Can Bartu

Futbol fakiri

18 Şubat 2005
<B>KÖTÜ </B>oyun, kötü netice. Dün geceki maçın en kısa özeti bu. Fenerbahçe dün akşam beklenenden uzak, kötünün de kötüsü bir futbol oynadı. Bu kadarını beklemiyordum, ama futbol bu oluyor. Yıldızlar, Alex, Anelka, Nobre oynayamadı. Nobre ki, 2 pozisyon kaçırdı. Bu iki fırsatı değerlendirse, Fenerbahçe kötü oyununa rağmen öne geçebilirdi. Bu şansları eline geldi mi F.Bahçe’nin geldi. Ama iyi oyundan değil, rakibin hatalarından. Bu pozisyonlarda Nobre birinde 1 metreden vuramadı, diğerinde kaleciyle karşı karşıya geldi, üzerinden aşıramadı. Bu iki pozisyonun özetleri ise F.Bahçe açısından şanssızlık ve beceriksizlik. Tabii o pozisyonlar değerlendirilse, F.Bahçe morallenir herşey daha başka da olabilirdi.

Orta saha olmayınca

Şimdi gelelim F.Bahçe neden kötü oynadıya? 5 defa yazdım, orta sahasız bir takım iyi futbol oynayamaz. F.Bahçe’nin orta sahası Aurelio varken zaten 1.5 kişiydi, dün akşam o da yoktu. O mevkiyi toplayan Aurelio’nun olmaması büyük şanssızlıktı. Topu orta sahada değerlendiremez, hücuma gönderemezsen sen ileriye kimi transfer edersen et, birşey yapamaz. Ha, Türkiye’de belki yapar da, bu da duran toplarda olur, karambolden gol atar. Şansı yaver giderse iş yapar. Ancak Avrupa takımları karşısında yok olur.

Orta sahası olmayan F.Bahçe, geride paslaşarak, sağ beke sol beke topu vererek zaman geçirirken rakiplerinin kapanmasını sağlıyor. Sonra topu ileri vurduğunda top rakipte kalıyor.

Fenerbahçe bir İspanyol takımıyla oynadı ve hem futbolcu hem de futbol anlayışı bakımından iki ülke ligi arasında büyük fark var. Bizden daha iyi sahaya yayılıyor, topu da bizden daha iyi kullanıyorlar. Bizimkinden iyi yıldız futbolcuları yok, ama iyi futbolu iyi oynuyorlar.

Eksik takım

Ben daha canlı ve dinamik bir Fenerbahçe bekliyordum. Ancak futbol anlayışı olarak da rakipten kötüydü Fenerbahçe. Çünkü futbol fakiri. Çünkü eksik bir takım. Orta sahası eksik takım, yarımdır.

Real Zaragoza aslında fazla Fenerbahçe kalesine gelmedi. Ancak geldiğinde etkili oldu ve onlar da karambolden bir gol buldu.

Şimdi bu yenilgi herşeyi bitirdi mi, hayır. F.Bahçe Real Zaragoza’yı İspanya’da yener mi, yener. Rakip yenilmeyecek bir takım değil. İspanya’da kazanabilir, farklı da yenilebilir F.Bahçe. Tabii orada nasıl oynayacağına, sahada vereceği güce bağlı. Aurelio’nun orada oynayacak olması yanında Fenerbahçe topu iyi oyuna sokarsa herşey olabilir.
Yazının Devamını Oku

Daum dezavantaj

15 Şubat 2005
F.Bahçe'de taktik yok. Daum, futbolcuların yerlerini değiştiriyor, buna da taktik diyor. Rezaletin adı da taktik oluyor. * F.Bahçe'de Anelka'yı ilk 11'e almak için Selçuk'u kesmek doğru karar mıydı?

Yanlış
karar. Çünkü orta sahayı az adamla tutup ileriye adam almak yanlış. İleriye adam alacaksın, ama bu durumda takımdan çıkacak adam Serhat. Selçuk orta sahada savaşan bir oyuncu. İyi oynar, kötü oynar o ayrı, ama orta saha oyuncusu. F.Bahçe orta sahasında defansif ve hücum olarak takıma bir güç veriyor. Eğer takımına orta sahada eleman lazımsa -ki lazım- Selçuk oynayacak.

Aslında F.Bahçe, orta sahadaki oyuncularını kullanmıyor. Serkan var oynatılmıyor, oynatılırsa da sağda deneniyor ve kenarda oturuyor. Kemal var, İstanbulspor tam oynayacağı maçtı. Sakatlıktan çıktı yavaş yavaş oynaması lazım.

Tam bir skandal

Daum
ne düşünüyor, neye göre hareket ediyor, anlamak mümkün değil, ama hata yapıyor. Anelka'ya takımda yer verme sorununu orta sahadan adam çıkarmakla çözemezsin, daha büyük problemler çıkar. Ne oldu Aurelio tek başına kaldığı için zorlanıyor.

Alex orta sahada öyle oynayacak oyuncu değil. O ileri ikilinin arkasında oynayacak adam, becerisi, kabiliyetleri orada ortaya çıkıyor. Orta saha oyuncusu olmazsa, ileri uç ne kadar güçlü olursa olsun, bunlara top gelmediğinden yeteneklerini gösteremezler. F.Bahçe yeni bir şeyler yapmaya, orta sahasız oyun kurmaya çalışıyor. Tam bir skandal. Böyle mi oynayacak Real Zaragoza maçında? Peki, bu maç öncesi İstanbulspor karşılaşması çok güzel bir provaydı. Rakibin parası, pulu yok. Gücünden çok şey kaybetmiş.

Taktik maktik yok

Sen 5 forvetle oynuyorsun ve geride 4 defans tutuyorsun. F.Bahçe'de taktik maktik yok. Daum, futbolcuların yerlerini değiştiriyor, buna da taktik diyor. Rezaletin adı da taktik oluyor.

* F.Bahçe'nin, Real Zaragoza karşısındaki avantajı ne, nasıl oynamalı?

F.bahçe
'nin avantajı takımdaki oyuncuları; Anelka'sı, Alex'i, Tuncay'ı... Sarı lacivertlilerin teknik direktörü orta sahayı iyi kurarsa orta sahası, kendi saha ve seyircisi. Dezavantajı ise Christoph Daum. Yaptığı her şey yanlış. Bu takımı kendi kendine bıraksan, daha iyi oynar. Kendi kendine taktik diye değişiklikler yapıyor, takımı sarsıyor. Farkında değil, kendi prestijini de sarsıyor.

