31 Aralık 2002
Oğuz beyefendi, ama kalecilik yetenekleri sınırlı. Volkan’a hiç şans verilmedi. Türkiye’de, oynamayan futbolcu işi serer. Onu biraz teşvik etmek gerekir. Fizik olarak da kaleyi mükemmel dolduruyor. Rüştü gitmeli mi? Yeri doldurulabilir mi?
Gitmezse memnun olurum. Ama bir yerde de Rüştü'yü düşünmek lazım. Fenerbahçe'den aldığı parayla, oradan alacağı para çok farklı. Rüştü, gitti gitti, gitmedi, bundan sonra gitmesi zor olur. Ve tabii Fenerbahçe'deki gibi az çalışmayla orada işler yürümez. Bir de sakatsan, düzelmeden de oynatılmazsın.
Rüştü sakat sakat oynadı. Antrenman yapmadı, ama yine de F.Bahçe ve Milli Takım'ın kurtarıcısı oldu. Yetenekleri olan, çok önemli bir kaleci. F.Bahçe, böyle mükemmel bir kaleciyi bulmuşken kaybetmek istemez. Ancak mali bir sorun var, hem Rüştü, hem de F.Bahçe'nin menfaatine geliyorsa neden olmasın.
Volkan kazanılmalı
Oğuz Çetin ‘‘Rüştü ile birlikte elimdeki kaleciler bana yeter’’ diyor, yorumunuz?
Rüştü de kadroda varsa yeter. Oğuz, Rüştü'den sonra gelen kaleci. Ancak bir de Ümit Milli Takım kalecisi Volkan var. Biraz kilolu gözüküyor. Türkiye'de oynamayan futbolcu işi serer. Onu biraz teşvik etmek gerekir. Ümit Milli Takım'da iyi oynuyorsa, Fenerbahçe için de geleceğin kalecisidir. Oğuz Çetin'in en başta Volkan'ı da kazanması lazım. Fizik olarak da kaleyi mükemmel dolduruyor. Ama Çetin, sadece Oğuz ve Volkan'a güvenerek yola çıkarsa, o zaman F.Bahçe zarar görür. Oğuz beyefendi, ama kalecilik yetenekleri sınırlı. Volkan'a ise hiç şans verilmedi.
Yusuf, Oktay, Ali Akdeniz takasta adı geçen futbolcular. Bu futbolcular gitmeli mi, kalmalı mı?
Ali Akdeniz ile Oktay'ın takımda forma bulma şansı az. Ali içine kapanık, Oktay fazla umursamaz. Oktay, kendine gurur meselesi yapmıyor. ‘‘Bu takımda ben nasıl oynamıyorum?’’ demiyor. Oysa bu takımda ayağını kaldıramayan Washington'a büyük paralar ödendi. Serhat forvet oynatılıyor. Bunlar utanılacak şeyler. Oktay bunlara aldırmadığı için bu hale geldi.
Ali Akdeniz fazla girişken bir futbolcu değil. Oysa çok yetenekli bir futbolcu. F.Bahçe de Mustafa Denizli olsun Lorant olsun ona oynama şansı tanımamak için elinden gelen her türlü baltalamayı yaptı. Oğuz ondan faydalanabilirse müthiş bir oyuncu kazanmış olur. Ama takasa koyduklarına göre F.Bahçe'nin de böyle bir çabası olacağını düşünmüyorum. Gideceği takımda ise faydalı olur.
Renkli hayatı seçiyor
Yusuf da ayrı bir tip. Büyük yetenek, ama kendine göre, kendisi için problemleri var. Gece hayatı mı, futbol mu tercih yapamıyor. Fiziki kapasitesini üst seviyeye çıkaramıyor. F.Bahçe'den giderse yazık olur, ama bu durumda yapılacak fazla bir şey yok. Vazgeçilmez bir oyuncu olması lazım, bu yeteneği de var.
Anladığım kadarıyla Yusuf renkli hayatı tercih ediyor. Tabii antrenörlerinin de hatası oldu. Avusturya'daki kampta takımın en iyisiydi, oynatılmadı. Bir soğuma yaşadı Yusuf. İkinci devre birşeyler yapması istendi, sol bek oyna dendi. 20 dakika oynaması istendi. Oynatılmayan Yusuf bunun nedenini de öğrenemediği için F.Bahçe onu kaybetti.
F.Bahçe kimleri göndermeli?
Öncelikle F.Bahçe problemli oyuncuları göndermeli. Yabancılardan, Mirkoviç, Rapaiç, Revivo, Washington, Steviç gidebilir. Zaten F.Bahçe bunu çok önceden yapmalıydı. Aslında F.Bahçe kimleri göndermenin dışında, nasıl oyuncular almalı bu önemli. En başta iki santrfor almalıdır. Türkiye'den alacağı oyuncular da vardır, doğrudur. Ama bu oyuncuları onun bunun tavsiyesiyle, kasetten izleyip almak değil, çıplak gözle izleyip almak önemli. Bu da sezon başından beri yapılmalıydı. Şimdi ne alırsınız bonservisi elinde Steviç gibi oyuncu alırsınız.
Oyuncu seçimini çok iyi yapıp, çok iyi karar vermek lazım. Oyuncunun iyi oyunculuğu dışında iyi karakterli olması da lazım. Bunun için de paraya kıyılması lazım. O parayı yönetim verir mi, vermez mi, o da onların bileceği şey. Bir gerçek var ki, Fenerbahçe bu ileri ucuyla fazla bir şey yapamaz.
Hasan’da ısrar etmek yanlış
Hasan Şaş G.Saray'da başağrısı ve bu sezon beklenilen verimi de veremedi. G.Saray yönetimi ne yapmalı?
G.Saray yönetimi eğer gitmek istiyorsa Hasan'ı vermeli ve yerine başka oyuncular bulmalı. Gönülsüz oynayan ve aklı dışarıda olan bir oyuncuyla devam etmek zor. Problem çıkarır, bu da takıma yansır.
