11 Ocak 2005
Her dakika van Hooijdonk'un gideceği, kalacağı yolunda polemik yaratmak çok çirkin. Anelka ise problemli bir oyuncu. F.Bahçe böyle bir futbolcuyu nasıl buluyor, kimlere danışıyor belli değil. Kendi kendine sorun yaratıp, problemsiz kulübü problemli hale getiriyorlar.
* F.Bahçe'de van Hooijdonk'un gönderilmesi tartışılıyor. Hollandalı'yı gönderip Anelka'yı transfer etmek F.Bahçe'ye ne kazandırır, ne kaybettirir?
F.Bahçe, van Hooijdonk'un gönderilmesi diye bir şeyi tartışmıyor, sakatlığının geçip dönmesini bekliyor. Asıl sorun sakatlanan futbolcuların takımdan bu kadar süre uzak kalması. Sakatlanan futbolcu 3-4 ay oynayamıyor. Bu işte bir tuhaflık var. van Hooijdonk 2 aydır oynamıyor, sonra yeniden teşhisle yeni bir tedaviye gidiyor. F.Bahçe'de sağlık konusunda bir sancı var, bu iş becerilemiyor bu bir.
İkincisi, van Hooijdonk'un F.Bahçe ile sözleşmesi var. Takıma lazım bir futbolcu mu, lazım. Faydalı olur mu, olur. Ama tüm bunlara karşın "İlle de gitsin" diye tutturuldu. Yahu, adam niye gitsin? Daum istemiyormuş. Daum'un ne istediği belli değil. Daum diyor ki, "Ben kendisiyle konuştum. Yedek kalır veya oynar. Bunu biliyor." İyi oynayan, kalitesi varsa tabii ki forma giyer. Her dakika gideceği kalacağı yolunda polemik yaratmak çok çirkin.
Anelka problem
Gelelim Anelka'ya... Problemli bir oyuncu. Her takımda sorun yaşamış. Her antrenörle problemi olmuş. Büyük bir golcü falan da değil. İstatistiklere bakın 3-4 gol atmış. Bu kadar golü F.Bahçe'de Ümit de atıyor.
F.Bahçe böyle bir futbolcuyu nasıl buluyor, kimlere danışıyor belli değil. F.Bahçe kendi kendine sorun yaratıp, problemsiz kulübü problemli hale getiriyor. Şimdi F.Bahçe'nin bu dönemde futbolcu alacağı iki yer var, Afrika veya Brezilya. Çünkü Avrupa'da aradığı gibisini bulamaz. Afrika'yı iyi araştırması lazım, bu kadar vakti yok. Brezilya da biraz problemli, çünkü tüccar insanlar. Diğer seçenek ise hiç transfer yapmayacaksın.
Her şeyin başı federasyon
* Mutlu Çelik'in istifası ve daha sonra yaptığı açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz? Türk futbolu nereye gidiyor?
Merkez Hakem Komitesi (MHK) bu kadar çok konuşulursa, hakemler bu kadar çok konuşulup gündeme getirilirse, doğal olarak birbirine girecek. Her spor programında hakem konuşuluyor, hepsinde bir hakem bulunuyor. Böyle bir şey olur mu? Dünyanın her tarafından yasaklanmaya çalışılan bir uygulama, bizde gündeme getiriliyor.
En başta şu anda mevcut MHK tartışılıyor. Federasyon diyecekti ki, MHK'yi kendi seçimimle yapacağım. Ama hala ne yapacaklarını bilmiyorlar. Lağvedersin MHK'yi, yeni bir tane atarsın. Spor Bakanı nereden bilsin FIFA'nın söylediği, MHK şartını. Peki, şimdi ligler bittiğinde, küme düşenler veya şampiyonluğu kaybedenler itiraz ederlerse ne olacak? UEFA, FIFA da "Senin MHK'dan uygun değildi, sonuçlarını kabul etmiyorum" derse ne olacak? Takımların Avrupa kupalarına da gidemeyecek.
Eş, dost ne kadar adam varsa şimdiki federasyona toplanmış. Kimsenin bir şeyden haberi yok, Futbol Federasyonu diye ortaya çıkmışlar. Futbolla alakası olmayan bir takım adamlar oraya girmiş. Kaosu da kendileri yaratıyor.
Milli Takım ayrı bir olay. Voleyboldan gelme Can Çobanoğlu, Milli Takım eşofmanı giyiyor, sahada. Ne menajerliği bu, top toplama menajerliği mi? Yapma dedik, uyardık. Neymiş, federasyon istiyormuş. Federasyon ne yaptığının farkında değil. Federasyon görevinin ne olduğunu bilmiyor.
Levent Bıçakcı işleri idare edeyim diye falso üstüne falso yapıyor. Milli takımın başında 3 kişi var ayrı telden çalıyor. Federasyondan biri çıkıyor "Beşiktaş'a kötülük yapıldı" diyor. Böyle bir federasyon ve böyle bir lig. Sonra bekliyoruz ki, Avrupa'da da iyi netice alınsın. Milli Takım ve antrenör ayrı bir saçmalık. Milli Takım teknik direktörü Ukrayna maçında Shevchenko'yu Servet'le marke ediyor. Nereden baksan anlaşılmaz bir seçim.
Son oynanan turnuvaya bakın. Futbolcular 15-20 günlük tatilden dönüyor. 2-3 gün kampa katılıyor, sonra da maça çıkıyor. Bu ortamdan ne çıkar? Sadece sakatlık.
