Paylaş
Türk edebiyatında ‘Yedi Güzel Adam’ topluluğu içinde yer almıştır.
Onunla birçok edebiyat toplantısında birlikte oldum, kendi düşüncelerini, görüşlerini savunurken karşıt fikirlerin de söylenmesini, savunulmasını dinlerdi.
Özdenören üzerine yazıldı ama kitaplarının içeriğine pek değinilmedi. Oysa bir yazarın ardından yapılması gereken, onun kitaplarını yeniden okumaktır. Hece dergisinin yöneticiliğinde de başarısını kanıtladı.
Onun düşüncelerini, kitaplarından bazı alıntılarla tanıtacağım.
‘Müslümanca Yaşamak’ın ‘Öndeyiş’inden:
“Yazı marifetiyle bilmediğimiz, tanımadığımız kimselere seslendiğimizi düşününce yaptığımız iş tuhafıma gidiyor. Acaba bu bilmediğimiz, tanımıdığımız kimselerle bir diyalog kurabilmemiz mümkün müdür, diye soruyorum.
Diyalog kurmak, ortak bir dilin oluşması, bazı temel düşüncelerde ortak yargıları paylaşma anlamına geliyorsa, acaba soyut olarak bir yazının bu hususu başarabilme gücü nedir? Bu bakımdan yazının gücüne nereye kadar bel bağlanabilir?
Hayır, bu yazılar kimseyi, inanmadığı bir şeye inanmaya meyletmeyi sağlayacak değil.”
*
‘GÜL Yetiştiren Adam’ edebiyatla düşüncenin sarmal biçimde yazıldığı bir kitap.
Bazı kavramlar eşliğinde bir kimlik tartışmasını okuyoruz bunda. Batı karşısında bizim konumumuz nedir? Bu kitap, insanımızın hem kendisiyle hem Batı’yla hesaplaşmasının, durumunun destanı.
Biz nereden geldik, Batı kültürü ile karşılaştığımızda yaşamımız nasıl bir seyir takip etti?
Kitabın sunumu şöyle:
“Anadolu’nun bir taşra kentinden Yeni Dünya’nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız... Modernleşmiş olanlarla kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar. Her iki kesitte yaşayan insanların kendi kendileriyle olan çatışma. Batı kültürünün baskısı...”
Eser, bir başka kültürü özümsemeden onu uygulamaya kalkışın dramı.
Doğu-batı çakışmasının güncesi.
İlk sayfalarının okuru gerilimli hazırlayışı, romanın okunmasını sağlıyor.
‘Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler’ kitabının ‘Panorama/Bazı Genellemeler’ başlığından bir bölüm:
“Halen beş milyara yakın insanın yaşadığı yeryüzünde başka hiçbir ek faaliyete gerek duyulmaksızın mevcut nüfusun on mislini besleyebilecek seviyede bir üretim yapıldığı halde, milyonlarca insanın açlıkla pençeleştiği söylenirse ortada bir bozukluğun var olduğunu söylemek için ekonomi tahsil etmeye gerek yok.”
*
BAZI yapıtları da sinemaya aktarıldı.
Çok Sesli Bir Ölüm
Yöneten: Yücel Çakmaklı
Çözülme
Yöneten: Yücel Çakmaklı
Uğur Mantu’nun incelemesinden bir bölüm:
“Rasim Özdenören’in öykülerinde yabancılaşmanın bireysel ve toplumsal hayattaki yansımaları, hayattan seçtiği çarpıcı kesintilerle okuyucuya aktarılmıştır.”
...
HECE Dergisi’nin özel sayısında ne demişti:
“Ben bilincim toplanıyor. Bilincin kendine hazırladığı tuzağın çoğunca farkına varmaması ilginç bir olaydır. Bir hayvan da içinde debelendiği tuzağı bilemez. O anda kendisini bilemediği gibi. Bir yazarın bilinci ise kendinden haberlidir. Hem kendinden hem nesnesinden.
Sartre’a katılıyorum, yapıp etmelerinin farkındadır. Ama aynı noktada ondan ayrılıyorum da. Çünkü o, şu sorunun cevabını veremiyor: İnsanın yapıp etmelerinin nihai kaynağı neye nereye dayanıyor?”
*
NUR içinde yatsın, kitaplarında yaşayacak.
Paylaş