Anne rahminde gelişen embriyonun genital organları, ortamda bulunan testosteron etkisiyle erkek cinsel organlarına farklılaşır. Ergenlik dönemine girerken artan testosteron seviyeleri peniste büyümeye, kemik - kas yapımında artışa ve erkek tipi vücut kıllanmasına yol açar. Ancak ilerleyen yaşlarda testosteron seviyeleri giderek azalır. Özellikle kırklı yaşlardan sonra belirginleşen bu azalma nedeniyle erkek beden ve ruh sağlığında bazı olumsuz değişiklikler ortaya çıkar.
Son yıllarda düşük testosteron düzeyine sahip erkekler için geliştirilen testosteron tedavilerinin popülaritesi giderek artmaktadır. Belirli bir eşik değerin altında testosteron düzeyine sahip olan erkeklere dışarıdan testosteron tedavisi uygulamak, bu kişilerin cinsel sağlıklarını yeniden tesis eder ve cinsel isteklerini yerine getirir. Testosteron tedavisinin sertleşme bozukluklarını iyileştirebileceği ve meni miktarını artırabileceği kaydedilmektedir.
Testosteron seviyesini düşüren çeşitli hastalıklar, yaşı ileri olmayan erkeklerin de birtakım sağlık sorunlarıyla karşılaşmasına neden olur. Doğumsal bozukluk, travma, iltihap ya da ameliyat nedeniyle testisleri tahrip olmuş erkeklerde testosteron seviyeleri genç yaşlarda düşebilir ve hipogonadizm adı verilen klinik tablo ortaya çıkar. Hipogonadizm sadece testislerdeki bir bozukluktan kaynaklanmaz. Testosteron üretimini tetikleyen beyin bölgeleriyle ilgili sorunlar (tümör, genetik hastalıklar vs.) da testislerin işlevini olumsuz yönde etkiler ve testosteron seviyesini düşürür.
Bu durumdaki erkeklere testosteron tedavisi jeller, yamalar veya enjeksiyonlar şeklinde uygulanabilir. Testosteron tedavisi sadece cinsel sağlığı iyileştirmekle kalmaz, testosteron eksikliğinde daha fazla görülen şeker hastalığı, obezite, yüksek kolesterol ve depresyon gibi bir çok sağlık sorunun tedavisine de katkı sağlar. Testosteron tedavisinin başarılı olabilmesi için bireylerin alkol ve sigaradan uzak durmaları, şeker tüketiminizi azaltmaları, fazla kilolarından kurtulmaları ve stresten olabildiğince uzak durmaları gerekmektedir.
Referanslar
Sexual Medicine Reviews
Rastrelli, Giulia, MD, PhD, et al.
Gerçekten meninin içerisinde rahim kasılmalarına neden olabilen prostoglandin adlı kimyasal maddeler mevcuttur ve cinsel ilişki sonrası bu maddeler rahim ağzına ulaşarak erken doğumu tetikleyebilecek kasılmalara yol açabilir. Cinsel ilişki sırasında meme başlarının uyarılmasının da, oksitosin adlı maddenin salınımına neden olabileceği ve bu kimyasalın rahim ağzını genişleterek erken doğuma sebep olabileceği bildirilmiştir. Cinsel ilişki sırasında penisin mekanik olarak rahim ağzını uyarması da rahim duvarında kasılma ile sonuçlanabilir. Cinsel birliktelik sonrasında yaşanan orgazm da rahimde kasılmalar ile kendini belli eder. Cinsel birlikteliğin kadın bedenindeki bu etkileri nedeniyle kimi kadın doğum uzmanları doğum zamanı gelen gebelerin eşleriyle birlikte olmasını önerir.
Geçtiğimiz aylarda Cinsel Sağlık Dergisinde (the Journal of Sexual Medicine) yayınlanan ilginç bir çalışmanın bulguları, gebelik sırasındaki cinsel ilişkilerin doğum kasılmalarına neden olmadığını ortaya koymuştur. Düşük riskli gebeliği olan 1483 kadına ait sağlık verilerini inceleyen uzmanlar, cinsel birlikteliğin rahim ağzında herhangi bir açılmaya neden olmadığını ve doğumu tetiklemediğini kaydetmişlerdir.