Paralar ödenince problem bitti

* Ribery, Galatasaray'ın ihtiyaçlarını giderecek bir futbolcu mu?

Yarım
devrede kesin karar vermek zor, ancak Ribery çabuk bir futbolcu ve top oynamayı biliyor. Yaşı da genç. Yalnız Ribery sağ açık gibi oynuyor, orta sahaya alınmış bir oyuncu gibi gözükmedi. G.Saray'ın problemi de orta sahasını oturtmak. İleride Hakan Şükür, Necati başarılı. Defansta iyi iki oyuncusu var. Kalecisi iyi, bekleri de iyi. Orhan Ak, Cihan iyi oynuyor. Küçük Hakan oyuna girdiğinde aynı oynuyor. Ergün kuvvetlendi. Ayhan son maçta daha iyi oynadı. Yanında Ribery mi oynar, herhalde onu oturtacak.

Peşini bırakmaz

G.Saray'da bir diğer nokta da para ödendi, problemler kalktı. Spordan gelen bir başkanın çok büyük özellikleri vardır. Özhan Canaydın basketboldan gelme. Sporcu para alamıyorsa ezik oynar. Futbolcu imzaladığı sözleşmeye göre ev almıştır, araba almıştır, çeşitli borçların altına girmiştir, onları ödemesi gerekir. Bu da ona baskı yapar. Bu durumu da Canaydın gibi spordan gelen başkanlar daha iyi bilir. Canaydın, para işini halledeceğini söyledi ve dediğini yaptı. Yöneticilerin dediğine göre de % 80-90'ını kendisi çözmüş. Şimdi G.Saray'ın liderle arasında 2 puan fark var. G.Saray artık ne olursa olsun şampiyonluğun peşini bırakmaz.

Beşiktaş kendi dilinden çekiyor

* Beşiktaş niye bu kadar çok kart görüyor, futbolcular bir psikolojik baskı altında mı?

Beşiktaş
, güçlü Denizlispor'a karşı olağanüstü bir maç kazandı. Müthiş mücadele etti. İki oyuncusu haklı olarak oyundan atıldı, ama 9 kişi kazandı. Yalnız, her karar, her pozisyonda siyah beyazlı futbolcular hakeme itiraz halinde. Hakemle bu kadar oynanmaz. Her düdükte seyirci, maç bitince de idareciler hakeme yükleniyor. Böyle bir atmosferde hakem normal şartlarda sahaya çıkıyor diyebilir miyiz? Bu kadar çok konuşulmalarına rağmen bence hakemler sabırlı. Sonuçta onlar da etten kemikten ve üzerlerinde bu kadar baskı oluşunca doğal olarak onlar da hata yapıyor.

Aferin Çalımbay'a

Beşiktaş kendi dilinden, lüzumsuz protestolardan çekiyor. Akıllarınca, kendi sahalarında oynarken hakeme tepkileriyle onu etki altına alacaklar, her pozisyon lehlerine sonuçlanacak. 1 senedir bunu yapıyorlar ama sonuç değişmiyor. Böyle davranmakta ısrara gerek var mı? Beşiktaş demek ki doğru dürüst oyuncuları oynatırsa iyi oynayabiliyormuş. 6 ay bekleyen Cordoba oynuyor, "Ben kaleciyim" diyor. Ronaldo atılmasına rağmen, geriyi toparlayan adam. Aferin Rıza Çalımbay'a. Bu futbolcular uzun süredir oynamıyordu, Rıza onlara şans verdi. Yalnız Tümer'in sinirini anlamıyorum. Gol attığına memnun mu, değil mi anlaşılmıyor. Koşup arkadaşlarına sarılması lazım, onda bir karış surat.

Bu işi bilgisayar çözemez

* Ersun Yanal-Hakan Şükür spekülasyonlarını bitirmek için ne yapılmalı?

H bir şey yapılamaz. Bu dedikodu üretildiği sürece bu tartışma bitmez. İkide bir Hakan'a soruluyor, Ersun'a soruluyor; "Neden alınmadın?" veya "Neden almadın?" Yanal açıkladı, "Benim Milli Takım’da oynattığım oyunda Hakan'a ihtiyaç yok." Vardır veya yoktur, bu antrenörün görüşü. Bana göre var. Ama antrenör Yanal olduğuna göre, onun görüşü o. Sorumluluk Yanal'da olduğuna göre, hala bu konuyu kurcalamanın anlamı yok. Belki ileride çağırır.

Ayrıca bu ilk defa Hakan'ın başına gelmiyor ki... Zamanı geldi Metin Oktay da, Lefter de, Turgay da çağırılmadılar ve onların idarecisi çıkıp polemikler de yaratmadı. Bu tartışmayla Hakan'a da zarar veriliyor, o da sinir içinde kalıyor. Yanal da demoralize oluyor. Milli Takım’ın başına geldi, ama o kadar tecrübeli değil. Yanal bilgisayar elinde geldi, ama bunu bilgisayar çözemez. Onun da kafasının biraz rahat olması lazım. Tam maçlar geliyor, Hakan krizi yeniden çıkıyor.
Yazının Devamını Oku

O maçta gülerler

14 Şubat 2005
<B>FENERBAHÇE’</B>nin oyun anlayışını anlamıyorum. Bu sefer de 5 forvetle oynadılar. Yalnız senin 5 forvetin iyi oynayabilmesi için orta sahanın iyi olması lazım. Orta sahada bir tek Aurelio var ve yüzde 48-50 top kaybıyla bu takım nasıl iyi top oynayacak. F.Bahçe gibi bir takım bu kadar çok top kaybı yapar mı? Goller kimseyi aldatmasın, hepsi oyuncuların şahsi becerisinin eseri. Alex’in direğe vuran topu dönüyor Nobre’nin önüne düşüyor. Dışarı da düşebilir. Oraya kadar Alex’in müthiş yeteneğiyle topu götürüşü var. F.Bahçe ver kaç yapmaya, orta yapmaya skor 3-0 olduktan sonra başladı.

