Doğan Hızlan

Neden yapamıyoruz

8 Eylül 2019
Edebiyatçıların, yuvarlak yıldönümlerini kutlarız, anma çalışmaları yaparız.

Ben genel anmalardan söz etmiyorum. Belli bir kitabın, belli bir yapıtın yıldönümünü yapıyor muyuz? Hayır.

Edebiyatçılar için de yapıt bazında yıldönümleri yapılmıyor. Bir kitabın yıldönümü yapıldığında, onun oluşumu, yazarın hayatındaki yeri de yazıya gelirdi. Hele müzik yapıtları, besteler için ben böyle bir anmaya rastlamadım. Yazarın bir kitabı söz konusu burada.

Diyelim Mahmut Makal’ın Bizim Köy kitabının yuvarlak yıldönümü. Ne kadar okundu, Türk edebiyatında gerçekçiliğinde yeri nedir? İlk çıktığından bugüne bir tarih değerlendirmesi yapılmalı.

Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu’nun iki kez dizisi yapıldı, tek romandan yola çıkarak yazarın hayatı, sanatı hakkında bunu eksen alarak bir kitap yapıldı mı?

Ben görmedim. Bizim gerek Batı, gerek Türk sanat müziği bestecilerin tek yapıtları ile ilgili bir çalışmaya da rastlamadım.

Türk Beşleri’nden birinin bir bestesinin yıldönümünde araştırmalar da yayımlanmadı.

Adnan Saygun’un operasının yıldönümünde, bir besteden başka bestelere giden bir çalışma yok. Anmalarda bile ayrıntıya inmiyoruz. Oysa bir beste çevresinde Cumhuriyet’in çoksesli müzik konusundaki programı tartışılabilir. Yalnız Batı müziği için bu öneride bulunmuyorum. Türk sanat müziği için de geçerli. Sadullah Ağa’nın, Tanburi Ali Efendi’nin ilk bestesi, aile çevresi, sosyal ortamı ve ülkenin yaşadığı şehrin özellikleri, etkisi.

Tek şiirden, şairi kuşatıcı yazılar çıktı ama onu özgün kılan, onu yaratan unsurlara değinilmedi.

Yazının Devamını Oku

Bir ressamın yazıları

7 Eylül 2019
İyi bir ressamın iyi bir yazar olduğu, sık rastlanan bir olgu değildir. Ama Abidin Dino bir istisna. ‘Toplu Yazılar’ı okursanız göreceksiniz.


Everest Yayınları 904 sayfa / 50 TL

Abidin Dino’nun resimlerini bilirsiniz, kitaplarını da okumuşsunuzdur. Kendisini tanısanız resmi, yazıları kadar konuşmasının da ne kadar dinlenir olduğunu fark ederdiniz. Yıllarca yurtdışında yaşamasına rağmen İstanbul Türkçesini nasıl kullandığına şaşardınız. Çünkü gerek o, gerek eşi Güzin Dino, hiçbir zaman Türkiye’yle ilişkilerini kesmemişlerdir. Edebiyatını, sanatını izlemişler, Türkiye’den gelen dostlarıyla görüşmüş, onları ağırlamışlardır.

Turgut Çeviker’in derleyip hazırladığı ‘Toplu Yazılar’ı okurken, onun sanatı, edebiyatı geniş bir skalada düşündüğünü gördüm. Duyargalarının bunca türe açık olması, kuşkusuz onu benim için sık sık okunur kılıyor.

İlk sayfada Nâzım’ın çizgileriyle Abidin Dino var. İlk yazı onu ustaca değerlendiren Ferit Edgü’nün ‘Sunu’su: “Abidin’in ölümünden sonra yayımlanan ‘Eller’, ‘Yüzler’, ‘Pera Palas’, ‘Kel’, ‘Sinan’ gibi kitaplarını okuyan, gençlik yıllarından beri dostu geçenlerde bana, ‘Böyle giderse yazar Abidin, ressam Abidin’in önüne geçecek’ dedi. Abidin’in yaşamını ve sanat serüvenini yakından bilen bu ortak dostumuza sordum: ‘Buna üzülmemiz mi gerekiyor?’ ‘Hayır’ dedi, ‘Tam tersine. Sanırım yaşasaydı kendisi yazarlığının keşfedilmesinden büyük mutluluk duyardı.’”

Bir Sait Faik portresi

Kitap üç başlıktan oluşuyor: Edebiyat, Sanat, Siyasi Yazılar. Bencil bir seçim yaptım; öne edebiyatı aldım, sonra da sanatı, kişiler üzerine tasvirleri... ‘Sait Faik Abasıyanık’ yazısı, çok güzel bir edebiyat denemesi. Elbet bir portre ihmal edilmemiş: “Sait Faik için hikâyeci demek onu hapsetmek demektir. Sait Faik romancıdır, piyes muharriridir, her şeydir. Sırasıyla usta bir hokkabaz gibi piyesi ve romanı en ummadığınız yerinden çıkaracaktır.”

