Dolunay Kadıoğlu

İkili ilişkiler

4 Ağustos 2014
Kadın ve erkeğin doğasında hem birbiriyle olma hem de bu oluşta birbiriyle ilgili kabulsüzlükler, zorluklar, yargılar ve koşullar var.

Kadın ve erkek insanın varoluş hikayesinden bugüne iki zıt kutup iki farklı varlık… Bu zıtlığın ve farklılığın onun yaradılışından, kimyasından geldiğini bilmemiz bu durumu kabul edip uyumlandığımız anlamına gelmiyor. Eğer böyle olsaydı kadın ve erkek arasındaki sorunlar en aza inerdi. Ancak ilişkilerde yaşanan zorluklar kadın ve erkeğin farklı olduğunu bilmemize rağmen bazen çiftleri çaresiz bırakabilmekte.

Kadın ve erkeğin doğasında hem birbiriyle olma hem de bu oluşta birbiriyle ilgili kabulsüzlükler, zorluklar, yargılar ve koşullar var. Erkeklerle kadınların düşünme şekillerinde, yapısal özelliklerinde, yetiştirilişinde farklılıklar var. Tüm bu farklılıklarla bir araya gelen kadın ve erkek karşısındakini kendine benzetmeye çalışıyor. İnsan, kendisi dışındaki düşünce ve davranış farklılıkları çoğunlukla yadırgar ve değiştirmeye çalışır.

Kadının/erkeğin kafasındaki erkekle/kadınla ilgili ya da ilişkiyle ilgili şemalarla erkeğin/kadının kafasındaki şemalarla uyuşursa maksimumda iyi bir ilişki, uyuşmadığında ise zor bir ilişki yaşanır.

Kadın ve erkek birbirine çoğunlukla koşullar, beklentiler, talepler ve kişisel doğrular dünyasından bakıyor. İlişkilerde karşılıklı beklentiler, talepler ve kişisel doğrular var. Her birey kendi beklentisinden ve ihtiyacından ilişkiye bakıyor, oradan davranıyor ve beklentisini doyuracak davranışlar bekliyor.

Benim istediğim gibi davran/konuş/giyin...
Maddi olarak yeterli mi, evi var mı, arabası var mı kariyeri var mı vb…
Cinselliği yaşamam ya da cinsellik olmadan olmaz.

Yazının Devamını Oku

Bir FOK’un gözünden

22 Temmuz 2014
Bu nedenle sakın bizlere yaklaşma güzel Fok sakın bizlere dokunma ve güvenme!

Deniz ve insanlar uykudayken denize girmeyi çok severim. Geçen hafta tatil için gittiğimiz beldede denizi uyandırmadan denize girmek için sahile gittiğimde bir süprizle karşılaştım.

Siyah bir kütle kıyıda yatıyordu ve yanında bir adam 2 metre kadar ötesinde duruyordu. İlk başta köpek zannettiğim bu kütlenin bir Akdeniz foku olduğunu anladım.

Heyecan ve merakla yaklaşmaya başlamıştım ki sonradan balıkçı olduğunu öğrendiğim adam beni durdurarak ‘Çok yaklaşmayın lütfen, lütfen dokunmayın, insanlara alışması iyi değil, alışırsa zarar görür, biraz yorulmuş ve kaslarında ağrı var galiba, dinlenip gider’ dedi. 5 metre kadar öteden izledim biraz. Onun kalp atışlarını, soluk alıp verişini hissettikçe bir an için onun gözünden baktım dünyaya. O soluk alıp verdikçe fok oldum birkaç dakikalığına…

En çok hissettiğim duygu yalnızlık duygusuydu o olduğum dakikalarda ve nereden geldiğini anlayamadığım hüzün ve acı…

En zalim hayvan olan insan tarafından gerek derisinden, gerek yağından faydalanmak üzere katledilen fokları düşündüm. Fokların yağı güzellik ürünlerinin yapımında derisi de giyim kuşamda kullanıyor, kendimden utandım.

