Can Bartu

Gecikmiş operasyon

18 Mart 2003
<B>* Fenerbahçe Yönetim Kurulu'nun Ogün, Abdullah, Yusuf, Ali Akdeniz ve kaleci Oğuz'u kadro dışı bırakmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Fenerbahçe, gelecek sezona da aynı kadroyla devam etseydi, yine aynı şeylerin yaşanacağı kesindi. Aslında bu operasyonun devre arasında yapılması ve yepyeni bir kadro çıkarılması gerekirdi. Bilgili ve cesur olmadığı için, yönetimi de antrenörü de bu gerçeği uzun süre göremedi. Aslında hepsi için bir yeniden yapılanma gerekli.

Kısacası, yönetimin aldığı bu kararı geç alınmış bir karar olarak değerlendiriyorum. Burada asıl önemli olan nokta teşhislerin doğru yapılıp yapılmadığı. Yani doğru oyuncular mı kadro dışı bırakıldı? Ama bunun kararını verecek olan da antrenördür, Oğuz Çetin'dir. Çünkü takım içinde ne var ne yok, o biliyor.

Fener’i yok ettiler

* F.Bahçe'nin istenilen çizgiyi yakalayamaması Oğuz Çetin'den mi, yoksa başka faktörlerden mi kaynaklanıyor?

OĞUZ Çetin'
den, futbolculardan, hatta yönetimden de kaynaklanıyor. Hepsi birbirini tamamlıyor, sonuçta böyle bir takım ortaya çıkıyor. Yönetimden kaynaklanıyor, çünkü gereken otoriteyi gösteremedi. Bu da hem yönetimi, hem de camiayı rahatsız ediyor.

Taraftar da haklı, bu kadar kötü oynayan, ruhsuz, birbiriyle dalaşan futbolcu ordusunu sahada görmek istemiyor. Bir takım kötü oynar, yenilebilir de, ama kazanmak için bazı şeyler yapar. En azından futbolcular sahada birbirine yardım eder, bir takım olurlar. F.Bahçe'de birlik, arkadaşlık yok, grup, gruplar var. Bu gruplar takımın üzerinde etkili oluyor. Bunları önlemesi gereken kişi ise Oğuz Çetin. Tek yetkili olan, takımın patronu o. Ancak herşey aynı devam ediyorsa, demek ki Oğuz'un da takım üzerinde otoritesi yok. Bu iş bu kadar basit.

Olacak iş değil, F.Bahçe 8 maçta tarihinde bu kadar puan kaybetmedi. Bırakın puan kaybetmeyi, rakibi üstün oynuyor. F.Bahçe Elazığ'da yenilmediyse şansına dua etsin. F.Bahçe formasının bir ağırlığı vardı, bunu da yok ettiler. Ortaya da böyle bir F.Bahçe çıkarttılar.

Korkutmuyor, korkuyor

* Oğuz Çetin 4'lü savunma ve tek forvete dayalı bu oyun sisteminde devam etmeli mi?

İSTER
4'lü ister 15'li, ne oynarsan oyna, oyuncular birbirlerine yardım etmediği, futbola iştirak etmediği sürece, F.Bahçe yolgeçen hanına döner. Takımda yardımlaşma ve bu arkadaşım hata yaptı veya yapar, onun arkasını kollayayım, boşluğunu doldurayım düşüncesi yok. F.Bahçe defansı otoban gibi. Küme düşmemeye oynayan rakip takım kaleye geliyor ve F.Bahçe'yi sahada rezil ediyor.

F.Bahçe kendi futbolunu oynayacak, futbolunu rakibine kabul ettirecek. Rakip F.Bahçe'den korkacak, onu durdurmaya çalışacak. F.Bahçe topu kullanıp, oyunu şekillendirecek. Ama neredeee? F.Bahçe sahaya rakibi oynatmamak için çıkıyor. F.Bahçe rakibin sağ bekinden korkuyor, orta sahada oynayan Kemal'e onu marke görevi veriyor. Böyle bir düşünce olamaz, F.Bahçe 3. sınıf bir takım değil. En kötü kadronu çıkarsan, en kötü oyuncularla oynasan bile, F.Bahçe'nin bir futbol oynama mantalitesi ve stili vardır. Bunu kaybettiler. F.Bahçe bu değil. Hiçbir zaman böyle olmadı.

Oynat ki görülsün

Bir Ukraynalı, bir de Rus alındı. İkisi de uzun süredir oynamamış. Bunlar neden değiştiriliyor, oynatılmıyor? Ligin sonuna 10 maç kaldı, şampiyonluk iddian yok. Peki, bu iki futbolcu oynamadan iyi mi, kötü mü olduklarını nasıl anlayacaksın? Sahada oynasınlar görelim bakalım, faydalı olabilecek iyi oyuncular mı? Büyük ümitlerle alındılar. Takımlarında oynamamışlar, toparlanmaları zaman ister.

Rebrov diye bir adam almışsın, donuk, kenarda duran bir adam. Madem yeteneği var, oynat da faydalı olacaksa ortaya çıksın. En azından dersin ki, Bu Rebrov takıma faydalı olur. Yoksa, sadece antrenmana bakıp, maçını görmeden bir futbolcu hakkında kesin hüküm veremezsin.

Şampiyonluğu hakeden G.Birliği

* G.Birliği ve şampiyonluk yarışındaki şansı hakkındaki yorumunuz?

GENÇLERBİRLİĞİ
şu anda Türkiye'nin en iyi takımı. Çok da iyi oyuncuları var. Örneğin Ahmed Hassan, Türkiye Süper Ligi'nin en iyisi. Ayrıca takım olarak büyük mücadele örneği veriyorlar. Sahada yalnız rakibin peşinde koşmuyorlar, top ayaklarına geldiğinde de iyi kullanıyorlar. Ersun Yanal, birbirini tamamlayan bir takım kurmuş. Yanal'ı tebrik etmek lazım.

G.Birliği şampiyonluk yarışının tam göbeğinde. Beşiktaş ve G.Saray'a göre, şampiyonluğu daha çok hakeden G.Birliği. Eksik olmalarına rağmen fevkalade mücadele ediyorlar. Ancak hakem faktörünü de gözardı etmemek lazım. F.Bahçe, G.Saray veya Beşiktaş'a karşı çıkarılmayan kolay kartlar, bu takıma karşı çıkarılıyor. Hakem kendi otoritesini kullanmak için hemen kartına başvurunca, takımın psikolojisini de değiştiriyor.

