14 Ağustos 2005
<B>FENERBAHÇE,</B> kendi sahasında olmasına rağmen bu kadar yavaş oynarsa, Diyarbakırspor gibi fevkalade organize bir takım karşısında bir şey yapamaz. Dün de işte böyle oldu. Çünkü her oyuncu böyle yavaş, ağır çekim gibi hareket ederse, takımın top kullanma şansı yok. F.Bahçe dişe diş bir oyun sergileyen Diyarbakır karşısında yenik duruma düşüyor. (İkinci golde faul var deniliyor, ama kararı hakem verdiğine göre gol mü, gol.) Bu durumda senin gol aramak için en büyük kozun kim, Anelka. Ama Daum, tutuyor Fransız futbolcuyu oyundan alıyor. Buna rağmen Diyarbakır ikinci golden sonra defansa çekildi. Ama hem F.Bahçe Anelka’yı çıkardığı, hem de yavaş oynadığı için rakibi üzerinde fazla etkili olamadı. Taa ki, son 15 dakikaya kadar. Daum’un ne yaptığına akıl sır ermiyor. Anelka gibi bir adamı çıkarmayı nasıl düşünür, bilmiyorum. Bu işin altından çok şeyler çıkacağına inanıyorum. Zaten F.Bahçe Anelka’yı da kullanamıyor. Daum ondan nasıl yararlanacağını da bilmiyor. Anelka ilk yarıda Tuncay ile birlikte rakip kalede tehlike yaratan iki adamdan biriydi. İlk yarıda Tuncay’ın kaçırdığı 3-4 pozisyon var, Anelka’nın da öyle.
Bir de F.Bahçe niye kendi evinde bile tek santrfor oynar, onu da anlamış değilim. Bakmayın son 15 dakika biraz bastırdı. Tuncay, Aurelio 18 içinde çokca göründü de F.Bahçe sanki çok forvetle saldırıyormuş izlenimi yarattı. Ancak bunlar da çok etkili değildi.
Boşa koştu
Tuncay, o kadar çok sağa sola koşuyor ki, yoruluyor, kendini toparlayamıyor. Sonra da bilinçli topa vuramıyor. Luciano ilk hafta olduğu gibi dün de yine gölge boksu yaptı. İkili mücadeleye girmiyor, kaçan adamı yakalamaya da çalışmıyor. Nobre topu yerde durdurduğu için kendisine yapılan müdahalelerde ayakları dolaşıyor, sonra da kendine faul yapıldığını söylüyor. Şimdi böyle bir Nobre sahada kalıyor, Anelka çıkıyor. Ayıp...
Denebilir ki, seyirci yoktu. Tamam seyirci F.Bahçe için büyük bir itici güç, kabul. Ama seyirci F.Bahçe için avantaj olduğu kadar bir dezavantaj da. Çünkü seyirci de F.Bahçe üzerinde korku yaratıyor. Futbolcular en ufak hatalarındaki seyirci tepkisinden çekiniyor. Seyirci yokken daha sakin olmaları gerekirken dün stresliydiler.
Karşılaşmada iki güzel frikik oldu. Birini Diyarbakırsporlu İlyas, diğerini de F.Bahçe’li Alex golle sonuçlandırdı.
F.Bahçe topu iyi kullanamadı. Topu iyi kullansa Diyarbakırspor karşısında çok daha etkili olabilirdi. Öncelikle F.Bahçe çabuk oynamalı. Sezon başıdır deriz. Şansı yoktur diyebiliriz, ama bir gerçek var. F.Bahçe yürüyerek oynayıp, kazanamaz.
Yazının Devamını Oku 9 Ağustos 2005
Değişti deniyor, ama sarı lacivertliler aynı topu oynuyor. Çünkü başka alternatifi antrenör bilmiyor. F.Bahçe ne takım tertibi olarak, ne de kadro olarak Şampiyonlar Ligi'ne hazır değil. * Van Hooijdonk, Serhat, Murat Hacıoğlu'nun gidişi F.Bahçe'nin forvetteki gücünü etkiledi mi? İlk maçtaki beraberlik neyin göstergesi?
Serhat ve van Hooijdonk'un durumları Murat'tan biraz daha farklıydı. Murat fazla oynamıyordu, ama van Hooijdonk takımın önemli bir gücüydü. Malesef Daum gitmesi için çok uğraştı. Fenerbahçe'de forvet yok. Yok sol tarafa, yok sağ tarafa oyuncu ihtiyacı varmış, bunlar geçerli değil. Çünkü F.Bahçe'nin oyun sisteminde değişiklik yok. Anelka geldiğinde anladığım kadarıyla sağ tarafa koyulacak.
Sağ beke Serkan geçecek. Serkan sağ bek değil, ama orada oynuyor. Orta sahayı kuvvetlendirmek için alındı, bu mevkii dışında her yerde oynadı. Sağ açık gibi oynuyor, ama F.Bahçe'nin sağ açığı, o olamaz. Orta sahada top kapan, adam kovalayan oyuncu o. Anelka sağ açık değil, oraya konacak. O da orada keyifsiz oynayacak. Nobre santrfor değil, santrfor oynuyor.
