7 Aralık 2002
Kemal Dinçer gibi yürekli bir adam çıktı, ‘‘Bu Lorant ile, bu takım gitmez’’ dedi. Ama yönetim inat uğruna onu görevde tutuyor. Yazık oluyor F.Bahçe'ye. Buna artık dur desinler. FENERBAHÇE, her türlü karışıklığa rağmen yoluna devam ediyor. Ama nasıl? Şampiyonlar Ligi'nde yok, UEFA Kupası'nda yok. Peki niye?
Çünkü Fenerbahçe, bu kupalarda yok olurken, büyük kadro hatalarının cezalarını çekti. Yani bilgisizlik ve beceriksizliğin. Türkiye Kupası, bunların üstüne tam tuz biber ekti. Fenerbahçe, Konya'ya yenilebilir. Bunu bir noktaya kadar doğal karşılayabilirsiniz. Ama ya sahaya konan futbol?
Bırakın sahadaki kötü futbolu, futbolcuların birbirlerine sevgi ve saygıları kalmamış. Zaten soyunma odalarında yaşanan kavgalarla bunlar ortaya çıkıyor.
İşte sorumlular
Bunun sorumlusu kim?
Birinci sorumlu elbetteki Lorant.
İkinci sorumlu ise Lorant'ın arkasındaki yönetim.
Peki, yönetim ne bekliyor? Fenerbahçe'nin küme düşmesini mi? Başarısızlığın tarifi bu mu onlar için.
Fenerbahçe'de bunlar yaşanırken, bir yürekli adam adam çıkıyor ve takımdaki bütün çarpıklıkları açıklıyor, ‘‘Kardeşim, bu Lorant ile bu takım gitmez’’ diyor.
Kemal Dinçer bu sözleriyle, Fenerbahçe yönetimi ile başkanını rahatsız ediyor ama Fenerbahçe'ye büyük fayda sağlıyor. Dinçer açıklamasında, ‘‘Oğuz ile beraber’’ diyor. Demek ki, birlikte konuşup karar vermişler. Kemal, yüreklice bunu açıklıyor ama Oğuz piyasada yok. Eğer Oğuz Çetin, Fenerbahçe'nin başına gelecek bir antrenör ise, (ki ben yapacağına inanıyorum) gerekli yerde çıkıp konuşmalı. Fenerbahçe yönetimi onu göreve davet eder veya etmez. Ama Oğuz gerekeni yapmalı.
Bu açıklamalarla ortalık karışıyor ama yönetimden yine ses yok. Bundan önce olduğu gibi yine etrafı yumuşatıp barıştırmaya calışıyorlar. Berbat neticelerden daha çok, ‘‘tatsızlık çıkmasın’’ hesabı peşindeler.
Bir türlü gitmiyor!
Lorant ile yolların ayrılmasını, Fenerbahçe camiası istiyor, anladığım kadarıyla futbolcular istiyor, menajer istiyor, yardımcı antrenörü istiyor, herkes istiyor. Ama Fenerbahçe de bu antrenör gitmiyor.
Neden?
Anlamak mümkün değil. Düşünün gazetelerde boy boy haberler ve böyle bir ortamda Fenerbahçe, Lorant ile Diyarbakır'a gidiyor. Adam işinin başında. Fener onu gönderme yürekliliğini gösteremiyor. Karar verilmiş, devre arasında operasyon yapılacakmış. Tam bir, ‘‘Ne şiş yansın, ne kebap’’ mantığı.
Çiftlik değil!
Eğer Fener, Diyarbakır'ı yenerse, antrenör kalacak. Yenilirse gidecek. Kimse geleceği düşünmüyor. Antrenör sorunu böyle çözülmez. Kesip atarsın. Ondan sonra, kimi getirirsen, getirirsin.
Kısacası, Fenerbahçe'yi kötü duruma sokmak için, idari olarak ne yapılması gerekiyorsa o yapılıyor. Buna artık, ‘‘dur’’ desinler Yazık oluyor, Fenerbahçe sevgisini, saygısını kaybediyor. Niçin? İnat uğruna. Helal olsun size Fener yönetimi.
Ama unutmayın, Fenerbahçe kimsenin çiftliği değil. Kimse kendi egosuna ve kaprisine göre idare edemez bu kulübü. Herkes ayağını denk atsın.
Yazının Devamını Oku 3 Aralık 2002
Lorant ile Ortega'nın arasındaki soğukluk devam edecek. Alman, futbolcu psikolojisini bilmi yor. Elinde yıldız oyuncu oldu mu ne yapacağını şaşırıyor. Çünkü iyi niyetli değil... Fenerbahçe, Ortega-Lorant sorununu nasıl aşar? Bu olay diğer futbolcuları nasıl etkiler? Yönetimin bu konudaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
F.Bahçe bu sorunu aşamaz. Bu soğukluk kalır. Lorant işin başından beri Ortega'ya karşı oynatmamak, yedek bekletip, 2. devre sokmak gibi bir takım kinci hareketler içinde oldu. Ortega en sonunda buna sinirlendi ve patladı.
