8 Mart 2005
F.Bahçe'nin gücü çabuk oynadığında ortaya çıkıyor. Böyle oynayınca hem iyi netice alıyor, hem de keyif veriyor. Yavaş oynarsa, Malatya maçındaki gibi her maçta sallanır.* F.Bahçe, Malatya karşısında neden golü bulmakta zorlandı?
BİR takım ne kadar yetenekli oyuncusu olursa olsun, koşmadan, çabuk hareket etmeden gol pozisyonu bulamaz. Fenerbahçe bir kaç maç önce çok hızlı ve iyi oynadı. Topu oyuna iyi sokuyordu, şimdi sürekli kenara doğru oynuyor. Kenardaki adam da duruyor. Ne o, durarak adam mı çalımlayacak? Çizgiye inemiyor, oradan orta yapıyor.
Ümit Özat kenardan orta yapmak için 6 kere çalım atmak zorunda kalıyor. Solda Tuncay ile Ümit, sağda da Serkan ile Nobre trencilik oynuyorlar. Ortada yine bir kişi kalıyor. Bütün bu çaba, sağdan veya soldan orta için. Tabii ki bu durumda çabuk top oynayamazsın, markaja çabuk girersin, durduğun yerde de adamı geçemezsin. F.Bahçe bu yüzden de gol pozisyonu üretemiyor. Bekle ki kenardan gelen toplara kafa vurup gol atacaksın. Böyle oynayınca sahada rakip üstünde de oyunda fazla ağırlığın olmuyor.
Bir handikap da Serkan için sağ bekte ısrar edilmesi. Tuncay, solda kendini paralamasına rağmen verimli olamıyor. Nobre sağ kanatta oynuyor, çok deparlı, birebirde adam geçen bir futbolcu değil. Yalnız topu iyi takip eden 18 içi golcüsü. Onu sağa attığında hiçbir beceresi olmuyor, o zaman da Nobre'yi de öldürüyorsun.
F.Bahçe defansı iyi diyoruz, iki oyuncu Servet ile Deniz için çok iyi oynadılar diyoruz. Yalnız Murat Erdoğan'ın maçın başında girdiği bir pozisyon vardı, kaleciyle karşı karşıyayken topu dışarı attı. Defansının böyle gedik vermemesi lazım. F.Bahçe'nin gücü çabuk oynadığında ortaya çıkıyor. Böyle oynayınca hem iyi netice alıyor, hem de keyif veriyor. Yoksa yavaş oynarsa, Her maçta sallanır. Malatya'nın elinde süratli ve biraz becerikli oyuncu olsa F.Bahçe'yi perişan ederdi. Boliç'le bunu yapamadı.
Psikolojik ETKİ
* Tuncay'ın atılması gerçekten F.Bahçe'yi ateşledi mi?
Öncelikle oyundan atıldığı pozisyona değinmeliyiz. Bu pozisyondan önce Tuncay, Macar futbolcu Toth'dan iyi bir tekme yedi. Sinirlendi ve sonra ki pozisyonda bu futbolcuya çelme taktı. Hakem de Tuncay'ı attı. Tamam da hakemin Tuncay'a yapılan faulü de görmesi lazımdı.
Şimdi bir futbolcunun kırmızı kart görmesiyle 11 kişiyken sahada 10 kişi kalıyorsun, bunun bir avantajının olduğundan söz etmek mümkün değil. Yerinde oynatılmamasına rağmen Tuncay bir gol silahı.
Basma kalıp düzende oynuyorlar. Sağda solda trencilik oynayan oyuncular. Ama F.Bahçe'nin gücünün bir parçası gitti. Bundan önce Aurelio ileriye doğru yardımda bulunuyordu.
Takımı akına kaldıran oyuncuydu, Malatya maçında o da bunları yapamadı. Bu yüzden de F.Bahçe sıkıntı yaşadı. Ama Tuncay'ın atılması oyun olarak değil ama psikolojik olarak futbolcuları etkilemiş olabilir.
Ektiklerini biçiyorlar
* Futbol, basketbol ve voleybol maçlarında son dönemde olaylar tırmandı. Bunun nedeni nedir, ne yapılmalı?
Kulüp yöneticileri bugüne kadar ne ektilerse onu biçiyorlar. Bu olayların durması, yatışması biraz zaman alacak. Tabii televizyoncular mikrofonları yöneticilere uzatıp, kışkırtıcı, birbirlerine sataşan beyanatlar aldıklarında iyi iş yaptıklarını zannediyorlar. İdareciler de böylece popüler olduklarını düşünüyor, atıp tutuyorlar. Sonra da Türk futbolunda Fair-Play'den söz ediliyor.
Yanal İspanya’ya gitme
Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal Almanya'ya gitmiş, futbolcu seyredecekmiş. Halbuki burada seyreceği 15 tane oyuncu var. Ama ne hikmetse o Almanya'ya gidiyor. Hem de izleyeceğim dediği futbolcular Yıldıray ile Ümit oynamıyor. Herhalde Almanya'ya turistik seyehat yapmak istedi. Milli maçlar yakınlaştı ya. Yalnız Yanal, Nihat'ı seyretmeye gitmesin. Çünkü Nihat ameliyat oldu. Bizden uyarması.
Kadıköy'deki derbide biter
* G.Saray'ın bir fikstür avantajı olduğundan söz edilebilir mi? Bu avantaj ve derbiden galibiyetle ayrılması şampiyonluk yarışını nasıl etkiler?
Beşiktaş gibi dev takımı yeniyorsun. Hoş futbolcularıyla değil, ama ismiyle dev bir takım Beşiktaş. 100 yıllık rekabetten galip çıkıyorsun. Tabii ki Galatasaraylı futbolcular morallendi ve daha rahat bir nefes aldı. Kaybetse veya berabere kalsa 2 puan veya 3 puan daha geri düşecek ve fark daha da açılacaktı. Kazanmak için mücadele eden G.Saray'dı ve elinden ne geliyorsa yapıp istediğini aldı. Bu galibiyetle G.Saray'daki beyanatlar da değişti. Hakeme yönelik eleştiri ve suçlamalar kayboldu. Teknik direktör Gheorghe Hagi oyuncularını methediyor.
