Paylaş
Aziz okurlarım bilirler, bir coğrafyanın müziğini dinlemeden orayı tam benimseyemiyorum. Çünkü oranın müziğini dinlemeden, orada yaşayanların zevkini, alışkanlıklarını, aşklarını, hasretini fark edemezsiniz.
Açılışında bulunduğum Baksı Müzesi’nin yükseliş çizgisini sevgiyle izledim, izlemekteyim.
Hiç kuşkusuz türküleri dinledim, daha sonra da Melih Duygulu’nun ‘Bayburt Halk Müziği’ kitabını okudum.
Melih Duygulu, müzik kitaplarıyla bu alanın önemli bir adı.
CD’yi ayrı bir duyarlılıkla dinledim.
Kapakta şu yazı vardı:
“İlk Kayıtlarıyla Bayburt Türküleri”.
Bildiğiniz türkülerin özgün bir icra ile sunulması ayrı bir tat veriyor. Kapak resmi de, o dönemin müzisyenleri, çalanlar, söyleyenler.
Üç saz dikkatimi çekiyor, keman, cümbüş, tef. Cümbüş bir zamanlar gazinoların gözde sazıydı, madeni bir tınısı vardı.
Türkülerin bir özelliği de değişik yörelerde farklı icralardır.
Haydar Telhüner’in çok sevdiğim bir bestesi ile Bayburtlu Zihni’nin güftesini yazdığı iki beste bu CD’de dinlenebiliyor.
Hüsamettin Koçan, kitabın Sunuş’unda Bayburt ve müzik üzerine düşüncelerini iletiyor:
“Ses ve anlam izi bedensiz olgudur. Hatta diyebiliriz ki her ikisi de bu nedenle sınırsızdır. Zaman boşluğunda oluşur ve bir değişken olarak varlık bulurlar. Her ikisinin de birer kaynağı vardır. Bu kaynak yağ değiştirebilir, başkaları ile buluşabilir, etkiler ve etkilenebilirler. Aslında belli koşullara bağlı olarak kültür ve aynı doğaya sahiptir.
Baksı, hatırlama ve hayaller arasındaki sürekliliği temsil eder. Çünkü her ikisi de birer kavram olarak çok anlamlılık içerirler. Bu kavramlar durağan değil, akışkan enerjiye sahiptirler. Onun için de hatırlamak ve hayaller, çoklu anlamlar içerirler.”
Editör Ahmet Çağıldak’ın ‘Bayburt Müziğinin Kimliği’ yazısı müzikle bir yörenin yaşamı arasındaki bağı vurguluyor:
“Bayburt halk müziği, Cumhuriyet’in ilk yılları ile 70’li yılların sonuna kadar genellikle düğünlerde büyük merekler, köy meydanları, bacalar veya evlerin önündeki açık alanlarda ince saz ya da davul zurna ile icra edilirdi.
En görkemli ve renkli olanlarsa Goruh, bahçeler, basmalıklar, kent merkezindeki sinemalar ile Bayburt’un kurtuluş günlerinde Ankara ve İstanbul radyoevlerinde ya da çeşitli halkevlerinde yapılanlardı.
Bayburt’ta müzik, icra edildiği zamanı ve mekânı şenlendirmekten öte, ortamı daha hoşgörülü ve demokratik yapardı.
Ve müzik Bayburt’un toplumsal yaşamının yakın geçmişinde soylu bir yere sahipti.”
SESLENDİRİLEN 21 TÜRKÜ
1- Bayburtlu pek naza gelmez
2- Su gelir taşa değer
3- Güzel Bayburt
4- Hüsnüne mağrur olma
5- Giydim çarıklarımı
6- Ben feleği gördüm
7- Bağda ne var
8- Ey gül dalı gül dalı
9- Mehmet Turan Barı
10- Hüsnün pertevine
11- Güzel vasfeyleyim
12- Söyleyin Bayburt’un vasfı halini
13- Hoş bilezik
14- Yanıma güvenmedim
15- Oğul kurban
16- Mehmetçik
17- Vardım ki yurdundan
18- Bayburt’un ince yolunda
19- Mendilinde kar getir
20- Gelin karşılama havası
21- Sallanma
Türküleri dinlerken eski icraları ses belleğimden çıkardım. Bu CD’yi dinleyenlerden kimileri eski icra ile bunu karşılaştırsınlar, icra tekniğinin de değişimini fark ederler
BAYBURT HALK MÜZİĞİ
MELİH DUYGULU kitabının Giriş’inde Bayburt’un yerini yazıyor:
“Bir şehrin kültürel dokusunun oluşumunda, bulunduğu coğrafi konum ve üzerinde hâkimiyet kuran devletlerin siyasal ve sosyal etkinliği kadar, barındırdığı insanların etnik, dinsel profili de etkilidir. Aynı durum müzik kültürünün oluşumunda, şekillenmesinde ve tanınmasında da karşımıza çıkar.”
Müzisyenlerin fotoğrafları, orada müziğin, edebiyatın ne kadar yaygın olduğunu belgelemektedir.
Bazı ana başlıklar:
- Bayburt’ta Edebiyat–Müzik ilişkisi
- Bayburt’ta ozanlar ve müzisyenler
*
BİR pazar önerisi.
Bayburt türkülerini dinlerken, Melih Duygulu’nun kitabını da okursunuz.
Baksı Müzesi’nin Bayburt’unu, müziğinden tarihine kadar öğrenebilirsiniz.
* Bayburt Halk Müziği, Melih Duygulu, Baksı Kültür Sanat Vakfı
* İlk Kayıtlarıyla Bayburt Türküleri, Baksı Kültür Sanat Vakfı-Kalan
Paylaş