Ebru Doğdu

İngiltere’de ev sahibi olmak

22 Ekim 2024
Son zamanlarda öğrenci ve velilerimden gelen talepler üzerine İngiltere’de ev almak ile ilgili sizi bilgilendirmek ve en güvenilir olanlar ile tanıştırmak istedim.

40 yıldır İngiltere’de yasayan saygıdeğer iş insanı Özsoy İkibiroğlu ile röportajımdan ben de çok şey öğrendim umarım siz de faydalanırsınız.

Lex Home hangi hizmetleri sunuyor? Şirketiniz nerede kuruldu ve deneyiminiz nedir? Bizlere şirketinizden bahseder misiniz?

Lex Home, Birleşik Krallık’ta gayrimenkul yatırımı yapmak isteyen müşterilere kapsamlı hizmetler sunan bir emlak danışmanlık firmasıdır. Amacımız, özellikle yurt dışında yatırım yapmak isteyen bireyler ve şirketler için profesyonel bir rehberlik sağlamak. Londra merkezli olarak kurulan Lex Home, gayrimenkul danışmanlığı alanında yılların getirdiği deneyime sahip bir ekip tarafından yönetiliyor. 20 yılı aşkın bir deneyimle danışanlarımıza eşlik ediyoruz. Müşterilerimize hem yatırım amaçlı hem de kişisel kullanım amaçlı gayrimenkuller konusunda danışmanlık sağlıyoruz. Ayrıca, avukatlık hizmetleri, vergi süreçleri, kiralama ve mülk yönetimi gibi birçok hizmeti de içeren kapsamlı bir paket sunuyoruz. Bu sayede, Birleşik Krallık’ta mülk edinmek isteyen herkesin bu süreçte güvenilir bir ortağa sahip olmasını sağlıyoruz.

İnsanlar neden İngiltere’den ev almayı tercih ediyor? Bu trendin arkasındaki nedenler nelerdir? Ve özellikle Türkiye’de ev sahibi olmak ile İngiltere’de ev sahibi olmak arasında, yatırımcıların İngiltere’ye kaymalarına sebep olan başlıca etkenler nelerdir?

İngiltere, özellikle Londra başta olmak üzere gayrimenkul yatırımında dünyanın en cazip bölgelerinden biri olarak öne çıkıyor. Bunun birçok nedeni var. Öncelikle, İngiltere’de emlak piyasası çok sağlam ve uzun vadede sürekli bir değer artışı potansiyeli sunuyor. Ekonomik istikrar, güçlü bir hukuki altyapı ve yatırımcı dostu düzenlemeler bu trendi destekleyen unsurlar arasında yer alıyor. Aynı zamanda, Londra gibi şehirler, dünya çapında finans ve kültür merkezleri olarak kabul edildiği için burada bir gayrimenkul sahibi olmak, yatırımcıya hem prestij hem de güvenilir bir yatırım aracı sağlıyor. Ayrıca, çocuklarının eğitimini burada sürdürebilmeleri ya da iş imkânlarına daha yakın olabilmeleri için de İngiltere’de gayrimenkul satın almayı tercih eden çok sayıda müşterimiz bulunuyor. Ayrıca, Türkiye’de kiracı ile yaşanan hukuki süreçlerdeki zorluklar ve kira getirilerinin zaman zaman riskli hale gelmesi, yatırımcıları daha güvenli bir ortam arayışına itiyor. İngiltere’de ise emlak piyasası oldukça istikrarlı ve hukuki altyapı yatırımcı dostudur.

Bizlere biraz İngiltere’de ev sahibi olmanın maliyetlerinden bahseder misiniz?

Tabii, İngiltere’de ev sahibi olmanın maliyetleri birkaç faktöre bağlı olarak değişiyor, ancak söylemekte fayda var ki bu maliyetler yönetilebilir seviyelerde kalıyor. Bu masraflar arasında bir defaya mahsus ödenen tapu harcı, avukatlık ücreti ve mülk değerinin yüzde 3-5’i kadar olan Stamp Duty (emlak alım vergisi) bulunuyor. Belirli durumlarda, emlak alım vergisinden muaf olma imkânının bulunduğunu belirtmek isterim. Son olarak bir diğer gider kalemi olarak gelir vergisini de dikkate alabiliriz. Sahip olduğunuz mülkten elde edilen kira getirisi, düşülen masraflar sonrasında hesaplanan vergi dilimine göre değişiklik gösterir. Yine, belirli durumlarda gelir vergisi ödemesinden muaf olma imkânınız da bulunmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’de akademik stres

15 Ekim 2024
Son yıllarda, Türkiye’de akademik stres, artan bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Özellikle YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) gibi yüksek riskli sınavların baskısı, öğrencilerin ruh sağlığını derinden etkilemektedir.