Her ne kadar çalışmanın sonuçları gebelerin cinsel ilişki yaşamasında herhangi bir sakınca olmadığını gösterse de, “yüksek riskli” gebeliği olan kadınlar için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Cinsel ilişki sıklığı, ilişki sırasındaki pozisyonlar, kondom kullanımı ve boşalan semen hacmi gibi birçok faktörün de incelenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, cinsel hayatlarına devam etmek isteyen gebelerin mutlaka hekimlerine danışmaları gerektiğini vurgulamaktadırlar.
Erken boşalma erkekler arasında en sık görülen cinsel sağlık sorunudur. Her ne kadar erken boşalma tedavisinde birtakım psikolojik tedaviler yıllar boyu uygulanagelse de bu tür psikoterapi yöntemlerinin etkinliklerine ilişkin ciddi kaygılar mevcuttur. Bu nedenle son 30 yıldır erken boşalma tedavisinde psikolojik uygulamaların yerini ilaç tedavileri almıştır. Boşalma refleksini baskılayan serotonin adlı maddenin beynin çeşitli merkezlerindeki işlevini artırmak ve böylelikle erken boşalmayı tedavi etmek için antidepresanlar yaygın olarak kullanılmaktadır.
Günlük olarak veya ilişkiden birkaç saat önce alınan antidepresan ilaçlar boşalma süresini 2-8 kat kadar uzatabilir. Genellikle her gün kullanıldığında etki gösteren bu ilaçlardan sadece dapoksetin adı verilen molekül ilişkiden 1-3 saat önce kullanılır ve erken boşalma tedavisi için Avrupa İlaç Merkezi (EMA) tarafından onaylanmış tek moleküldür. Ancak bu depresyon ilaçlarının iştahsızlık, mide bulantısı, uyku bozukluğu, sersemlik hissi, baş dönmesi gibi yan etkileri bulunmaktadır. Ayrıca bu ilaçların kalp, karaciğer veya böbrek hastalığı olan kimselerde kullanımı sakıncalıdır. Yine bu antidepresanların sperm sayı ve kalitesinde bozukluklar yaparak çocuk sahibi olmayı güçleştirebileceği unutulmamalıdır.
Erken boşalma tedavisi için onay almış ilaçların yetersiz etkinlikleri, tedavi maliyetleri ve ortaya çıkarabilecekleri yan etkiler birçok erken boşalma hastasını ve bu alanda araştırma yapan bilim insanlarını farklı tedavi arayışlarına yönlendirmektedir. Cinsel ilişkiden yaklaşık yarım saat önce penis üzerine uygulanan lokal anestetik spreylerin, penis başına yapılan dolgu madde enjeksiyonlarının ve boşalma kaslarının zayıflatıcı tedavi şekillerinin (botulinum toksin veya elektriksel stimulasyon) de erken boşalmada iyileştirici etkileri olduğunu saptayan araştırmacılar, bu tedavilerin hala “deneysel” olduklarının altını çiziyorlar. Ayrıca son yıllarda ehil olmayan kişilerce penis sinirlerine uygulanan cerrahi işlemler veya radyofrekans tedavilerinin geri dönüşümsüz şekilde kalıcı hasarlara yol açabileceğini belirten sağlık otoriteleri, bu tedavilerin hiçbir şekilde uygulanmaması gerektiği konusunda hastaları uyarıyor.
Referenslar
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla yayılan koronavirüs salgını toplum sağlığını tehdit etmeyi sürdürüyor. İlk olarak Çin’in Wuhan kentinde Ocak 2020’de ortaya çıkan ve aradan geçen birkaç ay içerisinde tüm dünyada binlerce can kaybına yol açan bu ölümcül virüs, temel olarak akciğerleri tutuyor ve ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromuna yol açıyor. Ancak uzmanlar, virüsün neden olduğu hasarın akciğerlerle sınırlı olmayabileceği konusunda toplumu ve sağlık otoritelerini uyarıyor.