F.Bahçe'nin yaptığı en iyi iş Appiah'ın transferi. O mecburen oynuyor ve böylece Aurelio ile birlikte orta sahada 2 kişi oynamış oluyor. Tuncay iyi niyetli, hırslı çalışkan, ama saçma sapan işler yapıyor. Sağa sola dönüyor, bir türlü adam geçemiyor. Yıldız olmak için uğraşıyor, iyi niyetli, ama yetmiyor.
Nobre'nin yetenği sınırlı
Santrforda Nobre ile Türkiye'de belki % 50 iş yaparsınız, ama Avrupa'da olmaz. Brezilyalı iyi niyetiyle mücadele ediyor, ama yetenekleri sınırlı. F.Bahçe'nin santrforunun ondan çok daha yetenekli olması lazım. F.Bahçe'nin santrforunun hava hakimiyeti olacak, gelen topu indirecek, arkadaşlarına iyi pas verecek. Yani van Hooijdonk gibi olacak. F.Bahçe bu tip oyuncuyu çok daha büyük paralar ödemeden Afrika'dan bulabilir.
Luciano da Nobre gibi. Everton maçına bakın, Luciano hiçbir kafa topunda, ikili mücadelede yok. Böyle bir defans oyuncusuyla olmaz. Bugüne kadar 3 tane gol atmış, gol atarım diye ileri gidiyor, rakip atak yapıyor geride kimse yok. Çünkü savunmaya dönemiyor.
F.Bahçe en başta Luciano ve Nobre ile anlaştı. Bu bana biraz Alex, arkadaşlarından ayrılmasın diye yapılmış gibi geliyor. F.Bahçe 3 ileri onun gerisinde Alex'le oynamak istiyor. Ancak bunun için Alex'i oyuna ısındırmak lazım. Bunu yapacak adamlar da Appiah ile Aurelio.
F.Bahçe'nin yedek kulübesi de o kadar parlak değil. Oyuna girebilecek kapasitede bir tek Selçuk var, o da orta sahayı kaldıracak durumda değil. Mehmet Yozgatlı'yı sağ açık gibi oynatıyor. Bir de Kemal var. Kemal de sürekli sakat. Ayrıca takımda yer bulamadığı için fevkalade moralsiz. F.Bahçe'nin şu anda en güvenilir yeri kalesi. Rüştü de mükkemmel, Volkan da mükemmel olma yolunda.
Santrfor ve stoper gerekli
Daum oyuncu istiyor. Doğaldır her antrenör daha güçlü bir takıma sahip olmak için oyuncu ister. Bu takım 2 senedir tek santrforla şampiyon oldu. F.Bahçe'nin hamala ihtiyacı vardı, Appiah'ı getirdiler, iyi de yaptılar. Ama bir de santrforla stoper almak lazım. Stoperi takım içinden de çıkarabilirsiniz. Ümit var, Önder var, Servet gelecek. Stoper oynayacak adam var elinde.
F.Bahçe hala duran toplardan, karambolden gol atmaya çalışıyor. F.Bahçe seyircisi ise takımın Everton karşısında oynadığı oyunu istiyor sahada. İngiliz takımı F.Bahçe'nin sahada oynamasına fırsat vermişti, ancak ligin ilk maçında G.Birliği aynı şeyi yapmadı. Çabuk oynaması gereken F.Bahçe bunu yapamadı. O zaman da F.Bahçe'nin futbol kalitesi düştü. Ayrıca ileri şişiriyor topu ve böylece rakip de üzerine daha tehlikeli geliyor. Topu kullanamıyor F.Bahçe ve top kaybedince de futbolcusu kendine güvenini yitiriyor.
F.Bahçe'nin işi zor. Sezon başı ilk maç kötü olabilir. Son iki senede de kötü başladı sezona. Başlangıçla sonunu getiremiyor. Oysa şampiyon olmuş bir takım F.Bahçe ve bunları yapmaması lazım.
F.Bahçe ne takım tertibi olarak, ne de kadro olarak Şampiyonlar Ligi'ne hazır değil. F.Bahçe, Türkiye için % 50-60 kapasite ile yeterli olabilir. Çünkü karşısına çıkan her takım F.Bahçe formasından korkuyor, ama futbolcularının yapısını, neler yapıp yapamayacağını da biliyor.
Daum alternatifi bilmiyor
F.Bahçe, Avrupa'da iş yapamayacağını kendisi de biliyor. Bu yüzden Türkiye'de 17. şampiyonluğa gidip tarihe geçmek istiyor. Ama bunları düzeltebilir. Bunu yapacak olan kim, Daum. Alman çalıştırıcı bunları düzeltirse düzgün takım olur. Başkan Aziz Yıldırım'ın da ona büyük güveni var. 2 senedir F.Bahçe kötü oynuyor, ama şampiyon oluyor.
Bu istikrarsa diyecek bir şey yok. Kötünün istikrarı nasıl oluyor, onu da anlamak mümkün değil. Değişti deniyor, ama F.Bahçe aynı topu oynuyor. Çünkü başka alternatifi antrenör bilmiyor.
Bu taraftara akıl ermiyor
* G.Saray taraftarının yönetime tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? İliç için yorumunuz nedir?