Lorant niye böyle yaptı, anlamadık. Bir antrenör iyi oyuncusunu oyuna sokar ki, maç kazansın. Hele elinde dünya çapında bir oyuncu varsa, onu mükemmel hale getirmek istersiniz ki, rakibe karşı güçlü olasınız. Ama Lorant, tuhaf bir antrenör. Bilmiyorum, belki Ortega'nın isminin altında ezildi. Aslında onun antrenörü olduğu için iftihar etmesi lazım.
Yaklaşım kötü
Düzelir mi derseniz, her ne olursa olsun bu soğukluk devam edecek. Zaten antrenörün de böyle sıcak bir yaklaşımı yok. Futbolcu psikolojisini bilmiyor. Hangisi iyi oyuncu, nerede daha iyi oynar, hangi futbolcudan en fazla verimi nerede alır, bunun farkında değil. Sorunlar da bu yüzden.
Bir de şu var, Lorant şimdiye kadar çalıştığı takımlarda böyle yıldız oyuncularla birlikte olmamış. Standart ve standardın altında oyuncularla çalışmış. Elinde yıldız oyuncu oldu mu, şaşırıyor, ne yapacağını bilmiyor.
‘‘Disiplin, disiplin’’ diye bir lafı var. Disiplin tamam da, sen tutumunu, oyuncularla mesafeni düzgün koyamaz, dengesiz hareket eder ve buna devam edersen, disiplini kuramazsın. O zaman disiplinsizliği kendinde ara, futbolcularda değil.
Lorant iyi niyetli değil. Belki iyi niyetli de, bazı şeylerin farkında değil. Bir insan baltayı bu kadar taşa vurmaz. Elinde süper bir yıldız var. Ortega böyle herşeye itiraz eden bir adam da değil. Ama bir yere kadar. Antrenörü, ‘‘Her oyuncu haddini bilmelidir’’ gibi aleyhine beyanatlar verdi, sesini çıkarmadı. Bunlar küçük düşürücü şeyler. Sahada tekme atıldı, sesini çıkarmadı. En sonunda hoşgörü sınırını aştı. Ortega nerede oynadıysa, el üstünde tutulmuş. Kimse gururuyla oynatmaz. Ben F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın neden bu kadar sabırlı davrandığını da anlamıyorum. Hemen gönderilsin anlamında söylemiyorum, ama daha önce Feyenoord maçından hemen sonra ihtar verilmeliydi. Bu antrenörü hizaye çekme olurdu. Düzelmezse de yollarını ayırırdı F.Bahçe. Bana göre bu iş inceldiği yerden kopacaktı.
Kestirip atacaksın
Başkan bunu böyle tatlıya bağladım zannediyor, ama ben zannetmiyorum. Bu ortamı yatıştırma işleri vardır ya, bunlar daha büyük zararlar verir. Kestirip atacaksın. Dur bakalım, ileride iyi olur, barışırlar dersen, hata edersin. F.Bahçe bu hatayı yaptı ve hatalara devam ediyor. İnşallah bizim tahmin ettiğimiz gibi olmaz. F.Bahçe'ye Lorant'ın çok üstünde antrenörler gelir de, Ortega gibi oyuncu az gelir. Bu olay diğer futbolcuları da rahatsız eder. Futbolcu, ‘‘Ben kimim, Ortega kim’’ diye düşünür. ‘‘Ben bu oyuncu ile oynuyorsam şereftir. O bizim yanımızda oynuyorsa değerimiz artıyor’’ der. Revivo'yu mu etkileyecek. Revivo kim, Ortega kim.
Bir de şu var. Ben Ortega'nın ‘‘Ya ben ya Lorant’’ dediğini zannetmiyorum. Çünkü bunu bir insanın çok düşünüp söylemesi lazım. Ve dönüşü olmaması lazım.
BEŞiKTAŞ'ın şansı yüzde 50
Beşiktaş'ta Dinamo Kiev karşısındaki mükemmel futbol sonrası G.Birliği beraberliğini neye bağlıyorsunuz?
Beşiktaş'ın büyük bir enerjiyle futbol oynadığını görmek lazım. Gençlerbirliği de en az onlar kadar iyi mücadele etti. Beşiktaş'ın karşısına çıkan 11'inde Ahmet Hassan, El Saka gibi bir oyuncular vardı. Hepsi bilinçli oynuyorlar, dan-dun defans yapmıyorlar. İkili mücadeleleri kazanıyorlar. Beşiktaş maçında mükemmel bir Gençlerbirliği vardı.
