Doğan Hızlan

Yemek kitapları ve yemek programları

23 Ağustos 2022
Çok merak ediyorum, gazetelerin yemek ekleri, yemek kitapları, yemek programları damak tadımızı ne kadar etkiliyor? Belki buna iki açıdan bakmak gerekiyor. Yeni yemekleri öğrenmek eski bildiklerimizi yeniden lezzetlendirmek.

Bir fast food (çabuk yemek) tüketicisi olmadığım için bu konudaki ekleri, kitapları okuyorum.

Gerçekten de mutfağı seven biri –tabii ki aşçıları bu listeye koymuyorum– bu kaynaklardan yararlanıyor, mevsimine göre damağını şenlendiriyor.

Yemeğin, yemek kültürünün tarihini de okuyor, kaynakları kaçırmıyorum.

‘Yemek ve Kültür’ dergisi de bunlardan biri. 

Derginin son sayısındaki bazı yazı başlıklarına değineceğim.

Yavuzer Çetinkaya’nın Paris’te kırk metrekarelik evindeki krep yapma serüvenini sevdim. İstenilen yazının üç kreplik zamanını aldığını yazıyor. Sevgiyle anıyorum. Yazının adı ‘Öncelikler Bulamacı’.

Bir sanatçının anılarla bezenmiş, duygulu yazısı.

Yazının Devamını Oku

Türk bestecilerinden bir CD

21 Ağustos 2022
İyi Türk icracılarının Türk bestecilerini seslendirmelerini her zaman desteklerim.

Çok sesli müziği icra edenlerin bu anlayışı uygulamaları, bestecilerimizin yurtiçi kadar yurtdışında da tanınmasını sağlayacaktır.

- Pelin Halkacı Akın & Metin Ülkü - Yolculuk

Pelin Halkacı Akın’ın ilk solo CD’si olan ‘Yolculuk’, birinci ve ikinci kuşak Türk bestecilerinin keman-piyano için bestelediği yapıtlardan önemli bir kesit sunuyor. Albümün bir başka özelliği de geçtiğimiz günlerde 90 yaşına giren, günümüzün önde gelen çağdaş bestecilerinden İlhan Usmanbaş’ın ‘Keman – Piyano Sonatı’nın ilk kez bu CD ile kayıt altına alınması ve dinleyicilerle buluşması.

Yolculuk’ta yer alan eserlerin büyük bölümü, bestecilerin gençlik dönemlerinde ürettikleri eserlerden oluşuyor. CD’de yer alan eserlerle ilgili özel bir yazı kaleme alan besteci Özkan Manav’ın da belirttiği gibi, “Genç bir Cumhuriyet’in genç bestecilerinin sesi” olan bu yapıtların ortak özelliği, Usmanbaş’ın Sonatı’nda kendini az hissettirmesine rağmen diğer dört bestecinin eserlerinde var olan “gelenek ve yerel deyişlerle” kurdukları ilişki.

Pelin Halkacı Akın, bu CD’nin programını oluştururken, müzik hayatımız için adeta birer deniz feneri olmuş bestecilerimizin eserlerinin yaşaması ve tanınmasında bir yorumcu olarak kendisini sorumlu hissettiğini belirtiyor.

Parça Listesi

- Bülent Tarcan - Sirto

- Necil Kazım Akses - Poeme

Yazının Devamını Oku

Yaşamın ve edebiyatın iç içe günlüğü

20 Ağustos 2022
Türk ve dünya edebiyatındaki olayları ve hayatın sanata yansımalarını takip etmek isterseniz Selçuk Altun’un ‘Kitap İçin 5’ini mutlaka okuyun. Yıllıkların yayımlanmadığı bir ülkede bu eser o işlevi de yerine getiriyor.