‘Köy ve Sanat’ başlıklı yazıda; Eren Eyüboğlu’nun ‘Köylü Kadın’ portresi var:

Yazının Devamını Oku

Yemeğin ardındaki felsefe

6 Eylül 2019
HEMEN hemen her televizyon kanalında bir yemek programı var. Kimileri yarışma, kimileri tariflerin uygulaması biçiminde.

Onları seyretmekten değil de yemek üzerine yazılardan hoşlanırım. Bir başkası ekranda yemek yaparken niye seyredeyim, yiyemedikten sonra.

Yemeğin, sofra adabının, ülkelerin mutfak tarihini öğrenmek isterim.

Türk yazarları içinde de Refik Halit Karay’dan Selim İleri’ye kadar bu alanda damak zevkini edebi zevke dönüştüren yazarlarımız vardır.

Okuduğum dergilerden biri Yemek Kültür’dür*.

Dergide altını çizdiğim bazı yazılar üzerine çeşitlemeler yapacağım.

- Enis Batur, ‘Yemenin içmenin aşırısına selam olsun’ yazısında Dr. Şener Şahin’in ‘Klasik Arap Edebiyatında Sofra Mizahı, Tipler Temalar -  Oburlar, Tufeyliler, Cimriler, Bedeviler, Sarhoşlar’ kitabını tanıtıyor.

Mutlaka bu kitabı edinip okuyacağım, iştah açıcı bölümler var.

Peki

Yazının Devamını Oku

Türkiye- Almanya arasındaki gelgitler

5 Eylül 2019
ALMANYA’da yaşayan, orada yıllarca gazetecilik ve yazarlık yapan arkadaşımız Halit Çelikbudak’ın ‘Pazar Yazıları’* kitabını okumaya başladım, bitirinceye kadar elimden bırakamadım. Çünkü dünyada en çok gittiğim ülke Almanya’dır, hiç kuşkusuz bunun nedeni de Frankfurt Kitap Fuarı’dır. Fuarlarla ilgili birçok anım var, orada buluştuğum birçok dost bugün bizimle beraber değil, ebedi uykusundalar.

Çelikbudak’ın kitabının benim ilgimi çeken bölümleri Osmanlılardan başlayan Türkiye-Almanya ilişkileri.

Bilimsel, edebi birçok konuda güzel dostluklarımız oldu. Çelikbudak ilişkilerimizin kültürel, siyasal yanına da değiniyor.

Yazılardan Almanya’nın ünlü yazarları, bilim adamları, siyasetçileri hakkında da bilgi ediniyoruz. Ünlü Almanların Türkiye ile olan münasebetlerini anlatmaya ağırlık veriyor.

Satırlarında yer yer benim adım da geçiyor. Bu kadar çok bir kente giderseniz dostların anılarında da yer alırsınız.

Almanya’yı tanımam bir dönem Hürriyet Almanya gazetesinin başında bulunan Ertuğ Karakullukçu sayesinde olmuştur.

Fuar ziyaretlerimden bazı notları yayımladım. Gene devam edeceğim.

Hitler rejiminden sonra birçok Alman profesörü buraya geldi, bazıları Türkiye’de hayata veda etti.

Çoğu İstanbul Üniversitesi’nde tıptan hukuka, ekonomiye kadar birçok kürsüyü kurdular, yönettiler.

Yazının Devamını Oku

Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Nursel Duruel’in

3 Eylül 2019
13 yıldır verilen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’ne Nursel Duruel layık görüldü.

Celal Soycan’ın kurul üyelerine gönderdiği e-postada yazdıklarından bir bölümü aktarıyorum:

Ödülün gerekçeli kararı ektedir. Törende iki ana konuşmacı olacak.

Bu arada Sevgili Ogün Kaymak’ın hepimizi sarsan kaybını, ödül çalışmaları boyunca ve hep yeniden yaşıyoruz, yaşayacağız. Bu vesileyle hepinize başsağlığı dilerim.

Sevgili Turhan Günay’ın şimdilik görece daha rahat olmasını fırsat bildim ve ödül değerlendirme kurulunda bize yardımcı olmasını diledim, sağ olsun.

Kendisi zaten aralıksız 12 yıldır hep yanımızda destek oldu.

Turhan Günay kardeşimize, bize ayırdığı, ayıracağı tüm zamanlar için teşekkür ederim.

Ben de onun kurula alınmasından çok mutlu oldum, Celal Soycan da çok yerinde bir karar vermiş.

