Doç. Dr. Nermin Köşüş

Laparoskopi ve Histeroskopi sonrası sizleri neler bekliyor?

31 Temmuz 2021
Birçok operasyon, karın bölgesini açmak için “bikini” veya “yukarı bakan gülen ağız” şeklinde yapılan bir kesi ile gerçekleştirilir. Buna açık ameliyat denir. Hastalar genellikle ameliyatı takiben birkaç gün hastanede kalırlar ve gerekli fiziksel aktivite düzeyine bağlı olarak 2 ila 6 hafta içinde işe dönebilirler.

Günümüzde ise artık açık ameliyat tercih edilmemekte, laparoskopi yani kapalı ameliyat giderek yaygınlaşmaktadır. Onkolojik ameliyatlar dahi artık göbekten ve karın yan duvarlarından açılan 0.5 cm - 1 cm’lik deliklerden gerçekleştirilebilmektedir. Laparoskopik cerrahi iyileşme süresinin kısa olması, kozmetik olarak daha iyi olması, daha az ağrı olması ve hastanede kalış süresinin daha kısa olması nedeniyle açık ameliyata göre daha avantajlıdır. Operatif laparoskopiyi takiben, hastalar genellikle ameliyat günü eve dönebilir ve daha hızlı iyileşebilir, 3 ila 7 gün içinde tam aktivitelerine dönebilir.

Laparoskopinin bu avantajlarının yanı sıra, diğer ameliyatlarda olduğu gibi bazı riskler ve komplikasyonları da vardır. Ameliyat sonrası mesane enfeksiyonu ve cilt enfeksiyonu en yaygın olanlarıdır. Karın içi yapışıklıklar gelişebilir, ancak bu açık ameliyatla kıyaslandığında daha az olasıdır. Karın ön duvarının morarma, hematomlar meydana gelebilir. Pelvik veya abdominal enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Ancak genelde tanısal ve operatif laparoskopinin ciddi komplikasyonları nadirdir. Ciddi komplikasyonlar olarak bağırsak, mesane, üreterler, ana kan damarları veya diğer organlarda ek ameliyat gerektirebilecek hasarlar sayılabilir. Bu hasarlar genelde karın duvarından çeşitli aletlerin sokulması sırasında veya ameliyat sırasındaki yaralanmalar nedeniyle meydana gelir. 

Hastaya ait bazı durumlar ciddi komplikasyon riskini artırabilir. Bunlar önceden geçirilmiş karın ameliyatı (özellikle bağırsak ameliyatı), karın içi / pelvik yapışıklıklar, şiddetli endometriozis, pelvik enfeksiyonlar, obezite veya aşırı zayıflık öyküsü veya varlığıdır. Alerjik reaksiyonlar, sinir hasarı ve anestezi komplikasyonları nadiren ortaya çıkar. Ameliyat sonrası idrar yapamama (idrar retansiyonu) nadiren oluşabilir. Yine kilosu fazla olan hastalarda venöz tromboz (kan pıhtısı) riski artabilir. Laparoskopi sonucu ölüm riski çok düşüktür (yaklaşık 100.000’de 3). Olası tüm komplikasyonlar düşünüldüğünde, her 100 kadından 1 veya 2’sinde, genellikle önemsiz, ciddi bir soruna neden olmayan basit bir komplikasyon laparoskopiye bağlı gelişebilir.

Laparoskopi ameliyatı sonrası neler olabilir?

Laparoskopiyi takiben, göbek bölgesi (göbek deliği) genellikle pansumanla kapatılmış olur. Bu bölgede kesi olduğu için ağrılı ve hassas olabilir. Ameliyat esnasında karnı şişirmek için kullanılan gaz ameliyat bittikten sonra boşaltılır ama az bir miktarda karın içinde diyafram altında kalabilir. Bu kalan gaz omuzlarda, göğüste ve karında rahatsızlığa, ağrıya neden olabilir. Anesteziye bağlı ameliyat sonrası dönemde mide bulantısı ve baş dönmesi olabilir. Bu şikayetlerin şiddeti, uygulanan prosedürlerin türüne, süresine ve kapsamına bağlı olarak değişir. Operasyon sonrası normal aktiviteler genellikle birkaç gün içinde yeniden başlatılabilir. Ancak ciddi karın ağrısı, kötüleşen bulantı ve kusma, yüksek ateş, kesiden iltihap gelmesi veya kanama olması, tıbbi müdahale gerektiren potansiyel komplikasyonların habercisi olabilir.

