Rahim sarkması herhangi bir nedenle rahmi tutan bağların gevşemesine bağlı olarak rahmin vajinadan aşağıya doğru sarkmasıdır.
Yaşlandıkça risk artıyor
Kadınlarda ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artan rahim sarkması, 50 yaş üzeri kadınların yaklaşık yarısında ortaya çıkıyor. Ancak çoğu kadın utandığı için iyice ilerlemeden bununla ilgili doktora görünmüyor. Oysaki erken dönemde fark edilirse tedavisi daha kolay ve ameliyata gerek kalmıyor.
İdrar torbası sarkması ve rahim sarkması aynı şey değildir
İdrar torbası sarkması ve rahim sarkması çoğu zaman halk arasında karıştırılır, aynı problem gibi ifade edilir. Ama ikisi aynı şey değildir. İdrar torbası sarkması, mesanenin sarkarak adeta bir balon gibi vajina ön duvarından dışarıya çıkmasıdır. Farklı rahatsızlıklar olmakla birlikte bunların beraber görülme olasılıkları oldukça yüksektir.
Menopoz sonrası sarkma riski artıyor
Menopoz sonrası yumurtalıklardan salgılanan östrojen düzeylerinin düşmesi, tüm dokularda olduğu gibi, genital bölgede de bazı değişikliklere ve sarkmalara neden olur. Bu değişiklikler zamanla geliştiği için bazen erken dönemde fark edilmez. Fark edilse bile kadınların büyük bir kısmı bu sorunla ilgili doktorla görüşmekten çekinirler. Bazen muayene sırasında bu sorun tesadüfen tespit edilebilir.
Rahim sarkması cinsel hayatı olumsuz etkiler
Çoğu çiftin bilmediği, kısa zamanda kolayca gebe kalabilmek için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Bunlara uyulması hem gebe kalmayı kolaylaştıracak hem de yanlış ve eksik bilgiden kaynaklanan hatalar nedeniyle sürecin uzamasına engel olacaktır. Bunlardan biri de yumurtlama zamanının belirlenmesidir. Yalnız burada unutulmaması gereken en önemli nokta bu gibi yöntemlerin doğurganlık potansiyeli orta-iyi olan çiftlerde daha çok işe yarayacağıdır. Yaşı ileri, yumurtalık rezervi düşük, doğurganlığı azalmış çiftlerde çok fazla vakit kaybedilmeden yardımcı üreme tekniklerine yani aşılama ya da tüp bebek tedavisine geçilmesi gerekmektedir.
Kadınlarda hamile kalmaya en uygun günler yumurtlama zamanıdır. Yumurtlamayla ilgili gebe kalmak isteyen her kadının bilmesi gereken noktalar şunlardır:
Öncelikle ‘normal’in ne olduğunu bilmeden ‘anormal’i tanımlamak mümkün değildir. Bu nedenle normal adet düzeni nasıl olur, önce onu cevaplayalım.
Kadınlarda normal adet düzeninin belirlenmesi için bazı parametreler kullanılır. Bunlar temel olarak adet döngüsü, kanama süresi ve kanama miktarıdır. Kadınlar genelde normal adet döngüsünü temiz günler ve adetli günler olarak ayırarak hesaplar. Bu hesaplama tıbben doğru değildir. Çünkü adet döngüsü o ayki yumurtanın gelişmeye başlamasıyla başlar, devamında yumurta çatlar atılır, gebelik olmazsa yumurta ve ekleri bozulur, dejenere olur ve o ayki gelişen endometriumla beraber adetle atılır. Bu nedenle adet döngüsü hesaplanırken bir adet başlangıcından bir sonraki adetin başlangıcına kadar olan süre sayılır. Normal adet döngüsü 21-35 gün arasında olur. Yani bir adetin başlangıcından bir sonraki adet başlangıcına kadar geçen sürenin en az 21 gün, en fazla 35 gün olması gerekir. Bu süre her kadında farklı olabilir. Aynı kadında bile aydan aya bazen değişiklik gösterebilir. Ancak genelde 28 gündür. Normal adet kanamasının süresi ortalama 2-7 gün arasındadır. Ayrıca kanama miktarının toplamda 80 ml’yi geçmemesi gerekir. Bu kabaca yarım su bardağı kadardır.
Bu tarifin dışında kalan tüm kanamalar ‘anormal uterin kanamalar’ olarak adlandırılır. Yani adet döngüsünün 21 günden daha sık olması, 35 günden fazla aralıklarla olması, düzensiz aralıklarla olması, miktarının fazla olması veya çok az olması, normal adet kanamaları dışında ara kanama olması gibi, normal döngü tarifinin dışında kalan her şey anormal kanama olarak tanımlanır.
