Can Bartu

Fener çok değişti

14 Mart 2004
F.Bahçe, futbol düşüncesi olarak gayet iyiydi. Dan-dun vurmadan, topu kullanarak çok çabuk hücuma çıktılar ve pozisyonlar buldular. En büyük artısı da, son transfer Mehmet Yozgatlı'nın sağ kanatta çok etkili oynamaya başlaması.

FENERBAHÇE, Gençlerbirliği maçındakinin aksine, dün mükemmel oynadı. Topa dan-dun vurmadan, çok çabuk hücuma çıkıp, aynı süratte gol pozisyonları buldu. Bu arada Konyaspor'u da tebrik etmek lazım. Oyunu çirkinleştirmeye değil, başa baş oynayıp kazanmaya gelmişlerdi. Ellerinden geleni yaptılar ama bu futbol anlayışıyla, hele hele böyle bir seyirci önünde başarılı olmaları mümkün değildi.

Fenerbahçe'nin Hooijdonk ve Nobre gibi gol yollarında önemli silahları var. En büyük artısı da son transfer Mehmet Yozgatlı'nın sağ kanatta çok etkili oynamaya başlaması. Keza solda görev yapan Kemal de müthişti. Özellikle ilk gol öncesinde aut çizgisine inerek yaptığı asist mükemmeldi. Kenar adamı işte böyle oynamalı. Aut çizgisine indiğin vakit rakip defansı saf dışı bırakırsın. Rakibin yüzü sana dönük olduğu için arkasındaki adamı göremez ve dolayısıyla senin çıkaracağın bir pasın nereye, kime gideceğini bilemez. Bütün iş aut çizgisine inmekte.

Ali Güneş mükemmeldi

Ali Güneş
de fevkalede oynamaya başladı. Dün, neredeyse hatasızdı. Aurelio iyi niyetli, gayretli ama ileriye doğru fazla etkili değil. Topu aldığı zaman ilk düşüncesi geri vermek. Geri veremediği zaman da çekiniyor, ileri mi gideyim, yoksa sağa sola mı vereyim diye şaşırıp kalıyor. Yani, Aurelio'nun rahatlığı, ileriye doğru bir akıcılığı yok.

Fenerbahçe, futbol düşüncesi olarak gayet iyiydi. Topu çabuk kullanmaya çalışan ve de kullanan bir takım hüviyetindeydi. Daha önceki maçlarda olduğu gibi, dan dun vurmaya hiç teşebbüs etmediler, sürekli yardımlaştılar.

Ümit Özat, Gaziantep maçındaki gibi şahane işler yaptı, güzel de bir gol attı. Her yönüyle takımın patronu havasındaydı. Bu arada şunu da belirtmek lazım, Fenerbahçe orta sahasında Mehmet Yozgatlı ile Tuncay sürekli ileriye gidiyor. Bu durumda Ümit Özat'ın emniyet sübabı olarak bu ikilinin arkasında kalması lazım. Ama o da ileriye, hatta onların da önüne gidiyor...

Hiçkimse kaleci doğmaz

Luciano
'nun kendi kalesine attığı gol büyük bir şanssızlık. Penaltıda kalecinin bariz hatası vardı. Bir kalecinin topa yatarak çıkması lazım, ama Recep acemice davranıp, direkt adamın ayağına vurdu. Aynı Recep, daha sonra iki tane inanılmaz gol kurtardı. Böyle tecrübesiz bir kalecinin bu tür hatalar yapmasını normal karşılamak lazım. Hiçkimse kaleci doğmaz!

Daum, kasığında sorun olan Tuncay’ı, sakatlığının daha fazla ilerlememesi için ikinci yarıda oyundan çıkardı. Sakatlığı olmadığı müddetçe Tuncay’ın sürekli oynaması lazım. Çünkü bu tip futbolcular ne kadar çok oynarsa o kadar çok keyiflenir ve daha iyi şeyler yapmaya çalışır. Ama lüzumsuz yere oyundan çıkarırsan, küser. Bir antrenörün bu tip psikolojileri bilip, ona göre davranması lazım.

Fenerbahçe’de bir de Kemal ile ilgili ilginç bir durum var. Bu adamın esas yeri orta sahanın ortası. Yani Aurelio'nun oynadığı yer. Ama Daum,Aurelio’ya takımda yer açma sevdası yüzünden Kemal’i sol bek yapmaya çalışıyor. Şimdi işin özüne gelelim. Sen, bir saçmalık yapıp Aurelio ve Selçuk’u almışsın, ne yapacağını şaşırıyorsun. Oynatayım mı, oynatmayayım mı diye kıvranıp duruyorsun. Olay bundan ibaret...
Yazının Devamını Oku

Tehlike çanları

2 Mart 2004
F.Bahçe liderlik koltuğunda ama kötü oynuyor. Antrenörler takımlarını iyi çalıştırmadıklarını itiraf edeceklerine, mazeretler öne sürüyor. Hakemler eleştirilerin odak noktasında. Hakemler ve MHK aman dikkat, şaibeye fırsat tanımayın.

* Şampiyonluk yarışında F.Bahçe bir avantaj yakaladı, bunu devam ettirebilmesi için ne yapması gerekiyor?

Bir kere Fenerbahçe'nin oynadığı oyunun ne olduğunun kendisinin farkına varması lazım. F.Bahçe kötü oynuyor. G.Saray maçına favori çıkıyor. Muhteşem bir seyirci ve mükemmel bir stat var. Her şey lehine ve 1-0 öne geçiyor.

Şimdi oynayanlara bakın. Van Hooijdonk'u bir kenara bırakın, en etkisiz maçlarından birini oynadı. Ümit Özat, Gaziantepspor maçındaki Ümit değil.

Bir daha o performansı yakalaması da çok zor. Kendini ileride kullanmaya çalışıyor, ama olmuyor. Sağdan, soldan kestiği toplar da yanlış yerlere gidiyor. Tuncay'ın bir-iki hareketi, mükemmel şutu var, ama geriye yardımı hiç yok. Takımın en kötüsü Aurelio. İleri gidemiyor, pır-pır, geriye de gelemiyor. Bir tek çalışan, koşan Nobre. F.Bahçe orta sahası olmayan bir takım. Topu kullanma becerisi olan oyuncuları bulunmadığından G.Saray maçında da böyle dan-dun oynadı. Yoksa, elindeki imkanlara göre Daum, düzgün bir kadro sahaya sürdü. Yalnız Rebrov'u oyuna biraz geç aldı.

