‘Canım Melek Annem Ayşe Arıyak’a Ağıt’.
Şefika Kutluer’in birçok CD’sini dinledim. Flüt virtüözünün ulusal ve uluslararası birçok ödülü vardır.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü, Avusturya Cumhurbaşkanı’ndan aldığı Avusturya Liyakat Ödülü vardır.
‘Şefika Kutluer Festivali’ de bu alanda önemli bir etkinliktir.
Sanatçının ‘Mevlânâ Rûmi’ CD’si benim için önemli bir çalışmasıdır.
Yunus Emre Yılı için çalışmaların yapıldığı bugünlerde buradaki besteler daha da öne çıkmaktadır.
Neler icra edilmişti:
Derya Bengi - Erdir Zat’ın hazırladığı kitabı okurken ‘gündelik yaşamımın günlüğü’ duygusu uyandı bende.
Kitabın adını, kapsadığı tarihi dönemi yazmam gerekir önce: ‘100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası 1’ (1923 – 1950) / “Her savaştan bir yara”’. (Sadettin Kaynak’ın Yanık Ömer’inden alıntı.)
- Daktilo aranıyor ilanını görünce sekreterlik müessesesinin başlangıcını anımsadım. Kısa zaman önceye kadar sadece kurumlarda değil, mahkemelerde de zabıt kâtibi olarak çalışırlardı. Kantosu bile vardı.
- Müzik tarihini merak ederseniz zamanın popüler solistlerinin hayatını bulabilirsiniz, CD’lerini de dinleyebilirsiniz. Bu listenin başında ‘Deniz Kızı Eftalya’ gelir.
- Çocukluğumun bir bölümünde, II. Dünya Savaşı sırasında akşamları evimizde siyah istorları kapatırdık. Hedef olmayalım diye.
Ekmek karnesinin bizim kuşağın nüfus kâğıdında damgası vardır. Şimdi çeşit çeşit ekmeği görünce o günlerin bıraktığı iz kendini belli ediyor. Kahvenin bile bulunamayışından söz edilir, hatta nohudun kavrularak içildiği söylenirdi. Yaşadığımız, yaşadığım o günleri Rıfat Ilgaz’ın ‘Karartma Geceleri’nde okuyabilir, filmini de görebilirsiniz.
- Buzdolabı frijder olarak bilinirdi. Frigidaire bir buzdolabı markasıydı. İlk o geldiği için buzdolabı sözünü o zaman hiç duymadım. Ayrıca kapı açacağında kilit vardı. Herhalde çocuklar düşünülerek yapılmıştı.
- Devlet büyükleri, başta Atatürk, oraya gittiği için Florya gözde bir yazlık yeriydi. Ailemle bazı pazar günleri Florya’daki plaj gazinosuna gider, ‘komple 5 çayı’ içerdik. Çay, bisküvi, kurabiyeler...
İstanbul üzerine yapılan her inceleme benim dikkatimi çeker ve İstanbul’a, İstanbulluya katkısı vardır.
İstanbul’un semtlerini canlandıranları da sık sık anımsarım ve anımsatırım.
Çelik Gülersoy, Yeşil Ev’i açtıktan sonra Sultanahmet canlandı. Birçok otel yapıldı.
İstanbul üzerine kitap yazacakların Gülersoy’un kurduğu ‘İstanbul Kitaplığı’ndan yararlandığını biliyorum.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün çıkardığı ‘Yıllık’ bu gereksinimi karşılayan yayınlardan biri.
Yazılardan önce okuduklarım, şehrin kültürüne, edebiyatına dair çalışmalar.
İncelemelerin yanı sıra, İstanbul’u anlatan romancıları, şairleri, öykü yazarlarını da okuyun, böylece bu bilgileri edebiyatla süslersiniz.
*
Eskiden Anadolu’dan gelenler Haydarpaşa İstasyonu’na inerler, oradan Kadıköy’e, Sirkeci’ye giderlerdi. Onları İstanbul’da ilk karşılayan vapurlar olurdu.
Adalar’da yazlığa gidenlerin de tek ulaşım aracı vapurlardı.
Vapur muhabbetleri meşhurdur, çoğu zaman Anadolu tarafında oturanlar belli bir vapurda buluşurlardı.
Köprülerin olmadığı zamanlarda, Anadolu yakası ile İstanbul’u birleştiren arabalı vapurlardı.
