9 Aralık 2004
<B>FENERBAHÇE </B>dün gece Kadıköy’de hem prestijini kurtardı, hem de İngiltere’deki ilk maçta ne kadar yanlış oynatıldığını belgeledi. Ada’daki ilk maçta da düzgün bir kadro sahaya çıkarılsaydı ve düzgün bir oyun kurgusu hazırlansaydı, F.Bahçe belki yine kaybederdi, ama 6 gol yiyip küçük düşmezdi.
Şimdi bu farklı galibiyet sonrası denilebilir ki, ‘Manchester United genç oyuncularla geldi.’ İyi de F.Bahçe’nin kadrosu da genç. Bir de üstelik M.United’lılar İngiltere Ligi’nde oynuyor ve F.Bahçeliler’den daha tecrübeliler. 10 oyuncusu gelmemiş olsa da önemli değil, Manchester United olarak sahaya çıktı. F.Bahçeli futbolcuları tebrik etmek gerek.
Tuncay faktörü
Aslında en önemlisi bu galibiyet Christoph Daum’un gururunu kurtardı. İngiliz takımıyla oynanan ilk maçta Alman teknik adam o kadar inanılmaz hatalar yapmıştı ki, şöhreti Avrupa’da da sorgulanmaya başlamıştı. Şimdi bu galibiyet o izleri de sildi.
F.Bahçe orta sahasını kalabalık tuttuğu zaman, öyle kolay yenilir yutulur, hele rezil olacak bir takım değil. Bunu da dün gece ispat etti. Sarı lacivertlilerin disiplinli oyunu yanında bu maç için Tuncay’a ayrı bir paragraf açmak gerek. Tuncay sol açıkta nasıl harcandığını, 18 içinde ise ne kadar başarılı bir futbolcu olduğunu gösterdi. Tuncay ikinci santrfor gibi oynasa, sol açığa da başka bir futbolcu bulunsa, daha fazla kendini gösterip hem takımı adına büyük bir koz olacak, hem de F.Bahçe rahat kazanacak. Çünkü Tuncay hem hızlı çıkıyor, hem de her topa vuruyor. Onu sol kanatta kilitlediğinizde yeteneklerini kullanamıyor. Bunu daha önce Daum’a defalarca söylemiştik, ama anlamamıştı.
Derbi böyle olmaz
Manchester United’e 3 gol atmak her baba yiğidin harcı değil. Yalnız F.Bahçeli futbolcuların 3-4 dakikalık bir bölümde dalga geçer gibi oynaması beni rahatsız etti. Güzel değil, bunu yapmasınlar. Futbol centilmence oynanacak bir oyun. Rakibi küçültme girişiminde bulunmasınlar.
Önder, Ümit yanında Rüştü de kendinden emin bir görüntü verdi dün. Yan ve karşısından gelen toplarda başarılıydı. Kalesinde büyük tehlike yaşamasa da kendinden emin bir görüntü sergilemesi F.Bahçe için kazanç. 6-2’lik yenilginin rövanşını alan F.Bahçe, pazar günü oynayacağı G.Saray derbisi için de güzel bir antrenman maçı yaptı. Mücadeleci, kıran kırana geçen bir randevuydu. Bu galibiyet lehine oldu ve derbi öncesi moral kazandı, kendine güveni pekişti. Yalnız, G.Saray maçı M.United gibi olmaz.
Yazının Devamını Oku 7 Aralık 2004
F.Bahçe M.United karşısında, Lyon’da nasıl oynadıysa, ligde nasıl oynuyorsa öyle oynamalı. Orta sahayı kalabalık tutmalı. Zaten Manchester’daki maç ve İstanbul’daki Lyon karşılaşması sonrası F.Bahçe Teknik Direktörü<B> </B>gerekli dersleri çıkarttı. * M.United maçı sonrası G.Saray derbisinin olması bir motivasyon eksikliğine yol açar mı? Şampiyonlar Ligi maçı derbiyi etkiler mi? F.Bahçe nasıl oynamalı?
Manchester United karşısında kötü bir futbol oynar ve kötü bir mağlubiyet alırsa, bu F.Bahçe’yi etkiler. Ama tabii F.Bahçe artık bunları çözecek duruma geldi. Sonuç ne olursa olsun G.Saray derbisinin bilincindeler.