Bundan sonraki haftalarda yarışta tabii ki hem F.Bahçe, hem de G.Saray puan kaybedecek. Ne olursa şu anda F.Bahçe 5 puan farkla önde. Bence şampiyonluk yarışının sonucu F.Bahçe ile G.Saray arasındaki Kadıköy'de oynanacak derbide belli olacak.
Yalnız bu derbiye gelene kadar ve ondan sonra Anadolu takımlarıyla oynayacakları maçlar da önemli. F.Bahçe Malatya'da 2-0 kazanmasına rağmen hiç iç açıcı oynamadı. Şimdi diğer takımlara karşı nasıl oynayacak, hele de Daum'la bunu anlamak için müneccim olmak lazım. Ama Daum'da da gelişme var, en azından 2 hafta üstüste aynı takımı sahaya çıkardı.
Ağızından çıkanı kulakları duysun
* Trabzonspor'un aldığı Gaziantep yenilgisi sonrası yeniden teşvik iddialarının gündeme gelmesini nasıl yorumluyorsunuz? Trabzon yarışın neresinde?
Gaziantepspor, bu kadar iyi oyuncularla bu kadar maçı nasıl kaybetti anlamak mümkün değil. Trabzon'da 3-0 yenildiler ve Trabzon belki 5-0 veya 6-0 kazanabilirdi. Ama Gaziantep'te muhteşem bir maç izledim. İki takım için de geçerli bu. Trabzon'un silahları fazla ve bunları sahada kullanıyor. Gaziantep'in de çok iyi oyuncuları var, ama bunları bir takım haline getiremedi. Yoksa Türkiye'nin 5 büyüğünden bir tanesi. Futbolcu kalitesi olarak Denizli'den de, Malatya'dan da bir sürü takımdan da üstün, ama ne hikmetse bir türlü o mücadeleyi, o gücü düne kadar sahada veremediler.
Tartarak konuşsunlar
Trabzon güçlü ama yenilebilir, Gaziantep de bu kadar oyuncusuna rağmen anasından emdiği süt burnundan geldi. Trabzon ile oynarken maç kazanmak için terleyeceksiniz. Gaziantep her takımı hem kendi şehrinde, hem dışarıda yenebilir. Önceki günkü iki takım arasındaki maç bunu bir kez daha kanıtladı. Trabzonspor şampiyonluk yarışının içinde. Hem de F.Bahçe ve G.Saray kadar. Beşiktaş da öyle. Beşiktaş sezon başında takımını iyi kursaydı şimdi başka yerlerde olabilirdi.
Yalnız yarışta ve genelde kulüp idarecilerinin artık ağızlarından çıkan lafı kulakları biraz duyacak. Bu kadar popülist, onu bunu suçlayan, imalarla Türk futboluna zarar vermemeliler. Yeter artık. Durup dururken her sonuç sonrası teşvik iddialarını ortaya atmanın bunları konuşmanın manası ne? Ayıp, her yenilen bir şey buluyor. Yöneticiler iyi düşünüp ağızlarından çıkan lafı iyi tartacak.
Yazının Devamını Oku 7 Mart 2005
<B>FENERBAHÇE </B>deplasmanda oynuyor, silahları da var; <B>Anelka, Alex, Ümit Özat.</B>.. Bir sürü futbolcu... İsim listesi uzayıp gider. Ve rakip 10 kişi kalıyor. Peki, F.Bahçe niye bu kadar yavaş oynuyor? Saha da halı gibi. Biraz kaygan olması F.Bahçe’nin lehine, çünkü top tekniği yüksek oyuncular böyle bir sahada rakibini daha kolay ekarte eder. Ne var ki ben bu kadar gamsız bir F.Bahçe görmedim. Tabii oyun böyle gidince futbolcular da sinirleniyor. Gol gelmeyince gerilim tırmanıyor. Tuncay sert bir tekme yedi ve arkasından rakibine çelme takıp kırmızıyı gördü.
Yeniden soruyorum, Malatyaspor deplasmanının zor, rakibin de iyi olduğunu bildikleri halde neden böyle oynuyorlar? Futbolcular da oynadıkları oyundan keyif almıyor. F.Bahçe’nin bir zaafı da uzun top atacak oyuncusu yok. Bu tip tek oyuncusu var, Alex. Ondan da yararlanılamıyor. Kaçan adamın önüne top atılsa, F.Bahçe daha çok pozisyon üretecek. Çünkü en kısa sürede gol pozisyonundaki adamı topla buluşturmak gerek. F.Bahçe ne yaptı, 90 dakikalık oyunun 75 dakikası topu kenarlara götürüp, bir türlü iyi ortalayamadı. Attığı toplar ya çok ileri gitti, ya da öndeki beke düştü. Topa o kadar yavaş vuruyorlardı ki, neredeyse karşı kaleye kimse gitmek istemiyor zannedersiniz.
Rakibi açmalı
Malatyaspor’da Murat Erdoğan kaleci ile karşı karşıya bir gol kaçırdı ki, onu atsa belki oyun çok daha güzel ve farklı olacaktı. Malatyaspor, F.Bahçe’ye oynayacak saha bırakmadı. Rakibi de fazla koşmayınca çabuk hücuma çıkarak, hem de iyi pas yaparak kontrataktan gol bulurum diye düşündü. Ama Boliç kontratak oyuncusu değil ve bu tarz oynatacağı başka futbolcusu yok.
Malatyaspor istediğini almak için her türlü sertliği ve imkanlarını kullandı. Anti-futbol deniliyor, amaç puan almaksa onu da uygulayacak. Bunu değiştirmesi gereken takım F.Bahçe. Yalnız bu kadar yavaş oynarsa, değil Malatyaspor, 2 ve 3. kümeden bir takımı bile açamaz. Gaziantep-Trabzon maçının sürati, klası ve keyfi F.Bahçe lider olmasına rağmen Malatya’daki maçta yoktu.
