Ege Can Şerefoğlu

Sabah sertliği nedir ve neden olur?

10 Şubat 2020
Sabah sertliği (sabah ereksiyonu) ergenlik sonrası tüm erkeklerde sık görülen bir durumdur. Çoğu erkeğin sabah uyandığında yaşadığı penisteki sertleşme herhangi bir cinsel uyarılmanın veya rüyada görülen cinsel birlikteliğin sonucu değil, erkek üreme sisteminin normal bir reaksiyonudur.

Sabah sertleşmelerinin düzenli olarak ortaya çıkması, penise giden sinirlerin ve damarların sağlıklı çalıştığının bir işaretidir. Sabah ereksiyonlarının sayısı azalan veya sertliği tam sağlayamayan erkeklerde sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon) olduğu düşünülebilir. Bir erkeğin düzenli sabah ereksiyonu olmaması, sadece penis sinirlerinde veya damarlarındaki bir problemin habercisi değildir. Genel vücut sağlığını bozan hastalıklarda da sabah sertleşmelerinde azalma görülür (örn. erkeklik hormonu testosteron miktarında düşme, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, ilaç kullanımı, enfeksiyonlar ve çeşitli kanserler). Fazla sigara tüketimi, aşırı yorgunluk ve yetersiz uykunun da sabah sertleşmelerini azalttığı unutulmamalıdır. Ayrıca, ergenlik yıllarında hemen her sabah beliren ereksiyonların sıklığı, ilerleyen yaşla birlikte azalır.

Sabah ereksiyonu cinsel uyarıya cevaben oluşan tipik bir ereksiyon değildir. Sabah ereksiyonu uykunun REM (hızlı göz hareketleri gözlenen) fazında ortaya çıkar. REM uykusu, 8 saatlik bir uyku döngüsü sırasında birkaç kez meydana gelebilir. Bir kişi daha derin bir uykuya girdiğinde ereksiyon kendiliğinden kaybolabilir. Bu nedenle sağlıklı bir erkeğin penisi, düzenli bir uyku uyduğu takdirde bir gece boyunca birkaç kez sertleşir. İnsanlar genellikle bu REM uyku fazının sonunda uyanır ve bu durum ereksiyonun neden sabah görüldüğünü açıklar. Bununla birlikte sabahları maksimum düzeye çıkan testosteron seviyelerinin de sabah sertleşmelerini arttırdığı ileri sürülmektedir.

Sabah ereksiyonları aniden durursa veya çok daha az sıklıkta gerçekleşiyorsa, bir doktor ile görüşülmesi tavsiye edilir. Uyku bozuklukları, hormonal dengesizlikler ve anksiyete gibi olası tehditler takip edilmelidir. Antidepresanlar gibi bazı ilaçlar, bir kişinin ereksiyon olmasını veya sürdürmesini zorlaştırabilir. Bazı ilaçlar sabah ereksiyonunda bir düşüşe veya ani durmaya neden olabilirler. Bunlardan bazıları yüksek tansiyon ilaçları, kas gevşeticiler, hormonal ilaçlar ve kemoterapi ilaçlarıdır. Bir kişi yakın zamanda yeni bir ilaç tedavisi başladıysa ve sabah ereksiyonu sıklığında bir değişiklik fark ederse, doktor ile görüşmesi tavsiye edilir. Doktorlar bu yan etkiyi gidermek için farklı bir ilaç verebilir.

Referanslar

Qin, F., et al. (2018). Advantages and limitations of sleep-related erection and rigidity monitoring: A review. nature.com/articles/s41443-018-0032-8Bratus, D., et al. (2019) Men with serious chronic illnesses and malignancies are less likely to seek treatment for erectile dysfunction https://doi.org/10.1038/s41443-019-0139-6

Yazının Devamını Oku

Cinsel güç arttıran ve zayıflatan ilaçlar söylendiği kadar masum mu?

3 Şubat 2020
Üretici firmalar tarafından birçok hastalığa iyi geldiği iddia edilen bu ürünlerin büyük çoğunluğunun cinsel sağlık sorunları, kısırlık ve zayıflamaya gibi alanlara yönelik pazarlama stratejileri kullanılarak satıldığı dikkat çekiyor. Ancak sağlık otoriteleri bu ürünlerin ne kadar güvenilir olduğuna dair haklı kaygılar taşıyor.

Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) erişkinlerin %50’den fazlası takviye ürünleri kullanıyor ve bu ürünlerin oluşturduğu pazarın boyutları 40 milyar dolara ulaşıyor. Vitaminler, mineraller, bitkisel maddeler, amino asitler ve enzimler ihtiva eden bu takviye ürünlerin etkinliğine dair elde yeterli bilimsel veri olmasa da, bu tür ‘alternatif’ ürünlere ilgi her geçen gün artıyor.

ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) verilerine göre, 2007 ve 2016 yılları arasında piyasaya sürülen 700’den fazla reçetesiz zayıflama ve cinsel gücü arttırıcı takviye ürünün içinde çok sayıda zararlı madde bulunuyor. Son derece masum gibi görünen bu ‘bitkisel’ ürünlerin ihtiva ettiği zararlı maddelerin ciddi sağlık problemlerine yol açabileceğini belirten uzmanlar, ilginç veriler ortaya koydu.

Kaliforniya Halk Sağlığı Departmanı uzmanlarından Dr. Madhur Kumar ve çalışma arkadaşları 2007 ve 2016 yılları arasında reçetesiz zayıflama ilaçlarını, besin takviyelerini ve cinsel gücü arttırıcı ilaçları inceledi. Toplamda 776 besin takviyesi ve diyet ürününü analiz eden araştırmacılar bu ürünlerin çoğunluğunun cinsel güç arttırıcı (%45,5), zayıflamaya yardımcı (%40,9) ve kas geliştirme (%11,9) ilaçları olarak pazarlandığını saptadı. Araştırmacılar cinsel gücü arttırmak için pazarlanan ürünlerinin %81,3’ünün viagra veya benzeri maddelerden en az birini içerdiğini ve % 20,4’ünde cialis bulunduğunu tespit etti.

