Doktorlar haklı olarak olayı protesto etti, yürüyüş yaptılar, görevlerini bir süreliğine bıraktılar.
Bazı yürüyüşlere polis müdahale etti; bu sırada baygınlık geçiren polislerin yardımına da doktorlar yetişti.
Trajik ama hayatın gerçekleri böyledir.
Her fırsatta yazıyorum.
Şiddet olaylarının sayısı artıyor.
Sadece doktorlara değil; her meslekte birçok vatandaşımızın benzer olaylarla karşılaşıyor.
Gerçi Türkiye gibi ülkelerde siyasetten kaçmak mümkün değil.
Hayattan başlayan sohbet eninde sonunda siyasete takılır.
Ve geceler öyle son bulur.
Bu ara yine öyle sohbetlerin içindeyim.
Erken seçim yok ama yaklaşan seçimler var.
Bu da siyasi koridorları hareketlendiriyor.
O insanlardan biri de Zeynep Erkunt Armağan’dı.
Özellikle kadınlarımızın, gençlerimizin başarı öyküleri beni her zaman daha çok etkilemiştir.
Türkiye’nin ilk yerli traktörünü üreten Erkunt Traktör’ün ikinci kuşak yöneticisiydi.
Ankara Sanayi Odası’nın eski başkanlarından Mümin Erkunt’un kızıydı.
Erkunt Döküm’den 2003 yılında Erkunt Traktör’e geçerken; firmanın Türkiye’nin ilk yerli tasarım traktörünü üretmeye başlamasını sağlamıştı.
Üretimden kısa bir süre sonra Erkunt Traktör’ü pazarda ilk üç firma arasına sokma başarısını da göstermişti.
Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasına da yine Zeynep Erkunt’un bildiğim o hamleleri sokmuştu.
Harika bir organizasyondu.
Yüzlerce genç denizin üstündeydi.
Dünyanın her yerinden bine yakın kişi bu güzel yarışta bir araya geldi, Türkiye’yi daha yakından tanıma fırsatı buldu.
Hele optimistte, yelkenin üstünde olunca kendimi daha iyi hissediyorum.
Optimist aşamasını geçerseniz denizlerin fatihi olabiliyorsunuz.
Ben o yoğun tempoda bunu düzenli olarak yapamadım ama denizle olan ilişkimi hiçbir zaman kesmedim.
Ve gençlerin denizde olmalarını hep teşvik ettim.
Türkiye Yelken Federasyonu Başkanı Özlem Akdurak ile sohbet ettik.
Türkiye tarihi boyunca iki kez dünya şampiyonasına evsahipliği yaptı.
Birçok konuyu masaya yatırdık ve gerçekten de sektörlerin büyümesinde, şirketlerin, kurumların kendilerini anlatmasında önemli mesafeler kat ettik.
Salgınla geçen aylarımızda bazen dijital ortamda buluştuk.
Ama söyleyeyim hiçbiri bu yüz yüze buluşmaların yerine geçemedi.
Perşembe günü İzmir Ticaret Odası’nın Meclis Salonu’nda bir sağlık zirvesi düzenledik.
Bu konuda birkaç toplantı daha yapacağız.
İlkinde biraz daha dar, ama sektörel paydaşları bir araya getirdik. Sonbaharda sektörün bütün paydaşlarıyla da birlikte olacağız.
Otomotivle anılan şehirler var; sanayiyle, turizmle, teknolojiyle de öne çıkan kentler görüyoruz.
Doğrudur dünyada böyle örnekler var.
Ama İzmir gibi tarihi bir şehri tek bir temaya, bir sektöre, bir alana hapsetmek mümkün değil.
Bakın İzmir’in değerlerine; sanayi de vardır, turizm de, sağlık da, yazılım da, hizmet de, tarım da...
Son yıllarda öne çıkan sektörler olabilir.
Örneğin teknolojide, yazılımda, havacılık sanayinde İzmir’de önemli projeler yürütülüyor.
Sıralamaya bakıyorum, liste kolay değişmiyor.
Örneğin Viyana, The Economist Intelligence Unit’in yıllık raporunda Küresel Yaşanabilirlik Endeksi’nde son beş yılda üçüncü kez en üst sırada yer aldı.
İlk 10 sıralamada Batı Avrupa şehirlerinin hakimiyeti var.
Kopenhag ikinci, Zürih ve Kanada’dan Calgary üçüncü sırada yer alıyor.
Vancouver, Genova arkadan geliyor.
Cenevre, Frankfurt, Amsterdam, Osaka, Melbourne diye devam ediyor.