birleşmeler için kullandığı "çürük yumurta sepeti" benzetmesini eleştirdik. DP’nin önüne konulan engellere işaret ettik.

AKP çevrelerinden "eleştiri ağır kaçtı" tepkisi geldi.

Ayrıca ısrarla, "DP’nin önünü AKP kesmedi" tezi işlendi.

Bunun üzerine DP’nin isim hakkından vazgeçilmesi sürecini bir kez daha araştırdık. İlginç bir ayrıntıya ulaştık. Duyduğumuza göre, DP kurucular kurulu listesine Ankara’dan toptan sabıka kaydı verildi. Böylece gerekli evrakları tamamlayıp DYP ve Anavatan’dan önce başvurmaları sağlandı.

Hukuken hatalı bu uygulama, DP çatısı altında birleşmek isteyen DYP ve Anavatan yöneticileri tarafından Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok’a iletildi. Meselenin büyüyeceği korkusuyla DP yöneticileri vazgeçince, isim hakkı gerçek sahibine bırakıldı.

Demek ki birileri DP’nin yolunu kesmek istemiş.

Ama adliyeye bile söz geçiren o birileri AKP’den değilmiş.

Nereden aklıma geldiyse, fındık reklamında ne diyorlardı!

Merkeze AKP çapası tutmuyor

AKP’nin merkeze çakmak istediği çapalar tutmuyor. Önce Cem Kozlu adaylık önerisini geri çevirdi. Dün de Meral Gezgin, "Ne siyasete girmeyi düşünüyorum, ne de AKP’den adayım" dedi.

Gezgin ayrıca AKP’den adaylık teklifi almadığını da açıkladı.

Kim kimi kandırıyor, işletiyor, ayrı mesele. Ama anlamadığım konu, AKP 5 yılda merkez parti olduğunu gösteremedi de... Liberal birkaç transferle mi kanıtlayacak?
Yazının Devamını Oku

Peki, AKP’den omlet olur mu?

20 Mayıs 2007
<b>ANKARA</b><br>BAŞBAKAN sağ ve sol birleşmeleri "çürük yumurta" diye küçümsüyor. Aynı benzetmeye sadık kalırsak, sorarım size; AKP’den omlet olur mu? Milli Görüş’ten MHP’ye, DYP’den Anavatan’a kadar tüm eğilimler bu partide kaynaştı mı? Eğer herkes AKP üst kimliğinde anlaşmış olsaydı...

Türbanlı eş, kamuda terfi kriteri haline gelir miydi?

Ya da Cumhurbaşkanlığı seçimi bu kadar kötü yönetilir miydi?

Bütün bunlar parti içi denge ve çekişmelerin eseri değil mi?

Ayrıca Başbakan, sağ ve sol ittifakları "çürük yumurta sepeti" sayıyorsa yollarına neden bu kadar engel çıkartıyor dersiniz?

DP’nin isim hakkı haftalarca gasp edildi...

DYP’nin isim ve amblem değiştireceği kurultaya tedbir istendi.

Başbakan bunu hep yapıyor. İlk mitingi hafife aldı, "bindirilmiş kıtalar" dedi. Takip eden her miting daha büyük kalabalık topladı.

Başbakan, sağ ve solda birliği pekiştirmek istiyorsa doğru yoldadır, devam etsin!

Susurluk’ta yol ayrımı

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çizgisinde sürprize yer yok.

Daha ilk günden itibaren partisini Susurluk’tan uzak tuttu.

10 yıl sonra bile İbrahim Şahin’e adaylık vizesi vermedi.

Buna karşılık Abdullah Çatlı’nın kardeşi, BBP’den aday adayı. Sedat Bucak ise eski partisi DYP’ye başvurdu. Bakalım BBP ve DYP, Susurluk sapağında hangi yolu seçecek.

2’nci mirası tarih kitabı

RAHŞAN Ecevit, solda seçim ittifakına açık desteğiyle merhum eşinin vasiyetini yerine getirdi. Şimdi sıra Bülent Bey’in yarım bıraktığı Osmanlı tarihi kitabına geldi. Rahşan Hanım, bu konuda İlber Ortaylı Hoca’dan yardım alıyor.

