Vincenzo Montella, Hırvatistan karşısında sadece maç önü açıklamalarıyla doğru orantılı bir oyun oynatmakla kalmadı. Aynı zamanda öğrencilerini ve kamuoyunu da kâğıt üzerindeki stratejisine ikna etti. Sahaya çıkan kadroda, Süper Lig’den 8 oyuncu bulunuyordu ki bu son maçlarda pek denk geldiğimiz bir durum değil. Ayrıca Fenerbahçe’den 4, Galatasaray’dan 3 isimle birbirini tanıyan isimlerden kurulu bir 11 vardı.
BİZ BÜYÜRKEN HIRVATİSTAN KÜÇÜLDÜ
Plan netti. Önde merkezi koruyarak, 6 oyunculu bir baskıyla topu Hırvatistan’ın beklerine yönlendirmek ve oyunu kalemizden uzak tutmak. Bu 6 oyuncuyu da ikiye bölmek lazım. Kerem-Barış Alper koşup rakip savunma hattının yerleşimini dağıtan ikili. Kalan 4’lü ise bozucu ve pasör oyuncuların kusursuza yakın bir karışımı. İlk düdükle birlikte farkımızı hissettirdik. Sahadaki düzen verimli olunca, oyunda biz büyürken Hırvatistan küçüldü. 2. dakikada Barış Alper ile başlayan ataklarımız, 5-9-13. dakikalarda benzer kontralarla devam etti. 30. dakikada ise Brekalo’nun kaptırdığı top, Hırvatlar ne olduğunu anlayıncaya kadar kalelerine gol olarak döndü.
HELAL OLSUN SANA İSMAİL YÜKSEK
İkinci yarının ilk 15 dakikası, maçı koparacak şansları elde ettik. Önce Kerem’in son pası veremeyişi, sonrasında Barış Alper’in kaçırdığı pozisyo. Ardından 62’de İrfan Can’ın kafası, 64’te Hakan’ın şutu. Fişi çekip eve dönebilirdik. Dalic’in 63’te yaptığı üç değişiklikle oyunun gidişatı değişti ve kalemizde tehlikeler görmeye başladık. Samet ve Uğurcan’ın savunma hamlelerine Montella’nın enerji enjekte eden değişiklileri eklenince üç puanı hanemize yazdırmayı başardık. Bir adama özel iki cümle yazmak lazım... Transfer dönemi bittiğinde Fenerbahçe’nin zayıf karnı gibi gözüküyordu. Günler geçtikçe sadece takımının değil, Milli Takım’ın da vazgeçilmezi olma yolunda ilerliyor. Sertliği ve top kapma becerisi zaten elit seviyede. Pas tercihlerinde de mükemmel oynayınca, sahanın yıldızı oldu. Helal olsun sana İsmail Yüksek!
Fenerbahçe, bir takımdan bekleyeceğiniz tüm özelliklere sahip. Atletizm deseniz var. Fiziksel kalite yüksek. Oyun zekâsı ve yaratıcı oyuncunun azı yok fazlası var. Üst seviye kariyer sahibi profiller mevcut. Bu profiller hem de lider oyuncu. Hepsi birleşince ve doğru kurguda sahada olunca, 8’de 8 ile lige başlayan bir takım ortaya çıkıyor.
Kasımpaşa karşısında, sahne Dzeko ve İsmail’indi. Genç forvet adaylarına tavsiyemdir. Bosnalıyı izleyin. Not alın. Uygulayın. Hem toplu hem topsuz oyunda. İlk golde İsmail’e atması gerektiği yeri söyledi. Kendini Sadık ile eşleştirip çapraz koşusuyla zaten pozisyona bir adım önde başladı ve bitirdi. Penaltıda pası yine İsmail’den aldı ancak aslında topu istemedi ve pas arkasına geldi. Buna rağmen doğru dokunuşla Yasin’i çaresiz bıraktı. İki nokta daha önemli... İlki İsmail Kartal’ın dokunuşları. Dün Ferdi’yi oyun kurulumunda merkeze çekmesi, takımın zaman zaman Manchester City gibi 3-2-5 dizilmesi. Yine Pep’in takımı gibi saha içerisinde oyuncuların yer değiştirerek oynaması ve bununla paralel mükemmele yakın saha içi dağılımı.