Diyeceksiniz ki, kadro geniş her maça ayrı bir anlayış ve dizilişle çıkar, ama perşembe günü R.Zaragoza ile oynanacak. O maçta 5 forvetle oynarsa adama gülerler. Orta sahada kimler oynayacak? Alex’i tartışıyor muyuz, hayır. Orta saha eksik kalınca Alex geriye gitti. Oysa Alex ileri ikilinin arkasında oynarsa, hem önündeki arkadaşlarını kaçırıyor, hem gollük pas atıyor. Santrada oynarsa bunları yapamıyor. Orada oynayacak tipte ve yetenekte değil. Onun yetenekleri farklı.

Avrupa farklı

Peki, nasıl oynayacaksın? Anelka çok hızlı, çabuk hareketlenen, topu hisseden bir oyuncu. Ona moral vermek hareketlendirmek için o topların ona gelmesi lazım. İlk yarı top gelmedi. Top alabilmek için geri geldi. Fenerbahçe topa sahip olursa, Nobre, Anelka, Alex onu iyi kullanacak oyuncular. Ümit’in iyi ortaları var, ondan daha randımanlı yararlanılabilir. Tuncay kafası önde gideceğine, onu daha iyi organize edebilirsin. Serhat’ın bilek hareketiyle Luciano’ya attırdığı güzel bir gol vardı. Ama Serhat’ın 90 dakika boyunca bunun dışında orta saha ve hücuma katkısı yoktu. Nobre çıktıktan sonra sağ açığa gidince daha iyi oynadı. Yetenekleri kısıtlı olduğu için Serhat çabuk sıkıştırılıyor, uzun mesafede zorlanıyor, ama kısa mesafede çabuk.

F.Bahçe böyle İstanbulspor maçını kazanırdı, kazandı da. Çünkü kötü oynasalar bile bu tip maçı kazandıracak oyuncuları var. Yalnız Avrupa farklı. Orada beceri yekmez, akıl da lazım. R.Zaragoza karşısında ilk maçta çok iyi bir netice alman lazım ki, tur atlayabilsin. Peki, F.Bahçe bu maç öncesi İstanbulspor maçında oyuncu mu deniyor? Dünyada şimdiye kadar görülmeyen 5 ileri forveti mi sınıyor? Akıl alacak gibi değil. Takımın bir kimyası vardır. Orta sahası, forveti bellidir. Her dakika biri yer değiştirirse iyi oynayamaz.

Anelka kaliteli

Bu maçta gözlerin üzerinde olduğu Anelka’nın kalitesi kendini hemen belli etti. Topu alışı, verişi, kullanışı iyiydi ve çok faydalı olacağı kesin. Seyircinin coşkulu tezarhüratı da ona moral verdi. Büyük keyif almıştır kesin. Ama Fenerbahçe topu daha çok iyi oyuna soksa, o da kendini daha çok gösterip daha çok keyif alacak. Fenerbahçe de daha keyifli top oynayacak. Çünkü topla istediği hareketi yapan yetenekli bir sürü oyuncusu var. Ama teknik direktörü yeter ki şu orta sahasını bir kursun. Ne kadar inatçı adammış, F.Bahçe ile birlikte kendini de yakacak.
Yazının Devamını Oku

F.Bahçe ve R.Madrid

8 Şubat 2005
Real Madrid, Makelele'yi Chelsea'ye verdi. Chelsea, İngiltere'de şampiyonluğa oynuyor. Yıldızlarla dolu orta sahasından bir ismi gönderen Real Madrid'in hali ortada. Fenerbahçe de orta sahasını kuramıyor.* F.Bahçe'de Daum, Tuncay'ı menajerine gösterdiği tepki için oynatmıyor olabilir mi? Tuncay'ın gösterdiği tepkiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Tuncay'ın
tepkisinin güzel olarak değerlendirilecek bir yanı yok. Daum'un da dediği gibi, bir futbolcu oyundan alındığında tepki gösterir, ama elindekini atması gerekmez. Tuncay iyi oynamadı, ama ilk çıkacak adam o değildi. Selçuk kötü oynadı doğru, ama ilk çıkacak o da değildi. En azından iyi niyetiyle savaşıyordu.

Daum'un yaptıklarını ve tutumunu anlayamıyorum. İlk çıkması gereken adam, eğer bu oyuncu ileriden biriyse Serhat'tı. Kötü günündeydi, iyi değildi, her topu rakibe kaptırıyordu. Bu tarzda bir oyuncu 70-75 dakika oynayabiliyorsa, Mehmet Yozgatlı gibi kenarda oturanlar da biraz rahatsız olabilirler.

Kaderiyle oynayamaz

Şunun da altını çizmek istiyorum. Bir antrenör ona buna kızıp futbolcu oynatmama lüksüne sahip değil. Koskoca bir takımın kaderiyle oynayamaz. Öyle yapmak istiyorsan, bir kulüp satın alır ve istediğini oynatır, istediğini oynatmazsın. Takımlar antrenörlerin çiftliği değildir ve onların görevi futbolcuyu en iyi şekilde hazırlayıp oynatmaktır. Antrenör futbolcuya, futbolcu da antrenörüne kin ve nefret besleyemez. Ayrıca Tuncay'ın menajeri Erdinç yaklaşık 3 ay önce konuşmuştu.

Daum'un Anelka'yı Samsun'da sahaya sürmesi hataydı, ama yanlışlarından bir tanesi de sakatlıktan yeni çıkmış Kemal'i oyuna almasıydı. Sakatlıkta çıkan oyuncular 2-0 veya 3-0 gibi skorlarda oyuna girirler ve rahat oynarlar. Ama Samsun'daki gibi başa baş geçen bir mücadele oyuna sürmek onu risk etmek oldu.

* F.Bahçe'nin futbolu eleştiriliyor, bunun sorumlusu sadece Daum mu? Futbolcular üzerlerine düşeni yapıyorlar mı?

Daum
'un kesin suçu var. Çünkü hiçbir takım orta sahasız futbol oynayamaz. Bir tek orta sahada iş yapan Aurelio, o da son dönemde. Daum, Serhat'ın, Tuncay'ın orta sahaya gelip kaçacaklarını söylüyordu.