2002 ve 2003 yıllarında ortaya çıkan SARS salgınına neden olan virüsün insan vücudu üzerindeki etkilerini araştıran sağlık görevlileri, bazı erkek hastaların testislerinde ciddi yapısal ve fonksiyonel hasar rapor ettiler. Bugünkü salgından sorumlu olan yeni koronavirüsün, yaklaşık 20 yıl önceki SARS salgınından sorumlu olan koranavirüse oldukça benzer olduğunu kaydeden uzmanlar, günümüzdeki virüsün (SARS-CoV-2)’de erkek testislerine hasar verebileceği sonucuna vardılar.
Bu virüsün erkek kısırlığı üzerindeki etkilerini araştırmak için koronavirüs salgınının başladığı düşünülen Çin’in Wuhan kentinde bulunan Tongji Hastanesi’ndeki doktorlar, kapsamlı bir çalışma başlattılar. Bu çalışmada yer alan araştırmacılar koranavirüsün erkek üreme sistemine verdiği hasarları tespit etmeyi amaçladılar. Koronavirüsü bulaşmış ancak hastalığı atlatmış olan erkek hastalarına sperm testi yaptırmaları konusunda çağrıda bulunan araştırmacılar, bu virüsün insanların üreme sisteminde bulunan hücrelerin zarlarındaki proteinlere yapışarak doku hasarına neden olabileceğini saptadılar.
Şu ana kadar yapılan çalışmalar koranavirüsün direkt olarak erkek kısırlığına yol açtığına dair somut kanıtlar sunmasa da bilim insanları bu hastalığın sperm üretimini ve erkek üreme hormonlarını etkileyebileceğini öne sürüyorlar. Bu nedenle Çin’li uzmanlar çocuk sahibi olmayı düşünen ve koronavirüsünden etkilenen erkekleri en kısa sürede sperm kalitesi ve hormon seviyesi testlerini yaptırmaya davet ediyorlar.
Bu salgını atlatan bireylerin bir üroloji uzmanına görünerek erkek üreme sağlığı açısından değerlendirilmesi faydalı olacaktır.
Referanslarhttps://www.dailymail.co.uk/news/article-8104477/Doctors-claim-new-coronavirus-cause-damage-mans-TESTICLES.html
Amerikalı bilim insanlarının yaptığı güncel bir araştırmanın sonuçları, obez erkekler ile sağlıklı erkelerin spermleri arasındaki farklılıklara ilişkin çarpıcı sonuçlar ortaya koymuştur. Obezite sorunu ile karşı karşıya kalan erkeklerin sperm parametrelerinde bozukluklar tespit eden araştırmacılar, obez erkelerden alınan spermlerin içeriğindeki 27 proteinin miktarında belirgin farklılıklar saptamışlardır.
Çocuk sahibi olamayan 10 çiftin dahil edildiği bu ilginç çalışmadaki erkeklerin 5'i normal kiloya sahipken, diğer 5 erkek aşırı kiloluydu ve obezite sorunu yaşamaktaydı. Çalışmaya katılan tüm erkeklerden sperm örnekleri alındı ve klinik olarak tüm sperm değerlerinin normal olduğu görüldü. Bu bulgular, obezite sorunu yaşayan erkeklerde görülen kısırlık sorununun her zaman sperm sayısı, hareketi veya şekli ile ilişkili olmayabileceğini ortaya koyarken, çocuk sahibi olmayan aşırı kilolu erkeklerdeki sorunun çok daha karmaşık olabileceğini göstermekteydi.
Bunun üzerine, çalışmayı yürüten bilim insanları toplanan sperm örneklerindeki 2.034 sperm proteinini incelediler. Aşırı kilolu erkeklerdeki 24 sperm protein tipinin olması gerekenden çok daha az, 3 sperm tipinin ise sağlıklı kiloya sahip erkelere oranla çok daha yüksek olduğunu tespit ettiler.
Aşırı kilolu erkeklerde miktarı azalan sperm proteinlerinin oksidatif stres, protein dengesi, DNA hasarı onarımı ve sperm fonksiyonu gibi önemli işlevleri olduğunu kaydeden araştırmacılar, aşırı kilolu erkeklerde eksik olduğu belirlenen sperm proteinlerinin bu kişilerdeki üreme bozukluğu ile yakından ilişkili olduğunu kaydettiler.