F.Bahçe, UEFA Kupası’nda da ligde de bir yere gelmek istiyor. Bu yüzden Manchester United ve G.Saray maçları önemli. M.United maçı bir yerde güzel bir antrenman olacak gibi. Antrenman maçı derken, Milli Takım’ın yaptığı gibi rakibin hafife alınacağını düşünmüyorum. F.Bahçeli oyuncular bu maçta daha fazla öz güven kazanırsa, G.Saray maçında çok farklı olurlar. Yine İngiliz takımı karşısında alınacak bir yenilgi de takım üzerinde olumsuz etki yaratır, bu da G.Saray’ın işine yarar.
Oruç sendromu bitti
G.Saray’ın G.Birliği’ni yenmesi kendileri için moral oldu. Aynı şey F.Bahçe için de geçerli. G.Saray oruç sendromunu üzerinden attı, Hakan’ın attığı gol mükemmeldi. Gayet canlı ve diri oynuyorlar. Güzel goller de atıyorlar. Ayrıca iki takımın durumu ne olursa olsun bu derbilerin sonucu belli olmaz.
F.Bahçe M.United karşısında, Lyon’da nasıl oynadıysa, ligde nasıl oynuyorsa öyle oynamalı. Orta sahayı kalabalık tutmalı. Rakibe boş alan bırakmamalı. Zaten Manchester’daki maç ve İstanbul’daki Lyon karşılaşması sonrası F.Bahçe Teknik Direktörü Daum gerekli dersleri çıkarttı. Biraz geç oldu, ama ders çıkarıldı.
Servet fantazi yapma!
* F.Bahçe’de Servet’e ne oldu?
Servet enteresan bir oyuncu. Bir sezon oynamadı. Daum ona şans vermedi, sonra seni oynatacağım dedi. İyi oynadı. Milli Takım’a da seçildi. Ama birden bire değişti. Daha iyi oynayacağına fantaziye girdi. Önemli şeyler yapmak istiyor, klasını göstermek istiyor o zaman da çuvallıyor. Daha rahat ve pratik oynasa yararlı olacak, ama bugünkü oyun tarzı, anlayışla sezon başından itibaren bir düşüş içinde. Bu düşüş de fiziki değil, kafa olarak, futbol anlayışı olarak.
Hem kendisi, hem Fenerbahçe, hem de Milli Takım için Servet’in toparlanması lazım. Şu anda kötü oynuyor. Çok basit hatalar ve gereksiz işler yapıyor. Daha akılcı bilinçli oynaması gerek. Rakibini önüne alması lazım. Yanına aldığında rakibe geçiliyor. O zaman da fauller yapıyor ve kart görüp her an takımını 10 kişi bırakacak duruma geliyor.
Prestij kurtarılacak
* M.United maçının F.Bahçe için önemi nedir? Bu maç sarı lacivertlilere ne kazandıracak?
F.Bahçe Şampiyonlar Ligi’nden elendi, ama UEFA Kupası’nı kalmayı garantiledi. M.United maçının bu yönden bir önemi yok. Yalnız prestij faktörü var. İlk maçta sarı lacivertliler İngiltere’de 6 gol yedi. Aslında o kadar gol yiyecek takım değildi. Yanlış saha dizilişinden, futbolcularının yaptığı hatalardan maçı farklı kaybetti. Skor Türk futbolunu da küçümsenecek duruma getirdi.
F.Bahçe şimdi rövanşı almak istiyor ve bu maç kötü izleri silmek için çok önemli. Hem kendisinin hem de Türk futbolunun prestijini kurtaracak. Yalnız bu maçta inşallah sakat vermezler, çünkü hafta sonu da G.Saray derbisi var.
Felipe’den yararlanmak Hagi’nin elinde
* Galatasaray’da Felipe ismi yeniden gündeme geldi. Brezilyalı futbolcu sarı kırmızılı takıma yararlı olur mu? Gerçekten ondan yararlanılamadı mı?
Fatih Terim tecrübeli bir antrenör. Faydalanılabileceği bir futbolcu olsaydı Felipe’den yararlanırdı. Brezilyalı kötü bir futbolcu değil, ama her iyi oyuncu her takımda oynamaz. G.Saray’daki Conceiçao da kötü oyuncu değil. Bütün iş antrenörün onu kullanmasına bağlı. Terim onu kullanmadı. Bir antrenör de kullanmayacağı adamı, eğer yabancıysa gönderir. Yerine de faydalanacağı futbolcuyu alır. G.Saray’da Hagi, Felipe’yi istiyorsa alınır. Tabii dediğim gibi onu oynatmaya bağlı.