Rahşan Ecevit ise zamanını daha çok kütüphane ve arşivin düzenlenmesi ile geçiriyor. El yazısı notlar, fotoğraflar, gazete kupürleri, 12 Eylül savunmaları.

Kısacası, 80 yıllık Ecevit tarihi yakında araştırmacıların ve halkın hizmetine açılacak.

Merhumun şiirleri içinse biraz beklenecek.

Ruslar gelmedi, biz gittik

MESLEĞİN ilk yıllarında her kış Rus işgali bekleyen eski tüfek politikacılara rastlardık.

Rusları bekledik, sonunda turist olarak geldiler.

Yıllar sonra Hürriyet, Rusya’ya gitti, en büyük dışalımı gerçekleştirdi.

Moskova’daki tanışma töreninde yıllar öncesine dönmemizi hoş görün. Bir zamanlar Türkiye için en büyük risk sayılan ülke, bugün küresel oyuncularımız açısından fırsatlar diyarına dönüştü. Hürriyet’in kár ve gelirinde büyük pay yakaladı.

50 yıla neler sığabiliyor!
Yazının Devamını Oku

Yarısına bile razı, ama...

19 Mayıs 2007
ANKARATÜRKİYE’de 27 Nisan sürecini hafife alan bence yanılır.Gece yarısı bildirisi siyasete emir-komuta ile yön vermiyor belki... Ama AKP yöneticileri bile iki gelişmeyi;

Abdullah Gül’e ilk oylamada 367 çıkmaması ile,

Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararını bildiriye bağlıyor.

Daha şüpheciler için yeni bir kanıt geçen hafta yaşandı.

Malum AKP cumhurbaşkanını halka seçtirmeyi önemsiyor.

Meydanlarda bildiriye karşı rövanş malzemesi olarak kullanmayı tasarlıyor.

Ne var ki geçen hafta ana muhalefete tam tersi yönde mesaj yollandı.

Denildi ki, "Halk seçimi ile 5+5’ten vazgeçebiliriz, görüşelim."

Bu öneriyle pakette sadece iki değişiklik kalacaktı:

1) 367 karar sayısını 184’e indirmek 2) 4 yılda bir genel seçim.

CHP ilk teklifi hemen geri çevirdi. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nden bu kararın çıkmasına yol açan başvurunun sahibiydi, ayrıca cumhurbaşkanı seçiminde uzlaşmadan yanaydı.

Dört yılda bir seçime itirazı olmasa da, kararı yeni Meclis’e bırakmak istedi.

Sonuçta AKP muhalefetten beklediği desteği alamadı.

Yani AKP yola çıkarken koyduğu hedeflerin yarısına bile razı...

Ama iktidarda muktedir olamıyor, sizce neden?

Gökçek anketine AKP rağbeti

BAŞKENT Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in anketini konuşuyor.

Ankete göre Ankara’da AKP oyları yüzde 62.4 oranına ulaştı.

AKP’nin en militan tahmini bile yüzde 40’ı aşmıyor.

Demek ki Melih Gökçek bu rakama yüzde 50 kişisel oyunu ekliyor.

Melih Bey’in anketine muhalefetin itiraz edeceği kesin.

Ama anlaşılan AKP kadroları bu rakama inandı ki... Toplam 4 bine yakın başvurusu yapılan AKP’de Ankara 300 aday adayı ile başı çekti.

Ulusoy’dan 4 Anadolu resmi

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy son aylarda tam 76 il gezdi. Esenboğa’da karşılaştığımızda İstanbul uçağını bekliyordu.

Anadolu’dan dört gözlemini aktardı:

1) Türk milleti ordusunu çok seviyor.

2) Türk milleti ordusunu kışlasında görmek istiyor.

3) Cumhuriyet’i kimsenin tekeline bırakmıyor.

Ulusoy dördüncü maddeye geçerken eliyle karnını sıvazlıyor:

- Oy atarken de midesini düşünüyor.