Reçetesiz satılan zayıflama haplarının da ciddi riskler taşıdığını hatırlatan araştırmacılar, kilo kaybı için satılan ilaçların % 25.2’sinin yasaklı maddeler içerdiği saptadılar. Ülkemizde de son dönemlerde zayıflamaya yardımcı olarak satılan bitki çaylarının birçoğunda tespit edilen sibutramin maddesi, birçok ülkede yasaklanmış maddeler arasında bulunuyor. Aynı çalışmanın bir başka ilginç bulgusu da, kas yapımı için pazarlanan ürünlerin %89,1’inin içinde steroid ve benzeri maddeler içermekte olduğu. Her ne kadar ‘zararsız’ ya da ‘doğal’ olduğu iddia edilse de, bu ürünlerin aşırı derecede tüketimi karaciğer hastalıkları, pıhtılaşma bozuklukları, kalp rahatsızlıkları ve kısırlık gibi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.

Sonuç olarak vücudumuza giren her kimyasal maddenin istenmeyen yan etkileri olabileceğini ve piyasada satılan doğal kürlerin zararlı maddeler içerebileceğini unutmamak gerekiyor. Araştırmacılar cinsel takviyelerin ve zayıflamaya yardımcı ürünlerin doktorlara danışılarak kullanılmasının öneminin altını çiziyor.

Referanslar

1. Mittakanti, H.R., Elliott, C.S. Priapism caused by “Rhino 7 Platinum 3000” an over-the-counter male enhancement supplement. Int J Impot Res 30, 190–191 (2018). https://doi.org/10.1038/s41443-018-0033-72. Tucker J, Fischer T, Upjohn L, Mazzera D, Kumar M. Unapproved Pharmaceutical Ingredients Included in Dietary Supplements Associated With US Food and Drug Administration Warnings. JAMA Netw Open.2018;1(6):e183337. doi:10.1001/jamanetworkopen.2018.3337

Yazının Devamını Oku

Çocuk sahibi olamayan çiftlerde cinsel hayat olumsuz etkileniyor

20 Ocak 2020
Cinsellik, türün devamı için uygulanan bir davranış şekli olmaktan öte bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak tam bir iyilik haline sahip olması için gerekli bir olgudur. Cinsel ilişkiler yeni bir aile kurmaya çalışırken heyecan verici olabilir. Ancak çocuk sahibi olmakta sorun yaşayan ve infertilite problemi ile karşı karşıya olan çiftlerde bu heyecanın yerini karamsarlık ve depresyon alabilir. Bu çiftler için cinsellik artık zevk alınan bir davranış olmaktan çıkar ve adeta suçluluk duyulan bir ayıpmış gibi algılanır.

Bireyler arasındaki ilişkinin zedelenmesi infertilite problemi yaşayan karı-kocanın birbirinden uzaklaşmasına yol açarak evliliğin sonlanmasına dahi neden olabilir. Bu nedenle infertilite tedavisi sırasında bireylerin birbirleriyle sürekli olarak iletişim halinde olması ve karşılaştıkları cinsel sorunların tedavisi için hekimlerine başvurmaları önemlidir.

İnfertilite sorunu yaşayan çiftlerin sıklıkla yaşadıkları cinsel problemler nelerdir?

Cinselliği bir programa bağlı kalarak yaşamak:

İnfertilite sorunu yaşayan birçok çift yumurtlama (ovulasyon) tarihlerinde cinsel birliktelik kurulması gerektiğini düşünür. Normalde spontan olarak gerçekleşen cinsel ilişkinin takvime bağlanması, cinsellikten alınan heyecanı ve hazı azaltır. Yumurtlama gününde partnerlerden birinin yorgun, hasta veya müsait olmaması, diğer partnerde büyük hayal kırıklıklarına yol açabilir ve ilişkiyi olumsuz yönde etkiler. Yumurtlama günlerini hesaplayan çiftlerin bu tür sorunlarla karşılaşmamak için cinsel ilişki kuracakları günler ajandalarını boş tutmaları ve romantik bir birliktelik için çaba sarf etmeleri faydalı olacaktır.

İnfertilite Nedeniyle Hayal Kırıklığı:

Uzun süredir çocuk sahibi olamayan çiftlerde cinsellik başarısızlık şeklinde algılanabilir. Bu çiftlerde depresyona ve kaygı bozukluklarına sıklıkla rastlanır. Bu durum hem kadın hem de erkek partnerde cinsel istekte azalmaya neden olur ve cinsel ilişkiden duyulan tatmini ortadan kaldırır. Bu nedenle infertilite problemi yaşayan erkeklerde sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon), erken boşalma (prematür ejakülasyon), geç boşalma ve boşalamama (anejakülasyon) sıklıkla görülür. İnfertilite problemi yaşayan kadınlarda ise orgazma ulaşamama, ağrılı cinsellik ve vajinal kuruluk ortaya çıkabilir. Bu durum zamanla kadın-erkek arasında cinselliği tamamen ortadan kaldırır ve çiftin doğal yollarla çocuk sahibi olması tamamen imkansız hale gelir.

Bu tür cinsel sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olan çiftlerin iletişimi koparmamaları ve birbirlerine karşı her zamankinden daha fazla anlayışlı olması gerekir. Aile danışmanları veya cinsel sağlık terapistleriyle görüşmek, bireylerin içlerine attıkları sorunların etkin şekilde çözümlenmesine olanak verecektir.

Yazının Devamını Oku

Hiç spermi olmayan erkeklerde testiste sperm elde edilir mi?

