Süper Lig’in 12. hafta fikstürüne göz attığınızda, tribünüyle, iki takımın futbol sistemiyle, havasıyla ve şehriyle en gurme maçı, Adana Demirspor ile Fenerbahçe arasındaydı. Gelin görün ki sahanın zemini, bu karşılaşmanın güzelliğini sanki tek başına yerle bir etmeye ant içmiş gibiydi. Bu amatör görüntü, ne top sürmeye dayalı bir oyun oynayan Adana Demirspor’a ne de ligimize yakışıyor.
13 ŞUT ATTILAR AMA...
Fenerbahçe, iki stoper ve iki orta sahadan oluşan merkez dörtlüsünün eksikliğini, takım boyu mesafesi ve baskı şiddetinde ciddi şekilde hissediyor. Buna rağmen, sarı lacivertliler özellikle ilk 45 dakikada kazanılan toplar üzerinden yeterli sayıda fırsat bulmayı başardı. 5’i Dzeko’dan olmak üzere 13 şut buldular fakat toplam gol beklentileri sadece 0.76’ydı. Yani kaliteli fırsat yaratmakta zorlandılar.
Özellikle 13 ile 15. dakikalar arası iki Dzeko, bir Tadic ve bir Syzmanski şutu ile rakip kaleyi yokladılar ancak tabelayı değiştirmeyi başaramadılar. Adana Demirspor, bu bölümde kenarlardan tehlike yaratmaya çalışsa da soyunma odasının yolunu 1 şut, rakip ceza sahasında 4 topla buluşma ve etkisiz bir performans ile tuttu.
iKiNCi YARI TEMPO DÜŞTÜ
Takım boyunun uzun olduğu, bir yandan da önde baskı yapılan bir 45’in ardından ikinci yarı İsmail Kartal’ın öğrencilerinin temposunun düşmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu ve mavi lacivertliler bu bölüme hızlı girdi.
Dzeko, o kadar geniş bir alanda oynamaya çalıştı ki bu yaşında zaten 60-70 dakikaları bile görmesi pek mümkün gözükmüyordu. Adana Demirspor’un değişikliklerle belki bireysel kalitesi arttı ama saha içi organizasyonu, fiziksel olarak yorulmuş bir Fenerbahçe’ye karşı yetersizdi.
BEKLENTiLERiN ÇOK ALTINDA
Okan Buruk’a “Zorlu bir Şampiyonlar Ligi deplasmanından sonra hangi takımla karşılaşmak istemezsiniz?” diye sorsalar, muhtemelen sayacağı üç takımdan bir tanesi Hatayspor olurdu. Volkan Demirel’in öğrencileri, becerileriyle sarı kırmızılılara sıkıntı yaratabilecek profillerden oluşuyor. Erce Kardeşler, maçın başında bir kale vuruşunu kısa kullanmak istedi. Baktı ki önde sert bir baskı var -İcardi ve Kerem Aktürkoğlu o kadar hızlı ceza sahasına girdi ki atış tekrarlandı- uzun oynamayı tercih etti. Bu dakikadan sonra her kale vuruşunu uzun kullandı.
YETENEKLi HÜCUMCULAR
Hava topunu iyi alabilen, atletik, top sürme ve saklama kabiliyeti yüksek bir ön tarafı var Hatayspor’un. Lamkel ve Dele-Bashiru üzerinden top sürmeyi, Dadashov ile top tutmayı, Ömer Faruk ile çalım becerisini kullanmayı, Rivas’ı koşturarak da Kazımcan’ın arkasına sarkmayı planladılar.
Kazımcan, hazır takımın ideal bir sol beki yokken aldığı şansları iyi kullanmalı. Rivas’ın golünde, kaleci vuruşundan topu ağlarla buluşturan son dokunuşuna kadar bir kez çevre kontrolü yapıp arkasındaki adamı görmedi. Gol de zaten bu fark edememe nedeniyle geldi.
ZAHA UYANDIRDI AMA...