Günlükler benim için en önemli edebiyat türüdür. Günübirlik yaşamların kalıcılığını bize hatırlatır. Selçuk Altun’un ‘Kitap İçin 5’ isimli eseri de bu özelliği taşıyor. Sadece bizde ve dünyada çıkan kitapları izlemiyor, edebiyat dünyasından yazıları da büyüteç altına alıyor. ‘Kitap İçin 5’i okurken içindeki göndermeleri gözden kaçırmamaya çalışıyorum. Arada kaçırdıklarım olduğunu hissedersem sayfalara geri dönüyorum. Satırlardaki saptamalar aslında bir bütünü oluşturuyor ve ortaya bir beğeni haritası çıkıyor. Kitaplardan alıntılar, eserin geniş dünyasını örnekliyor. Karikatürden şiire renkli ve zevkli bir yolu kat etmemizi sağlıyor.

Kitaptan tadımlık...

Selçuk Altun’un kıymetli değerlendirmelerinden birkaçını alıntılamak istiyorum:

* Kitabın ‘Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar’ bölümünde gazeteci yazar Mustafa Baydar şöyle söylüyor:

“Soru: Nurullah Ataç son yazılarından birinde, ‘Akılları pazara çıkarsalar kimin aklını alırdınız’ diyor ve kendisi Stendhal’inkini beğeniyor. Siz böyle bir soruyla karşılaşsanız kararınız ne olurdu?

Yakup Kadri: İhtimal ben de böyle bir sual karşısında Stendhal’i söylerdim. Zekâ itibariyle o devir muharrirlerinin (yazarlarının) belki en zekisidir. Buna ayrıca Nurullah Ataç’ın son zamanlarda adının üstüne ‘Monsieur’ (Sayın) kelimesini ilave etmekle biraz alaya alır gibi göründüğü Andre Gide’yi de ilave etmek isterdim.

Soru: Mevzu bulmakta zorluk çeker misiniz; rahat mı yoksa güç mü yazarsınız, çalışırken sessizliğe ihtiyaç duyar mısınız?

Yazının Devamını Oku

Türkler Almanya’da

18 Ağustos 2022
Almanya’ya Türklerin göçünü bilgi ve belgelerle sunan önemli bir kitap yayımlandı: ‘Hürriyet Tanıklığında Göçün 60. Yılı / 1961-2021’

Kapaktaki alt başlık da şöyle: “Türkiye’den Almanya’ya işgücü göçünün öyküleri, haberleri, fotoğrafları.”

Albümü okurken, Almanya ekseninde Türkiye’nin de tarihine göndermeleri fark edeceksiniz. Yabancı bir ülkeye giden Türklerin bazıları, büyük kentlerden değil, Türkiye’nin birçok bölgesinden bir Batı ülkesine ayak basmışlardı. Göçü inceleyen birçok yazar, birinci kuşağın önemini vurgular.

Birçok yazar, Almanya’ya giden Türklerin uyum sorununu işlediler. Türklere Almanları, Almanlara Türkleri tanıttılar. Kimileri Türkçe yazdı kimileri de Almanca. Hiç kuşkusuz yazarların kaleminden de göçü incelemek gerekir.

Frankfurt Kitap Fuarı nedeniyle Almanya’yı biraz da olsa tanıdım. Açılan sergilerin bir bölümünü gezdim.

İlk yazı: “Federal Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Türkiye’den Almanya’ya 60 yıllık göçü Hürriyet için değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Steinmeier’in, Hürriyet Avrupa Yayınları Sorumlusu Ahmet Külahçı’nın bu konudaki sorularını yanıtladığı söyleşi, 5 Ekim 2021’de gazetemizde yayımlandı. ‘Hürriyet Tanıklığında Göçün 60 Yılı’ kitabının önsözü olarak, söyleşinin tamamını yayımlıyoruz.”

Hürriyet Avrupa Genel Müdürü Ahmet İhsan Karakaşlı, Hürriyet’in Almanya serüvenine değiniyor: “Hürriyet Gazetesi, 60 yıl önce başlayan Türkiye’den Almanya’ya göçe ilk anlarından itibaren tanıklık ediyor. Elbette başlangıçta, yani 30 Ekim 1961’de Türkiye ile Almanya arasında İşgücü Anlaşması imzalandığında yaşanan süreç ‘göç’ kavramıyla tarif edilmiyordu.”

Almanya’nın birçok kentini gezdim, konferanslar verdim. Göçün yeni bir kültür oluşturduğunun tanıklığını yaptım.