Anelka’nın attığı golde top kalecinin kapattığı yerden ağlarla buluşunca F.Bahçe nefes aldı. Nobre’nin defansın hatasından ikinci golü iyice rahatlattı. Önemli olan kötü oynarken de kazanmak tamam, ama F.Bahçe uzun süredir bu tarz oynuyor. Anelka önemli bir futbolcu. Yalnız F.Bahçe o kadar yavaş oynuyor ki, Anelka’nın nerede olduğunun farkında değil. İlerideki yıldızlar koşmuyor, duruyor. Sadece onlar değil, yanlarındaki Türk futbolcular da hareketsiz. F.Bahçe geride pas yaptığında iyi oynadığını zannediyor, oysa bu sürede rakip kapanıyor. F.Bahçe topu da oyuna iyi sokamayınca kendi işini zora sokuyor. Ya kenar yönetimin son 15 saniyede oyuna Önder Turacı’yı almasına ne demeli? Maçın oynanacak süresinin ne kadar kaldığından haberleri yok. Malatyaspor deplasmanının böyle galibiyetle bitmesi büyük avantaj.
Yazının Devamını Oku 3 Mart 2005
<B>F.BAHÇE </B>dün gece kendisi için kolay bir maç oynadı. Skor, 10. dakikada 2-0, 20’de 3-0 oldu. Rakip, iki hafta önce yine Şükrü Saracoğlu’nda 7-0 yendiği ve bir sürü eksik oyuncusu olan Kayserispor. Hazırlanış ve yapılış açısından son derece güzel iki gol atan F.Bahçe, daha sonra farklı bir oyun sergilemeye başladı. Kayseri’nin direnci kırıldı, mücadele gücü kayboldu. Kolay değil, iki hafta önce aynı statta, aynı seyirci önünde 7-0 yenildiği bir rakibe karşı oynuyorsun.
F.Bahçe için bundan sonraki dakikalar rahat geçti. Sarı lacivertlilerin oyun mantalitesi değişti. Servet’in ileri doğru şişirdiği toplar dışında paslaşarak oynuyorlar. Skor 3-0 olduktan sonra işi rölantiye aldılar, maça asılmadılar ve bunun sonucu olarak çok pas hatası yaptılar. 3-0 galip oynayan bir takım 30-40 tane pas hatası yapar mı?
Farkı bulduktan sonra yavaşlayarak oynayınca rakip de oyunu dengeler gibi oluyor ki, bu da rehavetten kaynaklanıyor. Sürekli kanatlardan orta yapmaya çalışıyorsun ama istenilen bir türlü olmuyor. Sağdan Serkan, soldan Ümit’le denemelerde bulunuyorsun. Ümit belki 50 kere bindirme yaptı ama orta yapıncaya kadar pozisyon gitti.
Kemal’i niye oynatmıyorsun?
Benim garibime giden bir şey var. Daum, ikinci yarıya başlarken 3 oyuncu değişikliğini birden yaptı. Alex, Nobre, Tuncay, Hooijdonk, Anelka gibi hücum oyuncularının yer aldığı takımın orta sahasında sadece Aurelio oynuyor. Kenardaki Kemal’i aklına hiç getirmiyor. Üç oyuncu değişikliği yapıyorsun, Kemal’i yanında oturtuyorsun. Değişikliklerden birini bu oyuncu ile kullan da bari orta sahaya faydası olsun, takımın direnci artsın.
Orta sahada Aurelio takımın en önemli oyuncularından biri. İleriye doğru oynayacağına önce geriye bakıyor. Bu durumda takımına vakit kaybettiriyor. Halbuki ileriye doğru hamle yapsa, takım çok daha etkili olacak.
Serhat’ı oyuna sokuyorsun, bari santrfor oynat. Bu çocuğa kenarda yazık oluyor. Israrla sol kanatta oynattığın Tuncay, orta sahaya yardım etmekten forvet yeteneklerini kaybetmeye başladı.
Özellikle mi yapıyor, bilmiyorum ama oynatmadığı Kemal bu takım için çok önemli bir oyuncu. Önder de öyle. Daum’un son iki maçta kenarda unuttuğu Önder, sağbekte oynar, stoperde faydalı olur. Belki de takımdaki oyuncuların fazlalığı Daum’u zor duruma sokuyor. Sağbekte oynayan Serkan, orta sahada oynamalı ki, bu bölgede faydalı olsun.
F.Bahçe, hiç zorlanmadan turu geçip yarı finale kaldı. Her şey güzel de, Daum, şu takımı doğru dürüst oturtamadı. Takımda gördüğüm en olumlu yön ise, Avrupa’dan elenirken bir şeyler öğrenmişler. Artık dan-dun oynamıyorlar.
Yazının Devamını Oku 1 Mart 2005
Fransız futbolcu F.Bahçe için çok önemli. Komple bir futbolcu. Yeni gelmiş olmasının yarattığı sıkıntıları aştığında çok faydalı olacak. Ancak onu kullanabilmek önemli. Anelka son dönemde F.Bahçe'nin Alex ile beraber yaptığı en iyi transfer.* Anelka eleştirilmişti, Fransız futbolcu hazır olmadan mı takıma girdi?
F.Bahçe'nin Anelka'ya ihtiyacı vardı. Çünkü önemli bir futbolcu. Özelliklerine şöyle bir bakalım... Çabuk, birebirde adam geçiyor, top kontrolü iyi, meşin yuvarlak ayağına yakışıyor. Fiziği iyi. Verkaç yapıyor, topu adamın önüne iyi atıyor. Anelka komple bir futbolcu. O, F.Bahçe'ye Avrupa'da tur atlatsın diye değil, takımı güçlendirmek için alındı. 3 senelik sözleşmesi var ve ondan ligde yararlanılacak. Tur atlatacağım diye sözleşmemi yaptı? Böyle bir şey yok.
Ayrıca uyum, iklim, yemek sorunu var. Bir sürü sıkıntı yaşıyor. Arkadaşlarının ne istediğini, ne istemediğini bilmiyor. Benim gördüğüm kadarıyla fizik olarak hazır. Daha iyi olur mu, bilmiyorum. Ancak onu kullanabilmek önemli.
