“Çok beğendim, yazarın bütün kitaplarını okumak istiyorum, hepsini bulabilir miyim?”
Okur bu konuda üç açıdan zorlanır.
Birincisi, yazarın kitapları birkaç yayınevine dağılmıştır.
Bu durumu eleştiremeyiz, çünkü ekonomik nedenler bu parçalanmayı ortaya çıkarmıştır. Yazarlar transfer düzeninde bunu yaparlar.
Eskiden, yazarın bu kadar ekonomik itibar görmediği zamanlarda tek bir yayınevi basardı kitaplarını.
İkinci nedene gelince... Tükenen kitap eğer çok satanlar listesinde yer almamışsa, yayınevleri yeni baskısını yapmazlar.
Üçüncü gerekçe bence en çözülmez bir soruna gelip dayanır.
Yazarın mirasçısı ile anlaşma yapmak mümkün olmaz. Ya da o kadar çok mirasçısı vardır ki onları bulmak, bir araya getirip anlaşma sağlamak, eski deyimle deveye hendek atlatmaktan daha zor ve daha da imkânsızdır.
Edebiyat başlığı altındaki listeyi okuyalım:
1) Şeker Portakalı / Jose Mauro De Vasconcelos
2) Hayvan Çiftliği /George Orwell
3) Körlük / Jose Saramago
4) Bir İdam Mahkûmunun Son Günü / Victor Hugo
5) Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir / Hakan Mengüç
6) Sineklerin Tanrısı / William Golding
7) Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu / Stefan Zweig
Yabancı turistlerle yerli turistlerin bir arada dolaşması çok hoşuma giderdi. Yabancı turistler de bu zamanı Sultanahmet’te yaşarlardı.
Önceleri Sultanahmet Camisi avlusunda ‘Dini Yayınlar Kitap Fuarı’ açılırdı.
Kuran’dan başlayarak, İslam konusundaki yayınları bu fuara katılan kitapçılardan alırdık.
Akşamları da Sultanahmet Camisi üzerinde ışık oyunları yapılırdı.
Fuar daha sonra Beyazıt’a taşındı, iftardan sonra hem müzisyenler tanınmış bestecilerin eserlerini icra ederler, hem de söyleşiler yapılırdı.
Fuar Beyazıt’a taşındıktan sonra, Sultanahmet Meydanı’nda ramazan aylarında çeşitli dükkânlar açılırdı. En uzun kuyruk, tatlıcı standlarının önünde olanıydı, yabancıların çoğu ayaküstü kâğıt tabağa baklavaları koyup yerlerdi.
Ziyaretçilerin çoğu Türk İslam Eserleri Müzesi’ni ziyaret ederlerdi. O yıllarda müzenin müdürü Nazan Ölçer’di. Müzede birçok önemli sergi açılışı yapılmıştı.
İftarların yapıldığı lokantalardan biri de
Süreyya Opera Sahnesi’nde, şef Hakan Şensoy’un yönettiği İstanbul Oda Orkestrası eşliğinde onu konuşacak, onu dinleyecektik.
Pandemi nedeniyle pek çok etkinlik gibi yapılamadı.
Yurtiçinde ve yurtdışındaki birçok müzik festivali iptal edildi. Tanınmış solistlerimiz yurtdışındaki festivallere katılacaklar, bizi temsil edeceklerdi.
Evde kaldığımız bu zamanlarda bence televizyonlarda bizim opera bestecilerimizin eserleri gösterilmeli. Böylece hem bestecilerimizi tanırız hem de opera sanatçılarımızı.
Leyla Gencer belgeseline gösterilen ilgi bunun ne kadar gerekli olduğunun kanıtıdır. Belgeseli elli bine yakın kişi izledi.
Türk opera bestecilerinin, solistlerinin tarihi yazılmamıştır.
Türk opera sanatçılarının icralarından bir CD yapılmalıdır.