Yazının Devamını Oku

Rahimde polip nedir, belirtileri nelerdir?

14 Temmuz 2021
Rahimde polip, rahim iç zarı dediğimiz endometriumdan kaynaklanan yapılardır. Poliplerin büyüklüğü birkaç milimetreden birkaç santimetreye kadar değişebilir. Rahim duvarına geniş bir tabanla veya ince bir sapla bağlanabilir. Bir veya daha fazla polip bir arada olabilir. Rahimdeki polipler en sık, menopoz döneminde yakın kadınlarda görülür, ama genç kadınlarda da olabilir.

Polipler genellikle iyi huyludur. Ancak %1-5’inde kanser gelişebilir. Bu nedenle tespit edilen rahimdeki polipler özellikle büyükse mutlaka çıkarılmalı ve patolojik olarak incelenmelidir.

Rahimde polip belirtileri nelerdir?

Rahimde polipler küçükse herhangi bir belirtiye neden olmayabilirler. Başka nedenlerle muayene ve ultrason yapılırken rastlantı eseri tespit edilirler. Belirti verenlerin büyük çoğunluğunda ise adet kanaması düzensizlikleri ve ara kanamalar görülür. Uterus poliplerinin belirti ve semptomları şunlardır:

Rahimde polip neden olur?

Hormonal faktörlerin ve genetik yatkınlığın polip oluşumunda rol oynadığı düşünülmektedir. Uterin polipler östrojen duyarlıdır, dolaşımdaki östrojene cevaben büyürler.

Uterus polip gelişmesi için risk faktörleri nelerdir?

Uterin poliplerinin gelişme riskini arttıran faktörler şunlardır:

Rahimdeki polipin komplikasyonları nelerdir?

Yazının Devamını Oku

Tanısal laparoskopi (Diagnostik laparoskopi) nedir ve nasıl yapılır?

2 Temmuz 2021
Laparoskopi günümüzde sıklıkla kullanılan, halk arasında kapalı ameliyat olarak bilinen cerrahi işlemdir. Karından açılan 0.5-1 cm’lik kesilerden sokulan kamera ve operasyon aletleriyle ameliyatın gerçekleştirilmesi işlemidir. Günümüzde neredeyse tüm jinekolojik ameliyatlar laparoskopik cerrahi dediğimiz kapalı ameliyat ile yapılabilmektedir.

Tanısal laparoskopi ise yapılan test ve tetkiklerle tanısı net konulamayan hastalıklar için uygulanan laparoskopiye verilen addır. Tanısal amaçla başlayan laparoskopi işlemi hastanın karın içerisinde tespit edilen patolojiye göre operatif laparoskopiye dönüşebilir, yani bir sorun görüldüyse, tanısı konulduktan sonra onu düzeltmek için gereken cerrahi tedavi de aynı seansta uygulanır. Örneğin; şiddetli karın ağrısı ile gelen bir kadında yapılan ultrason ve tetkikler sonucunda net bir tanı konamadıysa ve hastanın medikal tedaviye rağmen ağrısı rahatlamıyorsa tanısal laparoskopi ile değerlendirilmesi gerekebilir.

Laparoskopi esnasında tespit edilen sorun neyse ona yönelik tedavi de uygulanır. Böylece hem tanı konmuş hem de aynı seansta tedavi edilmiş olur. Yine çocuğu olmayan bazı çiftlerin değerlendirilmesinde, karın içerisinde yapışıklık, iltihap, endometriozis vb. sorunların olup olmadığının kontrol edilmesinde, tüplerin açıklığının değerlendirilmesinde de laparoskopi kullanılır. Ancak her infertil hastaya laparoskopik yaklaşım uygulanması gerekli değildir. Kadın doğum uzmanınız sizin için gerekli tetkikleri yaptıktan sonra gerek görürse diagnostik laparoskopi önerebilir.