Topla çok buluşmalı
Anelka'yı topla fazla buluşturmak gerek. O zaman, o da daha iyi işler yapacak. Böyle olunca oynadığı futboldan keyif alacak ve takıma katkısı da o nisbette artacak. Ancak bunun için de orta sahayı da iyi kurmak zorundasın ki, ona top atabilesin. Orta sahadaki iyi futbolcular, onun kaçtığı yeri görecek, onu topla buluşturacak. F.Bahçe bunları daha beceremiyor.
Benim endişem vardı, çünkü Anelka disiplinsiz bir futbolcu olarak lanse edildi. Şu anda melek gibi bir adam, ama ilerine ne olur bilemem. Yoksa Anelka'nın kalitesini kimse tartışmasın. Arkadaşlarına uyum sağlar, antrenörü de onu anlarsa F.Bahçe'ye çok büyük şeyler katar. Anelka son dönemde F.Bahçe'nin Alex ile beraber yaptığı en iyi transfer.
Spor mahkemesi gerek
* Teşvik iddiaları gündeme getirildi, ancak sonuç çıkmadı? Ne yapılmalı?
Federasyon Başkanı Levent Bıçakcı devamlı TV'de. Başkan TV yıldızı mı? Her olaylı maçtan sonra "Şöyle yapacağız, böyle yapacağız" diyor. TV'leri dolaşıyor, "Biz yolsuzluğun üzerine gideceğiz" diyor. Neyi, ne yapacak anlamış değilim. Bu teşvik 40 senedir var, yeni mi ayıldılar? Bir sürü yönetici çıkıp bunu müdafaa ediyor, teşvik dünyanın her yerinde dopinge girer. Burada delil vardı, bu şunu dedi, o bunu dediyle bu işler olmaz. Spor mahkemeni kurarsın, kararını verirsin. Yani, oraya kanun adamını koyarsın iş biter.
Ayrıca Levent Bıçakcı bunları düzeltmek için değil, kulüplerin eşit şartlarda mücadelesini sağlamak için o koltuğa geldi. Haluk Ulusoy bu eşit mücadeleyi verdirmiyordu, sorun da oradan çıktı. Ulusoy her kulübe eşit mesafede olsaydı, o koltukta kalırdı. Bir de apoletinde dünya üçüncülüğü var. Yani önce Bıçakçı televizyonları bıraksın da, Türk futbolu nasıl düzgün hale gelecek onu sağlasın. Bir o, bir de Şekip Mosturoğlu çıkıyor ekranlara. Federasyonun yeni TV yıldızları onlar. Ama bıraksınlar yıldızlığı onların işi değil bu.
Yanal problemi de çıktı, kendi kendilerine sorun yarattılar. Yanal'ın gitmesini isteyen gazeteciler var, bunu onur meselesi yapmışlar. Bunu da anlamıyorum, nasıl oldu. Teşvik yalnız Yanal'a mı kalmış? Bir tek suçlu o mu? Anadolu'da antrenörlük yapanların hepsi teşvik primi almıştır, bunu kimse inkar edemez. Yanal, başarılı başarısız, o ayrı bir konu. Bu durumda Yanal'ı görevden alsan bir türlü, kimi getireceksin. Almasan kamuoyunun ona itibarı siliniyor.
Kağıt üstünde G.Saray
* G.Saray, Beşiktaş derbisini kaybederse şampiyonluk yarışında havlu atar mı?
Futbolcu yönüyle futbolcu silahlarıyla G.Saray daha avantajlı görünüyor, ama Beşiktaş ilk yarıdaki maçta berabere kaldı, hem de kötü olduğu dönemde. Bu iş oyuncu kötü oyuncuyla olmuyor, sinirlerine hakim olan, topu daha iyi kullanan, hakemle uğraşmayan taraf daha avantajlı. Birisi çok iyi olduğunda yenilebiliyor, neden, sinirden. Çünkü futbolcular rahatsız oynuyorlar, sinir içinde olduklarından istediklerini yapamıyorlar. Ama kağıt üstünde G.Saray her yönüyle daha iyi ve avantajlı takım.
Beşiktaş'ın eksikleri çok. Rıza Çalımbay çok iyi adamları takıma koymasına rağmen, Beşiktaş hala Tümer'in çabalarıyla gol atmaya çalışıyor. Carew'den faydalanamıyorlar. Beşiktaş ondan faydalanacak gibi oynamıyor ki. O da hava topunu alamıyor. Carew için kenardan gelen topları alamıyor deniyor, kenardan gelemiyorlar ki. Çünkü kenardaki adamlar, topu ayaklarına aldıkları zaman sürekli rakiplerini geçmek zorunda bırakılıyorlar.
Adam geçemiyorlar
Defansın arkasına atılan toplar yok. Bu da orta sahanın çok yana oynamasından kaynaklanıyor. Sağ tarafta bekin ayağına topu verirsen, karşısında da adam varsa şişirecek, ama orta saha ağırlığını koyup defansı üzerine çekerse, orta yapacak. İbrahim de Ali Güneş de adam geçmeye meraklı, ama ikisi de adam geçmekte özürlü. Bu yüzden sağdan soldan top gelmez Beşiktaş'ta. Derbide gelebilir, tabii G.Saray bu imkanı ona tanır ve Beşiktaş da üzerine giderse. Bu arada Beşiktaş'ın elinde Okan gibi bir adam varsa, Ali Güneş oynamaz. İkisini tartıya koyduğunda Okan ağır basar.
F.Bahçe önemli
Derbide alınacak bir yenilgi bence G.Saray'ı yarıştan uzaklaştırmaz. Tabii bu F.Bahçe'nin ne yapacağına da bağlı. Eğer F.Bahçe orta sahada yine tek oyuncuya dönerse, bu futbolcuya da yardım gelmezse, hiçbir takım A.Sebat maçındaki gibi sarı lacivertlilere boş saha bırakmayacağı için başarılı olamaz. F.Bahçe'nin yetenekleri top kullanamazsa, takım kötü netice alır. F.Bahçe'nin yarıştaki dezavantajı da bu. Yani, F.Bahçe sahada nasıl oynayacak, hangi oyuncuları oynatacak, futbol kurgusu nasıl olacak, F.Bahçe'nin kalan maçlarında bunlar çok önemli.
