Nobel sadece edebi bir ödül değildir, mutlaka içinde siyaset, edebiyat dışı düşünceler de vardır.
Yıllardır bu ödülü bir yayıncı ve bir yazar olarak izlediğimden, siyasetle edebiyatın birbiri içinde eridiği ödüllerin verildiğine de tanık oldum.
Nobel kime verilirse verilsin, okurlar ya da okuyan kamuoyu hep ikiye ayrılmıştır.
Orhan Pamuk Nobel’i kazandığı gün Adalet Ağaoğlu bana telefon etmiş, yapacağım televizyon programına katılacağını söylemişti.
Gerçekten de CNN Türk’te ikimiz karşılıklı Nobel’i ve Orhan Pamuk’u konuşmuştuk.
Handke’ye ödül verilmesinden sonra sevgili Adalet Ağaoğlu’ndan yine bir mesaj aldım. Bu konuda görüşlerini şöyle dile getiriyor:
“Bazen gazeteleri arayamıyorum, o yüzden de fikirlerimi okurlarıma ulaştıramıyorum. Nobel ödülünün Handke’ye verilmesine müthiş bir tepki duydum. Özellikle müthişin altını çiziyorum. Onun neler yaptığını çok iyi biliyorum. Aynı zamanda benim elimde değerli yazarımız Sinan Akyüz’ün yazdığı ‘Meyra’ var, onu okudum. Kitapta Boşnaklara neler yapıldığı ayrıntılarıyla geçiyor. Bugünlerde ‘Meyra’yı muhakkak herkes okumalı. O zaman meselenin ne olduğunu anlarlar. Ben de Boşnak olduğum için daha dikkatle okudum. Bunu okurlarsa her şey yerine oturacak.”
Televizyonlarda gördüğüm kadarıyla, Nobel ödülü açıklandıktan sonra herkes bu konuda fikir sahibi. Nobel’i ilk duyanlar bile...
95 yaşındaki ünlü müzikçi bu çalışmalarını anlattı.
Bodrum’da kışın 250 bin kişi yaşıyormuş. Burada yaşayanların bazı eğitimlere gereksinim duyduğu ortada. Artık Bodrum bir konservatuvarı hak etti.
Proje şöyle:
İlk olarak üç bölümün faaliyete geçmesi düşünülüyor:
Türk müziği
Batı müziği
Tiyatro
Biri Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nın düzenlediği Ulusal Beste Yarışması’nı kazananların besteleri, diğeri de MİAM’da eğitim görenlerin çalışmaları.
Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği yarışmayı kazananlar, jüride yer alanlar, besteleri icra edenler konusunda 1 Mart 2019’da çıkan yazımda bilgi vermiştim.
Şimdi o bestelerin CD’si yayımlandı.
Müziksever okurlarıma bir hatırlatmada bulunayım:
Yarışmanın adı:
“Piyanolu Dörtlüler”
Kazananlar:
- Birinci:
Müzikolog ve icracı Şehvar Beşiroğlu’ya Armağan” kitabının editörlüğünü iki kişi yapmış: Namık Sinan Turan ve Şeyma Ersoy Çak.
Hazırlayanlarla TRT2’deki ‘Karalama Defteri’ programımda konuştum.
Şehvar Beşiroğlu adını ilk kez bir CD çalışmasıyla duydum.
Onun ‘Dilhayat Kalfa’ çalışması, 18. yüzyılda yaşamış bestekârın eserlerinin icrasından oluşan bir CD idi. ‘Lâle Kadınlar Topluluğu’nun doldurduğu CD’de Beşiroğlu kanun çalmıştı. Ayrıca arp, çeng de çalardı.
CD şöyle ithaf edilmişti: “Şefika Şehvar Beşiroğlu’nun Değerli Anısına”
Çünkü Beşiroğlu, CD’nin çıkışını göremeden aramızdan ayrılmıştı.
¡ ¡ ¡
Kitap içeriği şöyle:
15 Aralık’ta kapanacak olan fuar destekçileri:
Türkiye Yayıncılar Birliği
Eskişehir Ticaret Odası
Eskişehir Valiliği
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
Bu yıl fuara 155 yayınevi katılacak, 50 kültür etkinliği yapılacak.
İmza günleri, söyleşiler için Eskişehir’e gelecek yazarlar:
Zeynep Oral,
Gazete haberlerinden okumuşsunuzdur, ödülü ‘Bir Kırık Segâh’ kitabıyla Kâmil Erdem kazandı.
Törenin ilgi çekici yanlarından biri, daha önce bu ödülü kazananların yaptıkları konuşmalardı.
Üç kazanan yazar kürsüye çıktı: Nazlı Eray, Ayşe Kulin ve Mario Levi.
Ödül haberini aldıkları gün yaşadıklarını anlattılar bize.
Anlatılanlardan önemli bir anlam çıkarmamız gerekirse o da büyük ustanın adına düzenlenen ödülün saygınlığıydı. Bu herhangi bir ödül değildi, adına adanan da ödül jürisi de bu sevinci yaratıyordu.
Kürsüye ilk çıkan Ayşe Kulin’di.