28 Aralık 2019
Erkek infertilitesi (kısırlığı) son yıllarda sıklığı giderek artan bir sağlık sorunudur ve her yıl infertilite nedeniyle yardımcı üreme tekniklerine başvuran çiftlerin sayıları artmaktadır.

İnfertil erkeklerin yaklaşık %15’inde dışarı sperm çıkışı sağlanamaz. Azospermi adı verilen bu durumunun toplum genelindeki sıklığı %1 civarındadır. Geçmiş yıllarda hiç bir şekilde çocuk sahibi olamayan azospermik erkekler, yardımcı üreme tekniklerindeki gelişmeler sayesinde artık çocuk sahibi olabilmektedir.

Günümüzde azospermi hastalarının testislerden cerrahi olarak elde edilen spermler, tüp bebek (intrastoplazmik sperm injeksiyonu - ICSI) yöntemiyle yumurtaların içine yerleştirilebilmekte ve böylelikle gebelik sağlanabilmektedir.

Azospermi olgularında cerrahi olarak testislerden sperm etme başarısı, bu hastaların özelliklerine göre farklılık gösterir. Testiküler sperm ekstraksiyonu (TESE) adı verilen bu cerrahi işlem ile, tıkanıklığa bağlı (obstrüktif) azospermi olgularında sperm bulma olasılığı %90'a yaklaşırken, obstrüktif olmayan (non-obstrüktif) azospermi hastalarında başarı daha düşüktür (1). Testislerdeki sperm üretiminde bozukluk olan azospermi hastalarında mikroskop altında gerçekleştirilen TESE (mikro-TESE) işlemi ile sperm bulma oranı %63'e kadar ulaşabilirken, mikroskop kullanılmadan yapılan klasik TESE işleminde bu oran %20-45 arasındadır (2).

Mikro-TESE ile azospermi hastalarında sperm bulma başarısını öngören birçok parametre bulunur. Bu faktörler arasında hormonlar, genetik özellikler ve testis yapısı sayılabilir.

1. Serum FSH Düzeyi: Testis fonksiyonlarının iyi bir belirteci olan FSH hormonu, TESE başarısını öngörmede önemli rol oynar. Kanda yüksek FSH değerine sahip olan azospermi hastalarında TESE işlemi ile sperm bulma başarısı daha düşüktür (3) zira FSH hormonunun seviyesi testiste mevcut olan sperm hücrelerinin sayısı ile ters ilişkilidir. Ancak mikro-TESE işlemi sperm üretiminin aktif olduğu dokuların saptanmasına olanak verdiği için, FSH değeri çok yüksek olan erkeklerde bile başarılı şekilde sperm elde etmek mümkündür. Bu nedenle yüksek FSH seviyeleri mikro-TESE işlemi için bir engel olarak görülmemeli, FSH değerini düşürmek için gereksiz tedavilerden kaçınılmalıdır.

2. Serum İnhibin B Düzeyi: İnhibin B düzeyi de FSH gibi testis fonksiyonlarının bir göstergesidir ve sperm üretim bozukluğunda kandaki inhibin B seviyeleri düşer (5). İnhibin B seviyelerinin TESE başarısını öngörebileceğine dair tartışmalar halen devam etmektedir (4). Eldeki kanıtların kısıtlı olması nedeniyle güncel kılavuzlar inhibin B hormonunun azospermi hastlarında mikro-TESE işleminden önce rutin bir değerlendirme aracı olarak kullanımını önermemektedir.

3. Testis Hacmi: Testilerin boyutu da sperm üretiminin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Her iki testisi de küçük olan ve FSH seviyesi yüksek kişilerde TESE ile sperm eldesi %30’lara kadar düşmektedir. Ancak küçük testisi olan birçok azospermi hastasından mikro-TESE ile sperm elde edilebileceği de unutulmamalıdır (6).

Yazının Devamını Oku

Erkek kısırlığı ile ilgili sıkça sorulan sorular

27 Aralık 2019
.

KISIRLIK (İNFERTİLİTE) NEDİR?

Bir çiftin korunmasız düzenli cinsel ilişkiye girmesine rağmen bir yıl içerisinde gebelik olmaması durumuna infertilite (kısırlık) denir.

ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYAN ÇİFTLER NE ZAMAN DOKTORA BAŞVURMALI?

En az 1 yıldır korunmasız düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebelik olmaması durumunda doktora başvurmak gerekir.

ERKEK Mİ, KADIN MI İLK OLARAK DOKTORA BAŞVURMALI?

Çocuğu olmayan çiftlerde, kadın ve erkek partnerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Kadınlar bir kadın doğum uzmanı, erkekler ise bir üroloji-androloji uzmanı tarafından eş zamanlı olarak muayene edilir. Hemen bir tüp bebek merkezine gitmek doğru ve ekonomik bir yaklaşım değildir. Çoğu zaman basit tedaviler uygulandıktan sonra çiftler doğal yollarla hamile kalabilir.

ERKEK KISIRLIĞININ NEDENLERİ NELERDİR?

Hormonal nedenler, genetik nedenler, geçirilmiş iltihabi hastalıklar, önceki ameliyatlar, doğumsal anormallikler, çevresel faktörler, kimyasal etkenler, varikosel gibi damarsal bozukluklar erkek kısırlığına neden olabilir. Bu nedenlerden hangisinin erkek kısırlığına yol açtığını bulduktan sonra uygun tedavileri uygulamak sperm kalitesini arttıracaktır.

SİGARA KISIRLIK NEDENİ OLABİLİR Mİ?

Sigaranın sperm yapısı üzerinde son derece olumsuz etkileri mevcuttur. Bu olumsuz etkiler genellikle sigarayı bıraktıktan 3-6 ay sonra ortadan kalkar.

ALKOL KULLANIMI KISIRLIK NEDENİ MİDİR?