Obezitenin erkek üreme sağlığını etkilediği birçok olumsuz unsur vardır. Obezite, testosteron seviyelerinin azalmasına ve sperm kalitesinin düşmesine neden olur. Ağır kilolu olan erkeklerde testosteron seviyelerindeki azalma, sperm yapımını ve fonksiyonunu bozarak çocuk sahibi olmayı güçleştirebilir.
Bilim insanları kısırlık tedavisine başvuran çiftlerde, aşırı kilolu kadınlara daha fazla dikkat verildiğini ancak obezite sorunu yaşayan erkeklerin de mutlaka titizlikle incelenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Çocuk sahibi olmaya çalışan tüm erkeklerin öncelikle sağlıklı bir diyet ve yaşam şekli benimsemeleri ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durması gerekiyor.
Referanslar:
Kalp-damar hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar (depresyon veya kaygı), hormon bozuklukları (şeker hastalığı, hipogonadizm) veya nörolojik problemlere bağlı olarak ortaya çıkan sertleşme bozukluğu, erkeklerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler ve partnerleriyle olan ilişkilerini derinden sarsabilir. Her ne kadar sertleşme bozukluğu daha çok ileri yaşlarda görülen bir sağlık sorunu olsa da, değişen yaşam koşulları bu problemin genç erkeklerde de ortaya çıkmasına neden olur.
Sertleşme bozukluğuna çare arayışı insanlık tarihi kadar eskidir. Antik Mısır, Yunan ve Roma eserlerinde sertleşme bozukluğuna ilişkin yazıtlar ve resimlere rastlanabilir. 1999 yılında sertleşme bozukluğu için birtakım hapların geliştirilmesi cinsel sağlık alanında bir devrim yaratmıştır. Ancak bu hapların iyileştirici etkisinin olmaması, sürekli olarak ilaca bağlı kalınması, ilaçların yan etkileri ve yüksek maliyeti nedeniyle birçok hasta farklı tedavi alternatifleri aramaktadır.
Üroloji pratiğinde böbrek taşlarının tedavisinde etkin olarak kullanılan ve halk arasında “taş kırma” olarak bilinen şok dalga tedavisi, 2010 yılından itibaren sertleşme bozukluğu tedavisinde de kullanılmaya başlamıştır. Bu tedavi için özel olarak geliştirilen cihazlar yardımıyla penise uygulanan şok dalgaları, yapısı bozulan penis damarlarını iyileştirir ve yeni damar oluşumuna neden olur. Çeşitli rahatsızlıklar veya yaşlılık nedeniyle damar yapısı bozulan peniste şok dalga tedavisiyle kaydedilen iyileşme, sertleşme bozukluğunu tamamen ortadan kaldırabilir ve hastalar ek tedavi kullanmadan cinsel hayatlarına devam edebilir.
Yaklaşık 10 yıldır sertleşme bozukluğu tedavisinde kullanılan şok dalga tedavisine ilişkin yapılan klinik araştırmaların olumlu sonuçlarını değerlendiren Avrupa Üroloji Derneği (Euroepan Association of Urology), bu yıl hazırladıkları tedavi kılavuzlarında değişikliğe gitmiştir. Şok dalga tedavisinin ilaçlara yanıt vermeyen hastalarda kalıcı yarar sağlayabileceğini belirten uzmanlar, sertleşme bozukluğu sorunu nedeniyle tedavi arayışında olan hastalara şok dalga tedavisinin önerilebileceğinin altını çizmişlerdir.
Sertleşme bozukluğu bir kader değildir ve bu sorundan müzdarip olan kişilerin hekimleriyle görüşmeleri gerekir. Her hasta için uygulanabilecek farklı sertleşme bozukluğu tedavi yöntemi mevcuttur ve tedavilerle erkekler cinsel hayatlarına kaldıkları yerden devam edebilir.