Farklı olabilirdi

Mahmut Hanefi
fevkalade kötüydü. Nerede duracağını bilmiyor. Kenardakiler de bunu seyrediyor. Sağ bek Fatih formunun çok gerisinde. İtişip-kakışan Luciano ile Tomas var. Şimdi bu kadar kötü oynayan oyuncularıyla F.Bahçe'ye nasıl iyi diyebilirsiniz. Aslında G.Saray daha cesur olup, F.Bahçe'nin üstüne gitse sonuç farklı olurdu. G.Saray da orta sahada, sanki ortada sıçan oynar gibiydi.

Yalnız, buradaki önemli olan şey kötü oynarken de kazanmak ki, F.Bahçe bunu başardı. Bu yüzden onları kutlamak gerek. Derbide iki takımın futbolcularını da kutluyorum. Maçın son dakikalarındaki bir pozisyon dışında, sakindiler ve hakemle de didişmediler. Zannetmiyorum ki, G.Saraylı Volkan da kasti bir hareket yapmış olsun. Seyirci de ufak tefek şeylerin dışında gayet centilmence davrandı.

Rakiplerden koptular

Şimdi F.Bahçe şampiyon olmuş falan değil. Puanlar eşitlendi, averajla lider. Averajla da olur, puanla da olur F.Bahçe de, Beşiktaş da geriye düşebilir, ama şampiyona devam ediyor. Bir gerçek var ki, artık ikisi de diğer rakiplerinden kopmuş gibi. Trabzonspor biraz zorlayabilir gibi gözüküyor.

Artık bundan sonra bazı sorunlar çıkabilir ve bu da tehlikeli şeyler doğurabilir. Neden mi? Antrenörler iyi çalıştırmadıklarını, iyi taktik veremediklerini itiraf etmiyorlar da, verdikleri beyanatlarla kendilerine prim sağlamak istiyorlar. Buna kendilerini kötü sonuçlardan uzak tutmak isteyen yöneticiler de dahil.

Çıkıp, 'Hakem kötüydü. Golümüzü saymadı. Girmeyen gol verildi' gibi açıklamalarda bulunuyorlar. Bu tür açıklamaları duymayalım istiyorum. Bu konuda en önemli nokta da hakemler. Hakemler çok dikkatli olmalı, Merkez Hakem Kurulu (MHK) da öyle. MHK'nin bu iki takımın maçlarına şaibeye fırsat bırakmayacak hakemler tayin etmesi gerekiyor. Acemi hakemleri bu iki takımın maçlarına vermemesi lazım. Yoksa gelecek çok büyük hadiselere gebe. Kimse iyi futbolu düşünmüyor. Herkes, ben kazanayım da, nasıl olursa olsun düşüncesinde. Seyirci de bunu istiyor.

MHK'nin işi çok zor

Bundan sonra MHK'nin işi çok zor. Tabii ki hakemler hata yapabilir, bu doğaldır. Hata insanların doğasında var. Ama skor üzerine tesir ederler ve penaltıları, faulleri görmezden gelirlerse, çok tehlikeli durumlar yaratırlar. Hakemler şampiyonluk üstünde etkili olmamalı. Bugüne kadar etkili oldular. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bana göre bu.

Bu kafalar değişecek

* F.Bahçe derbide öne geçtikten sonra, oyunu kendi sahasında kabul etti. Bu taktik bir anlayış mıydı?

F.Bahçe golden sonra birden oyundan koptu. Ne ikili mücadeleye girdi. Ne top kullanmak için çaba sarfetti. Karşısındaki de G.Saray ve Türkiye'nin devlerinden. İstediği gibi top oynadı. Sarı kırmızılı futbolcular 18 üstünde topuk pası yapmaya başladı. Bunu fantazi için değil de, o pozisyonu bulduğu için yaptı. İstedikleri zaman sağdan soldan adam kaçırdılar. Ancak G.Saray'ın maçı kazanmak için silahları fazla değildi. Derbinin galibi F.Bahçe oldu, ama futbol anlayışı olarak iyi olan G.Saray'dı.

F.Bahçe defansı geride çakılı oynuyor. Forvetleri topa basarken, gidip yardımcı olmaya ve rakibe basmaya çalışmıyor. Acaba çalım yersem ne olur diye düşünüyor. F.Bahçe mücadele etti, o kadar. Derbilerde önemli olan becerili oyuncular olması. Bu tip oyuncuların oldu mu, golü atıyorsun. Mehmet Yozgatlı da kaçtı ve aradan galibiyet golünü attı. Bu F.Bahçe ileride kötü oynayacak demek değil. Herhalde bu kafalar değişecek. Şampiyon olmak istiyorsa değişmek zorunda. Umuyorum Daum da bunu görüyordur. Eğer görüyor da müdahale etmiyorsa, onu da anlamak mümkün değil.

Bravo İstanbulspor

* İstanbulspor, 3 büyüklerin hepsinden puan aldı. Şu an bulundukları durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu kadar mali imkanlarının kötü olduğu dönemde ve kötü şartlarda böylesine iyi oynayan bir takım az görülür. Futbol anlayışı ve kafa yönünden çok iyi durumdalar. Beşiktaş maçında kaleci Oğuz, iki kere degaj yapmadı, topu havaya şişirmedi. Her topu kullanıyorlar, her topta mücadele ediyorlar, birbirleriyle yardımlaşıyorlar.

Beşiktaş maçında iki önemli oyuncusu yoktu. Milli Takım’a da seçilen Faruk, forma giymedi. Balili de öyle. Ama takım olarak iyi mücadele edip, birbirlerinin eksiklerini çok iyi kapattılar. Hiçbir takım onlar gibi topu iyi kullanamıyor. Belki seyircisi, basının kendilerini fazla hırpalamaması da onlar için avantaj. Moralleri de bozulmuyor. Beşiktaş maçında aleyhlerine verilen komik penaltıya aldırmadılar. 1-0 yenilgiden galibiyete ulaştılar ki, sonuç farklı da olabilirdi. İçinde bulunduğu olumsuz şartlara rağmen böylesine iyi futbol sergileyen futbolcuları ve teknik direktörleri Aykut Kocaman'ı kutlamak gerek. Aykut, rüzgarlarla şişirilen birçok Türk antrenörüne ders veriyor.

Kader Lucescu'da

* Beşiktaş, ligin ikinci yarısında zirve yarışında büyük bir avantajı kaybetti, bunun nedeni nedir?