Tuncay orta sahaya yardıma gelip ileri kaçıyor, ama Serhat bunu yapmıyor. Selçuk çabuk hareket eden bir oyuncu değil. Ağır kaldığı için de geç faul yapıyor ve bunlar da arkadan oluyor. Sadece Aurelio, çabuk ve hızlı hareket edip topu kazanıyor ama diğerlerinin çoğu ayaklarındaki topu kaybediyor.

Geriye oynanıyor. Neticede ne oluyor, geriye verdiğiniz topu bu kez defans ileri şişiriyor. İlerideki adamların topa sırtı dönüktür, defans oyuncularının ise yüzleri dönük. Yüzü dönük olan defans oyuncuları daha iyi bir zamanlamayla zıplayıp topu alıyor. Bu topu kim alacak, o da yok. Bu yüzden forvete alacağın oyuncular için vereceğin paraya da yazık. Çünkü atıl olacak.

Makelele gidince

Real Madrid, Makelele'yi Chelsea'ye verdi. O Chelsea, şimdi İngiltere Premier Ligi'nde şampiyonluğa oynuyor. Yıldızlarla dolu orta sahasından bir ismi gönderen Real Madrid'in hali ortada. Orta sahada topu kullanan yine yıldızları var, ama hiçbiri Makelele değil. Makelele şu anki Real Madrid'in kadrosunda olsa, takımdaki yıldızlar daha fazla randıman verecekti.

Ayrıca F.Bahçe her maça stresli çıkıyor. Bu yüzden de rakibine üstünlük sağlayamıyor. Rahat olmayan takım da kalitesini gösteremez. Psikolojik olarak hazır değiller demek ki. 8 milli oyuncusu var, sahasında ve kendi seyircisi önünde oynuyor, ama maçın hakimi değil. Bu düzeni kuran antrenörde bir şey var. Birşeyleri yanlış yapıyor demek ki. Yanlışını da söylüyoruz, orta sahasını kuramıyor. Topa hakim olmayınca da futbolcular yeteneklerini gösteremiyor. Ama o hala bildiğini okuyor.

Daum Anelka'da yanlış yaptı!

* Anelka'nın Samsun maçında kısa süreli performansını değerlendirdiğinizde yorumunuz nedir? F.Bahçe'ye yararlı olabilecek bir futbolcu mu?

Anelka, F.Bahçe'ye yararlı olacak bir futbolcu. Yalnız Anelka'nın iyi olması kadar, onun yanında, orta sahada iyi oyuncular lazım. Bunu yapacak F.Bahçe'deki tek adam da Alex. O da fazla koşan bir oyuncu değil, ama topu nereye vereceğini iyi biliyor. Tabii bir tek Alex'le de olmuyor. Diğer oyuncular da ona eşlik etmeli. Yalnız Daum'un Anelka'yı Samsun'da ikinci yarıda oynatması hataydı.

Eğer ona ikinci yarıda görev verecek kadar güveniyorsan, ilk 11'de sahaya sür. Ayrıca ilk maçını Fenerbahçe seyircisi önünde oynaması fevkalade olurdu. Müthiş seyirci atmosferi Anelka üzerinde de farklı etki yapabilirdi. Daum bu konuda büyük yanlış yaptı.

Rıza Beşiktaş'ı DEĞİŞTİRDİ

* Rıza Çalımbay'ın gelmesiyle Beşiktaş nasıl bir takım oldu?

G.Birliği
karşısında farklı bir Beşiktaş gördüm. G.Birliği de bir karakter ve mücadele gücü kazanmış, eski G.Birliği olma yolunda. Ama Beşiktaş, eski Beşiktaş değil. Rıza Çalımbay, Ronaldo'yu takıma koymuş, geride bir garanti.

Kaleci o takımın kalecisi Cordoba. Dünyanın her yerinde oynayacak kaleci, Del Bosque döneminde 6 ay yedek bekledi. Forveti de düzgün Beşiktaş'ın. Devre arasında alınan Koray da yerine oturmuş. İyi bir kadro ve oyuncuların kapasitesine göre bir sistem kurmuş Rıza. Beşiktaş, Sergen'i de forma sokarsa -ki Tümer zaten çok iyi durumda- o zaman kalitesi daha da yükselecek.

Polemikleri bir kenara bırakmalı

* G.Saray bu kadrosuyla ve yaşanan iç çekişmelerle bu yarışı nasıl bitirir?

Futbolda
son ana kadar hiçbirşey belli olmaz. G.Saray ligi birinci de bitirebilir, üçüncü de. Yalnız bir krize girerseniz öyle 2-3 maçta toparlanamazsınız. G.Saray iyi gitmesine rağmen kendi içinde bir kriz yaratmaya çalışıyor. Yoksa, liderle arasında 2 puan fark var. Ayhan'ı kazandı. Ayhan hem orta sahada iyi oynuyor, hem de fizik olarak iyi ve hücuma katkısı var. Ergun da iyi duruma geldiğinde G.Saray daha iyi olacak.

Kadrosu iyi G.Saray'ın. Hagi, herkesle ve takımın üstüyle başıyla çok oynadı ama iyi bir ekip yarattı. Bu saatten sonra polemikleri bir kenara bırakmak gerek.

Türk futbolu dürüstlüğü kaybetti

* Kuddusi Müftüoğlu'nun Beşiktaş-G.Birliği maçındaki yönetimi ve eleştirilen frikikteki düdük olayı konusundaki yorumunuz nedir?

Hakem
, iki kez düdük çaldı mı, çalmadı mı bilemiyorum. O düdük sesini futbolcular daha iyi duyar. Yalnız kimsenin düdük duyup duyduğu falan da yok. Herkes oyuna devam ediyor, daha atış kullanılmadan da Tayfur topun üstüne doğru hamle yapıyor. Hakem belki burada zamanlama hatası yaptı. Ama ben düdüğü duymadım. Dürüst bir şekilde gerçeği futbolcular söyleyecek. En azından hakem söyleyecek, yanlış bir şey yaptıysa, "Yanlış yaptım" diyecek.

Herşey kötü...

Aslına bakarsanız bizim futbolda zaten hiçbir şey dürüst değil ki. TV dürüst değil. Yazarı taraflı yazıyor, dürüst değil. Hakemler 5 senedir konuşuluyor, onlar da ne yapacağını şaşırmış. Onlarda da bazıları dürüst değil. Futbolumuzda şu oldu, bu oldu diyoruz, aslında Türk futbolu dürüstlüğünü kaybetti. Kim üç kağıtçılık, popülist politika yapıyorsa onlar geçerli oluyor.

