Bu listeyi zorlayacak şehir yaratalım

DÜNYANIN en yaşanabilir şehirleri her yıl belirleniyor.

Haberin Devamı


Sıralamaya bakıyorum, liste kolay değişmiyor.
Örneğin Viyana, The Economist Intelligence Unit’in yıllık raporunda Küresel Yaşanabilirlik Endeksi’nde son beş yılda üçüncü kez en üst sırada yer aldı.
İlk 10 sıralamada Batı Avrupa şehirlerinin hakimiyeti var.
Kopenhag ikinci, Zürih ve Kanada’dan Calgary üçüncü sırada yer alıyor.
Vancouver, Genova arkadan geliyor.
Cenevre, Frankfurt, Amsterdam, Osaka, Melbourne diye devam ediyor.
Listenin son sırasındaki Osaka ve Melbourne’ü görmedim.
Diğer şehirlere defalarca gittim.
Örneğin, geçtiğimiz hafta Amsterdam’daydım.
Ve bu listenin nasıl şekillendiğini bir kez daha iyi anladım.
Bir şehrin yaşanabilir olduğuna nasıl karar verirsiniz?
Yaşanabilirlik kavramı dünyadaki hangi şehirlerin en iyi yaşam koşullarını sunduğunu bizlere gösteriyor.
Her şehre istikrar, sağlık, kültür ve çevre, eğitim ve altyapı olmak üzere beş genel kategoride 30’dan fazla faktör için sorular soruluyor ve cevaplar aranıyor.
Viyana 100 üzerinden 99.1 puan almış.
İstikrarda 100, sağlıkta 100, kültür ve çevrede 96.3, eğitimde 100, altyapıda 100 tam puan almış.
İşin gerçeği Viyana’nın kültür ve çevrede 100 almamasına şaşırdım.
Sanat deyince akla ilk gelen şehirlerden biridir Viyana...
Operası müthiştir, klasik müzik dendiğinde ilk akla gelen adrestir.
Mozart gibi dünyaca ünlü çok sayıda sanatçıyı yetiştiren bir atmosfere sahiptir.
Türkiye birçok şeyi iyi yaptı ama şehirleşmede maalesef iyi bir notumuz yok.
İlk 10’da yer alalım demiyorum ancak bu listeyi zorlayacak en azından bir kentimizin olması gerektiğini düşünüyorum.
Ama dediğim gibi Viyana’nın bile kültürde tam puan alamadığı bir sıralamada bizim şehirlerimiz kaç alır, merak ediyorum.

Haberin Devamı


Bisikletle kent içinde
seyahat bizde niye zor

GEÇTİĞİMİZ hafta Amsterdam’da yürürken bir kez daha anladım ki…
Öyle bisiklet yolu yaparak “bisiklet dostu” bir şehir olamıyorsunuz.
Çünkü bunu bir yaşam biçimi haline getirmek de gerekir.
Genci yaşlısı binlerce kişi bisikletlerine atlamış işlerine, evlerine gidiyordu.
Yollar ona göre dizayn edilmiş tamam ama hayatın akışı da buna göre ayarlanmıştı.
Örneğin, ben bazen bisikletle bir yere gitmeye niyetleniyorum sonra vazgeçiyorum.
Aklıma bir sürü şey takılıyor.
Bir kere yollarımız bisiklete uygun değil.
Tamam bazı düzenlemeler yapıldı, bazı yollarda bisikletlilere göre yollar yeniden düzenlendi ama olmuyor işte...
Bir yerde insan tıkanıyor ya da ben endişe duyuyorum.
Üstelik bizim sürücülerimiz bisikletlilere göre araba kullanmıyorlar.
Evet...
Kural tanımaz, direksiyon başına geçince değişen birçok sürücü var.
Biz bisikletliler inanın korkuyoruz.
Amsterdam’a, Viyana’ya gidince böyle bir endişe inanın yaşamadım.
Kısa da olsa bisikletle küçük bir tur yaptık.
Ve İzmir’deki, İstanbul’daki o tedirginliği yaşamadım.
Özetle...
Ben bisiklet dostu şehirlerin artması taraftarıyım.
Sayılarını artırmalıyız.
Ama gerekli altyapının ne yazık ki henüz hazır olmadığını görüyorum.

Haberin Devamı


Spor ve rahat giyimi bana
sevdiren ismi açıklıyorum

UZUN yıllar iş dünyasının içinde, biraz da yoğun protokolün tam göbeğinde olunca çoğu zaman takım elbise giyiyorum.
Aslında takım elbiseyi seviyorum da...
Ama pandemiyle birlikte birçok şey de değişmeye başladı.
Gerçi benim için geçerli değil ama evden çalışanların sayısında bir hayli artış oldu.
Ya da bazen işte, bazen evde çalışma düzenine geçildi.
Böyle olunca takım elbiseler dolaplara kaldırıldı, daha rahat bir giyim tarzı tercih edilir oldu.
30 küsur yıl takım elbiseyle beni görmeye alışanlar son aylarda daha spor kıyafetlerle görünce şaşırıyorlar.
Bazıları, “Böyle devam et” diyorlar; bazıları da, “Takım giymeyi de unutma” diyorlar.
Hafiften hafiften bu rahat tarzı sevdiğimi de söylemeliyim.
Şimdi beni ikna eden ve alıştıran kişiyi açıklamak istiyorum.
Arif Kaya...
Hugo Boss Türkiye’nin Genel Müdürü olur kendileri...
“Ben de senin gibiydim” diye diye, kemersiz, ipli pantolonları bana alıştırdı.
Neredeyse yatağa bile takım elbiseyle giren ben pandemi sonrası hayatın akışına kendimi bıraktım.
Şık ve rahat, biraz da günlük hayatın gerçeklerine uygun kıyafetler daha fazla ilgi görmeye başladı.
Bir de farklı amaçlarla kullanabilen, kombine edilen giyim tarzı öne çıkıyor.
Arif Kaya dünyanın en önemli giyim markalarından birinin başında ve bu trendi çok net görüyor.
Markalar dünyadaki gelişmelere, akımlara, yeni fikirlere seyirci kalamaz.
Zaten güçlü markalar da bu vizyonlarıyla farklarını ortaya koyuyorlar.

Haberin Devamı

Bu listeyi zorlayacak şehir yaratalım


Yok mu bunun ortası

SOSYAL medyasız olmuyor.
Gazeteci olarak elbette yakından takip ediyorum.
İnanın çok aktif değilim.
İzliyorum sadece...
Twitter’a girince bazen moralim bozuluyor.
Bardağın hep boş tarafından bakanlar sanki burada toplanmış.
Üstelik gençliğimizde oynadığımız adam asmaca burada her an oynanıyor.
Biri dar ağacına konuyor, diğeri indiriliyor.
Bakıyorum ama bir süre sonra sıkılıyorum.
İnstagram ise bardağın hep dolu tarafından bakıyor.
Daha eğlenceli buluyorum.
İnsanların mutlu olması, eğlenmesi, hayattan keyif alması hoşuma gidiyor.
Ama söyleyeyim mutluluk oyunu oynayanları da sevmiyorum.
“Yok mu bunun ortası?” diye de size soruyorum.

Yazarın Tüm Yazıları