Paylaş
Fikret Ercan’la uzun yıllar aynı gazetede çalıştık. Koyu, içten bir dostluk kurduk. Ben anıların önemine inanırım, hele basın gibi hareketli bir meslekte ömür tüketenlerin anıları daha ilgi çekici olur. Aynı zamanda belgedir. Ercan’ın ‘3 Patron 50 Yıl’ kitabı benim de tanıklık ettiğim anılarla dolu.
Ercan ‘Önsöz’de ne diyor: “İşinden ayrılan ya da emekli olan her gazeteciden anılarıyla ilgili bir şeyler yazması beklenir. Önceleri bu beni rahatsız ediyordu. Böyle bir zorunluluk yok diye düşünüyordum. Ama yaşadığım dönemin bir tanığı olarak bazı şeyleri yazmak da gerekiyordu sanki. İki duygu arasında gidip geliyordum. Sonunda bir şeyler yazmaya karar verdim, verdim ama yoğun iş hayatımda not almak, günlük tutmak gibi bir lüksüm olmamıştı hiç. Ne var ki Hürriyet’ten ayrılırken çekmecelerimden çıkan fotoğraflar, geçmişi bir bir önüme döküyor, o günleri hafızamda canlandırıyordu. Fotoğraf hafızam güçlüdür. İsimleri aklımda tutamam ama gördüğüm bir yüzü ya da mekânı en ince ayrıntısına kadar hatırlarım. Yazacaklarım, zaten bir basın tarihi değildi. Kendi tarihimden, kendi geçmişimden kareler olacaktı.”
Gazetecilikte 3 Patron 50 Yıl Fikret Ercan h2o Kitap
Ercan mesleğin evrilmelerine değiniyor...
* Gazetecilik Okulum: Yeni Gazete
“Yeni Gazete, Hürriyet’in yayınladığı bir gazeteydi. Türkiye’nin New York Times’ı olma iddiasındaydı. Cumhuriyet gazetesi gibi daha çok entelektüel kesimi hedeflemişti. Yeni bir baskı tekniği olan ofset baskıda pırıl pırıl siyah-beyaz bir gazeteydi. Rahmetli Nezih Demirkent, Yazı İşleri Müdürü’ydü. Küçük, butik bir gazeteydi ve herkes her işi yapıyordu. Benim için ikinci bir üniversite gibi oldu orası. Kadroda Doğan Hızlan, Zahir Güvemli, Zeynep Oral, Yılmaz Öztürk, Şevki Adalı ve Erkut Can gibi önemli gazeteciler vardı.”
* Altın Kelebek Marka Oldu
“Yıl 1972... Kelebek gazetesi magazin dünyasına yeni girmişti. Günaydın’ın Saklambaç gazetesi ile rekabet ediyordu. Ses getirecek bir şeyler yapmak gerekiyordu. Altın Kelebek Ödülleri böyle çıktı ortaya.”
Kelebek, Fikret’in çabasıyla gelişti, etki alanı arttı.
* Daktilodan Bilgisayara
“İlk çalışmaya başladığım yıllarda kullanılan teknoloji, matbaanın icadındaki seviyenin birkaç adım ötesindeydi. İlk ofset baskı makinesi Hürriyet’e gelmişti.”
Fikret’in hatırlamasına ek yapacağım. Marinoni markaydı makine. Necmi Onur da Marinoni Teyze adıyla bir yazı yazmıştı. O yıllarda masalardan daktilolar toplandı, yerine bilgisayarlar konuldu.
* Amerikalı Kızım ve Hayatımızdaki Depremler
“Günlerdir elim varmıyor onu yazmaya. Dönüp dolaşıyorum, bir bahane bulup kaçıyorum. Ama artık onu, kızımı, Ann’i anlatmalıyım.”
En hazin satırlar oğlu Özgür Ercan’ın eşi Ann’in kansere yakalanışının anlatıldığı satırlar. Ann’in ölümünden sonra hayat değişti.
Kitap Ercan’ın Hürriyet’ten ayrılışı ve kalp kriziyle noktalanıyor. Bu kitabı iki anlayışla okuyacaksınız. Birincisi, bir gazetecinin tespitleri; ikincisi de tanık olduğu olaylar. Tanıklıklar dönemin siyaseti konusunda da bilgi verirler, tarihe not düşerler. Fikret, yıllarca gazetenin mutfağının yöneticisiydi, bu kitapta görünenin dışındaki atmosferi de öğreneceksiniz.
Paylaş