Erce’nin hatasında Zaha’nın çabuk reaksiyonu ile gelen gol, Galatasaray’ı uyandırdı. İlk yarının sonunu iyi oynayıp, ikinci yarıya da baskılı başladılar. Sanchez ya da Abdülkerim’in kornerlerden gelen vuruşlarından biri gol olsa, başka bir oyuna dönülebilirdi.
Sonrasında Hatayspor, yukarıda saydığım oyuncu becerilerinin Rivas dışında hepsini bir hücumda kullanıp, topu Muslera’nın ağlarına kadar getirmeyi başardı. İcardi’nin kaptırdığı topta, baştan sona derslik bir geçiş oyunu hücumu yaptılar.
Bu maç öncesi Galatasaray’ın ligde yediği 6 golün 4’ü, 45 ve 60. dakikalar arasında gelmişti. Bu liste Zalgiris, Molde gibi Avrupa maçlarıyla genişletilebilir. Lamdel, yine bu bölümde Galatasaray’ı avlamayı başardı. Sanırım Okan Hoca’nın önlem alacağı temel noktalardan biri bu bölüm olacak.
Hafta içinde Trabzonspor'un sosyal medya hesaplarında yayınlanan Fenerbahçe maçı "Inside Story" videosunda, Abdullah Avcı bir konuya dikkat çekiyordu: "Bizim bundan sonra hem takım hem oyun organizasyonu olarak üstlere çıkışımız başlayacaktır. Bu çıkışı hızlandırmak için güzel bir fırsat var."
Bu doğrultuda, Kadıköy galibiyetinin ardından bordo mavililerden iyi bir maç başlangıcı bekliyordum. Avcı, cezalı Eren dışında 11’ini ve pozisyonlarını korumuştu ancak Konya’nın stratejisi, özellikle ilk yarıda kusuruz işledi.
KONYA iLK YARI REKOR KIRDI
Hakan Keleş, Moreno’yu çabuk topla buluşturup (%50’ye yakın sol kanadı kullandılar), Cicaldau ve Soner’i ceza sahasına koşturmak üzerine bir oyun kurgulamıştı. Trabzon’un topa sahipken Mendy’yi Berat’ın yanından ayırıp, onun hücumun sol tarafına koşularıyla ön bölgede kalabalık olma çabası bu anlamda yeşil beyazlıların işine yaradı. Sonuçta, ilk yarıda %66 topa sahip olmaya rağmen rakip ceza sahasına 7 kez girebilen bir Trabzon gördük. Konya ise isabet bulamasa da 9 şutla ilk yarılarda kendi rekoruna ulaştı.
TEKRAR HAVAYA GİRDİ
Devre arasındaki Bakasetas hamlesi, hem Mendy’yi rakip sol tarafına çekmek hem de merkezde oyunun kontrolünü sağlamak için önemliydi. Pepe’yi de oyunun içine katmayı başarınca bordo mavililerin oyunun kontrolünü aldığı bölümler gördük. Sonrasında sahneye, çılgın Nijeryalı çıktı. Onuachu, biri İbrahimovic imzası akrep vuruşu olmak üzere 2 gol attı. Bunun yanında, 9 şutla bu sezon bir maçta rakip kaleyi en çok yoklayan oyuncu rekorunu da kırmayı başardı. Prip’in golüyle ümitlenen Konyaspor’u evine eli boş gönderdi. 90 dakika, belki Abdullah Avcı’nın geçen hafta söylediği ivmede devam etmedi fakat bu üç puan, bir seri başlangıcı demek ki bordo mavililerin tekrar havaya girmesini beraberinde getirecektir.
Galatasaray’ın bu sezon ilginç bir yönü var. İyi oynamadığını, sahaya yeteri kadar ağırlığını koyamadığını düşündüğün anda dönüp istatistiklerine bakıyorsun. Aslında hem sahada istediklerini yapmış hem de rakibe istediklerini yaptırmamış havası var. Burada zaman zaman rakamların bizi yanılttığı çıkarımını da yapmak mümkün ancak gerçek bir yanı olduğu da tartışılmaz. Kasımpaşa karşısında sarı kırmızılıların ilk yarı performansı, bu duruma iyi örneklerden biri. Opta verilerine göre 1.22 gol beklentisine 0.2, rakip ceza sahasında 20 topla buluşmaya rakibin 4 ile cevap vermesi. Liste bu şekilde uzar gider. Aslında topa çok sahip olan (%70’e yakın) Okan Buruk’un öğrencileri, oyuna bu hükmedişe paralel şekilde hâkim olamadı.