*

Yazının Devamını Oku

Erdal Erzincan hem çalıyor, hem söylüyor, hem öğretiyor

1 Eylül 2019
Erdal Erzincan’ın ne zaman bir CD’si çıksa hemen dinlerim, müzik zevkinin ötesinde çok şey öğrenirim. Özellikle de Kıymet Erzincan Kına’nın albümdeki yazılarını severek okurum.

Yeni albümünün adı da Döngü*.

İki CD’den oluşuyor. Birinci CD’de 16, ikinci CD’de 19 parça var.

Erdal Erzincan ne yapıyor, hep kendi için mi çalışıyor. Bir sanatçı bencilliği yok onda, birçok öğrencisi var, onlara müziği öğretiyor. Sanatçı kendi öğrencilerinden “Bağlama Orkestrası” kurdu, Pan Yayınları arasında da “Bağlama Metodu” yayımlandı. Erzincan, gezici bağlama atölyesi ile öğrenci yetiştiriyor. Erzurum, Erzincan, Tunceli’de sınavla 25 öğrenci seçti, üç asistan tayin edip onlara bağlama öğretiyor. Sanatçı onların öğrenimi için videolar, CD’ler gönderiyor, on beş günde ya da ayda bir o üç ilin bir köyüne gidip çalışmaları izliyor, her gidişte de başka bir köye uğruyor. Atölyede öğrenmek ücretsiz, her masrafı Erdal Erzincan sağlıyor.

Bir yıldır yapılan bu öğretim dört yıl sürecek, sonra yeni adaylar gelecek.

Almanya’da yaşayan bir dostum bir Alman siyasetçi ile Türkler üzerine konuşurken, bu bağlama öğrenme söz konusu olmuş, Alman siyasetçi müzikle uğraşanlarda suç oranı yok denecek kadar düşük demiş.

Türkiye dışında yapılacak çalışmaların da ne kadar etkili olduğu anlaşılıyor.

Albümün başındaki

Yazının Devamını Oku

Yalnız kalmadım çünkü bu savaşta beni hiç yalnız bırakmadı

31 Ağustos 2019
Gülper Refiğ, eşi Halit Refiğ’i anlattığı kitabında bir beraberliğin anatomisini bize sevgiyle, duyarlıkla bezeli bir üslupla aktarıyor. İyi bir rejisörün dünyasını, filmlerini ve Türk sinemasının tarihini okuyacaksınız.

Piyanist Gülper Refiğ, Türk sinemasının ustalarından eşi Halit Refiğ’i yazdı.
Kitabın kapağındaki cümle çok şey ifade ediyordu: “Ben ‘Aşk’ı Doğu’da tanıdım. Batı’da ‘Ölüm’ü gördüm.”
Halit Refiğ’i yakından tanıdım, bütün filmlerini seyrettim. Düşünen, çektiğinin arkasında bir dünya görüşü olan yönetmenlerdendi.
Türk sinemasının, Türk kültürünün içindeki yerini belirleyenlerden biriydi.
İnandıklarından taviz vermedi.
Gülper Refiğ, kitabı yazarken tuttuğu notlardan yararlandı, hatıra defteri ona eşlik etti. Refiğ ailesiyle müzik zevkimizde ortak bir usta sevgisi vardı, o da A. Adnan Saygun’du.
Gülper Refiğ, Almanya’da tanınmış bir piyanistti. Türkiye’ye gelişini ve dostları aracılığıyla Halit Refiğ’le nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor:

Yazının Devamını Oku

Adalet Ağaoğlu’nun ‘Evcilik Oyunu’

29 Ağustos 2019
Kadına şiddet son dönemde tekrar gündeme gelen bir konu.

Böyle zamanlarda bu konuyu işleyen önemli oyunları, romanları anımsatmak gerekir.

Edebiyatımızda bu konuya eğilen pek çok eser vardır.

İyi yazar Adalet Ağaoğlu’nun kadın temaları üzerine önemli oyunlarını, romanlarını hatırladım.

Ölmeye Yatmak, Türk edebiyatında kadın kavramı üzerine çeşitlemeler konusunda öncü bir rol üstlenmiştir.

Yazarın Evcilik Oyunu, Muhsin Ertuğrul döneminde oynanan, her zaman önemini, etkisini koruyan bir oyundur.

Evcilik Oyunu*, yazarın toplu oyunlar kitabının birinci oyunudur.

Oyunun başında aşağıdaki not yer almaktadır:

“Oyun, İzmir Devlet Tiyatrosu’nda, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda ve çeşitli okul tiyatrolarında, Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü tarafından da sahneye konulmuştur.

Yazının Devamını Oku