Badem’i düşündüm. Foçalı meşhur Badem, insanlarla iç içe yaşadığı için başına gelmeyenin kalmadığı canım Badem’i!

Akdeniz fokları soyu tükenmekte olan hayvanlardan. Soyları niye mi tükeniyor? Cevap o kadar açık ki! Bu yüzden cevabı sizlere bırakacağım.

Eğer bir gün sizler de benim gibi denizden kıyıya çıkmış bir fok görürseniz, lütfen;

Yazının Devamını Oku

Kalp zoru sever

3 Temmuz 2014
Bahar gerçekten aşkın mevsimi mi yoksa ‘ben her bahar aşık olurum’ şarkısındaki gibi koşullandık mı?

Nasıl aşık oluruz , düşündük mü hiç?

Düşünerek, hesaplayarak kitaplayarak aşık olunabilir mi? Zamanlanabilir mi? Bahar gerçekten aşkın mevsimi mi yoksa ‘ben her bahar aşık olurum’ şarkısındaki gibi koşullandık mı?

Aşk her zaman iyi satar, ‘imkansız aşk’ ise tarihe yazılır neden?

Aşkı yaşamamışşa bir kalp, tatmamışsa aşk acısını, gerçekten insan olur mu?

Gönül ve kalp aynı yer midir?

Yıllardır okuduğum, dinlediğim aşk hikayelerinde neden hep zorluklar var?

Kalp kendini seveni neden sevemiyor?

Bir danışanımın sesi kulağıma geliyor:

Yazının Devamını Oku

Yüz yüze tedaviden utananlara online cinsel terapi

23 Haziran 2014
Bilgisayar, kamera ve kulaklık ile cinsel sorunlarınızdan kurtulabilirsiniz.

Vajinismus ülkemizdeki en büyük cinsel sorunlardan bir tanesi. Yaşadığınız yerde cinsel terapist yoksa, utanıyorsanız ya da bedensel bir probleminiz varsa online cinsel terapi ile sorunlarınızı çözebilirsiniz. Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu, online vajinismus tedavisi hakkında bilgiler verdi.

[video=hurriyetaile_video/onlinevajinismustedavisi.flv]

Yazının Devamını Oku

Ergen intiharları

23 Haziran 2014
Ergenlerin intiharı; hayata, ailelerine ve topluma isyandır!

Ergenlik dönemi risklerin çok kolay alınabildiği, geleceğin pek düşünülemediği, gözün çok kolay kararabildiği, kanın deli aktığı bir dönem.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki son 20 yılda ergen intiharları çok artmıştır.

Her yıl ergen kızların %5’i erkek erkeklerin ise %2’i intihar girişiminde bulunmaktadırlar. Ergenlerin %10’u yaşamlarının herhangi bir döneminde intihar girişimimde bulunmaktadırlar. Bu girişimlerin %98 i başarısız olmaktadır yani ergenler hayatta kalmaktadırlar.

Ergenler intihar girişimlerinden önce ailelerinden, arkadaşlarından destek istemişler ama çoğunlukla istedikleri desteği görememişlerdir.

İntiharların nedeni hayat ya da okul stresi değildir. Çoğu ergen intihar girişiminden sonra uzmanlara onu intihara neyin götürdüğünü şöyle açıklarlar:

- Sevgilim beni terketti ve onsuz hayat çok anlamsız geldi
- Ailemle aramda dağlar var beni hiç anlamıyorlar, hep kısıtlıyorlar ve kurallar koyuyorlar, onlara kimin güçlü olduğunu göstermek ve onlara acı çektirmek istedim.