Fenerbahçe sistem ve dağılmayı düzgün yaparsa çok zor yenilecek bir takım. Sarı lacivertli futbolcuların kendilerine güvenlerinin de geri gelmesi lazım ki, sürekli ileri oynasınlar. A.Sebat maçında hep ileri oynadılar ve futbolun güzel tarafı buydu. F.Bahçe bu anlayışla devam ederse arayı açar, ama tek orta sahaya dönerse puan kaybeder.
Trabzon şanslı
* Trabzonspor'un şampiyonluk yarışında şansı, avantajı veya dezavantajı neler?
Trabzon iyi bir takım. Güçlü, komple bir takım. Neticeyi değiştirecek bir takım. Ama şansları da var. Her vurdukları gol oluyor. Bu kadrosuyla yarışta iddialı. Yeter ki Trabzon seyircisi mantıklı, sevgiyle yaklaşsın bu futbolculara, onları düşman gibi görmesin. Trabzon çok daha ilerilere gider. Şenol Güneş tecrübeli, ondan önce takımın başında olan Ziya Doğan da çok iyi işler yaptı.
Telaş ve polemikler Galatasaray'ı bitirir
* Galatasaray'ın Samsun'da yenilmesinin nedeni neydi ve bu sonuç hem kulüp içinde hem de şampiyonluk yarışında nelere yol açar?
Şu anda bir şeye yol açmaz. G.Saray 5 puan geri düştü, ama kapanmayacak fark değil. Lüzumsuz telaş ve polemikler G.Saray'ı geriye götürür. Samsun'da ev sahibi takım daha iyi oynadı ve kazandı. Şunu söylemek lazım, G.Saray orta sahayı hiç oturtamadı, bu birincisi. İkincisi ise şanssızdı. Bir sürü pozisyon oldu, değerlendiremedi. Penaltı, penaltı değildi. Hagi hakeme yükleniyor, ama haklı değil. Hakemi eleştirmek son dönemde sanki bir kural oldu. G.Saray şapkasını önüne koyup ne yaptığını düşünmeli.
Her zaman yarışta
Hasan Şaş'a şaşırıyorum. Dünya Kupası'nda oynamış, Brezilya'ya gol atmış futbolcu nerede hata yapıyorum, diye düşünmez mi? Hasan, o nefesiyle, çalışkanlığıyla maçı tek başına alacak adam, ama dikine gideceğine yana gidiyor. İki ayağıyla topa vurabilen adam, 18'den kaçıyor.
G.Saray son 2-3 haftadır kötü oynarken kazanıyordu. Yalnız, bu kadar demoralize olup kötü beyanatlara hakkı yok. G.Saray her zaman yarışta olacak takım. Kalecisi formda, sinirli tavrından kurtuldu. Geri dörtlüsünü oturtmuş, ileride golcüleri var. Hem hava hakimiyeti, hem de topa iyi vuran oyuncuları var. Şunu kabul etmek lazım, G.Saray, F.Bahçe ve Beşiktaş'ın her maçı kazanması kanun mu?
Tezahüratla, tecavüzü karıştırmayın
* Beşiktaş hep olaylarla anılan bir takım haline geldi. Yeterli güvenlik önlemi mi alınmıyor? Bu yaşananlar neyin sonucu olabilir?
Anlamadığım, bir kaleciye neden küfür edilir, bu bir. Güvenlikçi bir futbolcuya sahada nasıl vurur, akıl alacak gibi değil, bu iki. Güvenlik görevlisi, seyirciden futbolcuyu korumak için sahadadır, ama o futbolcuya kafa atıyor. Böyle bir güvenlik sistemi olur mu? Beşiktaş önce bu güvenlik sistemini gözden geçirmeli, yanlış araştırılmalı. Güvenlikçiye de nasıl bir tecavüzde bulunuluyor, bunu da bilmiyoruz, ama TV'de gözüken kafa vurduğu ve futbolcunun da burnu kırılmış.
Bunlar hep Beşiktaş'ın stadında oluyor, demek ki, bir şeyler yanlış yapılıyor. Kimse mazeret aramasın, suçu kendilerinde bulsunlar. Sakarya fevkalade oynadı ve Beşiktaş maçı aldıysa, seyircisiyle hakemi etki altına alarak bunu yaptı. Yalnız bu etki, oyunculara saldırı anlamı taşımaz. Tezahüratla, tecavüz karıştırılıyor. Beşiktaş'ın organize atağı, gol pozisyonu yok.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2005
<B>AKÇAABAT </B>Sebatspor maçı gösterdi ki, Fenerbahçe futbol mantalitesini değiştirmiş. Öncelikle çabuk oynuyorlar. Futbolcular egoist değil, her topu ayağına alan 10-15 saniye topla oynamıyor. Artı hep ileriye oynuyorlar ki, bu çok önemli. F.Bahçe bütün bunları yaparken, ilk golü bulduktan sonra karşılaşmayı da bir yerde antrenman maçına çevirdi.
F.Bahçe eskiden çabuk ve ileri oynamıyordu. Özellikle geri dörtlüsü oyuna katılamıyordu. Daha çok geriye oynanıyor, savunmadaki futbolcular da dan-dun ileriye şişiriyordu. Dün akşam geriden Ümit olsun, Servet olsun, aslında hepsi oyuna iştirak etti. Böylece F.Bahçe’nin topu kullanma şansı da arttı.
Ders alınmış
Tabii F.Bahçe’nin bu oyununda konuk A.Sebatspor’un da önemli rolü vardı. A.Sebat kendi sahasına çekilip bekledi, orta sahada top kullanabilecek oyunculara pres yapmadı. O zaman da F.Bahçe’nin orta sahasında oynayan futbolcuları rahatsız olmadan topu alıp, çabuk ve rahat oynama şansı buldu. Yani rakip F.Bahçe’nin ekmeğine yağ sürdü. F.Bahçe pres yediğinde de böyle oynayabilmeli. Avrupa’daki rahatsızlık da buydu. Real Zaragoza’ya da oyuncularının yeteneksiz oluşundan yenilmedi. O yenilginin nedeni oyun planıydı.