Beşiktaş'ın iki tane teknisyeni yoktu; Sergen ve Tümer. İkisi yanyana oynarmış demek ki. Hem de böyle güçlü bir takıma karşı oynadılar ve gol atıp, attırdılar. Bizde pres diye tutturulmuş. Presle oyun bitmiyor. Presten sonra o topu kullanmak lazım. O topu kullanacak adamların da sahada olması lazım. Bunların hepsi birbirini tamamlıyor. Futbol futbolcularla oynanır. İyi futbolcuların varsa iyi takım olursun.
Dinamo Kiev önünde Beşiktaş, turu rahat görüyor, ama şanslar yüzde 50. Kiev hızlı ve topu çok iyi kullanan takım. Gençlerbirliği de öyleydi.
Beşiktaş’ın mükemmel, yaratıcı oyuncuları var. Ben bir tek orta sahasını defans ve forvete göre zayıf kalıyor görüyorum. Beşiktaş, Kiev karşısında defans yapıp da topu kullanamaz, dan-dun vurursa çok hata yapar. Defansif olarak kazandığı topu kullanarak çıkarsa bu turu atlar.
Fatih Terim rahatlayacak
G.Saray'da Fatih Terim futbolun tek patronuydu. Burak Elmas ile Özer Saraçoğlu'nun Futbol Şube Sorumluluğu görevinde daha aktif hale gelmeleri istendi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Futbolda işler iyi giderken dediklerinizi yaptırırsınız, kötü giderken istemedikleriniz olur. Fatih Terim, ‘‘Futbolun tek patronuyum, dışarıdan kimse karışmasın, TV'lerde beyanatlar vermesin, futbolun başı ben olayım’’ diyordu, ama iş kötü gidince idarecilerin de bir yerde devreye girmesi lazım. Terim'e yardımcı olması şart. Bu esasında Terim'in yetkilerini almak falan değil, ona yardımcı olmak. Önemli olan G.Saray'ın başarısı. Kimse bu başarıyı tek başına üstlenemez. Yapabiliyorsa kimsenin sesi çıkmaz, yapamıyorsa yönetim devreye girebilir.
Yönetimde olan bu arkadaşlar, Terim'in huyunu suyunu biliyor. Terim de onlarınkini biliyor. Herhalde anlaşacaklar. Terim de böylece biraz rahatlayacak. Bir gerçek var ki, Terim'in konuşmalarında ve gerek yedek kulübesinde fevkalade sinirli hareket ettiği gözüküyor. Rahat hareket etmek istiyor, ama olmuyor. Biraz da onun rahatlaması lazım.
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2002
<B>FENERBAHÇE,</B> tam anlamıyla ıstırap çektirmeye başladı. Bu seyirci, takımdan iyi şeyler bekliyor. İyi şeyler olması için de takımın iyi kurulması lazım. Lorant'ın Ortega'yı içine sindiremediği, sezon başındaki Avusturya kampından belliydi. Kalitesini dünyanın kabul ettiği böyle bir adam hakkında saçma sapan beyanatlar verdi. ‘‘İçerde oynatırım, dışarda oynatmam’’ dedi, Feyenoord maçında yedek bıraktı ve nihayet ağzından baklayı çıkardı...
İstanbulspor maçından önce, ‘‘Seni ilk 11'e almayacağım’’ dedi. Gerekçe de hastalığıymış. Halbuki Ortega, ‘‘Hastalığım geçti. İyiyim, oynamak istiyorum’’ diyor. Sen kalkıp buna rağmen yedek bırakıyorsun. O da haliyle sinirlenip gitti.
Seyirci, Ortega'yı istiyor
Lorant'ın önce şunu düşünmesi lazım, seyircinin büyük çoğunluğu Ortega için stada geliyor. İyi futbolcu, klas hareketler görmek istiyor. Ama bunlar Lorant'ın hiç umurunda değil.
Steviç denen adam özel işleri için üç gün Almanya'ya gidiyor. Hani F.Bahçe çiftlik ya, gelir gelmez hemen ilk 11'e... O da oynuyor mu, oynamıyor mu belli değil. Öte taraftan Revivo kızıyor, 20 gün ortalardan kayboluyor. ‘‘İstanbulspor maçında oynatılmazsam, giderim’’ diyor. Sözün özü, Fenerbahçe'de Lorant'ın adamı olan herkes oynuyor, diğerleri Allah'a dua ediyor.