Beşiktaş kendini aldatmasın
* Beşiktaş transfer yapmayı düşünmüyor. Efes Cup 4'teki ilk maçı sonrası siz takımı nasıl buldunuz? Gerçekten transfere ihtiyacı yok mu, ligin ikinci yarısında çıkış için ne yapmalı?
Beşiktaş'ın transfere herkesten çok ihtiyacı var. Yıldız diye aldıkları oyuncular standardın altında. Bu oyunculara Beşiktaş formasını giydirirseniz standart bir takım olursunuz. İyi oyuncularla iyi, büyük oyuncularla büyük takım olunur.
Cordoba diye iyi bir kaleci var, sen onu ligin ilk yarısı boyunca oynatmıyorsun. Böyle bir rezalet görülmüş mü? Sonra da son hazırlık maçında sahaya sürüyorsun. Kolombiya Milli Takımı'nın kalecisi, Beşiktaş takımında yedek. Kimler oynuyor, komedi. Oysa Cordoba'nın arkasında bekleyen çok şey öğrenir.
Menajer mi, idareci mi?
Beşiktaş antrenörü Vicente Del Bosque futbolcularını tanımamış, kimin nerede oynadığı belli değil. Cordoba kaybedildi. İbrahim Toraman Milli Takım'ın oyuncusuydu, nerede? Kayboldu. Ali Güneş yıldız yapıldı, şimdi ortada yok. Futbol Şubesi'ne bakan Kıvanç Oktay'ın Beşiktaş eşofmanıyla takımın kamp yerinde ne işi var? Menajer mi, idareci mi?
Beşiktaş bu ligde mücadele eder, ama Beşiktaş takımı gibi olmaz. Seyirciye hitap eden, şampiyonluğa oynayan takım gibi olmaz. Kendi kendilerini aldatmasınlar. "Evet, biz yanlış yaptık yalnış oyuncular aldık, antrenörü de yanlış getirdik" desinler. Sağdan soldan kıvırmasınlar. Del Bosque beyfendi mi beyfendi, ama kısıtlı. Belki beyfendilik dersi verir, ama yalnız beyfendilik yetmiyor. Biraz da futbol hakkında vermek gerek. Real Madrid'i çalıştırmış, ama Beşiktaş'ta yaptığı iş de ortada.
G.Saray'da 3 patron var
* Galatasaray'da yaşanan iç çatışmalar nasıl önlenir, bu söz düelloları sarı kırmızılı takımı nereye götürüyor?
GALATASaray'daki bu yaşananlar önlenemez. Çünkü orada sistem yanlış kurulmuş. Takımın 3 patronu var. Fatih Gökşen, futbol şube sorumlusu. Ergun Gürsoy ikinci başkan, eski dönemdeki gibi her şeye karışmak istiyor. Hagi de teknik direktör ve "Her şeyin patronu benim" diyor.
Rumen teknik adam garip garip 11 oyuncu istiyor. Bir takım 11 oyuncu alır mı? Neymiş, rekabet olacakmış. Hagi herşeyden önce elindeki adamları kullanamıyor. 2-3 futbolcu transfer edilir, ama ara transferde 11 adam alınır mı?
Hagi suçu kendinde aramalı
Bu yetmiyor, bir de tutturmuşlar 10 numara. Daha önce de dile getirdim, ellerinde 10 numara var, Hasan Şaş. Ama onun için oyun düzenini değiştirecekler. Bunu da yapamıyor Hagi. Yoksa, defansta ağır olmasına rağmen Song ile Tomas başarılılar. İleri uçta da Hakan Şükür ile Necati goller atıyor. Şimdi bunlara bakınca sorun nerede, orta sahada. Hagi orta sahayı oturtamadı. Hazırlık karşılaşmalarıyla birlikte 25 maç oynandı, yine de kimin nerede oynayacağı belli değil. Hagi bu konuda suçu biraz da kendinde aramalı. Kenarda sinirli, herşeye bir kulp bulan bir antrenör. Onun bu görüntüsü ve davranışları futbolcuları da etkiliyor. Böylesine stresli antrenörün görüntüsü tabii takıma da yansır.
Galatasaray kendi kendine sorun yaratıyor. Şu anda herhalde liderin 4 puan gerisinde olduklarından herkes sessiz kalıyor. Ama ileride ne olur bilinmez.
Yazının Devamını Oku 3 Ocak 2005
<B>BASKETBOL </B>tribünler seyirciyle dolunca bir başka oluyor. Bazen tezahüratlar kötü, ama seyirci basketbolun kreması, tadı. Tribünleri dolduran da F.Bahçe. Bu seyircinin güzel bir özelliği de % 90’ı formalı oluşuydu.
Sarı lacivertliler iyi takım kurdu. Aydın Örs gibi iyi bir antrenörü takımın başına getirdi. Üstüste aldığı galibiyetlerle ligde yarışta olması da başkan Aziz Yıldırım’ı etkileyecektir. O da, daha yüksek bir bütçe ayırıp, daha kaliteli oyuncular alacaktır.
Farklı olabilirdi
F.Bahçe dünkü Galatasaray derbisini daha farklı bir skorla kazanabilirdi. İki takım da dün dış şutlarla oynadı. F.Bahçe içeriden uzunları az kullandı. G.Saray hiç kullanamadı. F.Bahçe son bölümde dış şutları sokamayınca 25 sayı atan Jacobson farkın erimesini sağladı.
F.Bahçe 3 kişiyle basketbol oynuyor; Ömer Onan, Mrsic ve Erdal. İki Amerikalı çok heyecanlıydı, kendilerini maça veremedi. Benchten gelenler diğerleri kadar kabiliyetli, oyuna katkısı olan oyuncular değil. Rasim 6. adam olarak girdi, dün akıl almayacak atışlar kaçırdı. F.Bahçe’nin kaliteli kadro zenginliğine ihtiyacı var. Oyun kalitesi olarak belki çok iyi bir maç olmadı, ama güzeldi.
