530 yıl önce iyi bir mimar, çalışkan ve yetenekli ustalar, kalfalar ve işçilerin emekleriyle inşa edilen, ipekböceği kozasının alınıp satıldığı ticaretinin döndüğü, konaklamaların yapıldığı eser günümüze kadar ufak tefek onarımlarla geldi.
Taş gibi bir eserdir Koza Han.
Hanlar o günün ticaret merkezleri.
Tüccarlar, yolcular konaklar, kervanlar, develer, atlar bağlanır, mal alınır satılır, yenilir içilir…
Ticaret merkezi işte…
*
Hanın üst ve alt katları bir medeniyetin hayata bakışını yansıtır.
Öyle bir yılı geride bıraktık ki tek kelimeyle felaketti.
2020 soğuk algınlığı, nezle, grip şikayetleriyle başladı.
Türkiye gripten kırılırken dünya da koronavirüsü konuşuyordu.
KITADAN KITAYA PANDEMİ
2019 ‘un Kasım, Aralık aylarında Çin’de yarasadan, yılan çıyandan insana bulaşan, sonra da insandan insana, devletten devlete, coğrafyadan coğrafyaya, kıtadan kıtaya yayılan virüs Türkiye’ye değmeden geçiyordu.
Koronavirüs yakın komşularımız Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Rusya, İran, Irak, Suriye’de can almaya başlamış ama bize bulaşmamıştı!
İtalya, Avusturya, Almanya, İngiltere, Fransa, Polonya, Avusturalya, Amerika ve Kanada da vardı ama o lanet virüs Türkiye’de yoktu!
*
Çok büyük can kayıpları verdik, vermeye devam ediyoruz.
Hüzün yılı diyelim en iyisi bu yıla.
Hüzün yılı…
*
Başımıza pandemi geldi.
Madem geldi başa katlanmalıyız dostlar.
*
Nasıl bir yıl olacak acaba, merak ediyor musunuz?
Mesela bu yılı bile arar mıyız?
İnşallah öyle bir şey olmaz…
Yine de ihtiyatlı olmalı.
Boşuna mı demiş eskiler, ‘gelen gideni aratır!’ diye…
*
Koca bir hafta var demiştim.
Geçmiş yılların destansı hikayelerini fısıldayan heybetli Çınarları, mezarlıklarda yükselen selvileri, tarihimizin şahitleri Muradiye ve Yıldırım külliyeleri, Yeşil Türbe, Ulucami, Emirsultan, Üftade, Murat Hüdavendigar camileri beyaza bulanır, çatılardan mızrak gibi sarkıtlar sallanır, daracık sokaklar kapanırdı.
Mahallenin düşkünleri, yoksulları, hastaları, ihtiyarları, yalnız yaşayanları korunur, gözlenir, ihtiyaçları giderilirdi.
Tıpkı sokak kedileri, köpekleri ve kuşların merhametli Bursalılar tarafından kollandığı gibi...
KAR VE BURSA
Çekirge, Muradiye, Pınarbaşı, Tophane, Hisar, Yeşil, Işıklar’dan ne muhteşem görüntüler yansırdı...
Hele hele Uludağ’ın yamaçlarına yaslanan o yorgun orta sınıfın gariban ama vakarlı mahalleleri Alacahırka, İvazpaşa, Mollafenari, Kuştepe’nin büründükleri harika manzaralar...
Yaşama, umuda dair ne varda hepsi örselendi.
Kapanan iş yerleri, iflaslar, işsizlik, geçim sıkıntısı.
Ekonomik durgunluk ve kriz...
Eğitimden ulaştırmaya, tarımdan hayvancılığa, imalattan ticarete her sektör derin sıkıntılar içinde kıvranıyor.
Sağlık…
Kora kor bir mücadele içerisindeyiz.
Kızıyordular bize…
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali sorumluluğu gereği halkı aydınlatan hekimler ve meslek örgütü alenen linç edilmeye çalışıldı.
Neymiş halkı paniğe sürüklemek, kargaşa çıkarmaya çalışmak..!
DOĞRUYU SÖYLEMELİ
Şaşmamak gerek, pandeminin daha ilk günlerinde Çin’de virüs konusunda meslektaşlarını uyaran Dr. Li Venliang ‘a da hükümet ve sağlık bakanlığı soruşturma açtırmamış mıydı?
Açtırmıştı…
Hüzünlüyüz...
Her gün uzaktan yakından, dosttan arkadaştan, can evinden bir acı dağlıyor yürekleri.
Bu nasıl bir zaman, bu nasıl bir acı...
Sevdiklerimiz, canlarımız, cananlarımız.
Offf off... Bakmaya kıyamadıklarımız, koklamaya doyamadıklarımız.
Ciğerlerimiz yanıyor.
Bu ne beladır? Ocaklar söndü, bu nasıl devrandır?..
*