BEŞİKTAŞ sabırlı olmalı

* Beşiktaş'ın son dönemdeki futbolunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Lazio rövanşına yönelik görüşleriniz.

BEŞİKTAŞ
kötü de oynasa, iyi de oynasa mücadele edip, kazanmayı biliyor. Son dönemde orta sahası yok. Daha doğrusu orta sahada oynayan oyuncuları sakat. Nedense sakatlıkları da uzun sürüyor. Bir tek sakat sakat oynayan Sergen var. Ayrıca sağ kanat oyuncuları sürekli değişiyor, ama istediği sonuçları alıyor.

Lazio maçına bakacak olursak. Maça ağırlığını koyabilecek Sergen ve Pancu gibi iki silahı var. Roma'daki ilk maçta Pancu kendine oynadı, ‘‘Acaba İtalyanlar beni beğenir mi?’’ düşüncesiyle, fantaziye kaçtı.

İtalya'dan çıkan skor kötü değil. Beşiktaş, ‘‘Ben Lazio'dan iyiyim, final oynayacağı’’ diyor. İstanbul'da mükemmel seyircisi önünde ve kendi sahasında çok farklı bir maç oynaması lazım. Ama bu saldırmak için kabak çiçeği gibi açılmakla olmaz. Bunu yaparsa hüsrana uğrar. Çünkü Lazio dünyanın en iyi kontratak oynayan takımları arasında. Beşiktaş, çabuk oynamak hevesiyle topu şişirirse, rakibin kafaya iyi çıkan Couto ve Stam adında iki iyi oyuncusu var. Ayrıca bugün Türkiye'de oynanan futbolda, tek kişi ileride bırakılıyor, böylece sahada 10 kişi oynanıyor. Bir de yalnız bırakılan bu adama top atılmıyor, böylece o da ne yapacağını bilmiyor.

Öncelikle Beşiktaş herhalde tek santrforla oynamayacak. Ardından sabırlı olup, topu iyi kullanması, hücuma zamanında çıkması lazım. Bir Milan, bir Bologna yeniliyorsa, Lazio da yenilir. Beşiktaş golü ilk dakikalarda bulursa rahatlar. Çünkü skor eşitlendiği için Lazio da üstüne gelmeye başlar. Bu da Beşiktaş'ın ekmeğine yağ sürer. Beşiktaş turu geçer inancındayım. Ama şans faktörü de önemli. Şans futbolun en az yüzde 40'ıdır.
Yazının Devamını Oku

Umutluyum

14 Mart 2003
<B>BEN </B>Beşiktaş'ı dün gece beğendim. Çünkü ne istediğini bilen, nasıl oynaması gerektiğinin farkında olan bir takım vardı sahada. Bu tip maçlar çift aşamalıdır. Bu yüzden Beşiktaş deplasmandaki ilk maçta doğal olarak defansını sağlam kurmuştu. Sakin, rahat oynayan, dan-dun vurmayan, topu kullananan, rakibine pozisyon vermeyen bir Beşiktaş vardı sahada. Tam İtalya tecrübesi olan Lucescu'nun istediği gibi.

Tamam, Beşiktaş saldırmayı fazla düşünmüyordu. Sahada hücum gücü olmayan bir takım vardı. Ama herşeye rağmen Sergen'in organizasyonlarında, iki pozisyonda İlhan'la gol fırsatları yakaladılar. Tabii Nouma'nın maçın sonlarında vurduğu bir kafa topu da var. Fransız futbolcu biraz düzgün vursa, gol olabilirdi. Bunlar Beşiktaş adına şanssızlıklardı. Beşiktaş bu fırsatları iyi kullanabilse skor çok farklı olabilirdi.

Pozisyon hatası

Lazio'ya bakıyorum. İtalyan 40. dakikada doğru dürüst bir gol pozisyonuna girebildi. Beşiktaş savunmasını aşmaları hava toplarına kalmıştı. Bu pozisyonlarda da Beşiktaş rakibine şans tanımadı. Lopez ile Chiesa hava toplarında etkili olamadılar ve siyah beyazlılar bunları rahat rahat topladı.

Bu tip maçlarda en önemli nokta kalecilerdir. Deplasmanda oynuyorsanız, ilk maçı çok az kayıpla geçmek esastır. Bu noktada kalecilere de güvenilir. Beşiktaş 1 gol yedi, ancak bunda kaleci Cordoba'nın hatası yoktu. 18 içinde rakibin kaleye sırtı dönükse, defans onun döndürmez. Ali Eren hata yaptı, gol yendi. Beşiktaş bir pozisyon hatasının kurbanı oldu. Lazio maçın son dakikalarında da 2-3 pozisyon buldu, ama Beşiktaş savunması bunlarda geçit vermedi.

Pancu kendine oynadı

Pancu
için daha önce çok yönlü bir oyuncu demiştim. Bu maçta biraz fazla çalımla kendini gösterme gayretindeydi. Bütün futbolcuların ideali İtalya'ya gelerek burada futbol oynamaktır. Rumen futbolcuyu da bu yüzden kendine oynar gördüm. Takım içinde arkadaşlarına yardım ediyordu, ama etkili olamadı.

Sonuçta, Lucescu, planını doğru yapmış, Beşiktaş da doğru oynadı. Acemilikten golü yedi, ancak mücadelesi fevkaladeydi. Bir beraberlik çıkarabilse herşey çok daha iyi olurdu. Yine de her takım deplasmanda Lazio gibi bir rakibe 1-0 yenilip, ilk maçtan böyle bir skorla ayrılmaya razıdır. Çünkü kendi ülkende bunun telafisi mümkün. Şimdi bütün iş Beşiktaş'ın İstanbul'da hücum kabileyetine ve seyircisinin desteğine kalıyor. Skor kötü değil, karamsarlığa kapılmanın manası yok.
Yazının Devamını Oku

Fener'de curcuna

11 Mart 2003
Bir taraftar gibi davranan yönetim. Hem futbolcu hem antrenörde yapılan yanlış seçimlerle bugüne gelen bir kulüp. Bu kadar yanlışın içinde zaten doğru olamaz. * F.Bahçe her sezon başında veya sezon ortasında yeni bir başlangıç yapıyor. Ancak olmuyor. Sorun nerede, yönetimde mi, teknik yönetim de, yoksa futbolcularda mı? Ne yapılması gerekiyor?