iNANILMAZ BiR YARIŞ OLACAK
İkincisi ise aslında ilk konuyla doğru orantılı olarak savunma becerisi. Sarı lacivertliler, rakibi kendi kalesine getirmiyor. Getirdiği anlarda da kaliteli şut çektirmiyor. Avrupa’nın 10 büyük ligi ve Süper Lig’in istatistiklerine baktığımızda, Opta verilerine göre rakiplerine Fenerbahçe’den az gol beklentisi veren bir takım yok. 8 maçta rakiplere verilen 3.6 gol beklentisi (maç başı 0.45), gerçekten olağanüstü bir başarı. Gidişata bakılırsa bizleri sezon sonuna kadar iki takımlı, inanılmaz heyecanlı bir şampiyonluk yarışı bekliyor.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/mtP8YckIGaY" title="Zehra Güneş & Gabi kavgası: 'Maç hazırlığımızın bir parçası' | Baklava, Türk tatlısı mı? | Guidetti" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Karşı kaleye gidip, topu ağlara rakibinden fazla yollamak. Bordo mavililer, topu kendi savunmasından rakip ceza sahasına nasıl götüreceği konusunda planlarını çok iyi uygulayabilen bir ekip olmadı sezon başından beri. Bardhi’yi orta sahanın sağ içine çekmek de fayda etmedi.
TRABZONSPOR'UN TAM TERSİ
Adana Demirspor ise tam tersi. Murat Sancak’ın en büyük başarılarının başında, nasıl oynayacağı net bir takımı, doğru kurgularla, doğru teknik adamların yönetimine verme becerisi geliyor. Bir nevi Türkiye’nin Brighton’ı diyebiliriz. İngiliz ekibi kadar topa sahip olma odaklı değiller ama net bir şekilde tempo oyununu ligimizde en iyi uygulayan ekip. Montella’nın ardından Kluivert ile oyun yapısının değişmemesi, dolayısıyla sürdürülebilirlik önemli.
TÜM YÜK ONUACHU'DAYDI
İlk yarı, tam da yukarıda bahsettiğim oyun profillerine paralel geçti. Oyunun hızını artıran, topu kısa al verlerle kenarlara taşıyan mobil Adana Demirspor, topu kaybettiği anda şiddetli baskı yaptı. Trabzonspor ise topa basıp, rakip kaleye yaklaşmakta zorlandı. Akdeniz temsilcisi, bu 45 dakikada 26 kez rakip ceza sahasında buluşurken rakibinde bu rakam sadece 6’da kaldı. Üretim konusunda tüm yük Onuachu’nun omuzlarındaydı. Bordo mavililer bir duran top dönüşünde geri dönüşte tembel kalınca, ekipçe bunu iyi değerlendiren ev sahibi Nani ile golü buldu.
TEMPOYU TÜM MAÇA YAYAMIYOR
Kluivert’in takımının zorlandığı konu, bu oyunu aynı tempoda tüm maça yayabilmek. İkinci yarı Trabzon oyun üstünlüğünü alınca, Hollandalı teknik adam 63. dakikada üç oyuncu değişikliği hakkını birden kullandı. Bjelica’nın 72. dakikaya kadar beklemesi, hataydı. Bordo mavililer belki kontrolü aldı ama gol şansı üretmekte zorlandı. Bjelica, her maç benzer denemelerle aynı sonuçları beklemekten vazgeçmek durumunda. Eksiklerin geri dönmesi kısa vadede ilaç olacaktır fakat temel sorunlar devam ettikçe rekabetçi olmak bir o kadar zorlaşacak gibi gözüküyor.
Kendinizi bir Beşiktaş taraftarının yerine koyun. Galatasaray-Ankaragücü maçının başına geçmiş. İlk yarıda sarı kırmızılılar 18 şut, rakip ceza sahasında 27 topla buluşma. Sonra Fenerbahçe-Rizespor maçını açmış. İlk yarıda sarı lacivertliler 9 şut, rakip ceza sahasında 28 topla buluşma. Kendi takımının maç saati geldiğinde, heyecanla ekranın başına oturmuş... Siyah beyazlılar, ilk yarı boyunca sadece 2 şut atabilmiş. Rakip ceza sahasında sadece 7 kez topla buluşabilmiş.