Suna Korad, Atıfet Usmanbaş, Müfide Özgüç, Remziye Alper Tanrıkulu
“Pandemi dönemi sanat müzesi neden olmasın?”
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın hazırladığı ‘Pandemi Sırasında Kültür Sanatın Birleştirici Gücü ve Alanın İhtiyaçları’ metnini yayımladık.
Ben Türkiye Yayıncılar Birliği’nin probleme dönük çözüm önerilerini ilettim.
20 bin imzaya ulaşan ‘Tiyatromuz Yaşasın’ başlıklı bildiride, sanatın durgunluğa düşmesi tehlikesi konusunda sorunun acil çözüm beklediği vurgulanıyor.
Uluslararası Plastik Sanat Derneği de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir plan sundu.
Planın içeriği şu:
Bakanlık, ‘2020 Kültür Bakanlığı Sanata Destek Fonu Koleksiyonu’ oluştursun.
Devlet bunu yapabilir, eskiden birçok sanatçının tablosu, eserleri devlet tarafından satın alınıyordu.
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ten ‘Storytel’ konusunda bilgi aldım.
Bu kurumun başında Berk İmamoğlu var. Onu aradım ve aşağıdaki bilgileri aldım:
1.1 MİLYON ÜYESİ VAR
“Genel merkezi İsveç Stockholm’de bulunan Storyel, 20 ülkede faaliyetlerini sürdürüyor.
İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Rusya, Hollanda, Polonya, İspanya, İtalya, Türkiye, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Singapur, Meksika, Almanya, Brezilya, Kolombiya ve Güney Kore.
2019 sonu itibarıyla Storytel’in tüm dünyada toplam 1.1 milyon üyesi bulunuyor. Ocak 2020’de yapılan açıklamaya göre Türkiye, tüm Storytel ülkeleri arasında 50 bin üyeye en kısa zamanda ulaşan ülke.
Üye sayısında açık ara İsveç birinci sırada. Kitap dinlemede ise İsveç, Norveç ve Danimarka en üst sırada ve her üç ülkedeki ortalama dinleme saatleri birbirine yakın.
TÜRKÇE 2 BİN SESLİ İÇERİK VAR
Sunucu bir hanım yaşadığımız günlerden, seyircileri salonlara alamadığımızdan, onun için de seyircisiz konserler verildiğinden söz etti.
Konuşmasını bitirdikten sonra sahneye Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier çıktı, sanatçısız sahnede bir konuşma yaptı.
Almanya’daki dostlarımın naklettiğine göre Cumhurbaşkanı bu günlerin geçeceğinden söz etmiş ve ardından da moral vermiş.
Berlin Filarmoni’den sanatçılar, enstrümanları ellerinde sahnede yerlerini aldılar. Oturma düzeni mesafeliydi, sahneye bütün orkestra çıkmadılar. Aralarında bir buçuk metre kadar bir uzaklık vardı.
Harika Genç’in Radyo Günlerinde Çocuk Saati kitabı yalnız yayıncılığımızın değil, çocukların eğitim tarihine de ışık tutuyor.
Birçok ünlü sanatçı bu saatte konuşurlar, eğlendirirler, bilgilendirirlerdi.
Bu saatin unutulmaz ismi de Ayşe Abla (Neriman Hızır) idi benim bile kulağımda o programın açış türküsü yer etmiştir, birkaç kez de yazdım:
“İstanbul’un her tarafı mercandan”...
Radyoculuk ve televizyonculuk tarihinde birçok program dayanaksız, sudan bahanelerle, çoğu zaman da siyaset anlayışı yüzünden kaldırılmıştır.
Ayşe Abla, daha sonra özel bir okul açmış. Birlikte Kültür Bakanlığı Danışma Kurulu’nda çalıştığım felsefeci Nusret Hızır’ın da eşiydi.
Radyo dinleyicisinin ilgisi bugün de sürmektedir.
Televizyon kanallarının hepsinin radyo kanalları var.