Hep
ümitle başlanıyor. Ancak, hem antrenör, hem futbolcu konusundaki yanlış seçimlerle bu hale geliniyor. Sürekli antrenör değişiklikleri de bunun tuzu, biberi. Hatırlayın, 3.5 milyon dolar verilip, 35 yaşındaki Andersson alındı. Bütün İsveç gazeteleri ‘‘Büyük emeklilik’’ diye yazdı. Washington şeker hastası. Bu hali bilinmesine rağmen transfer ediliyor. Neden alınmasında ısrar ediliyor, belli değil. Bu madalyonun bir yüzü, ya diğeri derseniz. Ortega gibi bir yıldız alınıyor. Diğer futbolcular tavır koyuyor, Arjantinli ülkesine dönüyor.

Yönetim taraftar gibi

Antrenör seçimine bakalım. Mustafa Denizli'den sonra gelen Werner Lorant için ‘‘3. sınıf. O F.Bahçe'ye antrenör olamaz’’ deniyor, inat için o da alınıyor. Sonuç ortada. Sonra da Denizli ve Lorant'ın yardımcısı olan Oğuz Çetin göreve geliyor, başarılı olamıyor. Bu kadar yanlışın içinde doğru olmaz.

Yönetim belki iyi niyetle çalışıyor, hareket ediyor. Ama taraftar gibi mantıklı davranamıyor. F.Bahçe'nin neresine hangi tip oyuncu lazım, bunların seçiminde görüş belirtecek bir menajer göreve getirilemiyor. Gelen antrenör de menajeri istemiyor, tıpkı Denizli'nin Selim Soydan'ı kabul etmemesi gibi.

Oğuz gayet iyi başladı, kondisyoner, psikolog aldı. Ama o da oyuncu tercihlerinde, oyun düzeninde yanlış yaptı. F.Bahçe Türkiye'de hangi maça çıkarsa çıksın, tek santrfor değil, çift santrfor oynar. Hatta G.Saray maçında 3 santrforla sahaya çıkar. Bunlar yanında futbolcuları koşturup, mücadele ettirecek takım ruhunu sağlayamadı. Ortega gibi bir oyuncuya diğerleri tavır koyuyor ve antrenör oyuncularına bir şey söyleyemiyorsa takım ruhunu zaten kuramazsın. Ayrıca bir Ortega-Ceyhun lafının yarattığı tartışmayla hazırlık maçlarının en iyilerinden Ceyhun'u kaybetti. Söylediğinin ve yaptığının nereye gideceğini hesaplamak çok önemli. Bu da bilgi ve tecrübeyle oluyor. Bunu hesaplayamadı.

G.Saray maçında F.Bahçeli futbolcular ayağına gelen topu ileri vuruyor. Ben hata yapmayayım da düşüncesindeki herkes, gemisini kurtaran kaptan görünümünde. Topu indirip takımı yönlendireyim, olumlu kullanayım düşüncesi yok. Orta sahanız iş yapamaz, defansınız oyuna katılmaz, ileride bir adam bırakır, onu besleyemezseniz, rakip de mücadele ederse, böyle kişiliksiz bir futbol ortaya çıkar. Sahada yürüyemeyen Johnson oynuyor. Johnson top tekniği mükemmel diye değil, mücadelesi nedeniyle bu takımda oynuyordu. Denizli zamanında da koşamıyor, mücadele edemiyordu, ama birşeyler yapma gayretiyle sivriliyordu. Futbol oynamasını bilen adamlar geldiğinde de Johnson sırıtmaya başladı.

Süper star kandırmacası

Bescastnih
nereden bulundu? Belki futbolu biliyor, ama yanında top yapacak adam da yok. Rebrov ne yaptı? Pır pır, ama çabukluk ve depar atma özelliklerini gösteremedi. F.Bahçe normal oyuncular alıyor, süper star diye lanse ediyor. Bu fiyasko da sahada kendini gösterince seyirci alevleniyor. Tabii ki, Aziz Yıldırım'a karşı olanlar da seslerini yükseltiyor. Ancak her mağlubiyet sonrası ses yükseltmek bana tuhaf geliyor. Bunun yeri kongreler. Hedefleri Yıldırım, ama kulübe zarar veriyorlar. Böyle curcuna içinde, rahatsız bir F.Bahçe var. Oynadığı futbolla kamuoyu ve yönetim, yani herkes rahatsız.

F.Bahçe bunlardan ders alacak mı, bundan sonra ne yapacak, sorun burada. F.Bahçe takım olmak, kazanmak için birleşmek zorunda. Zaten bunu yapsalar sorun ortadan kalkacak.

Galatasaray'a büyük moral

* G.Saray'ın F.Bahçe derbisinden çıkardığı galibiyet önümüzdeki haftalara nasıl yansıyacak? G.Saray istediği futbol çizgisine oturdu mu?

Derbİde F.Bahçe'nin de yardımıyla ilk 45 dakika olağanüstü futbol oynadılar. Çünkü F.Bahçe kişiliksiz oynadı. Tabii fizik ve psikilojik olarak bu maça fevkalade iyi hazırlandıklarını da göz ardı etmemeliyiz. Sahada kazanmak için varını yoğunu ortaya koydu G.Saray.

Tabii bu maçta şu da önemli. Fatih Terim şartlar onu bu noktaya getirmese bu maça böyle bir kadro mu çıkartacaktı? Çünkü Ayhan ve Batista cezalıydı, sakatları vardı. Cihan'ı oynattı, arkasından Volkan diye bir oyuncu patlattı. Volkan iyi futbolcu en azından futbol oynamasını biliyor. F.Bahçe de onu izlemiş, beğenmemiş. Ümit'i oynatmıyordu, iki maçtır bu futbolcu skoru belirliyor. Şartlar bazen oyuncuları da kahraman yapıyor antrenörü de.

Ayrıca iki takım arasındaki antrenör farkı da vardı. Terim, Oğuz'a göre böyle stresli maçları çok yaşadı. Avrupa'da da gerilimli maçlara çıktılar. F.Bahçe'de Oğuz'un bu konuda tecrübesi az. Aynı şey G.Saraylı futbolcular için de geçerli. Böyle stresli çok maç oynadılar. F.Bahçe top yapan adamlarını iyi kullanarak, G.Saray'ın hızını kesip, aradan futbolcu kaçırıp golü bulacaktı. Ancak orta saha ve forvet ne yapacağını bilmiyordu.