Hasan yetenekli bir oyuncu, ama oynamak istemiyor ve sözleşme imzalamıyor. Yöneticilik de burada öne çıkıyor. Yöneticilik televizyonlarda beyanatlar vermekle olmuyor. G.Saray onunla sözleşme imzalamak istiyor ama attıramıyor. Demek ki, Hasan'ın gönlü de gitmekten yana. Okan'ın dediğine göre Inter de onun işini bitirmiş. Okan da bir şey biliyor ki, böyle konuşuyor.
Luca görev adamı istiyor
Lucescu ‘‘Kulübede bekleyen 5 oyuncu yeter, fazla transfere gerek yok’’ diyor. Rumen teknik adamın görüşüne katılıyor musunuz?
Lucescu bir şey daha söylüyor, ‘‘Problem yaratmayacak oyuncu istiyorum’’ diyor. Yani, süper star alıp, kulübede oturtamazsınız. Kendine güvenen futbolcuyu da yedek bekletemezsiniz. Onun istediği orta karar, görev adamı olacak. Oyna deyince, oynayacak. Oynama deyince oynamayacak. Lucescu'nun elinde işi çözecek oyuncuları var. F.Bahçe'de bu oyuncular yok. Lucescu'nun elinde bir sürü santrfor var. O, orta sahaya oyuncusu istiyor. Santrfor alınan Pancu'yu bile orta sahaya monte etmeye çalışıyor. Kafasında mükemmel bir takım var, ama problem yaşamak istemiyor.
Yazının Devamını Oku 25 Aralık 2002
Lorant'ın oynattığı sistemde F.Bahçe başarılı olamaz. Oğuz da aynı şekilde oynatıyor. Hiçbir değişiklik yok. O zaman Oğuz'un, Lorant'tan farkı ne? Beni bu iki maçta rahatsız eden konu bu. Böyle devam etmemeli. F.Bahçe'nin Trabzonspor maçındaki oyunu geleceğe yönelik iyi sinyaller verdi mi?
Vermedi. İnşallah bu devre arasındaki çalışmalarıyla bunu kapatırlar. Neden vermedi isterseniz onlara bakalım.
1- Lorant'ın oynattığı sistemde F.Bahçe başarılı olamaz. Oğuz da aynı şekilde oynatıyor. Hiçbir değişiklik yok. Oyuncularda da, sistemde de değişiklik yok. Sahaya yayılış da aynı. O zaman Oğuz'un Lorant'tan farkı ne? Beni bu iki maçta rahatsız eden konu bu. Böyle devam etmemeli.
F.Bahçe, Oğuz'la 2 maç oynadı. Göztepe maçında 2 puan bıraktılar, Trabzon'dan 3 puan aldılar. 6 puandan dördü haneye yazıldı. 2 puan kaybedilmese bugün puanı 37'ydi F.Bahçe'nin. Ertelenen bir Beşiktaş maçı var. Puan 37 olsa, Beşiktaş maçını kazanırsanız 40 oluyorsunuz. Yani şampiyonluk yolunda çok iyi bir yere geliyorsunuz.
2-Aynı oyuncular aynı yerlerde oynuyor. Bazı oyuncular farklı yerlerde daha başarılı olur. Mesela Hakan Bayraktar orta sağda iyi oynar. Sağ beke kitlerseniz bu kadar oynuyor. Arkadaşına pas veriyor, ama rakip üzerinde etkili olmuyor. Oğuz'un bunu görmesi lazım. Görmüyor, yine sağ bekte oynatıyor. Lorant'ı da bu yüzden eleştiriyorduk.
İyi oynayan dışarı...
3-Diyorduk ki, bu Lorant iyi oynayan adamı dışarı çıkartıyor. Şimdi de aynı şeyi yaşıyoruz. Trabzon maçında iyi oynayan 3 oyuncudan biri Ceyhun. Hem golün, hem de pozisyonların hazırlayıcısı. Kendi de bir gol attı verilmedi. İyi oynamayan, hiç bir varlık gösteremeyip, dökülen Ogün ile Johnson sahada duruyor, Ceyhun oyundan çıkarılıyor. Bu nasıl bir anlayış? Ben bu takıma ileride nasıl güveneceğim?
Takımdaki fark neydi, Tuncay'ın 3 gol atması. Bir de Ümit ileriye çıkıp uzun topları yerine attı. Oysa takımda 2 pas yok.
4-Defansta gedikler aynı. F.Bahçe bu sistemle oynarsa rakibe aynı gol pozisyonlarını verir. Geride faydalı olan Ogün, orta sahada kullanılıyor. Onun orta sahada mücadele edip, çok şey halledecek gücü yok. Ogün ile Johnson halsizlikleri yüzünden bir şey yapamıyorlar. Geride rahat oynayan Ogün, ortada kayboluyor, kötü oynuyor. Böylece F.Bahçe de futbol oynayamıyor. Oğuz ne yaptı aynen devam. Ogün'ün cezası bitince ortaya koydu, ayıkla pirincin taşını.
5-F.Bahçe kondisyon olarak da farklı değil. Seyircinin itmesiyle bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu ne kadar gider? Maçların hepsi içeride değil, dışarıda da oynayacak.
Oğuz, ‘‘Ortega benimle daha iyi oynayacak’’ diyor. Nasıl oynatırsa daha iyi verim alacak?
Türkiye garip bir ülke. Ya hakemler, ya yıldızlar ya da Ortega tartışılıyor. F.Bahçe, Trabzon maçında bir gol attı, hakem vermedi. Goldü ama hakem hata yaptı, tartışmasını uzatmaya gerek yok.