Yazının Devamını Oku

Belgeseller üzerine

16 Ağustos 2022
Edebiyatçılar, sanatçılar üzerine yapılan belgesel çalışmaları elbette hepimizi memnun ve mutlu ediyor. Kitapları, filmleri, resimleri dışında yaşamı ve kişiliğinin oluşması hepimizin merak konusudur.

Birçok belgeselde ben de konuştum. Ancak belgesel çalışmalarını izlerken tekrarlar dikkatimi çekti. Çalışmalar aynı adların çevresinde yapılıyor. Bazı adların birkaç kez belgeselleri yapılıyor, bazen de aynı adlar yeniden o adlar üzerine konuşuyor. Belgeselci arkadaşlara, sanat/edebiyat dünyasını gözden geçirip seçim yapmalarını öneriyorum. Gerçi birinin teklif etmesi ama sponsorluğunu da üstlenmesi gerekiyor.

Seçimin belli adlar üzerine odaklanması gelecek yıllarda başkalarının unutulmasına sebep olur korkusunu yaşıyorum.

Yerel yönetimlerin o kentte yaşayan, yazan birinin adına belgeselle çalışmalar yapmasını öneriyorum.

Bu girişim sadece kişiler üzerine değil semtler üzerine de yapılmalı, o semtte doğan, yaşayan ve aramızdan o semtte ayrılan birinin belgeseli birkaç açıdan önemlidir.

Görselliğin öne geçtiği bir çağda, belgesel çalışmaları yaşamımızda daha çok öne çıkıyor.

Her semtte yeni kütüphaneler açılıyor. Bağış yapanların da kısa bir hayat hikâyesi o kütüphanelerde bulunmalı. Bunca kitabı biriktiren, ülkesinin insanının bilim ve sanat açısından yücelmesine katkıda bulunan da anılmalı. Sadece ismiyle değil.

Anmalar gündeme gelince sokak adları konusundaki düşüncelerimi de tekrar edeceğim.

Yalnız sokak tabelalarında adlar yazılı ama onun niçin buraya konulduğu, kim olduğu yazılmıyor.

Yazının Devamını Oku

Müzisyen evleri

14 Ağustos 2022
Hürriyet yazar evleri için kampanya açmıştı ve birçok yazarın evini de tespit etti. Belediyelerle bağlantı kurdu.

Müzisyenlerin evleri konusu pek gündeme gelmedi. Nasıl çalışırlardı, yaratıcılık serüveninde ne yaparlardı, nasıl yaşarlardı? Gündelik yaşamları konusunda hiçbir eşya yok. Hayat hikâyelerine baktığımızda, çoğunun yoksulluk içinde ömür tükettiklerini görüyoruz.

Bu konuda belgesel girişimleri de yok, oysa o besteciler, icracılar konusunda bilgi sahibi olanlar yaşıyorken onlardan yararlanalım, kayıtları toplayalım.

Bestecilerin eserleri seslendirilirken, takdim eden, kısaca hayatından söz ediyor.

Nevzat Atlığ’ın yönettiği koro icralarında dinleyicilere önemli bilgi veren broşürler verilirdi. Radyo ve televizyonlarda tanıtma programları yapılmalı. Örnekler seslendirilmeli. Onların enstrümanları da o evde sergilenmeli, notaları bulunmalı.

Birçok belgesel hazırlanıyor, Türk müzisyenlerinin de belgeselleri yapılmalı.

Bibliyografya çalışmaları, evlerin değerlendirilmesi, unutulmayı önleyen önemli bir girişimdir. Çağımız ne yazık ki günübirlik yaşayanların çağı, onun için de hatırlatacak unsurlara daha fazla yer vermeliyiz.

Konservatuvarların, operaların, senfoni orkestralarının kuruluşlarını, kurucuları yazmalı. Dizilerde zaman zaman bunlara yer verilmeli.

Müzik yayınları desteklenmeli, birçok iyi kitap, müzik tarihi bir daha basılamıyor. Bakanlık bu kitaplara yatırım yapmalı.