Galatasaray, Fenerbahçe galibiyetiyle moral buldu, Beşiktaş'ın 2 puan kaybetmesi de büyük avantajı oldu. Beşiktaş'a biraz daha yaklaştı ve artı onunla da bir maç oynayacak.

Çirkin tezgahlar

* G.Saray-F.Bahçe derbisindeki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar kendini programlamış insanların yaptığı olaylar. G.Saraylılar, F.Bahçelilere karşı yaptıklarıyla kendilerini büyük G.Saraylı zannediyorlar. Ne G.Saray idarecisinin, ne de taraftarının F.Bahçe'yi küçük düşürmeye gücü yeter. Aynı şey F.Bahçe için de geçerli. Herkes önce bunu anlamalı. Bu olaylar gazetelere yansıyınca insanlar stada kinle geliyor.

Taraflı yazılar yazılıyor. Bu yazılarla kulüpleri küçük düşürmek kimseye yarar getirmez. Kimsenin böyle yazmaya hakkı da yok. Bunu yazdıkları zaman daha iyi G.Saraylı veya F.Bahçeli olduklarını mı düşünüyorlar? Yazık, günah...

İdareciler kavga ediyor. Ne kadar çirkin şeyler. Kulüplerin ne geçmişini biliyorlar, ne de geleceğinin farkındalar. Kendileri o anda popüler olma çabasındalar. Ancak cezayı taraftarlar ve kulüp çekiyor. Taraftarlar birbirine düşman oluyor.


Büyükler tek santrforla oynamaz

* Beşiktaş kupadan elendi, Trabzonspor önünde kötü bir futbol sergiledi beraberliği zor kurtardı. Beşiktaş'ta düşüş mü başladı?

Beşiktaş'ta düşüş başlamadı. 8 eksik var deniyor, ama Beşiktaş zaten sürekli kadro değişikliği yapıyor. Bütün oyuncularını kullanıyor. Karşılarında güçlü bir takım vardı. Ayrıca Trabzon beraberliği, Beşiktaş'ın maça bakış açısından kaynaklandı. Beşiktaş sahaya tek santrforla çıkmaz, beraberliğe falan da oynamaz. Ben bir tane gol bulayım üstüne yatayım düşüncesinde de olmaz, olmamalı. Bunu ne Beşiktaş, ne F.Bahçe, ne de G.Saray yapar.

Trabzon'a gidiyorsun, Manchester United maçına değil. Bu bir Avrupa kupası maçı değil. Çift maç değil. Kazanmak için oynayacaksın. Ayrıca bu maç Lazio'nun ligdeki provası diye bir şey söz konusu değil. Çünkü ayrı maçlardır. Avrupa maçları rövanşlıdır, deplasmandaki maçta tur için farklı taktikle oynarsın. Ama bu lig maçı ve Beşiktaş kazanmak için oynamadı. Beşiktaş 60. dakikadan sonra rakibinin üzerine gidermiş de galibiyet çıkartırmış. Bunu taktik olarak yazmak da komik.

Kazanmak istemediler

Beşiktaş sahaya çıkacak 2 veya 3 santrforla oynayacak. Sen 3 santrforla çıkarsın da bunlar daha çok gol mü kovalar, yoksa defansına mı yardımcı olur, bunu maç içinde rakibin gücü belirler. Beşiktaş kazanmak için çaba sarfetmedi.

Beşiktaş, kalecisi Cordoba'yı yere göğe sığdıramıyor. Ama Kolombiyalı hatalı goller yiyor. 3-4 maç üstüste hatalı gol yenir mi? Beşiktaş'ın kaybettiği 2 puan. Ayrıca Maldarasanu niye alındı? Neden o orta sahada, Pancu santrfor olarak oynatılmıyor?
Yazının Devamını Oku

Felaket

9 Mart 2003
<B>BEN, </B>dünkü maçın ilk yarısındaki kadar, pısırık, üst üste iki pas yapamayan, topu yalnızca ileri vuran bir Fenerbahçe takımına rastlamadım. Koca ilk devrede bir tek korner kazanabildi, o da 45'inci dakikada. Onu da Rebrov, üzerine yağan maddeler yüzünden doğru dürüst kullanamadı zaten.

Bu kadar şahsiyetsiz futbol olabilir mi? Fenerbahçe üstelik Galatasaray'a göre çok daha rahat, hiçbir problemi yok. Bir tek maçı kazanacak, kötü gidişe dur diyecek. Galatasaray ilk 45 dakikada Fenerbahçe'yi resmen domine etti. Rüştü, ikinci golü kötü yemiş olabilir. Yediği o gole rağmen, ayakta duran tek Fenerbahçeli futbolcu Rüştü'ydü. Ümit Özat dışında bir tane kafa topu alan adam yok. Lukunku, her hava topunu Mirkoviç'ten aldı.

Johnson, hiçbir şey yapamadı. Ne ikili mücadele kazanabildi, ne de iyi pas atabildi. Adamın gücü yok ki, birşey yapabilsin. Fenerbahçeliler, takımlarından ne bekledi? Rahat oynayan, topu kullanan, aradan adamları kaçırıp gol pozisyonu bulan bir Fenerbahçe... Ama biz ne gördük, Üçüncü Lig takımları gibi topu dan dun ileri vuran, ikili mücadelelerde hep yenik düşen bir takım. Ne doğru dürüst futbol anlayışı var, ne de sahada yayılma.

İkinci devre Hakan Bayraktar oyuna alındıktan sonra Fenerbahçe, top oynamaya başladı, ilk devredeki gibi ezilmedi.

Rebrov çıtkırıldım

Fenerbahçe yenilebilir. Galatasaray'a ilk defa yenilmiyor. Ama ilk devre oynanan futbol tam bir felaket. Rebrov çıtkırıldım gibi. Ne adam geçebiliyor, ne de pas verebiliyor. Takımda santrfor var mı, yok mu belli değil. Hesapta o bölgede oynatılan Bescastnih, bile farkında değil.

Kenar yönetimi desen, o ayrı bir facia. Böylesine önemli bir maçta Yusuf'u niye 15 dakika kala oyuna alıyorsun? Bu sürenin zaten 10 dakikası ısınmayla geçer. Adam ısınana kadar maç bitti. Garip bir kenar yönetimi, garip bir futbolcu mantalitesi. Galatasaray, galibiyeti haketti. Hele ilk yarıdaki iştahları, topu kullanışları Fenerbahçe'den kat kat üstündü. Böyle bir Fenerbahçe nasıl maç kazanacak?