Ortega her takımın ihtiyacı olan bir oyuncu. Lorant'ın suçladığı Ortega, Alman çalıştırıcı tarafından hiç kabul görmedi. Oynatılmadı, oyundan çıkarıldı, küçük düşürüldü. İşi bu hale getiren kim? Yönetim. Lorant'ı çekip, ‘‘Sen ne yapıyorsun?’’ demedi. Bildiğim kadarıyla 3-4 kulüp aynı şartlarda Ortega'yı istiyor. Siz bir futbolcunun üzerine bu kadar giderseniz, onu disiplinsizliğe itersiniz.
Oğuz bunları teşhis etmiş, Ortega'yı yanında oynayabileceği oyuncularla sahaya sürecekse bunu başarır. Ortega'nın Johnson'la pek alış veriş yapacağını zannetmiyorum. Ama Oğuz bugünkü takımı çıkarıp, içine Ortega'yı koyarsa iyi oynatamaz.
Revivo takımdan ayrıldı, Rapaiç'in de gönderileceği söyleniyor. Bu takımı nasıl etkiler?
Bunlar takımı hiçbir şekilde etkilemez. Çünkü Revivo gitmek istedi, gidiyor. Kendi kişisel hesapları vardı, biraz tüccar zihniyetliydi. Rapaiç nasıl olursa olsun gideyim, paramı alayım diyor. Keşke Rapaiç güçlense, çabuklaşsa ve takımda da oynasa. Ama Rapaiç, Türkiye'yi kafasından silmiş. Önce kafasını değiştirmesi lazım. Bu düşünce yapısındaki bir futbolcuyu 3-4 ayda bir sahaya sürerseniz fayda göremezsiniz. Bundan ne siz fayda görürsünüz, ne de futbolcu. Rapaiç, F.Bahçe'de oturan adam. 1 yabancı hakkını da böyle kullanıyorsunuz. Oynamaya oynamaya o da köreldi. Aslında 3-4 sene daha top oynar. Mükemmel tekniği var, ona da yazık günah. Göndermek hem F.Bahçe'ye hem ona faydalı.
F.Bahçe'nin şampiyonluktaki şansı ne?
Matematik olarak şampiyonluk şansı var. Hem de çok. 17 maç var. Zaten Avrupa'da yok. Türkiye Kupası'nda yok. Bir tek lig de var. Ligde de var gücüyle çalışacak. Şu anki durumda Beşiktaş maçını alırsa, 38 puanı oluyor. G.Saray, Beşiktaş gibi o da yarışın içinde.
G.Saray'a becerili oyuncu gerekli
Eleştirilen G.Saray'da sezon başından beri değişen bir şey var mı? İkinci yarıda ne yapar?
G.Saray önce şapkasını önüne koyup elindekilerle çok çalışacak. G.Saray'ın elinde 4 seneki oyuncuları yok. Alırlar mı, onu bilemiyorum. Yöntecilerin bir kısmı para yok, bir kısımı da istediğimizi alırız diyor. İnşaallah alırlar, ben güçlü olmalarını diliyorum.
G.Saray yine güçlü ama bundan önceki özlenen takım isteniyor, bu olmaz. İyi futbolcuyla iyi takım, büyük futbolcuyla büyük takım olunur. Antrenörün işi de futbolcuları iyi organize edip, iki motive etmek, iyi hazırlamak, sonra da maçta zamanında görev vermektir. G.Saray eksiklerini biliyor, bunları giderecek. Ama bu takım da şampiyonluğa oynayacak bir takım. 1-0, 2-1, 3-2 kazanır, ha Galatasaray bugün 3 atar, yarın 4 atar olmaz.
Samsun'da bir beceri gösteren oyuncu, Ayhan çıktı, gol attı. Bundan önce takımda 8 becerili oyuncu vardı. G.Saray becerili oyuncu alacak, standart oyuncularla bir yere gidemez.
Deplasman maçları Beşiktaş'ı etkilemez
Beşiktaş ligin ikinci yarısında 10 deplasman maçı oynayacak, bu başarıyı sürdürebilir mi?
Beşiktaş bu başarılı çizgisini sürdürür. Çünkü, Lucescu İtalyan eğitimli bir antrenör. 9 sene İtalya'da görev yapmış. Deplasmanda nasıl oynayacağını çok iyi biliyor. Yetenekli golcü oyuncuları da var, gol sorunu da yaşamıyor.
Herkes defans yapıyor diyor eleştiriyor. Yapar kardeşim. Defansını garantiye alıp kazanmaya gidecek. Bizim ülkemizde takım kapanıyor diye eleştirmek gibi garip bir şey de var. Deplasmanda kaybetmek istemiyorsan kendini garantiye alacaksın. Takım sert oynuyor diyorlar. Sert oynayacak tabii, bunun cezasını da hakem verecek. Bu tüm takımlar için geçerli. Herkes istiyor ki, tuttuğu takımı oynarken, rakibi kabak çiçeği gibi açılsın. Takımı da gol atıp arkasından yatsın. Defans yapmak futbolu çirkinleştirmek mi? Topu kullanmak, dan dun vurmayıp, gücüne göre açılıp gole gitmek oyun çirkinleştirmek mi? Hayır.
Yazının Devamını Oku 23 Aralık 2002
<B>LİGİN </B>ilk yarısının son maçı çok enteresan oldu. F.Bahçe 2-1 öndeyken, bir 3. gol attı. Yan hakem içeri düşen topu görmedi. Yerinde değildi, oyunu takip edemiyordu. Geçersiz sayılan bu golde suç, yan hakem Emre Eyisoy'un, hakem Ali Aydın'ın değil. Hakem, bu tür pozisyonlarda yan hakeme bakar. Aslına bakarsanız Ceyhun'un olağanüstü bir vuruş yaptığı bu pozisyondaki gol verilse, skor 3-1 olacak ve maç bitmiş olacaktı. Bu pozisyonu bir kenara bırakıp oyunun geneline bakalım. Karşılaşma Trabzon'un üstünlüğüyle başladı ve öyle de sürdü.