Bir şey protesto edilir de yeri ve zamanı vardır. İlk maçına çıkan bir takım seyircisiyle bütünleşmek istiyor. Mali kriz içinde. Seyirciden destek alacak ki kendine gelecek, moral yüklenecek. Ama seyirci çıkıyor protestoya başlıyor. Bu seyircinin yaptığı akıl alacak gibi değil. Allah'tan G.Saray’ın golü erken geldi. Yoksa o protestolar çok daha artacaktı.
Bu üçlüye dikkat
İlk 15-20 dakika herkes diyor ki G.Saray'ın ne sol beki, sağ beki iyi değil. Türkiye'de sağ beki sol beki iyi hangi takım var? Aslında iki beki de iyi. Ne bekliyorlar sağ bekten sol bekten, onu anlamıyorum. Gol de atıyorlar. Kafaya da giriyorlar. Orhan Ak da öyle Cihan da öyle.
G.Saray'da büyük değişiklik var o da büyük bir arkadaşlığın göze çarpması. 10 numara yok deniyor, aslında takımın elinde bu var. Hasan Şaş Konya önünde 10 numara gibi oynadı. Demek ki, antrenör değiştirebiliyormuş bir oyuncuyu ve oynatabiliyormuş. Hasan iyi oynadı.
Hasan ile birlikte Necati ve Altan da toplu ve topsuz oyunda yetenekli oyuncular. Yalnız sen onları belli yerlerde görevlendirip kilitlersen, randıman alamazsın. Bırakacaksın serbest oynayacaklar. Birinin boş bıraktığı yeri diğeri dolduracak. Onları sınırlayamazsın, çok yetenekliler. Sınırlarsan kendilerini gösteremezler.
Daha iyi olacak
İliç'e gelince... Fizik olarak zayıf göründü. Ama futbolu bilen bir oyuncu, ne zaman pas vereceğini, ne zaman nereye gideceğini biliyor. Top kontrolü iyi, daha kuvvetlenirse daha iyi olacak. Bu maçta çok da iyi oynamadı. Ama 2 gol atıp maçı da kazandırdı. Bu da avantaj. Ama bence daha başarılı olacak adam yukarıdaki üçlü.
Beşiktaş’ın yanlışı
* Kleberson'un transferiyle Beşiktaş eksiklerini kapattı mı? Siyah beyazlılar Vaduz karşısında neye dikkat edip nasıl oynamalı?
Beşiktaş, Kayseri'de Sergen'in frikiğiyle mağlubiyetten beraberliği yakaladı. Bir futbolcusu gereksiz yere atıldı, sahada 10 kişi kaldı. İbrahim Toraman hata yaptı ve nerede olduğunu görmediği kalecisinin topu almasını bekledi, gol yenildi. Siyah beyazlılar bazı şeyleri yanlış yapıyor. Ahmed Hassan'ı kazanamıyor. Oysa Mısırlı futbolcu gol yollarında büyük güç. Beşiktaş fiziksel olarak üstün gözüktü de, futbol olarak ağırlığını koyamadı. Yalnız Tümer, Ahmed Hassan yok. Kleberson ve Ailton da gelecek, bu 4 adam takıma katıldığında Beşiktaş'ın çehresi değişecek. Bir Appiah'la bile F.Bahçe değişti ki, bu dört isim çok şeyi farklı hale getirir.
Beşiktaş, Kleberson ile orta sahaya bir patron aldı. O bu patronluğu yapabilir mi, bunu göreceğiz. 2-3 hafta sonra bu oyuncular oynadığında ne yapıp yapmadığını görerek Beşiktaş hakkında bir fikir yürütmek lazım. Bir de tabii Beşiktaş'ın geri dörtlüsünü iyi organize etmesi gerek. Çünkü rakibine çok pozisyon veriyor. Aslında 3 büyüklerin hepsinin savunması aynı şeyi yapıyor.
Küçük görmeyeceksin
Beşiktaş'ın Vaduz ile oynayacağı UEFA Kupası maçına gelince... Liechtenstein'ın önemli bir takımı yok, ama hiçbir takımı küçük görmeyeceksin. Maç saha dışında kazanılmıyor. Trabzon'un yaptığı gibi yapmayacaksın. Bu arada Trabzonspor'u ve taraftarını da tebrik etmek lazım. Anorthosis maçı sonrası yaşanan olayların ardından seyirci-takım yeniden bütünleşti. Aslında şunu anlamıyorum, tamam bir maç kaybedilmış, ama bu takım lige devam edecek. Taraftarın öyle şeyler yapmaya ne hakkı var? Sonra hata yaptıklarını onlar da anladılar ve takıma büyük destek verdiler. Çünkü Trabzon'da seyirci gücünü nereye kullanacağını anladı.