Fenerbahçe'nin çok daha iyi olması gereken bir maçtı. Ve gözüken o ki, Galatasaray, maça Fenerbahçe'den beş kat daha iyi hazırlanmış. Hem futbolcusuyla, hem kenar yönetimiyle.

Fenerbahçe için ne Avrupa kalmış, ne Türkiye Kupası, ne de lig. Prestijini kurtarabileceği bir tek Galatasaray maçı vardı onu da beceremedi.
Yazının Devamını Oku

F.Bahçe avantajlı

4 Mart 2003
<B>* Galatasaray-Fenerbahçe derbisi öncesi iki takımı bir tartıya koyar mısınız, hangi takım ağır basıyor? İki takımın avantaj ve dezavantajları neler? İKİSİ de kötü durumda ve iyi futbol oynamıyorlar. İkisi de takımlarını oturtamadılar ve bu yüzden de kadrolarında sürekli değişiklikler yapıyorlar. Oğuz Çetin de, Fatih Terim de istediği futbolu takımına oynatamıyor. Çünkü G.Saray da F.Bahçe de çok düz oyunculardan kurulu. Bu Beşiktaş için de geçerli.

F.Bahçe gerçek anlamda olmasa da deplasmanda oynuyor. Büyük bir G.Saray seyircisi önüne çıkacak. Belki statta 2.000 F.Bahçeli olacak, ama bu 25.000 kişi içinde fazla bir şey ifade etmiyor. F.Bahçe seyircisiz oynayacak diyebiliriz. Saha ve seyircisi G.Saray'ın avantajı. Ancak G.Saray'ın ilk dezavantajı ligin ilk yarısındaki 6-0'lık yenilgi. F.Bahçe akılcı davranır, G.Saray 6-0'ın stresiyle bu skoru nasıl telafi ederiz? derdine düşerse, bu sarı kırmızılıların aleyhine olur. G.Saray, kendi evinde kazanmak, rövanşı almak isteyecek, böylece zirveden ve yarıştan da kopmayacak. Yoksa geriye düşecek. G.Saray bu yüzden sinirli olursa, bu da onların dezavantajları olur. G.Saray için eksi faktörler daha çok. Ancak bu derbi, G.Saray açısından F.Bahçe'ye göre daha önemli.

F.Bahçe'nin oynadığı futbol şampiyonluk yarışındaki ümidini azaltıyor, ama bu onların Beşiktaş maçı dışındaki prestij maçı. G.Saray'ı tekrar yenerek prestij olarak kendini kurtarmak ve matematiksel olarak süren şampiyonluk yarışından kopmamak isteyecek.

Eyyamcı olmamalı

Ali Sami Yen'de çok sinirli ve stresli bir maç geçecek. Karşılaşmayı çok iyi bir hakemin yönetmesi gerekiyor. İyi hakemliğin yanında eyyamcı da olmamalı. O futbolcu, şu takım kırılmasın, bu da kırılmasın zihniyetinde maç yönetilirse kan gövdeyi götürür. Çünkü, ne idareci, ne futbolcu, ne de seyircimizde Fair-Play yok. Profesyonellik terbiyesi de, birbirlerine saygı da yok. Futbolcular birbirlerine saygılı gibi gözüküyorlar ama saygısızlar.

F.Bahçe, G.Saray maçlarına genelde sakin çıkıyor. G.Saraylılar da sakin olmalı. Oyuncuları atılırsa yarıştan koparlar, bu da Beşiktaş'ın ekmeğine de yağ sürer ve onları rahatlatır.

Önce centilmenlik

Bütün iş seyircinin maça gelip gelmesinde değil, stattaki taraftarların centilmence hareket etmesinde. Geçen maçta F.Bahçeliler bize yaptı da, biz intikamı aldık düşüncesi ortadan kalkmalı. İntikam lafı unutulmalı. İntikam olgusu sürdükce tribün olaylarının önüne geçemeyiz. Taraftarların da artık akıllı ve olgun davranmaları şart. Rakiple uğraşacaklarına kendi takımlarını teşvik etmeleri lazım.

F.Bahçe, G.Saray, Beşiktaş ömürler boyu sürecek bir rekabet içindeler. Ancak bu dostluğu ve centilmenliği de beraberinde getiriyor. Onların rekabeti futbolumuza da renk getiriyor. Bu yüzden tribünlerdeki sloganlarda dikkatli olmak lazım. Ayrıca Anadolu da İstanbul'daki sloganları örnek alıyor..

Beşiktaş'ta problem var

* Beşiktaş'ın bu sezon en çok gol attığı ve yediği maç Göztepe karşılaşması oldu. Beşiktaş'ın bu performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Beşiktaş'
ın 7 gol atması önemli değil. Çünkü çok golcü oyuncusu var. Orta sahasını düzgün yani topu iyi kullanan oyunculardan kurduğunda bu skorları yakalar. Ancak Göztepe maçındaki goller bu kurgunun olmasından gelmedi. Rakip kalecinin hatalarından geldi.

Ancak Beşiktaş'ın dikkat çeken yönü 3 gol yemesi ve rakibin bir de kalecisiyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda gol kaçırması. Bir takım savunmasında bu kadar gedik verir mi? Beşiktaş'ta problem var. Oysa çok önemli maçlar oynayacak. Güçlü takımlar geliyor. Yarın G.Birliği ile pazar günü Trabzonspor ile karşılaşacak. İki zor maç peşpeşe. Beşiktaş zorlu bir dönemece giriyor. Zayıf takımlarla daha doğru düşme tehlikesinden kurtulmuş takımlarla değil de ya başa güreşen ya da kümede tutunma çabasındaki takımlarla oynayacak. Rakipleri sahada varlarını yoklarını ortaya koyacak. Avrupa maçları var. Beşiktaş camiası, taraftarı hatta Türk futbol kamuoyu Beşiktaş'tan UEFA Kupası'nda ümitli. Lazio çıkarsa geçer diye tahmin ediliyor.

Bunda teknik direktörüne duyulan güven de etkili. Ancak defans büyük sıkıntı. Tayfur savunmaya yardım ediyor ama o oynadığında da Beşiktaş hücum edemiyor. Siyah beyazlılar takımda henüz dengeyi bulamadı. Bu yönde eksiği var. Bunda en büyük faktör de iki teknisyeni, Tümer ve Sergen'in oynamaması.