Gece karşıdan İstanbul’a geçebilmek için saatlerce beklerdik. Ben işim geç biterse orada bir otelde kalmayı tercih ederdim.
Hiç kuşkusuz Boğaz’ın Anadolu yakasında oturanların da vapur sefaları söz konusuydu.
Bütün Adalar’ı dolaşanlara dilenci vapurları denirdi.
Burgazada’da oturan
Aziz okurlarım bilirler, bir coğrafyanın müziğini dinlemeden orayı tam benimseyemiyorum. Çünkü oranın müziğini dinlemeden, orada yaşayanların zevkini, alışkanlıklarını, aşklarını, hasretini fark edemezsiniz.
Açılışında bulunduğum Baksı Müzesi’nin yükseliş çizgisini sevgiyle izledim, izlemekteyim.
Hiç kuşkusuz türküleri dinledim, daha sonra da Melih Duygulu’nun ‘Bayburt Halk Müziği’ kitabını okudum.
Melih Duygulu, müzik kitaplarıyla bu alanın önemli bir adı.
CD’yi ayrı bir duyarlılıkla dinledim.
Kapakta şu yazı vardı:
“İlk Kayıtlarıyla Bayburt Türküleri”.
Bildiğiniz türkülerin özgün bir icra ile sunulması ayrı bir tat veriyor. Kapak resmi de, o dönemin müzisyenleri, çalanlar, söyleyenler.
Üç tanınmış mimar, mimarlık, Türkiye’deki mimarlığın sorunları, özellikle İstanbul üzerine derin bir sohbete daldılar.
Ceren Çıplak Drillat da bunları kaydetti ve ortaya bu kitap çıktı: 'Mimar Doğan'lar: Doğan Kuban, Doğan Tekeli, Doğan Hasol...'
Üçünü de yakından tanıdım, mimarlık üzerine düşüncelerini epeyce dinledim.
Kitabı hazırlayan Ceren Çıplak Drillat, Sunuş bölümünde adının nereden geldiğini belirtiyor: “'Üç Doğan’ın tek ortak tarafı isimleri ve meslekleri değil. Onlar aynı hocaların öğrencileri, aynı şehrin sakinleri, yine ayrı şehrin, İstanbul'un mimarları...
Mimar Doğan'lar... Üç Doğan
Ceren Çıplak Drillat
İlber Ortaylı, Murat Bardakçı, Halil İnalcık’ın da görüşlerinin yer aldığı bir yazıydı. Osmanlı arşivinin birçok belgesinin tasnifinin yapılmadığını belirtmiştim.
Adı geçenler 12 Eylül döneminde önerilere de ilgi gösterilmediğini söylemişlerdi.
Yazımda bazı konularda rakamlar da ortaya konulmuştu.
150 milyon belgenin o tarihe kadar 50 milyonunun tasnif edilebildiği, Arşivler Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı verilerine göre 79 yılda arşivlerden sadece 3 bin 40 yabancı araştırmacının yararlandığı belirtilmişti.
Bir yazının yankı bulması elbet yazarı sevindirir. O kurumun geliştiğini görmek de ayrı bir mutluluk.
YAZIYA 20 YIL SONRA VERİLEN YANIT
CUMHURBAŞKANLIĞI Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal’ın Özel Kalemi Ali Kadercan çalışmaları, arşivlerin bugünkü durumu üzerine bir bilgi gönderdi.
Televizyonda çıkan bir haberi görünce böyle bir açıklama yazma gereği duymuşlar. Söz konusu benim yazımdı.
Bürokrat olarak çeşitli görevlerde bulundu, politikaya girdi, bakanlık yaptı.
Cumhuriyet kuşağının çalışkan, üretken bir neferiydi ve 104 yaşında veda etti dünyaya.
Siyaset içinde ve dışında bulunduğu, tanıklık yaptığı dönemleri de dizilerinde, kitaplarında yansıttı.
Cahit Kayra ile ilk buluşmamız Moda’da İdil Biret–Şefik Büyükyüksel’in evindeydi.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sevgili Hilmi Yavuz’un fahri doktor unvanı töreninde konuşmuştuk.
Kadıköy Belediyesi Kütüphanesi’nde Behçet Necatigil Toplantısı’nda Ayşe Sarısayın, Hilmi Yavuz ve beni dinlemeye gelmişti.
Bazı kitaplar sizde iz bırakır, belleğinizden bir türlü çıkmaz.