Yazının Devamını Oku 6 Ağustos 2005
<B>FENERBAHÇE’</B>den herkes dün gece Everton karşısındaki futbolu bekliyordu ancak olmadı. Olmaz çünkü Gençlerbirliği F.Bahçe’ye topla oynama şansı vermedi. F.Bahçe geçen sezon ilk ve son maçı kötü oynamıştı, bu sezona da beraberlikle başladı. F.Bahçe’de geçen sezona göre değişiklik şu... Orta sahada Appiah çok şeyi değiştirmiş. Aureilo ileriye biraz daha yardımcı oluyor. Appiah bir yıldız değil, ama bir takımın defansını toparlayan çok çabuk ileriye oynayan gerçek bir orta saha oyuncusu, ne var ki o da tam hazır değil. 1 haftalık antrenmanla oynadı. Serkan biraz daha orta sahaya yardım ediyor. Serkan, Serhat’ın oynadığını oynamaya çalışıyor. Yalnız defans oyuncusu olduğu için Serkan biraz daha savunmaya yardıma geliyor. Ne var ki, oyunda ve oyun anlayışında değişiklik yok. F.Bahçe yine aynı F.Bahçe.
Tek santrfor
Halı gibi bir saha. Tribündeki taraftarlar kendi taraftarların. Böyle bir atmosferde F.Bahçe Türkiye Süper Ligi’nde tek santrforla oynar mı? Karşındaki rakip Real Madrid mi, Manchester United mı? Nobre ileride tek başına, ne top istopeder, ne arkadaşlarına top indirip pas verir. Burada oynayacak adam yok mu, var. Anelka olmadığına göre Tuncay’ı ikinci santrfor olarak koy yanına. Madem kanatta birinin olması lazım, koy Kemal’i de kanada. Yalnız bir de kanatlardan yapılacak ortaya kim vuracak. Karambolde kafa vurmak nadir olur. Bunu yapabilecek adam da Tuncay. Yani F.Bahçe’nin oyun planı da yanlış.
Dönüyorum yine Appiah’a, Allah’dan o orta sahaya geldi. Yoksa F.Bahçe orta sahası yine Selçuk’la 1.5 adam oynardı. Ondan önce orta saha için alınan oyuncular var, Kemal ve Serkan. İkisi de geçen sene sahaya sürüldüklerinde ya kenarlarda oynatıldı, ya da oynatılmayıp kulübede bekletildi. F.Bahçe iki senedir kötü oynuyordu bunun nedeni de orta sahasının olmamasıydı. Bugün de iyi oynamıyor ama en azından sahada doğru dürüst bir şeyler yapmaya çalışıyor. Tabii bu arada Alex’in biraz hareketli olması lazım. Bu kadar durarak oynanmaz ki. İyi pas veriyor, ayağa iyi oynuyor ama biraz da gayret göstermesi lazım.
Başabaş geçti
Tabii ki sezonun ilk maçı zor. Gençlerbirliği de adam adama oynayıp bütün enerjisiyle varını yoğunu ortaya koydu. F.Bahçe’ye pas yapma imkanı vermedi, ama F.Bahçe de pas yapmayı düşünmüyor. Topu geriye doğru çok kullanınca ileri şişirildi, G.Birliği de topa hakim olup üzerine geldi. Başabaş oynananan bir maçtı. Hele 70. dakikadan sonra G.Birliği daha iyi ve üstün göründü. Gençlerbirliği fizik olarak F.Bahçe’den maça daha hazır bir görüntü sergiledi.
Bu arada iki takım kalecileri Ömer ile Volkan’ın kurtardığı birer gol pozisyonu var. O pozisyonlar golle sonuçlansa maçın seyri belki farklı olurdu. Şunun altını bir kez daha çizmekte yarar var, F.Bahçe oyuna ağırlığını koyamadı.
Yazının Devamını Oku 25 Temmuz 2005
<B>FENERBAHÇE</B> fizik olarak lige hazır. Bu gerçek. Ancak oyun mantalitesine bakarsanız, değişen hiçbir şey yok. Yine tek santrfor, yine Selçuk ve Aurelio’dan oluşan bir orta saha. Yani o beklediğimiz 3’lü, 4’lü orta alan kurgusu yok. Selçuk orta sahada oynuyor ama daha çok hücum oyuncusu gibi düşünüp, ona göre davranıyor. Hal böyle olunca Aurelio orta alanda yine tek başına kalıyor.
Ümit Özat rahat ve sakin. Deniz ve Önder formda. Serkan hem formda hem de çok dinamik. Ama söylediğim gibi oyun planı yanlış. İlk yarıda Önder sağ bek oynarken, Serkan -takımdan ayrılan Serhat gibi- sağ açık oynuyordu. Yani değişen hiçbir şey yoktu.
Fenerbahçe yıllardır ihtiyacı olan bir oyuncuyu, Appiah’ı transfer etti. Ganalı oyuncu bir yıldız değil ancak orta sahada müthiş bir hamal. Ama korkarım ki, Daum onu sol açık gibi de oynatabilir.
Alex hazır değil
Forvette sıkıntı var. Nobre top alıyor ama gidemiyor. Devamlı rakibe faul yapıyor. Anelka sakat ama beni ürküten onun da gidecek gibi olması. Alex hazır değil. Topa 6 kere vurdu. Tuncay’a verdiği pas dışında hep yana ve geriye oynadı. Alex’in en azından futbol oynama isteği yeterli değil.
Kaleci Volkan kendinden emin. ‘Rüştü dönmezse ben bu kaleyi alırım’ der gibi oynuyor. Kötü goller yese de itimat edilmesi gereken bir kaleci Volkan.
