Paylaş
Tarihsel olarak yeterince kullanılmayan bu yaklaşımlar, Türkiye’nin öğrenci stresi, zihinsel sağlık ve akademik katılımla ilgili artan zorluklarla karşı karşıya kalmasıyla birlikte giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu yazıda, eğitim psikolojik analizi ve mentörlüğün Türk öğrencilerine eğitim yolculuklarında nasıl yardımcı olabileceği, karşılaştıkları özel zorluklar ve bu araçların hem akademik başarıyı hem de duygusal dayanıklılığı nasıl teşvik edebileceği incelenmektedir.
EĞİTİM PSİKOLOJİK ANALİZİNİ ANLAMAK
Eğitim psikolojisi, öğrencilerin nasıl öğrendiğini ve onları neyin motive ettiğini hem sınıfta hem de sınıf dışında inceler. Eğitim psikolojik analizi, bir öğrencinin bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminin değerlendirilmesi ve anlaşılmasıdır. Bu analiz, aile geçmişi, kişilik özellikleri, öğrenme güçlükleri ve zihinsel sağlık koşulları gibi farklı faktörlerin akademik başarıyı ve genel refahı nasıl etkilediğine bakar. Türkiye’de, eğitim psikologları öğretmenler ve ebeveynlerle birlikte çalışarak her öğrencinin karşılaştığı benzersiz zorlukları anlamaya çalışır. Örneğin, psikolojik değerlendirmeler disleksi, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) veya geleneksel bir sınıf ortamında bir öğrencinin başarılı olmasını zorlaştıran duygusal rahatsızlıklar gibi öğrenme güçlüklerini tespit edebilir. Bu sorunların erken aşamada belirlenmesi, okulların her öğrencinin ihtiyaçlarına uygun bireysel öğrenme stratejileri uygulayabilmesini sağlar ve bu sayede öğrencilerin zorlanmak yerine başarılı olmalarına olanak tanır.
TÜRKİYE’DE EĞİTSEL PSİKOLOJİK ANALİZİN ROLÜ
Türkiye’de öğrencilerin psikolojik ihtiyaçlarını anlamanın önemi giderek daha fazla kabul edilmektedir. Birçok okul, özellikle kentsel alanlarda, eğitim psikologlarını istihdam etmeye başlasa da sistem hâlâ gelişme aşamasındadır. Geçmişte, birçok öğrenci, öğretmenlerin yalnızca akademik sonuçlara odaklanarak, çocuğun bütünsel gelişimine yeterince dikkat etmeden, eğitim sistemi boyunca psikolojik destek olmadan ilerliyordu. Bu geleneksel yaklaşım, genellikle öğrencilerin zihinsel sağlığını göz ardı etmiş ve daha yüksek seviyede kaygı, stres ve akademik tükenmişliğe yol açmıştır. Türk Eğitim Psikolojisi Dergisi tarafından 2020 yılında yayımlanan bir çalışma, Türk lise öğrencilerinin yaklaşık yüzde 40’ının akademik kaynaklı önemli stres yaşadığını ve birçoğunun bu duruma ailelerinin yüksek beklentilerini, sosyal baskıları ve başarısızlık korkusunu neden olarak gösterdiğini ortaya koymuştur. Üniversiteye giriş sınavları (Yükseköğretim Kurumları Sınavı-YKS) çevresinde oluşan yoğun rekabet, bu sorunları daha da derinleştiriyor. Milyonlarca öğrenci, prestijli üniversitelerde sınırlı sayıda yer için yarışırken, performans baskısı büyük oluyor. Eğitim psikolojik analizi, bu baskılar altında duygusal veya psikolojik olarak zorlanan öğrencileri tanımlamak için önemli bir yol sunar ve okulların depresyon, anksiyete bozuklukları veya okuldan kopma gibi daha ciddi sorunlar ortaya çıkmadan önce müdahale etmesine olanak tanır. Mentörlük sistemini ekibim ile beraber detaylı bir şekilde anlattığımız ‘Ebru Doğdu ile Eğitim Yolculuğu’ programımın 22 Eylül 2024 tarihli bölümünü YouTube’dan izleyebilirsiniz. Link: https://youtu.be/8kcMt6McjFU?si=AHNgmUG4OQidm7ag
Günün Sözü: “Eğitim çocuğu ilk olarak dünyada daha sonra özel alanlarda varlığını devam ettireceği koşullara hazırlamak demektir.” (Wolfgang Van Goethe)
EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMENİN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.
Paylaş