Yazının Devamını Oku

Kızlık zarı ile ilgili merak edilenler

9 Haziran 2014
Ergenlik tamamlandıktan sonra zarın varlığının fizyolojik olarak hiçbir anlamı yoktur

Genç kızların cinsellik ile ilgili kafalarını kurcalayan en önemli sorulardan biri "kızlık zarı" konusudur.Kızlık zarı, patlar mı, yırtılır mı? İlk ilişkide çok kanama olur mu? Mastürbasyon yaparken kızlık zarı bozulur mu? Kızlık zarı bozulmadan hamile kalınır mı? Gençlerin aklına takılan soruların yanıtını Psikolojik Danışman Dolunay Kadıoğlu veriyor.

20 yılı aşkın süredir ‘Üreme sağlığı ve cinsel sağlık’ konusunda okullarda bilgilendirme çalışmaları yapıyorum. 20 yıl öncesine baktığımda ergenlerin, gençlerin cinsellikle ilgili bilgileri aldıkları kanallar; TV, gazete, dergi ve akranlardı. Bu zaman içinde son 10 yılda internet dünyamıza girdi ve birinci sıraya oturdu. Bilgiye ulaşım artık daha kolay olmasına rağmen doğru bilgiye ulaşmak hala biraz zor olmalı ki gençlerin sorularında pek bir değişim olmadı.

Aşağıda, geçen aylarda gittiğim bir kız meslek lisesinde genç kızlarımızın kızlık zarıyla ilgili sorduğu sorulardan bazılarını paylaştım. İşin en acı tarafı 20 yıl öncesi ve bugün arasında pek bir değişim olmaması, hatta bazı detaylarda görüyorum ki geriye gidiş var.

    Kızlık zarı patlarsa ne olur?Kızlık zarına zarar gelirse ne olur?Kızlık zarı neden namus diye anılıyor?Zar patlarken acıyor mu?Vajinaya parmak atıldığında kızlık zarı bozulur mu?Kızlık bozulmadan hamile kalınmaz değil mi?Ters ilişki (Anal) yaşadım, kızlığıma bir şey olur mu?

Doğruları ‘Vajinismus-Resimli anlatımla Cinsel Bilgilendirme ve Kendi Kendine Yardım’ kitabımdan yaralanarak ve ekleyerek aktaralım:

Kızlık zarıyla ilgili gerçek bilgileri özümsemek önemlidir çünkü kadınlar ilk ilişki sırasında çok kanama olacağı ya da bu zar ortadan kalkarken çok acı çekecekleri, patlayacağı, zarın kalın olduğu gibi pek çok yanlış bilgiye inanırlar. Doğru bilgi ise bambaşkadır.

Kızlık zarı vajinın 2 ya da 3 cm içinde ortası boş incecik bir yapıdır. Parmak ve başka bir cismin vajinaya girmesi zara zarar verebilir. Çoğu zaman pembe ya da kahverengi leke şeklinde zar kendini dışarı bırakır.

Zar, her toplumda değişmekle birlikte bizim toplumumuzda “el değmemişliği, saflık ve temizliliği, bekaret”i simgeler. Bir kız çocuğuna kendini bildiği andan itibaren zarı görmemesine ve nasıl bir şey olduğunu bilmemesine rağmen, koruması gereken, namusla eşdeğer bir şey olduğu öğretilir.

Kızlık zarı ne işe yarar?

Zarın varlığının tek bir amacı vardır; bir kız çocuğunun ergenlik dönemi tamamlanıncaya yani üreme organlarının gelişimini ve hormonların düzenli çalışması sağlanıncaya kadar, kıllar, dış dudaklar, iç dudaklar ve zarla birlikte dışarıdan gelebilecek tüm mikroorganizmaların içeri girişini engellemek, bariyer görevi görmek, yani genç kızın sağlığını korumaktır!

Ergenlik tamamlandıktan sonra zarın varlığının fizyolojik olarak hiçbir anlamı yoktur. Artık iç üreme organlarının oluşum süreci tamamlanmıştır.Zarın ve vajinanın yapısı penisin içeri rahatça girmesine ve bebeğin dünyaya gelebilmesine izin verecek şekilde düzenlenmiştir. Yani patlama falan olmaz ve karşılıklı keyif varsa acı da olmaz.