Şimdi bir de futbolcu için deniyor ki, ‘Pres yapmıyor’. Adam pres yapar, ama tarzı farklıdır. Bir futbolcu teknik oyuncuysa, ondan pres yapmasını beklemezsiniz. Yanında ikili mücadeleye girip kazanan, mücadeleci adamla oynarsa, o da başarılı olur. Ayrıca, pres yapmak o kadar kolay değil, bir kişinin işi değil, tüm takımın işi. Takım halinde pres yaparsan etkili olursun.
Hakemleri konuşmayalım
* Türkiye’de hakemler çok kolay mı düdük çalıyor, çok mu faul veriyor? Türkiye’de hakemlerin futbol oyunundaki katkısı ne?
Türkiye’de hakemler tamamen demoralize olmuş durumda. Dünyanın hiçbir yerinde hakemler hakkında konuşulmaz. Bizde ise ‘Al ileriye... Al geriye...’ diye diye hala TV’lerde onları eleştiriyoruz. Hakem 2 saniyede karar veriyor, hatalı da olabilir. Ancak üzerlerine bu kadar konuşulduğu zaman sahaya stresli çıkıyorlar. Bu birinci faktör.
İkincisi, hakemler karakter olarak daha oyunun başında kendi otoritesini gösterebilmek için basit kartlar veriyor. Daha sonra kart gerektiren yerde veremiyor. Veya verirse de yanlış oluyor.
Üçüncüsü, hakemler üzerinde oyuncuların protestosu, seyircinin baskısı da etkili. Ama tekrarlıyorum, verilen ilk kartlar çok önemli ve bizim hakemlerimiz bunları yanlış çıkartıyor.
Sürekli hakemler üzerine konuşmayı bırakmalıyız. Hakemler üzerine konuşmalar yasaklanmalı, hatta ceza verilmeli. Yoksa hakemler futbolun üzerine çıkıyor, sanki ayrı bir takımmış gibi oluyorlar. Zaten iyi veya kötü verilen karar değişmeyeceği için konuşmamak gerekli. Çünkü konuşmalar ikilik yaratıyor ve iş kan davasına dönüşüyor. Hakemler de kulüpler tarafından istenmiyor.
Yazının Devamını Oku 4 Aralık 2004
<B>FENERBAHÇE </B>Şükrü Saracoğlu Stadı’nda dün gece <B>Alex’</B>in şovu vardı. Brezilyalı maça damgasını vuran adamdı. İki gol attı, iki tane de attırdı. Ankaragücü, ‘Top geçer, adam geçmez’ mantığıyla Fenerbahçe’nin topu kullanmasını ve oyun kurmasını engellemeye çalıştı. Alex’in frikiğinden gelen gole kadar bunda da başarılı oldu diyebiliriz. Bu gol sarı lacivertlileri öne geçirip nefes aldırdı, ardından kornerde yine sahnede Alex vardı ve fark 2’ye çıktı. İşte bu gol oyunun gidişini değiştirdi.
Alex, duran toplarda meşin yuvarlağı nereye atacağını iyi biliyor. Serbest atışları olsun, kornerleri olsun rakip için büyük tehlike. İlk gole Nobre kafayı dokunmamış olsa bile Alex’in vuruşunda top kaleyi bulacaktı. Bu gollerden sonra da Brezilyalı futbolcunun biri kafa vuruşundan, kaçırdığı iki pozisyon vardı.
Yöneticileri kutluyorum
Tabii 2 fark olduktan sonra Ankaragücü de mücadele gücünü kaybetti. Alex’in attığı takımının 3. golü var ki, seyrine doyum olmaz. Yine ayaklarını müthiş kullanarak Tuncay’ın golünün hazırlayıcısı oldu ve yine nefis bir vuruşla takımının 5. golünü ağlara yolladı. Brezilyalı futbolcu sorumlulukla, iş bitirici tarzda oynuyor. Bu galibiyet onun eseri.
Alex’in çok fazla faule maruz kalmasına rağmen topa dokunuşu, hissedişi başkaydı. Böylesine stresli bir maçta çok iyi oynadı. Oyunun her tarafını gören bir futbolcu. Sinirli değil, fevkalade centilmence oynuyor, hem de kendisine yapılan bunca sertliğe rağmen. Alex biraz daha koşmaya başlarsa başlı başına bir takım olacak. O da, F.Bahçe de oynadığı futbolla keyif veriyor ki, zaten futbolda önemli olan bu. Alex’i kadrolarına katmak için bu kadar uğraş verdikleri, Türk seyircisine böyle bir futbolcuyu seyrettirdikleri için de F.Bahçe yönetimini kutluyorum.