Abdullah dışlanıyor, PAF takımıyla antrenmana çıkmaya mecbur bırakılıyor. Esasında ilk 11'de oynaması gereken tek adam olan Abdullah'a metazori forma veriliyor. Bir de Mustafa Doğan var. Sakatlığının tedavisi yarıda kesilip, Kocaeli maçında 15 dakika oynatılıyor. Bir bakıyorsunuz, o da dün akşam ilk 11'de. Yaz, yaz bitmez...
Bu nasıl antrenör?
Yani F.Bahçe takımı antrenman yapmış, yapmamış, o formdaymış, bu değilmiş, hiç önemli değil. Kadro tam anlamıyla torbadan çıkıyor. Bu ne biçim antrenör, anlamak mümkün değil.
Ortega'yı kafasına takmış bir kere dedik. İlla problem yaratacak. Halbuki Ortega, dünyanın en sorunsuz futbolcularından biri. Her antrenörün rüyasındaki futbolcu. Lorant'ı bu hale yönetim getiriyor. Eğer yönetim işe baştan el koysa, bu tür krizler kesinlikle çıkmaz.
Neyse tekrar maça gelelim. Lorant, haftalardır defansta iyi oynayan Ogün'ü orta sahaya çekiyor. O da elinden gelen herşeyi yapıyor, ama vasatı aşamıyor. Ceyhun, kendisini fazla zorlayıp saçma sapan işler yapıyor. Tuncay sağa sola saldırıyor ama hiçbir şeye yaramıyor. Serhat belki en olumlu oyununu oynuyor ama paslar yanlış yere veya geç veriliyor. Yusuf'a bakıyorsunuz, o da kendini gösterme çabasında. Bir sağa, bir sola dönüyor, kıvranıp duruyor. Hakan Bayraktar oyuna alınıyor, ama sağ bekte... Fenerbahçe'de kondisyon yok, yardımlaşma yok, üst üste iki pas yok ama bir karambol golle maçı koparıp, üç puana uzanıyorlar. Bu ne kadar böyle gidecek, merak ediyorum.
Yazının Devamını Oku 26 Kasım 2002
Fenerbahçe'nin iyi bir kadrosu var. Ama takım iyi kurulmuyor. Lorant iyi oynayanı kenara alıyor, kötü oynayanı sahada tutuyor. İnsanın aklına <B>‘‘Bu adam takımı baltalıyor mu’’</B> sorusu geliyor. F.Bahçe son 4 maçını kazandı ve zirveye ortak oldu. Ama hala iyi oynamıyor. F.Bahçe'nin istikrarsız futbolunu neye bağlıyorsunuz?
İstikrarlı bir kadro kurulmamasına bağlıyorum. Antrenör hala her futbolcuyu, her yerde deniyor. Bunlar hazırlık maçları değil. Belki her tarafta oynamaları güzel ama, futbolcuyu en fazla randıman verdiği yerde oynatmalısın. Hala ne deniyorsun? Fenerbahçe daha takımını oturtamadı. Abdullah piyasada yok. Lüzumsuz bir ceza veriliyor. Aslında bu ceza takıma veriliyor. Ali Akdeniz piyasada yok. Ceyhun takımı kurtarıyor oyundan çıkıyor. Hakan iyi oynuyor kenara alınıyor. Buna karşılık kendi adamı Steviç'i kötü oynamasına rağmen oyunda tutuyor.
Yetenekleri kullanmalısın
F.Bahçe'nin derdi iyi takımı kuramamak. Elinde çok yetenekli Türk futbolcuları var. Bunları kullanacaksın. Ama sen kullanmak istemiyorsun, sanki baltalıyorsun. İnsanın aklına bu geliyor. Washington diye bir oyuncu ile kontratak oynayamazsın. Serhat ile Washington'dan dönen her top kontratak oluyor. Ne oyuncunun kalitesi biliyor, ne de kimin nerede oynatacağını biliyorsun. Düzgün bir takım sahaya çıkarsa, her maçta bu kadar kötü oynamazsın. Bu devamlı olmaz. Fenerbahçe'yi aldatan G.Saray ve Bursa galibiyetleri. Böyle sürpriz netileceler alabilirsin ama bu kadar kötü futbol oynayamazsın.
F.Bahçe'nin forveti yeterli mi?
Bu kadar para harcayan F.Bahçe'nin forvetinde ne yazık ki, Washington var. Koşamadığı için yollanan Andersson'dan sonra bunu almayacaksın. Yani ikisi de ağır. Beşiktaş'a oranla F.Bahçe'nin alternatiflerine bakıldığında sadece Serhat- Washington'u görüyoruz. Sen zaten Serhat'ı gerektiği gibi kullanamıyorsun. Üstelik Oktay'ı dışlıyorsun. İnsanın aklına ‘‘Washington'a yer açılması için mi cezalandırılıyor’’ sorusu geliyor. Çünkü her antrenör kendi aldığı oyuncuları oynatmak istiyor.