Lucescu
'nun itirafı var, 'Devre arasında iyi çalışmadık.' Ne demek şimdi bu. Elindekiler profesyonel futbolcu değil mi? O zaman sen iyi hazırlayamadın. Bugün futbolcuyu idmana çağırıyorsun da, 'Ben gelemem, işim var' mı diyor? Beşiktaş hala Samsun maçını da üstünden atmış değil. Beşiktaş büyük bir camia, nasıl oluyor da bu maçın etkisinden kurtulamıyor, bunu da anlamıyorum. Futbolcuları da Türkiye'nin en kaliteli adamları. Onlar bile bırak antrenör ile yöneticinin kendileriyle konuşmasını, aralarında konuşarak bu sorunu aşıp, o maçın etkisinden kurtulabilirler.

Yalnız Beşiktaş kendine olan güvenini kaybetti. İnsanın kafasına eğer 'Ben bu maçı kazanamazsam' diye korku girerse, bu netice üzerinde büyük faktör olur. Lucescu son İstanbul maçında bazı oyuncuları dinlendirdi, bu doğaldır. Oynayanlar da o kadar kötü, diğerlerini aratacak futbolcular değildi. Ne var ki, Ahmed Hassan golcü ve fırsatçı bir futbolcu. Topu da iyi kullanıyor. Şimdi Lucescu, Ahmed'i çıkartıyor, başkasını sokuyor. Karambolleri bile en iyi değerlendirebilecek adamı oyundan aldı. Anladığım kadarıyla Lucescu kendi anlayışına göre bu adamı beğenmiyor. Siz böyle bir oyuncuyu sahadan alırsanız, en önemli silahınızdan golcüden mahrum kalırsınız. Çünkü o skoru değiştirebilecek adamdı.

Valencia yorgunluğu

İstanbulspor maçında Beşiktaş'ı etkileyen bir faktör daha vardı. Beşiktaş, Valencia'da çok yoruldu. Valencia da öyle hafife alınacak bir rakip değil, güçlü, çabuk bir takım. Onlarla başa baş mücadele ederken, belki elle atılsa bile girmeyecek bir kafa golüyle yenilmek, büyük şanssızlıktı. Beşiktaş bu maçta çok hırpalandı.

Şimdi herkes olayı Giunti'ye bağlıyor. Oysa onunla alakası yok, sonucun takımın moraliyle alakası var. Giunti bundan önce de oynadı, 15 gol attı veya 15 asist mi yaptı? Tamam Giunti, orta sahada çalışkan, hamallık yapan oyunculardan biri. Ama kaderi değiştirecek futbolcu değil. Beşiktaş şimdi bu mazerete sığınıyor. Yanlış. Sahada Giunti gibi bir oyuncu lazım. Tecrübeli, nerede duracağını, ne zaman, nasıl faul yapacağını biliyor. Ama hücum gücüne katkı yapmıyor. Beşiktaş'ın defansif yönünü güçlendiriyor.

UEFA'da işimiz zor

* UEFA Kupası'ndaki temsilcilerimizin bu haftaki rövanşlarda tur şansları nedir?

Beşiktaş'ın Valencia'daki ilk maçta aldığı netice iyi, ama rövanşta İstanbul'da işi zor. Orada berabere kalsaydı da, bu zorluk değişmeyecekti. Çok iyi mücadele edip, akıllı davranmalılar. Karşılarında süratli bir takım var.

G.Saray, yavaş oynayan, belki genelde öyle olmasa da İstanbul'daki ilk maçta öyle bir görüntü veren Villarreal ile kolay olmayacak bir maça çıkacak. Villarreal'in skor avantajı da var. G.Saray mücadele eder, top oynatmamaya çalışırsa bir şeyler yapabilir. Şunu da göz ardı etmemeliyiz, G.Saray Avrupa'da bir başka oynuyor.

G.Birliği'nin de Parma karşısında akılcı oynaması lazım. İtalyan takımları kontratak futbolunu herkesten iyi oynar. Ankara'da da böyle oynayacaklar. Parma ilk maçtan yenik de gelse, defansı sağlam tutup, fırsatlarla gol kovalayacak. Gaziantep, Roma'yı ilk maçta yendi, ama İtalya'da işi kolay olmayacak. Rakip ilk maça eksik kadro ile gelmişti ve seyirci avantajı olacak. Gaziantep top oynamayı seven oyuncularla kurulu, inşallah bunlar topa fazla sahip olur da, kontrolü rakibe bırakmazlar.
Yazının Devamını Oku

Bravo F.Bahçe

1 Mart 2004
<B>FENERBAHÇE </B>için üç puan almak güzel. Ezeli rakibi yenince, bu daha da güzel. İlk 16 dakika oynanan futbol, rakip karşısında hücuma çıkışlar, bu da güzel. Golü de buluyorsun ve kendi seyircin önünde 1-0 da öne geçiyorsun ki, bu fevkalade.

Peki sonra... Duruyor, topu istediği gibi çevirme şansını Galatasaray'a veriyorsun. G.Saray topun sahibi. Peki, top rakipteyken nasıl oyunu yönlendirip, gol pozisyonu üreteceksin? İlk 16 dakika sonrası ikili mücadeleye girmeyen, topu ayağına bekleyen, vurdum duymaz bir F.Bahçe vardı sahada.

Topun hakimi G.Saray, oyunu istediği gibi çevirdi. F.Bahçe'nin orta sahada hakimiyeti ve topu kazanmak için çabası yoktu. Oyun bir süre böyle gitti. İkinci yarı F.Bahçe'nin daha iyi bir futbol sergilemesini bekliyorduk, daha kötü oynadı. Galibiyet golü geldi, ama nasıl... Rebrov'un usta pasıyla. Rebrov oyuna geç bile sokuldu.

Alan bırakmadılar

Fenerbahçe'nin önemli oyuncularına bakın... Ümit'in vurduğu toplar yerine gitmedi, pasları adamını bulmadı. İleri çıkmak istiyordu, ama G.Saraylı futbolcular ona fazla oynama alanı bırakmadı. Van Hooijdonk sanki yoktu, Nobre biraz çalıştı. Tuncay, nefis şutundan sonra yoktu. Mahmut Hanefi nerede duracağını bilmiyor. İşin ilginci, kimse de onu uyarmıyor.

G.Saray tatlı sert oynadı, buna da hakkı vardı. İyi oynuyor gözüktü, ama bunda F.Bahçe'nin kötü futbolunun da payı vardı. F.Bahçe, G.Saray karşısında zorlandı, çünkü hiçbir takım Gaziantep kadar onlara orta sahada o kadar rahat bir oyun fırsatı vermez.