F.Bahçe'nin üstüne üstüne gitti. F.Bahçe kendi sahasında oynamasına, üstelik olağanüstü bir seyircisi olmasına rağmen oyunun hakimi değildi. Rakibe üstünlük kuramadı, çünkü topu kullanamıyor. Sahada Ogün ve Johnson diye iki futbolcu var, ayakta duracak halleri yok. Vurdukları her top rakibe gidiyor. Bir tek Ümit Özat geriden ileri çıkıp, oyun kurmaya çalışıyor. Mükemmel seyirciye rağmen oyunun hakimi, pas yapan takım Trabzonspor. Maçın bir başka ilginç noktası da Trabzonspor'un iyi oynadığı dakikalarda gol yemesi oldu.
Tuncay'a prim versinler
Allah'tan F.Bahçe'nin Tuncay diye dün gece 3 gol atan bir oyuncusu var. Çocuk, her tarafa girip çıkıyor. Geriye, ileriye koşuyor. F.Bahçe'yi 1-1'lik beraberliğe taşıyan ilk golü mükemmel. Arkadaşlarının aralarında para toplayıp Tuncay'a özel prim vermeleri lazım.
Galibiyeti getiren seyirci ve Tuncay. Tuncay dışında sahada birşeyler yapan oyuncuları arıyorum. Geriden oyuna iştirak edip, futbol oynamaya çalışan, ama defansif olarak bir şey yapmayan Ümit var. Bir de geride mücadele eden, kaçan adamları yakalamaya çalışan Fatih. Serhat pozisyonlara giriyor, topu saçma sapan yerlere vuruyor. Sözde F.Bahçe santrforu. Johnson topa hakim olursa, dan-dun vuruyor. Top ileri gitmiyor, devamlı rakibe...
Baştan sona değişmeli
Fenerbahçe 3 pas yapamıyor. Zaten yapabilse futbol oynayacak. Takımın öncelikle çok çalışması lazım. Ayrıca bir kondisyoner getirilmeli. Mustafa Denizli zamanından beri söylüyoruz, takım mücadele edemiyor, futbolcuları seyircinin desteği koşturuyor. Yoksa çağın futbol anlayışı ve futbolla alakası yok. Galibiyeti hak edecek bir şey yapmıyor.
F.Bahçe futbol anlayışından, sahada dizilişine herşeyini değiştirmesi lazım. Ve tabii iki tane de golcü alması şart. Şampiyonlukta söz sahibi olmak, seyircisini heyecanlandırmak istiyorsa bunları yapmalı. Yoksa oynadıkları futbol değil, orta oyunu.
Yazının Devamını Oku 17 Aralık 2002
Beklere boşuna para vermesinler, yazık günah. Transferi kim, hangi bilgisine göre yapıyor, pes doğrusu. Sarı lacivertli takımın 3-5-2 değil, 4-4-2 oynaması lazım. Buna göre hareket edilmeli.
F.Bahçe, Ortega'ya arkadaş getiriyor. Transfere gerçekten ihtiyacı var mı?
F.Bahçe'nin sağ kanat oyuncusuna ihtiyacı yok. Bunu hala çözememiş durumdalar. Bu kararı kimler veriyor, akıl sır ermiyor. Kadroda Milli Takım’ın sağbeki Fatih var. Geçen sezonun bu mevkiideki en iyisi oldu. F.Bahçe'ye iki santrfor, yani iki golcü, iki çabuk adam, birebirde adam geçen iki futbolcu lazım. Bu futbolcular, becerikli, top alış verişi yapan, oyuna ağırlığını koyabilecek futbolcular olmalı.
Tabii bu arada F.Bahçe'nin 4-4-2 oynaması lazım. Bu kadro ile 3-5-2 oynayamaz. 3-5-2'yi sadece F.Bahçe değil, Türkiye'de bir çok takım oynayamaz. Herkes oynamaya çalışır. Kötü sonuçlar da iyi sonuçlar da alırlar. Eğer başarılı sonuçlar alırsa da bu 3-5-2'den değil, oyuncuların kişisel becerisindendir.
Pes doğrusu...
Şimdi F.Bahçe transferde bu sistemi gözönüne alarak hareket ediyorsa, hata yapıyor. Beklere boşuna para vermesinler, yazık günah. Transferi kim, hangi bilgisine göre yapıyor, pes doğrusu. Bir santrfor alınıyor, Allah uzun ömür versin, adam şeker hastası. Sol bek veya stoper oynar İsmail Güldüren'i aldılar, adam ortada yok.
Tekrar ediyorum. Aman sakın ola sağ bek almasınlar. İki santrfor alsınlar, hem gol sorununu çözsün, hem de keyif veren bir takım ortaya çıkarsınlar.
Yönetimin en büyük hatası da F.Bahçe şampiyon olduğu zaman bu takımı yeterli görmeleri oldu. Bu da yönetimin futbolla ne kadar alakalı olduğunu gösteriyor.
Oğuz'la ilk maçta alınan Göztepe beraberliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Oğuz, futbolcuları tanıyan, yönetimin de arkasında durduğu, antrenör olarak oraya getirilen, F.Bahçe'nin eski futbolcusu ve takım kaptanıydı. Öncelikle, F.Bahçe doğru mu yapmıştır? Oğuz veya bir başkası, her kim olursa olsun, yardımcı antrenörse oraya getirilmesi doğrudur. Oğuz ki, hakkında bir takım spekülasyonlar, dedikodular var, bunları ciddi çalışması ve alacağı sonuçlarla aşacak.
Göztepe maçı F.Bahçe için de Oğuz için de başarılı bir sınav olmadı. Ama zaten o maçta başarı beklemek de çok iyimser bir yaklaşım olurdu. Şöyle demek lazım, Samandıra'da tatsız olaylar oldu, sahada tatsız olaylar oldu. F.Bahçe bunları 3-5 günde birden bire atamaz.
