Doğan Hızlan

“Hamsun’u çevirmek şiir yazmak gibi”

1 Şubat 2020
Knut Hamsun’un ‘Rosa’ kitabı ‘Benoni’yle başlayan hikâyenin devamı, bir diptiğin ikinci kısmı... Nordland’ın kendine has doğası, Hamsun’un diğer eserlerinde olduğu gibi yine başlı başına bir kahraman olarak yer alıyor romanda. Behçet Necatigil’in çevirisinden Knut Hamsun’u okumak da okur için ayrıcalık. Necatigil, yazar için bakın ne diyor: “Hamsun’u çevirmek benim için şiir yazmak gibi bir şey.”


ROSA (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
Knut Hamsun
Çevirmen: Behçet Necatigil
Timaş Yayınları

Behçet Necatigil’in çevirisinden Knut Hamsun’u okumak bir okur için ayrıcalık. Hem iyi bir yazar hem iyi bir şair ve çevirmen. Bu kitabı okurken Necatigil ile Kâmuran Şipal’in çeviri konusunda mektuplaşmalarını anımsadım.

Kitap şöyle başlıyor: “18** kışında Rönneberg’in balıkçı motorlarından biriyle Aalesund’dan Lofot Adaları’na gittim. Yolculuk ucu ucuna dört hafta sürdü; Skroven’de motordan ayrıldım, yoluma devam için bir fırsat kollamaya başladım. Paskalya’ya doğru, bir alamana kayığı Saltenland’a geçiyordu; bu yol beni tam hedefime ulaştırmazdı, ama yine de ona bindim.”

Yazının Devamını Oku

Yeni bir dergi: Muhit

30 Ocak 2020
Dergi dünyasına aylık bir dergi katıldı:

Muhit.

İbrahim Tenekeci’nin genel yayın yönetmeni olduğu derginin Başlarken yazısından bir bölümü okuyalım:

“Merhaba,

Yeni bir yürüyüşe başlamış bulunuyoruz. Allah mahcup etmesin.

Muhit, adından da anlaşılacağı gibi, toparlayıcı bir yayın çizgisi takip edecektir.

İyi ve güzeli kılavuz edinen hüner, emekle buluşan yetenek, gösterişten uzak maharet, hürmetle birlikte ilerleyen meziyet, sahibine yakışan kabiliyet ve bütün bunları tamamlayan şahsiyet, derdimiz budur.

Varlıkta şımarmayan,

Yazının Devamını Oku

Eksik bir Tünel Meydanı

28 Ocak 2020
Tünel Meydanı’nda 1954 yılında açıldı Lale Mağazası. İçinde daktilo da vardı, plak da, dolmakalem de. 1980’lerde ikinci kuşak sahibi Hakan Atala tarafından harika bir plak dükkânına dönüştürüldü. Ancak şimdi yok. Tünel Meydanı Lale Plak’sız eksik.

TÜNEL Meydanı’na eskiden sık sık uğrardım. Özellikle de Hakan Atala’nın Lale Plak dükkânını ihmal etmezdim.

Çünkü orası benim ses dünyamı zenginleştiren yerdi. Atala sıradan bir satıcı değildi ki, müziğin her türü için danışmanlık yapardı, yeniliklerden bizi haberdar ederdi.

Sait Faik Abasıyanık’ın da öyküsünden sonra, İstanbul’da yaşayan herkes oraya uğramıştır.

Orası özel sebeple kapanınca İstanbul’un bir yanı benim için eksik kaldı.

50. yılındaki yazımı yeniden okudum. Böyle yerler artık kişilerin değil, bir şehrindir, ben belediyenin bu plak evinin yaşaması için çaba göstermesini bekliyorum, umuyorum.

Çünkü uzunçalar (LP) yükselişte, dijital onları yok edemedi. İyi müzik dinlemek isteyenler onu tercih ediyorlar.

Sürekli müşteriler -ki Hakan Atala hiçbir zaman onlara bu gözle bakmadı, o sıfatı kullanmadı- ziyaret ederler, ille de bir şey almazlar, Hakan Atala ile sohbet edip giderler.

İçeri girmek kolaydı ama dışarı çıkamazdınız. Çünkü her bir raf sizi bir parçaya çeker, çekmeceler müzik dünyasının bütün gizini size sunardı.