Aurelio ilk defa bu kadar çok rakip 18 içine girdi. Ayrıca Aurelio’nun ‘Al da at’ dercesine verdiği top var ki, işte asist böyle yapılırın örneğiydi. Alex’in attığı frikiği de olağanüstü güzeldi. Anelka olsun, Nobre olsun geriye gelip top aldılar. Çünkü futbolcu oynadığı futboldan keyif almaya başladı.
Oynatırsan oynar
Bu tip maçlarda birinci golü atana kadar zorlanırsınız. Zaten ilk golden sonra da karşılaşma antrenmana döndü. İnşallah F.Bahçe çabuk oynayan Real Zaragoza’dan ders almıştır. İşte tecrübe denilen şey de o, ders almak.
Başta da dediğim gibi önemli olan mantalitenin değişmesi. Bu takım bu anlayışı kolaylıkla oynar, bu beceride ve kapasitede oyuncuları var. F.Bahçe berabere de kalsa, bu oyun anlayışıyla bana göre göz doldurmuştu. Anelka’ya da değinmek istiyorum. Onun için eleştiriler getirildi. Yalnız Anelka sadece Avrupa için alınmadı ve bu ligde de ondan yararlanılacak. Oynamaya da hazır, tabii onu oyuna sokabilirsen.
Yazının Devamını Oku 25 Şubat 2005
<B>iKİ </B>farklı görüntüde bir Fenerbahçe vardı dün gece ve ilk yarıda yediği gol herşeyi bitirdi. Yenilen bu gol baraj ve pozisyon hatasından kaynaklandı. Bu tip maçlarda böyle bir hata yapılmamalı. İstanbul’daki ilk maçı 1-0 kaybetmek işin sonu değildi. Zaragoza’da yenilen bu gol de bana göre sonu getirmemeliydi. F.Bahçe deplasmanda da kazanabilirdi. Ancak böyle bir gol yiyip, bu kadar yavaş oyanayan bir takım maça ortak olamazdı. Sürekli geriye oynayan, yavaş, topu ileride oyuna sokamayan, iki pas yapamayan bir Fenerbahçe vardı ilk yarıda.
İkinci yarıda F.Bahçe’nin görüntüsü değişti. Daha çabuk oynamaya, hızlı hücuma kalkmaya, gol pozisyonu üretmeye başladı. Bu arada kalesinde de gol pozisyonları gördü, ama en azından daha şahsiyetli bir futbol oynuyordu. Savio’nun attığı gol farkı ikiye çıkardı. Defansın yine hatası vardı, ama şu gerçeği de göz ardı etmemek lazım, Savio mükemmel vurdu. Bu noktada Ümit ve Servet’in ona vurdurmaması lazımdı. Tabii fark 2 olunca Real Zaragoza rahatladı.
Yetmezdi yetmedi
Yalnız dediğim gibi F.Bahçe ikinci yarıda 3-4 pozisyon buldu. 1-0 yenikken Anelka dönüp vuramadı. Bir tanesinde Serkan pozisyona girdi, topu önüne almaya çalıştı, bunu yapmayıp vursa 2 metreden gol yapabilirdi. 2-0 olduktan sonra Alex’in golü dışında yine Anelka’nın kaçırdığı fırsat var. Yani, ikinci yarıda maça asılan, rakibine ezilmeyen bir Fenerbahçe vardı. Ne var ki İstanbul’daki ilk maçtaki ve Zaragoza’daki ilk yarıdaki kötü futboldan sonra, sadece 45 dakika iyi oynaması tur için yetmezdi, yetmedi de.
F.Bahçe, Türkiye için iyi takıma sahip olabilir, ancak Avrupa maçlarında zaafları ortaya çıkıyor. Geri dörtlüsü oyuna giremiyor, yavaş oynuyor. Bir gerçek daha var ki Fenerbahçe’nin orta sahasının bir değil, bir kaç tane kaliteli, şahsiyetli, oyunu idare edebilecek, takımı atağa kaldıracak oyunculara ihtiyacı var. Elinde bunları yapabilecek adamlar var mı, derseniz belki Kemal ile Mehmet Yozgatlı’yı kazanabilirlerse, olabilir. Tamam ileride Anelka, Alex, Van Hooijdonk, Nobre var, ama onlara ileri oynayan, gol pozisyonu yaratan, orta saha oyuncuları lazım. Aurelio ileriye oynayan bir orta saha değil. Ayrıca Anelka ve Nobre gibi oyuncular ileride sadece top bekliyor. Biraz da gelip topun alınıp ileri taşınmasına yardımcı olmaları gerekirdi.
Macera bitti
Real Zaragoza’nın Savio dışında yıldızı olan bir takım değil. Ama akıllı oynuyor, orta sahayı iyi kapatıyor ve yardımlaşıp, topu iyi kullanıyorlar.
Şimdi deniyorki F.Bahçe Avrupa’da oynadıkça tecrübe kazanıyor, ama bu sene de gitti. Tamam kadroda genç oyuncular var da, bu oyuncuların çoğu zaten kullanılmıyor. Kim tecrübe kazanıyor? Bu takımın Van Hooijdonk’u da kazanması lazım. Hollandalı futbolcu bu takıma her zaman faydalı olur. Şimdi F.Bahçe şampiyon olursa önümüzdeki sezon için Avrupa hedefine yönelecek. Yalnız Avrupa’da nasıl oynaması gerektiğini öğrenmesi lazım. Bir macera daha bitti. Şimdi bütün hesap lig ve Türkiye Kupası için yapılmalı.
