Paylaş
Doktorlar haklı olarak olayı protesto etti, yürüyüş yaptılar, görevlerini bir süreliğine bıraktılar.
Bazı yürüyüşlere polis müdahale etti; bu sırada baygınlık geçiren polislerin yardımına da doktorlar yetişti.
Trajik ama hayatın gerçekleri böyledir.
Her fırsatta yazıyorum.
Şiddet olaylarının sayısı artıyor.
Sadece doktorlara değil; her meslekte birçok vatandaşımızın benzer olaylarla karşılaşıyor.
Aynı günlerde bir avukat; Servet Bakırtaş da katledildi.
İstanbul Barosu bana göre çok güzel bir açıklama yaptı ve dedi ki; “Avukatın rolünü ve yaptığı işi kavramaktan uzak bir zihin yapısının, giderek onu taraf konumuna sürüklemesi, kelimenin tam anlamıyla bir ilkelliktir. Bir mesleğin ölümü göze alarak sürdürülmesi, sürdürenler için ne denli onur vesilesi olsa da o toplumun bir kesimi için utançtır.”
Baro çok haklı değil mi?
Ekrem Karakaya’yı öldüren de, binlerce kadınımızı yok eden zihniyet de aynı...
Peki ne yapacağız?
Kendini savcı, yargıç, polis yerine koyup sokaklarda terör estiren bu zihniyete teslim mi olacağız?
Namus bekçisi kesilip gençlerimize, kadınlarımıza bu hayatı zehir edenlere seyirci mi kalacağız?
Elbette hayır...
Ekrem Karakaya’yı, Servet Bakırtaş’ı öldüren bu zihniyetle mücadele edeceğiz.
Türkiye’nin, dünyanın daha iyi olması için gayret göstereceğiz.
Umutsuzluğa yer yok...
Ancak siyasetten de beklentimiz var.
Yasalar eksikse tamamlamak Meclis’e düşüyor.
Toplumun vicdanında yara olan bazı konuların üzerine gitmek, yasaları güncellemek siyasetçiye düşüyor.
Lütfen bunları tamamlayın.
Toplumun yaralarını sarması ancak böyle olur.
İsimleri niye kodluyoruz ki
CİNAYETLERDE, şiddet olaylarında sanığın ismi kodlanıyor. Bunu birkaç kere daha yazmıştım.
Neden kodluyoruz?
Gencecik bir kız öldürülmüş, üstelik işkence edilerek öldürülmüş.
Ve biz katilin ismini açık değil; baş harfleriyle yazıyoruz.
Anlıyorum.
Mahkeme devam ettiği; karar kesinleşmemiş olduğu için böyle isteniyor.
Bence şiddet uygulayan, şiddete meyilli olan teşhir edilmeli.
Bir de Kadir Şeker olayı var
TÜRKİYE’nin konuştuğu mesele 5 Şubat 2020’de Konya’da Piri Reis Parkı’nda yaşandı. Kadir Şeker, sevgilisi Ayşe Dırla’yı döven Özgür Duran’ı engellemeye çalıştı.
Bu sırada çıkan arbedede Şeker, Duran’ı kalbinden bıçakladı. Duran kurtarılamadı. Kadir Şeker ise tutuklandı. 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘kasten öldürme’ suçlamasıyla yargılanan Kadir Şeker’e, ömür boyu hapis cezası verildi. Mahkeme heyeti, suçun ‘haksız tahrik’ altında işlendiğine kanaat getirerek cezayı önce 15 yıla, ardından Kadir Şeker’in duruşmadaki iyi halini gözeterek 12.5 yıla indirdi.
Geçen gün de tahliye edildi.
Sosyal medya hesaplarında da bu konu çok tartışılıyor.
Kadir Şeker’i kahraman ilan edenler de var, suçlu bulanlar da...
Bazı konular kendi mecrasında akıp gitsin.
“Son nefesime kadar vatanıma hizmet edeceğim” diyen Kadir Şeker’i de biraz rahat bırakın.
Nerede o eski bayramlar
elbette diyeceğim
ÖNCELİKLE iyi bayramlar herkese...
Son yıllarda bayramlar tatil programlarına döndü. Belki de hayatın akışı bunu gerektiriyor. İnsanlar zamanla yarışıyor ve her fırsatı değerlendirmek istiyorlar.
Yine de ben o eski bayramları arıyorum.
Hele benim gibi geniş, büyük ailelerde büyüyenler için bayramlar buluşma nedeniydi.
Uzun, geniş masalarda sohbet etme, anıları tazeleme, akrabaları, sevdiklerini görme imkanıydı.
Kendi adıma söyleyeyim.
Bizim ailede bu gelenekleri devam ettirmeye özen gösteriyoruz.
Sadece bayramlarda değil; belirli aralıklarda bayram lezzetindeki buluşmalara devam ediyoruz.
İnanın iyi geliyor.
Daha doğrusu bana çok iyi geliyor.
Paylaş