Takımın kadrosunu belki değiştirirsiniz, ama ne kadar... Bizde oynamayan futbolcu pek kendine dikkat etmez. Avrupa'daki profesyonellik gibi değildir Türkiye'deki. Bizde oynayan, antrenörü iyi diyaloğu olan futbolcunun morali yüksek olur, sahada iyi ve rahat oynar. En azından ben böyle zannediyorum.
Beklemeliyiz
Oğuz'u eleştirmek için devre arasını beklemek lazım. Devre arasında alacağı radikal kararları görmek lazım. Eğer futbolcuya bundan önceki gibi taviz verilirse, futbolcular istedikleri gibi hareket etmeye alışmışlarsa bunun önüne geçmek zor. Bunu önlemesi gereken kişi de Oğuz. Bu kararları alabilecek mi? Takımı oynayabileceği sistem üzerine oturtabilecek mi? Bunlar Göztepe maçında gözükmedi, Trabzon maçında biraz kendini hissettirebilir, ama birden olmaz.
Oğuz'un maç sonrası ‘‘Benim dediğimi yaptılar’’ sözü bir yana, F.Bahçe hiçbir şey yapmadı. Ne yardımlaşma, ne geriden oyun kurma, ne bilinçli ileri çıkma, bunlar yoktu.
Tabii, ilk gününden o da kimseyi suçlamak istemiyor. Ama suçun çoğu da Oğuz'da değil. Oğuz'un doğru veya yanlış yaptığını 2. devre başladığında göreceğiz. Alınan sonuçlar bunu belli edecek. Şimdi, ayıp ve çirkin olur.
Trabzonspor maçına yönelik düşünceleriniz?
Trabzonspor, Göztepe'den daha güçlü. Daha çok koşan, mücadele eden bir takım. F.Bahçe, 1 haftada ne kadar değişir, sahada göreceğiz. Ama F.Bahçe'nin yenilgilere tahammülü yok. Çünkü şampiyonlukta hala iddialı. Sezon sonu gelmiş, zirveden 10 puan geride olsa, kimi oynatırsan oynat durumu yok. Alınacak sonuç, seyirci ve özellikle camia için çok önemli. Ayrıca galibiyet, ilerisi için de moral olacak. Trabzon da gelip, ‘‘Yenileyim de F.Bahçe'nin morali düzelsin’’ demeyecek ve prestijini artırmak için kazanmak isteyecek. Zor maç olacak. Ama F.Bahçe ve Oğuz için Göztepe ve Trabzon maçlarıyla karar verilmemesi lazım.
G.Saray’ın da ihtiyacı santrfor
G.Saray zorlu Gaziantep deplasmanından galibiyetle döndü. Sarı kırmızılılar sıkıntılı günleri atlattı mı?
Son dakikalarda gelen bir golle 2-1 kazanmaları sıkıntıları atlattıkları anlamına gelmez ama moral olur. Bir takım rahatlama olur ama, onların da F.Bahçe için söz ettiğimiz gibi bir santrfora ihtiyacı var. Ayrıca ikinci yarıda defansta sorun yaşayacak gibi geliyor.
Emre her maçta her an oyundan atılabilir. Bazı hakemler görür, bazısı görmez. Oyun tarzıyla Türkiye'nin en iyi kafaya çıkan adamı olmasına rağmen yerden deparlarda rakibini durdurmak için sürekli dirseklerini kullanıyor.
Bülent'in özverisine rağmen biraz da dinlendirilmesi lazım. Milli Takım’da da oynadı, burada da devam ediyor. Ama artık bünyesi kaldırmakta zorlanıyor. G.Saray Almaguer'i almakla da sorununu çözdüğünü sanıyorsa yanılıyor. 35 yaşındaki adamı almak akıl karı değil. O yaşta biri sakatlandı mı, 3 ay oynamaz.
Sonuçta sıkıntıları atlatmadı, ama atlatacak duruma geldi. Onların da iyi oyuncuları bulmaları gerek. Tabii bu arada transfer biraz da para işi. Al demekle olmuyor, bu parayı verecek insanları da bulmak önemli.
Beşiktaş moral yüklü
Beşiktaş'ın bu çıkışı sürecek mi? Devre arası siyah beyazlıları nasıl etkileyecek?
Devre arasına moralli giriyorlar. Daha da iyi çalışacak, en azından içindeki problemleri halledecek ve onlar için devre arası mükemmel olacak. İlhan Mansız sakinleştirilecek. Orta sahada organize olunması sağlanacak.
Pancu çok yönlü bir futbolcu, ama santrfor olarak alındı. Son Samsun maçında gördüm, geriye gelip dolaşıyor. Bunu yapması doğru ama Pancu geriye gelir, Sergen ileride dolaşırsa, bu yanlış. Değişerek oynayabilirler ama Pancu daha çok ortada oynatıldı.
Sergen ve Tümer futbol zekası olan, daha çok oyunu organize eden, takımın iyi oyununu sağlayan, rakip üstünde oyun bilgileriyle üstünlük sağlayan iki adam. Onlar ileride top beklediği zaman, Beşiktaş bu topa hakim olamaz ve orta sahası düşer.
İlhan'ın girip güzel bir gol atması ayrı moral kaynağı, ama çok santrforunuz olursa da bazen bunlardan problemler yaşamaya başlarsınız. Beşiktaş'ta santrfor bolluğu var, F.Bahçe'de bir tane yok. Bak ki, takımların kaderine.