G.Saray'da Volkan'ın ikinci yarıda sahada yürüyecek hali kalmamıştı. Fatih Terim, onu oyundan alacağına, Necati'yi, Ümit Karan'ı çıkardı. O Volkan da oyundan atıldı. Oysa Ümit daha diriydi, sahada kalmalıydı. Ümit F.Bahçe defansına karşı başarılı oldu diyebiliriz. Tabii bunda onun faullü oyununu görmeyen hakemin tutumu da etkili oldu.

Hakem İsmet Arzuman klasik bir Türk hakemi portresi çizdi. Bazı faulleri görmezden geldi. Genelde kötü değildi, ama çok da iyi bir yönetim göstermedi. Neticeye tesir edecek bir şey yapmadı.

F.Bahçe, G.Saray gibi bir devi geçti. Bu F.Bahçe için büyük sevinç kaynağı ve onları kutlamak gerek. Çok önemli bir galibiyet aldılar, lider oldular. 11 puan geriden gelip, zirveye yerleşmek çok önemli bir başarı. Bundan sonra şampiyonluk yarışı daha farklı bir mücadeleye sahne olacak.
Yazının Devamını Oku

Düşünce devrimi

24 Şubat 2004
Fenerbahçe Gaziantep'te en azından düzgün bir takım sahaya çıkardı. Futbolcuları topa dan-dun vurmadı. Bugüne kadar yaptığı yanlışlardan da arınınca ortaya farklı bir Fenerbahçe çıktı.

* Fenerbahçe'de ne değişti de takım Gaziantepspor'da iyi futbol sergileyip, farklı bir galibiyet aldı?

GÖRDÜĞÜM
kadarıyla F.Bahçe sahaya en azından düzgün bir takım çıkardı. Bunda oyuncuların seçimi de çok önemli. Tabii çok yüksek performans gösteren bir Ümit Özat çıktı ortaya. İlk yarıda 3 topa vurdu, biri direkten döndü, ikisi ağlarla buluştu.

Fevkalade akıllı, nerede duracağını ve ne zaman vuracağını bilen bir futbolcuydu. Rahatlayan F.Bahçe de özgüvenini kazandı. Tabii bu arada da Volkan'ın 1 metreden kurtardığı bir top var, bu da çok önemli.

Dan-Dun yoktu...

F.Bahçe'deki değişikliğin en önemlisi dan-dun vurmadı futbolcuları. Oyunda eğer siz topu kullanamazsanız, ayağınızda eveleyip gevelerseniz, rakibi geçemezseniz, kaçan arkadaşlarınız da olmazsa, mecburen meşin yuvarlağı geriye dönüp veriyorsunuz. Gerideki son adam da -ki bunu daha çok Luciano yapıyor- ileriye vuruyor.

Zaten mecbur da vurmaya, çünkü defansını rahatlatmaya çalışıyor. Topu oyuna iyi sokmaya çalışsa, rakibe kaptırıp pozisyon verebilir. Böyle bir anlayışla da rakip üzerinde üstünlük kuramazsınız, o zaman da oyunun hakimi olamazsınız. Futbol oyununu yanlış oynarsınız.

F.Bahçe bugüne kadar bunları yaptı ve yalnış düşüncedeydi. Gaziantep'teki galibiyet düşünce devriminin eseri.

F.Bahçe'nin dan-dun oynamayışında Gaziantep'in oyun anlayışı da önemliydi. F.Bahçeli oyuncularla hiçbir mücadeleye girmediler. F.Bahçe'nin en zayıf yeri orta sahası ki, orayı da rahatsız etmediler. Onlar da topu ileri çıkardı.

Bir de Fenerbahçe'ye çok boş saha verdiler. Boş alana attığınızda, top kalenizden uzaklaşıyor ve akın yapma şansınız fazlalaşıyor. Bunun ardından muhteşem goller ve vuruşlar geldi.

Tuncay, güzel bir gol attı, Diyarbakır maçında bunu yapabilse, bugün liderle arasındaki fark bir puandı. Tuncay'ı çok beğeniyorum, süratli ve topa giren bir oyuncu. Kendini ispat etme gayreti de kaybolmaya başladı ki, daha da kaybolacak. F.Bahçe'ye de daha yararlı olacak. Tabii bu arada Ümit için yeniden bir parantez açmak gerekiyor. Oyunu görüşü, hemden sağdan, hem soldan oyuna iştirak edişi mükemmeldi.

Boş saha buldular

F.Bahçe'nin Tuncay, Kemal, Nobre gibi çabuk çıkan, boşlukları bulan 3 oyuncusu var. Arkalarından da Ümit geliyor. Ümit, bakalım top ne olacak demiyor ve dönenlere vuruyor.

Bu akıl işi. Ne kadar taktik verirseniz verin, futbolcunun bunu uygulayacak kalitesi yoksa, hepsi boşa çıkar. Ümit belki şanslı vuruşlar yaptı, ama her zaman topa iyi vuran oyuncu ve bunu iki ayağıyla yapıyor.

Yalnız bundan sonraki rakipleri, F.Bahçe'ye o kadar boş alan bırakır mı, F.Bahçe de dan-dun vurmadan Gaziantep'teki futbolu oynar mı, bunu göreceğiz.

Derbi, zirve yarışının kaderini belirleyecek

* Hafta sonu oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray derbisi ligin zirvesindeki seyri nasıl etkileyecek?

F.BAHÇE
yönünden baktığınızda, eğer kazanırsa şampiyonluk yarışında Beşiktaş'ı yakalama yolunda önemli adım atar, büyük bir engeli geçer. Türkiye'nin belki de en büyük derbisi oynanacak. Puan durumunda kim ne kadar kötü durumda olursa olsun, iki kulüp arasında yıllardır yaşanan rekabetten dolayı takımları strese sokan bir derbi oynanacak. F.Bahçe 3 puan alırsa büyük bir moral de kazanır ve Beşiktaş'ı telaşa sürükler. Çünkü Beşiktaş da G.Saray ile oynayacak.

Üç büyüklerin arasındaki maçların ne olacağı belli değildir. G.Saray da kazanırsa, şu anki durumuna göre büyük moral kazanır. Bu da onların daha da güç kazanması demek. Futbolda moral çok önemli bir faktördür. Şampiyonluk yarışına büyük etki edecek bir derbi oynanacak. Ancak F.Bahçe bu derbiyi kaybeder, Beşiktaş da yenilirse zirveyi fazla etkilemez.