HAFTA iÇi AĞIR YENiLGi ALMIŞ TAKIM REAKSiYONU YOKTU
Tabii ki de rakipler farklı. İç saha/ deplasman etkeni var. Konyaspor, oyunun temposunu düşürmeyi bilen bir takım ki onların da ilk yarı performansı 1 şut, rakip ceza sahasında 2 topla buluşma. Beşiktaş’ta birçok eksik var. Yine de Rosier dışında sahadaki performans, hafta içerisinde ağır bir yenilgi almış takım reaksiyonundan çok uzaktı.
İki takım da 4-4-2 ile maça başladı. Şenol Güneş Muleka’yı Aboubakar’a yaklaştırmış, kenarları Rashica ve Zaynutdinov’a teslim etmişti. Aleksander Stanojevic ise Ahmet Oğuz’u ön tarafa atarak Masuaku’yu durdurmayı planlamış, Moreno’nun sol kenardan birebirlerine güvenmişti. Savunmalar iyi gözükse de iki takımın hücum performansı, Süper Lig’den çok bir TFF 1. Lig maçını andırıyordu.
UĞURCAN’IN KENDi KALESiNE ATTIĞI GOL GiDiŞATI DEĞiŞTiRDi
Soyunma odalarına bu şekilde gidilir diye düşünürken Uğurcan Yazğılı’nın kendi kalesine attğı gol, Beşiktaş adına maçın tüm gidişatını değiştirdi.
Şenol Güneş, ikinci yarıda tekrar 4-3-3’e dönerek Bakhtiyar Zaynutdinov’u sol içe aldı. Sonrasında da genç Demir Ege’i buraya monte ederek Kazak oyuncuyu sol beke çekti.
Oğulcan’ın kırmızı kartıyla iyice rahatlayan siyah beyazlılar, Aboubakar’ın solo golüyle fişi çekti. Kamerunlu, artık her maç repertuvarından başka bir gol vuruşunu sahneliyor. Galibiyet, yangını biraz söndürmüş olsa da rakipleri bu kadar yanıyorken daha taşınması gereken çok fazla su var.
Bu satırları okuyanlar, genelde oyuna ve stratejiye dair bir şeyler yazmaya çalıştığımı bilir. Trabzonspor-Pendikspor 90 dakikası, ne yazık ki bu anlamda dolu dolu saha içinin anlatılabileceği bir mücadele olmadı. Taraftarın Beşiktaş galibiyetiyle yakaladığı hava, Hatayspor karşısındaki mağlubiyet ile yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. Aslında 3-2’lik yenilgiden daha önemlisi, Bjelica’nın maçın sonunda “70 dakikalık bölümde gayet iyi bir oyun ortaya koyduk” açıklamasıydı. Skor iyiydi belki ama oyun için aynısını söylemek mümkün değildi.
OYUNUNU KABUL ETTiREMEDi
Pendikspor karşısındaki oyun için de olumlu cümleler kurmak zor. Biri korner, biri serbest vuruş iki duran top golü bulan Trabzon, maç boyunca kendi oyununu rakibine kabul ettirmekte zorlandı. Konuk ekip ilk yarıda %66, ikinci devrede %59 topa sahip oldu.
BAKASETAS-MENDY OLMUYOR
Bakasetas-Mendy merkezinin iyi olabileceğine dair bir öngörüm vardı sezon başında. Haftalar geçtikçe, bunun Trabzonspor’un oyuncu profilleri ve yapısı nedeniyle mümkün olmadığını görüyoruz. Bordo mavililer ne topla çıkabiliyor ne kompakt kalabiliyor ne de birlikte baskı yapabiliyor.