Tanısal laparoskopi (Diagnostik laparoskopi) nasıl yapılır?

Tanısal laparoskopi de diğer tüm laparoskopiler gibi göbekten açılan 1 cm’lik delikten kameranın karın içerisine ilerletilmesi ile başlar. Gerekli görülürse 1-2 delik daha açılabilir. Ancak diagnostik laparoskopi de genelde ikinci bir delik yeterli olmaktadır. Operatif laparoskopiye geçilecek olursa delik sayısı arttırılabilir. Kamera ile karın içerisine girildikten sonra karın CO2 gazı ile şişirilir. Daha sonra rahim, yumurtalıklar, tüpler, idrar torbası ve bağırsaklar incelenir. Herhangi bir anormallik tespit edilmeyen hastalarda gaz boşaltılarak işlem sonlandırılır.

Yazının Devamını Oku

Histeroskopi nedir ve neden yapılır?

23 Haziran 2021
Histeroskopi rahim içinin görüntülenmesi için yapılan bir işlemdir. Rahimle ilgili problemlerin tanı ve tedavisinde kullanılır. En sık anormal kanamanın tanı ve tedavisi, adet düzensizliği, rahim içinden miyom veya polip alınması, ara kanama, rahim içi yapışıklıkların açılması, tekrarlayan gebelik kayıplarının nedeninin araştırılması, kaybolmuş spiralin çıkarılması için histeroskopi kullanılır.

Bunların dışında çocuk isteği olmayan veya gebeliğin sağlık açısından ciddi risk teşkil ettiği hastalarda histeroskopi yöntemiyle tüpler kapatılabilir. İşlem genel veya lokal anestezi altında kadın doğum uzmanı tarafından yapılabilir. Sadece tanı amaçlı kullanılan ofis histeroskopi işlemi ise genel anestezi olmadan yapılabilir.

Histeroskopi için kullanılan cihaz birkaç milimetre kalınlığında, ince, uzun, çubuk gibi ışıklı ve kameralı bir cihazdır. Rahim ağzı özel aletlerle genişletilerek cihaz rahim içine yerleştirilir. Rahmin içi gaz veya sıvı ile doldurularak görüntü alınır. Rahim içinden alınan görüntü kamera aracılığıyla ekrana aktarılarak değerlendirme yapılır. İşlem yapılacaksa veya biyopsi alınacaksa cihazın içinden geçen daha ince aletler kullanılır. 

Histeroskopi genellikle güvenli bir işlemdir. Operasyondan kısa bir süre sonra hasta eve gönderilebilir. Ancak genel anestezi altında işlem yapıldıysa anestezinin etkisi geçene kadar beklenmesi gerekir. Bu da birkaç saat sürebilir. İşlemden sonra hafif kasıklarda ağrı, kramp ve kanama olabilir. Ciddi komplikasyon görülme riski nadirdir. Bu tip komlikasyonlar zor ve uzun süren operasyonlarda görülebilir.

Kaç tip histeroskopi vardır?

Yazının Devamını Oku

Çocuğu olmayan çiftlerde sıklıkla uygulanan aşılama (inseminasyon) işlemi nedir?

17 Haziran 2021
Aşılama infertilite (kısırlık) tedavisinde kullanılan basit, riski az olan bir yöntemdir.

Aşılama tedavisinde spermler yıkanıp yoğunlaştırılarak, daha sağlıklı ve hareketli olanlar seçilir. Bunlar daha sonra bir kateter aracılığıyla yumurtlama zamanında rahim içine, yumurtalara yakın bölgeye bırakılır. Bazı durumlarda aşılama işlemi rahim ağzına veya vajene de uygulanabilir. Ancak bu tip aşılamaların başarısı rahim içine yapılan aşılamaya göre düşüktür.

Aşılama kimlere yapılır?

