Derin rahatsızlık

Beşiktaş’ın, mücadeleci, makine gibi işleyen düzeni kayboldu, İkinci yarının başından beri toparlanamadı. Bu sıkıntı bu kadar uzun sürüyorsa altında mutlaka bir şeyler vardır.

* Beşiktaş inanılmaz bir düşüş yaşıyor. Geçtiğimiz yıl göklere çıkarılan Lucescu'nun geleceği tartışılıyor. Beşiktaş'ın krizden çıkış reçetesi Lucescu'nun gönderilmesinde mi? Ne yapmalı Beşiktaş?

Şampiyonluk
yarışında daha 8 hafta var ve Beşiktaş kopmuş değil. F.Bahçe önceki gün berabere de kalabilirdi ki, galibiyeti hak edecek bir şey yapmadı, ama 2 karambolle gol attı ve kazandı. Berabere kalsa ikisinin arasındaki fark 4 olurdu. Ayrıca iki takımın birbirleri ile oynayacağı maç var. Derbilerin sonucunu kimse tahmin edemez. Her takımın kazanma şansı var.

Şimdi, yarışta hiçbir şey netleşmemişken, bu antrenör gidecek, bu oyuncular gidecek, yaptığımız sözleşmeler geçersiz sayılacak, demek olmaz.

Düzen bozuldu

Yarışa sen bu oyuncularla devam edeceksin. Trabzon geldi, yarışta potaya girdi. Beşiktaş ise ligin 2. yarısının başından beri toparlanamadı. Bu toparlanma zaten idareci ve futbolcu eşlerinin bir araya gelmesiyle olmaz. Takımı toparlayacak olan teknik direktör, menajer ve yönetimdir. Tabii daha derinde bir rahatsızlık var ki, bu sıkıntı bu kadar uzun süredir sürüyor.

Beşiktaş'ın mücadeleci, makine gibi işleyen düzeni kayboldu. Büyük umutlarla alınan oyuncular kenara itildi. Ahmed Dursun gidecek gitmeyecek denirken, İlhan Mansız satıldı. Şampiyonluğa giden bir takım santrforunu satar mı? O zaman santrfor diye aldığın Sinan'ı baştan sona oynat kardeşim. Kenarda oturuyor. Pancu niye alındı, santrfor diye alınmadı mı? Şimdi orta sahada kendi keyfine göre oynuyor.

Bu sıkıntıları giderecek olan Lucescu. Futboldan sorumlu olan o. Başkan bu işlere karışmaz. Başkan her dakika takımla olmak zorunda değil. Başkan mali olarak kulübü nasıl kalkındırırım diye düşünür. Aslında o da yönetimin ısrarlı tavrına rağmen bir santrfor transferini istemedi. Anladığım kadarıyla Lucescu, ‘‘Sezon arasında alacağım santrfor yerine, biraz daha iyisini sezon sonunda alırım’’ diye düşündü.

Federasyon ve ilişkiler

Beşiktaş'ın o verilmedi, bu verilmedi, goldü, değildi mazeretlerine sığınmasının manası yok. Hala Cem Papila'yı konuşuyorlar ki, bence fevkalade maç yönetmişti. Daha enteresanı Beşiktaş Futbol Şubesi Sorumlusu Haşmet Kürüm diyor ki, ‘‘Biz sesimizi çıkartmıyoruz. Federasyon kafa kopartacak hakem tayin ediyor. O yüzden kafamızı kaldırmıyoruz.’’ O zaman hakemler ve federasyon şaibeye giriyor. Doğrudur, ikisi de neticeye tesir edecek oyunlar oynuyorlar. F.Bahçe'nin G.Birliği maçında yediği 1. golde Kemal'in kaptırdığı top faulle alınıyor. Skoko'nun attığı 2. gol ise ofsayt. F.Bahçe sesini çıkartmıyor. Böyle ne yapalım, deniyor. Hakemler hakkında konuşmak, ses çıkarmak doğru değil, ama hakemler de düzgün değil.

Federasyonla da herkes iyi geçinmek zorunda. Beşiktaş yönetimi seçiliyor, federasyona ziyarete gidiliyor. Bu sadece Beşiktaş için değil, her kulüp için geçerli. Bu ne demek? Federasyonla yönetimin ne alakası var?. Ama iyi ilişkiler kurmak gerekiyor.