Derviş’in kurmayı CHP’de

DENİZ Baykal’ın Erdal Sağlam’a aktardığı ekonomik program iş dünyasında çok olumlu yankı buldu. Programın mimarı CHP adaylık başvuruları başlayınca ortaya çıktı: Faik Öztrak.

CHP’li aileden gelen Öztrak kamudaki kariyeri sırasında merkez sağ iktidarların güvendiği ve saydığı bürokratlar arasına girmeyi bildi. DPT’nin beyni İktisadi Planlama Başkanı iken Turgut Özal ile çalıştı. Ardından BDDK ve Hazine deneyimleri geldi. Kemal Derviş ekonomik krizin ilk günlerinde Öztrak’ı Hazine Müsteşarı olarak göreve çağırdı.

CHP Türk ekonomisini kriz sularında yöneten Öztrak ile birlikte kaptan köprüsünde olan Süreyya Serdengeçti’ye de adaylık önerecek.
Yazının Devamını Oku

Baykal, Demirel mi oluyor

17 Mayıs 2007
Biliyorum bu başlığa hem CHP hem de Demokrat Parti çizgisi itiraz edecek. O yüzden peşinen sınırımı çizmek istiyorum: Aradığım benzerlik her iki duayen siyasetçinin uzun kariyerlerinin tamamını kapsamıyor. Hatta baktığım, nispeten kısa bir dönemden ibaret. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı’nın 28 Şubat’ı yönetme maharetiyle... Deniz Baykal’ın 11’inci Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin hepsi doğru çıkan kehanet serisini kıyaslamak istiyorum.

Süleyman Demirel 28 Şubat sürecinde askeri dinledi, siyasetçiyi yönlendirdi. Türkiye’yi açık darbe ortamına sokmadan 1999 seçimlerine taşıdı. Deniz Baykal ise "Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı olmak istiyor" dedi. Erdoğan tüm kampanyayı -kendi ifadesiyle paratoner gibi- üstlendi. Baykal, "Erdoğan vazgeçecek" iddiasında bulundu, Abdullah Gül aday gösterildi. CHP lideri "Seçemeyecekler" diye inat etti, gerisini zaten biliyorsunuz. Son olarak Anayasa değişikliği paketinde de sözüne geliniyor.

/images/100/0x0/55ea152ef018fbb8f86a3902Demirel başkomutandı, Baykal benzer süreci askersiz, siyaseten idare ediyor.

Hangisinin işi daha zor diye sorarak haksızlık etmek istemiyorum.

Ama sizler vicdanınıza danışmakta özgürsünüz.

Makul çoğunluk normali

MEHMET Ali Bayar, DP çatısı altında boy gösterdi, geçen seçimde olduğu gibi İzmir’den adaylığını koyacak. Bayar’ın önümüzdeki seçimle ilgili tahmini, kötümserlere tekzip gibi:

- Makul çoğunluk dediğim kitleler artık gerilim ve kriz istemiyor. Bu açıdan merkeze yönelebilir. Ne yazık ki 1995’ten itibaren siyasette normalleşme yolu tıkalı. 1995’in birinci partisinin iktidar şansı olmadı, 1999’da Öcalan psikolojisiyle oy verildi. 2002 ise seçimden çok siyasi lince benzedi. Bu seçimse 1991’den bu yana siyasette normalleşme açısından ilk şanstır.

Yeniden müzakere yok

DSP Lideri Zeki Sezer’le yol kenarında mütevazı bir mekánda kahvaltı ettik.

Topu topu 25 dakika süren sohbetimiz tam beş kere kesildi.

Yoldan geçen her hanım Sezer’i tanıyınca durdu, "Birleşin" dedi.

Partideki en önemli kadın, Rahşan Hanım da öyle diyor.

Kısacası, Zeki Sezer’in üzerindeki kamuoyu baskısı çok ağır.

Zeki Bey de farkında ve yazılmak kaydıyla sadece "Görüşmeler sürüyor" demekle yetiniyor.