ORGANiZASYON iYi DEĞiLDi
Kemal Özdeş, maç önü planını özellikle hatlar arası boş oyuncu bırakmama üzerine yapmıştı. İlk yarı için bunda başarılı olduğunu söylemek mümkün. Okan Buruk’un Bayern Münih provası yaparcasına sahaya çıkardığı 11, bireysel performans ile öne çıkarken organizasyon anlamında bekleneni verdiğini söylemek zor.
BAŞROLDE ZAHA VARDI
Bu sezon Galatasaray’ın oyununu, maç içi plan kadar zora düştüğünde desteğe gelen yetenekli ayaklardan okuyacağız gibi gözüküyor. Kasımpaşa karşısında başrolü Zaha üstlendi. Oyunu tartışılır, tabelası tartışılmaz. İlk golünde topu kaptıktan sonra çabuk düşünüp sert şutu hemen çıkarabilmesi, ikincisinde sakin kalıp en doğru vuruşu yapabilmesi maçın kazananını belirledi.
İkinci 45 dakika, Kasımpaşa’nın biraz risk alarak alanı genişletmesi, bunun karşılığında da oyunun tempo kazanmasıyla devam etti. Kemal Özdeş’in öğrencileri ikinci yarıda 9 şut atarak Galatasaray karşısında Gaziantep’in (10) ardından en çok kaleyi deneyen takımlar listesinde ikinci sıraya yerleşti. Sezonun 3’te 1’i geride kalırken, Galatasaray hedefleriyle paralel olarak yoluna devam ediyor ve bu, oyun her zaman bekleneni vermese de gerçekten ciddi bir saygıyı beraberinde hak ediyor.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/3jsTjl_6D-A" title="Dusan Tadic mi, Wilfried Zaha mı, Ante Rebic mi? | Taraftar ne diyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Karagümrük maçı gösterdi ki Trabzon, Abdullah Avcı ile tekrar dönüşüm sürecine girecek. 11’ler benzer olsa da oyun evrilecek ve bunun için zamana ihtiyaç var. Geçiş döneminde olumlu ve olumsuz yanlardan bahsetmek mümkün.
Önce olumlu yanlar... Takım savunması anlamında ciddi bir iyileşme süreci görüyoruz. Karagümrük’ü kalesi ve çevresine, sayılmayan bir gol dışında hiç getirmedi Trabzon. Berat-Mendy’nin bunda payı büyük. Zaten Avcı, oyun kurulumunda iki stoperi ve Berat ile bir üçlü kurarak topun ve oyunun güvenliğini tutmak istemişti. İkinci nokta, rakip ceza sahasında çoğalma becerisi. Karagümrük karşısında, özellikle plana sadık kalınan ilk yarım saatte ceza sahası koşularını iyi yaptı Trabzonspor.
Olumsuz yönlerin başında topun hızlanması var. Bunu, bir iki pas istasyonunu atlayarak ya da daha tempolu pas yaparak geliştirebilirsiniz fakat bunların yanında topu hızlı taşıma becerisine sahip oyuncu ihtiyacı var. Trezeguet’in dün maç önünde sakatlanması bu anlamda büyük şanssızlık.