G.Birliği'nden Okan'ın fiyatı 10 milyon dolar olarak açıklandı?
F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş kime talip olsa değeri artıyor. Çünkü daha çok parası olan bu takımlar. Seyirci baskısı da bu oyuncuları almasını gerektiriyor. F.Bahçe başkanı 25 milyon dolar Tuncay'a isterse, G.Birliği Başkanı İlhan Cavcav da buna karşılık 10 milyon dolar isteyecek.
Süper Tuncay
Belki F.Bahçe başkanı bizim için çok kıymetlidir demek istedi. Öteki taraftan Cavcav, ‘‘Okan 10 milyon dolar’’ diyor. 25 milyon dolar da dese kimse buna karşı çıkmaz. Tuncay ile Okan yetenekli futbolcular. Tuncay çok yönlü bir oyuncu. Hem sağbek, hem hücum oynuyor. Biraz daha tecrübeli olursa daha iyi olacak. Varını yoğunu ortaya koyuyor. Bir de alınan yabancılara bakın. Tuncay'ı böyle düşünür de onlarla karşılaştırırsan değeri 100 milyon dolar.
Kartal harika
Beşiktaş'ın çıkışını neye bağlıyorsunuz?
Beşiktaş gittikçe iyi oynuyor. Hele o bir de Amaral'ı kazanırsa, (inanıyorum ki Lucescu kazanacak) daha iyi olacak. Ligde zirveye çıktılar. Şimdi sırada D.Kiev var. Kiev'i pek tanımıyorum ama bu tip maçlarda iyi takım olmaktan ziyade tecrübe ve sabır lazım. Ben Beşiktaş'ın iyi olacağını sezon başından beri söylüyorum. Çok yetenekli oyuncuları var. Özellikle forvetleri çok iyi. Takımda iyi bir rekabet oluşmuş. Ahmet Dursun gelecek. Nouma her geçen gün daha iyi duruma geliyor. İlhan Mansız da iyi mücadele ediyor. Pancu hem orta saha, hem forvette çok yönlü. Bir iki genç isim daha var.
Büyük kulüpler bir yenilgi ile çökmez
G.Saray'daki düşüş devam edecek mi?
G.Saray büyük kulüp. Büyük kulüpler bir mağlubiyetle çökmez. Çabuk toparlanılar. İyi neticeler alırlar mı, bilemem. G.Saray'da işi çözecek adamlar olmalı. Batista orta sahada iyi bir dinamo. Fatih onu gerçek yerinde (orta sahanın göbeğinde) oynatmalı. Hasan Şaş durumu değiştirecek bir isim. Belki çok golcü oyuncu değil ama orta sahayı kapatıp, hücuma katkıda bulunuyor. Bülent de artık yoruldu. Tek başına mücadele ediyor. Benim anladığım kadarıyla Emre'yi kazanmak zorundasın. G.Saray toparlar ama oyunun gidişatına ağırlığını koyacak bir beyin olmalı. Bundan evvel Hagi vardı. Kötü oynarken bile bir frikik ile takımı canlandırıyordu. Böyle oyuncuları şimdi yok. Fatih Terim artık takımını buna göre oynatacak.
Trabzon koşuyor...
Trabzon'un çıkışı sürecek mi?
Trabzonspor genç bir kadro oluşturdu. Sezona kötü başladılar ama sabırla yepyeni bir takım yarattılar. Ankaragücü öyle sıradan bir takım değil. Ankaragücü'ne 3 fark yapan Trabzonspor çok koşuyor, iyi mücadele ediyor. Ama bunda G.Antep'ten alınan Fatih Tekke'nin önemli rolü var. Fatih şu anda Türkiye'nin en iyi oyuncusu. Neden milli takıma alınmaz bunu anlamış değilim. Şenol Güneş bugün Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı antrenörü. Ama milli takım Şenol Güneş'in özel takımı değil. O istedi diye 3-5 oyuncuyu dışarı alamayız. İtalyanları o maçta yenmeliydik. Onların yeteneklerini bu maçta denemek zorunda değilsin. Kulüplere şirin görünmük için olyuncu seçmeyeceksin. Şirin görünmek için de oynatmayacaksın. Kimseye şahsi kinin olamaz. Mesela Fenerbahçe'den Ceyhun ve Hakan Bayraktar da milli formayı giyecek seviyede isimler.
Genç hakemler
Genç hakemler ligin rengini değiştirdi mi?