Akademik stresin nedenlerini anlamak ve öğrenciler, ebeveynler ve öğretmenlerin bu yükü hafifletmek için neler yapabileceklerini incelemek, daha sağlıklı bir öğrenme ortamı yaratmak için önemlidir.

AKADEMİK STRESİN NEDENLERİ

Türkiye’deki akademik stres, sistemin yapısal ve kültürel özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Birçok araştırma, bu nedenlerin stres üzerindeki etkisini incelemiştir.

1-Sınav kaygısı ve yüksek rekabet: Eğitimde yoğun sınav baskısı, Türkiye’de öğrencilerin yaşadığı stresin önemli bir nedenidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2019 yılında yayımladığı bir rapor, YKS ve LGS gibi sınavların öğrenciler üzerinde büyük bir stres kaynağı olduğunu doğrulamaktadır. Ayrıca, Uluslararası Eğitim ve Yetenek Gelişimi Araştırmaları (TALIS) 2018 raporuna göre, Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 56’sı sınavlardan dolayı stres yaşadığını belirtmiştir. Bu oran, OECD ortalamasının oldukça üzerindedir ve rekabetçi sınav sisteminin öğrencilerin zihinsel sağlığı üzerindeki etkisini gözler önüne sermektedir.

2-Yoğun ders programları ve özel derslerin baskısı: Türkiye’deki eğitim sistemi genellikle yoğun bir müfredatla öğrencileri karşı karşıya bırakmaktadır. Erten, Şahin ve Aydın (2017) tarafından yapılan bir çalışmada, uzun ders saatlerinin ve yoğun programların öğrencilerde stres ve kaygı seviyelerini artırdığı ortaya konmuştur. Bu çalışmada, öğrencilerin yüzde 75’inin, özellikle sınavlara hazırlık sürecinde ekstra derslere katıldıkları ve bu süreçte fiziksel ve ruhsal olarak zorlandıkları belirtilmiştir.

3-Aile beklentileri ve toplumsal baskılar: Türkiye’de ailelerin çocuklarından akademik başarı beklentisi, öğrenciler üzerinde baskıyı artırmaktadır. “Aile Beklentileri ve Başarı Kaygısı Üzerine Bir İnceleme” adlı çalışmada (Kılıç ve Uysal, 2020), ebeveyn beklentilerinin öğrenciler üzerinde stres yarattığı ve özellikle başarısızlık korkusunun, ebeveynlerin yüksek beklentileri ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Çalışma, öğrencilerin yüzde 68’inin aile beklentilerinin streslerini artırdığını ifade ettiğini göstermektedir.

AKADEMİK STRESİN ÖĞRENCİLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Akademik stresin öğrencilerin fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde ciddi etkileri olabilir. Türk Psikiyatri Dergisi’nde yayımlanan 2019 tarihli bir araştırma, yoğun stresin depresyon, kaygı bozukluğu ve tükenmişlik sendromuna yol açabileceğini belirtmiştir. Çalışma, lise ve üniversite öğrencilerinin yüzde 48’inin aşırı stres altında olduğunu ve bu durumun günlük yaşamlarını olumsuz etkilediğini ortaya koymuştur. Özellikle tükenmişlik sendromu, uzun vadeli stresin öğrencilerin akademik başarılarını ve genel yaşam kalitelerini nasıl etkileyebileceğini gözler önüne sermektedir.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’de artan gençlik şiddeti

8 Ekim 2024
Son aylarda Türkiye’de gençler arasında artan şiddet olayları, toplumu derinden sarsarak gençler arasındaki agresif davranışların kamuoyunda tartışılmasına yol açtı.

Çetelerle bağlantılı çatışmalardan zorbalık olaylarına kadar, gençler arasında şiddet içeren davranışların artması, okullarda ve dışarıda, gençlerin güvenliği ve refahı konusunda endişelere yol açtı. Sorun çok yönlü olsa da eğitimciler ve ebeveynler, bu olayları önlemek için erken uyarı işaretlerini fark etme ve zamanında müdahale etme konusunda kritik bir role sahiptir.