Normal adet görmek neden önemlidir?
Normal adet düzeninin olması beyinden hipotalamus-hipofizden başlayıp yumurtalık, rahim ve doğum kanalıyla son bulunan, pek çok kompleks hormon salgısıyla oluşan, yumurta gelişimi ve gebeliği hedefleyen fizyolojik olayların toplamıdır. Yani adet görmek için normal çalışan bir hipotalamus, hipofiz, yumurtalık, rahim ve devamında normal, açık bir doğum kanalının olması gerekir. Bunlardan herhangi birinin yokluğu ya da eksik-fazla çalışması normal döngüyü bozar. Bu anlamda üreme çağındaki bir kadının normal adet görmesi onun üreme ile ilgili tüm sistemlerinin normal çalıştığı ve yüksek ihtimalle çocuk sahibi olabileceği anlamına gelir. Ortalama 11-12 yaşlarından itibaren başlayan adet görme, menopoz çağına kadar yani 48-50’li yaşlara kadar bu şekilde devam eder. Bu zaman zarfında adetin başladığı ilk yıllar ve menopozun yaklaştığı son yıllar hariç bu adet döngüsü düzenli bir şeklinde devam eder.
Adet kanaması neden olur?
Her adet yeni bir yumurta için rahmin yeniden hazırlanması anlamına gelir. Adetin başlamasıyla beraber hipofizden salgılanan hormonların etkisiyle o ay için seçilmiş olan yumurtalar gelişmeye başlar. Yumurtalar folikül dediğimiz içi sıvı dolu keseciklerin içinde gelişir ve folikül büyüdükçe östrojen hormonu salgılamaya başlar. Bu hormon yumurta gelişimiyle eş zamanlı olarak rahim iç zarını yani endometriumu geliştirerek, o ayki muhtemel gebeliğin tutunması için hazırlar, kalınlaştırır.
Folikül büyüklüğü 16-25 mm aralığına geldiğinde, yani yumurta olgunlaştığında endometrium gebelik için yeterli kalınlığa ulaşmış olur. Bu aşamada yumurtlama gerçekleşir. Folikül çatlayarak içindeki yumurtayı karın boşluğuna doğru atar. Burada tüpler yumurtayı yakalayıp içine alır. Folikül çatladıktan sonra değişime uğrar ve östrojene ek olarak progesteron hormonu da salgılanmaya başlar. Yükselen progesteron hormonunun etkisiyle rahim iç zarı embriyo tutunması için son şeklini alır. Eğer yumurta döllenirse, oluşan embriyo 5-7 gün içinde tüplerden rahme ulaşarak rahme tutunur ve gebelik başlar.
Covid’li gebeler için doğumhanede özel bölmeler, odalar ayrılmıştır. Onlarla ilgilenen sağlık personeli de tamamen farklıdır. Bu nedenle endişeye mahal yoktur. Unutmayın ki biz kadın doğum uzmanlarının amacı annenin ve bebeğin en güvenli ve en sağlıklı şekilde dünyaya gelmesini sağlamaktır. Coronavirüs bunu değiştirmez.
Sağlıklı ve sorunsuz gebeliklerde her zaman olduğu gibi normal doğum tercih edilmeli, gereken hallerde sezaryen uygulanmalıdır. Doğum esnasında anneyi desteklemek amacıyla yanında eğer covid-19 şüphesi yoksa eşi veya bir yakını bulunabilir. Yanınızda bulunan kişi sizi olumlu yönde motive edecek, sizin ve doğumdan sonra bebeğin bakımını üstlenebilecek, kurallara uyma konusunda titiz bir kişi olmalıdır.
Sezaryen esnasında ameliyathaneye hasta yakının alınması söz konusu değildir. Ancak ameliyat sonrası hasta yanında tek kişi bulunabilir. Doğum sonrası ziyaretçi yasağı mevcuttur. Bu yasak hasta taburcu olduktan sonra da geçerlidir. Görüşmeler ve tebrikler telefonla, görüntülü görüşmeler vasıtasıyla yapılmalıdır, sosyal temastan kaçınılmalıdır.
Covid pozitif hastalarda doğum takibi esnasında ve sonrasında içeriye bir hasta yakının veya eşin alınması mümkün değildir. Bu konuda ısrarcı olunmamalıdır. Bu hastalar ve bebekleriyle sağlık personeli birebir ilgilenir. İlk uygun zamanda hasta yakınlarıyla görüşme sağlanır. Covid’li gebelerde sezaryen oranı normal doğuma göre daha yüksektir.
Doğuma katılacak hasta yakınları nelere dikkat etmelidir?