Defalarca rica ettik, söyledik; idarecilere futbolculara bağlanmayın, bunları kaldırın. Çünkü bu gibi röportajlarda ilk konuşululacak sertlik, karşı takımın sertliği dedik.

Nitekim sonuç ortada. Bakın, dünyanın hiçbir yerinde var mı böyle şeyler? Hakemin bu kadar eleştirilip, konuşulduğu bir ülke gördünüz mü? İdareci ne yapacak, hakemi suçlayacak. "Penaltımızı vermedi, sert oynadı, rakiplerimize avantaj sağladı" diyecek.

Centilmenlik mi?

Futbolcu, antrenör aynı şeyleri konuşacak, sonra kan gövdeyi götürecek. Sonra da çıkıp centilmenlikten söz edilecek. Çerçevesinde. Neyse federasyon, son kampanyasıyla ne yaparsanız yapın ama dürüst olun diyor. Malesef biz dürüst olamıyoruz.
Yazının Devamını Oku

Görev taraftarın

1 Şubat 2005
Anelka’nın sorun yaşamaması için Fenerbahçe taraftarına büyük görev düşüyor. Taraftar sürekli ona destek verip sahip çıkmalı. Ama, takımı bu noktaya getiren diğer futbolcuları da unutmamalı. Taraftar, her futbolcuya eşit yaklaşıp, hepsine aynı derecede tezahürat yapmalı.

Birçoklarına göre Fenerbahçe’nin transfere ihtiyacı yoktu. Ama Daum, ‘İlle de transfer isterim’ dedi ve Anelka’yı aldırdı. Size göre doğru mu yaptı?

TRANSFER
ille de takım kötü durumda iken yapılır, diye bir kaide yok. Her antrenör takımının daha güçlü olmasını ister. Şu anda dünyanın en güçlü takımı olarak bilinen Real Madrid’i göz önüne alın. Real’in Owen’a ihtiyacı mı vardı? Raul, Ronaldo gibi o mevkiide dünya çapında iki golcüsü olmasına rağmen, gidip Owen’ı da transfer etti. Neden; takımını daha da güçlendirmek için. Dolayısıyla Daum transfer istemekte haklı. Çünkü, UEFA Kupası’nda başarılı olmak istiyor. Fenerbahçe’nin UEFA’da başarılı olması sadece kulüp açısından değil, Daum için de çok önemli. Çünkü, o da kariyerini daha da güçlendirmek istiyor.

Fenerbahçe yönetimi bana göre büyük bir iş yaparak, Anelka’yı aldı. İnşallah iyi olur. Anelka umarım adaptasyon sorunu yaşamaz. Daha önce forma giydiği Paris Saint Germain, Arsenal ve Real Madrid gibi dev kulüplerde hep sorun yaşadı. Anelka’nın tekrar aynı problemleri yaşamaması için taraftara büyük görev düşüyor. Taraftar, sürekli ona destek verip sahip çıkmalı. Eğer böyle olursa hiçbir sorun çıkmaz, Anelka Fenerbahçe’ye son derece faydalı olur.

Ama olayın bir de şu yönü var... Fenerbahçe seyircisinin Anelka’ya yapacağı tezahüratları Alex kaldırabilir mi? Bu, sadece Alex için değil, takımı bu noktaya getiren diğer futbolcular için de geçerli. Dolayısıyla Fenerbahçe taraftarı, bütün oyuncularına eşit yaklaşıp, hepsine aynı derecede tezahürat yapmalı.

Vitrin maçları

Fenerbahçe, Çaykur Rizespor karşısında ikinci golü bulana dek bir hayli zorlandı. Sarı lacivertlilerin bu kadar zorlamasının nedeni neydi?

ANADOLU takımları, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray ile oynayacakları maçlara daha bir farklı hazırlanıyor. Çünkü, bu karşılaşmalar onlar için vitrin niteliği taşıyor. Medya bu maçlara çok geniş yer ayırıyor. Dolayısıyla Anadolu takımlarının oyuncuları bu karşılaşmalarda daha farklı mücadele ediyor, varını yoğunu ortaya koyuyor. Hele hele iyi de sonuç aldı mı, büyük ses getiriyor. Çaykur Rizesporlu oyuncular da sahaya bu bilinçle çıktıkları için müthiş bir direnç gösterdi. Artı, daha önce dediğim gibi, hemen hepsi çok kaliteli oyuncular. Bu nedenle Fenerbahçe’nin zorlanması normaldi.

Hagi’yi rahat bırakın

Hagi’nin G.Saray yönetimini suçlayan konuşmalarından sonra, günlerce özür dileyip dilemediği tartışıldı. Siz bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

BU
olayla neden bu kadar uğraşılıyor, anlamak mümkün değil. G.Saray yönetimini mi, yoksa Hagi’yi mi berbat etmek istiyorlar. Hagi özür dilese ne olur, dilemese ne olur? Böyle gereksiz polemikler G.Saray’a zarar vermekten başka bir şeye yaramaz. G.Saraylılar, bu tür polemikleri bir yana bırakıp, sadece ve sadece takımlarının başarısı için ne yapmaları gerektiğini düşünmeli. Tamam, Hagi bir hata yaptı ama, bunu daha fazla suratına vurmanın bir manası yok. Her kafadan bir ses çıkıyor. Olacak iş değil. Bu noktada iş Başkan Özhan Canaydın’a düşüyor. Masaya yumruğunu vurup, ‘susun’ demesi lazım.

Şunu unutmamak lazım; Hagi çok zor şartlar altında çalışmasına rağmen takımı toparladı, imkan verilirse daha da iyi işler yapabileceğini gösterdi. Niye onun üstüne bu kadar gidiliyor? Hagi’yi rahat bırakın artık. Bırakın adam işini yapsın. O öyle dedi, bu böyle dedi, saçmalıklarıyla uğraşmasın, sadece takımına odaklansın. Böyle polemikleri yaratanlar şunu unutuyorlar; bu tartışmalar futbolcuya da zarar veriyor. Halbuki futbol huzurla oynanır. Oyuncunun sahada iyi işler yapabilmesi için kafasının rahat olması lazım. Önceleri bir Hakan Şükür meselesi vardı. Millet aylarca onunla uğraştı. Şimdi de Hagi. Anlamak mümkün değil. Böyle polemiklere ne gerek var?