Ancak çevresinden edindiğimiz izlenimi aktarırsak:

Deniz Baykal, sadece 12 milletvekili önerdi.

Atadığı görüşmeciler DSP’nin karşı teklifini ciddiye almadı.

DSP ise Manisa ve Bursa gibi illerdeki şansını hatırlatıyor, müzakere istiyor.

CHP bu teklife sıcak bakıyor mu diye araştırdım. Aldığım yanıtı aktarıyorum:

- 4 görüşmeci TV kameraları önüne geçti ve müzakerenin sınırı konusunda anlaştıklarını açıkladı. Dolayısıyla CHP olarak yeniden müzakere açmaya hakkımız ve niyetimiz yok.

Gol uzatmada geldi

ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e mal edilen "DP’ye isim golü" meselesini biraz araştırdım. Golün uzatmalar oynanırken geldiği ortaya çıktı.

Aktarılana göre Erkan Mumcu, isim hakkı Anavatan’da olduğu için 20 kurucu ismi belirledi, DYP’ye ulaştırdı. DYP de kendi kurucularını tespit edince parti kurulacaktı. Ancak DYP gecikince Gökçek’in Cemal Şen isimli belediye sözleşmeli işçisi ofsayttan golü kazandı.
Yazının Devamını Oku

AKP listesine miting ayarı

15 Mayıs 2007
<b>ANKARA</b><br>BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın Tandoğan mitingine ilk tepkisi ölçülüydü. "Demokratik hakkın kullanımıdır" dedi, itiraz eden çıkmadı, keşke öyle kalsaydı.

Ancak birkaç gün sonra üslup değişti, Erdoğan "bindirilmiş kıtalar" ifadesini kullandı.

Tandoğan’ı Karadeniz Otoyolu açılış töreniyle kıyasladı, yüz binleri hafife aldı.

Belki de bu açık tahrik nedeniyle Çağlayan, Manisa, Çanakkale ve Alsancak halka dar geldi.

Ya Tayyip Erdoğan... Seçim startı verdiği Erzurum meydanından memnun kaldı mı?

AKP yöneticileri hayatlarından memnun. Meydanı 2002 ile kıyaslıyorlar.

"Erzurum’un en kalabalık mitingi yine bize aitti, onu da aştık" havasındalar.

Peki Başbakan’ın tabiriyle "bindirilmiş kıtalar" söz konusu mu?

AKP’ye göre "ancak 3-4 bin kişi dışarıdan geldi, kalan Erzurumlu idi". Aktarılana göre Başbakan, "Sakın kendimizi kandırmayalım, önümüz seçim, gerçek ilgiyi görelim" dedi.

Söz mitinglerden açılmışken, sormamak olmazdı. AKP meydanları nasıl okuyor?

Yanıtını aday listelerindeki "miting ayarı" ile bulacağım söyleniyor.

"AKP merkez parti olduğunu listedeki isimlerle kanıtlayacak" deniliyor.

Merkez soldan bir isim, merkez sağın eski bakanı ve genç bir iktisatçı...

AKP’den aday adayı, bakalım listedeki yerleri ne olacak?

DSP, CHP’den ne istedi?

CHP ve DSP liderleri İzmir’de buluşamadı. Ama aynı gün DSP’nin resmi teklifi CHP’ye ulaştı.

DSP yönetimi, CHP listelerinden adaylık için çalışma yaptı.Partinin seçim şansının yüksek olduğu iller sıralandı.Bu sayı 45-50 arasında çıktı, il isimleri CHP’ye bildirildi. DSP bu illerde ya ilk sırayı, ya da seçilebilir yer istiyor.DSP ile CHP’nin oy farkı ortada... CHP adayların yarısını başka partiye bırakır mı, açıkçası sanmıyorum. Peki seçim işbirliğinin eşiğinden dönülmesinin faturası kime çıkar? Hürriyet İnternet’te oy kullanan 160 bin kişinin oyu fikir verebilir. Okurun yüzde 90’ı bu saatten sonra iş bozulursa suçu DSP’de arayacak.