Yazının Devamını Oku 28 Aralık 2004
Daum istiyor, ama Aziz Yıldırım’ın gündeminde şu anda transfer yok. Başkan Türkiye Süper Ligi için kadroyu yeterli görüyor ancak şunu ekliyor: ‘UEFA Kupası için çok ihtiyaç duyulursa, listemiz hazır.’* F.Bahçe’nin transfere ihtiyacı var mı?
Teknik direktör Christoph Daum transfer istiyor, başkan Aziz Yıldırım, kadronun çok kuvvetli olduğunu düşünüyor. Başkanın gündeminde şu anda transfer yok. Takımda normalde oynayan oyuncular sakat ve onlar düzeldiğinde zaten takım çok iyi.
Başkan Aziz Yıldırım, ‘Kadromuz kuvvetli, ama eğer çok istersek UEFA Kupası’nda bize katkı sağlayacak bir oyuncu da listemizde hazır’ diyor. Bana kalırsa bu futbolcu da ileri uçta bir santrfor olacak. Başkan alır mı, almaz mı bilemiyorum. Şu bir gerçek ki, Türkiye Süper Ligi için kadroyu fevkalade yeterli görüyor.
* Fabio Luciano’nun dediği gibi Fenerbahçe ligin bitimine 4-5 hafta kala şampiyonluğu ilan eder mi?
Bu belli olmaz. F.Bahçeli futbolcuların ikinci yarıda da rakiplerini küçümsemeden aynı şekilde mücadele etmeleri gerek. Şampiyonluk, yarışın sonunda belli olur ve bitince kutlanır. F.Bahçe şampiyonluğu kendisi ilan etmez, kamuoyu o şekilde düşünebilir, ama şu anda kimse bunu söyleyemez.
Trabzon en doğrusunu yaptı
* Trabzonspor’un Şenol Güneş ile anlaşmasını nasıl yorumluyorsunuz. Güneş, Trabzonspor’a ne getirir?
Trabzon Şenol Güneş’i bu işin başına getirdi ve antrenörü de o tayin edecekse en doğrusunu, en iyisini yaptı. Avrupa’nın yaptığı şey de bu. Güneş, bir yerde menajerlik yapacak. Tecrübeli ve kariyeri olan bir spor adamı, eğer işine karışmazlar, her kafadan bir ses çıkmazsa, Trabzonspor’un zaten güçlü bir kadrosu var, yarışta iddiasını artırır.
Şenol Güneş bu işi başarır mı başarmaz mı, bunu ileride göreceğiz. Fevkalade güzel bir adım atıldı. Çünkü transfer yapmak, teknik adamı seçmek, bunlar yönetici işi değil. İdareci, dostu diye oyuncu alabilir, hatır işi yapabilir.
Bu bizim çocuğumuz, bunu alalım der. Ama bu işler öyle yürümez.
Fener’e transfer lazım
* Fenerbahçe basketbolda büyük bir atılım ve yatırım yaptı. Sarı lacivertlilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz, şampiyonluk ipini göğüsleyebilir mi?
Fenerbahçe’nin güçlü bir kadroyla basketbolda olması çok önemli. Çünkü Fenerbahçe, daha doğrusu kulüp takımları basketbolda seyirci demek. Tabii spor kulüplerinin bunu yapması parayla alakalı bir şey. Fenerbahçe ne kadar para yatırdı, oyuncuları nasıl seçti, yani doğru mu yaptı ileride belli olacak. İyi yatırımdan söz edebilmek için sonuç almak gerek ki, böylece yönetim de şevke gelsin.
Ülkerspor maçında F.Bahçe, Ömer Onan ile Mrsic’i kenarda unuttu. Bu iki oyuncu maçı yönlendiren, skor üreten isimlerdi. Onları uzun süre kenarda oturtunca fark kapandı. Belki antrenörün başka bir planı vardı, ama bana sorarsanız yenilgi antrenör hatasından kaynaklanmıştır.
Ama bu Aydın Örs gerçeğini değiştirmez. Disiplinli, sahada çok iyi mücadele eden bir takım yarattı. Fenerbahçe seyircisini salonlara çekti. Bu takımda onun inkar edilemeyen çok büyük emeği var.
İyi transferler gerek
Maçta hakemler ve seyirci muhteşemdi. Oyun centilmence hareketler içinde geçti. Yalnız karşılaşma sonrası yaşananlar tabii çok çirkin. Ne var ki F.Bahçeli idarecilerin rakip antrenöre saldırması için tahrik gerek. Yine de her ne olursa olsun F.Bahçe’nin bu mağlubiyeti olgunlukla karşılaması lazımdı. Bu olay belki de yenilgiden kaynaklanıyor, ama Mahmut Uslu basketbolun içinden gelen birisi. Olay hakkında fazla bir şey söyleyemeyeceğim, çünkü herkes olayı anlatırken kendine göre yorum yapıyor.
Şampiyonluğa gelince. Bilemiyorum, ama Efes Pilsen ve Ülkerspor gibi iki güçlü müessese kulübü varken kolay değil. Bu iki kulüple başa çıkmak için çok iyi transferler yapmak lazım. İyi Amerikalılar, Litvanyalılar almak lazım ki, bu da para işi.
Şu bir gerçek ki, kulüp takımları basketbolda tribünleri dolduruyor. Galatasaray da, Beşiktaş da şampiyonluğa oynasa salonlara girilmez. O salonlar seyirciye yetmez.