Yazının Devamını Oku 22 Şubat 2005
F.Bahçe R.Zaragoza'yı yenip turu geçer, ama bunun için diğer oyuncuların Alex, Anelka, Tuncay ve Nobre'ye imkan yaratmaları lazım. F.Bahçe herkesi yenebilecek güçte, ama doğru oyuncuları ve doğru oyun anlayışı ile sahaya çıkarsa.* F.Bahçe, Real Zaragoza karşısında nasıl tur atlar?
F.Bahçe ilk maçta İstanbul'da 1-0 yenildi, yinede tur şansı yok mu, var. Ama bunun için ilk şart, yıldızları iyi oynayacak. Onların iyi oynaması için de diğerleri elinden geleni yapacak. Zaragoza'daki rövanşta standart oyuncuların kendilerine göre iyi oynamaları önemli değil.
Takımın galibiyeti için yıldızlara gereken imkanı yaratmaları lazım. Kim bu yıldızlar; Alex, Anelka, Tuncay, Nobre. Bunlara pas aktaramazlarsa, gereksiz paslaşmalarla geride oyalanırlarsa, bu yıldızlar da kaybolur. O yıldızların sahada kaybolmaları, oyuncuların topu ileri şişirmeleriyle oluyor.
F.Bahçe İspanya'da kazanır mı, kazanır. Herkesi yenebilecek güçte, ama doğru oyuncuları ve doğru oyun anlayışı ile sahaya çıkarsa. Herkes kafasına göre takılır, ilk topu ayağına alan kendini gösterme çabasına girerse, Fenerbahçe top oynayamaz. Futbol bu, herşey olur. F.Bahçe İstanbul'daki maçta kötü oyununa rağmen Alex ve Nobre ile 3-4 pozisyon buldu. Buna karşın Rüştü'nün mükemmel kurtarışıyla sonuçlanan bir pozisyon ile karambolden yenilen bir gol var.
Bunların dışında F.Bahçe kalesi tehlike yaşamadı. R.Zaragoza gelirken, orta sahada oyuna hakim olup, topu kontrol ederken bir de gol bulursam hesabı yapmış, istedikleri gibi de oldu.
Kulak da çeker!
* Daum, "R.Zaragoza maçı sonrası başkan Aziz Yıldırım yanıma gelip beni ayağa kaldıracak şeyler söyledi" dedi. Peki, Daum futbolcuları için aynı şeyi yapabiliyor mu?
Başkan Aziz Yıldırım'ın gidip moral vermesi güzel. Yapıp yapmadığını bilmiyorum, ama zaten Daum takımın iyiliği için bu morali vermek zorunda. Herhalde veriyordur, o da takımının kazanmasını, iyi olmasını ister.
Tabii Fenerbahçe'de başkanın gitmesinin önemi ve etkisi ayrı. Moral verirken, kulağı çekileceklerin de kulaklarını çeker.
* F.Bahçe'yi Kayserispor karşısında ikinci yarıda kendine getiren neydi?
Oynanan futboldan oyuncuların kendileri de memnun değiller ve böyle olmayacağını da görüyorlar. Daha çabuk oynamaya başladılar, Kayserispor da ikinci golden sonra oyundan koptu. F.Bahçe hızlanınca futbolcular birbirini tamamladı ve bir sürü pozisyona girdiler.
Daha önce Fenerbahçe hiçbir zaman bu kadar yavaş, bu kadar geriden şişirerek oynayan takım hüviyetine girmemişti. Girmemesi de gerekli. Daum'un en başta yapması gereken takımın yavaş oynamasına ve ileri şişirmesine engel olup, hızlanmasını sağlamak.
Kaliteli adamları kulübeden kurtardı
* Rıza Çalımbay ne yaptı da Beşiktaş kendine geldi?
Beşiktaş'ta eski teknik direktör Del Bosque, iyi olmalarına rağmen kaliteli oyuncuları kenarda oturttu. Kimdi bunlar, kaleci Cordoba, Ronaldo, Ahmed Hassan, Pancu. 4-5 oyuncu takıma girdi ve Beşiktaş'ın hüviyeti değişti. Rıza Çalımbay çok fazla bir şey yapmadı, bu oyuncuları takıma koydu. Beşiktaş bir kaç ay sonra daha da iyi olacak.
Yalnız Koray gibi orta sahada iyi oynayan, top yapan adamı liberoya çekmek hata. Oraya konulacak bir çok oyuncu var. Beşiktaş'ın rakibine mahkum oynayışı, orta sahada topu kullanamamasından kaynaklandı. Oyunu organize ediyor da topu kullanamıyor.
Koray'ı liberoya çektiğin zaman da bu zaafı ortaya çıkıyor. Bu takıma İbrahim Akın'ı da monte edecek Rıza. Kaliteli oyuncuları oynatıyor. Bundan önce problem buydu ve Beşiktaş standart oyuncularla Beşiktaş olmaya çalışıyordu. Standart adamları 3 kuruşa topla, sonra da "Beşiktaş" de, olmaz. Beşiktaş farklı bir takım ve orada oynayan futbolcunun Avrupa çapında kalitesi, klası olması lazım. Rıza kadroda mantıklı şeyler yaptı, şimdi bunun üzerine mücadeleci, hırslı kendi yapısını da eklerse, Beşiktaş daha iyi oynar.
Nihat’ın yokluğunu HİSSETTİRMEZLER
* Nihat Kahveci'nin sakatlığı Milli Takımımızı nasıl etkiler?
Nihat büyük silah, ama şimdiye kadar pek fazla kullanılamadı. Onun yokluğunun Milli Takımı fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Çünkü onun yerine burada oynayacak oyuncularımız var. Gökdeniz, Necati gibi oyuncular onun yokluğunu hissettirmez. Milli Takım'ın da sorunu orta sahayı iyi kurup, futbolcularımıza iyi top oynattırabilmekte. Yoksa sorun ileri uçta değil.
Orta sahamız boşa pas yapmamalı. Emre olsun, Yıldıray olsun maça ağırlığını koyabilecek, arkadaşlarını hem pozisyona sokacak, hem oynayıp hep oynatacaklar ki başarılı olunsun. Bu orta saha düzenini iyi kurmak lazım. Yoksa Milli Takım'da kaleci problemi yok. Rüştü fevkalade durumda. Geri dörtlünün ortasındaki ikili ile orta saha problemli Milli Takım'da.
