Maçın başlama düdüğü çaldığı anda, saha içerisinde Trabzonspor taraftarını heyecanlandıracak en önemli etken Bjelica’ydı.
Sahadaki iki yeni isim Benkovic ve Kourbelis oldu. İlk 11’lerin sürprizi ise Maxi Gomez’in yerine Umut’tu. Geçen sezonun en büyük sorunlarının başında, takım-taraftar uyumunun bir noktada kopmuş olmasıydı. Hazırlık maçlarının bir kısmındaki yüksek performans, üst düzey pres gücü ve enerji odaklı oyun, beklentiyi yükseltti. Ta ki Orsic’in sakatlığına kadar. Hırvat teknik adamın etkisi, maçın başlamasıyla beraber hissedildi. Tempo yapan, oyunun yönünü çabuk değiştiren bir Trabzon vardı. Visca ve Abdülkadir’in sola kıvrılmaları ve Trezeguet’nin birebirleri ile etkili olmaya çalıştı bordo mavililer. Bu ön alan baskısı, daha 10 dakika dolmadan golü getirdi. İyi bir duran top organizasyonunda Denswil, perdeyi açtı.
MERKEZDE YUMUŞAK KALDI
Bu dakikadan sonra oyunun daha rahat olacağını düşünenler ise yanılıyordu. Bakasetas’ın orta ikilide Kourbelis’in yanına konumlanması ile merkezde biraz yumuşak kalan Trabzonspor, buradan hep pozisyon verdi, hem de oyunun hakimiyetini eline almakta zorlandı. İkinci yarı, 2022-23 sezonu Trabzonspor oyununun bir kopyasıydı. Bu, endişe duyulması gereken bir durum. Bu bölümde topa sahip olan, tehlike yaratamayan ama gole yakın takım hissiyatını veren hep Antalyaspor oldu. Ön taraf biraz daha becerikli olsa puanla ayrılabilirdi. Antalya karşısında iyi başlayan mücadele, aynı şekilde bitmedi. Geriye ya çok çabuk gelişecek oyun ya da takıma katılacak yeni transferler kalıyor.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/oPcWJj-CF_w" title="FB & GS: Transfer savaşları | Tete çalım mı, değil mi? | Türk futbolunu menajerler mi yönetiyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Fenerbahçe için 2022-2023 sezonu, adeta başrolünde Gwyneth Paltrow’un oynadığı Sliding Doors, Rastlantının Böylesi gibi. Filmin özeti, hayattaki bir anın ardından bambaşka şekilde devam eden iki senaryo.
MAÇ ADETA GOLLE BAŞLADI
Sarı lacivertli taraftar, bence bunu hep merak edecek. Ya Serdar Aziz, Giresunspor maçında o hatayı yapmasaydı? Ya Sevilla maçında sahaya çakmak atılmasaydı? Ya Valencia, Beşiktaş karşısında penaltıyı gole çevirseydi?
Se-salar arasında geçen sezon, Başakşehir ile oynanan finalde kazanılan kupa ile mutlu şekilde bitti. Maç neredeyse golle başladı. Emre Belözoğlu’nun öğrencileri daha 1. dakikada hatayı yapıp topu Arda Güler’in ayağına bırakınca, genç yıldızın pasında topu ağlara yollayan Batshuayi, Fenerbahçe’yi öne geçirdi.
iLK YARIDA KUSURSUZDU
Jesus’un ekibi, ilk yarı kusursuza yakın bir futbol oynadı. Emre Belözoğlu baskının daha yumuşak olduğu Arda Güler tarafına Caner Erkin’i koyarak tehdit üretmeyi düşünse de planı işlemedi. İlk dakikadaki golün ardından 3, 6, 8, 13, 18 diye gitti sarı lacivertlilerin tehlikeli hücumları. 29’da yine Batshuayi ile fark 2‘ye çıktı. Emre Belözoğlu takımının performansından o kadar mutsuzdu ki 34. dakikada üç oyuncu değişikliğine gitti. Takımlar soyunma odasına giderken, şutlarda 11-0, rakip ceza sahasında topla buluşmalarda 17-2 Fenerbahçe üstünlüğü ve sahada 45 dakikalık bir Arda Güler resitali vardı.