SORUNUN KAPSAMINI ANLAMAK

Türkiye’de gençler arasında şiddet, izole bir sorun değildir. Sosyal, ekonomik ve kültürel faktörlerin bir kombinasyonu, bu büyüyen soruna katkıda bulunmaktadır. Ekonomik eşitsizlik, aile parçalanmaları, dijital şiddete maruz kalma ve akran baskısının etkisi, gençler arasındaki saldırganlık artışının başlıca sebeplerinden bazılarıdır. Bir zamanlar çocuklar için güvenli sığınak olarak kabul edilen okullar, artık ciddi yaralanmalara ya da ölümlere varan öğrenci kavgalarına sahne olmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, sorunun ciddiyetini kabul etmiş ve çeşitli okul programları aracılığıyla bu sorunu ele almaya çalışmaktadır. Ancak şiddet çeşitli biçimlerde kendini göstermeye devam ederken, eğitimcilerin ve ebeveynlerin bu riskleri fark etme ve hafifletme konusundaki rolü göz ardı edilemez.

EĞİTİMCİLER VE EBEVEYNLERİN ROLÜ

Hem eğitimciler hem de ebeveynler, gençler arasında şiddet olaylarını kontrolden çıkmadan önce tespit edip müdahale etmek için eşsiz bir konuma sahiptir. Öğrenciler etrafında sıkı bir topluluk oluşturarak ve davranışsal değişikliklerine dikkat ederek, yetişkinler ilk savunma hattı olabilirler. Eğitimciler için bu, öğrencilerin sorunlarını, korkularını veya öfke duygularını tartışabilecekleri bir ortam yaratmak anlamına gelir. Öğretmenler, öğrencilerle düzenli birebir konuşmalar yaparak güven inşa edebilir, açıklık teşvik edebilir ve öğrencilerin duygularını yapıcı bir şekilde ifade etmelerine yardımcı olabilirler. Okullar ayrıca öğretmenler için öğrencilere nasıl yaklaşmaları gerektiğini, sıkıntı veya saldırganlık işaretlerini nasıl fark edeceklerini ve bu durumları etkili bir şekilde yönetmeleri için gerekli araçları sağlayacak eğitim programlarına yatırım yapmalıdır. Ebeveynler de gençlik şiddetini önlemede önemli bir role sahiptir. Çocuklarıyla güvene dayalı ve iletişime açık bir ilişki kurmak hayati önem taşır. Günümüzün hızlı temposunda birçok ebeveyn, çocuklarının duygusal durumunu takip etmekte zorlanmaktadır ancak evde açık bir diyalog ortamı yaratmak, erken müdahale açısından kilit rol oynar. Bu, ebeveynlerin sıkıntı veya huzursuzluk belirtilerini erken fark etmelerine olanak tanır ve bu durumlar genellikle saldırgan davranışların habercisi olabilir.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN İŞARETLER

Gençlerde şiddet belirtilerini fark etmek hem ebeveynler hem de eğitimciler için kritik öneme sahiptir. Bu işaretler ince olabilir, ancak şiddetli patlamalara yol açabilecek duygusal dalgalanmalara bir pencere sunarlar. Gençlik şiddetine maruz kalanlar genellikle fark edilebilir davranış değişiklikleri sergilerler. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin dikkat etmesi gereken bazı işaretler şunlardır:

Arkadaşlardan ve sosyal aktivitelerden uzaklaşma:

Yazının Devamını Oku

Finlandiya’nın öğrenci merkezli modeli Türkiye’deki eğitimde nasıl devrim yaratabilir?

1 Ekim 2024
Türkiye, eğitim sistemini modernleştirmeye devam ederken, öğrenci refahını ve bireyselleştirilmiş öğrenmeyi ön planda tutan uluslararası eğitim modellerini keşfetmeye yönelik artan bir ilgi var. Öğrenci merkezli yaklaşımlarıyla tanınan Finlandiya, Türkiye’nin okul sistemlerinde daha fazla verimlilik sağlamak için adapte edebileceği cazip bir model sunuyor.

Bu yazıda, Finlandiya’nın eğitim sisteminin temel ilkeleri ve Türkiye’nin bu stratejileri nasıl benimseyebileceği, özellikle yüksek baskılı ortamı azaltma, öğretmen özerkliğini artırma ve öğrenmede yaratıcılığı teşvik etme konularını ele alacağız.