Ve son söz; Kimse kimseyi aldatmasın, Fenerbahçe’nin elindeki futbolcularla, Daum’un futbol mantalitesi uyuşmuyor.
Yazının Devamını Oku 5 Temmuz 2005
Kulüplerimiz yabancı transferi için sezon sonunu beklemekle büyük hata yapıyor. Halbuki işi bilen antrenörlerini çok önceden Avrupa’ya ve Güney Amerika’ya gönderip, transferi sezon ortasında bitirseler, çok daha iyi sonuçlar alırlar. * Takımlar yeni sezon hazırlıklarına başladı, ama 4 büyükler hala yabancı futbolcu transfer edemedi. Birçok kişi bu durumu, ‘4 büyükler çok geç kaldı’ diye yorumluyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
BİZİM seyirci alışmış, ‘Yöneticilerimiz onu alsın, bunu alsın’ diyorlar, ama bu işler öyle lafla olmuyor. Futbolcu, parayla alınıyor. Türk kulüplerinin bir futbolcuya 15-20 milyon Euro verecek hali yok. Dolayısıyla Avrupa’nın büyük kulüplerinin almadığı veya kadrolarında yer vermeyi düşünmedikleri oyuncularla yetinmek zorunda kalıyorlar. Bunun için de Avrupa’da transfer sezonunun bitmesini bekliyorlar. Çünkü, başka türlü yabancı futbolcu alma şansları yok. Ama şu var; kulüplerimiz transfer yapmak için sezon sonunu beklemekle çok büyük hata yapıyor. Sezon sonunu beklemeyeceksin. İşi bilen, güvenilir menajer veya antrenörlerini sezon ortasında Avrupa’ya ve Güney Amerika’ya gönderip, futbolcu izleteceksin. Ondan sonra ekibinin bulduğu genç ve yetenekli futbolcuları daha sezon ortasında, kimsenin dikkatini çekmeden alacaksın. Bugün Avrupa’da birçok kulüp bunu yapıyor, ama bizimkilerde maalesef böyle bir şey yok. Mesela son günlerde gençler kategorilerinde Dünya ve Avrupa şampiyonaları yapıldı. Hiçbir kulübümüz oraya doğru dürüst menajer veya antrenör göndermedi. Gönderen olduysa da hiçbir icraatlarını duymadık.
Rüştü, Türkiye’de oynamalı
* Fenerbahçe yönetimi haftalardır Rüştü Reçber’in transferiyle uğraşıyor. Burada en büyük sorun Rüştü’nün, ‘Ben yılda aldığım 1 milyon 750 bin Euro’dan indirim yapmam’ demesi. Sizce Rüştü, ‘olmazsa olmaz’ bir isim mi?
OLAYA Rüştü açısından bakarsanız, yüzde yüz haklı. Nerede daha çok para kazanıyorsa orada oynayacak. ‘Sen bizim evladımızsın, oğlumuzsun, at imzayı paranı sonra düşünürüz’ devirleri geçti. Çünkü, futbolu bıraktıktan sonra kimse kimsenin suratına bakmıyor. Hiçkimse vazgeçilmez değildir ama, Rüştü takımın yapısına oturmuş, kendisini kanıtlamış bir kaleci. Dolayısıyla ben Fenerbahçe’de kalmasını istiyorum. Yönetim ne yapıp edip onun transferini bitirmeli. Artı Rüştü sadece Fenerbahçe için değil, Milli Takım için de çok önemli bir isim. Onun Barcelona’da kalıp yedek kulübesinde oturması, Milli Takım’a da zarar verir. Bu işin en doğru yolu Rüştü’nün Türkiye’de bir takımda oynamasıdır.
Terim, ekibini kendi belirlemedi
* Fatih Terim’in milli takımlarda çalışacağı ekibi nasıl değerlendiriyorsunuz?
TÜRKİYE çok enteresan bir ülke. Fatih Terim, zannetmiyorum ki, ekibinin tamamını kendisi seçsin. Fenerbahçe birisi için bastırdı, Beşiktaş, Galatasaray başkaları için bastırdı, sonuçta ortaya böyle bir ekip çıktı. Tek tek değerlendirdiğimizde hepsi futbolculuğunda büyük isim yapmış kişiler. Ama antrenörlük başka bir şeydir. O iş farklı meziyetler ister. Terim’in ekibinde yer alan antrenörlerin daha tecrübeli olması gerekirdi.
Bugün Mehmet Özdilek’in nasıl bir antrenör olduğunu kimse bilmiyor. Belki çok iyidir ama, yeterli derecede çalışmadığı için, antrenörlüğü tam bir muamma. Sonuçta bu işin patronu Fatih Terim. Öyle ya da böyle, bu insanları o seçti. Herhangi bir başarısızlıkta faturayı o ödeyecek. Onun gibi tecrübeli bir insanın, göz göre göre kendisini ateşe atacağını sanmıyorum. Önünde çok zaman var, olmuyorsa, yürümüyorsa, ekibinde gerekli değişikliği yapar.
F.Bahçe tehlikeli iş yapıyor
* Fenerbahçe, bu sezon farklı bir hazırlık devresi geçiriyor. Ilıman iklimli Almanya’da sadece bir hafta kamp yapacak olan sarı lacivertliler, hazırlıklarının diğer evresini İstanbul’da geçirecek. Sizce bu doğru mu?