Sosyal anlamda alkol kullanımının spermler üzerinde bir etkisi gösterilememiştir. Ancak uzun süreli ve sık sık alkol tüketiminin genel sağlığı ve dolayısıyla sperm kalitesini olumsuz etkileyebileceği unutulmamalıdır.

ERKEKLERDE KISIRLIK NEDENLERİNDEN BİRİ OLAN KANAL TIKANIKLIĞI NASIL OLUŞUR?

1- Zaman içerisinde gelişen kistlere bağlı olarak tıkanıklık ortaya çıkabilir.2- Genetik nedenlerle tüplerin kısmen veya tamamen gelişmemesi sonucu ortaya çıkar.3- Cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar sonucu da bu kanallarda tıkanmalar oluşabilir.

SPERM TESTİ YAPTIRMADAN ÖNCE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR NELERDİR?

Çocuk sahibi olamayan bir erkekten ilk önce bir sperm testi (spermogram) istenir. Spermogram ile sperm sayısı ve kalitesi ölçüşür. Bu testi uygulamadan önce en az 3, en fazla 5 günlük cinsel perhiz uygulamak gerekir. Aksi takdirde spermogram sonuçları yanıltıcı olabilir. Sperm örneğini vermeden önce aşırı yorgunluk, kimyasal maddelere maruziyet, aşırı sıcak ortamda bulunma ve yakın zamanda geçirilmiş ateşli enfeksiyonlar da spermogram sonucunu olumsuz yönde etkileyecektir.

SPERM ÖRNEĞİ VERİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

Laboratuvar ortamında sperm örneği vermek birçok erkek için zorlu bir süreçtir. Aşırı stres ve kaygı nedeniyle sperm örneği vermek güç hale gelebilir. Bu durumun normal olduğunu kabul etmek ve stres faktörünü olabildiğince azaltmak süreci kolaylaştıracaktır.

Sperm örneği verirken tükürük, sabun veya krem gibi kayganlaştırıcıların kullanılmasının sperm üzerinde olumsuz etkileri mevcuttur. Bu nedenle sperm örneği verirken kayganlaştırıcı herhangi bir madde kullanılmamalıdır. Sperm örneğinin tamamının örnek kabına aktarılması önem taşır. Sperm örneğinin bir kısmı boşalma sırasında yere döküldüyse, laboratuvar ekibi durum hakkında bilgilendirilmelidir. Numune verirken özellikle ilk kısmın kabın içine verildiğinden emin olunmalı.Sperm örneğinin dış ortamdan korunması gerekir. Sperm örneği verirken ellerin, cinsel organın ve numune kaplarının olabildiğince steril tutmak hatalı test sonuçlarının önüne geçecektir. 

SPERM TESTİNDE BOZUKLUK OLDUĞUNDA NE YAPMAK GEREKİR?

Sperm hücreleri vücudun en hassas hücreleridir ve çevresel faktörlerden çok çabuk etkilenir. Eğer sperm testi sonucu olumsuz ise, aynı test 3-6 hafta sonra tekrarlanmalıdır. Eğer ikinci test sonucu da olumsuz ise zaman kaybetmeden bir üroloji uzmanına başvurmak gerekir.Çevresel etkenler nedeniyle spermlerde oluşan herhangi bir bozukluğun düzelmesi en az 2 ay alacağı için ikinci testin mutlaka 3-6 hafta sonra yapılması gerekir.

SPERM HAREKETİ NASIL ARTTIRILIR?

Sperm hareketliliğini azaltabilecek varikosel, enfeksiyon veya hormonal bozukluklar gibi hastalıklar düzeltildiğinde spermlerin hareketleri de iyileşecektir. Bunun yanı sıra düzenli uyku, sağlıklı beslenme, stresten uzak durma, sigarayı bırakma, aşırı kilolardan kurtulma ve düzenli egzersiz yapmak da sperm hareketlerini iyileştirir. Sperm sayısını, hareketini ya da şeklini düzeltecek herhangi bir ilaç ya da kür bulunmamaktadır.

SPERM ŞEKİL (MORFOLOJİ) BOZUKLUĞU VAR? NE YAPABİLİRİM?

Sperm şeklini bozabilecek varikosel, enfeksiyon veya hormonal hastalıklar düzeltildiğinde spermlerin şekli de iyileşecektir. Bunun yanı sıra düzenli uyku, sağlıklı beslenme, stresten uzak durma, sigarayı bırakma, aşırı kilolardan kurtulma ve düzenli egzersiz yapmak da sperm morfolojisini (şeklini) iyileştirir. Sperm sayısını, hareketini ya da şeklini düzeltecek herhangi bir ilaç ya da kür bulunmamaktadır.

KABAKULAK KISIRLIK YAPAR MI?

Kabakulak hastalığını ergenlikten sonra geçiren erkeklerin yüzde 30’unda testislerde şişme ortaya çıkar çünkü hastalığa neden olan virüs testisleri de etkiler. Eğer çift taraflı kabakulak orşiti (testis iltihabı) olursa azospermi (menide hiç sperm bulunmaması) durumu ortaya çıkabilir.

“ÇOCUĞUM OLMUYOR” DİYEN BİR ERKEĞİN NEREYE BAŞVURMASI GEREKİR?

Üroloji branşının alt dallarından biri olan androloji bilimi, erkek cinsel ve üreme sağlığı ile ilgilenir. Bu nedenle çocuk sahibi olamayan bir erkek eğer bulunduğu ilde varsa bir androloji uzmanına, eğer androloji uzmanı mevcut değilse üroloji uzmanına başvurabilir. Böylelikle kısırlığa neden olan birçok basit hastalık tedavi edilebilir ve çiftlerdoğal yoldan çocuk sahibi olabilir.

NORMALDE MENİDE OLMASI GEREKEN SPERM SAYISI KAÇTIR?

Meninin 1 mililitresinde en az 15 milyon sperm olması gerekir. Bu sayının altına oligospermi adı verilir.