Ayrıca vajinanın üzerine boşalım olduysa ve yumurta atma dönemiyse gebelik oluşabilir, yani kızlık zarı gebelikten korumaz. Kızlık zarı vajinayı kapatan bir sistem değildir. Öyle olsaydı her ay yaşanan adet kanaması da vajinadan atılamazdı.

Anal yani ters ilişki kızlığa zarar vermez  çünkü vajina ve makat ayrı yerlerdedir.

Zarın doğumla birlikte kız çocuğu ve toplum için başlayan önem yolculuğu ergenlikten sonra sadece namus için devam eder.

Zarın üzerine yüklenen tüm bu toplumsal kavramlar öğrenilmiştir ve toplumdan topluma değişir.

Her toplumda kızlıkla ilgili farklı değerler söz konusudur. Değerler farklı olsa da ortak gündem maddesi olan “kızlık” yüzyıllardır kadınları öyle ya da böyle aşağılama, mal edinme ve değer biçilme aracı olarak kullanılmaktadır.

Toplumsal değerler ağır ağır da olsa değişir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” demiş Heraklitos. Önemli olan bu değişimin gelişimle dengeli sürmesidir.

Dileğimiz ve hayalimiz, insan olma değerlerimizin ön planda tutulduğu,bir dünyada yaşayabilmektir.

20 yılı aşkın süredir ‘Üreme sağlığı ve cinsel sağlık’ konusunda okullarda bilgilendirme çalışmaları yapıyorum. 20 yıl öncesine baktığımda ergenlerin, gençlerin cinsellikle ilgili bilgileri aldıkları kanallar; TV, gazete, dergi ve akranlardı. Bu zaman içinde son 10 yılda internet dünyamıza girdi ve birinci sıraya oturdu. Bilgiye ulaşım artık daha kolay olmasına rağmen doğru bilgiye ulaşmak hala biraz zor olmalı ki gençlerin sorularında pek bir değişim olmadı.

Aşağıda, geçen aylarda gittiğim bir kız meslek lisesinde genç kızlarımızın kızlık zarıyla ilgili sorduğu sorulardan bazılarını paylaştım. İşin en acı tarafı 20 yıl öncesi ve bugün arasında pek bir değişim olmaması, hatta bazı detaylarda görüyorum ki geriye gidiş var.

Doğruları ‘Vajinismus-Resimli anlatımla Cinsel Bilgilendirme ve Kendi Kendine Yardım’ kitabımdan yaralanarak ve ekleyerek aktaralım:

Kızlık zarıyla ilgili gerçek bilgileri özümsemek önemlidir çünkü kadınlar ilk ilişki sırasında çok kanama olacağı ya da bu zar ortadan kalkarken çok acı çekecekleri, patlayacağı, zarın kalın olduğu gibi pek çok yanlış bilgiye inanırlar. Doğru bilgi ise bambaşkadır.

Kızlık zarı vajinın 2 ya da 3 cm içinde ortası boş incecik bir yapıdır. Parmak ve başka bir cismin vajinaya girmesi zara zarar verebilir. Çoğu zaman pembe ya da kahverengi leke şeklinde zar kendini dışarı bırakır.

Zar, her toplumda değişmekle birlikte bizim toplumumuzda “el değmemişliği, saflık ve temizliliği, bekaret”i simgeler. Bir kız çocuğuna kendini bildiği andan itibaren zarı görmemesine ve nasıl bir şey olduğunu bilmemesine rağmen, koruması gereken, namusla eşdeğer bir şey olduğu öğretilir.