3 Haziran’da işlem tamam

SOL, seçim işbirliği için bile zorlanırken merkez sağda işler yolunda. Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu, DP’nin iktidar yıldönümünü birlikte kutladılar. "Siz" sözcüğünü lügatten silip attılar, "biz" diye konuşmaya başladılar. DYP kongresini 27 Mayıs’ta toplayacak, Anavatan 2 Haziran’da. Eğer hukuki sorun yaşanmazsa 3 Haziran’da DYP bu kez DP olarak toplanacak. Bu kurultayda Anavatan’ın partiye katılımı ile yönetime girmesi karara bağlanacak. Demek ki isteyince oluyormuş!

Mersin’de domates 15 kuruş

27 Nisan sürecinin en sessiz partisi MHP.

Sessizliğini muhtemelen haziran başında bozacak. MHP lideri meydana 1 Haziran’da inmeyi planlıyor.

İlk miting için güneydeki iller düşünülüyor. Partinin çok güçlü olduğu Mersin üzerinde duruluyor.

Mehmet Şandır, hafta sonunda Mersin Erdemli’deydi. "Hava nasıl?" diye sorduk, tek örnek verdi:

- Domates 15 kuruş, maliyeti 40 kuruş. Kim iktidara oy verir ki?
Yazının Devamını Oku

Kripto: AKP 2 parça

13 Mayıs 2007
TÜRKİYE’yi çok yakından izleyen büyük devletin büyükelçisi ile sohbetteyiz. Ankara’da yaşayan herkes gibi yakın gelecekle ilgili tahminleri paylaşıyoruz. Son haftalarda yaşanan sürecin seçimi nasıl etkileyeceği öngörüsü gerçekçi:

- Sanırım gelecek iki aydaki hatalar veya doğru açılımlar sandık sonucunu belirleyecek.

Ama iktidar partisiyle ilgili şahsi temaslarından edindiği izlenim daha ilginç:

- İki eğilim seziyoruz. AKP’de bazı önde gelen isimler, "Burası Türkiye, yeni gerilimler yaratmaya gerek yok, hemen seçime gidip başarılı çıkalım" diyor. Oysa diğerleri, "Hayır Türkiye’de normalleşme sağlanacaksa hemen harekete geçmemiz, karşı koymamız lazım" görüşünde. Anayasa değişikliği girişimleri ikinci görüşte olanların eseri.

Büyükelçinin bu görüşlerini merkeze yolladığı kriptoya da yazdığını varsaymak herhalde yanlış olmaz... Benim asıl merak ettiğim (ve büyükelçinin de bilmediği) ülkesinin AKP’nin hangi parçasına yakın duracağı, nasıl politika izleyeceği, ki sanırım yakında görür, anlarız.

Cumhur tek, başkanı iki

AKP’nin Anayasa değişikliği paketi Meclis’te oylanırken kafalar karışıktı.

Öyle ya, aynı Meclis’ten ve aynı anda;

a) Abdullah Gül’e oy verilmesi,

b) Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesine destek istendi.

Anayasa değişikliği Çankaya’ya yollandı ama teknik arızası giderilemedi.

Diyelim ki, Çankaya’dan veto geldi, Meclis ikinci kez kabul etti, referandum yolu gözüktü.

Referandum süresi yasal olarak 40 güne çekilse bile YSK’nın iki sandığı yetiştirmesi zor.

Haydi diyelim iki sandık zar zor önümüze konuldu, cumhurun başkanını seçmesi de kesinleşti.

Cumhurbaşkanlığı seçimi 22 Temmuz’dan 60 gün sonra yapılacak. Peki ya o sürede Meclis toplanır, yasayı değiştirir, cumhurbaşkanını seçerse ne olacak?

Anlaşılan o ki AKP’yi tatmin açısından tek yol kalıyor.

Tek cumhura iki başkan seçilsin, olsun bitsin!

Erkan Mumcu sağlama aldı

DÜN bu köşede merkez sağın birleşme çatı adresi DP’de sorun çıkarsa ne olur senaryosu işlendi. Yazının mürekkebi kurumadan Erkan Mumcu’nun işini sağlama alacağı anlaşıldı.