AZOSPERMİ NEDİR?

Menide hiç sperm bulunamaması durumuna azospermi denir. Cinsel açıdan aktif olan her yüz erkeğin bir tanesinde azospermi sorunu mevcuttur. Kısırlık nedeniyle tedavi olan erkeklerin yaklaşık olarak %15’inde azospermi vardır.

SPERMİYOGRAM TESTİ SONUCUNDA HİÇ SPERME RASTLANMAMASI (AZOSPERMİ) DURUMUNDA NASIL BİR TEDAVİ UYGULANIR?

Verilen sperm örneğinde hiç sperm olmaması durumunda hastaya detaylı testler uygulanır. Bu testlerde tıkanıklık saptanması halinde (obstrüktif azospermi), testislerden sperm toplanır ve tüp bebek işlemi uygulanır. Şayet tıkanıklığa rastlanmazsa (non-obstüktif azospermi), altta yatan hastalığa yönelik bir takım tedaviler uygulanır ve sonrasında testislerden elde edilecek spermler ile tüp bebek tedavisi yapılması gereklidir.

KISIRLIK TANI VE TEDAVİSİ İÇİN SADECE SPERMİYOGRAM TESTİ YETERLİ Mİ?

Sadece spermiyogram testine bakarak karar vermek yanlıştır. Sperm sayısında azlık olan erkeklerde mutlaka detaylı bir fizik muayene yapmak ve ek testler uygulamak gerekir. Çocuk sahibi olmayan çiftlerin yaklaşık üçte birinde hem kadın-hem de erkek partnerde problem olduğu dikkate alındığında, kadın partnerin de detaylı bir jinekolojik muayeneden geçmesi olası hastalıkların erken teşhisine imkan verir.

SPERMİYOGRAM TESTİ SONUCU HİÇ SPERM OLMAMASI DURUMUNDA NASIL BİR TEDAVİ UYGULANIR?

Verilen sperm örneğinde hiç sperm olmaması durumunda ve bunun nedeni olarak da tıkanıklık saptanmadıysa, o zaman testislerden elde edilecek spermler ile tüp bebek tedavisi yapılması gereklidir.

GENETİK HASTALIKLAR KISIRLIK NEDENİ MİDİR?

Erkekler bir X ve bir Y kromozomu (46XY) taşırlar. Cinsiyet kromozomlarındaki bazı bozukluklar (Klinefelter sendromu) testislerde yapısal değişikliklere yol açarak kısırlığa neden olabilir.Ayrıca erkeklerdeki Y kromozomunun bazı bölgelerindeki genetik materyalin kaybı da azospermi veya şiddetli sperm sayı azlığına yol açarak kısırlık sebebi olmaktadır.

AZOSPERMİ HASTASIYIM. ÇOCUĞUM OLACAK MI?

Evet. Azosperm hastalarında önce bu duruma neyin sebep olduğunu bulmak ve bu sebebi ortadan kaldırmak gerekir. Günümüzde azospermi hastalarının çoğunda uygun tedavi yaklaşımıyla kendiliğinden sperm çıkışı sağlanabilmekte ya da MicroTESE denilen mikrocerrahi yöntemlerle testisten sperm bulunabilmektedir.

Azosperm tedavisinde en önemli olan şey bireyin sabırlı olmasıdır. Çünkü azosperm hastalarında bir tedavi sürecine girilmektedir ve belli bir plan dahilinde tedavi yapılmaktadır. Bu süreçte kesinlikle umutsuzluğa kapılmamak ve tedavi protokolünü izlemek gerekir. Azosperm hastalarının en az yarısı günümüzde çocuk sahibi olabilmektedir.

MİKROTESE İŞLEMİ NASIL UYGULANIR, NE KADAR SÜRER?

TESE yönteminde testislerin içerisinde bulunduğu kese ve her bir testisi çevreleyen kılıf küçük bir kesi ile açılır. Testis dokusundan küçük parçalar alınır. Kesilen bölümler dikilerek işleme son verilir. Genel veya lokal anestezi altında yapılır. Hastalar TESE işleminden sonra aynı gün taburcu olur ve genellikle evde istirahat gerekmez. MikroTESE işlemi mikroskop altında yapılan TESE işlemine verilen addır.

MİKROTESE SONRASI SPERM BULUNAMADI. TEKRAR MİKROTESE DENEYEBİLİR MİYİM?

Yapılan bir mikroTESE operasyonunda sperm bulunamaz ise, bir sonraki mikroTESE ameliyatı ile sperm bulma ihtimali azalır. Eğer ilk mikroTESE işlemi sırasında sperm öncül hücrelerine rastlanmışsa, uygun hormon tedavileri verildikten sonra tekrar mikroTESE işlemi gerçekleştirildiğinde sperm bulma olanağı %40’a kadar ulaşabilir.

VARİKOSEL NEDİR? SPERMLERLE NE ALAKASI VARDIR?

Varikosel, testislerdeki kanı boşaltan toplardamarların çeşitli nedenlerle genişleyerek varisleşmesidir. Varikosel testisten bacağa yayılan ağrı ve sıcak ortamda torbada belirginleşen kıvrımlı damar yapısı ile fark edilebilir. Kısırlık tedavisi için yapılan tetkikler esnasında el muayenesi ile kolayca saptanabilir. Sperm hücrelerini olumsuz yönde etkileyerek kısırlığa yol açtığı ve bazen de ağrıya neden olduğu için varikoselin tedavi edilmesi gerekir. Ağrı sorunu olmayan ve kısırlık sorunu yaşamayan erkeklerdeki düşük dereceli varikoselin tedavisine gerek yoktur.

VARİKOSEL HASTALIĞIM VAR, AMELİYAT GEREKLİ MİDİR?