Böyle olunca da kırılgan bir orta saha, topu ön alana taşıyamayan bir takım ortaya çıkıyor. Hatayspor maç yazımda şu cümleyi kurmuştum:
“Mendy’nin geniş alanı savunabilme ve her pozisyona basabilme becerisinin yüksekliği ne kadar olumluysa dengesizliği bir o kadar tehlikeli.” Bir hafta sonra -biraz da ağır bir kararla- takımını 20 dakikanın üzerinde bir süre 10 kişi bıraktı. Son dakikalarda Uğurcan performansı olmasa puan kaybıyla sonuçlanabilirdi. Bjelica’nın artık doğru oyuncu grubu ve sistem için bir şeyleri değiştirmesi gerekiyor. Oyunda elle tutulacak tek adam var: Onuachu.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/KrwQz0LEbPc" title="Salih Uçan 'kral çıplak' dedi | Muslera'ya vefasızlık | Dzeko & Szymanski & Livakovic" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
26 derece sıcaklık, %80 nem ile Mersin’de Hatayspor maçı. Bu denklemin her kısmı sıkıntılı. Akdeniz temsilcisi, özellikle savunma kurgusunda çok dengeli bir takım. Bu maça kadar 5 karşılaşmanın 3’ünü 0-0 bitirdiler. Bordo mavililer karşısında da benzer bir defansif performans gördük. Bjelica, Beşiktaş karşısında galibiyeti getiren 11’den şaşmadı ancak oyunu istediği bölgede kurmayı başaramadı. Merkezi iyi kapatan Hatay, özellikle kenarlardaki birebirlerden pozisyon bulmayı hedefliyordu.
ViSCA iLK DOKUNUŞTA ATTI
Visca’nın 44. dakikadaki golü öncesinde, Hatay’In rakip ceza sahasında topla buluşma sayısı 13, Trabzon’un ise sadece 2’ydi. Uğurcan’ın uzun pasına Onuachu’nun doğru koşu ve topu indirişi pozisyonu yarattı. Visca da golü aslında son vuruşta değil, ilk dokunuşta attı.
Mendy’nin geniş alanı savunabilme ve her pozisyona basabilme beceresinin yüksekliği ne kadar olumluysa dengesizliği bir o kadar tehlikeli. Burak Şeker taviz vermese, takımını erkenden 10 kişi bırakma riski vardı.
RiVAS SAĞ BEKE GEÇiNCE...
İkinci yarıya, Volkan Demirel’in öğrencileri topa daha çok sahip olarak başladı. 15 dakikada bu istatistikte rakiplerine %65’e 35 üstünlük kurdular ancak golü bulan, Kamil’in uzaklaştıramadığı topta araya giren Eren’in driplingi ve ortası sonrası Onuachu’yla Trabzon oldu.
Hatayspor’da Rivas’ın sağ beke geçmesi, son bölümdeki senaryoyu değiştirdi. Önce Rivas, sonra Lamkel’in golleriyle maça tutunmayı başardılar. Son dakikada Dele-Bashiru ile de üç puana uzandılar. Zaten puan almayı ilk dakikadan itibaren hak etmişlerdi. Bjelica, artık son 25 dakikada 2-0 galibiyetten mağlubiyete nasıl döndüğünü kara kara düşünmek zorunda kalacak.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/KrwQz0LEbPc" title="Salih Uçan 'kral çıplak' dedi | Muslera'ya vefasızlık | Dzeko & Szymanski & Livakovic" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Daha sezonun çok başındayız, keskin yorumlar yapmak için biraz erken fakat Fenerbahçe’nin oyununun sanırım en temel özelliği şu:
Fenerbahçe DNA’sına döndü. Topa sahip olan, oyuna hükmeden ve bireysel kaliteden güç alan bir yapı. Alanyaspor karşısındaki 11’e baktığımızda, bir kusur bulması gerçekten güç. Ömer Erdoğan’ın ön alanda baskı yapmayıp, savunmanın iki hattını birbirine yaklaştırmasıyla sarı lacivertliler oyun kurulumunda sorun yaşamadı ki kâğıt üzerinde en belirsiz yeri burasıydı.