Zarın varlığının tek bir amacı vardır; bir kız çocuğunun ergenlik dönemi tamamlanıncaya yani üreme organlarının gelişimini ve hormonların düzenli çalışması sağlanıncaya kadar, kıllar, dış dudaklar, iç dudaklar ve zarla birlikte dışarıdan gelebilecek tüm mikroorganizmaların içeri girişini engellemek, bariyer görevi görmek, yani genç kızın sağlığını korumaktır!

Yazının Devamını Oku

Ergenlikte cinsel yönelimler ve cinsel kimlik

27 Mayıs 2014
Cinsel kimliğin oturması yirmili yaşlara kadar devam eder.

Okul eğitimlerinde gençlerin kafasını en çok kurcalayan konuların başında cinsel yönelimler ve kimlikler gelir. Eşcinsel kimdir, kız kıza öpüşülür mü? Erkek erkeğe mastürbasyon yapmak normal mi? Kadın gibi davranan erkeklere ne denir? Bu ve bunun gibi pek çok soru ergenler için hem çok merak edilen hem de çok popüler konulardandır. Tüm bu soruların yanıtını Psikolojik Danışman Dolunay Kadıoğlu veriyor.

Cinsiyet:

Kişinin biyolojik olarak cinsel özelliklerini yansıtır. Bunlar cinsel hormonlar, kromozomlar (XX kadın, XY erkek) ve dış ve iç cinsel organlar, üreme hücrelerinin geliştiği dokular, ikincil cinsiyet özelliklerdir. Bu özellikler kişinin kadın ya da erkek olarak cinsiyetinin söylenebilmesini sağlar. Ancak az rastlansa da bazen bir insanın bedeninde genellikle tam olarak gelişmemiş her iki cinse ait cinsel organlar bulunabilir. Bu durumda dış görünümden çok hormonların etkisi cinsel kimliği belirlemede etkendir.

Toplumsal Cinsiyet (Gender):

Kişinin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır. Yaşanılan zaman ve coğrafyaya, kültüre göre değişen, farklı cinsiyetlere sahip insanlardan beklenilen sosyal rol, davranış ve fiziksel görünüşün bütününe verilen isimdir. Erkeklik ve kadınlık rolüne içinde yaşadığımız toplumda aileden başlayarak modeller gözleyerek, öğrenerek sahip oluyoruz. Bu özellikler de kişiden kişiye farklılık gösterebildiği gibi, aynı kişide de zamanla değişir.

Cinsel yönelim:

Kişinin cinsel ve duygusal olarak çekim duyduğu cinsiyete göre tanımlanan bir özelliktir. Bireylerin kendi cinsiyetinden birine ilgi duyması veya karşı cinsiyetten birine ilgi duyması cinsel yönelim olarak tanımlanabilir. Yönelimlere göre çeşitli adlandırmalar yapılmıştır.

    Heteroseksüel (karşı cinsel) : Hetero Yunanca “farklı” ya da “Öteki” sözcüğünden gelir. Heteroseksüellik kişinin karşı cinsiyete, cinsel ya da duygusal ilgi duymasıdır.Homoseksüel (Eşcinsel) : Homo Yunanca “aynı “ anlamındadır. Homoseksüellik, kişinin kendi cinsiyetinden birine cinsel ya da duygusal ilgi duymasıdır. Eşcinseller, tıbbi tanımlama olarak gördükleri homoseksüel kelimesi yerine, kendi aralarında kullanılmakta olan, erkek eşcinseller için “gay” (Türkçe gey), kadın eşcinseller için “ lesbian” (Türkçe lezbiyen) kelimelerini kullanmaya başladılar. Şu anda dilimizde eşcinsellikle ilgili her iki tanımlama da kullanılmaktadır.Biseksüel: Bi Latince “iki” anlamındadır. Biseksüellik kişinin her iki cinsiyetten olanlara cinsel ya da duygusal ilgi duymasıdır. 