Aşılama tedavisi, tüplerinden en az bir tanesi açık olan kadınlarda ve ağır üreme sorunu olmayan çiftlerde tercih edilir. Böylece rahim içine konulan spermlerin tüplerde döllenmek üzere bekleyen yumurtalara kolayca ulaşarak gebelik elde edilmesi umulur. Genellikle aşılama işlemi pek çok üreme sorununda ilk seçenek olarak kullanılır. Bunlardan bazıları şunlardır:

• Nedeni bilinmeyen infertilite: Aşılama bu şekilde sebebi belli olmayan kısırlık durumlarında genelde yumurta geliştirici ilaçlarla birlikte uygulanan ilk tedavi seçeneğidir.

• Endometrioze bağlı infertilite: Endometriozisi ve/veya çikolata kisti olan kadınlarda yumurtlamada, yumurta kalitesinde, rahmin gebeliğe hazırlanmasında ve döllenme aşamasında oluşabilen bazı problemler gebe kalmayı güçleştirir. Bu hastalarda da yumurtlatma tedavisi ve aşılama uygulanarak bu olumsuzlukların üstesinden gelinmeye çalışılır.

• Hafif-orta erkek infertilitesi: Erkeklerde semen analizinde bazen bazı anormallikler gözlenir. Bu anormallikler sperm sayısının düşük olması, sperm hareketinin az olması veya spermlerde şekil bozuklukları şeklinde olabilir. Bunlar hafif veya orta şiddetteyse aşılama yapılabilir. Aşılama için sperm hazırlanırken problemli olan spermler ayıklanır ve sağlıklı-hareketli olanlar yoğunlaştırılarak rahim içine verilmek üzere alınır.

• Servikal faktöre bağlı infertilite: Serviks yani rahim ağzı spermlerin vajinadan rahme, oradan da yumurtaların bulunduğu tüplere geçişi için gereklidir. Rahim ağzının salgıları yumurtlama zamanında değişir. Bu dönemde spermlerin geçişini hızlandıran, spermlerin dölleme kabiliyetini artıran maddeler salgılar. Ancak bazı kadınlarda bu salgı olması gerekenden daha koyu, yapışkandır ve sperm geçişine izin vermez. Hatta bazen bu salgı içindeki maddeler ve antikorlar spermler için öldürücü, hareketlerini kısıtlayıcı olabilir. İşte bu gibi durumlarda aşılama yapılarak rahim ağzı by-pas edilir, spermler direkt rahim içine bırakılır.

• Semen alerjisi: Nadiren bazı kadınlarda eşinin semeninde bulunan bazı maddelere karşı alerji olabilir. Bunlarda ilişki sonrası vajinada yanma, kaşıntı, kızarıklık, şişlik olabilir. Böyle durumların tedavisinde kondom (prezervatif) kullanılır. Ancak kondom kullanımı gebeliği engellediği için bebek düşünen çiftlere aşılama uygulanır. Aşılama için sperm hazırlanırken semen içindeki alerjiye neden olan maddelerin pek çoğu ayıklanmış olur.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek (IVF) nedir? Tüp bebek tedavisi nasıl yapılır?

11 Haziran 2021
Tüp bebek tedavisi denince insanların aklına ilk olarak laboratuvar tüpünün içinde büyüyen bir bebek gelmektedir. Aslında bu kısmen doğru. Akıldaki yanlış bilgileri gidermek için dilerseniz tüp bebek nedir kısaca bahsedelim.

Tüp bebek tedavisi, anne ve babanın yumurta ve sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında birleştirilerek bir embriyo oluşturulması ve bu embriyonun rahim içerisine yerleştirilmesi prosedürlerini içermektedir. Tüp bebek tedavisi bu şekilde anlatılınca basit bir işlem gibi görünmekle birlikte aslında kompleks işlemlerden oluşmaktadır. Hastaya göre değişen çok ince ayarlamalar ve hassas çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Modern tüp bebek tedavisi ilk kez Robert Edwards ve Patrick Steptoe tarafından yapılmıştır. Tüp bebek işlemi sonucu doğan ilk bebek ise Louise Brown isimli bir bebek olup, 1978 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiş ve ilk başarılı tüp bebek uygulaması olarak tarihe geçmiştir. O dönemden itibaren tüp bebek ile ilgili gelişmeler, yenilikler günümüzdeki tüp bebek tekniğinin temelini oluşturmuştur. Böylece üreme tıbbı açısından bir çığır açılmış ve 30-40 yıl öncesinde çocuk sahibi olması imkansız gibi görünen pek çok kişi bu yöntem sayesinde gebe kalabilmiştir. Dünyada tüp bebek ile ilgili gelişmeler hızla devam ederken, ülkemizde tüp bebek konusundaki çalışmalara kayıtsız kalmamıştır ve 1989 yılında Ege Üniversitesi’nde ilk tüp bebek doğumu gerçekleşmiştir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ KİMLERE UYGULANIR?