Diğer bir konu -ki kabullenmesi taraftar için çok kolay olmayacak- Onuachu performansı. Nijeryalı sahada hiç beklenmedik işler yapabilme becerisine sahip. Eminim hiç öngörülmeyen birçok pozisyonu gole çevirecek ancak net pozisyonları atamadığına da şahit olacağız. Set oyununda takımı ön tarafa çekme becerisini kesinlikle geliştirmeli. . Golsüz 90 dakika, hayal kırıklığı olarak görülebilir fakat gidişatta umutlu bakılacak noktalar var. Hepsinin yanında, Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki herhangi bir maçı atmosferden bağımsız değerlendirmek epey zor.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/3HtUP2bBhp0" title="Beşiktaş'ta 50 tane kupa kaldırırım! | Kuntz ya da Montella ne fark eder? | Beşiktaş'ı bekleyeceğim" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Galatasaray, tarihinin en iyi ilk yarılarından birisini oynamasına rağmen yakaladığı pozisyonları değerlendiremeyince sahadan boynu büyük ayrıldı. Skor, kimseyi yanıltmasın. Başımız dik, oyunumuz rakibi kendi sahasına hapseden nitelikteydi. Ne yazık ki bu seviyeler, atanla atamayanı daha rahat ayrıştırabiliyor..
iCARDi-KEREM ŞUT YAĞDIRDI
OPTA’nın veri toplamaya başladığı 2003-2004 sezonundan beri, Bayern Münih Şampiyonlar Ligi’nde ilk kez bir takım karşısında ilk 45 dakikada kalesinde 16 şut gördü. Bu 16 şutun 12’si İcardi (7) ve Kerem Aktürkoğlu’ndan (5) geldi. Yanlış olmasın, 16’dan bir önceki rekor 15 ya da 14 değil. 13 ile Real Madrid. Bundesliga’da en son bu rakamdan fazla şut yediği ilk yarı 2008 yılında Wolfsburg mücadelesi.
RiSKLi VE CESUR PLAN
Okan Buruk riskli, bir o kadar da cesur bir plan ile sahadaydı. Önde orta sahaları da prese katarak 6’lı bir baskı, geride ise Bayern’in kenarları, Musiala ve Kane ile 4’e 4 bir oyun. Saha içinde birçok kez bu ayrımı gördük. Öndeki baskı o kadar iyi işledi ki Galatasaray Alman ekibinin birebir beceriyle yarattığı birkaç tehlike dışında kalesinde organize hiç tehlike görmedi ilk yarıda.
Kerem, Ulreich’ın çıkardığı volesindeki beceresinin çok daha azını diğer pozisyonlarda gösterse ya da Kazımcan rakibi unutup sonra erken hamle yapmasa soyunma odasına önde gitmemiz kaçınılmazdı.
NEYE UĞRADIKLARINI ŞAŞIRDILAR
Sarı kırmızılılar, Avrupa devini önce sağ kenar odaklı çapraz paslar, sonrasında Kerem’in savunma arkası koşularıyla o kadar zor durumlara soktu ki Tuchel ve öğrencileri neye uğradıklarını şaşırdılar. Bu kadar hırpalanmış bir ilk yarının ardından Bayern’in tepki vermesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Dengede giden bir ikinci yarıda Kane’in son vuruş becerisi ile önce skoru, sonra oyunu ve 3 puanı aldılar.
Stadın tellerine asılan pankartta belirtildiği gibi: “Yeni gelmedim, geri geldim” diyerek başlamıştı Abdullah Avcı’nın ikinci Trabzonspor macerası. Alanyaspor karşısında gördük ki bordo mavili renklere gönül verenlerin, geri gelme kadar yeni gelmeye de ihtiyacı var. Şampiyon ekibin bugünkü Karadeniz fırtınası ile arasındaki en büyük fark, baskın oyun ile durağan oyunun birbirine karışması. Takımın, pas oyunu yapmaya çalışırken verimsiz bir yapıya bürünmesi.
SADECE 4 FAUL
Bordo mavililerin Alanyaspor karşısındaki durağan oyununu bir istatistik ile açıklamak gerekirse, bu sanırım rakibinin faul sayıları olur. 8 maçta 107 faul yapan Ömer Erdoğan’ın öğrencileri, Trabzonspor karşısında sadece 4 faul ile karşılaşmayı tamamladı. İlk 25 dakikada topa hâkim olan ancak Visca’nın ceza sahası dışından şutları dışında üretmekte zorlanan Avcı’nın öğrencileri, tribünlerin sabırsızlığıyla birlikte tedirgin olmaya başladı. 25. dakikada Mehmet Can, 27’de Berat, 29’da Mendy’nin üst üste üç top kaybı ile Akdeniz temsilcisi Uğurcan’ın kalesini yokladı. Oğuz Aydın, son pası ya da vuruşu doğru yapsa soyunma odasına önde gitmeleri işten bile değildi. Aynı Oğuz Aydın, ikinci yarının 9. dakikasında yanlış geri pasıyla Trabzonspor’un golünün hazırlayıcısı oldu. Gol ile üzerindeki stresi atan bordo mavililer, etkili bir 15 dakikayla son haftaların en iyi maç içi pasajlarından birini sergilediler ancak uzun sürmedi. Maçın son 20 dakikası, Pepe oyuna girip enerjiyi artırana kadar topun ve oyunun hâkimi Alanyaspor’a karşı kaleyi savunmakla geçti.