GOL NEDEN iPTAL EDiLDi?
İkinci yarı tempo biraz düşse de sarı lacivertliler, Başakşehir’in oyunun içerisine girmesine izin vermedi. Bu noktada Atilla Karaoğlan ve VAR odasındaki Hakan Ceylan-Hüseyin Göcek ikilisine bir parantez açmak lazım. 67. dakikada iptal edilen gol kararının nedenini sanırım sahadaki ve ekran başındaki hiçbir futbolsever anlayamadı. Jorge Jesus, merkezde oyunun kontrolü biraz kaybolunca Batshuayi-İsmail Yüksek, Osayi-Samuel-Ferdi değişiklikleriyle maçı tekrar dengeledi.
Sezon başında şampiyonluk adaylarını sorsalar ismi sayılacak, hatta ilk 10 hafta performanslarıyla da hala yarışın içine olan iki kulüp, sezonun son maçında 5. olabilmek için sahadaydı. Bjelica, eksikleri nedeniyle 2000 ve sonrası doğumlu 6 oyuncu ile sahadaydı. Emre Belözoğlu ise sezon başında pek denemediği ama Adana Demir karşısında görev verdiği çift forvet sistemiyle devam ediyordu.
Hırvat teknik adamın hedefsiz bir takımı, biraz da kendini riske atarak sezonun son bölümünde devralması bence takdire şayan. Geldiği ilk iki lig maçı bordo mavililerin kırmızı kartları belirleyici olsa da bu kısa sürede saha içerisindeki kompakt oyun ve olumlu oyuncu tepkisi önemli. İlk 45 dakikada Belözoğlu’nun öğrencilerinin topa sahip olduğunu gördük. 32. dakikada ekrana pas grafiği geldiğinde, Başakşehir’in 206 pasına bordo mavililer 65 pas ile karşılık vermişti. 2 isabetli şutta kalesinde gole izin vermeyen Taha Tepe, Deniz Türüç’ün 2. denemesinde topu sadece izlemekle yetinebildi. Deniz’den öyle bir şut geldi ki genç kalecinin, topun ağlarla buluşmasını engellemek için yapabileceği pek bir şey kalmamıştı...
YAPILANMA ZAMANI
2. yarının başında yine Deniz’in kestiği topta Eren’in kendi kalesine vuruşu, maçı Başakşehir için rahatlattı. Edin Visca farkı bire indirse de Lima’nın düzgün vuruşu skoru belirledi. İki takım için bundan sonrası yeniden yapılanma. Bjelica, muhtemelen ciddi bir değişime sahne olacak takımda kendi kadrosunu kuracak lükse sahip gibi gözüküyor. Emre Belözoğlu içinse çok önemli bir sezon bizi bekliyor. Emre hoca elit antrenör potansiyeline sahip. Takımının güçlü bir oyunu ve felsefesi var. Bu sezonki düşüşten doğru dersleri çıkarıp, kendini ve ekibini bir üst seviyeye çıkarmak en önemli hedefi olacak.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/tvyytznAt1g" title="Icardi'den sonra Firmino, asitsiz kola gibi | İsmail Yüksek & 'Şampiyonluğu siz mi hak ettiniz?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
İki takım için de sezonunu özetleyen bir derbi izledik. Bir tarafta bireysel kalitesi ve performansı yüksek Galatasaray, diğer tarafta derbilerde kabuğundan çıkmakta zorlanan Fenerbahçe... Jorge Jesus bu sefer savunmada üçlüye dönmemiş, son haftalarda istikrarlı devam eden kadroya sadece İrfan Can Kahveci’nin yerine Rossi hamlesi yapmıştı. Okan Buruk ise Fenerbahçe’nin sisteminin bug’ı Barış Alper‘in yanına Zaniolo’yu ilk 11’e atarak maça başladı.