Yardımlaşmayı öğrendiler

* F.Bahçe'nin orta sahasında sorun olduğunu dile getiriyordunuz. Bu Sorun ortadan kalktı mı?

BANA
göre kalkmadı. Çünkü Gaziantep'in orta sahası, F.Bahçe'nin orta sahasıyla ikili mücadeleye girmedi. F.Bahçe orta sahası rahat top kullandı. Burada bir şeyi de açıklamak lazım. Ümit biraz daha ileri çıkan, gol yollarına giden, Aurelio geride kalıp, çalışan bir futbolcu. Bu meziyetleri göz önüne alınarak daha akılcı bir orta saha organizasyonu kurulmuş F.Bahçe'de.

F.Bahçe bundan önce koşuyor, mücadele ediyordu. Kazandığı maçlarda da müthiş oyun değil de, mücadelesi, enerjisi, oyuna sonuna kadar asılması anlayışı ön plana çıkıyordu. Kaybetmemeyi isteme azmiyle mücadele ediyorlardı. Bu kez galibiyetteki unsur değişti. Farklı bir oyun tarzı ortaya çıktı. Bunda da önemli faktör orta sahasının rakip tarafından fazla rahatsız edilmemesi.

Önemli faktörlerden biri de F.Bahçe'de geri ile ileri uç arasında daha önce çok büyük boşluk vardı. Bu boşluğu şimdi Nobre ile Van Hooijdonk geriye, orta sahaya gelerek kapatıyor. Alan daralınca futbolcuların birbirleriyle yardımlaşması da kolaylaştı. Futbolcular Gaziantep'te ileri çıkıp rakip kale önünde çoğalmadan çok, defansta birbirlerine çok yardım etti. F.Bahçeli bir oyuncu ikili mücadeleye girdiğinde, yanında mutlaka bir takım arkadaşını daha gördü. Daha önce defans oyuncuları rakibe hep teke tek yakalanıyordu. Çalımı yediğinde de boşluk oluyor, rakibin önüne büyük saha açılıyordu. Gaziantep'te bunu ortadan kaldırdılar, bu da önemli ve galibiyeti getiren faktörlerin başında geliyor.

Bu maç bir şey daha kazandırdı F.Bahçe'ye. Takım kazandıkça ve hele iyi oynamaya başladıkça, futbolcu morallenir. Bu F.Bahçe için büyük bir itici güç oldu.

G.Saray Villarreal'e farklı oynayacak

* G.Saray, Konyaspor önünde özellikle ilk yarıda rakibe çok pozisyon verdi. Bu defans zaafı Villarreal önünde G.Saray'ı nasıl etkileyecek?

G.SARAY
'ın tecrübeli bir teknik direktörü var. Sahada da tecrübeli bir G.Saray bekleniyor. Konyaspor normalde maçın ilk yarısını 5-1 falan önde bitirirdi. G.Saray Mondragon'un hem akıllı, hem de şanslı kurtarışlarıyla buna engel oldu. Bir takım rakibe bu kadar çok pozisyon verecek ve kenardan ‘‘Ne yapıyorsunuz. Şuraya gelin. Bunu yapın’’ dememek, bu anlaşılacak şey değil.

Altan, Zafer, Cenk istedikleri gibi oynadılar, her topu aldıklarında G.Saray onsekizi içine girdiler. Konyaspor'un golünde de 5 kişi topa vuruyor, bunun önleminin alınması lazımdı. En güçlü takım bile defans yapmayı tercih edebilir, bu ayıp değildir. Rakibin gücünü minimuma indirip, oyunun akışını değiştirirsin. Bu arada galibiyete de ulaşabilirsin. Ama G.Saray'da herkes rakibi seyrediyor. G.Saray Konya maçında kalecisi Mondragon'a dua etsin. Yoksa, maç farklı olur ve bir skandal yaşanırdı. Neden skandal? G.Saray'ın yenilmesi normal karşılanabilir de, 5 gol yemesi büyük tepki görür.

Şartlar değişecek

Şimdi önlerindeki Villarreal maçı farklı bir havada oynanacak. Bu Konyaspor'la oynanan bir lig mücadelesi değil. Zemin de hafta sonundaki gibi gibi olmayacak ve futbolcular da varlarını yoklarını ortaya koyacaklar. Beşiktaş da, G.Saray da geçen hafta sonu çok ağır şartlarda oynadılar. Bu tip sahalarda top stop edilemez, istediğiniz gibi vuramazsınız. Vursanız da istediğiniz yere gitmez. Teknik ve kalite farkı ortadan kalkar. Rakip sizden aşağı seviyede bile olsa aynı hizaya gelirsiniz. Bu tip sahalar iyi oynayan takımlar için dezavantajdır.

Şimdi Villarreal maçı farklı olacak, farklı bir hırs ve mücadele ile oynayacak G.Saray. Birbirlerine daha fazla yardım edecekler. İşin içine prestij, gurur ve G.Saray'ın Avrupa'daki ismi de girecek. Villarreal tedirgin sahaya çıkacak, Konyaspor G.Saray'ı iyi tanıyor da İspanyollar o kadar değil...

Beşiktaş'ın SİLAHLARI SINIRLI!..

* Beşiktaş, Valencia önünde nasıl oynamalı ve şu anki görüntüsüyle tur şansı nedir? Ahmed Hassan'ın ilk 11'de oynaması için ne diyorsunuz?

B
EŞİKTAŞ’'ta bir düşüş var. Bunun nedenlerini Lucescu açıkladı ve devre arasında iyi çalışmadıklarını söyledi. Ben Beşiktaş'ın mükemmel bir kadro ile bu maça çıkmasını istiyorum. Ilie Beşiktaş'ın önemli bir silahı. Ama nerede oynadı, Valencia'da. Eski takım arkadaşları onun meziyetlerini iyi biliyor. Ilie de büyük işler yapabilir, ama İspanyol takımı için bloke edilmesi daha kolay bir oyuncu. Eski takım arkadaşları onun hangi hareketten rahatsız olduğunu ve sinirlendiğini biliyor. Ayrıca Valencia, şampiyonluğa oynayan güçlü bir takım. O zaman maçta Sergen ile Ahmed Hassan'ın yetenekleri etkili olacak.