Kritik kurtarış
Tabii bu arada maçın ilk yarısında bir de kader anı vardı. Bu anda da Rüştü sahneye çıktı. Durum 0-0’ken Önder’e arkadan bir faul yapıldı ve hakem bunu görmeyince Ankaragücü’lü futbolcu gol pozisyonuna girdi. Allah’tan Rüştü bu pozisyonu kurtardı. Rüştü bu pozisyonda sadece takımını değil, hakemi de kurtardı. Tribünler zaten kararları nedeniyle Kuddusi Müftüoğlu’na tepki gösteriyordu. O pozisyon gol olsa, iş çığrından çıkabilirdi.
F.Bahçe’de dün Daum’un sahaya çıkardığı takım da mükemmeldi. Uzun adamlar ileriye çıktığında Aurelio mükemmel bir şekilde son adam gibi oynadı. Dün F.Bahçe’de tüm futbolcular akılcı ve yardımlaşarak mücadele etti. Sert, rakibini bozmaya çalışan, mücadeleci oynayan bir rakibi pozisyona da sokmadılar. F.Bahçeli futbolcular, böyle bir rakibe karşı da sinirlenmeden mücadele ettiler ki bu yüzden de onları kutlamak gerek.
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2004
F.Bahçe’nin önünde kaybedeceği maçlar da var, ama bugünkü görünüşe göre F.Bahçe şampiyonluğu kucaklar. Fenerbahçe’nin sistemi var. 1.5 yıldır süren orta saha sorununu çözdü. Yöneticileri lüzumsuz konuşmuyor ve bir avantajı da büyük takımlarla evinde oynayacak. * F.Bahçe’si, G.Saray’ı, Beşiktaş’ı, Trabzon’uyla ligi bir değerlendirir misiniz? Kulüplerin durumları nasıl, kim kiminle çekişir? Lig nasıl biter?
Şu anki görünüşe göre F.Bahçe şampiyonluğu kucaklar. Yalnız bu, bütün maçlarını kazanacak, gümbür gümbür gidecek demek değil. F.Bahçe’nin kaybedeceği maçlar var. Ama bugün için şampiyonluğa daha yakın olduğu kesin.
F.Bahçe’nin sistemi var, dolu bir takım oldu. Hem savunma hem de hücumu iyi yapıyor. 1.5 yıldır süren orta saha sorununu çözdü. Kim oynarsa oynasın çok yönlü oyunculardan kurulu bir kadrosu var. Bunun yanında idarecileri lüzumsuz konuşmuyorlar, rakiplerini küçük görmüyor, saygı gösteriyorlar. Fenerbahçe’nin bir avantajı daha var. Büyük takımlarla yapacağı maçların hepsini kendi sahasında oynayacak.
Galatasaray ve Trabzonspor da hala şampiyonluk yarışının içindeler. Trabzonspor da bizim Milli Takım gibi. Stresli maçları kaldıramıyor. Belki de bu oyuncularının genç, tecrübesiz olmasından kaynaklanıyor.
G.Saray stres altında
G.Saray her zaman işin içinde vardır. Bu ara kötü bir dönem geçiriyor, bunu da anlamak mümkün değil. İçlerinde bazı problemler olduğu belli. Bu problemlerin bir kısmı da basına yansıyor.
Futbolcular enerjik. Ankaragücü maçında kötü oynadılar, ama bir sürü pozisyona girdiler. Demek ki stres altındalar. Yok Hagi takımdan memnun değil, yok oyuncu istiyor deniyor. Bir sürü spekülasyon yapılıyor. Hagi takımda orta sahayı oturtamadı. Bu mevkii de sürekli oyuncu değiştiriyor, ama yarışın içinde.
Beşiktaş böyle bir yener, bir berabere kalır, bir yenilir böyle gider. Kadrosu yeterli değil, futbolcularının çoğu bu takımda oynamaz. Beşiktaş bir yere gelmek istiyor ve gerçek Beşiktaş olmak istiyorsa, ara transferde 6-7 oyuncuya ihtiyacı var.
Alex daha iyi olacak
* F.Bahçe’de ne değişti de kısa süre öncesine kadar eleştirilen Alex’in yıldızı parladı?
Öncelikle oyun sistemi değişti. Alex, ‘80 maç oynadım, oradan kupaya gittim. Ardından Türkiye geldim, randıman vermem zor oldu’ diyor. Öğrendiğime göre Alex İstanbul’u ve Türkleri seviyor. Pozitif düşünen ve candan bir oyuncu. Takım içindeki arkadaşlığı da paylaşım üzerine kurulu. ‘Ben Alex’im’ diyen burnu yukarıda bir futbolcu değil. Daum da ‘Benim seyrettiğim Alex bu değil. Şu anda gerçek Alex’in % 20’sini oynuyor’ ifadesi kullanıyor.