Varikosel erkeklerde sık görülen bir durumdur ancak her varikoselin ameliyat ile düzeltilmesi gerekmez. Eğer varikoseli olan bir erkeğin sperm kalitesinde bozulma varsa varikosel ameliyatı gerekir.

KANSER TEDAVİSİ SIRASINDA UYGULANAN KEMOTERAPİ VE RADYOTERAPİ SPERM YAPIMINI BOZAR MI?

Kemoterapi ve radyoterapi hızlı bölünen hücreleri yok etme prensibi ile çalışan tedavi yöntemleridir. Tedavinin asıl hedefi hızlı bölünen kanser hücreleri olsa da, bu tedavilerden vücutta hızla bölünen saç-kök, mide-bağırsak ve üreme hücreleri olan sperm ve yumurta hücreleri de olumsuz etkilenir.

Kemoterapi ve radyoterapi, uygulanan tedavinin türü ve toplam dozuna bağlı olarak erkeklerde geri dönüşsüz azospermi durumuna yol açabilir. Bu nedenle kanser tedavileri öncesinde spermin dondurularak saklanması doğurganlığın korunması için uygulanan tek tedavi yöntemidir.

Bir çiftin korunmasız düzenli cinsel ilişkiye girmesine rağmen bir yıl içerisinde gebelik olmaması durumuna infertilite (kısırlık) denir.

En az 1 yıldır korunmasız düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebelik olmaması durumunda doktora başvurmak gerekir.

Çocuğu olmayan çiftlerde, kadın ve erkek partnerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Kadınlar bir kadın doğum uzmanı, erkekler ise bir üroloji-androloji uzmanı tarafından eş zamanlı olarak muayene edilir. Hemen bir tüp bebek merkezine gitmek doğru ve ekonomik bir yaklaşım değildir. Çoğu zaman basit tedaviler uygulandıktan sonra çiftler doğal yollarla hamile kalabilir.

Hormonal nedenler, genetik nedenler, geçirilmiş iltihabi hastalıklar, önceki ameliyatlar, doğumsal anormallikler, çevresel faktörler, kimyasal etkenler, varikosel gibi damarsal bozukluklar erkek kısırlığına neden olabilir. Bu nedenlerden hangisinin erkek kısırlığına yol açtığını bulduktan sonra uygun tedavileri uygulamak sperm kalitesini arttıracaktır.

Sigaranın sperm yapısı üzerinde son derece olumsuz etkileri mevcuttur. Bu olumsuz etkiler genellikle sigarayı bıraktıktan 3-6 ay sonra ortadan kalkar.

Sosyal anlamda alkol kullanımının spermler üzerinde bir etkisi gösterilememiştir. Ancak uzun süreli ve sık sık alkol tüketiminin genel sağlığı ve dolayısıyla sperm kalitesini olumsuz etkileyebileceği unutulmamalıdır.

1- Zaman içerisinde gelişen kistlere bağlı olarak tıkanıklık ortaya çıkabilir.

Yazının Devamını Oku

Obezite erkek cinsel ve üreme sağlığını olumsuz yönde etkiliyor

11 Kasım 2019
Son yıllarda diyetin, egzersizin, alışkanlıkların, uyku düzeninin ve yaşadığımız çevrenin genel sağlık üzerindeki etkilerine ilişkin bilimsel çalışmaların sayısı hızla artıyor. Yaşam tarzımızın kanserden alerjilere, psikiyatrik bozukluklardan şeker hastalığına, solunum yolu rahatsızlıklarından cilt hastalıklarına kadar bir çok sağlık sorununa yol açtığını artık biliyoruz. Vücudun neredeyse tüm hücrelerini etkileyen yaşam şeklimiz, erkeklere özgü bir takım hastalıkların ortaya çıkışına da neden olabiliyor.

Son yıllarda giderek artan sıklığı nedeniyle obezite, en önemli sağlık sorunları arasında sayılmakta. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşayan milyonlarca insanın sağlığını ciddi şekilde tehdit eden obezite, vücuttaki tüm sistemler gibi üreme sistemini de olumsuz yönde etkiliyor. Her ne kadar toplumda sadece kadınlara özgü bir rahatsızlıkmış gibi algılansa da, bugün bir çok erkek obezite nedeniyle tedavi görüyor ve bu sağlık sorununun neden olduğu komplikasyonlardan dolayı cinsel problemler yaşıyor. 

Obezite problemi ile karşı karşıya olan erkeklerde prostat hastalıkları, sertleşme (ereksiyon) problemleri, erkeklik hormonu (testosteron) seviyesinde düşüklük ve infertilite (kısırlık) sorunları daha sık görülüyor. Obez erkeklerde ortaya çıkan bu erkek sağlığı problemlerinin oluşma mekanizmaları hala araştırılıyor ve her gün yeni tedavi alternatifleri geliştiriliyor.

Obez erkeklerde üreme organlarının aşırı yağlanma nedeniyle fazla ısıya maruz kalması, testislerin yapı ve fonksiyonlarını olumsuz yönde etkiliyor. Obezite nedeniyle fonksiyonları bozulan testisler daha az sperm üretiyor ve bu nedenle obez erkekler daha fazla kısırlık problemi ile karşı karşıya kalıyor.

Ayrıca testisler tarafından salgılanan erkeklik hormonu testosteron seviyeleri azalan obez erkeklerde sertleşme bozuklukları ve cinsel isteksizlik ortaya çıkabiliyor. Obez erkeklerde zaten azalmış olan testosteronun, yağ dokusunda bulunan bir enzim ile kadınlık hormonu olan östrojene dönüşmesi de, mevcut cinsel problemlerin daha da belirgin hale gelmesine olanak veriyor. 