Yazının Devamını Oku 15 Aralık 2002
<B>HERKES </B>gibi biz de Fenerbahçe'nin Göztepe karşısında daha farklı oynamasını bekliyorduk. Çünkü, futbolcuların sevmediği adam gitti, <B>Oğuz</B> geldi. Üstelik kendi sahalarında oynuyorlar. Futbolcuların canla başla çalışmaları lazımdı. Ama ortaya çıkan tablo tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bir kere Oğuz Çetin'in şunu iyi bilmesi lazım. Elindeki futbolcularla 3-5-2 sistemini oynayamaz. Oğuz, ilk maçı olduğu için takımı bozmak istemedi. Fenerbahçe'nin defansında üç adam var, üçü de stoper. Yani topu iyi kullanma, geriden oyun kurma özelliğine sahip değiller. Orta sahası sadece Johnson ve Ceyhun'a kalmış. İlerde de her tarafa koşan bir Tuncay var. Sol kanatta Abdullah iyi şeyler yapmak istiyor, ama yardımlaşabileceği adam yok. Aynı kulvarı kullanan Rapaiç hiçbir şey yapmadı. Hoş, yapsa ne yazar? O adamın en iyi yapacağı şey topu ortalamak. Ortayı yaptığı zaman kafayı kim vuracak, Serhat. O da kafaya çıkmayı bilmiyor. Böyle bir meziyeti yok.
Sağdaki Hakan bir türlü yeteneklerini sergileyemiyor. Kanatlar çalışmayıca da doğal olarak Fenerbahçe, defansta büyük gedikler veriyor. Oyun kurma becerisi bir tek Ceyhun'da var, o da üzerine çok fazla yük bindiği için son topları genelde kötü kullandı.
Düşünün, oyunun hakimi gibi gözüken Fenerbahçe ilk 45 dakikada hiç gol pozisyonu üretemedi. İlk pozisyonunu 51'inci dakikada buldu. O ana kadar da kalesinde iki tane gol pozisyonu gördü. Johnson, eski gücünden çok uzakta, kuvvetlenmesi lazım. İkili mücadelelerde Fenerbahçe'den daha diri olan Göztepe, istediği gibi top kullandı. Bir takım, Kadıköy'de bu kadar çok pas yapabiliyorsa, Fenerbahçe'de bir eksiklik var demektir. Fenerbahçe'nin kişiliği yok, oyuna ağırlığını koyamıyor. Pres yapmak istiyor, ama beceremiyor.
Oğuz'a güvenelim
Fenerbahçe taraftarı Oğuz Çetin'e güvenmek zorunda. Çünkü sezon sonuna kadar bu iş Oğuz'la gidecek. Başka yolu yok. Fenerbahçe artık sadece ileriyi düşünmeli. Şu anda Galatasaray ve Beşiktaş'la aradaki puan farkı önemli değil. Yeter ki sen devre arasını iyi değerlendir. Eksiklerini doğru tespit et, iyi çalış. Sen iyi olduktan sonra o fark nasıl olsa kapanır. En önemlisi de sağ kanada transfer yapılması şart. Hakan iyi bir futbolcu, ancak oyun kurucu hüviyetine sahip olmadığı için o bölgede bekleneni veremiyor.
Yazının Devamını Oku 12 Aralık 2002
Yönetim Oğuz’u takımın başına getirerek doğru mu yaptı? Oğuz Çetin zorla teknik direktör yapılmak istendi ve buraya getirildi. Mustafa Denizli'den önce yardımcı antrenör olarak takıma geldi. Anladığım kadarıyla kendisine de bir takım garantiler verilmiş. Çünkü TV'de konuşurken ‘‘Ben F.Bahçe'nin başına gelmek için geldim. Bunun için kendimi hazırlıyorum’’ diyor. Bu, ‘‘Onlar gittiğinde takımın başına geleceğim’’ demektir.
Oğuz'un F.Bahçe'ye kadar teknik direktörlük, anternörlük deneyimi yok. Ama tabii ki F.Bahçe'de oynadığı dönemlerde takım kaptanı olarak bazı bilgilere de sahipti. Denizli geldi, Lorant geldi hep ikinci planda kaldı.
Burada yönetimi tutumundan dolayı şuçluyorum. Şöyle ki, ona bu kadar önem veriyor ve ilerisi için kurtarıcı olarak görüyorsa, Denizli ve Lorant'la konuşurken onu da bunun içine dahil etmeliydi. Ayrı ayrı, Oğuz'un haberi olmayan işler gerçekleşmeyecekti.
Bugün yönetimin takımın başına Oğuz'u getirmesi doğru mu? Yüzde yüz doğru. Başka bir antrenör getirmeye kalksalar, iki sezon da Lorant anlayamadı, o anlayana kadar lig bitecekti. F.Bahçe istediği sonuçları alamayacak ve yine rahatsız olacaktı. İşin şu kısmını ise anlayamıyorum... Bu oyuncuların kapasitesi ve bilgisi göreve gelen teknik adama verildi mi? Oğuz, teknik adama bunu vermedi mi? Yoksa bir antrenör, başına geçtiğinde takımı tanıyan Türk çalıştırıcının sözlerini kabul etmez mi? Oğuz şimdi antrenör oldu. Gelecek kapasitesini gösterecek, takımı toparlayacak.
Lorant döneminde sorun neydi, Oğuz bunların üstesinden gelebilecek mi?
F.Bahçe haketmediği sonuçlar aldı. Neden, takımı iyi kuramamaktan, forma verirken taraflı davranmaktan. Takım içinde ikilikten, bu hafta iyi oynadınsa önümüzdeki hafta yoksun, sloganı çıktı. Aslında bu Lorant'a karşı bir tepkiydi. Lorant'ın fikirleriyle alay edilmeye başlandı.
Dikkat ederseniz, Lorant devamlı diyalog kuracağı bir adam seçmeye çalıştı. Oğuz'u istemediği için başka antrenör diye bağırdı. Önce İlyas'ı istedi, arkasından Engin Fırat'ı. Sonunda Engin getirildi. Yani teknik direktör ile yardımcı antrenörü diyalog kuramadı. Bunu yönetimin sağlaması gerekirdi. Bu konu beni çok rahatsız etti.
Sonuçlardan öte asıl hasar, takım içindeki tutumlardan dolayı arkadaşlığın, beraberliğin bozulması. Bu da sahada gözüküyor, birbiriyle tartışan adamlar... Sinir içinde bırakılan bir Ortega.