DYP kongresi bir hafta öne alınarak 27 Mayıs tarihine çekildi.

Yani önce DYP’nin ismini DP olarak değiştirmesi beklenecek.

Ardından bir hafta sonra Anavatan, DP’ye katılacak.

Mesele YSK’nın kararına, iznine kalacak.

CHP İstanbul kime emanet?

CHP Lideri Deniz Baykal, son birkaç aydır ne zaman İstanbul’a gelse il örgütüne by-pass uyguladı. İstanbul il yöneticileri liderleriyle görüşme, karşılama, uğurlama imkánı bulamadı.

Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu uygulamalarından kaynaklanan bu sancılı dönem geçen hafta noktalandı. İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem istifasını sundu.

Boşalan koltuğa en güçlü adaylar arasında Gürsel Tekin’in ismi geçiyor. Kadıköy Belediyesi’nin başarılı başkan yardımcısı, adaylık ve il başkanlığı arasında karar verecek.
Yazının Devamını Oku

Resim, hayatın aynası

12 Mayıs 2007
<b>ANKARA</b><br>ANAYASA değişikliği paketi Meclis’ten geçtikten sonra Başbakan Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu’na ayrılan bölümdeki yerinden kalktı, Genel Kurul salonunu katederek Erkan Mumcu’nun elini sıktı. Dün sabah Mumcu’yu aradım, o kısa anda kritik bir diyalog geçti mi diye sordum.

Mumcu, "Hayır, sadece ’Hayırlı olsun’ dedi, teşekkür etti" yanıtını verdi.

Ama, "O resim sanki fazlasını anlatıyor" diyecek oldum, sözümü kesti:

- O resim hayatın aynasıdır. Gerçek hayatta da yerinden kalktı, benim olduğum yere geldi. Elimi sıktı, teşekkür etti. Haklılığımızı teslim etmiş oldu.

Dün partilerin Hazine yardımı yattı. Anavatan mahkemelik, DYP parasını aldı. Eğer haziran başında iki parti DP çatısında birleşirse para ortak kullanılacak.

Ama henüz Yüksek Seçim Kurulu’nun DP hakkındaki kararı belli değil.

Önce parti kurultayları yapılacak, sonra YSK başvuruyu karara bağlayacak.

Eğer izin çıkmazsa Anavatan, DYP listesinden seçime girecek.

Birleşme de seçim sonrasına kalacak.

İlk 4 parti girsin

İŞADAMI Sedat Aloğlu aradı, doğrudan konuya girdi."Çoğu kimse benim 2003’te doktoramı verdiğimi bilmez" dedi ve ekledi:

- Tezim, AB sürecinde devlet yönetiminin yeniden yapılandırılması üzerineydi.

Sedat Aloğlu tezinde, seçim ve baraj sistemini de ele almış.

"35 gelişmiş demokraside seçim barajı ortalaması yüzde 3.5" diyor.

Üstelik Aloğlu sadece barajın düşülmesini önermekle yetinmiyor:

- Aslında aldıkları oy ne kadar olursa olsun ilk dört parti Meclis’e girmeli.

Yani Aloğlu temsilde adaleti, yönetimde istikrara yeğliyor.

Aloğlu’na katılmayabilirsiniz, ama son cumhurbaşkanlığı seçimi de kanıtladı ki...

Siyasi istikrar sadece parlamento çoğunluğuyla sağlanamıyor.

46 seçimine dönmesin

TÜRKİYE 16’ncı seçiminde başa döndü. Tıpkı 1946’da olduğu gibi temmuzda seçime gidiyor.

Çok partili rejime geçişin ilk seçimi, demokrasi açısından yüz akı sayılmazdı.

Sandıklar kayboldu, mükerrer oy kullanımı yaygındı, kısaca her türlü sahtekárlık yaşandı.

Peki bu rezalet sadece tek parti diktasının eseri veya acemilik yüzünden miydi?

CHP Lideri Deniz Baykal’ı dinlerken farklı neden de aklımıza yatıyor.