Obez erkeklerde oldukça sık görülen bu rahatsızlıkların ortaya çıkışını engellemek veya en azından geciktirmek için öncelikle sağlıklı bir yaşam şekli benimsemek ve aşırı kilolardan kurtulmak gerekiyor. Düzenli egzersiz ve dengeli beslenme ile bir çok obez erkek fazla kilolarından kurtulabiliyor ve cinsel sağlık sorunlarının önüne geçiyor. Yaşam şekli düzenlemeleri ile yeteri derece kilo veremeyen hastalar, son yıllarda giderek daha popüler hale gelen tıbbi ve cerrahi tedavilerden oldukça başarılı sonuçlar elde edebiliyor. Obezite problemi yaşayan erkek hastaların, diğer hastalıklarının yanı sıra cinsel sağlık sorunlarını da dile getirmeleri ve bu sorunlar için tıbbi tedavi olanaklarından faydalanmaları, bu hastaların ve onların partnerlerinin yaşam kalitesini iyileştirmek açısından önem arz ediyor.

Referans: 

“Effect of Lifestyle on Men’s Health” (https://www.elsevier.com/books/effects-of-lifestyle-on-mens-health/yafi/978-0-12-816665-9).

Yazının Devamını Oku

Kısırlık problemi yaşayan çiftlerde erkekler göz ardı ediliyor

4 Kasım 2019
İnfertilite (kısırlık) son yıllarda sıklığı her geçen gün artan bir sağlık sorunudur ve bugün her 5 çiftten bir tanesi infertilite sorunu nedeni ile doktora başvurmaktadır.

Her ne kadar çocuk sahibi olamayan çiftler önce kadın-doğum uzmanına başvursalar da, bu çiftlerin yaklaşık yarısında erkek partnerde bir rahatsızlık söz konusudur. Maalesef erkek partnerde mevcut olan ve kolaylıkla düzeltilebilecek bu ürolojik rahatsızlıklar bir çok kadın-doğum uzmanı tarafından yeterince irdelenmez ve sağlıklı gebelikler tüp bebek tedavisi ile bile gerçekleşmez. Erkekteki ürolojik sorunlar tedavi edilmeden uygulanan bu tüp bebek yöntemlerinin başarısızlıkla sonuçlanması da önemli duygusal ve finansal tahribata neden olmaktadır.

Atlanta Emory Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışmakta olan Dr. Akanksha Mehta liderliğinde yürütülen bir araştırmanın sonuçları bu durumun ciddiyetini gözler önüne sermiştir. Araştırmaya katılan infetil çiftlerle görüşen Dr. Mehta, bu erkeklerin doktora gidene kadar kendilerinde bir sorun olabileceğine inanmadıklarını ve herhangi bir üroloji uzmanı tarafından değerlendirilmediklerini fark etmiştir. Bu durumun tedavi maliyetini ve süresini arttırdığını kaydeden Dr. Mehta, kısırlığın “sadece kadına ait bir sorun” olduğu algısının değiştirilmesinde aile hekimlerine büyük görev düştüğünün altını çizmektedir. Tüm aile hekimlerinin kısırlık sorunu yaşayan çiftleri zaman kaybetmeden bir üroloji uzmanına yönlendirmesi gerektiğini belirten Dr. Mehta, tüp bebek tedavilerinde kadın ve erkek partnerin eş zamanlı değerlendirmenin önemini hatırlatmaktadır.

Bir başka sorun ise erkek kısırlığına yol açan hastalıkların tedavisinin, bir çok ülkede sağlık sigorta sistemleri tarafından geri ödeme kapsamına alınmamasıdır. Amerika Birleşik Devletleri'nde faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin birçoğu kadınlardaki kısırlığın tanı ve tedavisine yönelik harcamaları karşılamaktadır ancak bu şirketler maalesef erkeklerdeki rahatsızlıklara yönelik harcamaları geri ödeme kapsamına almamaktadırlar. Örnek vermek gerekirse, Amerika Birleşik Devletleri'nde tüp bebek tedavisini karşılayan sigorta, bu tedavinin vazgeçilmez bir parçası olan sperm analizi için ödeme yapmamaktadır. Bunun yanı sıra erkeklerde kısırlığa neden olan varikosel gibi rahatsızlıkların cerrahi tedavisi veya azospermi problemi yaşayan erkeklere uygulanan testiküler sperm ektraksiyonu (TESE) gibi işlemleri de sigorta şirketleri karşılamamaktadır. Bu nedenle erkek partnerde var olan kısırlık problemlerinin teşhisi ve tedavisi daha masraflı hale gelmektedir.

Amerikan Üreme Tıbbı Derneği (American Society for Reproductive Medicine) kılavuzları, kısırlık tedavisinde zaman kaybının önüne geçebilmek için çiftlerin beraber değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. Kadın ve erkeğin bir arada muayene edilmesi sayesinde, infertilite sorunu ile karşı karşıya olan çiftlere gereksiz testler yapılması önlenmiş olur ve tüp bebek tedavi maliyetleri de belirgin biçimde azaltılabilir.

Referanslar

1. Schlegel PN. Is assisted reproduction the optimal treatment for varicocele-associated male infertility? A cost-effectiveness analysis. Urology 1997;49:83-90.2. Leung AK, Henry MA, Mehta A. Gaps in male infertility health services research. Transl Androl Urol. 2018 Jul;7(Suppl 3): S303-S3093. Dieke AC, Mehta A, Kissin DM, Nangia AK, Warner L, Boulet SL. Intracytoplasmic sperm injection use in states with and without insurance coverage mandates for infertility treatment, United States, 2000-2015. Fertil Steril. 2018 Apr;109(4):691-697.4. Mehta A, Nangia AK, Dupree JM, Smith JF. Limitations and barriers in access to care for male factor infertility. Fertil Steril. 2016 May;105(5):1128-1137.   

Yazının Devamını Oku

Tekrarlayan düşüklerin nedeni hasarlı spermler olabilir mi?