Rıza'nın işi zor

Fenerbahçe-Çaykur Rizespor maçından sonraki yorumunuzda, "Rizespor, büyük geçinen birçok takımdan daha iyi. Rıza Çalımbay çok iyi bir takım kurmuş. Aynı başarıyı Beşiktaş'ta da göstermek isteyecektir ama, siyah beyazlıların elinde böyle yetenekli oyuncular yok" demiştiniz. Bu görüşlerinizi biraz daha açar mısınız?

R
izespor'da gerçekten çok kaliteli oyuncular var. Hem de 1-2 tane değil, bir sürü. Top tekniği, çabukluk, yüksek mücadele gücü, kısacası bir futbolcuda olması gereken bütün meziyetlere sahipler. Beşiktaş'ın bu tarzda oyuncuları fazla yok. Zaten Rıza da bunu bildiği için, "Bana kalsa Rizespor'dan 3-4 oyuncu alırım" diyor.

Şimdi esas mesele şu; Rıza Beşiktaş'ta başarılı olabilir mi? Siyah beyazlı camianın içinden yetişen biri olduğu için, arkasında sınırsız bir taraftar ve yönetim desteği bulacak. Bu, onun en büyük avantajı. Ancak, takımında yetenekli oyuncu sayısı fazla olmadığı için, yapabileceği şeyler sınırlı. Elbette ki, bu kadroyu iyi bir yerlere getirebilir ama, siyah beyazlı camianın istediği hedeflere ulaşması imkansız.

Hooijdonk haklı...

Pierre Van Hooijdonk, Hollanda’dan dönüşünde, kendisinin gönderileceğini iddia eden medyaya ateş püskürdü. Medyaya bu kadar tepki göstermesi normal mi?

VAN Hooijdonk
haklı. Çünkü, geçen sezon takımın vazgeçilmez oyuncusuydu, Fenerbahçe’nin şampiyonluğunda en büyük paya sahip olan isimdi. Gönderilmesi için hiçbir sebep yok. Sakatlığının tedavisi için ülkesine gidiyor, medya hemen ‘gönderilecek’ diye yazıyor. Halbuki, adamın mukavelesi var. Artı, Fenerbahçe yöneticileri de kesinlikle gönderilmeyeceğini defalarca deklare etti. Buna rağmen medya ‘gidecek’ diye yazmaya devam etti. Van Hooijdonk da doğal olarak bütün bunlara çok üzüldü. Medyaya serzenişte bulunması normal.

Biz hep uçlarda gezinen bir milletiz. Van Hooijdonk olayı bunu bir kez daha gösterdi. Neresinden tutarsan tut, baştan sona yanlış. Bu tür konularda önemli olan terbiyedir, saygıdır. Herkes gerektiği gibi davransa böyle şeyler yaşanmaz. Medya bu olayda Van Hooijdonk’a tepki göstermek yerine, kendini suçlamalı.
Yazının Devamını Oku

Bu stres neden?

31 Ocak 2005
<B>İLK</B> maçlar her zaman zor olur, dün de böyle oldu. Üstelik rakip Rizespor gibi, hakikaten güçlü, topu iyi kullanan ve süratli oyunculara sahip bir takım ise, işiniz daha da zordur. Fenerbahçe böylesine önemli bir mücadeleyi, ikinci yarıdaki güzel futboluyla kazanmayı bildi.

Sarı lacivertlilerin her maçta en büyük zaafı aşırı stresli olmaları. Bu sıkıntı dün de kendini gösterdi. Fenerbahçe 1-0 öne geçmesine rağmen, ilk yarıda oyunun hakimiyetini hiçbir zaman eline geçiremedi. Bir tek Aurelio, orta sahada her şeyini ortaya koydu. Diğer futbolcuların hiçbiri gerektiği gibi oynayamadı. Ne zamanki ikinci yarıda Servet’in muhteşem kafa golü geldi, sarı lacivertliler ondan sonra özgüvenlerini kazandı, gerçek Fenerbahçe gibi oynamaya başladı.

Alex gözü kapalı vurmuyor

Fenerbahçe’nin neden bütün maçlara stresli çıktığını anlamak mümkün değil. Dört puan farkla liderlik koltuğunda oturan ve iyi futbolculara sahip olan bir takımın bu kadar stresli olması hiç normal değil.

Fenerbahçe, Servet’in golüyle 2-0’ı bulduktan sonra sahada istediğini yapmaya başladı. İlk devre kötü oynayan Selçuk ve Nobre düzeldi, Aurelio daha bir coştu, Serhat fevkalade toplar götürmeye başladı. Bir tek Tuncay bilinçsizdi.

Tabii Alex’i de unutmamak, ona ayrı bir paragraf açmak lazım. İlk yarıda penaltıdan Fenerbahçe’yi 1-0 öne geçiren Brezilyalı, ikinci golde harika bir orta yaptı. Topu öyle bir noktaya gönderdi ki, tam Servet’in zıplayıp vurabileceği yere... Başkaları gibi, duran topları kullanırken gözü kapalı vurmuyor. Tam takım arkadaşının vurabileceği yüksekliğe ayarlıyor. Zaten Fenerbahçe Alex’in bu özelliği sayesinde duran toplardan çok fazla gol atıyor.

Kaleci Rüştü’nün manasız çıkışı

Bu arada Rizespor’un iki mutlak gol pozisyonu var. Birinci devrede Rüştü manasız yere ileri çıkıp, tehlike yaşanmasına neden oldu. Zafer o pozisyonda topu boş kaleye gönderebilseydi, maçın seyri daha farklı olabilirdi. Rüştü gibi tecrübeli bir kaleci nasıl böyle hata yapar, anlamak mümkün değil. Aynı Rüştü, ikinci yarıda Ferenczi’nin gollük bir şutunu mükemmel kurtardı. Yani, anlayacağınız Rüştü de stresli.