Genç hakemler mutlaka olmalı. G.Birliği- G.Saray maçında iyi niyetli bir hakem çıktı. Daha birinci dakikadan itibaren hakemi etki altına almak için itiraza başladılar. Kart göstermeden, oyunun rengini bozmadan devam ettirmek isteyen hakeme destek olmalıyız. Futbolcular sahada buna yardımcı olmuyor. Yöneticilerin politik beyanatları kesilmeden hakem yetiştiremeyiz. Federasyonun buna acil önlem alıp, ceva uygulaması gerekiyor. Artık bu beyanatların önüne geçmeliyiz. Her önüne gelen çıkıp hakemi suçlayamaz.
Yazının Devamını Oku 24 Kasım 2002
<B>FENERBAHÇE </B>öyle bir aldatıyor ki, hem kendisini, hem taraftarını, hem yöneticilerini, kısacası herkesi aldatıyor. 7-1'lik Bursaspor maçının ardından doğal olarak herkes daha farklı bir Fenerbahçe bekliyor. Hani öyle rakibini ezen, fırtına gibi esen... Ama gelin görün ki, sahada daha iyi oynayan takım Fenerbahçe değil, Kocaelispor. Formaları değiştirseniz herkes Kocaeli'yi, Fener zannedecek.
Fenerbahçe kazanmak için hiçbir şey yapmadı. Ne topu kullandı, ne orta sahada pas yapabildi, ne de hücumda etkili olabildi. Ben artık yazmaktan bıktım ama Lorant herşeyi yanlış yapıyor. Maç 1-1 iken, takımda topu en iyi kullanan iki adamı Ceyhun ile Hakan Bayraktar'ı oyundan çıkarıyor. Çıkarmakla da kalmıyor, yerlerine aylardır oynamayan defans adamı Mustafa Doğan ve topla arası hiç iyi olmayan Ali Güneş'i alıyor. Şimdi bu nasıl değişikliktir? Lorant'ın normalde gole yakın adamları alması lazım. Çünkü gole ihtiyacı var. Ama o ne yapıyor, oyunu değiştirecek adamları çıkarıyor. Neyse ki, şansına bir penaltı kazandı da günü kurtardı.
Aynı Washington
Takımın en kötüsü, sahada hiçbir şey yapmayan, kaçak güreşen Steviç devamlı oynuyor. İlk golü atan Washington yine bildiğimiz Washington. Ne ayağını kaldırabiliyor, ne mücadele edebiliyor, ne de top yapabiliyor.
Kocaelispor'a gelince... İlk yarıda bulduğu net bir gol pozisyonu var. Lazarov'un şutunu Oğuz mükemmel bir şekilde çıkardı. Onun dışında bir de penaltı tartışmalarına neden olan bir pozisyon yaşandı. Hakem penaltı verse kimse itiraz edemezdi. Tabii penaltı olsaydı, Oğuz da kırmızı kart görecekti.
Daha da ötesinde enteresan bir seyirci izledik. İftar vakti nedeniyle az seyirci vardı. Sanıyorum bu maç daha erken saatlerde olsaydı, tribünleri daha dolu, seyirciyi daha coşkulu görebilirdik.
Fenerbahçe'de, Ümit Özat vazifesini yerine getiriyor, biraz Ogün, biraz da Tuncay olumlu işler yapıyor, kaleci Oğuz da yediği golde hatalı olmasına rağmen genelde gayet başarılıydı.
Garip inatlar
Lorant gene garip inatlara başladı. Ortega'yı anlaşılmaz bir şekilde ikinci devre oyuna soktu. O da kendisini fazla riske etmedi. Bu arada bazı garip yorumlara da değinmeden geçemeyeceğim. Ortega'nın futbolculuğunu tartışan, ‘‘Fenerbahçe'nin freni’’ diyenler var. Bunlar, bir futbolcunun nasıl oynadığının, hangi psikolojide olduğunun farkında olmayan, futboldan anlamayan insanlar.
Yazımızın başında da dediğimiz gibi üst üste gelen farklı galibiyetler Fenerbahçe'yi biraz aldattı. Galatasaray derbisini saymıyorum, çünkü o çok sıradışı bir maçtı. Bursaspor'un yanlış organizasyonu ve şans faktörü sonucunda Fenerbahçe o maçta farklı bir galibiyet aldı. Fenerbahçe'de dün akşam bütün fiyaskolar, yanlış olan herşey yapıldı ama, Kocaelispor'un beceriksizliği ve şans faktörü, sarı lacivertlilerin çok önemli bir galibiyet almasını sağladı.
Yazının Devamını Oku 19 Kasım 2002
Alman çalıştırıcı kimin iyi, kimin kötü oynadığının farkında değil. Kim nerede oynarsa faydalı olacak, bunu da göremiyor. Yanlış yaptığını anlayacak ve doğrusunu bulacak. Ona yol gösterecek olan da Türk spor basınıdır. F.Bahçe'deki iniş ve çıkışlar neden kaynaklanıyor?