Yazının Devamını Oku

Edremit’te kitap fuarı

11 Ağustos 2022
Balıkesir’in Edremit ilçesinde gerçekleştirilen Edremit Kitap Fuarı’nın beşincisi bu yıl 13-21 Ağustos tarihleri arasında yapılacak.

‘Ölmez Ağacın Gölgesinde Kitap’ sloganı ile yapılacak 5. Edremit Kitap Fuarı, 13 Ağustos 2022 Cumartesi günü saat 19.00’da Edremit Altınkum Belediye Tesisleri’nde yapılacak açılış töreni ile başlayacak ve dokuz gün sürecek. Fuara 200’e yakın konuk ve 60 yayınevi katılacak.

Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan, yaptığı açıklamada “Kitap fuarıyla Edremit’te yetişen Sabahattin Ali başta olmak üzere yine Körfez’in önemli ismi yazar Mustafa Seyit Sutöven’e layık olmaya, onların kitaplar ve şiirler üzerinden yaydıkları aydınlanma ışığını bir kez daha bütün Türkiye’ye yaymak istiyoruz” diyor.

OKTAY AKBAL EDEBİYAT ÖDÜLÜ ZEYNEP GÖĞÜŞ’ÜN

MUĞLA Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’nü Zeynep Göğüş, ‘Yok Çünkü Telafisi’ adlı romanıyla kazandı. Ödül jürisi Hikmet Altınkaynak, Rûken Kızıler, Doğan Hızlan, Aykut Küçükkaya ve Zeynep Oral’dan oluşuyordu. Göğüş’e ödülü, Oktay Akbal’ın ölüm yıldönümü olan 28 Ağustos’ta yapılacak törenle verilecek.

Ödülün gerekçesi: “Unutma ve hatırlama üzerine kurguladığı bu romanda Zeynep Göğüş, yazılan, yazılmakta olan, yazılması istenmeyen tarihin içinde yarattığı karakterlerin bireysel ve kolektif hafızalarını önümüze seriyor. Brüksel’den Gaziantep’e, Paris saraylarından Hatay’a; geçmişle bugünün zaman katmanları arasında Doğu-Batı ikileminin çelişkilerinin klişelerden uzak derinliklerine iniyor. Sınırları çizip sınırları ortadan kaldırarak adeta bir yapboz oyunu kuruyor. Bir gazetecinin hakikati bulma çabasına bilinçaltı tekniğiyle, edebiyat, sanat tarihi, müzik felsefe alanlarından çok katmanlı anlatılar yerleştirerek de hem yerel hem evrensel kültüre selam yolluyor.”

DERGİLERDEN SEÇMELER

Yazının Devamını Oku

Hüsamettin Koçan: Sergileri ve Baksı Müzesi

9 Ağustos 2022
Hüsamettin KOÇAN’ın çalışmalarının tümünü de gördüm, izledim, yazdım.

O, yaşamımızın her döneminin kültürel yönünü yaratır. Anadolu’dan bugüne gelen sanatımızı ve en önemlisi sanat/hayat bağlantısını eserlerine yansıtır.

Onun sergilerini, çalışmalarını izlediğinizde görsel bir kültür tarihini okumuş ve seyretmiş olursunuz.

Yapıtlarına bakarken o görselliğin ardındaki düşünce birikimini hissederim. Dünlerin sanatsal tutanakları yoksa, bugünü yaratma imkânımız olmaz.

Zeytinburnu Belediyesi Kazlıçeşme Sanat’ta açılan ‘Geleneğin Ve Geleceğin Şifreleri’ sergisi, bu açıdan biyografisinde belirleyici bir yer alıyor.

Bu serginin kitabının (‘Hüsamettin Koçan: Geleceğin Şifreleri’/ Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi Yayınları) çıkması beni sevindirdi çünkü sergiyi geziyorsunuz ama ona kütüphanenizde yer veremiyorsunuz.

Daha önce bu sergiyi yazmıştım.

Ayrıca açılışına gittiğim Baksı Müzesi’nin de önemini bir kez daha vurgulamak isterim.

Yazının Devamını Oku