Ben de Alex de Souza’dan daha da güzel futbol ve çok daha iyi şeyler bekliyorum. Egoist olmayan, kendini ön plana çıkarmayan bir futbolu. İklimi, yemekleri farklı bir ülkeye geldi. Allah’tan bir kaç tane daha Brezilyalı vardı takımda da uyum sürecini geçerken çok fazla zorlanmadı. Yalnız şu bir gerçek ki, futbol anlayışı da, seyircinin bu oyundan aldığı zevk de farklı Türkiye’de. Bunlar da futbolcu üzerinde çok etkilidir. Benzer şeyleri futbolculuk hayatımda ben de yaşadığım için iyi biliyorum ve onu anlıyorum.
Daum polemiğe ihtiyacın yok
* Daum’un S.Prag galibiyeti sonrası gündemi sarsan ‘Sezon sonunda sözleşmem konusunu tekrar düşüneceğim’ açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Daum, o anlamda söylediyse yine saçma sapan bir beyanat vermiş. Yok eğer söyledikleri yanlış tercüme edildiyse, bu da bir gaflet - ki Almanca bilenlere göre yanlış tercüme edildi.-
Trabzonspor’u Trabzon’da yeniyor, Sparta’yı Prag’da yeniyor, arkasından durup dururken sürpriz bir açıklama. Yapma Daum... Sen profesyonel adamsın, ister kalır ister gidersin, bunu yapmak senin elinde. Böyle polemiğe ihtiyacın yok. Bu anlamda da söylemediğini öğrendim, ama buna da lüzum yok. Bu işlere sen hiç girme Daum. Zaten sezon başından beri yanlış açıklamalarınla ortalığı kızıştırdın. F.Bahçe iyi oynamış, organize takım olmuş bu da senin iyi yolu bulduğunu gösteriyor.
Daum gitmek istiyorsa da güle güle gider, F.Bahçe alternatif bulur. Yalnız ona sunulanları, el bebek gül bebek gidiyor, bunu diğer kulüplerde bulur mu? Avrupa’da mümkün değil. Burası Daum’a doğu misafirperverliğinde yaklaşıyor, bir dediğini iki etmiyor. Ve bu tarz açıklamalar başkanı da yönetimi de üzüyor. Takım iyi giderken polemiklerin çıkması yönetimi rahatsız ediyor.
Yöneticiler konuşmamalı
* Yasal düzenlemeler tribün terörünün önüne geçer mi? Ne yapmak gerekiyor?
Tabii ki caydırıcı bir faktör. Ancak herşeyden önce yazılı ve görsel basınının tribün terörünün önüne geçilmesine öncülük etmesi lazım. Basın sansasyonel haber ve dedikodular çıksın diye kulüp başkan ve yöneticileriyle görüşüyor, onların ağzından demeçlere yer veriyor. Başkanın ağzına hemen bir mikrofon tutuluyor. Avrupa’da bir kulüp başkanının veya yöneticisinin medyaya konuştuğunu gördünüz mü? Avrupa’da teknik direktör, bazen yanına futbolcusunu da alarak medyanın karşısına çıkıp konuşur.
Hangi başkan veya yönetici takımının kötü olmasını ister. Bunun sonucunda da medyaya konuşurken ne diyecek yani, tabii ki popülist politika yapacak. Bir başarısızlıkta medyanın karşısına çıkıp, ‘Biz iyi oyuncu alamadık. Kulübü iyi yönetemedik’ mi diyecek? Elbette birilerini suçlayacak. O zaman da ortaya kaos çıkacak. Statlardaki bu olayların en önemli faktörü bu. Yöneticilerin konuşması futbola zarar veriyor. UEFA, kulüp yöneticilerini konuşturuyor mu? Hayır, antrenör ve futbolcu konuşuyor. En başta kulüplerin bu işin önüne geçmeyi ciddiye alıp kendine çeki düzen vermesi gerek.
Yasal düzenleme önemli tabii ama polisin de işini yapması lazım. Samsun’da bin kişi bedava bilet alamadıkları için toplanmış, polis önlem alamıyor, onları dağıtıp gönderemiyor. Polisin bunlara müsade etmemesi lazım.