Türkiye’de yaklaşık 150 bin sandıkta seçime gidilecek.

Her sandığa asgari üç gözetmen, yani 450 bin görevli gerekiyor.

Sandık nöbeti genellikle öğretmenlere düşer.

Ama temmuz ayında öğretmelerin çoğu memleketine gider.

AKP temmuz seçimine "laikler denize gider" diye seviniyor olabilir.

Ama unutmayın ki sandık güvenliği herkese lazım.
Yazının Devamını Oku

Çankaya’dan önce başkan

8 Mayıs 2007
ANKARACUMHURBAŞKANI artık belli ki yeni Meclis tarafından seçilecek. Anayasa Mahkemesi’nin 367 kriterinden sonra artık uzlaşmayla seçim şart gözüküyor.

Ancak Meclis’in ilk sınavı sanıldığı gibi Çankaya turlarında değil, başkanlık seçiminde yaşanacak.

Anayasa’ya göre yeni Meclis açılınca beş gün içinde başkan adayları belirlenecek.

Ardından seçimlere geçilecek ve çok muhtemel ki yine 367 tartışması patlak verecek.

Çünkü 94’üncü madde, cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi ilk iki turda 367 oy arıyor.

Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçimini nasıl yorumladığı ortada.

Bu yoruma göre, Meclis Başkanı’nın seçileceği oturuma da en az 367 üye katılmalı.

Yani 183 muhalif üye, tıpkı cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi seçimi kilitleyebilir.

Kötü mü olur, açıkçası kararsızım.

Partizan bir Meclis Başkanı’nın ibretlik icraatına hálá tanıklık ediyoruz.

Dolayısıyla en kötü uzlaşma adayı, bugünküne göre ehven-i şerdir (kötünün iyisidir).

Üstelik Meclis Başkanı seçiminde uzlaşma, dileriz Çankaya turlarına da örnek olur.

Ve partili cumhurbaşkanı dönemi kapanır!

Hiç mi hukukçu yok

AKP Meclis Grubu’nda 60’tan fazla hukukçu vekil var.

Devletin tüm kaynakları, üniversiteler de ellerinin altında.

Haydi diyelim 367 tartışmasında yargı etkilendi, siyasi karar verdi.

Peki ya 25 yaştaki hukuki kara deliğe ne demeli?

Hani 25 yaş meselesi AKP’nin tek seçim şartıydı.

25 yaş yürürlüğe girmeden erken seçim bile yapılmıyordu.

Ama şimdi gelinen noktaya bakın hele: 25 yaşın, seçim iptal gerekçesi olmasından korkuluyor.

O yüzden davul zurnayla Meclis’e sunulan yasanın oylamasından sessiz sedasız vazgeçiliyor.

Çünkü hukukçuların atladığı riski, parti yönetimi son anda yakalıyor.

Demek ki neymiş?

AKP uzlaşma yerine dayatmayı yeğliyor, bu bir.

Hukuktan fazla anlamıyor, işin sonunu düşünmüyor, bu iki.

Mahkemeye düşünce çoğunlukla kaybediyor, bu üç.

Böyle mağduriyet olmaz, kendi düşen ağlamaz, bu da dört.

DTP’ye piyango çarptı

AKP’nin hukuki fiyaskosu, sadece 25 yaşı yatırmakla kalmadı.

Bu sayede DTP’ye piyango çarptı denilebilir.

Çünkü 25 yaş Anayasa değişikliğinin başka bir maddesi daha vardı.

Bu madde ile bağımsız adayların seçimi zorlaşıyordu.

Anayasa değişikliği gerçekleşmezse DTP’ye gün doğacak.

Muhtemelen DTP, bugün seçime bağımsız adaylarla girme kararı alacak.

Bu gidişle 20-30 milletvekilliği kazanmaları işten bile değil.

Son sorum, "AKP sandıkta patlama yapacak" diyenlere...

20-30 bağımsız milletvekili kimin grubundan eksilecek?

AKP’nin, öyle değil mi?
Yazının Devamını Oku