Beşiktaş tabii ki öncelikle defansını sağlam tutup, pozisyon bulursa da gol atmaya çalışacak. Herhalde bunu da kontratakla yapacak. Bu yüzden süratli adama ihtiyacı var. Peki, bu tür adam var mı? Sinan haricinde pek gözükmüyor. Beşiktaş için çok zor bir maç. Türkiye'de şampiyonluğa gidiyorsun, Avrupa'da da kritik bir maça çıkıyorsun, Beşiktaş'ın daha fazla silahının olması lazım. Ancak bunlar pek fazla yok.

Ahmed Hassan taktik olamaz

Ayrıca Beşiktaş orta sahasında Giunti olsun Tayfur olsun, tatlı faullerle rakiplerini durduruyorlar. Böylece oyun durduğunda defans da kendini toparlama şansı buluyor. Türkiye'de hakemler bu faullere göz yumuyor. Avrupalı hakemler buna ne kadar müsade eder, bu soru işareti.

Şimdi Türk futbolunda yeni bir adet de çıktı. F.Bahçeli Nobre deplasmanda gol atamadı veya ilk golünü attı diye haberler yapılıyor. Adam 2 deplasman maçına çıkmış, ikisinde de atar veya atmaz bu tartışılmaz. Ahmed Hassan'ın sonradan oyuna girişi de bir taktik gibi değerlendiriliyor. Neden, sonradan oyuna girip gol atıyormuş.

Böyle bir taktik olur mu? Bunu Lucescu mu söylüyor, uyduruyorlar mı bilmiyorum. Aklı başında bir antrenörün böyle bir şey söylememesi lazım. Elinizde çok iyi oyuncularınız vardır da, o futbolcu sisteminize uymaz, kenarda bekletirsiniz. Ama bunu taktik olarak gösteriyorsanız, böyle bir komedi dünyada görülmemiştir.
Yazının Devamını Oku

Büyük değişim

23 Şubat 2004
<B>FENERBAHÇE</B> takım olmaya başladı. Birincisi, çok adamla ve çabuk hücuma kalkıyor. İkincisi, futbolcular defansta ve ikili mücadelelerde birbirlerine çok yardım etmeye başladılar. Üçüncüsü, kalecisi özgüven kazanıyor. Dördüncüsü, mücadele gücü yüksek bir takım oldular. Ama herşeyden önemlisi, çok adamla hücuma yönelmeleri. Bu arada oyuna baktığımızda Gaziantepspor'un da çok aptalca bir oyunu anlayışı vardı. Fenerbahçe'ye karşı bu kadar boş saha bırakmaması gerekirdi. Çünkü F.Bahçe eski F.Bahçe değil, bu kadar alan bırakırsanız, istediği gibi top oynar.

Ümit Özat mükemmeldi

Tabii bu maçın yıldızı 3 gol atan F.Bahçe'nin orta saha oyuncusu ve kaptanı Ümit Özat. Mükemmel ve taktir edilecek bir futbol oynuyor. İki ayağıyla da topa vuruyor. Attığı ilk 2 gol olağanüstü ve galibiyeti getiren gollerdi. Yalnız, 2. golden sonra bir gol pozisyonuna daha girdi Ümit, tek başına kaleci ile karşı karşıyaydı. Yanındakine verse ki, zannediyorum o da Tuncay'dı, yüzde yüz golle sonuçlanırdı. Asist yapması gol atmasından daha önemliydi, vurdu ve kaçırdı.

Yine kaleciyi çalımladığı diğer pozisyonda bu kez yanında Kemal vardı, ona da vermedi. Tamam Ümit goller attı, ama bunun dışında o tür pasları verse daha büyür ve oturaklı oyuncu olur. Zaten takımın mükemmel oynayan ve vazgeçilmez oyuncusu, bu hareketleriyle futbolunu biraz daha süsler. Müthiş akıllı da bir oyuncu Ümit ve ne zaman nereye gideceğini çok iyi biliyor.

F.Bahçe çok geri pas yapmıyor, dandun vurmuyor. Zaten çok çabuk ve akıllıca ileriye vurursanız, çabuk da gol pozisyonu bulursunuz ki, F.Bahçe öyle yaptı. Böyle oynadığı taktirde F.Bahçe şampiyonluğun içinde vardır.

Bir o kadar da kaçtı

Gaziantepspor çok iyi bir takım. Erhan, Bülent, Yusuf gibi topu çok iyi kullanan oyuncuları var. Bunlara İbrahim'i, hatta oyundan çıkartılan, belki oyun icabı biraz kötü görünen Mehmet Polat'ı ekleyebiliriz. Yalnız belki iyi takım olduklarını bildiklerinden ve bu yüzden kendilerine fazla güvendiklerinden, yardımlaşan bir F.Bahçe'yi karşılarında bulunca fark yediler.

Sonuç olarak, F.Bahçe'yi kutluyorum. Bir takım deplasmanda 5 gol atıyorsa, bu çok önemli bir şeydir. Ayrıca F.Bahçe attığı 5 golden başka, bir o kadar da kaçırdı. Yani, maçın hakkı sadece bu skor da değildi. Bu yüzden F.Bahçe için müthiş bir skor va aslına bakarsanız, ben onların bu kadar değişeceğini tahmin etmiyordum.
Yazının Devamını Oku

Futbolcunu küstürme

17 Şubat 2004
Daum, oyuncuları kabiliyetine göre kullanmıyor. Bilhassa Türk futbolcusunu hazırlayamıyor. Oynamayanlarla meşgul olmuyor. Bu nasıl antrenörlük anlayışıdır. Yazık günah bu genç oyunculara.

* F.Bahçe'nin takım kurgusunu nasıl buluyorsunuz. Yabancı kontenjanı nedeniyle Daum, Servet'i kullanmak zorunda kaldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fenerbahçe
çarşamba günü Ç.Rizespor ile deplasmanda oynadı. Kötü oynadığı bir maçı 3 oyuncu değiştirerek, riske edip kazandı. Bunlar Servet, Rebrov ve Mehmet Yozgatlı idi. Rebrov'un durumu farklı. Çünkü gün sayıyor ve Daum yararlanmak istemiyor. Sezon sonu bir takım bulup gitmek niyetinde. Servet ile Yozgatlı gelecek için alındılar. İskelet kadroyu oluşturması için düşünülüyorlar. İkisi de genç. Bunları oyuna alıyorsun. 3 oyuncu birden çok farkediyor. Daha süratli oynuyorsun, topu fazla kullanıp maçı uzatmalarda kazanıyorsun. Kendi sahanda bu oyuncular forma bekliyor. Üstelik iyi de oynamışlar. En azından kötü değiller. Peki kardeşim bunlarla neden başlamıyorsun? Kötü oynadığını düşünen tabii ki faydalı olamaz. Oynamadığı zaman kırılıyor. Katkım oldu diye düşünüyor. O zaman 'Oynatmayacaksan, gideyim' diyor. Sen bir oyuncuya şans vermezsen, bu şansı devamlı kılmazsan olmaz ki. Milli Takıma kadar seçilmiş bir Servet'i böyle kazanamazsın. Uğraş vererek aldığın Mehmet'i kenara atıyorsun. Daum, bu kafayla hiçbir Türk futbolcusunu yetiştiremez. Milli Takım’a da kazandıramaz. Kendi kafasındaki saplantılarıyla yuvarlanıp gidiyor. Oyuncu psikolojisinden anladığı filan yok.