Yazının Devamını Oku 28 Kasım 2004
<B>FENERBAHÇE, </B>güzel bir oyunla net bir galibiyet elde etti. En önemlisi temel yanlışlarını düzeltti. Diyarbakırspor karşısında orta sahayı kalabalık tuttu. Yeri geldiğinde üç, yeri geldiğinde dört orta alan oyuncusuyla oynadı. Fenerbahçe bu şekilde sahaya yayılırsa, kötü oynasa dahi kazanır. Çünkü; 1-) İkili mücadelelere çok adamla girdiği için oyunun hakimi kendisi oluyor. 2-) Rakibe pozisyon vermiyor.
Daum’un dün orta sahada oynattığı Mehmet Yozgatlı, Kemal ve Aurelio, üzerlerine düşeni yerine getirdi. Tuncay da zaman zaman bu oyunculara yardıma geldi ve Fenerbahçe, orta alanı bu dört kişiyle kontrol altında tuttu. Bu oyuncuların mücadelesi, hırsı, kazanma arzusu gayet iyi. Yalnız, Fenerbahçe’nin topu iyi kullanması da lazım. Dün, oyunun bazı bölümlerinde bunu yaptı, bazı bölümlerinde de yapamadı.
Çabuk oynama stresi
Fenerbahçe, özellikle orta saha oyuncularının büyük katkısıyla topu kazanıyor ama, topu kullanmada aynı ölçüde başarılı olamıyor. Topu aldıktan sonra ‘çabuk oynayayım’ stresiyle lüzumsuz işlere kalkışıp, çok pas hatası yapıyorlar. Bu yüzden de, kaybettikleri topları kazanmak için tekrar mücadeleye başlıyorlar ve doğal olarak gereksiz yere enerji harcıyorlar. Halbuki Fenerbahçe’de topu iyi kullanacak çok adam var. Ama, dediğim gibi ‘çabuk oynama’ telaşı yüzünden zaman zaman aksıyorlar. Hele hele Tuncay... Son derece iyi niyetli, çalışkan ve top becerisi fazla olan bir futbolcu. Fakat, bir huyu var; topu aldığı zaman basit oynamak yerine 60-70 metre götürmeye çalışıyor. Böyle yaptığı için de hem anormal enerji harcıyor, hem de rakip oyuncularla fazla ikili mücadeleye girdiği için kendisini riske sokuyor. Tuncay, eğer saçma sapan işler yapmayıp basit oynasa, kimse eline su dökemez.
Alex ve Aurelio
Fenerbahçe’nin Alex diye önemli bir silahı var. Kendine özgü çalımları ve paslarıyla dünkü maçın en etkili isimlerinden biriydi. İki tane de çok güzel gol attı. Alex kadar kıymetli bir başka oyuncu da Aurelio. Hemen hemen girdiği bütün ikili mücadeleleri kazandı. Bu yetmezmiş gibi, oldukça şık bir gol attı. İki hafta önceki Ankaraspor maçında ilk kez rakip kaleye şut çeken Aurelio, dün olağanüstü beceri gerektiren bir gole adını yazdırdı.
Fenerbahçeli futbolcular lüzumsuz işler yapmadıkları zaman ortaya güzel futbol çıkıyor. Ama, dan dun oynayınca tatsızlaşıyorlar. Dün, 7-8 net gol pozisyonuna girdi, kalesinde de doğru dürüst tehlike görmedi. Yalnız, skor 1-0 iken Rüştü’nün mükemmel bir refleskle çıkardığı bir top var... Eğer o gol olsaydı, Fenerbahçe zorlanabilirdi.
Trabzonspor’u ve Sparta Prag’ı deplasmanda yenen Fenerbahçe’nin fevkalade az bir seyirciye oynaması gerçekten enteresan. Eğer, stat dolu olsa futbolcular daha keyifli oynar ve daha başarılı olur inancındayım.
Yazının Devamını Oku 24 Kasım 2004
<B>FENERBAHÇE, </B>Avrupa’da tamam ya da devam amacıyla çıktığı Prag deplasmanından istediğini alarak, yani UEFA Kupası’nda yoluna devam etme vizesini alarak ayrıldı. İlk yarıda Sparta Prag karşısında fevkalade iyi oynayan bir F.Bahçe vardı. Sarı lacivertlilerde oyun da 3 futbolcu üzerine kurulmuştu; Mehmet Yozgatlı, Tuncay ve Nobre. Artı bunlara yardımcı olan Selçuk. Gerçi tüm futbolcular üzerlerine düşen görevi ellerinden geldiğince yerine getirmeye çalıştılar, ama bu üç futbolcunun yeri başkaydı.