Buradan da anlaşılacağı gibi insanların cinsel yönelimleri bir tercih olayı değildir. Dolayısıyla eşcinselleri ya da biseksüelleri yanlış tercih yapıyorlar gibi bir yargıyla dışlamak, küçümsemek ve onlara kötü insanlarmış gibi muamelelerde bulunmak yanlıştır. Yasal olarak suç olmadığı halde toplumsal olarak kabul görmemiş olduğundan, eşcinseller aile, okul ya da iş yerinde kimliklerini ortaya koyduklarında ayrımcılığa, şiddete maruz kalmaktadırlar. Cinsellik bireylerin özel yaşantılarıdır ve cinsiyeti ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun cinselliklerini istedikleri şekilde yaşama özgürlükleri vardır. Önemli olan; ister kadın ya da erkek, ister heteroseksüel yada eşcinsel olsun kişileri bir insan olarak kabul etmek ve insanca yaşamalarına izin vermektir.

İnsanları cinsiyetinden ve cinsel yöneliminden dolayı suçlayıp dışlamak ve kendilerini kötü hissetmelerine neden olacak her türlü davranıştan kaçınmak gerekmektedir.Yukarıdaki tanımlamaların dışında:

    Transseksüel: Cinsiyetinin değişmesi gerektiğine, ruhsal ve bedensel olarak diğer cinsiyete sahip olması gerektiğine inanan kişilere verilen addır. Transseksüalite bir cinsel kimlik bozukluğudur. Bireyin kendi bedenini yanlış anatomik cinsiyet içinde hapsolmuş gibi hissetmesidir. Transseksüeller cinsel kimlik bozukluğu olmayan insanlar gibi kendilerini ben kadınım ya da erkeğim gibi tanımlayamazlar. Daha çok kendilerini “Bir erkek vücudu içerisine sıkışmış bir kadın ya da bir kadın vücudu içerisine sıkışmış bir erkeğim gibi tanımlarlar.”Toplumumuzda bazı kişiler tarafından cinsiyet değiştirme operasyonu geçirmiş transseksüelleri tanımlamak için zaman zaman “dönme” terimi kullanılmaktadır. Fakat bunun bilimsel bir temeli yoktur. Geriye dönüşümlü bir süreç söz konusu değildir.Travesti: Kadın cinsine özgü davranış ve giyinme biçimini sürdürmekten zevk alan kişidir.

Cinsel kimliğin oluşumu; kişinin cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim ile ilgili özelliklerinin bütününe cinsel kimlik denir. Cinsel kimlik fiziksel ve ruhsal olgunlaşmanın gelişimi ile oluşur ve erişkinlikte tamamlanmış olması beklenir.

Ergenlik döneminde olan bireylerin cinselliği aynı cinsiyetten akranlarıyla denemesi onun eşcinselliğe yöneleceği anlamına gelmez. Ergenler deneyerek kendilerini ve cinselliği keşfederler. Eşcinsel yönelim çoğunlukla ergenlikte oluşmadığı gibi ergenlikte de sabitlenmez. Ergenlik bu tür cinsel yönelimler açısından dalgalı bir dönemdir. Cinsel kimlik yirmili yaşlarda oturur.

Bu yazı hazırlanırken ‘Büyüyorum, Değişiyorum, Gelişiyorum’ kitabından yararlanılmıştır. 

Kişinin biyolojik olarak cinsel özelliklerini yansıtır. Bunlar cinsel hormonlar, kromozomlar (XX kadın, XY erkek) ve dış ve iç cinsel organlar, üreme hücrelerinin geliştiği dokular, ikincil cinsiyet özelliklerdir. Bu özellikler kişinin kadın ya da erkek olarak cinsiyetinin söylenebilmesini sağlar. Ancak az rastlansa da bazen bir insanın bedeninde genellikle tam olarak gelişmemiş her iki cinse ait cinsel organlar bulunabilir. Bu durumda dış görünümden çok hormonların etkisi cinsel kimliği belirlemede etkendir.