Bakın Tuncay'a... Ben alıştım demek zorunda. Buna rağmen ortadan gittiği zaman her türlü tehlikeyi yaratabiliyor. Topu önüne aldığı zaman fevkalede süratli ve çabuk. Attığı goller ve pozisyonları bunu açıkca gösteriyor.

Daum, oyuncuları kabiliyetine göre kullanmıyor. Bilhassa Türk futbolcusunu hazırlayamıyor. Her futbolcunun kendi karakteri var. Alman'ın yapabileceğini Güney Amerikalı yapamaz. Takım daha çok birleşeceğine, arkadaşlık pekişeceğine küs adamlar meydana çıkıyor. Servet'e böyle şans verirsen tabii ki tenkit edilir. Adam Denizlispor'da en önemli maçlarda ortaya çıktı. Daum oynamayan adamlarla meşgul olmuyor. Bu nasıl antrenörlük anlayışıdır. Ben, oyuncu-antrenör ilişkisini 20 sene yaşadım. Bunları eleştirenler futbol oynamayan bunu yaşamayan kişiler. Bunlar benim başıma gelmedi ama gelenleri profesyonel bir ülkede gördüm.

Mahmut Hanefi diye bir adam kayboldu. Ortalıkta yok. Yazık günah bu genç oyunculara. Bunlar Milli Takım'ın bile omurgasını oluşturacak oyuncular. F.Bahçe bu taraftan bakıldığında kötü yolda. Neticeyi her zaman iyi futbol getirir. Oyuncular da kulübüne bağlı kalır.

ŞANTAJLA BU İŞ YÜRÜMEZ

G.saray böyle gidecek. Maç kazansa bile iyi oynamıyor. Bunlar Avrupa maçlarına kötü yansıyacak. Oyuncuların kabiliyetini sen nasıl çözersin. Türkiye'de sistemle oynayan hangi takım var. Garip bir lig gidiyor. Fatih Terim'in yapacağı fazla bir şey yok. En fazla takımını daha çok koşturacak, daha çok bağlayacak. Ama bu bar işleri onun işini zorlaştırıyor. İçki içer veya içmez, mühim olan oraya gitmemesi. Burada profesyonellik var ama yaşantı ona paralel değil. Bunlar her antrenörün sorunu. Mukavele imzalamazsan seni sezon sonuna kadar oynatmam mantığı var mı? Senin oyuncun iyiyse oynatacaksın. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Bu idarecilik değil, şantaj ve tehdit ile bu işler yürümez. Adamın biraz vereceği var ise, soğur hiç bir şey veremez. Bir futbolcu antrenörünü sevmeli. Antrenör de futbolcusuna sıcak davranmalı. Ailede birileri birilerini sevmezse, işler ters gider. G.Saray böyle devam edecek. 2-1 kazanacak, 2-1 kaybedecek ama eski haline dönmesi çok zor. Eski haline getiririm lafları palavra. Antrenörün katkısı tabii ki çok büyüktür ama oyuncun var ise. Her maçını kazanan, özlenen, Avrupa'da ileriye giden bir takım olmaz.

Lucescu’nun A.Hassan takıntısı

* Beşiktaş'ta Ahmed Hassan tartışması var. Sizce Mircea Lucescu, Mısırlı oyuncuyu ilk onbire almamakta haklı mı?

Beşiktaş
'ın Mısırlı oyuncusu Ahmed Hassan Türkiye'deki en iyi yabancılardan. Lucescu bunu kendi istedi ama oynatmıyor. Yedek kalınca daha mı olgunlaşıyor. Lucescu'nun da saplantısı var. Ahmed Hassan, Mısır'ın Maradona'sı diye biliniyor. Beşiktaş'ın her galibiyetinde payı var. Milli Takım'dan dönüyor, kulübede oturuyor. Adamı küstürüyorlar. Her defasında gideyim diye düşünüyor. Belki sinirlerine hakim ama bu nereye kadar gidebilir.

11 gol atmış bir Ahmed Hassan, fırsatçılığını gösteriyor. Oyunu görüyor, pas veriyor, çabuk ve kulübede. Bunlar ayıptır. Sonra da çıkıp ukalalık ediyorlar. Burası çiftlik mi? Bu kadar da teslimiyetçi olmayalım. Türk yöneticiler buna müdahale etmeli. Lucescu tabii ki karar verecek. Ama mantık içinde karar verecek. Lucescu, oyuncuya ayıp ediyor. Yazık, böyle bir gücü Beşiktaş Teknik Direktörü kaprisi yüzünden elinden kaçıracak. Böyle bir mantık olur mu? Efendim, ilk onbire konmuş da oynayamamış. Ne yapacak adam. Girer girmez 3 gol birden mi atacak? İkinci devre girerse daha iyi olur düşüncesi kadar mantıksızlık var mı?

Herkese mavi boncuk

* Şenol Güneş Danimarka ile oynanacak maç için genç bir Milli Takım oluşturdu. Doğru yolda mı?

Seçilenlere bakıyorsunuz, Milli Takım'da oynamayacak isimler var. Hazırlık maçları tabii ki güzel. Herkese bir parmak bal mı veriliyor. Bu kadro ile elemelere çıkarsak, ‘‘Perişan saçlarımı’’ oynarız.

Takımlarında bile iyi oynamayanlar çağırılıyor. Eskilerden şu anda faydalanamıyorsun. Çünkü takımlarında oynamıyorlar. Konfederasyon Kupası'nda iyi bir tercih yapıldı ve gençler muvaffak oldular. Güneş özellikle kötüleri seçmek için uğraşıyor. Ümit Özat şu anki Milli Takım’a çağırılmayı fevkalede fazlasıyla hakediyor. Ama isimlerini vermek istemediğim bazı oyuncular öylesine davet edilmişler.
Yazının Devamını Oku

Mükemmel mücadele

16 Şubat 2004
<B>KÖTÜ </B>hava ve saha koşullarına rağmen olağanüstü bir mücadeleye sahne olan mükemmel bir maç seyrettik. Fenerbahçe, kazanabilirdi de, kaybedebilirdi de... Diyarbakırspor'u kutluyorum. Son derece iyi mücadele ettiler, bilinçli oynadılar ve topu iyi kullandılar.