Normalde tüm hastanelerde coronavirüs nedeniyle ziyaretçi yasağı uygulanmaktadır. Ancak doğum yapacak olan gebeler tek kişilik odalarda takip ediliyorsa yanlarında 1 kişi olacak şekilde bu yasaktan istisna tutulmuşlardır.
Doğuma eşlik edecek kişilerin hastane ve pandemi kurallarına harfiyen uymaları gerekmektedir. Son 2 hafta içerisinde korona semptomlarına benzer bulguları olanlar ve şüpheli semptomları olanlar kesinlikle hastaneye gelmemelidir. Bu hem doğum yapacak kişinin hem de diğer anne ve bebeklerin enfekte olmaması için çok önemlidir. Hastanede yatan pek çok hasta ve personel olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Hastaya refakat edecek kişilerin yatıştan önceki iki haftalık süreçte kendilerini olabildiğince izole etmeleri bu anlamda uygun olur.
Doğuma eşlik edecek kişinin diğer hastalarla veya hasta yakınlarıyla yakın temasta bulunması, sohbet etmesi enfeksiyonun hastalar arasında yayılması açısından son derece riskli davranışlardır.
Öte yandan sağlıklı genç gebelerde koronavirüse bağlı hiçbir semptom olmayabilir ya da hafif semptomlar olabilir.
Yaşı 35 üstünde olan, aşırı kiloya sahip, gebeliği son aylarında olan, beraberinde diyabet, yüksek tansiyon, kalp- akciğer hastalığı bulunan hamilelerde hastalık kritik seyredebilir.
Koronavirüs olan gebeler nerede, nasıl takip edilir?
Gebeler test sonuçları, temas öyküsü, gebelik haftası, risk durumu ve semptomları göz önünde bulundurularak evde ya da hastanede takibe alınır. Evde takip edilen hastaların, beraber yaşadığı aile bireylerinden kendini izole etmesi ya da mümkünse ayrı bir eve geçmesi gerekir. Bu durum mutlaka gebenin takibini yapan doktora ve doğum planlanan hastaneye de bildirilmelidir.
Ülkemizde kovid pozitif olan gebelerin takip, tedavi ve doğumlarının yaptırıldığı hastaneler pandemi hastaneleri olarak diğerlerinden ayrılmıştır. Tüm enfekte hastalar bu hastanelere yönlendirilmekte ve doğumlar burada gerçekleştirmektedir.
Böyle sorunlarla karşılaşmamak için gebeler özellikle doğuma yakın dönemde sıkı bir şekilde kendilerini izole etmeli, riskli davranışlardan uzak durmalıdır.
Koronavirüs pandemisinde gebe kalmak mantıklı mı?
Pandemi esnasında gebe kalmak kişisel bir tercihtir. Bu dönemde gebe kalmak isteyenler covid bulaştığı takdirde gelişebilecek gebelik komplikasyonlarını, gebelik takibi için hastane ve doktor muayenelerine gitmek gerekeceğini, sağlık personeliyle sık görüşmeye bağlı riskin artabileceği, özellikle komplike gebeliklerde bunun mecburi olabileceğini bilmelidir. Ancak yaşı ileri olan, yumurtalık rezervi düşük hastalarda gebeliği ertelemek uygun olmayacağı için tüm riskler göz önünde bulundurularak karar verilmelidir.
Aslında koronovirüsun daha önceden bilinen bir virüs ailesi. Yani başka alt tipleri de var. Bunlar genelde hafif gribal enfeksiyona neden oluyor. Ancak covid-19 yani şu anki pandemiden sorumlu olan tip maalesef öyle değil. Özellikle yaşlı ve kronik hastalığı olan bireylerde ölümcül sonuçlara neden olabiliyor. Covid-19’un tedavisi ve önlenmesine yönelik aşı ve ilaç çalışmaları son hızla devam ederken, diğer bir hassas grup olan gebeler, gebe kalmayı düşünenler, bebekler için endişelenmeli miyiz?
Gebeler daha fazla risk taşıyor mu?
Şu ana kadar toplanan verilere göre covid-19’a bağlı komplikasyon ve ağır hastalık riski gebe olanlarda, aynı yaş grubunda gebe olmayan kadınlara göre daha yüksektir, ancak ölüm oranı anlamında belirgin bir fark görülmemektedir. Bu anlamda değerlendirirsek, herhangi bir kronik hastalığı olmayan sağlıklı hamileler, orta risk grubunda kabul edilebilir.
Gebe kadınlar içinde 35 yaş ve üstü olanlar, aşırı kilolu olanlar, şeker-tansiyon-kalp hastalığı gibi ek hastalığı olanlarda ağır hastalık riski daha yüksektir. Benzer şekilde gebeliğin son aylarında özellikle 28. haftadan sonra enfeksiyon gelişenlerde hastalık daha şiddetli olabilmektedir. Bu dönemde gebeler daha dikkatli olmalı ve kendilerini olabildiğince izole etmelidir.