BU KiMiN AYIBI?
İngiliz politikacı ve saray mensubu Anthony Welton, 1650’lerde söylemiş: “Beni bir kere kandırırsan senin ayıbın, iki kere kandırırsan benim ayıbım.” Barış Alper Yılmaz, aynı ilk maçtaki gibi sürekli olarak sarı lacivertli savunmanın arkasında sarktı. Zaman zaman yanına Zaniolo ve Kerem’i de alarak. 4, 6, 28, 33, 39, ilk yarıda bu strateji ile üretilen hücumların dakikaları ki sarı kırmızılılar 28’de Zaniolo ile planının ödülünü golle almayı başardı.
ALKIŞLAR OKAN BURUK’A
Okan Buruk’un alametifarikası, yetenekli ayaklardan çok üst düzey performans alması oldu. Galatasaray’ın ideal 11’ine bakın; 8’inin sezon boyu form durumu 10 üzerinden 8 ve üzeri (Oliveira-Mertens ve sol bek pozisyonu hariç). Bu inanılmaz bir teknik adam başarısı. Alkışlamak gerek.
iCARDi ‘BEN BURADAYIM’ DEDi
İkinci 45 dakika, İcardi’nin “Ben de buradayım!” demesiyle başladı. 53’te uzandı dokunamadı, 54 ve 57’de kafa ile kaleyi yokladı. 61’de Zaniolo’yu kaçırdı ve Fenerbahçe 10 kişi kaldı. 70’te ise ağları sarstı. Goldeki ilk dokunuşu bir daha gösterdi ki Arjantinli, sahne ışıkları altında parıldayan bir başyıldız. Onu izlemek büyük keyif. Geceye noktayı ise bir kez daha Zaniolo koydu.
Son düdüğün ardından Galatasaray, kutlamalarına ayrı bir hava, bir derbi galibiyeti ve üst düzey performans kattı. Hak edilmiş bir şampiyonluğu hak edilmiş bir derbi galibiyetiyle taçlandırdı. Fenerbahçe ise domine ettiği bir 2022’nin ardından kritik maçlarda geçemediği eşiği ile, aslında iyi geçirdiği bir sezonu damaklarda acı bir tat bırakarak hatırlayacak.
Jerry Seinfeld’in gösterisinde gümüş madalya için bir kesit vardır: “Gümüş madalyalar ile bir problemim var. Sanki ‘Tebrikler, az daha kazanıyordunuz’ der gibi. Tüm kaybedenler arasında, bir numaralı kaybeden sizsiniz. Sizden daha fazla kaybeden kimse yok.”
Sanırım tüm Fenerbahçelilerin şu anki hissiyatı benzer ancak bu durum, Jorge Jesus ve öğrencilerinin başarılı bir sezon geçirdiği gerçeğini değiştirmiyor.
Sarı lacıvertliler sezonun sonuna gelinirken ideal 11’ini bulmuşa benziyor. Portekizli teknik adamın üst üste iki maça aynı 11 ile çıkmasından da anlayabileceğiniz gibi. Bu 11, Miha Zajc-İrfan Can Kahveci-Arda Güler üçlüsü ile daha üretken, sol bekte Luan Peres ile daha dengeli.
ARDA’YI UNUTMANIN CEZASI!
Maçın başında çok adamla merkezde baskı yapmaya çalışan Akdeniz temsilcisi, birebirde kolay kolay durdurulamayan Arda’yı unutmuş gibiydi. Genç yıldız önce baskıyı dağıttı, sonra önünü açtı, en sonunda da Valencia’ya muazzam bir ara pası attı. Sonuç mu? Sezonun sarı lacıvertliler adına en erken golü, 30 gol ile Alex’i geçip Aykut Kocaman’ı yakalayan Enner Valencia. Ekvadorlu, derbide gol atması halinde bir sezonda rakip kale ağlarını en çok sarsan Fenerbahçeli olacak.