G.Saray kendini tüketiyor
İstesen de istemesen de kendi kendine karışan bir kulüp Galatasaray. Teknik direktör Gheorghe Hagi problem, İkinci Başkan Ergun Gürsoy problem. Başkan Özhan Canaydın’ı da anlamış değilim, ağırlığını koyacaksa koysun. Yöneticiler arasında sorun, futbolcular arasında sorun, bu G.Saray nasıl düzelecek de şampiyon olacak?
Futbolcular ‘4 aydır para alamadık’ diyor. Futbol Şubesi’nde bir çekişme var. Transferde anlaşmazlık var. Herkes kendine göre tutturmuş farklı telden çalıyor. Böyle bir takım nasıl düzelir?
Galatasaray’ın içinde işler kritik, ama puan durumundaki yeri iyi. O buna rağmen kendi kendine bulunduğu yerden düşmek için uğraşıyor. Birleşip toparlanacaklarına çekişme içindeler.
6 ay kamp yapsalar OLMAZ
* Beşiktaş yönetiminin yaptığı kamp sorunların çözümüne yardımcı olabilir mi?
Olamaz. Aralarında bir arkadaşlık olur, bu kesin. Kırgınlıklar ortadan kalkabilir, ama Beşiktaş’ın iyi olması için iyi transfere ihtiyacı var. Bu futbolcularla, bu kadar gider.
Belki daha iyi olur, ama hiçbir zaman başa oynamaz. Başa oynaması için iyi oyuncular gerekli. Aldıkları oyuncular Beşiktaş’ı sırtalayacak oyuncular değil.
Bu kadroyla böyle bir şeyi düşünüyorlarsa hayal görüyorlar. 2 günlük kamp yerine 6 aylık yapsalar bu iş olmaz.
Yazının Devamını Oku 23 Aralık 2004
<B>HAVA </B>şartları ve saha kötüydü, ama hafta arası güzel bir antrenman maçı izledik. Aslında maç önemli değil, ben Uşak’taki bu kupa randevusunda iki şeye dikkat ettim. Birincisi, Fenerbahçe fevkalade ciddi oynadı. Daum’u kutlamak lazım, takıma bu maçın önemini çok iyi anlatıp, işi ciddiye almalarını sağlamış. Fenerbahçe 6. golü attıktan sonra bile ciddi oynadı ve rehavete kapılıp oyun anlayışından uzaklaşmadan 90 dakikayı tamamladılar.
Farklı olabilirdi
İkincisi, Fenerbahçeli hiçbir futbolcu laubali hareket etmedi. Rakibini küçük düşürecek davranışta bulunmadı. Rakibi küçük görmedi. Daha ilk 15 dakikada 2-0 öne geçen Fenerbahçe rakibi hafife alabilir, bu da belki farklı bir skor getirebilirdi. Belki de yine golleri atarlardı, ama sahadaki futbol ve davranış farklı olurdu. Bu anlayış sarı lacivertli takım için çok önemliydi.
Uşak da 6 gol yemesine rağmen, 0-0’mış gibi oynadı, elinden geldiğince rakibine direnmeye çalıştı. Onları da kutlamak gerek.
Centilmence geçti
Fevkalade centilmence bir maç oldu. 5 bin kişi tribünlerde centilmence bir maç izledi. Uşaklılar kendi takımını ve Fenerbahçe’yi izleme şansını buldu. Süper Birinci Lig’e çıkma şansı bulunan ve bunun hesaplarını yapan kendi takımının gücünü gördü.
Bir noktaya daha değinmek istiyorum... Fenerbahçe’nin Uşak’a as kadrosuyla gelmesi güzeldi. Bu maç İzmir’de de oynanabilir ve tribünlerde 5 bin kişi yerine fazlası olabilirdi. Bu da Uşak’ın daha fazla para kazanmasını sağlayabilirdi. Maç Uşak’ta oynandı, seyirci ve halkla içiçe bir tablo sergilendi.
Yazının Devamını Oku 21 Aralık 2004
F.Bahçe zirvede ve şampiyonluk yarışının en büyük favorisi. G.Saray ve Trabzon da yarışın içinde. Beşiktaş için uzak olsa da şampiyonluk imkansız değil. Yalnız her şeyi devre arasındaki hazırlıklar ve ikinci yarının ilk haftası netleştirecek * Kısaca ligde zirveyi değerlendirir misiniz? İkinci yarı nasıl biter?
Bana göre ligin ilk yarısı beklenilen gibi gitmedi. F.Bahçe iki derbi oynadı ve bu iki maçtan en az birini kazanmalı veya berabere kalmalıydı. Trabzonspor’u deplasmanda yenen bir takım derbilerden en az birini kaybetmemeliydi. Yalnız F.Bahçe’nin derbilerde bir anlamda şanssızlığı da vardı. Beşiktaş’la oynadığı maçta, siyah beyazlılar en forma dönemindeydi ve Athletic Bilbao’yu da yenmişti. Galatasaray’la oynadığı maç ise tam Manchester United galibiyetinin sonrasına geldi. Bu maçla ilgili gerçek şu ki, G.Saray’a yorgunluktan değil, havaya girmekten yenildiler.
İlk yarıya baktığınız zaman Fenerbahçe zirvede ve şampiyonluk yarışının en büyük favorisi. Galatasaray 4 puan geride ve yarışın içinde. Trabzonspor da öyle. Beşiktaş zirveye uzak ama olmaz olmaz diye bir kural yok. Ve şu durumda kimse de çıkıp ‘Ben şampiyon oldum’ diyemez.