Tuncay fazla kendini göstermedi, ne var ki defansa yardımcı oldu ve önemli bir sorunun ilacı oldu. Mehmet Yozgatlı çok çalıştı. Nobre ileride rakibi dağıttı. Tabii bu kilit üç futbolcu 2. yarıda yorulmaya başlayınca, oyunu kontrolünde tutan Fenerbahçe’nin orta sahası da özelliğini kaybetmeye başladı. Selçuk bu bölümde ayakta kalırken, Luciano geride mükemmel oynadı ve onu ilk kez ikili mücadeleye girerken gördüm.
Dan-dun tehlikesi
Tabii F.Bahçe orta sahası yorulunca, hatayı da beraberinde getirdi ve top dan-dun ileri vurulmaya başladı. Bu büyük tehlikeydi. Çünkü fevkalade kötü bir sahada oynuyorsun ve bunun sonucunda her an hata yapabilirsin. Bu da telafisi olmayan bir gole malolabilirdi. Ayrıca Rüştü’nün sakatlanması da bir handikap sayılabilir. Bu bölümde Sparta Prag 2-3 tane yüzde yüz gol pozisyonu da yakaladı. Bunun nedeni de yukarıda da söylediğim gibi orta sahamız topu kullanmakta zorluk çekince, oyunu kontrol etmekte yaşanan sıkıntı.
Aslında Sparta çok güçlü ve önemli bir rakip, F.Bahçe’ye karşı tehlike yaratacak büyük yıldız oyunculara sahip bir takım değildi. Ama disiplinle mücadele ettiler ve sahaya iyi yayıldılar. F.Bahçe’de kötü oynayan futbolcu yoktu, orta sahadan topla çıktıklarında da etkili oldular. Aurelio, Kemal kötü mü oynadılar, hayır. Ama Mehmet Yozgatlı, Tuncay, Nobre gibi en önemli etken olan oyuna ağırlığı koyma etkinliğini gösteremediler.
Kazanmayı hak etti
F.Bahçe oyun planı, sahaya yayılışı, doğru oyuncu seçimi ile dün akşam kazanmayı hak ediyordu. Ama fizik kondisyonu aksadı ve skoru koruma tarzını seçtiği zaman hem futbolu güzel değildi, hem de rakibini pozisyona soktu. Ayrıca Ümit kanatlardan topu getirip ortalar yaptı, ancak Nobre dışında o toplara kafa vuracak uzun adamı yoktu.
F.Bahçe için ideal Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkıp yola devam etmekti, olmadı şimdi UEFA Kupası’nda ilerleyecek. Fransa’da Lyon’a, İngiltere’de Manchester United’a farklı yenilince, zaten o iki takımın farkı ortaya çıktı.
Yazının Devamını Oku 21 Kasım 2004
<B>FENERBAHÇE </B>için bu maçta iyi ya da kötü oynamak değil, kazanmak önemliydi. 10 kişi kalmasına rağmen bunu başardılar. Dolayısıyla tebrik etmek lazım, bravo. Fenerbahçe, maçın genelinde çok organize ve bilinçli oynadı. Sadece oyunun az bir bölümünde, 10 kişi kaldıktan sonra biraz panikledi.
Bütün bunlar bir kenara, dünkü maça damgasını vuran isim hakem Selçuk Dereli oldu. Nobre’ye gösterdiği kırmızı kart gerçekten çok ucuzdu. Kırmızı kart bu kadar kolay çıkmamalı. Nobre kasti tekme yemiş, sakatlanmış. Doğal olarak sahayı yürüyerek terkediyor. Bir de baktık ki, hakem Selçuk Dereli, ‘Oyundan niye yavaş çıkıyorsun?’ diye sarı kart göstermiş. Nobre de haklı olarak isyan etti. Evet, hakemi alkışlaması yanlıştı ama, maçın başından beri adama atılan tekmeleri seyredersen, o da böyle tepki gösterir. Benim anlamadığım şu; bir sürü maçta böyle olaylar oldu. Sakatlanan oyuncular dakikalarca yerde kaldı, hiçbirine kart gösterilmedi, ama nedense Nobre’ye gösterildi.
Ortayı iyi kapattılar
Hücumda çok iyi pres yapan Nobre’nin çıkması, Fenerbahçe’nin bütün oyun planını bozdu. Sarı lacivertliler bu dakikadan sonra ortayı tamamen kapatıp, Fatih ve Gökdeniz’e duvar pası yapma şansını ortadan kaldırdı. Trabzonspor, kanatlardan Yattara ile iyi saldırdı, ancak onun yaptığı ortalar da yerini bulmayınca, bordo mavililerin gol şansı tamamen karambollere kaldı.