Günümüzde bu yöntem sadece doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftlerde gebelik elde etmek için değil, bazı genetik hastalıkları bulunan çiftlerde hastalığı taşımayan embriyoların elde edilmesi, doku-organ nakli gereken durumlarda genetik olarak benzer kardeşlerin oluştuğu gebeliğin sağlanmasında da kullanılmaktadır. Günümüze kadar yaklaşık 6 milyon bebeğin IVF teknolojisi ile dünyaya geldiği tahmin edilmektedir.

Çocuk sahibi olamayan çiftlerde tüp bebek tedavisi için öncelikle yapılan testlerle hastaların normal yöntemlerle gebe kalamayacağı tespit edilmiş olmalıdır. Yine tüp bebek işlemi öncesinde aşılama tedavisinden fayda görebilecek hastalara en az 3 kez aşılama (inseminasyon) yapılmış olmalıdır.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ NASIL YAPILIR? TÜP BEBEK TEDAVİSİ AŞAMALARI NELERDİR?

Tüp bebek tedavisinde öncelikle yapılan testlerle erkekte ya da kadındaki sorunlar incelenir. Yine tüp bebek yapılmasına engel bir hastalığın varlığı da araştırılır. Kısırlık nedeni kadından, erkekten veya her ikisinden kaynaklanabilir. Bazen de kısırlığa neden olacak hiç bir sorun çiftlerde tespit edilemez. Buna “nedeni bilinmeyen infertilite” denir.

Bu araştırma tamamlandıktan sonra, çiftler tüp bebek için uygunsa kadına adetli dönemde tüp bebek iğneleri başlanarak yumurtalar geliştirilir ve belli büyüklüğe geldiğinde çatlatma iğnesi ile yumurtanın yapıştığı duvardan ayrılması sağlanır. Çatlatma iğnesinden 36 saat sonra anestezi altında “yumurta toplama işlemi” yapılır. Toplanan yumurtalar embriyologlar tarafından laboratuvar ortamında erkeğin spermleri ile döllenir. Embriyolar her gün kontrol edilerek 2-5 gün laboratuvar şartlarında büyümeleri sağlanır. Daha sonra gelişen embriyolar ana rahmine yerleştirilir.

Yazının Devamını Oku

Çalışan anne adaylarına 12 beslenme önerisi

4 Haziran 2021
Hamile kadınların beslenmelerinin kritik öneme sahip olduğu bu dönemde çalışan annelerin işleri biraz daha zorlaşabiliyor. Bu süreçte anne adaylarının zamanlarını ve enerjilerini en doğru şekilde kullanmaları, beslenmelerine gereken özeni göstermeleri hamilelik sürecinin kolay ve normal seyrinde geçmesi açısından son derece önemlidir.

Gebelik durumu bazı çekincelerden dolayı gizlenmekte, bu durum anne adayının etrafından ve çevresinden yardım ve destek almasına engel olmaktadır. Oysa ki çalışma hayatının getirmiş olduğu stres, kaygı, uykusuzluk ve düzensiz beslenme gibi vücudu etkileyecek olumsuz etkenlerin minimuma indirilmesi için hem aileden hem de iş yerinden destek alınması şarttır. Gerekli olan önlemler alındığı takdirde anne adaylarının hem çalışıp hem de rahat bir gebelik geçirmeleri mümkündür. Gebelik durumu bazı çekincelerden dolayı gizlenmekte, bu durum anne adayının etrafından ve çevresinden yardım ve destek almasına engel olmaktadır. Oysa ki çalışma hayatının getirmiş olduğu stres, kaygı, uykusuzluk ve düzensiz beslenme gibi vücudu etkileyecek olumsuz etkenlerin minimuma indirilmesi için hem aileden hem de iş yerinden destek alınması şarttır. Gerekli olan önlemler alındığı takdirde anne adaylarının hem çalışıp hem de rahat bir gebelik geçirmeleri mümkündür. 