Şurası da bir gerçek ki, Rizespor Birinci Lig’de büyük geçinen birçok takımdan çok daha iyi. Rıza Çalımbay’ı tebrik ederim. Aynı başarıyı Beşiktaş’ta da göstermek isteyecektir ama, siyah beyazlıların elinde böyle yetenekli futbolcular yok. Beşiktaş’ın sadece büyüklüğü ve seyircisi var
Yazının Devamını Oku

Daum'un kaprisi

25 Ocak 2005
Avrupa’da da orta sahada 1.5 adamla oynarsan, Anelka’yı değil, Ronaldo’yu, Zidane’ı da alsan bir şey yapamazsın. İyi orta saha organizasyonun yoksa, kimi alırsan al, fark etmez. Kulübe de yetersiz değil. * F.Bahçe’nin gerçekten kulübesi yetersiz, transfere ihtiyacı var mı? Anelka’nın transferi doğru mu?

Anelka
konusu aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali. 25-26 yaşındaki bir futbolcunun, Paris Saint Germain, Real Madrid gibi büyük kulüplerde problemler yaşaması, sorunlu adam olması beni rahatsız ediyor. O kulüpler ki zengin ve onlarda ‘Paramı alamadım’ diyerek huzursuzluk çıkarma şansın da yok. Bir antrenörle kafanız uyuşmaz anlarım, ama bütün antrenörlerle mi problemin olur? Uyum içindeki F.Bahçe uyumsuz, huzursuz kulüp haline getirilecek. Beni bu rahatsız ediyor.

Bir yandan da F.Bahçe’nin o gazetelerde çıkan 12 milyon Euro gibi bir parayı Anelka’nın transferi için vereceğini zannetmiyorum. F.Bahçe akılcı işler yapıyor, bu kadar parayı vermez. Tamam, bu transferi Daum istiyor, ama problemli futbolcu. Eğer sen Avrupa’da da Ankaragücü maçındaki gibi orta sahada 1.5 adamla oynarsan, Anelka’yı değil, Ronaldo’yu, Zidane’ı da alsan, takım içinde organizasyonu sağlamadan bir şey yapamazsın. Senin iyi bir orta saha organizasyonun yoksa, kimi alırsan al, fark etmez. Birara F.Bahçe orta sahasında 3 oyuncu vardı, şimdi yine 1.5 kişi. Daum kendi kaprislerinden vazgeçemiyor.

Kulübe zengin

Daum
’un istediği gibi, çok daha iyi oyuncuya herkesin ihtiyacı var. Nerede, hangi kulüpte olursa olsun. Real Madrid’in bile bu kadar yıldızı olmasına rağmen transfere ihtiyacı vardır. Sorun iyiyi bulmak, daha az para harcamak ve takımda problem çıkarmamak. Yoksa bu transferin tahribatı büyük olur.

Yalnız ben Daum’un kulübe yetersiz sözüne katılmıyorum. Kulübede oynama şansı bulamayan ve çok iyi olan oyuncular var. Mahmut Hanefi Milli Takım’ın sol beki, Serkan, Fabiano, Mehmet Yozgatlı, kaleci Volkan, kaleci Recep, Ümit Milli Takım’ın santrforu Semih var. Bu isimler gibi daha kaç tane futbolcu var. Demek ki Daum bunları oyuncu olarak görmüyor. Daha iyi olmak için daha iyi oyuncu alınır, her takımın buna ihtiyacı vardır. Ama eldekileri de iyi kullanabilmek çok önemli.

Silah verilmez

* Van Hooijdonk geç döneceğini yönetici veya Daum’a değil de masöre bildiriyor. Van Hooijdonk’un yönetici ve Daum ile ilişkileri koptu mu?

F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın beyanatı var; ‘Bize çok şey verdi. Geçen seneki şampiyonlukta büyük payı var. Bir kalemde silip atamayız’ diyor van Hooijdonk için. Ve F.Bahçe başkanı da diğer kulüplerde olduğu gibi tek tabanca ve ne söylüyorsa olur. Şimdi van Hooijdonk’un gecikeceğini masöre bildirmesini kötü anlama çekmemek gerek. Belki diğerlerini bulamadığı için masöre söyledi.

Tabii olayın başka bir yönünü ele alırsak, van Hooijdonk, Daum’u sert sözlerle eleştirmişti. Alman çalıştırıcı, Hollandalı yıldız için belki kinlenmiştir. Ama Daum’un bu kinle onu harcayacağını da sanmıyorum. Daum da takımının kazanmasını ve bu yolda da van Hooijdonk gibi bir silahın elinde olmasını ister. Van Hooijdonk bir sürü gol atıyor, yorulmadan da oynarsa takıma daha fazla faydalı olacağını sağır sultan bile biliyor. Tabii herşey oyuncu alıp satma konusunda Daum’un vereceği rapora bağlı, ama ortada bir gerçek var ve şampiyonluk getirmiş oyuncu bir kalemde silinmez. Oynamayan oyunculardan gönderilir. Dediğim gibi Daum da takımı iyi olsun diye elinden geleni yapmak zorunda ve bunu da yapıyor. Van Hooijdonk yerine gidecek adam Fabiano olabilir. Çünkü Fabiano oynamıyor.


Bu kadro Beşiktaş’a yakışmıyor

* Beşiktaş son hedef Türkiye Kupası’ndan da koptu. Beşiktaş ligin ikinci yarısında gelecek için nasıl bir yol izlemeli?

Beşiktaş’ın bundan böyle kazanır veya kaybeder, varını yoğunu ortaya koyup mücadele etmesi gerekiyor. Yalnız ‘Bizim kadromuz çok iyi. Biz iyi takımız’ gibi lüzumsuz ve popülist yaklaşımları bir kenara bırakması lazım. Öncelikle söz ettikleri gibi kadroları iyi değil. Üç büyük takımın forması ağırdır. Bu formayı rastgele birine giydirip, sen şunu yap diyemezsin. O futbolcu bu formanın içinde sırıtır.

Beşiktaş’ın şu anda içinde bulunduğu durum öyle söylendiği gibi şanssızlık falan değil. Bu kadronun yapacağı bu kadar. Yoksa normal oyunlarını oynuyorlar. Konya’ya yenilebilir. Böyle aşağı yukarı gider gelir. Yoksa siz hangi futbolcuya Konyaspor karşısındaki oyunu nedeniyle ‘ruhsuz’ diyebilirsiniz. Herkes elinden geleni yaptı. Ama güçleri bu kadar. Yalnız sıkıntı sadece kadroda değil, antrenör bile bu kadar zaman oldu daha futbolcularını, meziyetlerini bilmiyor. Beşiktaş bu kadrodan fazla bir şey beklemesin, üçüncü olursa başarıdır. Bu kadro fazlasını yapamaz ve Beşiktaş’a yakışmıyor.

