Ödül töreninde üniversite rektörü Prof. Dr. Âlim Yıldız, Karakoç hakkında bir konuşma yapmış:
“Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı içinde özgün, öncü, usta bir şair, yazar, sanatçı olduğu kadar aynı zamanda bir düşünce, tavır ve eylem adamıdır.
Şiirleri başta olmak üzere birçok alandaki çalışmaları derinlikli incelemeye değer eserlerdir.”
Karakoç’a doktora unvanı belgesi teslimi İstanbul’da gerçekleştirildi.
Karakoç, törende ne dedi:
“Sivas’taki üniversite hoca ve öğrencilerine selamlarımı gönderiyorum. Hepsinin İslam milletinin ve İslam medeniyetinin yeniden dirilişinde, Sivas’ın eski medeniyet ocakları gibi görev alacaklarını ve başarıya ulaşacağımızdan eminim. Üniversitenizin kuruluş yıldönümünü şimdiden kutluyorum. Bütün çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Hep birlikte inşallah milletimizin ve medeniyetimizin yeniden dirilişinde elimizden geleni yapacağız ve tarih şahit olacak.”
Üniversitelerin, akademisyenler dışındakilere de ödül vermelerini çok olumlu bir hareket olarak değerlendiririm.
Karakoç
Sekiz gün boyunca kitabın başkenti Adana olacak.
Adana, tanınmış büyük edebiyatçıların yeridir.
Orhan Kemal, Yaşar Kemal Adana’yı doğasıyla, insanıyla bize tanıtmıştır.
Adana deyince mutlaka Arif Dino, Güzin Dino ile Abidin Dino’yu anmak gerekir. Çünkü bu adların Yaşar Kemal’in hayatında da önemli yerleri vardır. Çiçek Arif (Keskiner) de Adana’yı temsil eder.
Fuara gidenler, yazarların Adana’yı anlatan kitaplarını alıp okumalıdır, bir kenti tanımak bence ancak böyle mümkündür.
Adanalılar kar yağışını bekliyorlarsa benim oraya gitmem gerekir. Ne yazık ki bu yıl gidemeyeceğim, o yüzden de kar duasına çıkamayacağım.
Yıllar önce Adana Kitap Fuarı’na gittim, İstanbul’a uçaklar inemediği için dönemedim, oradan İzmir’e geçecektim, bu kez de İzmir’e kar yağdı, gene oraya da gidemedim.
O zaman Hürriyet’in genel yayın yönetmeni
Şair Nâzım Hikmet de “Ömür öyle de geçer böyle de” diyor.
Çetele tutamadığımız tek kavram.
Yusuf Nalkesen’in şarkısı unutulur mu?
“Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım”.
Bir bitişin hüznü ile bir başlangıcın seyrini aynı zamanda yaşamak. Akreple yelkovan 12’de buluştuğunda her şeyi unutup yeni bir hayata başlamak...
Öyle mi? Aldatmacayı rakamlarla saptamak. Ben daima gecelerin anlık sevincini düşünürüm. Gecenin gizemi ile günün aydınlığının hakkını ayrı ayrı vermeye alışmışım. Belki bunca yıldır yazmanın her zaman uyarıcılığını, hatırlatıcılığını es geçmemek.
Belli günlerin sıradanlığı ile de başım pek hoş değil. Tek bir gecenin telaşını ömrüm boyunca anlayamadım.
Yeni yılın ilk gününde muhasebe yapar mısınız? Özeleştiri denilen bir işlemin varlığından haberdar mısınız?
Müzik belleği beğenilerin en kalıcı olanıdır. Attilâ İlhan’ın dediği gibi yurtdışında iken bir türkü size memleketinizi getirir, hasretini hatırlatır.
Yalnız dinleyicilerin değil, bestecilerin, icracıların da belleklerinde seçtiği parçaların öyküsü vardır.
Oya Ergün’ün “Oyalı Türküler”(1) CD’sini dinlerken böyle bir giriş yapma gereği duydum.
Sanatçı çalacağı, söyleyeceği parçaları nasıl seçer? Hepimiz merak ederiz, çünkü mutlaka onun kulağında, yüreğinde bıraktığı bir iz vardır.
Oya Ergün’ün söylediği türküler üzerine yazdıkları, duyarlı bir sanatçının repertuvarı konusunda verdiği bilgilerdir.
Bazı türküler var ki benim belleğimde her zaman tınlar.
Kültür Bakanlığı’ndaki kurulların birinde birlikte çalıştığım Ankara’da tanıdığım Prof. Dr.