Ligin ikinci yarısının nasıl geçeceğini devre arasında yapılacak hazırlıklar belirleyecek. Oyuncuların kendilerini nasıl hazırladıkları, ikinci yarının başındaki maçlarında alınacak sonuçlar takımların geleceklerini etkileyecek. Verilen araların ardından çıkılan ilk maçlarda takımlar genelde zorlanır. Bu dönemi kim kolay atlatırsa o biraz daha avantajlı olur.
F.Bahçe’nin ligin ikinci yarısındaki bir avantajı da bir sürü önemli maçı evinde oynayacak. G.Saray ve Beiktaş derbileri, G.Birliği, Gaziantep maçları Kadıköy’de yapılacak. Tabii bu arada futbolun enteresan bir oyun olduğunu da unutmamak gerek. Zor görünen maçı kolay kazanırken, çantada keklik görülen maçları da sürprizle kaybedebilirsiniz. F.Bahçe rakiplerini küçük görüp, işi boş vermiyor, bu iyi. Ayrıca Kadıköy’deki maçlarda arkasında müthiş bir seyirci desteği de olacak.
Hooijdonk gönderilmez
* Geçen sene Fenerbahçe’yi van Hooijdonk’un sırtladığı belirtiliyordu, şimdi de Alex mi taşıyor? Alex’in başarıdaki katkısı yüzde kaç?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Pierre van Hooijdonk birden vazgeçilecek bir oyuncu değil. Geçen sene şampiyonlukta en büyük rolü oynayan futbolculardan bir tanesiydi. Taraftarın da çok sevdiği, beyfendi, disiplinli bir futbolcu ve en başta da lider. Şimdi onun devre arasında onun gönderileceği söylentileri çıkıyor. Bu yanlış olur. Onu daha az yorarlarsa van Hooijdonk’tan çok daha fazla faydalanılabilir. F.Bahçe’de onun gibi bir lider de yok. Biraz Nobre, biraz Alex, biraz Aurelio koşarak toparlamaya çalışıyor takımı, ama organizasyon ve zeka işi van Hooijdonk’un. Forma sokulursa takıma büyük yararı olur.
Alex’in katkısı da büyük. Gol atıyor, maçı kazandırıyor, ama şu anda geçen sene van Hooijdonk’un yaptığını gerçekleştiremiyor, bu da bir gerçek. Topa dokunuşu çok iyi, kontrolü farklı ve değişik bir oyuncu ama o kadar. İkisi de frikik atmalarına rağmen bu yönde de farklılar. Alex daha çok vuruşlarını pas olarak kullanıyor. Van Hooijdonk gol için vuruş yapıyor.
Del Bosque bir şey vermedi
* Beşiktaş’ta Del Bosque gitmeli mi? Yöneticilerin İspanyol çalıştırıcıyı da bahane ederek istifalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Del Bosque’un durumu konusundaki karar Beşiktaş’ın iç meselesi. Yalnız, gördüğüm kadarıyla Del Bosque’un Beşiktaş’a verdiği hiçbir şey yok. Beyfendi ve düzgün bir adam. En azından basın toplantılarında idaricilere de ders verecek konuşmalar yapıyor, ama her maçta başka takım çıkarıyor ve Beşiktaş’ın omurgasını oturtamadı.
Beşiktaşlı futbolcular yeterli mi, yetersiz. Ama daha iyi organize edip mücadele güçü artırılabilirdi. Beşiktaş formasının ağırlı var. O formayı herkes kolayca giyemez. Beşiktaş iyi oynayarak o formanın ağırlığını kullanabilir.
Yöneticilerin bazılarının kulüpte rahatsız olduğu belli, ama bunun nedeninin altında yatan gerçeği tam olarak bilmiyorum. Böyle şeylerin yaşanması güzel değil. İstifa tek taraflı bir müessese. Yönetici de içinde bulunduğu durumdan rahatsızsa, faydalı olamayacağını düşünüyorsa istifa edebilir.
G.Saray’daki inatlaşma
* Galatasaray’ın transfere ihtiyacı var mı? Sezon başında yönetim ile Hagi arasında sıkıntı yaşanmıştı. Yine aynı sıkıntı mı yaşanacak?
Yönetim ile Hagi arasında aynı şeyler oluyor. Yönetim, Hagi’nin önerilerini dikkate almıyor, Rumen teknik adam da inatlaşıyor. G.Saray’ın transfere tabii ki ihtiyacı var. Ama bu devirde hangi oyuncuyu alacaksın da güç verecek.
Ayrıca Hagi takımın orta sahası ile o kadar oynuyor ki, kimin nerede oynadığı belli değil. Koca ilk yarı geçti, orta saha oturmadı. Her oyuncu 1-2 maç oynamadığında sahaya çıkıtığında kendini göstermek için lüzumsuz işler yapıyor. Bu da hem kendine hem de takımına zararlı oluyor. Hagi bugüne kadar orta sahadaki futbolcularına rahat olma fırsatı tanımadı.
Ocak’ta transfer YAPILMAZ!..
* Fenerbahçe, iki takımı elerse UEFA Kupası’nda çeyrek finale yükselecek, kadrosu yeterli mi, takviye gerekiyor mu? Tur şansını değerlendirir misiniz?
F.Bahçe’nin kadrosu yeterli olabilir. Ancak daha da güçlendirmek için takviye de yapılabilir. Yalnız şu gerçeği gözardı etmeyelim, bu dönemde hangi futbolcuyu, hangi takımdan alacaksınız. Ara transferde ancak gözden çıkarılmış oyuncuları alabilirsiniz. Yoksa hangi takım yıldızlarını satar. Sen de ıskartalarını almak zorunda kalırsın. Ayrıca Avrupa’daki futbolcuların büyük çoğunluğu Avrupa kupalarında oynamış olacağından UEFA Kupası’nda oynatamayacaksın.