Kulin, yazı hayatına başladığında yazdıklarının yayınlanamamasından söz etti. Umudunu kestiği bir dönemde, karamsarlık içinde yaşarken, birden aldığı bir haberle yaşama sevinci kazanmıştı.
Önce ödülü kazandığına dair gelen telefona pek inanamamış, art arda gelen kutlamalar gerçek olduğunu ispatlamış.
Kulak eğitimi dediğimiz husus bireysel çalışmalardan çok korolarda gelişir.
İTÜ TMDK’nın Prof. Dr. Selahattin İçli Korosu’nun CD’sini(1) dinlerken hep bunları düşündüm. Birinci sayfada “Prof. Dr. Selahattin İçli’nin anısına...” yazıyor.
İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın giriş yazısından:
“İTÜ TMDK Prof. Dr. Selahattin İçli Çocuk Korosu, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı (TMDK) Müzik Ortaokulu’nun 2016-2017 eğitim öğretim yılında eğitime başlamasıyla birlikte Kompozisyon Bölümü öğretim görevlisi Neşe Yeşim Altınel Çoban tarafından kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır. Haftada 1 gün 2 saat olmak üzere 6-7-8 ve 9. sınıfların koro dersi çerçevesinde şef Neşe Yeşim Altınel Çoban, korrepetitör ve şef yardımcısı Dr. öğretim üyesi Şirin Karadeniz Güney tarafından çalışmalarını sürdürmektedir. Koro ve orkestra elemanları İTÜ TMDK Müzik Ortaokulu’nun öğrencilerinden oluşmaktadır. Repertuvarı Türk müziği makamlarından bestelenmiş çocuk şarkıları ile sevilen türkü ve şarkı formlarındaki Türk müziği eserlerinden meydana gelmektedir.”
Koro hakkında yetkililerin düşüncelerini özetledik: “İTÜ TMDK Prof. Dr. Selahattin İçli Çocuk Korosu, yetiştirdikleri öğrenciler gibi küçük yaşta konservatuvarımıza girmiş öğretim görevlisi Yeşim Altınel Çoban ve Dr. öğretim üyesi Şirin Karadeniz’in düşüncesi, özverisi ve gayreti ile oluşmuştur.”
Prof. Serpil Murtezaoğlu
“İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı (TMDK) Müzik Ortaokulu / Müzik ve Sahne Sanatları Lisesi “Selahattin İçli Çocuk Korosu” kültürümüzün yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması adına önemli bir görevi yerine getirmektedir. Geçmişten aldığımız kıymetli müzik mirasımızı öğrencilerimiz aracılığıyla çocuklarımıza emanet ederek emekle yoğrulmuş bu kıymetli çalışmayı dinlemek bizler için umut ve aynı zamanda gurur vesilesi olmuştur.” Ali Kazım Akdağ
“Çocukluk çağında eğitime başlanması Türk müziğinin ve meşk sisteminin önemli bir özelliğidir. Nitekim tarihteki önemli musikişinasların hayatları incelendiğinde, müzik eğitimine çok küçük yaşlarda başladıkları görülür.”
Yazarın ‘Sunuş’undan birkaç satır: “Bu kitabın öncelikle hedeflerinden biri günden güne gücünü yitiren, gözden düşen edebiyatın hayatımızdaki karşılığını yeniden sorgulamak, gündeme getirmek, önemini, vazgeçilmezliğini ortaya koymaktır.
Çalışmada, günümüzde gazeteler, televizyonlar ve sosyal medya araçlarıyla çarpıtılan gerçeklerin ancak edebiyatın diliyle hakikate ulaşacağı, insanlığın büyük birikiminin büyük edebî eserlerle geleceğe aktarılacağı örneklenirken, edebiyatsız bir dünyanın nasıl barbar, hoşgörüsüz ve ötekini anlamaktan uzak, kaba bir dünya olacağı hatırlatılmaya çalışılıyor. Edebiyat, insanlar arasında ortak bir duygu, ortak bir dil geliştirirken, gelir geçer olayları aşıp insanlara değişmez hakikatleri aktarır.
Bu çalışmanın temel vurgularından biri de genç edebiyatçıya tecrübeler aktarmasıdır.
Tosun, yazarların nasıl yazdığı konusunda bilgi vererek yazmaya niyeti olanların önünü açıyor, cesaretlendiriyor. Önce edebiyatın niteliğini belirterek yazmaya heveslendiriyor. Ünlü yazarların nasıl yazdığını, yöntemini ortaya koyuyor.
Benim de çok sevdiğim yalınlığın ustası Çehov’un nasıl yazıyorsunuz sorusuna verdiği yanıtı aktarıyor.
Çehov soruyu soran eleştirmene, önündeki kül tablasını gösteriyor, “İşte yarın bunu yazacağım” diyor. ‘Edebiyat ve Propaganda’ bölümünü okuyun, edebiyat tarihi boyunca bu yazarların öne çıkardığı edebiyatın bir işlevi olarak sunulur. İsmet Özel’den bir alıntı: “Benim görüşüme göre şiirle siyaset arasındaki bağ, çok yukarı seviyede bir bağdır. Bu kolaylıkla, günlük politik sahada kullanılabilecek bir bağ değildir.”