Bu nasıl sakatlık?

Sergen'in sakatlığını da anlamak mümkün değil. Sezon başından beri sakat. Futbolcu sakatlanır, iyileşir oynar sonra yeniden sakatlanabilir. Ama Sergen sakat sakat oynuyor. Sonra da bir var bir yok. Madem öyle, belli bir süre oynamasın, hazır olduğunda takıma girsin. Bu nasıl düzelecek anlamak mümkün değil. Sergen'in yemek sorunu varsa, kliniğe yatırılır tedavi görür, antrenman yaptırılır. Futbolcu kendi haline bırakılmaz. Bu işi de antrenör ve menajer gerçekleştirir.

Ayrıca bana ters gelen bu takımın kurgusu üzerinde çok oynanması. Tamam takımın belki bir iskeleti var ama bir sürü oyuncu değiştiriliyor. Tamer oynuyor, Ali Eren oynuyor, Tolga oynamıyor. Kaan'ın yerine 6 maçtır oynamayan Nouma sürülüyor. Aslında Nouma ne kadar çok oynarsa o kadar faydalı olur. Eğer İlhan da söz edilen 15 milyon dolara satılacaksa, Nouma'nın kalıp oynamasında fayda var. Ama Lucescu takımın üzerinde çok oynuyor. Belki her zaman futbolcularını hazır tutmak istiyor ama iskelette değişiklik bir iki futbolcuyla olur. Takımın temeli bozulmaz.

Yıldızsız derbi

* Hafta sonu oynanacak derbide düğümü teknik adamlar mı, yoksa sahadaki bireysel yetenekler mi çözecek?

Sonucu her zaman sahadaki futbolcular belirler. Antrenör futbolcularını, fizik ve psikolojik olarak maça hazırlar. Rakibini ve özelliklerini futbolcularının ne yapmaları gerektiğini anlatıp, taktiği verir. Ama futbolcu randıman vermezse, onun istediklerini tatbik edemezse yapacağı fazla bir şey yoktur. Sadece 2-3 oyuncu değiştirerek aksaklığı gidermeye çalışırlar.

Sahada düğümü çözecek futbolcuların sinirlerine hakim ve olgun olmalı. Seyirciyi hakemi kandırmaya yönelmemeli. Mesela, G.Saray kaptanı Bülent'in Kocaelispor maçında yaptığı gibi. Ayıp, Bülent küme düşecek bir takım karşısında rol yapıyor. Bu tür roller mahallede yapılmaz. Bu davranış G.Saray kaptanına yakışıyor mu? Neden yapıyor, hakem rakibe sarı kart göstersin. Bu davranış türü yalnızca Bülent için geçerli değil, tüm takımlardaki futbolcularımız için geçerli. Ancak Bülent ekstrasını yapıyor. Hakemi kandırmak için rol yapıyorlar, bu da seyirciyi tahrik ediyor.

Standart oyuncular

İki takımda da oyunun kaderini değiştirecek yıldız yok, standart oyuncuları var. F.Bahçe'de Ortega vardı, sarı lacivertliler hazmedemedi, o da gitti. Yıldız olmaya namzet Ceyhun vardı, o da kafasında kendi kendine problem yarattı. G.Saray'da Hagi vardı, bıraktı. Sarı kırmızılılarda yıldıza yakın Ergün var, o da sakat. Aslında baktığınızda dünyada yıldız yok. Toplasanız 3-5 tane çıkar. Bunlardan biri Zidane, ama o bile bir Maradona veya Pele değil. Bu sorunun en basit yanıtı şu: Bugün seyirciyi büyüleyen, onu izlemek için maçına gidilen futbolcu var mı?
Yazının Devamını Oku

Olmuyor

1 Mart 2003
<B>BİR </B>maç ki, <B>‘‘Nasıl iyi oynadı veya kötü oynadı’’ </B>denir, anlamak mümkün değil. F.Bahçe'nin sahası. Seyirci F.Bahçe seyircisi. Rakip, 10, 9 derken, 8'e iniyor. F.Bahçe ite kaka maç kazanıyor. Sarı lacivertlilerde iki pas yok. Yardımlaşma dersen, hiç yok. Kademe dersen, o da yok. Herkes kendi kafasına göre oynuyor. Allah'tan Mirkoviç var. Tuncay, forvetten topu alıyor, Rüştü'ye geri pası veriyor. Topu da kullanamıyorlar. Orta saha silik. Fenerbahçeli futbolcular yardımlaşacağına, kenetleneceğine, herkes as ya, kendi kafalarına göre oynuyorlar. Onlar da böyle oynayınca futbolları da işte böyle oluyor. Aslında as falan da değiller.

Rebrov'un ayağına top yakışıyor. Ne yapacağını biliyor. Güzel bir de gol attı. Ancak Bescastnih ağır kalıyor. O da kendini gösterip, bir şeyler yapmak istiyor. Sağa sola dönüyor, ama top kontrolünü kaybediyor. Tuncay bütün iyi niyetine rağmen tehlikeli olamadı. Hakan fevkalade kötüydü. Sağ bekte kısıtlı. Topu ya sağ açığa verecek, ya da etrafında dönecek. O da etrafında dönüyor. Bir tek Mirkoviç defansına yardım ediyor. Ceyhun orta sahada tek başına kalıyor. Bu F.Bahçe nasıl hücum oynayacak, nasıl düzelecek?

Hata hepinizin

F.Bahçe'nin futbolu için sahanın ağır ve kötü oluşu, mazeret olarak ileri sürülebilir. Malatyaspor farklı sahada mı oynuyordu? Üstelik geçen hafta sonu karda, buzda oynadı, ardından F.Bahçe karşısına çıktı.

F.Bahçeli futbolcular, bana bir şey olmasın, hatayı yaparsa o yapsın zihniyetinde. Halbuki hata yapıldığında kaybeden Fenerbahçe, bireyler değil. Bu sorumluluğun altından kimse kendisini kurtaramaz. Bir takım kötü oynayarak da kazanabilir. F.Bahçe de kazandı. Ancak F.Bahçe'de daha takım oturmamış. Kimin nerede, ne oynayacağı belli değil. Belki fazla yüklemeden bu kadar halsiz ve umursamazlar, ama bu hallerini anlamak mümkün değil. Umarım düzelirler. Yoksa bu F.Bahçe nasıl sıralamada Avrupa vizesini alacak aklım ermiyor.

Bu sinir neden?