BAŞKAN Aziz Yıldırım, ‘Beni seven, Daum’u da sevecek’ diyor ama, Daum’un yaptığı bazı icraatlar var ki, akıl sır erdirmek mümkün değil. Böyle yanlış bir kamp programı olmaz. Sen takımı İstanbul’da bu sıcakta, bu nemde çalıştıracaksın, ılıman iklimli Almanya’da ise bir hafta kalacaksın. Böyle şey olmaz. Fenerbahçe tehlikeli bir iş yapıyor. Bunun acısını ligde çekerler. Ayrıca bir takım, hazırlık maçlarını, kamp yaptığı yerde oynamalıdır. Burada çalışıp, Almanya’da hazırlık maçı oynamak hiç de akıllıca değil.
Havuz problemini federasyon çözmeli
* Anadolu kulüpleri yayın havuzundan aldıkları paranın artırılmasını istiyor. 4 büyükler ise, ‘Biz paramızda indirim yapmayız’ diye diretiyor. Sizce bu tartışmada kim haklı?
HAVUZ meselesinde iki taraf da haklı. Burada iş federasyona düşüyor. Futbol Federasyonu, yaptığı sponsorluk anlaşmalarından milyonlarca dolar para kazanıyor. Ayrıca havuzdan da önemli miktarda pay alıyor. Federasyonun buralardan elde ettiği gelirleri, bütçelerine göre Anadolu kulüplerine dağıtması lazım. Artı, ligde ilk 3’e girenlere ve küme çıkanlara da prim verilmeli. Ama bizim federasyon ne yapıyor; ‘Hep bana, hep bana’ diyor. Böyle olmaz.
Yazının Devamını Oku 21 Haziran 2005
Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu, ya tayinle gelen ya da reklam peşinde koşan kişilerden oluşuyor. Polemik yaratmaya bayılıyorlar. Böyle yaparak Türk futboluna zarar verdiklerinin farkında değiller. Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu, hemen her kesimden ciddi eleştiriler alıyor. Özellikle Ersun Yanal konusundaki tutumları, kararsızlıkları büyük tepki topluyor? Bir de Hasan Doğan'la ilgili, "Perde arkasından federasyonu yönetiyor" diyorlar. Federasyon sizce doğru işler mi yapıyor?
BİZİM Futbol Federasyonu çok enteresan. Ya tayinle gelen ya da bir kulüpte kısa süre yöneticilik yaptıktan sonra kapağı oraya atıp reklam peşinde koşan kişilerden oluşuyor.
Bir bakıyorsunuz, federasyonun bir yöneticisi bazı konularda ahkam kesiyor. Arkasından diğerleri. Federasyon Başkanı Levent Bıçakcı, her dakika televizyonda. Hatta Hukuk Kurulu Başkanı bile daima ekranda.
Bir federasyon başkanı, milli takım antrenörü hakkında konuşur mu? Antrenör ile başkanın ne alakası var? Federasyon başkanı bu işlerle uğraşmaz. O iş menajerin işidir. Yok eğer milli takım antrenörünü beğenmiyorsan, 'Gel kardeşim buraya, seninle çalışmak istemiyoruz, güle güle' dersin gönderirsin. Ama bunlar ne yapıyor? Sürekli konuşuyorlar; Ersun Yanal gitsin mi, kalsın mı, B planı... Bir sürü lüzumsuz laf yığını. Polemik yaratmaya bayılıyorlar adeta. Federasyon yöneticileri böyle yaparak hem kendilerine hem Türk futboluna zarar verdiklerinin farkında değiller. Çünkü bilgisizler.
Ben Hasan Doğan'la ilgili iddialara inanmıyorum. Bir otorite boşluğu olduğu kesin ama, son söz gene de Levent Bıçakcı'nındır. Bıçakcı, o kadar da müsaade etmez.
Daum'u neden seveyim
Aziz Yıldırım, "Beni seven, Daum'u da sevsin" diyor. Başkan'ın böyle konuşması doğru mu?
DOĞRUSU bu sözler çok garibime gitti. Tam tabiriyle dam üstünde saksağan vur beline kazmayı... Başkan böyle şey olmaz. Seni seven insan, Daum'u da sevmek zorunda değil. Daum'un şahsına bir lafım yok, keza son derece terbiyeli bir insan. Ancak futbola gelince iş değişiyor. Takımı üst üste iki yıl şampiyon yaptığı doğrudur, ama ya oynattığı futbola ne demeli. İki senedir defans organizasyonunu oturtamayan, orta sahayı kuramayan ve takımda disiplini sağlayamayan bir adamı ben neden seveyim? Ayrıca bu konudan sadece ben değil, bütün Fenerbahçe taraftarları rahatsız.
Yıldıray'ı Emre'ye tercih ederim
F.Bahçe haftalardır Emre Belözoğlu'nun peşinde koşuyor, bu kadar ısrar etmesi doğru mu? Ayrıca Emre ile Yıldıray arasında bir tercih yapmanız istense, siz hangisini seçersiniz?