Sebebi antrenör, yani Lorant. F.Bahçe'nin iskeletini oturtamadı. Her maç değişik bir kadro. Hiçbir oyuncunun kendine güveni kalmadı. Türkiye'deki futbolcu, Almanya'daki gibi değil, daha duygusaldır. Oynamayan oyuncu dışlandığını farzedip, farklı yaşıyor. Antrenmanda kendini maça hazırlamıyor ve bundan dolayı da futbolcular bir çok iniş çıkış yaşıyor.
Oynamayan futbolcu tekrar takıma konduğunda oynayanlardan daha iyi olduğunu biliyor, bu yüzden de kendilerini göstermek için lüzumsuz hareketler yapıyor, daha fazla topla oynama isteğine giriyor. Takıma çok şey vereyim de, bu kadroda benim yerim olduğunu göstereyim diyor. Acemilik yapıyor ve saçmalıyor. Bu da onların başarısızlığını hazırlıyor. F.Bahçe'de son dönemde yeni bir adet çıktı. Bir futbolcu iyi oynadı mı, arkadaşları ona ‘‘Gelecek hafta yoksun’’ diyor.
Şampiyonluk böyle gelmez
Lorant kimin iyi, kimin kötü oynadığının farkında değil. Kim nerede oynarsa faydalı olacak, bunu da göremiyor. Mesela, 7-1'lik Bursa maçına bakın... Sahanın en iyi oyuncusu Hakan Bayraktar çıkarıldı, en kötüsü Steviç takımda kaldı, protesto yiyince onu da çıkardı.
F.Bahçe seyircisi futboldan fevkalade anlayan taraftar. Lorant bunu hissedemiyor. Onun kapasitesi bu. Ama burada Oğuz'un devreye girmesi lazım. O da bu takımın 2. antrenörü.
Lorant'ın kadro seçimi ve oyun anlayışının bu farklı galibiyetlerde payı var mı?
Var, ama sahaya düzgün kadro çıkardığında. Taşları yerli yerine oturttuğunda. Bu takımda direk oynayacak isimler var; Hakan Bayraktar, Ceyhun, Yusuf. Yusuf'u sol bek oynatırsanız kazanamazsınız. Onun yapısı buna uygun değil. Adamı da perişan ediyor.
Serhat, müthiş faydalı olabilecek bir oyuncu. Ama ne zaman, topu önüne attığınızda. Eğer topu üstüne veya ayağına atarsanız kontratak yersiniz. Ama araya paslar atarsanız, rakibi yıpratır. Hakan bu takımın beyni.
Ali Akdeniz var, bütün antrenörlerinin beğenip bir yere koyamadığı bu futbolcu 3 senedir bu takımda top oynayamıyor. Böyle rezalet olur mu? Sağ beke al, stopere al, oynuyor. İki ayaklı bir oyuncu. Akıllı, futbolu biliyor. Bursa maçında fark olunca, idareten oyuna sokuldu. O da eziklik ve kırgınlık için de sahada top benim ayağımdan gitsin diye oynadı.
Galibiyetlerle arkadaşlık daha çok pekişir. Birbirlerine yardımlaşma farklı olur sahada. Halbuki, Lorant'ınki gibi garip takımlar, garip tertiplerle oynadın mı, herkes takımı kurtarmaya gider. Sahaya çıkardığı kadro çok önemli. Maksimim randımanı alacak bir kadro çıkarmalı, ama o bunun farkında değil. Son maç da bunu gösterdi.
Bazı şeyleri akıl alacak gibi değil. Hakan'ı oynatmıyor, Steviç'i oynatıyor. Alman 34 yaşında, ama ‘‘Ben aldırttım, oynatırım’’ diyor. Sağ bekte başarılı Ali Güneş solda oynatılıyor. Takıma herşeyini veren bir oyuncu yok ediliyor.
Herkes Washington'dan Bursa maçındaki gibi kolay çalım yemez. Göğsüyle istop ettiğinde, vursun diye beklemez. Onu güçlendirip, süratlendirmek lazım.
Lorant yanında oyuncular da çok önemli. Öyle çok müthiş kaliteli bir kadro yok. Kadroda elle tutulacak oyuncular sınırlı. Kötü gol yemesine rağmen Türkiye'nin en iyi kalecisi Rüştü bu takımın temel taşlarından. Ortega, Ceyhun ve Hakan ve yerine oturan Ogün de öyle. Diğerleri standart oyuncular. Yani, F.Bahçe onlardan vazgeçerse bir şey kaybetmez. Demek ki, seçimler ve kadro yanlış yapılmış.