Şimdi bu yaraları sarmak Oğuz için çok önemli. Burada ortaya birşey daha çıkıyor. Herkesin bildiği bundan önce istediği gibi at koşturan sporcular, Oğuz'un takımında da böyle at koşturabilecekler mi? ‘‘Oğuz onlarla beraber. Onlarla birlikte antrenörü baltalıyor’’ deniyor, o zaman bu doruğa ulaşacak.
Takım nasıl sahaya çıkacak, Oğuz kendi ağırlığını takım üzerinde kuracak mı? Bundan önce yaparım, antrenör kabul eder etmez diyebilirdi, şimdi Oğuz'u hem riskli hem de büyük görevler bekliyor. Denizli ve Lorant'ın eleştirildiği konularda doğruyu yapmalı, kulübün gitişatından büyük ders çıkarmalı, aynı hatalara düşmemeli. Bu takımı toparlaması lazım, bundan önce de arkadaşlığı kurmalı. Futbolcular kendi alıştıkları ve randıman verecekleri mevkiilerde oynatılırsa, çift kaymaklı ekmek kadayıfı olur. F.Bahçe'de bundan sonra da devam edecek antrenör ortaya çıkar ve bu sorun ortadan kalkar. Takım içinden gelen birine teslim edilmiş olur, kimsenin gözü arkada kalmaz. Gelen yabancının kaprisleri de sineye çekilmez.
Oğuz Çetin-Sadettin Saran ikili faydalı olur mu?
Sadettin Saran F.Bahçe'yi seven, yardımlarda bulunan, elinden geldiği kadar oyuncu ve antrenörle temas kuran, bu işi bilen bir adam. Böyle bir adamın bulunması takımın lehine. Ama F.Bahçe Saran'ı nasıl kullandı, bundan önce neden bu işin başına getirmedi, bu soru işareti...
Oğuz ve Saran iyi bir ikili olmak zorunda. Ama en önemlisi Oğuz'un iyi olması. Saran bir yerde ona bağlı. Transferde başkanın da onayıyla onun istediği transferleri yapar, ama istek, bilgi ve görüş Oğuz'dan gelir.
‘Böyle adilik olmaz’ diyen Başkan Yıldırım kimi kastediyor?
F.Bahçe caimasında başkana büyük tepki var. Nedeni, doğru dürüst bir futbol takımı sahaya çıkamadı. Seyirciyi heyecanladırıp coşturacak takımı kuramadı. Camia iftihar edecek şampiyonluk yaşatacak takım istiyor. Kulüpte bunu bahane edip eleştiriyi ileri boyuta getirenler var. Ama bu önceden de vardı. Başkan bunu biliyordu. Başkan bunların üstünde durmayacak olgunluğa erişmeli. Yönetim de, Lorant'tan futbolcu seçimine kadar yanlış yapmadı mı?
Başkan Lorant'ın arkasındayım dedi, neden arkasında? Başarısızlığın mı arkasında? Tepki biraz da bundan. Burası F.Bahçe kulübü, 35 antrenör gelir, başarılı olamaz gider. Müesseseleşiyorum diye, basına inat olsun diye Lorant’ı göndermeyeceksin. Böyle skandal yok. Basın F.Bahçe’nin kötülüğünü istemiyor ki, bu adamla gitmez diyor.
Lorant derbi mi kaybetti?
l G.Saray iki derbiyi kaybetti. Bu sarı kırmızılı takımı ve Fatih Terim'i nasıl etkileyecek?
İki derbiyi kaybetmek hiç önemli değil, önemli olan sezon şampiyon bitirmek. Lorant olayı enteresan, hiç derbi kaybetmedi ama F.Bahçe üçüncü sırada. Türkiye Kupası'nda 2. Lig'den bir takıma, Konya'ya elendi. Derbi kaybetmedi, Diyarbakır'da kritik maçta net skorla ezilerek yenildi.
Tabii Türkiye'nin kuralları çok farklı. Bizde ‘‘Derbi kaybetmiyor’’ diye garip bir etiket var. Derbileri kaybetme de diğer maçlar ne olursa olsun. Biz hala kim derbileri ne kadar kazanmış onunla uğraşıyoruz. Aslında derbi kaybet de, şampiyon ol.
Basın ve seyircinin üzerinde durduğu maçlarda alınan yenilgiler takımı sarsar. Ama şampiyonu bu maçlar belirlemiyor. Deplasman ve sahandaki diğer maçlardaki puanlarla hedefe ulaşıyorsun.
Şimdi ne olur, bu yenilgi Terim'i sinirlendirir daha çok işine sarılır. Zaten o tarzda bir adam Terim. Kendini kulübe adamış. Daha sakin olur, strese girmez, oyuncularını strese sokmaz. Çünkü gördüğüm, derbide hepsi anormal itiraz etti. Bu G.Saray'a önümüzdeki günlerde çok pahalıya malolur.
Terim şimdi futbolcularına daha çok sevgi aşılar. Çünkü Emre'li, Okan'lı, Hagi'li, Popescu'lu takımı yok elinde. Zannetmiyorum, ama hala öyle düşünüyorsa hayal kuruyor demektir. Her maçta hakeme gitmenin anlamı yok, çünkü değişen bir şey de yok. Terim, oyuncularıyla kenetlenip, sakin bir şekilde bunu aşmalı. En önemli şey 3 puan ve yol daha çok uzun.
Beşiktaş topu yere indirmeli
Beşiktaş'ın Dinamo Kiev karşısındaki tur şansını nasıl görüyorsunuz ve nasıl oynamalı?