Yazının Devamını Oku

Dünya Ödülleri verildi

25 Ocak 2020
Dünya Kitap tarafından verilen “Yılın En İyileri” ödülleri salı akşamı düzenlenen törenle kazananlara sunuldu.

29 yaşına basan ödüller çeşitli dalları kapsıyor.

Değişik alanların jürileri sonuçları belirledi.

Ödüller kaç dalda veriliyor.

Ödülleri verenler:

Doğan Hızlan, Başar Başarır, Faruk Şüyün, Metin Celâl Zeynioğlu’ndan oluşan jürinin ödüllendirdiği kazanan gelemediği için adına İletişim Yayınları’ndan Emre Bayın, Başar Başarır’ın elinden aldı.

Eivazi’ye ödülünü Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Adnan Özyalçıner verdi.

Yılan yayınevi ödülünü Alfa’dan yayın yönetmeni Mustafa Küpüşoğlu jüri üyesi Metin Celâl Zeynioğlu’nun elinden aldı.

Yılın Polisiye Ödülü’nü kazananlardan Ercan Akbay’a Seval Şahin, Adnan Özer ise Cenk Çalışır’a ödüllerini verdiler.

Yazının Devamını Oku

Arifiye’yi farklı kılan neydi?

25 Ocak 2020
Köy Enstitülerinin yalnız eğitim tarihimizde değil, edebiyat tarihimizde de önemli bir ağırlığı vardır. Köy edebiyatı, gerçekçi edebiyatın birinci elden tanıklığını içerir. Hiç kuşkusuz bunların içinde önemli olanlardan biri Arifiye Köy Enstitüsü’dür.

Köyenstitüleri hakkında yeni yapılan çalışmalardan biri: ‘Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü’ - Karabey Aydoğan.
Kitap Cengiz Bektaş’ın Sunuş’u ile başlıyor: “Karabey Aydoğan bana göre Köy Enstitülüdür. Enstitülerin kapanmasından hemen sonraki dönemde yetişse de bu böyledir. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’ne de baştan beri her türlü desteği veriyor. Onu belge toplayıcılığıyla da tanıyorum. Karabey, Ruhi (Su) ağabeyi en iyi biçimde yorumlar.”


(Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)

Duvarlardan ibaret bir yapı değildir

Yazının Devamını Oku

Yazar evleri için harekete geçme vakti

23 Ocak 2020
Yazar evleri konusunda açtığımız kampanya sürüyor. Bize gelen başvuruları, ailelerin verdiği bilgileri değerlendiriyoruz, bazılarını gerekli mercilere, yerel yönetimlere iletiyoruz.

Şimdiye kadar yayınladığımız ya da bizde dosyaya koyduğumuz cevaplarda, bilgilerde, gerçekten kamuoyunda böyle bir istek, arzu olduğu kanısına vardık. Bazı belediyeler girişimde bulundu. Ancak bazı mekânlar için acil önlemler gerekiyor. Bunların başında Yusuf Atılgan’ın Hacırahmanlı köyündeki evinin satışa çıkarıldığı gerçeği ortaya çıktı. Yerel yönetimin devreye girmesini hatırlatıyoruz.

Evin onarımı gerçekleşirse Yusuf Atılgan’ın oğlu Mehmet Atılgan, yazara ait önemli belgelerin, malzemelerin bu eve konulabileceğini belirtti.

Oradaki ev birkaç işlevi bir arada taşıyabilir. Hacırahmanlı’da yaşayanlar, oraya gidip kitap okuyabilirler, bir açıdan buluşma yeri olarak da yararlanabilirler.

Bu kampanyalara kimi yayınevleri de katkı önerisinde bulundular. Sanırım yerel yönetimler, hatta Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da dahil olduğu bir koordinasyon merkezi kurabilir.

Tespit ettiğimiz, öneriye açtığımız yazarların yaşadığı iller, ilçeler, beldeler:

İstanbul’daki evlerin fotoğraflarını arkadaşımız Murat Şaka çekti.