F.BAHÇE'nin Emre Belözoğlu'nda bu kadar ısrar etmesi doğru değil. Emre çok yetenekli ama, oynadığı futbolla takımını sırtlayacak tarzda bir oyuncu değil. Dolayısıyla ona bu kadar ısrar edilmesi ve tonla para verilmesi gereksiz. İkinci soruya gelince... Son oynadığı oyunlara bakarsak, tartışmasız Yıldıray Baştürk'ü alırım. O, Fenerbahçe'ye çok daha faydalı olur. Ama şu da var; gerek Yıldıray gerekse Emre Fenerbahçe'nin gerçekten ihtiyacı olan 'komple orta saha oyuncusu' özelliklerine sahip değil. Yıldıray sürekli ileriye doğru oynuyor, savunma yönü çok zayıf. Kaldı ki, Fenerbahçe'de bu mevkide oynayan Alex var. Emre, Yıldıray'a göre daha komplike bir oyuncu ama, Fenerbahçe'nin beklentilerine cevap verir mi, ondan emin değilim.
Birileri yalan söylüyor
Frank Ribery'nin Galatasaray'ı terkedip Marsilya'ya gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
G.SARAYLI yöneticiler, "Biz Ribery'nin bütün parasını ödedik" diyor. Ribery ise, "Paramı vermedikleri için ayrıldım" açıklamasını yapıyor. Bir de şöyle bir iddia var; karısı Türkiye'de kalmak istemiyormuş. Yani üç bilinmeyenli denklem. Birileri yalan söylüyor ama, kimin söylediğini çözemedim. Tabii gönlüm G.Saray'ın mağdur olmasını istemiyor, ama bu işin çıkmaları zor gibi gözüküyor.
Rıza'nın eli kolu bağlı
Rıza Çalımbay, başta Juanfran olmak üzere birçok yabancı futbolcunun gönderilip, yerlerine daha kaliteli isimlerin alınmasını istiyor. Beşiktaş yönetimi ise şu ana kadar bu konuda bir şey yapamadı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
BEŞİKTAŞ, bir yıl önce yaptığı yanlış işlerin acısını çekiyor. Söylenecek laf bu. Bilgisizce alınan futbolcular, fazla fazla verilen paralar ve acayip maddelerle dolu mukavelelerin faturasını ödüyorlar. Yönetim bu durumu düzeltebilir mi, fedakarlık yaparsa düzeltir. Yani, pamuk eller cebe gitmeli. Rıza'nın şu anda eli kolu bağlı. Yöneticiler ellerini ceplerine atarak, onu rahatlatmak zorundalar. Rıza'nın gitmesini istediği oyuncuları, paralarını verip mutlaka göndermeliler.
Gereksiz inat
Shakthar Donetsk Kulübü, Tolga Seyhan için Trabzonspor'a 3.5 milyon dolar önerdi. Tolga da gitmek istiyor ama yönetim bırakmıyor. Aynı durum Fatih Tekke için de söz konusu olabilir. Zira onunla da birçok Avrupa kulübü ilgileniyor. Trabzonspor bu oyuncuları bırakmalı mı?
TRABZONSPOR yönetimi lüzumsuz inatlaşma içinde. Shakthar Donetsk'in Tolga Seyhan için verdiği para güzel, ayrıca kendisi de gitmek istiyor. O zaman bırakın gitsin. Hem siz para kazanırsınız, hem de futbolcu. Kaldı ki, Tolga Seyhan bir defans oyuncusu. Onun açığını bir şekilde kapatabilirsiniz. Ama aynı şeyi Fatih Tekke için söyleyemeyeceğim. Çünkü Fatih, çok önemli özellikleri olan mükemmel bir golcü. Böyle bir futbolcuyu bırakmak doğru olmaz. Onun açığını kapatmak, alternatifini bulmak gerçekten zor.
Yazının Devamını Oku 5 Haziran 2005
BİZ bu işi beceremiyoruz. Hakan Şükür'ü oynatmıyoruz. "Oyun sistemimizi değiştirdik. Artık daha hızlı ve yerden oynayacağız. Havadan oynamayacağız" diyoruz.Tamam, olabilir, demek ki topu yere indireceğiz, yerden oynayacağız.Ama sahaya bir bakıyorsunuz, bütün oyuncular topu havaya kaldırıyor. Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir futboldur?Yunanistan Milli Takımı, fevkalade sabırlı oynayan, topu kenarlara taşıyan ve hava toplarına son derece hakim bir takım. Biz bu takıma karşı ne yapıyoruz? Hiç bir şey. Şişiriyoruz topu havaya. Biz şişiriyoruz onlar topluyor. Böyle bir anlayışla nasıl maç kazanacağız?Oyunun başlarında 10 dakikalık bir yüklenmemiz var rakibin üzerinde. Enerjimiz yerindeyken elbette. Sonra.. Sonrası yok. Çünkü bu 10 dakikanın dışında futbol oynamıyoruz. Defansımız topu kesiyor ama oyuna sokamıyor. Asıl sorun zaten burada başlıyor. Defanstan sağlıklı top gelmeyince şişirmeler başlıyor. Çocuk bile biliyorSorunumuz sadece bu da değil. Dizilişimiz de hatalı. Gökdeniz serbest oynaması gereken bir oyuncu ama solda görevlendirilmiş. Tuncay aynı şekilde -Fener'de ezberletildiği yere- sol kanata alınıyor. Peki Necati niye yoktu ilk onbirde. Necati gibi bir oyuncu oynamaz mı?Diyelim ki oynamaz. Peki Tuncay gibi hızlı, hava toplarına yükselebilen bir oyuncu dururken, oyun kuran, top kullanan Yıldıray o fiziği ile ikinci santrfor olarak oynatılır mı? Oynatılıyor işte.Yunanistan'ın silahları belli. Sabırlı oynuyorlar, hava toplarını çok iyi kullanıyorlar ve kesiyorlar. Bunu 5 yaşındaki çocuk bile biliyor. Tüm Avrupa ezberledi onları. Çünkü böyle oynayarak Avrupa Şampiyonu oldular. Biz mi? Biz bırakın oynamayı maça hazırlanmayı bile bilmiyoruz. 3 günlük kampla, "Hah hah, hih hih" maça çıkıyoruz. Şimdi Ukrayna'nın 8 puan gerisine düştük. Yunanistan 2 puan önde. Zaten ikincilik için oynuyorduk. Maalesef onu da beceremedik.