FİN MODELİ: BAŞARIYI TANIMLAYAN TEMEL UNSURLAR

Finlandiya’nın eğitim sistemi, birçok ülkede, özellikle Türkiye’de bulunan geleneksel sınav odaklı modellerden farklı olarak bütüncül ve dengeli yaklaşımıyla öne çıkıyor. Finlandiya eğitimini tanımlayan temel unsurlar şunlardır:

1-Büyük ölçekli sınavların olmaması: Finlandiyalı öğrenciler, mezuniyete hazır olana kadar standart sınavlarla karşılaşmazlar; bu da performansla ilgili stres ve kaygıyı azaltır. Bunun yerine, öğretmenler bireysel geri bildirim ve kişiye özel rehberlik yoluyla sürekli değerlendirmeler yapar.

2-Öğretmen özerkliği ve saygı: Finlandiyalı öğretmenlere sınıflarında önemli bir özerklik tanınır ve bu öğretimlerini öğrencilerinin ihtiyaçlarına göre uyarlamalarına olanak tanır. Ayrıca, genellikle eğitimde ileri düzeyde diplomalara sahip olan öğretmenler, toplumda büyük saygı görürler.

3-Oyun ve yaratıcılığa odaklanma: Finlandiya okulları, öğrencilere oyun ve yaratıcı faaliyetlere daha fazla zaman ayırır, özellikle daha büyük öğrenciler için bile. Bu yaklaşım, öğrenme sevgisinin uzun vadeli başarı için hayati önem taşıdığı inancını yansıtır.

4-Eğitime eşit erişim:

Yazının Devamını Oku

Eğitimde mentörlüğün rolü

24 Eylül 2024
Türkiye eğitim sistemini modernleştirmeye devam ederken, giderek daha fazla dikkat çeken bir alan eğitim psikolojik analizi ve öğrenci mentörlüğüdür. Bu yaklaşımlar, yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda öğrencilerin zihinsel ve duygusal sağlığını da ele almakta önemli bir rol oynamaktadır.

Tarihsel olarak yeterince kullanılmayan bu yaklaşımlar, Türkiye’nin öğrenci stresi, zihinsel sağlık ve akademik katılımla ilgili artan zorluklarla karşı karşıya kalmasıyla birlikte giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu yazıda, eğitim psikolojik analizi ve mentörlüğün Türk öğrencilerine eğitim yolculuklarında nasıl yardımcı olabileceği, karşılaştıkları özel zorluklar ve bu araçların hem akademik başarıyı hem de duygusal dayanıklılığı nasıl teşvik edebileceği incelenmektedir.

EĞİTİM PSİKOLOJİK ANALİZİNİ ANLAMAK

Eğitim psikolojisi, öğrencilerin nasıl öğrendiğini ve onları neyin motive ettiğini hem sınıfta hem de sınıf dışında inceler. Eğitim psikolojik analizi, bir öğrencinin bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminin değerlendirilmesi ve anlaşılmasıdır. Bu analiz, aile geçmişi, kişilik özellikleri, öğrenme güçlükleri ve zihinsel sağlık koşulları gibi farklı faktörlerin akademik başarıyı ve genel refahı nasıl etkilediğine bakar. Türkiye’de, eğitim psikologları öğretmenler ve ebeveynlerle birlikte çalışarak her öğrencinin karşılaştığı benzersiz zorlukları anlamaya çalışır. Örneğin, psikolojik değerlendirmeler disleksi, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) veya geleneksel bir sınıf ortamında bir öğrencinin başarılı olmasını zorlaştıran duygusal rahatsızlıklar gibi öğrenme güçlüklerini tespit edebilir. Bu sorunların erken aşamada belirlenmesi, okulların her öğrencinin ihtiyaçlarına uygun bireysel öğrenme stratejileri uygulayabilmesini sağlar ve bu sayede öğrencilerin zorlanmak yerine başarılı olmalarına olanak tanır.