<iframe width="740" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/8c2zQQkwGhI" title="'The Godfather' Montella | Fit bir Arda Güler ile şampiyon oluruz | Kerem, atletizmde derece yapar" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Milli maç dönüşleri zordur derler. Fenerbahçe, sanki hiç ara verilmemiş gibi başladı maça. İnanılmaz bir 45 dakika oynadılar. Hücumu ayrı, savunması ayrı iyiydi. Rakibin sıfır şutuna karşı 5’i isabetli 11 şut. Ceza sahasında 27 defa topla buluşup, rakibinin bu alanda sadece 1 kez topa dokunmasına izin vermek. Tertemiz bir baskınlık. Takımın saha içerisinde yaptıklarını övmeden önce, kenardaki başarının hakkını verelim. Sarı lacivertliler, oyun/alan alışkanlığı ve akışkanlığı çok yüksek bir takım. Toplu kadar topsuz yaptıkları işler de aynı derecede verimli. İlk 45 dakika sadece İrfan Can Kahveci’yi çeken bir kamera olsa, rakip savunmanın dengesini bozmak için stoper bek arasına yaptığı koşulardan kameramanı yorulurdu.
SZYMANSKi, DE BRUYNE GiBi
Birkaç ay önce, Roberto Martinez’in Kevin De Bruyne için söylediği bir betimlemeye denk gelmiştim. İspanyol, şöyle diyordu: “Geçmiş dönemlerde, yaratıcı oyuncuların oyunun temposunu yavaşlatmadığına pek şahit olamıyorsunuz. De Bruyne, bu yüzden modern zamanların istediği 10 numara kriterlerine kusursuz uyuyor.” Bu cümlelerin benzerleri, Sebastian Szymanski için geçerli. Polonyalı ilk yarıyı üç başarılı müdahale (tackle), 8’de 7 başarılı ikili mücadele ile tamamladı. En az golcülüğü kadar önemli rakamlar.
HÜCUM 6’LISININ 5’i ORADAYDI
Topla verimliliğe gelelim... İlk golü aslında geçiş oyunundan attı Fenerbahçe. Biraz daha dikkatli bakıldığında, ön taraftaki beceri öne çıkıyor. İsmail’in müdahalesinin ardından sırasıyla Dzeko, İrfan Can, Tadic ve son dokunuş Szymanski. Fred dışında hücum 6’lısından 5’i pozisyona dahil. İkinci golde, Burak Yılmaz’ın hatalı uzaklaştırmasına kadar Tadic ve Fred dışında 9 oyuncunun dahil olduğu, 15 paslı bir hücum var.
BU SERi KOLAY BOZULMAZ
İkinci yarıya iyi başlayan ve golü bulan Hatayspor, kısa süreli bir tedirginlik yaratsa da İrfan Can Kahveci’nin serbest vuruşu sonrasında, zaten ilk yarıda bitmiş oyunun sonunu getirmek kaldı İsmail Kartal’ın öğrencilerine. Bakalım oyundaki kusurlarını en aza indiren bu takım, maç sonuçlarındaki kusursuzluğuna ne kadar daha devam edebilecek? Görüntü, bu seriyi bozmanın hiç ama hiç kolay olmayacağı yönünde.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/8c2zQQkwGhI" title="'The Godfather' Montella | Fit bir Arda Güler ile şampiyon oluruz | Kerem, atletizmde derece yapar" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>