Gebelerde diğer önemli faktör fetüs üzerinde olabilecek muhtemel olumsuz etkilerdir. Şimdiye kadar elde edilen verilere göre saptanan belirgin bir anormallik yoktur. Ancak vaka sayısı kısıtlıdır ve bu enfeksiyona bağlı görülen bazı olumsuz etkiler geç çıktığı için erken dönemde dikkat çekmemektedir. Örneğin erkeklerle ilgili covid sonrası yapılan semen analizlerinde sperm sayısında azalma, sperm üretiminde rol oynayan hücrelerde yıkım olduğu tespit edilmiştir. Bu erkeklerin ilerleyen dönemde kısırlık sorunuyla karşılaşabileceği anlamına gelmektedir. Benzer şekilde erken dönemde gözden kaçan, acil olmadığı için fark edilmeyen bazı olumsuz etkiler hamileler ve bebekleri için de söz konusu olabilir. Fetüs üzerinde enfeksiyona bağlı uzun dönem kalıcı etkiler olup olmayacağı konusu henüz net olmadığından gebelerin daha dikkatli olması gerekmektedir. Evet, panik yapmamalıyız ama her tür tedbiri de almalıyız.
Nasıl bulaşıyor?
Virüsün ana bulaşma yolunu artık herkes çok net biliyor. Genellikle virüsü taşıyan kişinin öksürme-hapşırma-konuşması esnasında havaya saçtığı damlacıkların ağız, burun ve göz yoluyla vücuda alınması, ya da enfekte ellerle bu bölgelere dokunulması bulaşmaya neden olur. Enfekte yüzeylere dokunma, tokalaşma, el öpme, öpüşme gibi Türk halkı olarak son derece sevdiğimiz davranışlar, kapalı alanlarda, kalabalık ortamlarda bulunma bulaşma riskini arttıran hareketlerdir. Bu alışkanlıklara pandemi geçene kadar ara verilmeli, herkes gibi gebeler, gebe kalmayı planlayanlar, bebek sahibi olanlar enfeksiyondan hem kendilerini hem de ailelerini korunma konusunda hassas olmalıdırlar.
Yapılacaklar listesi:
Bu durum üreme çağındaki kadınlarda sıkça görülen ve endişeye neden olan bir durumdur. Rahim duvarı kalınlaşması genelde iyi huylu hastalıklardan kaynaklanır ancak altta yatan önemli bir sorunun olup olmadığının da mutlaka araştırılması gerekir. Menopoz çağındaki bir kadında ise rahim duvarı kalınlaşması normal değildir. Kanser riski taşıdığı için dikkatle incelenmesi gerekir.
Rahim duvarı kalınlaşması belirtileri nelerdir?
Rahim duvarı kalınlaşması yaşayanlarda adet düzensizliği, aşırı kanama, kesilmeyen veya uzayan kanamalar, ara kanama, adet sancısı, ilişki sonrası kanama ve kansızlık gibi bulgular olabilir.
Eğer rahim duvarı kalınlaşması hormon bozukluğu, yumurtlama bozukluğu veya polikistik over sendromu gibi bir nedenden kaynaklanıyorsa beraberinde adet görememe, seyrek adet görme, tüylenme ve aşırı kilo alma gibi sorunlar olabilir.
Bazen de rahim duvarı kalınlaşması olan hastalarda hiçbir bulgu olmaz. Rastlantı eseri rutin kontrol esnasında fark edilir.
Rahim duvarı normal adet döngüsünde nasıl değişiklikler gösterir?
Üreme çağındaki bir kadında rahim iç zarı (endometrium) dinamik bir dokudur. Aylık periyodlar şeklinde sürekli yenilenir ve günden güne değişim gösterir. Yani her ay adetle beraber dökülüp incelir, sonra o ayki yumurta gelişimiyle eş zamanlı salgılanan östrojen hormonu sayesinde gelişir, kalınlaşır. Yumurtlamanın olmasıyla progesteron hormonu salgılanır. Progesteron östrojenle beraber endometriumu embriyonun tutunması için hazırlar. Eğer gebelik oluşmazsa, yumurtanın dejenere olmasıyla beraber estrojen ve progesteron seviyeleri düşer, adet başlar. O ayki gebelik için hazırlanmış olan endometrium, adetle beraber atılır. Her ay bu döngü bu şekilde tekrarlanır. Bu nedenle adetli dönemde rahim duvarı kalınlığı azalır, yumurtlama döneminde ve sonrasında artar.
Adetten kesilmiş kadınlarda ise artık yumurtlama olmadığı için rahim duvarı her zaman incedir.