TÜRKİYE’DE EĞİTSEL PSİKOLOJİK ANALİZİN ROLÜ

Türkiye’de öğrencilerin psikolojik ihtiyaçlarını anlamanın önemi giderek daha fazla kabul edilmektedir. Birçok okul, özellikle kentsel alanlarda, eğitim psikologlarını istihdam etmeye başlasa da sistem hâlâ gelişme aşamasındadır. Geçmişte, birçok öğrenci, öğretmenlerin yalnızca akademik sonuçlara odaklanarak, çocuğun bütünsel gelişimine yeterince dikkat etmeden, eğitim sistemi boyunca psikolojik destek olmadan ilerliyordu. Bu geleneksel yaklaşım, genellikle öğrencilerin zihinsel sağlığını göz ardı etmiş ve daha yüksek seviyede kaygı, stres ve akademik tükenmişliğe yol açmıştır. Türk Eğitim Psikolojisi Dergisi tarafından 2020 yılında yayımlanan bir çalışma, Türk lise öğrencilerinin yaklaşık yüzde 40’ının akademik kaynaklı önemli stres yaşadığını ve birçoğunun bu duruma ailelerinin yüksek beklentilerini, sosyal baskıları ve başarısızlık korkusunu neden olarak gösterdiğini ortaya koymuştur. Üniversiteye giriş sınavları (Yükseköğretim Kurumları Sınavı-YKS) çevresinde oluşan yoğun rekabet, bu sorunları daha da derinleştiriyor. Milyonlarca öğrenci, prestijli üniversitelerde sınırlı sayıda yer için yarışırken, performans baskısı büyük oluyor. Eğitim psikolojik analizi, bu baskılar altında duygusal veya psikolojik olarak zorlanan öğrencileri tanımlamak için önemli bir yol sunar ve okulların depresyon, anksiyete bozuklukları veya okuldan kopma gibi daha ciddi sorunlar ortaya çıkmadan önce müdahale etmesine olanak tanır. Mentörlük sistemini ekibim ile beraber detaylı bir şekilde anlattığımız ‘Ebru Doğdu ile Eğitim Yolculuğu’ programımın 22 Eylül 2024 tarihli bölümünü YouTube’dan izleyebilirsiniz. Link: https://youtu.be/8kcMt6McjFU?si=AHNgmUG4OQidm7ag

Günün Sözü: “Eğitim çocuğu ilk olarak dünyada daha sonra özel alanlarda varlığını devam ettireceği koşullara hazırlamak demektir.” (Wolfgang Van Goethe)

 EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMENİN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Yazının Devamını Oku

İngiltere’de İngilizce eğitimi almayı planlayan Türk öğrencilere kapsamlı rehber

17 Eylül 2024
2024 İngiltere İngilizce Öğrenci İstatistikleri Raporu, İngiltere’deki İngilizce dil eğitimi sektörünün mevcut durumuna dair önemli bilgiler sunuyor ve sektördeki istikrarlı iyileşme ve dinamik değişiklikleri gözler önüne seriyor. İngiltere’de İngilizce eğitimi almayı düşünen Türk öğrenciler için, bu trendleri anlamak, nerede ve nasıl eğitim alacaklarına dair bilinçli kararlar vermelerine yardımcı olabilir.

İNGİLTERE’DE İNGİLİZCE DİL EĞİTİMİNİN TEMEL EĞİLİMLERİ

1-Öğrenci sayılarında istikrarlı iyileşme: İngiltere’nin İngilizce Dil Eğitimi (ELT) sektörü, 2023 yılında 320 akredite merkeze kayıtlı 360 bin 517 öğrenci ile umut verici bir büyüme gösterdi. Bu, 2022’ye kıyasla yüzde 52’lik bir artışı temsil ediyor. Öğrencilerin çoğu (343 bin 324) tam zamanlı kurslara katılırken, 17 bin 193 öğrenci yarı zamanlı olarak eğitim aldı. Özellikle özel sektör, 334 bin 931 tam zamanlı öğrenciyle, 2022’ye göre yüzde 55’lik bir artış göstererek kayda değer bir büyüme sergiledi. Türk öğrenciler için bu canlanma, İngiltere genelinde geniş bir öğrenim fırsatları yelpazesi sunan güçlü bir pazarı yansıtıyor.

2-Bölgesel tercihler ve eğitim yerleri: Londra, en popüler destinasyon olmaya devam etse de İngiltere’nin güney ve güneydoğu bölgeleri de ilgi çekiyor. 2023 yılında Güney ve Güneydoğu İngiltere, Londra’yı 715 öğrenci haftasıyla geride bırakarak İngilizce dil öğrenenler için en üst bölge haline geldi. Brighton, Manchester ve Bournemouth gibi şehirler de popüler tercihler arasında yer almakta olup, çeşitli kültürel deneyimler ve genellikle daha uygun yaşam maliyetleri sunmaktadır.