Fenerbahçe 1-0 mağlup durumda iken kaleci Volkan'ın iki kurtarışı var, tebrik etmek lazım. Eğer bu pozisyonlardan biri gol olsaydı, belki de sarı lacivertliler maçı kaybedecekti.

Maçı bırakmıyorlar

Fenerbahçe'nin mücadelesi olağanüstü... Oyun disiplinleri kesinlikle bozulmuyor ve enerjilerinden birşey kaybetmiyorlar. Maça sonuna kadar asılıyorlar. Böylesine güçlü bir Diyarbakırspor karşısında beraberliği yakalamak bile başarıdır. Evet, şampiyonluk yarışında 1 puan kötü sonuç sayılabilir, ama dünkü maçı kaybedebilirdi de...

Maçın kader anı, skor 1-1 iken Tuncay'ın kaçırdığı gol fırsatıydı. Fenerbahçe galip duruma geçseydi, ne olurdu? O zaman herşey çok daha farklı olurdu. Çünkü o dakikaya kadar kapanıp, kontratakla gol arayan Diyarbakırspor, rakibinin üstüne gidecek ve sarı lacivertliler de daha rahat oynama şansı bulacaktı. Ama Tuncay golü atamayınca, maç konuk takımın istediği gibi devam etti.

Daha önce de defalarca ifade ettiğimiz gibi Fenerbahçe, geriden topu şişirdiği müddetçe başarılı olamaz. Nitekim dünkü maçta da Diyarbakırspor defansındaki iki uzun adam; Cem Beceren ve Ramazan, neredeyse bütün kafa toplarını aldı. Ama Fenerbahçe topu kenarlara indirdiği vakit iş değişiyor. Dünkü maçta olduğu gibi Van Hooijdonk, yanındaki Nobre'ye çok güzel toplar indirip, gol attırıyor.

Tomas ve İsmail hataydı

Daum
'a da iki çift laf etmek lazım. Bir takım, ikinci 45 dakikada neden iki oyuncu birden değiştirir? İlk yarıda takıma koyduğun iki futbolcu kötü oynadığı için... Tomas ve İsmail'in istenen form düzeyinde olmadığı hafta içindeki kupa maçında da belli etti kendini. Çaykur Rize karşısında iyi oynamayan bu iki adamda ısrar etmenin manası ne? Nitekim bu adamların yerine giren Servet ve Rebrov'la takım daha iyi oynamaya başladı.

Kaybedilen puanları bir kenara bırakın, Fenerbahçe bu tarz futboluyla, özellikle de ikinci devredeki oyunu ve kazanma arzusuyla ümit verdi. Fenerbahçe artık yavaş futbolu bıraktı, kendi hüviyetini kazandı. Ben bu takımın daha da iyi olacağına inanıyorum. Ama yeter ki, sahaya düzgün tertiple çıksın, elindeki adamları iyi kullansın ve de kapris yapılmasın. ‘‘Ben bu adamda ısrar edeceğim’’ demenin manası yok. Bir futbolcu kötüyse oynamasın. Onların yerine oynayacak oyuncun var.
Yazının Devamını Oku

Tebrikler

12 Şubat 2004
<B>FENERBAHÇE, </B>Rizespor'u eledi ama zorlanarak turu atladı. Tebrikler. Ama Fenerbahçe, bildiğimiz Fenerbahçe. Yine çok iyi futbol oynayarak kazanmadı. Bu bakımdan ben önce Rizespor'u tebrik ediyorum. Fenerbahçe'den daha iyi bir mücadele örneği verdiler.

Belki de, tekrarlanan maçın intikamı için oynadılar. ‘‘Biz bunu haketmemiştik’’ dercesine olağanüstü oynadılar. Ama bunlar bir gerçeği unutturmasın, Rizespor iyi takım. Çok iyi, kaliteli futbolcuları var. Ama kalecileri sanki takımı frenledi. Vakit geçirmek için her yolu denedi. Kalecinin bu tutumu enerjik, mücadele eden Rizespor'a değil, Fenerbahçe'ye yaradı. Üstelik kaleci Murat takım kaptanı. Düşünün artık..

Fenerbahçe'ye gelirsek. Yine değişen bir şey yok. Topu kullanamayan devamlı ileri vuran ya da geriye oynayan, oyun hakimiyetini rakibe veren bir takım. Ama mücadele ediyorlar.

Daum'un bir alışkanlığı var. Oyuncu değişikliklerini hep geç yapıyor. Ama bu kez 67. dakikada kulübedeki oyuncuları sahaya sürdü. Bu değişiklik olumluydu. Çünkü hiç olmazsa girenler oyuna ısındı.

Hızlı oynasalar

Fenerbahçe hızlı oynamalı diyorduk. Dün gece iki kere çabuk top kullandılar ve iki gol buldular. Birini
Selçuk attı diğerini de Rebrov. İşte Fenerbahçe bu çabukluğu sergilemiyor.

Niye orta saha elemanları topu eveleyip geveleyip geri veriyorlar. Oysa 2 tane ileride adamı var F.Bahçe'nin. Niye onlara çabuk paslar atılmaz anlamak mümkün değil.

Fenerbahçe, 2-1 yenik durumdayken 2-2 yi buldu, sonra skoru 3-2'ye ardından 4-2'ye taşıdı. Rizespor gibi enerjik, pres yapan iyi bir takım karşısında bu sonuca ulaşmak kolay değil tabii.

Tuncay,
yine takımın en çok koşan adamıydı. Ümit F.Bahçe'nin jokeri. Nereye koyarsan, orada oynuyor. İşte bu mücadeleden dolayı Fenerbahçe'yi tebrik etmek lazım. 105 dakika boyunca sahada diri kaldılar. Ama F.Bahçe bu gücünü oyunun başında kullanamıyor. Dün gece Fenerbahçe'nin bu skora ulaşmasında Rizespor'un da katkısı oldu. Tamam koşuyorlar ama savunmayı tamamen boş bırakarak hücuma çıkıyorlar. Oysa bıraksalar, belki de maç penaltılara gidecekti.
Yazının Devamını Oku