ÇABUK PASLARLA TEHLiKE
İsmail Kartal, Tadic’i kenarda oynattığı için eleştirilse de aslında Sırp yıldızın kenara hapsedildiğini söylemek güç. Ferdi, Fred, Dzeko ve Szymanski’nin tümü zaman zaman kendilerini sol tarafa attılar. Bu varyasyonlar kısa paslarla tehlikeli olmayı da başardı. 14. dakikada Tadic-Dzeko-Fred-Szymanski bağlantısı. 27’de Tadic-Szymanski-Dzeko hücumu. 30’da Fred-Szymanski-Dzeko-Fred kombinasyonu çabuk paslarla tehlike yarattı.
iRFAN CAN KAHVECi SEViYE ATLADI
Yukarıda ismini saymadığım tek adam, İrfan Can Kahveci ise golü bulan isim oldu. İrfan Can’daki İsmail Kartal dokunuşu önemli. Kahveci, topu ayağına istemeyi bırakıp, topun geleceği noktaya koşmaya başlamasıyla birlikte seviye atladı. Maribor maçında onu ıslıklayanları her maç biraz daha utandırmaya devam ediyor.
İkinci yarının ilk 15 dakikası, aynı Nordsjaelland maçındaki gibi biraz zor geçti Fenerbahçe için. Alanyaspor %70’lere varan topla oynamaya ulaştı. Sonrasında duran toplar ile başlayarak oyunu tekrar rakip kale önüne taşıyan sarı lacivertliler, hafta içindeki gibi çok da zorlanmadan galibiyete uzanmayı bildi.
İsmail Kartal için iyi başlamak önemliydi ancak sanırım kendisi ve teknik ekibi hariç kimse, resmi maçlarda 12’de 12 beklemiyordu. Bu güçlü başlangıç, çıkabilecek çatlak sesleri sezon başından bitirmenin yanında camiayı kenetleme açısından da sezonun gidişatında önemli bir yere sahip.
Başakşehir, Emre Belözoğlu’ndan gelen bir özellik olarak pas yapma becerisi yüksek bir takım. Çağdaş Atan, bu sezon Galatasaray’ı bir kere analiz etmişti. Maç önü planı, stratejileri olan bir teknik adam. Merkez baskısı, Dubois’in orta alana gelmesi, santrforu duvar olarak kullanıp kenarları rakibin arkasına sarkıtma gibi varyasyonları denediğini gördük. Okan Buruk, maç önü rotasyonla hem takımı diri tutmak istemişti hem de röportajda belirttiği gibi oyuncuların isteklerine saygı göstermişti.
Gözler, Ziyech ve Davinson Sanchez’le Kopenhag maçının yıldızı Tete’nin üzerindeydi. İlk 20 dakikadaki ön alan baskısı, çok pozisyon üretmedi belki ama Başakşehir’in kendi planını sahaya yansıtmasını engelledi.
KAFASI HEP YUKARIDA
Ziyech golünü attı, Davinson Sanchez ikili mücadeleler ve duran toplarda yarattığı tehlikeler ile fark yarattı ancak Tete’yi başka yere koymak gerek. Shakthar Donetsk zamanında Guardiola’nın istediği ancak kulübün bırakmadığı bir isim Brezilyalı. Kafası hep yukarıda, birebirde iyi, hem sağa hem sola gidebiliyor, sorumluluk alıyor. Belli ki bu sezon adından bayağı söz ettirecek. Önce Ziyech’e attırdı, sonra Kerem Aktürkoğlu’nun kazandığı penaltıda pası verdi
. BURUK’TAN KRiTiK HAMLELER
Okan Buruk’un devre arası değişiklikleri de önemliydi. Özellikle Avrupa maçlarında hoca değişiklik yapmayı düşünürken hatta saha kenarında oyuncular beklerken gol yedi Galatasaray. Bu sefer, ilk yarının en düşük performanslı iki oyuncusunu devrede kenara aldı.
HÂLÂ YAPIM AŞAMASINDA
Sarı kırmızılılar, hâlâ yapım aşamasında bir takım. Oyunun ve ön hattın oturması biraz daha zaman alacak fakat artık bu takım hayal kurdurmaya başladı. Tavanının ne olabileceğini insan merak ediyor. Hücumda sorun çözebilecek bu kadar oyuncunun birbiriyle anlaşabildiği durumda izlemesi müthiş keyifli bir yapı olacak gibi gözüküyor.