3-Genç öğrencilere yönelik programların artan popülaritesi: İngiltere’de eğitim gören genç öğrenci (18 yaş altı) sayısında dikkate değer bir artış görülmektedir, 2023 yılında tüm öğrencilerin yüzde 60’ını oluşturdular. Bu trend, İngiltere’nin genç öğrenciler için cazibesini ve bu demografiye yönelik kısa dönemli, yoğun İngilizce programlarının artan popülaritesini göstermektedir.

4-Çevrim içi öğrenme fırsatları: İngiltere İngilizce Öğretim Kuruluşları Birliği ilk kez çevrimiçi İngilizce dil kursları hakkında veriler bildirdi. Tam zamanlı çevrim içi kurslar daha az popüler olmasına rağmen, yarı zamanlı çevrim içi kurslara büyük ilgi gösterildi ve 2 bin 780 öğrenci 26 bin 605 öğrenci haftası topladı. Bu trend, eğitimlerine uzaktan başlamak isteyen veya diğer taahhütlerle eğitimlerini dengelemek isteyen Türk öğrenciler için bir fırsat sunmaktadır.

ÖZEL SEKTÖR VEYA DEVLET SEKTÖRÜ: TÜRK ÖĞRENCİLER NE TERCİH ETMELİ?

Özel sektör kurumları:

Yazının Devamını Oku

Bir çocuğun 3 ebeveyni vardır

10 Eylül 2024
‘Annesi, babası ve anne-babası arasındaki ilişki’ (Byron Norton)

Türkiye’de aile bağları en yüksek saygıyla karşılanır. Aile, sadece bir sosyal birim değil, aynı zamanda değerlerin, geleneklerin ve hayatın temel yapısının şekillendirildiği bir temeldir. Ancak, herhangi bir kültürde olduğu gibi insan ilişkilerinin karmaşıklığı ailelerin ayrılık veya boşanma gibi zorluklarla karşılaşabileceği anlamına gelir. Çocuklar için bu durumlar özellikle hassastır ve onların duygusal, eğitsel ve psikolojik gelişimlerini etkiler. Ebeveynler arasındaki ilişkinin kalitesi, hatta ayrılık sonrasında bile bir çocuğun yetişmesi ve genel refahı üzerinde önemli bir rol oynar.

ÇOCUK GELİŞİMİNDE EBEVEYN İLİŞKİLERİNİN ÖNEMİ

Çocuklar çevrelerindeki dünyayı gözlemleyerek öğrenirler, hayattaki ilk ve en önemli derslerini ebeveynlerinden alırlar. Türkiye’de aile hayatı genellikle geniş aile üyelerini de içerecek şekilde genişlerken, ebeveynlerin rolü oldukça etkilidir. Çocuklar, küçük yaşlardan itibaren ebeveynlerinin nasıl etkileşimde bulunduğunu, iletişim kurduğunu ve çatışmaları nasıl yönettiğini öğrenirler. Araştırmalar, ebeveynlerin sağlıklı ve saygılı bir ilişki sürdürdüğü ortamlarda yetişen çocukların duygusal düzenleme becerilerinin daha güçlü olduğunu, daha iyi sosyal davranışlar sergilediğini ve akademik başarılarının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ebeveynler yapıcı iletişim ve iş birliğini modellediklerinde, çocukların da bu davranışları benimseme olasılığı artar. Çocuklar, çatışmaların barışçıl bir şekilde çözülebileceğini ve duygusal ifadenin doğal ve kabul edilebilir olduğunu öğrenirler. Buna karşılık, ebeveynlerin sürekli çatışma halinde olduğu durumlarda, çocuklar stres, anksiyete ve davranış problemleri yaşayabilir, bu da eğitimlerini ve sosyal etkileşimlerini olumsuz etkileyebilir.