Takım tecrübesiz
Vaadler, Şampiyonlar Ligi ve UEFA'da ileri gitmekti. Ama antrenör ‘‘Ben böyle söz vermedim. Takım tecrübesiz’’ diyor. Bu doğru, ama antrenör hepsinden tecrübesiz. Tecrübesiz adam da tecrübesiz bir takım sahaya çıkarıyor.
Lorant'a eleştirimiz, işleri yanlış yaptığı için. Herhalde Türkiye'yi futbol oynanmayan bir ülke olarak görmüş. Ama yanlış yaptığını anlayacak ve doğrusunu da bulacak. Ona da yol gösterecek olan Türk spor basınıdır. Yoksa, F.Bahçe 7-1de, 9-1 de kazanır ama şampiyonluk gelmez.
Ortega takımın % 50'si
Ortega, F.Bahçe'yi yavaşlatıyor mu?
Yavaşlatmıyor, kötü oynayan F.Bahçe'de işi çözmek istiyor. F.Bahçe akın yapamıyor. Her takım Bursa gibi olmaz. G.Saray maçını gözünüzün önüne getirin. F.Bahçe iki farkı yakalayınca ve 10 kişi kalınca, G.Saray oyun disiplininden koptu, fark oldu. ‘‘Ortega oynamadığı zaman başarılı olunuyor’’ gibi bir şey gündeme geldi. Ortega iyi değil, faydası yok, demeye getiriyorlar.
Ortega çok önemli bir futbolcu, takımın yüzde 50 gücü. Ama yanına, onunla top alış verişi yapacak, Ceyhun, Yusuf, Hakan gibi oyuncuları koyamazsanız, onu zaten siz yüzde 60 aşağı indiriyorsunuz.
Ortega istediği yere, kaçan adamın önüne top atacak, ama bu adamlar takımda yok. Bu düşünceyle başarılı olamazsınız. Herkes, Washington'u topa vurdurmaz, Serhat'a öyle gol yerleri bırakmaz. Avrupalı bu konuda daha akıllı ve tecrübeli.
Lucescu'ya güvenilmeli
Lucescu da kadrodaki değişiklikler nedeniyle eleştiriliyor. Rumen hoca doğru mu yapıyor?
Lucescu'yu çok beğeniyorum. Akıllı bir antrenör ve elinde çok iyi kadro var. Bazılarını düşünüp, bazılarını kenarda oturtabilir. Yasin, Tayfur Altay maçında tribünde oturtulmuş. Ancak Amaral gibi oyunculardan vazgeçilmemeli. O tip oyuncuları kazanması lazım. Çünkü UEFA'da devam edecekseniz, o tip oyuncular faydalı olacak. Adam, maçı kazanırım diyor, Bayram'ı oynatıyor. Ondan ileride faydalanmak istiyor. Ama sahaya ideal 11'le çıkıp, sonra bu oyuncuları değiştirmeli.
Bu takımda ‘‘Tümer ile Sergen yanyana oynamaz’’ diye bir şey tutturuldu. İkisi de topu çok iyi kullanan futbolcular. Peki neden oynamaz diyorsun, pres yapmıyorlarmış. Beşiktaş, Altay ile oynarken pres yapsa ne olur, yapmasa ne olur? M.United ile mi oynuyorsun.
Beşiktaş'ın ufak tefek problemleri var, F.Bahçe gibi değil. Bu takıma Ahmet gelecek, Nouma yavaş yavaş kendine geliyor. Cordoba da daha risksiz bir hale getirilecek. Lucescu, onları hazırlar, o bilgiye sahip, o kalitede bir antrenör.
Terim sakin olmalı
G.Saray yeniden yükseliş dönemine girdi mi? Trabzon maçı bunun için bir ölçü mü?
G.Saray zaten ligde maçlarını zor da olsa kazanıyordu. Onların da idealleri Şampiyonlar Ligi'nde finaller oynamaktı. Bunlar olmayınca strese girdiler. Başarılı olamayınca, oyuncu seçimlerinin yanlış olduğu ortaya çıktı. Yönetimi ve Fatih Terim'e eleştiriler başladı.
Ancak Fatih müthiş sinirli. Seyirci seviyor, yönetim ‘‘Arkasındayız’’ diyor, ben de Fatih'teki siniri anlamıyorum. Nedir o kameramana yaptığı? Bu Fatih tarzındaki bir adama yakışmıyor.
Fatih'in rahat ve sakin olması lazım. Ne kadar sakin olursa, hataları o kadar çabuk görür. Onun siniri oyunculara da yansıyor.
Dikkat edin, o da bir türlü aynı kadroyu sahaya çıkaramıyor. Yine de G.Saray lider. Artık üzüntüyü bir kenara bırakıp, önümüzdeki sezona bakacak. Zaten ligde bir yerlere gelmeden Avrupa'ya gidilemiyor.
Yazının Devamını Oku