Tevfik Fikret - Âşiyan - Bebek

Yazının Devamını Oku

İstanbul Müzik Festivali’nden eser siparişleri

21 Ocak 2020
İSTANBUL Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından E.C.A. sponsorluğunda düzenlenen 48. İstanbul Müzik Festivali, bu yıl 2-25 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

2011 yılından bu yana çağdaş müzik üretimine katkıda bulunmak amacıyla yurtiçinden ve yurtdışından bestecilere eser siparişleri veren İstanbul Müzik Festivali, bu yıl da sipariş ettiği üç yeni eserden ikisinin dünya prömiyerine, birinin ise Türkiye prömiyerine ev sahipliği yapacak.

Beste siparişlerinin önemini müzik tarihini bilenler destekler.

Birçok konser ve opera binası için yeni besteler sipariş edilmiştir.

Ayrıca festivaller müzik dünyasının güncel tarihini de yansıtırlar. Ben de beste sipariş eden bütün kurumlara yazılarımda yer veriyorum.

Çünkü gerek ustalar gerek yeni bestecelerin tanınması, başka orkestralarca çalınması, dünya repertuvarlarına alınması için de bu tür desteklemelere gereksinim vardır.

Gelelim bu yılın bestelerine...

◾ Beethoven’ın 250. doğum yılı kutlamalarının merkezi konumundaki BTHVN2020 kapsamında gerçekleştirilen Beethoven Pastoral Projesi, doğanın tehdit altında olduğu ve insanlığın çevreyi ve kaynakları hızla tahrip ettiği günümüzde, dünyanın dört bir yanından sanatçıları insanlık ile doğanın uyumlu birlikteliğine dair kendi vizyonlarını geliştirmeye çağırıyor. 48. İstanbul Müzik Festivali’nin Turgay Erdener’e verdiği eser siparişi, Beethoven’ın Pastoral Senfoni’si ile Beethoven döneminde yaşamış Osmanlı bestecilerinin eserlerinden seçtiği temaları harmanlayarak hem ülkemizden hem de klasik Batı müziğinden çalgıları bir araya getirdiği yepyeni bir eser yaratıyor. Dünya prömiyeri 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde yapılacak Pastoral Dokuzlu ‘alla turca’ adlı eser, usta sanatçılar Derya Türkan, Yurdal Tokcan, Serkan Mesut Halili ve Aykut Köselerli, Kağan Yıldız ve Semplice Quartet’i bir araya getiriyor.

◾ Çağdaş Türk kültürünün ‘dünya’ sesleri arasında önemli bir yeri olan

Yazının Devamını Oku

Türkülerin dünyasından

19 Ocak 2020
Yeni Türkü CD’lerini her zaman severek, öğrenerek dinlerim

Çünkü geniş bir coğrafyanın sesi sonsuz tınılar taşır, her solist, her icracı buralardan yel gibi eser, sel gibi akar.

Bildiğiniz türküleri bilmediğiniz yeni bir üslupta size yeniden dinleme arzusu verir. Bildiğinizi sandığınızı yeniden keşfedersiniz, icranın bu biricikliğini unutmayalım.

Genç sanatçıların yeni çalışmaları bu vadide de bir zenginlik sunuyor bizi. Uzak sandığımız diyarları bize yakınlaştırıyor, bu türküleri sadece müzik olarak yorumlamıyorum. İnsanının sesindeki duyguları da hissediyorum.

Olcay Bayır yeni albümü Rüya’nın(1) başındaki kitapçıkta bakın ne diyor?

“Hayat uzun ince bir yol ve gece gündüz yürüyoruz... Yaşamımın son dört yılının serüvenidir bu albümdeki şarkılarım. Son 4 yılımın umudu, isyanı, umutsuzluğu, dibe batışı, gülüşlerimdir. Aşktır içimdeki...

Bu dönemde benimle yürüyen, benimle hisseden, bana inanan, ilham veren yazdıran her şeye, herkese minnettarım!

Canım ailem, albüme emeği geçen bütün müzisyen arkadaşlarım, yani Rüya’ya yüreği dokunan herkese bir teşekkür borcum var! Evet Veysel’in dediği gibi yol uzun ve ince, onun yolundan, onun gibi olur mu bilmem ama ben de şarkılarla yürümeye devam edeceğim.”

CD’ye emek verenler:

Yazının Devamını Oku