Çalışan anneler adayları için tavsiye edebileceğimiz beslenme önerileri

1. Günün ilk öğünü mutlaka kahvaltı olmalı ve kahvaltıda gerekli besinler yeterli miktarlarda alınmalıdır. Bu besinlerin başında gerekli kalsiyum, potasyum, protein ve vitamin içeren besinler (zeytin, peynir, süt, çavdar, yumurta, sebzeler, yaş-kuru meyveler, taze sıkılmış meyve suyu vb.) gelmektedir. İşe gitmeden önce mutlaka erken kalkılmalı ve kahvaltıya zaman ayırmalısınız.

2. Erken gebelik döneminde bulantısı fazla olan gebeler yataktan kalkmadan kahvaltısını yapmalı, sonra iş için hazırlanmalıdır. Bu durumda kahvaltıyı hazırlamak işi müstakbel babaya düşecektir. Eğer işe geç gitme şansı varsa geç kahvaltı edilmelidir. Böylece sabah bulantısı azalmış olur. Kuru, tuzlu, soğuk gıdalar, çerez, leblebi bulantıya iyi gelebilir, bunlar menüye eklenebilir.

Yazının Devamını Oku

Premenstruel sendrom (PMS) ile ilgili merak edilenler

26 Mayıs 2021
Premenstruel sendrom (PMS); adet öncesi gerginlik sendromudur. Adet döngüsü esnasında kadınların hormon seviyeleri değişir, özellikle yumurtlama zamanı ve sonrasında bu değişiklik bariz bir hal alır.

Adet kanamasıyla beraber hormon değerleri bazal seviyelere iner. Bu hormon değerlerindeki bu iniş-çıkışlar bazı kadınlarda semptomlara neden olur. Buna premenstruel sendrom denir.

PMS yumurtlama zamanından sonra başlayan ve adetin başlamasıyla azalan semptomlardan oluşur. Bu semptomlar kişiden kişiye değişmekle birlikte genelde hafif seyreder. Nadiren kişiyi günlük hayatını etkileyecek, işinden-sosyal hayatından alıkoyacak şiddette olur.

PMS daha çok kimde görülür?

PMS dünyada bütün kültürlerde ve kadınlarda görülebilir. Yapılan bir çalışmada kadınların yüzde 88'inde değişik düzeylerde PMS bozukluğuna rastlanmıştır. Yaş ilerledikçe PMS’ye bağlı şikayetler azalmaktadır. Annesinde PMS bulguları olan kızlarda bu durumun oluşma ihtimali daha fazladır. Bu da rahatsızlığın genetik bir yatkınlıkla ilgili olabileceği ama aynı zamanda öğrenilmiş bir reaksiyon da olabileceği ihtimalini akla getirmektedir.

Adet öncesi sendrom yaşayan kadınlar hangi şikayetle gelir?

PMS olan kadınlarda daha çok göğüslerde ağrı, gerginlik ya da adet öncesi kilo alma problemlerine rastlanır. Karın ağrısı, karın şişliği, gaz, sindirim sistemi bozuklukları, kabızlık, ishal, iştah değişiklikleri, baş ağrısı, halsizlik, uykusuzluk, kas-eklem ağrıları, bulantı gibi şikayetler de olabilir. Bu sendromu yaşayanların şikayetleri farklı kültürlere göre değişkenlik gösterir. Uzakdoğulu kadınlar daha çok ağrı şikayetiyle gelirken gelişmiş toplumlarda ise huy değişiklikleri, depresyon en sık bulgudur.

PMS'nin duygusal bozuklukları nelerdir?

En sık görülen durum depressif- bir anda değişen ruh hali, ani ve aşırı sinirlilik durumudur. Çoğu kadın bu dönemde gerginlik, duygusallık, alınganlık, konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık hali yaşar. Bazı kadınlarda geçici hafıza kaybı bile meydana gelebilir.

Yazının Devamını Oku