Yönetim transfer yapmayı düşünmüyor
Tüm bunları göz önüne alınca, Avrupa’dan transfer çok zor. Güney Amerika’dan transfer yapılarsa makul olur. Bu da öyle 3-5 günde, iki haftada olacak iş değil. Uzun süre araştırma yapmak gerekiyor. Benim izlenimlerime göre de F.Bahçe yönetimi de transferi düşünmüyor. Bu kadro ile sezonu bitermeyi istiyorlar. Tabii bu konuda tek patron teknik direktör Daum. Alman çalıştırıcı ‘Şu futbolcuyu istiyorum’ derse alınır. Bunda da tek kararı başkan verir.
Real Zaragoza’yı küçük görmesinler
F.Bahçe’nin UEFA Kupası’ndaki şansına gelince... Hiçbir maç oynanmadan kazanılmaz ve bir maç için peşin hüküm verilmez. Bir maçın rakibi küçümseyerek oynanmasını kabul etmiyorum. Real Zaragoza, liginde durumu ne olursa olsun sonuçta bir İspanyol takımı. Nasıl savunma ve nasıl hücum yapılacağını iyi bilir. Tabii her şeyi de gücüne göre yapar.
F.Bahçe’nin de rakibine büyük bir üstünlüğü yok. Komple bir takım değil. Buna karşın rakip İspanyol ve futbol kaliteleri belli. En azından İspanya ile Türkiye Ligi bir değil. Takımların mücadelesi, topu vurma, topu kullanma, sahaya yayılmaları farklı. Ama F.Bahçe’nin şansı yok mu, tabii var. Yalnız küçük görmemek lazım. Yoksa F.Bahçe’nin şanslı kura çekmesi diye bir şey söz konusu değil.
Yazının Devamını Oku 19 Aralık 2004
FENERBAHÇE, Konyaspor karşısında mükemmel oynamadı ama, kazanmasını bildi. G.Saray derbisinde alınan mağlubiyet nedeniyle sahaya stresli çıkan sarı lacivertliler, ilk 20 dakika bu yüzden bocaladı.Ancak, bu stresi üzerlerinden attıktan sonra oyunun hakimiyetini ele geçirdiler. Maçın genelinde, topu daha iyi kullanan ve gol pozisyonları bulan taraf hep Fenerbahçe idi. Eğer Alex, biraz şanslı olsaydı, üç gol daha atardı.Aurelio, Ümit, Rüştü‘Fenerbahçe’de kim iyi oynadı?’ sorarsanız, ‘Aurelio, Ümit ve Rüştü’ cevabını veririm. Aurelio, Konyaspor ataklarında defanstan seken bütün topları topladı ve çoğunu da iyi kullandı. Galatasaray maçında o olmadığı için, Fenerbahçe bu tür toplardan yana çok sıkıntı çekmişti. Ümit, sol kanadı otoban gibi kullandı. Her fırsatta ileri çıkarak takımının hücum gücüne katkı yaptı. Bütün bunların dışında, Fenerbahçe için en büyük kazanç Rüştü idi. Penaltı kurtardığı için söylemiyorum ama, oyundaki varlığını hissettirdi. Kendine güveni, oyun takibi, kararlılığı kısaca iyi bir kalecide olması gereken bütün meziyetlere sahipti. Rüştü’nün iyi olması sadece Fenerbahçe için değil Milli Takım için de çok önemli.Bu üç oyuncunun dışında göze batanlardan biri de Selçuk’tu. Çok çalışkan, iyi niyetli ve yerine göre topu iyi kullanan bir futbolcu. Ancak, biraz daha basit oynasa ve fantaziye kaçmasa takıma daha faydalı olacak.Tuncay eskisi gibi değilTuncay, bir gol atmasına rağmen sahanın kötülerinden biriydi. Manchester United maçından sonra havalanmış olacak ki, ayakları bir türlü yere basmıyor. Kendini Beckham falan zannediyor herhalde. Dün, egoistliğiyle seyircileri çileden çıkardı. Birçok pozisyonda Nobre daha müsait olmasına rağmen, verkaça girmek yerine, topu hep kendisi kullanmayı tercih etti. Seyirci de haklı olarak ona tepki gösterdi. Tuncay, eskisi gibi değil. Devre arasında daha iyi çalışıp toparlanması lazım. Çünkü Fenerbahçe için çok önemli bir oyuncu ve camia ondan hep daha iyi şeyler bekliyor.
button
Yazının Devamını Oku 14 Aralık 2004
Tribün şiddetini önlemek için boşuna toplantı yapıyorlar. Polis görevini yapmıyor. İçerideki güvenlik görevlileri yapmıyor. Polis karışmayacak, güvenlikçi karışmayacak, kulüp karışmayacak, o zaman bu işler nasıl yapılacak, olayların önüne nasıl geçilecek? * F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın merdivenler boşaltılmadan derbinin başlatılması ve küfür nedeniyle yaptığı açıklamalarla dile getirdiği gibi tribün şiddetinin önüne geçilemeyecek mi?
Aziz Yıldırım % 100 haklı bu konuşmada. Ali Sami Yen Stadı’nda yaşanan bir fırsattı, bunu tatbik edemediler dedi. Şimdi bu fevkalade kötü bir örnek oldu. Peki olaya şöyle bakın... UEFA maçında merdiven boşluklarını dolduruyor musun? Doldurursan UEFA, basıyor sana cezayı. O zaman kendi içimizde oynadığımız maçlarda bunu niye yapamıyoruz? Demek ki cezalar az.