Kaynak
Fode M, Hatzichristodoulou G, Serefoglu EC et al. Low-Intensity shockwave therapy for erectile dysfunction? is the evidence strong enough? Nat Rev Urol. https://www.nature.com/articles/nrurol.2017.119.epdf
Düşük Sperm Sayısı: Dünya Sağlık Örgütü (WHO), düşük sperm sayısını (oligospermi) bir mililitre menide 15 milyondan az spermin bulunması şeklinde tanımlamaktadır. Sperm sayısının düşük olması bir kişinin gebe kalmasını zorlaştırabilir, ancak kişinin kısır olduğu anlamına gelmez. Sperm sayısının düşük olmasının her zaman belirgin bir nedeni yoktur. Bununla birlikte hormon bozuklukları, varikosel gibi damar hastalıkları veya Klinefelter sendromu gibi bazı genetik rahatsızlıklar kişinin sperm sayısını etkileyebilir. Düşük sperm sayısının diğer nedenleri arasında enfeksiyonlar, endüstriyel kimyasallar, herbisitler, radyasyona maruz kalma veya uyuşturucu kullanımı gibi durumlar sayılabilir. Ayrıcı aşırı alkol kullanımı, obezite ve ilaç kullanımı da sperm sayısının düşmesine ve meninin sulu hale gelmesine neden olabilir.
Varikosel: Varikosel, testislere uzanan toplar damarların şişmesi durumuna verilen isimdir. Varikosel birçok erkekte herhangi bir semptoma neden olmaz. Ancak bazı kişilerde sperm üretimi varikosel nedeniyle azalabilir ve sperm kalitesinde (hareket ve şekil) bozulmalar görülür. Varikosel her iki testiste de görülebilir ancak vakaların çoğunda sadece sol testisi etkiler. Erkeklerin yaklaşık %15’inde görülen varikosel, çocuk sahibi olamayan erkeklerin yaklaşık %40’ında saptanır. Varikosel de meni kıvamını etkileyen sağlık sorunlarından biridir.
Sık Boşalma: Sık aralıklarla boşalma sulu meniye yol açabilir. Bir kişi günde birkaç kez cinsel aktivite veya mastürbasyon yapıyorsa, vücut meninin kıvamını arttıramaz ve aşırı akışkan bir meni gelmeye başlar. Bu durum endişelenilmesi gereken bir sağlık sorunu değildir. Kişi 3-5 gün aralıklarla boşaldığı zaman meni eski rengine ve kıvamına gelecektir.
Meninin Geri Kaçması: Bazı kişilerde boşalma sırasında meni dışarı akmaz ve mesaneye (idrar torbasına) kaçar. Retrograd ejakülasyon (geriye boşalma) olarak adlandırılan bu durum genellikle altta yatan bir nörolojik rahatsızlığa işaret eder. Şeker hastalarında, omurilik felci geçirenlerde, multiple skleroz (MS hastalığı) durumunda veya boşalmadan sorumlu sinirlerin zedelendiği ameliyatlardan sonra retrograd ejakülasyon ortaya çıkabilir. Prostat ameliyatları da retrograd ejakülasyon durumuna yol açabilir. Bu sorunu yaşayan insanlar boşalma sırasında daha az ve sıvı meni atarlar.
Çinko Eksikliği: Çinkonun insan vücudu için çok önemli görevleri vardır. DNA sentezi, enfeksiyonlarla mücadele, yara iyileşmesi ve üreme gibi birçok temel vücut fonksiyonunu destekleyen çinko ayrıca sağlıklı sperm üretiminde de rol oynar. Journal of Reproduction and Infertility adlı derginin 2018 tarihli bir makalesine göre, çinko eksikliği sperm kalitesinde bozulmalara yol açarak kısırlık sorununa katkıda bulunabilir. Bununla birlikte aşırı çinko alımının da sperm kalitesini azaltabileceği unutulmamalıdır. İstiridye, kırmızı et, fındık, kepekli tahıllar, yoğurt ve diğer süt ürünlerinde bol miktarda bulunan çinko eğer yeterli miktarda alınmazsa, meni kıvamı ve renginde değişiklikler gözlenebilir.
Sulu meni genellikle geçicidir ve kendi kendine düzelir. Kalıcı sulu meni bazen düşük sperm sayısını veya doğurganlığı etkileyebilecek başka bir durumu gösterebilir. Sperm sayısının düşük olması mutlaka bir kişinin kısır olduğu anlamına gelmez, ancak hamile kalmayı zorlaştırabilir. Sulu meni aynı zamanda yaşam tarzı faktörlerine, besin eksikliklerine veya altta yatan bir tıbbi duruma bağlı olabilir.