TÜRKİYE’DE BOŞANMA VE AYRILIK ORANLARI

Türkiye’de boşanma oranları, son birkaç on yılda dünya genelindeki trendlere paralel olarak artış göstermektedir. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre, 2022 yılında yaklaşık 174 bin çift boşanmıştır, bu da toplumsal normlarda ve aile yapılarında önemli bir değişime işaret etmektedir. Boşanma, genellikle kültürel ve dini inançlar nedeniyle olumsuz bir olay olarak görülse de çocuklar üzerindeki etkisinin yalnızca boşanma olayı ile sınırlı olmadığı, ebeveynlerin ayrılığı nasıl ele aldıkları ve sonrasında nasıl iletişim kurdukları ile belirlendiğini kabul etmek önemlidir. Birçok durumda, ayrılmış veya boşanmış ebeveynler, çözülmemiş duygusal çatışmalarla mücadele eder ve bu durum düşmanlık, suçlama veya ilgisizlik olarak ortaya çıkabilir. Bu davranışlar, genellikle arada kalmış hisseden çocuklar üzerinde derin etkiler yaratabilir. Ancak, farklılıklara rağmen saygılı bir ilişki sürdürmeyi bilinçli bir şekilde seçen ebeveynler, bu olumsuz etkilerin çoğunu azaltabilirler. Ayrılık veya boşanma sonrasında saygılı ve iş birliğine dayalı bir ilişki sürdürmek, çocuklar için büyük faydalar sağlayabilir. Araştırmalar, ebeveynler etkili bir şekilde ortak ebeveynlik yapabildiklerinde, iletişimi açık tutarak, çocuğun çıkarlarına yönelik ortak kararlar alarak ve birbirleri hakkında olumsuz konuşmalardan kaçınarak çocukların kendilerini daha güvende ve istikrarlı hissettiklerini göstermektedir. Türkiye’de toplumsal beklentilerin ve aile katılımının yüksek olduğu bir bağlamda, ortak ebeveynliğin etkili bir şekilde sürdürülmesi çok önemlidir. Örneğin, dini ve milli bayramların birlikte kutlanması veya mezuniyetler ya da doğum günleri gibi önemli dönüm noktalarında her iki ebeveynin de yer almasının sağlanması, çocukların her iki ebeveyn tarafından da sevildiğini ve desteklendiğini hissetmelerine yardımcı olabilir. Bu güven duygusu, aile ortamında kendilerini güvende hisseden çocukların okulda daha iyi odaklanma, motivasyon ve özgüven göstermesiyle akademik başarılarının artmasına yol açabilir. Ayrıca, çocuklar ebeveynlerinin boşandıktan sonra bile dostane davrandıklarını gördüklerinde, uzlaşma, affetme ve zor durumlarda ilişkileri sürdürme konusunda değerli hayat dersleri öğrenirler. Bu beceriler, onların sosyal gelişimleri ve gelecekteki ilişkileri için hayati öneme sahiptir.

EĞİTİM VE GENEL REFAH ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Çocukların duygusal ve psikolojik sağlığı, akademik performanslarıyla yakından ilişkilidir. Ebeveyn çatışmasına sürekli maruz kalan çocuklar, anksiyete, depresyon ve davranış sorunları gibi semptomlar yaşayabilir, bu da onların odaklanma ve okulda iyi performans gösterme yeteneklerini engelleyebilir. Bu durum, eğitimin son derece rekabetçi ve sosyal hareketlilik ile ekonomik istikrarın bir yolu olarak değerlendirildiği Türkiye’de özellikle önemlidir. İstanbul Üniversitesi tarafından 2021 yılında yapılan bir araştırma, yüksek düzeyde ebeveyn çatışması bildiren boşanmış ailelerden gelen çocukların, ebeveynlerinin iş birliği içinde olduğu çocuklara göre daha düşük notlara sahip olma ve davranış problemleri sergileme olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Buna karşılık, ebeveynlerinin ayrılıktan sonra bile dostane ve destekleyici bir dinamik sürdürmeyi başardığı çocuklar, daha az psikolojik sorun yaşamış ve daha iyi akademik sonuçlar göstermiştir. Bir çocuğun hayatının sosyal yönü de ebeveyn ilişkilerinden önemli ölçüde etkilenir. Uyumlu bir ortak ebeveynlik geçmişine sahip çocuklar, daha sağlıklı akran ilişkilerine sahip olma eğilimindedir, çünkü güvenmeyi ve etkili bir şekilde iletişim kurmayı öğrenirler. Ayrıca, yüksek düzeyde ebeveyn çatışmasına maruz kalan çocuklarda yaygın olan saldırgan davranışlar sergileme veya sosyal olarak geri çekilme olasılıkları da daha düşüktür. Ruh sağlığı, boşanmış veya ayrılmış ebeveynlerin çocukları için kritik bir endişe kaynağıdır. Türkiye’de ruh sağlığı sorunlarına yönelik damgalama, genellikle ailelerin profesyonel yardım almasını engeller. Ancak ebeveyn çatışmalarının sonuçları ciddi olabilir. Sürekli gerginlik, tartışmalar veya ebeveynler arasındaki küçük düşürücü sözlere maruz kalan çocuklar, suçluluk, güvensizlik veya terk edilme korkusu yaşayabilirler. Öte yandan, ebeveynler ortak ebeveynliğe olumlu bir yaklaşım benimsediğinde, şikâyetlerinden ziyade çocuğun ihtiyaçlarına odaklandıklarında, ruh sağlığı sonuçları çok daha olumlu olur. Bu tür çocukların benlik saygıları daha güçlü olur ve duygusal dayanıklılıkları gelişir, bu da hayatın zorluklarına karşı hayati önem taşır.