Fenerbahçe’ye bu maçı kazandıranlardan biri de Rüştü idi. Oyuna kötü başlayıp iki tane boş topu elinden kaçırmasına rağmen, daha sonra kalesinde devleşti. Trabzonspor’un karambollerden vurduğu şutlarda mükemmel kurtarışlar yaptı. Rüştü, bu performansıyla arkadaşlarına moral verip, rahatlattı.
Defans çok bilinçliydi
Dün, Fenerbahçe adına en sevindirici olaylardan biri de defansın ilk kez bu kadar bilinçli oynamasıydı. Karamboller dışında rakibe hemen hiç pozisyon vermediler. Bunda, görevini kusursuz yapan Önder Turacı’nın katkısı büyüktü. Fenerbahçe’nin tek kötü yönü; rakibi sürekli kendi sahasında beklemesiydi. 90 dakikanın neredeyse tamamında oyun sarı lacivertlilerin yarı sahasında oynandı. Kazandıkları topları sürekli ileriye dan dun vurdular. Halbuki, biraz topu kullanma gayretinde olsalar, işleri daha kolay olacaktı. Sarı lacivertliler ikinci golü attıktan sonra topu iyi kullanmaya başladı. Nitekim ondan sonra Trabzonspor hiç hücum yapamadı.
Bir de Tuncay’a ayrı bir paragraf açmak lazım. İnanılmaz koştu, hem defansta, hem hücumda olağanüstü iyi işler yaptı. Takım 10 kişi kaldıktan sonra yükü daha da artmasına rağmen yılmadan mücadele etti ve golünü de attı. Bravo Tuncay.
Yazının Devamını Oku 18 Kasım 2004
<B>KÖTÜ</B> oynadık, çünkü biz, böyle stresli maçları beceremiyoruz. İyi niyetli, becerikli ve kaliteli oyuncularımız var. Ama bu oyuncular sahip oldukları kalitelerini oyun sistemine uyduramıyorlar. Çok büyük ümit bağladığım, Gökdeniz, Nihat ve Fatih sahada yok. Fatih hala arkası rakibe dönük oynuyor. İki hareketin birinde yerde. Bu da doğal, bu devirde kim izin verir senin arkanı dönmeye.
Forvete, orta sahaya bakıyorsunuz, topsuz hareketlenen bir tane oyuncu yok. Ailece ileri gidiyorlar ama geriye dönmek yok. Türk Milli Takımı gibi bir takımın böylesine önemli bir maçta, böylesine basit defans hataları yapmaya hakkı olabilir mi?
Servet ikili mücadeleye giriyor, topun üstüne basıyor ve düşüyor. Bu hata.. Hadi Servet düştü, bir tane oyuncu kademeye girmez mi? Girmiyor. Bu nasıl bir defans anlayışıdır?
90 dakika boyunca iki, bilemediniz üç pozisyon bulabildik. Bu pozisyonların tümü de karambolden. Bırakın gol atmayı, gol pozisyonu üretecek bir oyun planımız yoktu.
Sadece Emre
Niye? Çünkü, Emre’nin dışında adam geçen oyuncumuz yoktu.
Niye? Çünkü, futbol oynama ritmini ve çabukluğunu kaybetmişlerdi.
İyi niyetliler mi? Evet, sadece futbolcularımız değil, seyirci de iyi niyetli. Ama maalesef futbolcularımız kalitelerini ve becerilerini sergileyemiyorlar.
Türk Milli Takımı ne zaman iyi futbol oynar? Topu yere indirip, çabuk kullandığı zaman. Ama biz bunun tam tersini yaptık. Orta sahada top kazandık, geriye verdik, savunma topu şişirdi. Kanatlara aktardık, bu kez onlar şişirdi.
Kısa boylu oyuncular topu alacak da, pozisyon yaratacaklar...
Nihat’ı gördünüz mü? Ben sadece iki kez frikik atarken gördüm o kadar. Gökdeniz’i de, Fatih’i de öyle. Futbolun istediği her şeyi yapan sadece Emre vardı sahada. Ortaya toplanan, becerisini sergileyemeyen, yardımlaşamayan ve anlaşamayan bir takım izledik dün gece.
Ben Ersun Yanal’a kabahat bulmuyorum. Kaliteli ama bu kalitelerini sahaya yansıtamayan oyuncularımız var. Demek ki, yetenekli ama büyük futbolcu değiller. 2-0’dan sonra Ukrayna topu şişirmese fark bu kadarla da kalmazdı.
Şimdi ne olur bilmiyorum. Ama biz tuhaf bir takımız. Burada yenildik, bakarsınız, orada yeneriz.
Yazının Devamını Oku