Renksiz (şeffaf) meni bazı sağlık problemlerini işaret edebilir. Bununla beraber pembe, kırmızı veya kahverengi meni iltihaplı bir prostattan veya kan içeren seminal vezikül kaynaklı olabilir. Menide bulunan kanın diğer nedenleri arasında yüksek tansiyon, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, prostat enfeksiyonu veya prostat kanseri bulunur.
Kalıcı sulu veya renksiz meniye sahip olan erkekler mutlaka bir üroloji uzmanına başvurmalıdır. Eğer idrar akımında zorluk, idrar yağarken yanma, testislerde ağrı veya rahatsızlık gibi belirtilerden herhangi biriyle ortaya çıkan sulu veya renksiz meni mevcutsa acilen tıbbi yardım almalıdır. Gebe kalmak isteyenler, korunmasız düzenli bir ilişki kurduktan 1 yıl sonra hamilelik elde edememişlerse bir androloji (erkek üreme sağlığı) uzmanına danışmayı düşünebilirler.
Günlük olarak tükettiğimiz birçok besinde doğal antioksidanlar mevcuttur. Domates, karpuz, pembe greyfurt gibi bitkilere rengini veren likopen adlı maddenin, birçok hastalığa faydalı olduğu gibi sperm parametrelerinde de iyileşme sağladığı gösterilmiştir.
İngiliz bilim adamlarının son yıllarda gerçekleştirdiği bir çalışma, likopenin sperm değerleri üzerine olan etkilerine dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Yaşları 19 ile 30 arasında değişen 56 erkeğin dahil edildiği çalışmaya katılanlar iki gruba ayrıldı. Gruplardan birine 12 hafta boyunca likopen (laktolikopen formunda) ve likopenin emilimini kolaylaştıran whey proteini verildi. Diğer gruba ise yine 12 hafta boyunca herhangi bir etken madde içermeyen haplar (plasebo) tedavisi uygulandı. Çalışma sonucunu etkilememesi amacıyla çalışmaya katılan erkeklerin hangisinin laktolikopen - hangisinin etkisiz ilaç aldığı, hem çalışmayı yürütenlerden hem de hastalardan gizlendi. Çalışmanın başında ve sonunda tüm deneklerden kan ve sperm örnekleri alınarak analiz edildi.
Toplamda 12 hafta süren deneyin sonunda semen içerisindeki toplam hareketli sperml sayısında iki grup arasında belirgin bir farklılık izlenmedi. Ancak likopen tedavisi verilen erkeklerin hızlı ilerleyen spermlerin sayısının diğer gruptan daha fazla olduğu gözlendi.
Ayrıca likopen tedavisi alan erkeklerdeki düzgün şekle (morfoloji) sahip sperm yüzdesinin, herhangi bir tedavi uygulanmayan erkeklerden daha yüksek olduğu kaydedildi.
Her ne kadar bu çalışmanın sonuçları, likopen takviyesi alan erkeklerde sperm kalitesinin iyileştiğini gösteriyorsa da, uzmanlar birçok infertilite hastasında bu ürünlerin tek başına yeterli olmayacağının altını çiziyor. Sperm sayı ve kalitesini artırmak isteyen erkeklerin genel olarak sağlıklı beslenmeleri gerektiğini hatırlatan androloji uzmanları sigara içilmemesinin, düzenli spor yapmanın ve uyku kalitesinin arttırılmasının da sağlıklı spermler için elzem olduğunu hatırlatıyor.
Kaynaklar1) Williams EA et al. “A randomized placebo-controlled trial to investigate the effect of lactolycopene on semen quaility in healthy males”. Eur J Nutr. 2019 Oct 8.2) Nicholas Bakalar. “Can Eating Red Fruits and Vegetables Lead to Healthier Sperm?” https://www.nytimes.com/2019/10/15/well/eat/sperm-lycopene-diet-foods-vegetables-fruits-tomatoes-watermelon-grapefruit.html3) Kızılay, F., Altay, B. Evaluation of the effects of antioxidant treatment on sperm parameters and pregnancy rates in infertile patients after varicocelectomy: a randomized controlled trial. Int J Impot Res 31, 424–431 (2019). https://doi.org/10.1038/s41443-018-0109-4