28 Ekim 2019
Gebelik bir kadın için bir çok bilinmezle dolu zorlu bir süreçtir. Bu heyecan ve umut dolu yolculukta hamile kadınların en büyük korkusu, karınlarında taşıdıkları bebekleri kaybetmektir. Maalesef gebeliklerin yaklaşık yarısı düşük ile sonuçlanır. Bu düşüklerin 20. gebelik haftasından önce, 3 veya daha fazla sayıda olması “tekrarlayan gebelik kaybı” olarak adlandırılır.

Müstakbel anne ve baba için son derece yıkıcı sonuçları olan tekrarlayan gebelik kaybında en önemli risk faktörü ileri anne yaşıdır. Bunun yanı sıra genetik bozukluklar, hormonal düzensizlikler ve rahim yapısındaki değişiklikler de tekrarlayan gebelik kaybına neden olabilir. Ancak tekrarlayan gebelik kaybı olan çiftlerin sadece yarısında bu durumu izah edebilecek bazı faktörler tespit edilebilmekte ve hastaların yarısında herhangi bir sorun bulunamamaktadır.

İngiltere’de yapılan yeni bir araştırma, sadece annedeki sorunlardan kaynaklı olduğu varsayılan tekrarlayan gebelik kayıplarının bir kısmının altında yatan asıl sebebin spermlerdeki DNA hasarı olabileceğini ortaya koydu. Tekrarlayan gebelik kaybı yaşayan kadınların eşlerini inceleyen Londra’daki Imperial College araştırmacıları, bu erkeklerdeki sperm DNA hasar seviyesinin belirgin biçimde artmış olduğunu kaydetti. Hamileliğin 20. haftasından önce ortaya çıkan ve 3 kereden fazla tekrarlayan gebelik kayıplarına 50 kadında bir rastlandığını belirten araştırmacılar, bu durumun şimdiye dek sadece kadına bağlı rahatsızlıklardan kaynaklandığının sanıldığını belirttiler. Araştırma verilerinin bu yanlış algıyı sarsar nitelikte olduğunun altını çizen İngiliz bilim insanları, erkek sperm kalitesinin de tekrarlayan gebelik kaybında önemli bir rol oynadığını kaydettiler.

Araştırmalarında partnerleri tekrarlayan düşük yapmış 50 erkekten aldıkları spermleri, eşleri sağlıklı doğum yapmış 60 erkeğin spermleriyle karşılaştıran uzmanlar, eşleri tekrarlı düşük yapan erkeklerin spermlerinde DNA hasarı olduğunu tespit ettiler. Spermlerde izlenen bu DNA kırılmalarına “serbest radikaller” olarak bilinen zararlı maddelerin yol açabileceğini belirten araştırmacılar, spermi bakterilerden korumada önemli rol oynayan bu toksik moleküllerin menide yüksek oranda bulunmasının sperme zarar verebileceğinin altı çizdiler. Çoklu düşük yaşamış kadınların partnerlerinde bu serbest radikallerin yoğunluğunun normalden 4 kat fazla olduğunu hatırlatan araştırmacılar, tekrarlayan gebelik kaybı yaşayan kadınlarının eşlerinin de ürolojik muayeneden geçmesi gerektiğini kaydettiler.

Her ne kadar bu araştırma verilerinin daha fazla gebelik kaybı yaşamış çiftlerin dahil edildiği geniş kapsamlı çalışmalar ile teyit edilmesi gerekliyse de, bu bulgular DNA hasarını önleyerek gebelik kaybı riskini azaltacak ilaçların geliştirilmesine ışık tutuyor. Tekrarlayan düşüklerin sadece kadınlardaki bir soruna bağlı olduğuna dair geleneksel kanıyı sarsan araştırmacılar, erkeklerin spermlerinin oynadığı rolün göz ardı edilmemesi gerektiğini ve DNA hasarını azaltabilecek ilaçların geliştirilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Son zamanlarda bu tür ilaçların üretilmesine yönelik çalışmalar olduğunu kaydeden araştırmacılar, çocuk sahibi olmak isteyen erkeklerin yaşam koşullarını iyileştirmeleri gerektiğinin altını çiziyorlar. Fazla kilolardan kurtulmak, sigarayı bırakmak, sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, uyku kalitesini iyileştirmek ve stresten uzak durmanın sperm DNA hasarının önüne geçebileceğini kaydeden bilim insanları, anti-oksidan tedavilerin de bu süreçte yardımcı olabileceğini hatırlatıyorlar.


Referanslar1. Zheng WW, Song G, Wang QL, Liu SW, Zhu XL, Deng SM, Zhong A, Tan YM, Tan Y. Sperm DNA damage has a negative effect on early embryonic development following in vitro fertilization. Asian J Androl. 2018 Jan-Feb;20(1):75-79. doi: 10.4103/aja.aja_19_17.2. Bisht S, Dada R. Oxidative stress: Major executioner in disease pathology, role in sperm DNA damage and preventive strategies. Front Biosci (Schol Ed). 2017 Jun 1;9:420-447. Review.3. Robinson L, Gallos ID, Conner SJ, Rajkhowa M, Miller D, Lewis S, Kirkman-Brown J, Coomarasamy A. The effect of sperm DNA fragmentation on miscarriage rates: a systematic review and meta-analysis. Hum Reprod. 2012 Oct;27(10):2908-17. doi: 10.1093/humrep/des261. Epub 2012 Jul 12. Review.4. Zidi-Jrah I, Hajlaoui A, Mougou-Zerelli S, Kammoun M, Meniaoui I, Sallem A, Brahem S, Fekih M, Bibi M, Saad A, Ibala-Romdhane S. Relationship between sperm aneuploidy, sperm DNA integrity, chromatin packaging, traditional semen parameters, and recurrent pregnancy loss. Fertil Steril. 2016 Jan;105(1):58-64. doi: 10.1016/j.fertnstert.2015.09.041. Epub 2015 Oct 19.  

Yazının Devamını Oku