Kişinin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır. Yaşanılan zaman ve coğrafyaya, kültüre göre değişen, farklı cinsiyetlere sahip insanlardan beklenilen sosyal rol, davranış ve fiziksel görünüşün bütününe verilen isimdir. Erkeklik ve kadınlık rolüne içinde yaşadığımız toplumda aileden başlayarak modeller gözleyerek, öğrenerek sahip oluyoruz. Bu özellikler de kişiden kişiye farklılık gösterebildiği gibi, aynı kişide de zamanla değişir.

Kişinin cinsel ve duygusal olarak çekim duyduğu cinsiyete göre tanımlanan bir özelliktir. Bireylerin kendi cinsiyetinden birine ilgi duyması veya karşı cinsiyetten birine ilgi duyması cinsel yönelim olarak tanımlanabilir. Yönelimlere göre çeşitli adlandırmalar yapılmıştır.

Buradan da anlaşılacağı gibi insanların cinsel yönelimleri bir tercih olayı değildir. Dolayısıyla eşcinselleri ya da biseksüelleri yanlış tercih yapıyorlar gibi bir yargıyla dışlamak, küçümsemek ve onlara kötü insanlarmış gibi muamelelerde bulunmak yanlıştır. Yasal olarak suç olmadığı halde toplumsal olarak kabul görmemiş olduğundan, eşcinseller aile, okul ya da iş yerinde kimliklerini ortaya koyduklarında ayrımcılığa, şiddete maruz kalmaktadırlar. Cinsellik bireylerin özel yaşantılarıdır ve cinsiyeti ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun cinselliklerini istedikleri şekilde yaşama özgürlükleri vardır. Önemli olan; ister kadın ya da erkek, ister heteroseksüel yada eşcinsel olsun kişileri bir insan olarak kabul etmek ve insanca yaşamalarına izin vermektir.

İnsanları cinsiyetinden ve cinsel yöneliminden dolayı suçlayıp dışlamak ve kendilerini kötü hissetmelerine neden olacak her türlü davranıştan kaçınmak gerekmektedir.

Yazının Devamını Oku

Köleyiz hepimiz

26 Mayıs 2014
Kim ne kadar özgür? Özgürlüğün sınırları çizilmiş mi? Özgürlüklerin sınırını kim ya da nasıl belirleyecek?

‘Köleliğin bittiğini zannedenler yanılıyor, prangalar ses yapıyordu çıkardılar.’ Prof Dr. Ayhan Aydın’ın söyleşisinde kullandığı bir cümle... Hepimize tanıdık gelecek kapılar açtı bende.

Kölelik nedir? Ayaklarımızdan prangalarla bağlı değilsek bu köle olmadığımız anlamına mı gelir?

Bedenin özgürse ama düşüncelerinden suçluysan ya da korkuyorsan ne kadar özgürsün?

İnandığımız ve uğruna savaştığımız inançlarımızın ve fikirlerimizin hangisi gerçekten bize ait? Hangi fikrin sentezlenerek bile olsa senden bu dünyaya armağan?

Sana iyi yaşam, güzel bir ev, süper bir tatil, harika oyuncaklar ve daha neler neler vadeden düzen bunların karşılığında senden ne ister neler alır ya da götürür? Yıılarca ödemeye çalıştığımız borçların, kredilerin bedelini sağlığımızla öder sonra da iyi olmak için yeniden sağlık sistemine borçlanırız!

Sistemin köleleriyiz hem de en ağırından!

Okuldan yerleşmiş ezber tanım: özgürlük; başka birinin özgürlük alanına kadardır. Başkalarının alanında özgürlük ihlali yapmayacaksın diye anlıyorum bunu! Bir başkasının özgürlük alanına girdiğimi nasıl anlayayacağım?

Peki, asıl soru da burada bence: Kim ne kadar özgür? Özgürlüğün sınırları çizilmiş mi? Özgürlüklerin sınırını kim ya da nasıl belirleyecek?

Yazının Devamını Oku