Malatyaspor'a bravo. Yalnız ben sinirli oluşlarını pek anlayamadım. Herhalde F.Bahçe'yi gözlerine kestirdiler. Futbol olarak F.Bahçe'den iyi oynayıp, iyi de mücadele ettiler. Topu iyi çevirdiler, çok adamla çoğaldılar. F.Bahçe'den beklediklerimizi onlar yaptılar. Eksik oynakları halde futbol dersi verdiler.

F.Bahçe kazandı, ama emdiği süt burnundan geldi, hem de rakibi 8 kişi kaldı. Bravo F.Bahçe'ye. Demek ki, bu futbolcularla, bu futbol oynanmayacak, yani oynanamıyor. Bu arada hiç kimse F.Bahçe'yi G.Saray derbisinde bu kadar kötü beklemesin. O ayrı bir maç. Çok kötü oynarsınız kazanırsınız, çok iyi oynarsınız kaybedersiniz.
Yazının Devamını Oku

Ligin tadı kaçıyor

25 Şubat 2003
<B>* F.Bahçe ve Beşiktaş'ın maçları ertelendi, G.Saray ise oynadı ve ikinci sıraya çıktı. Şu anki durum itirabiyle ligde şampiyonluk yarışının bir fotoğrafını çeker misiniz?</B> Beşiktaş avantajlı, G.Saray arkasından geliyor. G.Saray'ın böylesine elverişsiz şartlarda maç oynayıp, kazanması büyük iş. Güçlü bir Malatyaspor vardı karşılarında. G.Saray bu galibiyetle moral buldu.

Diğer takımlar şimdi ne olur? İleriki tarihlerde Beşiktaş'ın durumu, Avrupa'daki yeri ne olacak, bunların hepsi yarışa tesir edecek gelişmeler olacak. Beşiktaş, Slavia Prag'ı eleyebilecek mi? Elerse morallenecek, bunun lige yansıması da farklı olacak.

Aslında hava ve zemin şartlarının elverişsizliği nedeniyle maçların ertelenmesi hiç hoş değil. Güzel de değil ve insanı rahatsız ediyor. Ama bazen tabiat futbolu da etkiliyor.

Çözüm bulunmalı

Malatyaspor'u tebrik etmek lazım. Havaalanı kapalı, karayoluyla 20 saatlik yoldan geliyorlar. İyi de oynadılar ve kalecilerinin hatasından, şanssızlıklarından yenildiler. Herşey bir yana, bu yolculuk sırasında başlarına bir iş gelse, çok kötü şeyler yaşanabilirdi. Bunlara bir çözüm bulunması lazım.

Bütün maçlar federasyon tarafından ertelenebilir ve çarşamba günü oynanabilirdi. Bunda tek yetkili federasyon. Ancak her ertelemede de büyük polemikler oluyor, idareciler birbirini yiyor, televizyonlar bunu kullanıyor. Şimdi burada bir soru da, bu maçlar ne zaman oynanacak? Erteleme maçının önümüzdeki hafta oynanması lazım. Kulüpler, ‘‘Avrupa maçım var. Kupa maçım var’’ diyecek, bir sürü curcuna yaşanacak ve böyle olunca da ligin tadı tuzu kaçıyor.

Gençler'i unutmayalım

Fenerbahçe matematiksel olarak şampiyonluk yarışında devrede, ancak en az şansı olan da o. Fenerbahçe'nin bütün maçlarını kazanması, Beşiktaş ve G.Saray'ın da kaybetmesi gerekiyor. Bu arada G.Birliği var.

F.Bahçe'nin iki puan gerisinden bir Trabzon geliyor. Dört büyük derken, bir de 5'incisi girdi devreye. G.Birliği de mükemmel gidiyor. Puan kaybettiler, ama maç fazlasıyla da olsa F.Bahçe'nin 5 puan önündeler. F.Bahçe eksik maçını kazanırsa 2 puana inecek. F.Bahçe'yi yarışta varsayarken, G.Birliği'ni de unutmamak lazım. Yarışın sıralamasını şimdiden kestirmek güç.


Beşiktaş'ın işi kolay değil


* Beşiktaş ve Denizlispor'un UEFA Kupası'ndaki rövanş maçları hakkındaki yorumunuz. İki takımımızın tur şansları nedir?

Denizlispor
4. tura kadar biraz da şansla geldi, ama gösterdiği büyük mücadele örneğini de gözardı edemeyiz. Belki de en çok takdir edilecek takım Denizlispor. Bu kadrosuyla müthiş işler yaptı. Artık lige döndü. Karşısında güçlü ve tecrübeli bir takım olan Porto vardı. Onları ilk maçta aldıkları sonuç için eleştirmiyorum, doğal olarak ellerinden geleni yaptılar, ama rakip güçlü ve becerili oyuncular olunca çözüldüler.

Beşiktaş için durum farklı. Beşiktaş daha iyi takım olduğunu öne sürdü ve daha iyi bir takımdı. Fakat belki oyunun şeklinden, Beşiktaş, Slavia Prag karşısında daha hakimiyeti eline alacağına, garantiye gitmek istedi. Orta sahasına daha çok oyun bozan oyuncuları koydu. Orta saha takımın beynidir, pozisyon hazırlar. Ama bu özelliklere sahip önemli orta saha oyuncuları yoktu. Slavia'dan saçma sapan bir gol yediler. Cordoba ayaklarıyla rakibin üstüne çıksaydı, yine bu topu kurtarırdı, ama olmadı. Karşılarında orta Avrupa futbolunu oynayan, çabuk oynayan, disiplinden kopmayan, fizik gücü iyi bir takım var.

Slavia akıllı oynuyor

Beşiktaş ‘‘Rakibimizden 5 gömlek üstünüz. Biz onlardan çok iyiyiz’’ diyor, ama bu maçlar çok zor olur. Bu tip dolduruşlarla bir yere varılamaz. Böyle beyanatlar rahatsız edicidir. Rakip takımı küçümsemek, onu motive etmektir. Bu açıklamalar onların da kulağına gidiyor. Slavia akıllı bir takım. Gönlümüz, Beşiktaş'ı tur atlamasından yana ama böyle basit yenilen golle ne yapılacak bilmiyorum.