Bizim seyircimiz de iyi futbol değil, kendi işine ne geliyorsa onun peşinde. Hakem 3 futbolcuyu atsın, olmayan penaltıyı, faulü versin, bunu istiyor. Seyirci oyundan atılan futbolcuyu alkışlıyor. Her türlü yolsuzluk yapılsın. Böyle bir gariplik var.

Lastik patlar korkusu

* Daum, F.Bahçe'de şampiyonluk baskısından söz ediyor. Futbolcular sahaya çıkınca bu tür bir baskı hisseder mi? F.Bahçe son 2 maça bakıldığında daha kötü oynuyor. Bunun tek nedeni bu baskı mı?

Futbolcu
kötü oynamaya başlar, kötü oyuna devam eder ve kötü oynadığını bilir, oynadığı oyundan da zevk almazsa, strese girer. Her maçta, ‘‘Bu lastik patlayacak’’ diye korkmaya başlar. Seyircisinin önünde de mahcup oluyor. Seyirci takımının kötü oynadığını biliyor. Seyircinin diken üstünde olduğunu futbolcu da hissediyor. Bu yüzden de tabii strese giriyor. Halbuki iyi oynasalar, futbolun gereklerini yerine getirseler, sıkıntı olmaz, güle oynaya kazanırlar. Ne söylersen söyle, futbolcu evine gittiğinde ‘‘Nasıl oynadık’’ diye düşünüyor ve kötü oynadığının farkına varıyor.

Hagi de farklı G.Saray da

* Galatasaray'da yeni bir dönem başlıyor. Fatih Terim ile yollar ayrıldı, ama Özhan Canaydın yeniden başkanlığa seçildi. Hagi teknik direktörlüğe geldi. Bu gelişmeler Galatasaray'ın yarınlarına nasıl yansır?

Hagi
, ne getirir, ne götürür bilemem. Yalnız sezon bitmeden Terim'in ayrılması hata. Terim, çağrılır, sezon sonuna kadar çalışılır, sonra değiştirilir. Bu da kongreden önce olmaz. Başarısızlık var, doğrudur. Futbolcu seçimleri yanlış, havaya atılan, yanlış değil de yanmış paralar var. Yalnız Canaydın yetkiyi Terim'e vererek hata mı yaptı? Hangi yönetim gelse Terim'e vermeyecek miydi? G.Saray'ın son şampiyon olduğu sene Mehmet Cansun ile Fatih Altaylı, Terim'in evine gidip antrenörlük teklif etmediler mi? Terim o teklifi kabul etseydi, transfere o yöneticiler mi karışacaktı?

İyi futbolcu, yanında dilinden anlayan ve anlaşabildiği bir arkadaşı olursa daha farklı oynar. Bu durum antrenör için de geçerli. Eğer emrindeki futbolcular dediklerini yapmazsa, Terim de, Hagi de kötü olur. Hagi futbol oynarken, dediği sahada kanun gibiydi, arkadaşları onu dinliyordu. Söylediklerini de yapabiliyordu. Peki, şu an kadrodakiler onun dediklerini yapabilecek kapasitede mi!

Düzelmek zorunda

G.Saray, F.Bahçe'nin geçen sezonki haline düştü. Bu iş böyledir. İşler ters gittiği zaman, ağzınızla kuş tutsanız toparlayamazsınız. G.Saray düzelmeye mecbur, böyle gidemez. Bu oyuncularla da gidemez. Bu oyuncularla nasıl şampiyon olacak? Bu kadronun içine 3-4 kaliteli yabancı serpiştirirseniz (Zamanında Hagi, Popescu gibi) toparlanır. Yoksa herkes kendini kurtarmaya gider. Türk insanının düzeni bu. G.Saray'da yönetime Ergun Gürsoy geldi. O futbolcu transferlerinde eli çabuk, işi bitiren bir adamdır.

Ayrıca G.Saray'ın önünde kulübün kuruluşunun 100. yıl dönümü var. 100. yıla yakışır futbol ve mücadele göstermesi gerekiyor. Herkes onlardan bunu bekliyor. Bence şampiyonluk mükemmel olur, ama şart değil. Önemli olan 100. yıla ulaşmak.
Yazarın Tüm Yazıları