AYRILIK SONRASI DOSTANE İLİŞKİLERİ SÜRDÜRMEK İÇİN STRATEJİLER

Yazının Devamını Oku

Yeni eğitim-öğretim yılına hazırlık: Yaz tatili sonrası başarılı bir başlangıç için öneriler

3 Eylül 2024
Yaz tatilinin sona ermesiyle birlikte okula dönüş hem öğrenciler hem de veliler için heyecan ve endişe dolu bir süreç olabilir.

Türkiye’de okulların açılmasına sayılı günler kala, yeni akademik yıla en iyi şekilde başlamak için bazı ipuçları ve önerilerle bu süreci kolaylaştırmak mümkün. İşte okul dönüşünü sorunsuz ve verimli hale getirecek tavsiyeler:

1-Rutin oluşturun: Tatil boyunca geç yatma ve geç kalkma gibi alışkanlıklar yerleşmiş olabilir. Yeni eğitim yılına hazırlık için okul rutinine dönmek önemlidir. Uyku saatlerini yavaş yavaş okul saatlerine göre ayarlamak, çocukların daha dinç ve odaklanmış bir şekilde okula başlamalarına yardımcı olacaktır.

2-Hazırlıkları önceden tamamlayın: Kıyafet, kırtasiye ve gerekli tüm okul malzemelerinin önceden hazırlanması, okulun ilk gününde oluşabilecek stresi azaltacaktır. İhtiyaç listesini birlikte hazırlamak ve alışveriş sürecine çocuğunuzu da dahil etmek, onun da sürece adapte olmasına katkı sağlar.

3-Hedefler belirleyin: Öğrencilerin yeni eğitim yılı için akademik ve kişisel hedefler belirlemeleri motivasyonu artırır. Veliler olarak, çocuklarınızla birlikte oturup kısa ve uzun vadeli hedefler koymak, bu hedeflere nasıl ulaşabileceklerini planlamak, başarılarını kutlamak için harika bir yol olabilir.

4-Sağlıklı beslenme ve aktivite: Yaz aylarında değişen beslenme alışkanlıkları, okul dönemiyle birlikte tekrar düzenlenmelidir. Dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı, çocukların konsantrasyonunu ve enerjisini artıracaktır. Aynı zamanda fiziksel aktivitelerin günlük rutinde yer alması hem zihinsel hem de bedensel sağlık için önemlidir.

5-Olumlu bir zihniyetle başlayın: Okula dönüşü pozitif bir deneyim olarak sunmak, öğrencilerin daha motive ve mutlu bir şekilde okula gitmelerini sağlar. Okulun ilk günü için olumlu bir tutum benimsemek, çocukların kaygılarını azaltabilir. Yeni arkadaşlar, yeni bilgiler ve eğlenceli aktivitelerle dolu bir yıl olacağı fikriyle yaklaşmak önemlidir.

6-İletişimi güçlendirin: Veliler ve öğrenciler arasında açık ve samimi bir iletişim, olası sorunların önüne geçebilir. Okul sürecindeki gelişmeleri ve olası zorlukları paylaşmak, sorunların çözümünde önemli bir rol oynar. Ayrıca, öğretmenlerle düzenli iletişim kurmak da akademik başarı ve öğrencinin genel durumu hakkında bilgi sahibi olmanızı sağlar.

7-Teknoloji kullanımını düzenleyin:

Yazının Devamını Oku