Beşiktaş seyircisine güveniyor. Beşiktaş güvenecek, seyircisi de bu desteği fazlasıyla verecek. İstanbul'daki rövanşta da herhalde tek santrforla oynamayacak. Prag'daki gibi orta saha ileriye değil, geriye oynar, defans da topu ileriye şişirirse tek forvetle etkili olamaz. Prag'da kendini göstermek isteyen Pancu da ne yaptığını bilmiyordu. Tayfur kesici işini iyi yapıyor, kaçan adamı faullede olsa durduruyor. Ama topu iyi oyuna sokma becerisi yok. Yasin de ileri gitme çabasında, ama gidemiyor. Devamlı yan pas ve geriye oynayınca rakip de üstüne geliyor. Prag'daki maçın kaybedilmesinin nedeni bunlardı. Slavia'nın defansı da zorlanmadı, istedikleri gibi ileri çıktılar. Üstün takım oyunun hakimi olur, Beşiktaş bunu Prag'da yapamadı.

Beşiktaş turu İstanbul'dan çıkartır mı derseniz, çıkartır. Ama kolay olmaz. İyi orta saha kurarlarsa bu iş olur. Perşembe günkü maçta İlhan da kadroya dahil olacak, çift santrfor oynayacaklar. Geri üçlüyü de daha önde kuracaklar ve bastıracaklar. Umarım iyi bir skor alırlar.

Fener'in şanssızlığı

* Fenerbahçe haftayı maç yapmadan geçirdi, bu sarı lacivertli takımı nasıl etkiler?

F.Bahçe'nin bir hazırlık maçı oynaması lazımdı, ama hava şartlarından mümkün olmadı. Yarım metre kar var, oynayamadı. Fenerbahçe ne kadar çok maç yaparsa, kadrosunu oturturur ve yabancılarını da takıma adapte eder. Ama onun da şanssızlığı, herşey ters gidiyor. Bu kadar kar yağması biraz da şanssızlık. En çok zamana ve maça ihtiyacı olan F.Bahçe. Çünkü Beşiktaş'ın kadrosu oturmuş. G.Saray iki lig maçı oynadı, takım yerli yerine oturdu. Fener bir maç oynadı, devamlı bekliyor. Bu da aleyhine işliyor.
Yazının Devamını Oku

Taşlar yerine oturuyor

16 Şubat 2003
<B>BÖYLESİİNE </B>soğuk bir havada bu kadar fazla seyircinin gelmesi, Fenerbahçe sevgisinin büyüklüğünü gösteriyor. Üstelik, F.Bahçe'nin son haftalarda aldığı neticeler, seyirciyi teşvik edici mahiyette değildi. Gaziantepspor karşısında, mücadele eden, pozisyonlara giren, şut atan, direklerden dönen ve çabuk oynayan bir Fenerbahçe vardı. Defansta Ümit'in sağlam futbolu, topla zaman zaman çok oynamasına rağmen Hakan'ın özverili mücadelesi, Mirkoviç'in akıllılığı ve Tuncay'ın olağanüstü enerjisi, sarı lacivertli takımın en çok dikkat çeken özellikleriydi. Bunların yanında, Kemal'in iyi top kullanması, Johnson'un mükemmel golü, F.Bahçe'nin güzel yönleri arasındaydı.

Fenerbahçe artık benim gördüğüm kadarıyla düzgün adamlarla sahaya çıkıyor. Yani, oyuncuları yerli yerine oturtuyor. Futbolcular hem vazifelerini biliyorlar, hem de yeteneklerini kullanmaya başladılar. Her ne kadar, bir günü bir gününe uymasa da, 1-2 galibiyet daha alırlarsa, işler rayına girer.

Mücadeleci ve çabuk

Bu arada defansta da 2-3 tane gedik verdiler ki, Fenerbahçe defansının bunları vermemesi lazım. Ama koca bir maçta da bu kadarı olur. Sonuçta F.Bahçe'den beklenenin altında ama mücadeleci, çabuk, sahanın her yerini kullanan, egoist olmayan, gole çok adamla gidebilen bir takım izledik.

Tuncay'ın attığı mükemmel gol ve çalışkanlığı, adeta kendini parçalaması olağanüstü güzel. Keşke herkes Tuncay kadar enerjik olsa ve mücadele edebilse. Bir ara kötü şeyler duymaya başlamıştım Tuncay için. Demek ki, bunları atlatmış. Eski hüviyetine dönmüş. Bir yerde ona hak vermek lazım. Serbest bırakmazsanız, bir yere hapsedersiniz, ‘‘Sen şu çizgide oynayacaksın’’ derseniz, Tuncay'dan faydalanamazsınız.

Fenerbahçe'nin yeni transferlerinden Rebrov ve Vladimir çok iyi oynamadılar ama çok da kötü değiller. Ne yapmaları gerektiğini, topu nasıl kullanacaklarını iyi biliyorlar. Rebrov fizik gücü yeterli olmadığı için henüz hazır değil. Vladimir ise O'na nazaran daha güçlü. Israr edilirse faydalı olacakları kesin. Ama ikisi de Fenerbahçe'nin aradığı tipte santrfor değiller. Bu da kesin.

Bir de Ceyhun problemi var. O'nu ateşe attılar. Ceyhun çok yetenekli ama Ortega'ya alternatif gösterilince doğal olarak sinirlendi. Ceyhun şimdi bunun acısını çekiyor. Ortega ile beraber oynatılmadı, O olmayınca oynatıldı. Biz defalarca, ‘‘Ortega ile Ceyhun yan yana oynar’’ dememize rağmen kenar yönetimler, ikisini birbirlerine alternatif gösterdi. Halbuki ne kadar rahat olursa, o kadar faydalı olur. İnşaallah konuşarak bu problem halledilir.

Ceyhun artık rahatlamalı

Artık Ortega olmadığına göre Ceyhun da, ‘‘Acaba ben çıkacağım mı?’’ kaygısı olmadan rahat oynar. Bir futbolcu ne kadar kendine hakim olur, ne kadar rahat oynarsa o kadar faydalı olur. Ceyhun'un evvela kafa yapısını değiştirip, sinirlerine hakim olmayı bilmesi lazım. Dünkü maçta oynadığı futbolla hem kendisini, hem seyirciyi sinir etti.

Gaziantepspor da bayağı dişli ve çabuk bir takım. Topu iyi kullanıyor. Eğer ilerideki oyuncuları biraz yırtıcı ve canlı olabilse, F.Bahçe'yi çok zor durumlara sokup, gol atabilirlerdi. Dün çok diri gözükmemelerine rağmen bir sürü pozisyon yakaladılar.
Yazının Devamını Oku