Lucescu aptal değil, nasıl oynayacağını yüzde yüz biliyor. Derbilerde, Şampiyonlar Ligi'nde her karşılaşmanın ayrı bir oyun düzeni vardır. Eğer G.Saray maçındaki gibi 70 dakika dan-dun vurarak oynarlarsa, tur şansı çok azdır. Öncelikle G.Saray maçındaki o top havadan inmeli. Derbide havadan her topu G.Saray aldı. Haa, G.Saray fazla pozisyon üretemedi, ama bu demek değil ki Dinamo Kiev üretemeyecek. Ukrayna takımının çok yetenekli ve çabuk oyuncuları var. Bu tip maçlarda kaleci de çok önemli. Kaleci, hatalı, riskli hareketler yapmayacak.
Eğer, Beşiktaş sahada mücadele eder ve defans dan-dun vurmayıp topu yere indirerek kullanırsa, ilk maç 3-1 olmasına rağmen Beşiktaş yüzde 70 turu geçer diyorum. Olaki, defans G.Saray maçındaki gibi topu rastgele yere vurursa tur için büyük şans gerekir.
Yazının Devamını Oku 10 Aralık 2002
<b>FENERBAHÇE</B> yönetimi tam altı saat süren bir toplantı yapıyor. Bu kadar sürede neyi tartıştılar, anlamıyorum.Lorant'ın iyi bir antrenör olduğunu mu, yoksa takımın Şampiyonlar Ligi'ne devam ettiğini mi, UEFA Kupası'nda kaçıncı turda olduğunu mu, Türkiye Kupası'nda ve ligde nerede olduğunu mu konuştular? Bu kararları almak için çok uğraştılar? Demek ki Lorant'la yollarını büyük fedakarlıklardan sonra ayırmışlar, tebrikler!
Esasında Lorant, Feyenoord maçında gönderilmeliydi. Hoş, Lorant'ı niye getirdiler, o da belli değil ya! Bu adamın kapasitesi, kariyeri, kişiliği belliydi. Bir inat, kapris uğruna mı getirdiler? Elindeki oyuncuları son derece dengesiz kullanan, adam kayıran, kesinlikle kötü niyetli bir antrenör. Bu adama bu kadar dayanmaları gerçekten şaşılacak şey. Demek ki, bizim yönetimde peygamber sabrı var. Helal olsun!
Lorant'ın takıma verdiği zararı sadece saha skorlarıyla ölçmek doğru olmaz. Esas tahribatı futbolcular arasında yaptı. Dengesiz hareketleri, kaprisleri, adam kayırmalarıyla futbolcuları birbirine düşürdü. Takımdaki bütün dengeleri bozdu. Yönetim daha bunun farkında değil. Oğuz Çetin'in işi gerçekten çok zor. Futbolcular arasında kaybolan arkadaşlığı, takım ruhu anlayışını geri getirebilecek mi? Oğuz bu takımı toparlayabilir mi, yahutta toparlarsa ne kadar zamanda toparlar, onu bilmek zor. Bekleyip göreceğiz.
Yazının Devamını Oku 8 Aralık 2002
<B>KONYASPOR</B> bozgunundan sonra yaşananları ve gazetelerde yazılanları hepimiz biliyoruz.‘‘Lorant gidecek’’ dendi, ardından Kemal Dinçer'in sözleri manşetlere taşındı. Bunları futbolcular da okuyor doğal olarak. Ve sen böyle bir ortamda Diyarbakır gibi zor bir deplasmana gidiyorsun. Hem de gönderilmesine kesin gözüyle bakılan bir antrenörle. Bu şartlarda maç kazanman mümkün değildi, öyle de oldu.
Diyarbakırspor can derdinde. Kazanmak için herşeylerini ortaya koydular. Evsahibi böyle yüreğiyle mücadele ederken Fenerbahçe ne yapıyor? Defansında bol bol gedik veriyor, orta sahada oyun kuramıyor.. Üst üste iki hamleyi yapamayan adamlar hata üstüne hata yapıyorlar. Tüm bunların üzerine Murat Hacıoğlu'nun orta niyetine vurduğu top kaleye girince maç kopuyor.
Bir de hakem var tabii... Ramazan'ı haksız yere oyundan attı, ardından Diyarbakır'ın net penaltısını vermedi. Penaltıyı veremediği için de Ogün'e yine haksız bir şekilde kırmızı kart gösterdi.
F.Bahçe'nin oyun kurgusu da yanlıştı. Ortega ileri uçta oynatıldığı için her saniye karşısında üç tane sert oynayan rakip buldu. Doğal olarak da topları kaybetti. Halbuki Ortega forvetin arkasında oynasaydı, topla daha rahat oynar ve takımın iyi depar atan adamları Serhat ve Tuncay'ı defansın arasından gol pozisyonuna sokacak toplar atabilirdi.
Ceyhun beni şaşırttı
Ceyhun'a çok inanıyordum ama beni hayal kırıklığına uğrattı. Yalnız başına bir takım gibi oynuyor. Neden bu kadar şahsi oynuyor, anlamak mümkün değil. İlk yarıda tam anlamıyla dökülen Fenerbahçe ikinci devre biraz düzelir gibi oldu. Ancak kazandığı topları sürekli geriye ve yana oynadı. Kanatları hiç kullanamadı. Bu yüzden de hemen hiç pozisyona giremedi. Buna karşın Diyarbakır çok akıllı oynayıp, iki tane daha gol buldu.
Diyarbakırspor camiası galibiyete şartlanmıştı. Tribünlerde enteresan bir pankartları vardı; ‘‘Lorant'ı biz getirdik, biz götüreceğiz.’’ Yani yeneceklerine o kadar emindiler.
Bir gün önce Fenerbahçe'nin başına neler geleceğini yazdık ama kimse dikkate almadı. Şu yedikleri gollere bakın. Hepsi birbirinin aynı. Birbirlerine çarpan, boşa çıkan adamlar ve bir sürü gariplikler. Fenerbahçe'nin, defansından başlayarak her tarafının elden geçmesi şart. Tabii işe önce antrenörden başlayacaksın.
Yazının Devamını Oku