ZAJC’IN GOLÜ TEPKiLERi DURDURDU
Maçın geri kalanında oyun içerisinde çok benzer sekanslar gördük. Hızlı çıktığı anlarda merkezi delebilen, forvetlerini kenarlara deplase ederek ve kanat oyuncularıyla ikiye birler yaparak rakip kaleye giden ev sahibi, Haji Wright’ı bek-stoper arasına kaçırmaya çalışan Antalyaspor. Zajc’ın son saniyelerde gelen golü, skoru belirlerken son 15 dakikadaki tribün tepkilerinin bir anlığına durmasını sağladı.
Fenerbahçe’nin ürettiği pozisyonlarda, oyunun hızını artırdığı anlarda ortak payda netti: Arda Güler. 10 numaranın topsuz oyunda adamını kaçırdığı, koşu temposunu düşürdüğü pozisyonlar hâlâ var. Kariyerindeki büyük adım öncesi bunları şüphesiz ki düzeltecektir.
Örneğin; ligde şampiyonluğa oynayan bir takımın, sezonun son bölümüne girilirken 61-75. dakikalar arasında 12 gol ile kalesinde en çok gol gören ekip olması, gerçekten izahı olan bir durum değil. Giresun deplasmanında ligin en az gol atan rakibi karşısında skor üstünlüğünü aldıktan sonra maçın bittiğini düşünen sarı lacivertli taraftara, Szalai-Bajic ikilisinin 68. dakikada bir sürprizi vardı.
JESUS iSTiKRARLI BAŞLAMIŞTI
Jesus döneminin ilk yarısı, istikrar ile betimlendi. Fenerbahçe’nin saha içerisinde güçlü ve zayıf yanları çok netti. Standart sapmaları da bir o kadar nadir. Kendi oyununu kabul ettirdiği maçlarda skor ve sonuç alıyor, kabul ettiremediğinde zorlanıyordu.
Kasım ayında, Dünya Kupası arası öncesindeki Giresunspor mağlubiyeti, Fenerbahçe’yi dönüşünde bambaşka bir takıma evriltti. Set oyununu daha iyi yapayım derken, bildiği ezber oyunundan ödün verdi Fenerbahçe ve daha kırılgan bir takıma dönüştü.
ŞAMPiYONLUĞA MAL OLACAK GiBi
Beşiktaş, İstanbulspor ve Giresunspor mücadeleleri, saha içerisinde bölünmüş maçlardan oluşuyor ve bu istikrarsızlık, şampiyonluğa mal olacak gibi gözüküyor. Karadeniz deplasmanında pek fazla üretemediği bir ilk yarı oynayan sarı lacıvertliler, son 5 dakikada rakibin baskısıyla soyunma odasına gitti.
SZALAi’DEN ÜST ÜSTE iKi HATA
İkinci yarıda Jorge Jesus’un merkeze hamleleri ne kadar doğruysa, Valencia’yı kenara alması bir o kadar yanlıştı. Sezon içerisinde bu yanlışın iyi sonuç vermediğini defalarca gördük. Keza dakikalar sonra Szalai’nin üst üste iki büyük hatasında Bajic’in müthiş son vuruşu, Giresunspor’a bir puanı getirdi.
Trabzonspor taraftarının, sezonun bu bölümünden beklentisi nedir? Bjelica’nın oyun felsefesine dair saha içerisinde bir şeyler görmek. Sezon boyunca beklenen performansı gösteremeyen Trezeguet ve Bardhi gibi oyuncuların formunda yükseliş gözlemlenmesi. Hırvat teknik adamın birkaç genç oyuncuya şans vermesi. İki haftadır yukarıdaki listeye -Arif’in oyuna girişi dışında- sıra gelememesi bir yana, bordo mavililer uzatmalar hariç 180 dakikanın 113’ünü 11’e 10 oynayarak geçirdi.