G.Saray’da suçlu başkan Canaydın

* Hagi, Kocaeli’de yaşananların kaynağının G.Saray yönetimi olduğunu söyleyip, ‘İstemiyorlarsa gideyim’ diyor. G.Saray ve Hagi konusu neye varır ve ne yapmalı?

Hagi
bu kadar çok konuşursa, sonu çok kötü yerlere varacak. Antrenörün görevi elindeki imkanlarla en iyisini yapmak. G.Saray, daha önceki deneyimlerinde başarılı olamasa da antrenör olarak ona kucak açtı. Ancak burada asıl sorun G.Saray yönetiminde yumruğun masaya vurulmaması. Başkan Özhan Canaydın’ın çağırıp Hagi’yi ‘Durum bu. Oyuncu alacak durumda değiliz. İkinci mi olursun şampiyon mu olursun bu kadro ile çalışacaksın’ demesi lazım. Hagi kendi kafasına göre çıkıyor, bazı futbolcuları gönderiyor, ‘Transfer istiyorum, bana 11 oyuncu lazım’ diyor. Dünyanın neresinde görülmüş 11 oyuncu alındığı.

Yanlış ve çirkin şeyler

Hagi
diyor ki, ‘Benim dediğim yapılacak.’ Ama bunlar kolay değil. Seyirci de çıkıp protesto ile işlerin yanlış yapıldığını belirtiyor. Ara verilip yapılan hazırlıkların ardından böyle kupa gibi ciddi maçlar oynamak zordur. Bunu da kazanmışsın, ama Hagi yine konuşuyor. Bunları söylemeye hakkı var mı? Herkes transfer ister de, maddi imkanlara göre gerçekleşir. Tamam G.Saray’da futbolcular paralarını da alamıyorlar, maddi açıdan sıkıntı yaşanıyor. Ama G.Saray gibi büyük kulüplerde kimsenin parasının kalacağını zannetmiyorum. Şimdi bu konuları basın önünde konuşmak yanlış ve çirkin.

G.Saray bu sene şampiyon olur veya olamaz ya da seneye olur, ama yaşananlarla terbiyesinden çok şey kaybeder. Ergun Gürsoy, Fatih Gökşen, Hagi başka başka tellerden çalıyor. Burada benim suçlu olarak gördüğüm kişi başta da dediğim gibi başkan. Başkan, çağıracak bu adamları görüşecek ve bir daha konuşturmayacak. Yoksa G.Saray liderin 4 puan gerisinde şampiyonluk kovalarken kendi kendini baltalıyor.
Yazının Devamını Oku

Hazır Değiller

24 Ocak 2005
Fenerbahçe, Ankaragücü’nü kıran kırana geçen bir 90 dakika sonrasında eledi.

Ankaragücü, Fenerbahçe’yi durdurmak için lig maçında da dünkü gibi biraz kasti, biraz da tatlı sert bir futbolu tercih etmişti. Tabii F.Bahçe hem oyun bakımından hem de oyuncu bakımından kendisinden üstün. Başkent ekibi de bunu biliyor ve rakibini durdurmak için çeşitli yollara başvuruyor.

Saha yağmur nedeniyle ağırdı. Seyirci de F.Bahçe’yi destekliyordu, ama öyle takımını ateşleyecek derecede değildi. En önemlisi F.Bahçe’nin oyun anlayışıydı. F.Bahçe, Türkiye’de büyük maçlar hariç, hele kendi evinde tek santrforla oynamaz. Ayıp oluyor. İleride kendini parçalayan bir tek Nobre. Brezilyalı futbolcunun çok iyi bir top kontrolü yok. Çok deparlı, fiziği de güçlü bir futbolcu değil. Ama o yüreğiyle oynuyor ve sahada varını yoğunu ortaya koyuyor. Ancak kimsenin onu bu hale sokmaya hakkı yok.

Böyle olmaz

Kenarda Serhat duracak, Tuncay biraz oynayacak, öte yanda Nobre kendini parçalayacak. Rakipleriyle itişecek, kakışacak, darbe yiyecek, bir de arkadaşlarına pozisyon hazırlamaya çalışacak. Böyle olmaz. F.Bahçe sistemine, sahadaki dizilişine dikkat etmek zorunda. Tuncay hem geride, hem ileride Ümit’e yardım ediyor en azından etmeye çalışıyor, ama aynı şeyi Serhat yapmıyor. Serhat da Tuncay da dün birer gol attırdı. Tuncay bir tane de attı. Ama bir gerçek var ki, Serhat’ın gol pası dışında bir katkısı yok.

Defansta da ilginç bir problem dikkat çekiyor. F.Bahçe’de uzun adamlar Luciano, Servet, Önder ve milli takım kalecisi Rüştü var. Bu uzun boylu adamlara, hava hakimiyeti olmasına rağmen iki kenar toptan gol yiyorlar. Defansta pozisyon hatası yapıyorlar, rakipten önce topa çıkmıyorlar. Orta sahada Aurelio ile Selçuk var. Selçuk topu kullanamıyor, ayaklarını toparlayamıyor. Daum, belki onun iyi olması için uğraşıyor, ama Avrupa’da F.Bahçe orta sahasının oyuncusu Selçuk değil. F.Bahçe ligin ilk yarısı sonrası en zorlu maçını oynadı ve kazandı. Önümüzde UEFA Kupası maçları var. Defanstaki bu hataları Avrupa’da da yaparsanız, yediğiniz golün acısını çıkartmak zor olur. Herkesin ümidi, F.Bahçe’nin Real Zaragoza’yı iyi futbolla yenerek elemesi. F.Bahçe bu oyunuyla buna hazır gözükmüyor. Düzelir mi, düzelir. Daha iyi olur mu, olur. Ama önce kafaları düzelteceksin. Yoksa, bu oyun tarzı ve bu kafayla Avrupa’da başarı hayal.

Yazının Devamını Oku