Kapalıçarşı’yı gezin
İstanbul’da yaşayıp da Kapalıçarşı’dan geçmeyen var mıdır? Varsa hemen gidip görsün. Ali Şükrü Çoruk’un ‘Geçmişten Geleceğe Kapalıçarşı’ kitabında burayı tanıtan uzmanların, akademisyenlerin yazıları var. Kapalıçarşı edebiyatımızın da konusu olmuştur. Orhan Veli, Ece Ayhan, Sezai Karakoç onun üzerine şiirler yazdı. Güzel fotoğraflar da kitaba ilgiyi arttıran unsurların başında geliyor.
Acele etmeden okuyun
Mathias Énard’ın daha önce Goncourt Ödülü’nü kazanmış romanı ‘Pusula’, Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nü de aldı. Dilimize Ebru Erbaş çevirdi. Öyle bir roman ki edebiyat tarihine, müzik tarihine göndermelerle okuru hem düşündürüyor hem de büyülüyor. Okurken sevdiğiniz bir yazarın adı geçiyor; başka bir satırda bir müzisyeni dinleme arzusu uyanıyor.Sindire sindire okuyacağınız bir roman.
Savaşın korkunçluğunu
“Arabamın atları
Boyalı kanatları”.
At, edebiyattan sanat tarihine kadar birçok yerde varlığını gösterir, esin kaynağıdır.
At denince elbette Necip Fazıl Kısakürek’in At’a Senfoni kitabını anımsarım. Ne demişti:
“Dokuz yaşında ata bindim yalan olmasın, bir daha inmedim”.
Nâzım Hikmet’in Salkımsöğüt şiirindeki “Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!” dizesini nasıl unutabilirim.
Avni Arbaş’ın atları sanat tarihinde atın işlenişinin en güzel örneklerindendir. Yaşar Yılmaz’ın kitabını bir kez daha söylemeli:
Avni Arbaş - Başkaldıran Atların İsyanı.
Ödülün genel sekreterliğini Nilay Kartal yürütmektedir.
Ödül jürisi kimlerden oluşuyor:
- Başkan
Doğan Hızlan
- Üyeler:
- Sevin Okyay - İngilizce
- Ayşe Sarısayın - Almanca
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim görevlisi ve Arp Sanat Dalı Başkanı, arp sanatçısı ve pedagog Ceren Necipoğlu, Brezilya’nın başkenti Rio de Janeiro’da verdiği konserden dönerken, 1 Haziran 2009’da Air France Havayolları’na ait uçağın Atlas Okyanusu’na düşmesi sonucu yaşamını yitirmişti. Ceren Necipoğlu İstanbul Uluslararası Arp Festivali, ömrünü arp sanatına adayan Necipoğlu’nun “paylaşarak öğrenme” misyonunu yaygınlaştırmayı ve Türkiye’de arp sanatının gelişimine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Festival, sanatçının ablası A. İmre Tüylü’nün önderliğinde düzenleniyor.
Sanat yönetmenliğini, dünyaca ünlü arp sanatçısı Florence Sitruk’un üstlendiği festivalin programında, tüm dünyadan sanatçıların katılabileceği Solo Arp ve Oda Müziği Yarışmaları, konserler ve ustalık sınıfları yer alıyor.
Başkanlığını, uluslararası arp sanatçısı Marielle Nordman’ın üstlendiği Solo Arp Yarışmaları jürisi, eğitmen ve solo arp sanatçısı Irena Czubek-Davidson, piyanist ve pedagog Paola del Negro Plano, arp sanatçısı, besteci ve eğitmen Eleanor Turner ile arp sanatçısı ve öğretim elemanı Gözde Ece Yavaş’tan oluşuyor.
ARPIN TELLERİNDE TUTKULU BİR YAŞAM
MÜZİK çalışmalarına İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda başlayan Ceren Necipoğlu, konservatuvarın Arp Sanat Dalı İleri Devresi’nden ve bu kurumdaki eğitimiyle eşzamanlı olarak İstanbul Alman Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık bölümlerinden mezun oldu.
Başarılı solistlik yaşamının yanı sıra, çok önemli burslar aldı, 2002-2023 akademik yılında aldığı davet üzerine Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Arp Sanat Dalı eğitimini başlattı, Eskişehir’in ilk arp öğrencilerini yetiştirdi, öğrencileri yurtiçinde ve yurtdışında birçok ödül kazandı.
Öğrenimi süresince çeşitli orkestralarla konserler verdi.
Türk bestecilerinin bestelerini yurtiçinde ve yurtdışında seslendirdi.