Stada sokmayın
Tribün şiddetini önlemek için boşuna toplantı yapıyorlar. Polis görevini yapmıyor. İçerideki güvenlik görevlileri de belki tanıdıkları yüzünden görevini yapıp merdivenleri boşaltamıyor. Anonslara rağmen bu gerçekleşmiyor. Böyle bir inatlaşma olur mu? Herkes yerine oturacak diyor UEFA, oturduğun yerde ayağa kalkabilirsin. Bunu Türkiye’de niye yapamıyoruz?
Polis karışmayacak, güvenlikçi karışmayacak, kulüp karışmayacak, o zaman bu işler nasıl yapılacak? Sonra da diyeceksin ki seyirci gelmiyor. Gelmez tabii. Seyirci rahat değil.
Bazıları da olayı daha anormal boyutlara taşıyor. Beşiktaş’ın stadı için ‘Ölüm stadı’ diye yazıyor. Nasıl böyle bir şey yazılır. Nasıl böyle bir şey yapılabilir. Bunu da anlamak mümkün değil.
Stada sokmayın
Devlet ‘Olaylara karşı önlem aldım’ diyor, bir şey yapmıyor. Yalnız kulüp başkanlarının, yönetimlerinin yapacağı iş değil bu. İçişleri Bakanlığı da, emniyet müdürü de, polisi de tedbirini alacak. Emniyet müdürünü görüyorum, hep açılışlarda. Derbide 3500 polis görev yaptı deniyor. Peki neredeydi bu polisler? Özel güvenlik merdivenleri boşaltamıyorsa, polis yapmalı.
Küfür olayının da önüne geçilmeli. Aziz Yıldırım’ın konuşmasını TV’den izledim. ‘Biz stadımızda küfüre mani oluyoruz, taraftarlara doğru yolu göstermeye çalışıyoruz’ dedi, kimseyi de 55 bin kişiyle tehdit etmedi. Sadece tarihi bir fırsatın kaçtığını dile getirdi. Hangi takımın, hangi grubu küfür ediyorsa stada sokulmaz. Bu F.Bahçesi, G.Saray’ı, Beşiktaş’ı, Trabzonspor’u, yani tüm kulüpler için aynı.
Herkes suçlu!...
* Fenerbahçe, Aurelio veya bir kaç futbolcunun olmamasıyla etkilenecek bir kadroya mı sahip?
Bazı takımlar kadroları geniş olsa da etkilenir, F.Bahçe de onlardan. Orta sahada Aurelio’nun olmaması yanında bir de Kemal’in yokluğu tabii takımı etkiledi. Onun yerine oynayan da milli futbolcu. Ancak oyuna ağırlık koyamadı. Bundan önce orta sahaya Tuncay ile Mehmet’in de yardımları fevkaladeydi. Dün bunu göremedik ve aslına bakarsınız bu durumda, önceki gün Aurelio da oynasa fazla bir şey değişmezdi.
Daum elindeki imkanlara göre G.Saray karşısına doğru bir takım çıkardı. Oyuna müdahale edecek adamlar da yedek listesinde yoktu. Sadece birinci devrede Fabiano’yu sahaya sürebilirdi. Artı, Nobre hastaydı ve bir kafa vu-
ruşu dışında etkili olamadı. Tuncay’ı orada oynatabilirdi. Fabiano’yu da orta sahaya çekebilirdi. Ama dediğim gibi, zaten elinde kısıtlı imkanlar vardı. En mantıklısını oynadı.
G.Saray elinden geleni yaptı
Selçuk olsun, Tuncay olsun, Mehmet olsun -ki ben Mehmet’ten çok ümitliydim- sahada kayboldular. Neticede, orta sahası olmayan bir takım sahada kaybolur. Ne hücum ne de savunma yapabilir. Ancak topu derbide olduğu gibi dan-dun ileri şişirir. Bu toplar da hep rakipte kaldı. Sahada uyur gezer vaziyetteki F.Bahçe’ye karşın, kazanmak isteyen ve kazanmak için elinden geleni yapan bir G.Saray vardı. Sarı kırmızılılar sahada oyun adına her şeyin en iyisini yaptı, amacına da ulaştı.
F.Bahçe rakip karşısında savunma mı yaptı, hayır. Hücum mu yaptı, hayır. Oyun adına hiçbir şey yapmadı. Rakip kaleye ilk yarıda 1 kere gitti. Çünkü maça hazır değildi. İyi hazırlanmamış F.Bahçe. Ya Manchester United’ı yendik, nasıl olsa kazanırız dediler. Ya da rakibi küçük görüp hafife aldılar.Burada Daum da oyuncular da suçlu.
İyi ki devre arası var
* Derbiden çıkan sonuç, ligde şampiyonluk yarışını nasıl etkileyecek?
Öncelikle Galatasaray’ın zirvedeki F.Bahçe ile arasındaki puan farkı ikiye indi. Trabzonspor da çok formda ve zirveye iyice yaklaştı. F.Bahçe açısından Allah’tan bu haftadan sonra devre arası tatiline girilecek. Bu sarı lacivertlilerin şansı.
F.Bahçe derbideki yenilgiden ders çıkarır, hafta sonu da seyircisi önünde Konyaspor’u yenerse, daha iyi ne yapabilir bunu devre arasında rahatça düşünebilir. Konya maçının Kadıköy’de oynanması şans. Şükrü Saraçoğlu Stadı’nı dolduran taraftar büyük bir güç ve takımını itip kendine getirir. F.Bahçe Konya’yı yenerse badireyi atlatır. Sarı lacivertliler ligin en iyi takımı, ama iyi takım olmak tek başına yeterli değil.