BARDHi ISRARI ÖNEMLi
Ligin ilk 15 dakikalarda 9 golle en çok gol atan takımı olan Trabzonspor, 10.’sunu Konya’da Hamsik ile buldu. Bjelica’nın Bardhi ısrarı önemli. 30. dakikadan itibaren aynı Sivas maçında olduğu gibi Trabzonspor’un oyun etkinliği azaldı, kontrol rakibe geçmeyi başladı. Özellikle Doğucan-Hüseyin arasını ve arkasını iyi kullanmaya başlayan Konyaspor, 33’te beraberlik golünü Pozuelo ile buldu.
KIRMIZI DÖNÜM NOKTASI
İlk yarının sonunda Bakasetas’ın gereksiz bir pozisyonda gördüğü kırmızı kart, ikinci yarının senaryosunu daha başlamadan yazmış oldu. Konyaspor’un %70’lere varan topa sahip olma oranı, kendi yarı alanında 4-4-1 bekleyen ve topu kapınca kontra ile pozisyon üretmeye çalışan Trabzonspor... Konyaspor’un sayısal avantajıyla giderek artan baskısı, 87’de Soner ile skor avantajına dönüştü.
Bu satırlara teknik direktör Bjelica sistemi ile ilgili birkaç cümle yazmayı çok isterdim ancak ne yazık ki sezonun genel yorgunluğu ve tortusunun üzerine kırmızı kartlar eklenince konuşacak pek bir konu kalmıyor. Darısı önümüzdeki haftalara diyelim.
<iframe width="760" height="445" src="https://www.youtube.com/embed/9v8Zufbl4SM" title="Toprak Razgatlıoğlu, kariyerindeki dönüm noktasını açıkladı | Moto GP'de yarışacak mı? | Ve Quiz" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Nick Hornby, “Futbol Ateşi” kitabında Arsenal taraftarlığı için şöyle der: “İlk kez -kesinlikle son kez olmayacak- Arsenal’in ruhsal durumunun ve şansının benim kendi durumumun bir yansıması olduğuna inanmaya başladım.” Fenerbahçe taraftarında da ister istemez böyle bir durum var. Sarı lacivertli renklere gönül verenler, şampiyonluğa inanıp inanıp, günün sonunda talihsiz bir şekilde bu şansın ellerinden kayacağına inanıyor.
HEP BiR GERi DÜŞÜŞ VE DÖNÜŞ
Jesus’un öğrencilerinin de bu senaryoda payı var. Hep bir geri düşüş, hep bir geri dönüş. Bu sefer olmadı. James Marsh’ın İkiz Kuleler’i bağlayan bir telin üzerinde yürüyen Phillipe Petit’in hikayesini anlattığı Teldeki Adam filmi gibi bir o yana, bir bu yana sallanıp hayatta kalmaya çalışıyorlar. Önce Ankaragücü, sonra Başakşehir mücadelesinde maçı çevirmeyi başardılar. İstanbulspor karşısında erkenden tepki verdiler derken, maçın son anlarında puanı alan sarı siyahlılar oldu.
NE OLDUĞUNU ANLAYAMADI
Arda’nın resitali ile 2-0’ı yakalayan Fenerbahçe, ikinci yarıda 57-66 arasında 9 dakikada ne olduğunu anlayamadan tabelaya baktığında 2-2’yi gördü. Valencia-Pedro ikilisi ile 71’de gelen gol, galibiyetin habercisi derken; bu defa Eze sahneye çıktı ve şampiyonluk yarışında puan farkının kapanmasına “dur” dedi. İşin ilginci, 3-2 ile taraftar kendini bulmuştu. Sezonun ilk yarısındaki sinerjinin bir benzeri var gibiydi stadyumda. Son dakikada gelen gol, maç sonunu taraftar-Jesus sürtüşmesi ve gerilimi ile bitirdi. Bu hayal kırıklığından bir geri dönüş olur mu? Olur ama birleşerek. Ayrılarak değil.
<iframe width="640" height="360" src="https://www.youtube.com/embed/0CoWSll-Rks" title="Fenerbahçe şampiyon olamazsa suçlu kim? | Aboubakar kehaneti | Sergen Yalçın | Patron Ancelotti" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>