Gheorghe Hagi komedisi!...
* Galatasaray'da Ergun Gürsoy ile Hagi arasındaki buzlar gerçekten eridi mi?
G.Saray'da her gün yeni bir kriz. G.Saray'ın menfatini düşünen adamlar arasında bu kadar sorun mu yaşanır. Sonunda seyirci de bu olaydan rahatsız oldu, "Elele" diye bağırdı. Ergun-Hagi, Hakan Şükür-Ersun Yanal problemleri bu kadar sakız olmaz. Bunun sebebi ise yöneticiler. Hakan, G.Saraylı yöneticilerden güç alarak konunun kapanmasına izin vermiyor.
Hagi'nin de bazı takıntıları var galiba. Ribery diye bir adam alındı. Takım arkadaşları, dayanıklı, çabuk, güçlü diyorlar. Demek ki pek antrenman eksiği yok. Peki bu yetenekli adam niye 11'de oynamaz.
Daha yetenekli mi?
Oynayanlar ondan daha mı yetenekli? Bunun izahı şu: Yönetici transferi yapıyor, Hagi'ye sormuyor. Rumen teknik direktör de kendi kafasına göre oynatıyor veya oynatmıyor.
Ribery yanında Hakan Yakın transfer edildi. O da kadroda yok. Tamam, belki belli bir süre oynamadı, ama onu 10 dakika 15 dakika oyuna sokacaksın ki seyirciye ısınacak. Böylece futbolcuya oynama şevki aşılanacak. Ama Hagi ne yapıyor, silip atıyor.
Bu nasıl takım idaresi ve futbol şubesinin yönetimidir. Futbolcuyu soğutmak, nefret ettirip, kızdırmak mı istiyor? Transfer takıma güç katılsın diye yapılır. İdareciye göre futbolcu güç katıyor da Hagi'ye göre mi güç katmıyor? Böyle komedi olmaz.
Yazının Devamını Oku 21 Şubat 2005
<B>FENERBAHÇE </B>ümitle çıktığı bir UEFA Kupası maçında Real Zaragoza’ya yenilmişti, böyle bir karşılaşma sonrası kiminle oynarsa oynasın psikolojik açıdan kendisi için zor bir maç olacaktı. Bu gerçek de Kayserispor karşısında dün ilk yarıda kendini gösterdi. Ağır, pozisyon üretemeyen bir F.Bahçe vardı. Topu ayağına her alan F.Bahçeli futbolcu sahada ağır hareket ediyor, topu geriden ileriye şişiriyordu. Böyle futbol anlayışıyla bir takım ne yeteneklerini kullanabilir, ne de gücünü ve kendini gösterebilir. Ümit Özat’ın golü dışında F.Bahçe’nin doğru düzgün pozisyonu yok ilk yarıda.
Bu anlayış Alex’in golüne kadar sürdü. Gerçi o gol de biraz şans eseri kazanıldı, ama ondan sonra F.Bahçe ve oyun anlayışı değişti. Sarı lacivertliler hızlı oynamaya başladı. Aurelio, Tuncay, ileri çıkmaya ve olumlu hareketler yapmaya yöneldiler. F.Bahçe çabuk oynayınca da yetenekli oyuncularının özellikleri ön plana ve ortaya çıktı. Alex, Anelka, Tuncay, Nobre kalitelerini sergilemeye başladı. Fenerbahçe çabuk hareket ettiği için rakibini az adamla yakalayıp gol pozisyonlarına girdi. F.Bahçe şayet Serkan’ı oynatacaksa, sağ bekte değil, orta sahada oynatacak. Serkan takıma orta sahada mücadele dinamizmi kazandırır. Ama sağ bekte mecburen yanındaki adamların topu oyuna sokarken vereceği paslara bağımlı kalıyor.
Önemli olan anlayış
Dün gece Kayserispor’a atılan 7 gol değil, oyun tarzı önemli. Birincisi F.Bahçe, yavaş futbol oynayamaz. İkincisi topu rastgele ileriye şişirerek oynayamaz. Bu yapılmayacakları yaparsa da elindeki silahlarını kullanamaz. Bu dün gece bir kez daha belgelendi. Ne zaman futbolcular birbirlerini görerek, egoist olmadan oynarlarsa yetenekleri ortaya çıkıyor.
Anelka bu maçta Türkiye’de nasıl oynaması gerektiğini öğrendi. Rakibiyle top ayağında olsun olmasın nasıl oynaması gerektiğini gördü. Anelka’nın yeteneği de ortaya çıktı. F.Bahçeli futbolcular çabuk oynadıkları için pozisyonlarda adamları çabuk buldular. Durarak oynadıklarında adam bulmakta zorluk çekiyorlar. Sakatlanma şansları da fazlalaşıyor. Çünkü ağır davrandıklarında rakipleri de onlara farklı müdahale ediyor. Top Anelka’ya geldiğinde farklı, Tuncay’a, Alex’e geldiğinde rakiplerin müdahale dozu farklı oluyor.
Keyif verdiler
Ümit’in ikinci golde de büyük payı var. Forvetin içine de girdi, arkadaşlarına güzel paslar verdi ve şutlar attı. İyi bir orta saha oyuncusu gibi oynadı. Yalnız F.Bahçe’nin bu oyununda 2-0 olduktan sonra Kayserispor’un mücadele gücünün kalmaması ve oyunu rakibine bırakmasının da büyük payı var. F.Bahçe, futbolcuları yeteneklerini sergilediğinde durdurulması zor bir takım. Ancak bunun için de hızlı oynaması gerekiyor. Ayrıca durarak oyun seyirciye de zevk vermiyor. Dünkü ikinci yarıda seyirci büyük keyif aldı, çünkü fevkalade güzel hareketler ve bunların sonunda da goller oldu. Herhalde R.Zaragoza karşısında nasıl oynamaları gerektiğini kendileri de gördüler.
Yazının Devamını Oku