Daum doğru söylüyor
* Daum’un Tuncay’ın menajerine yönelik eleştirilerini nasıl yorumluyorsunuz?
Daum doğru söylüyor. Bir menajer bu kadar çok konuşmaz ki. Futbolcu yetişmiş, F.Bahçe’de oynuyor. ‘Onu ben yetiştirdim’ demek olmaz, geçti bunlar. Tuncay, M.United maçında çok iyi oynadı, bunları söyleyip yazdırmak bu futbolcuya büyük kötülük. Doğrudur, menajeri, Tuncay’ın kabiliyetini görmüş olabilir. Ancak konuşmakla yanlış yaptı. Bunun yeri ve zamanı değildi. Birebir konuşması gerekirdi.
Tuncay’ın M.United maçında oynadığı oyun ile G.Saray derbisindeki oyunu arasında gece-gündüz farkı var. Şimdi denebilir ki, bu performans farkı yorgunluktan kaynaklanıyor. Bu takım ve futbolcu değil miydi, Prag’da ağır ve kötü zeminde Sparta ile oynadı, onu yendi geldi, burada Ankaragücü’ne 5 tane attı. Demek ki yorgunluk yok, maçı önemsememek var. Bunun başka izahı yok. Bir de M.United gibi bir takımı yeniyor ve büyük moral kazanıyorsun, ama bu F.Bahçe’ye moral olmamış da rahatlık olmuş.
Yazının Devamını Oku 13 Aralık 2004
<B>90</B> dakika boyunca sergilediği oyunla galibiyet Galatasaray’ın hakkıydı. Öyle de oldu. Daha arzulu, daha canlı, daha çok topu kullanan, daha çok gol pozisyonuna giren, daha çok ikili mücadeleyi kazanan G.Saray’dı. Tabii buna imkan sağlayan da Fenerbahçe.
F.Bahçe’nin bu kadar manasız, etkisiz, bilinçsiz top oynayacağını sanmıyordum. Benim gibi kimse böyle bir futbol beklemiyordu sarı lacivertlilerden. Ama, her topa dan-dun vuran bir takımdan yenilgiden başka bir şey beklenemezdi. Pısırık, korkak, topu kullanamayan bir F.Bahçe vardı sahada. Buna karşın da devleşen, her topu doğru kullanan bir G.Saray.
F.Bahçe’nin bilinçsizce uzaklaştırmaya çalıştığı her topu G.Saray kaptı ve hücuma kalktı. G.Saraylı her futbolcu, F.Bahçeli futbolcu ile girdiği ikili mücadeleyi kazandı. Sen hava topu alamıyorsan, topu kullanamıyorsan, rakibin G.Saray da senden fazla koşuyor ve senden daha fazla kazanmak istiyorsa, sen nasıl kazanacaksın? F.Bahçe geçen sene de böyle oynuyordu, ama duran toplardan falan kazanıyordu.
Rüştü faktörü
F.Bahçe Rüştü’ye dua etmeli. İlk yarıda G.Saray forvetlerine karşı tek başına oynadı Rüştü. Anormal çabuk refleksleriyle bir sürü golü kurtardı.
F.Bahçe oyun kuramıyor diyeceksiniz, Aurelio oynamıyor ondan. Peki kardeşim ayağına top alan iki pas yapamaz, rakibiyle girdiği pozisyonu kazanamaz mı? F.Bahçe iki pas yapamadı. Aurelio ile bunun ne alakası var? Evet, Aurelio büyük işler yapıyordu bu doğru, ama orada oynayan bir sürü oyuncusu var F.Bahçe’nin, bunlar neredeydi? F.Bahçe topu durdurup oynayacaktı, G.Saray buna müsaade etmedi.
F.Bahçe bu sezon kötü oynadığı maçların, en kötüsünü oynadı. Zaten savunması sıkıştığında topu olumlu kullanan bir defans değil. Hagi de bunu iyi etüd etmiş, bu dan-dun vuruşlardan G.Saray oyunu kontrolü altına aldı. Bu toplardan da oyun kurdu. Aslında G.Saray hücumda topu sürekli 2 kişiye şişirdi. Ancak bu toplar geri dönse de G.Saray yeniden hücum şansı yakaladı.
Necati’den usta işi
Burada Necati’nin golüne de bir paragraf açmak gerek. Oyunu takibi, golü koklaması, topla gidip Servet ve kaleciyi bir kenara bırakıp, meşin yuvarlağı boş kaleye yollaması, nefisti. Bu hareketler çok kaliteli bir futbolcunun yapacağı şeyler. Bravo Necati’ye. Tabii G.Saray’ı da tebrik edelim. İyi oynayıp, daha iyi mücadele ederek kazandılar.
F.Bahçe’nin ise G.Saray kalesinde iki pozisyonu var. İkisi de maçın sonlarında Alex’in vuruşlarında geldi. İkisi de gol olabilirdi. F.Bahçe’nin 90 dakika boyunca rakip kalede yarattığı tehlike sadece bunlarla sınırlı. 18 içine giremedi F.Bahçe. Daum, oyunun son bölümünde Serhat ve Semih’i sahaya sürüp hızlı adamlarla belki gol bulurum dedi, ama olmadı. İşin özü şu; F.Bahçe bu maça iyi hazırlanmamış. M.United maçında oynadığının yüzde 10’unu oynamadı. Sadece 1-0’lık yenilgiyle kurtulduysa da bu şansı.
Yazının Devamını Oku