button
Yazının Devamını Oku 31 Mayıs 2005
Ben "Daum gitsin" diyorum, ama kalması iyi oluyor. Daha stresli oluyor. Herkes sinir içinde eve gidiyor. Bu strese alışmış F.Bahçe, kaybetmek istemiyor. Başkan da, seyirci de heyecen ve gerilim istiyor. Bunların yaşanması için Daum'un kalması lazım! O zaman şampiyonluk daha kıymetli oluyor.* F.Bahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olması için ne yapması gerekiyor?
Birincisi, antrenörünü değiştirmesi gerekiyor. Ya da Christoph Daum futbol anlayışını değiştirecek. İkincisi, kadrosunu değiştirmeli. En başta iyi bir defans kurması lazım. Kalabalık, çalışkan, topu kullanan bir orta saha kurgusuna, ileride de gelen topu kaybetmeyip, iyi değerlendirecek güçlü oyunculara ihtiyacı var. Fenerbahçe'nin aslında çok şeye ihtiyacı var.
Ama başta da söylediğim gibi, mantalite değişmeli. Bir sürü transfer yaparsınız, ama Daum'un şu anki mantalitesi ile hepsini boşa harcarsınız. Böyle bir oyun anlayışı dünyada yok. Takım olarak çok eksiği olan F.Bahçe'de işler Türkiye'de yolunda gider gibi gözükür, şansıyla, becerili oyuncularıyla belki bir yere gelir. Ama Anelka hariç, o becerili oyuncuların çoğu Avrupa'da iş yapacak gibi gözükmüyor.
Strese alışmışlar
Böyle devam ederse herkes yine ızdırap içinde maçları seyreder. Başkan koltuğunda kıvranır, idareciler yer değiştirerek "Ay ben oraya geçeceğim, sen buraya otur" diye uğur yapar. Seyirci de hop oturur, hop kalkar. Bu olayın bir yüzü.
Bana göre, iki senedir F.Bahçe seyircisi de, yönetimi de bu strese alıştı. Ben, "Daum gitsin" diyorum, ama kalması iyi oluyor. Daha stresli oluyor. Yanlış oyuncular, yanlış yerde oynadığında, seyirciler maça daha bir konsantre oluyor. Herkes sinir içinde eve gidiyor. Bu strese alışmış F.Bahçe, kaybetmek istemiyor. Başkan da, seyirci de heyecan ve gerilim istiyor. Bütün bunların yaşanması için Daum'un kalması lazım! O zaman şampiyonluk daha kıymetli oluyor.
Hagi başarılıydı
* G.Saray'da Gheorghe Hagi başarılı mı başarısız mıydı? Yeni teknik direktör G.Saray'ın çehresini nasıl değiştirir?
Hagi başarılıydı. Onun zamanında 4 oyuncu alındı, biri Necati. Türkiye'de orta sahanın ileriye doğru oynayan en iyi oyuncusu. Defansın ortasına iki oyuncu aldılar, ikisi de başarılı oldu. Conceiçao ikinci devre kendine geldi. Ribery iyi oynadı. Hagi'nin gitmesine yol açan olaylar, onun Fatih Terim gibi takımın tek patronu olmak istemesinden kaynaklandı. Yönetim, o yetkiyi Hagi'ye vermedi. Hagi, "Ben bu futbolcuları istiyorum" dedi, Terim gibi yaptı, ama yönetim o transferleri almadı.
Ayhan Akbin'in gönderilmesini istedi Hagi, buna Ergun Gürsoy karşı çıktı. Neden çıktı, bunu da anlamak mükmkün değil. Neticede Hagi'nin dediği oldu. Ama bu o kadar önemli değildi. Önemli olan transferde Hagi'nin istediği oyuncuların alınmamasıydı. Bir sürü polemikler yaşandı.
50 Hagi gelir
Ve burası G.Saray Kulübü, bir Hagi gider 50 tane Hagi gelir. Tabii ki yönetim, G.Saray'ı daha iyi yerlere getirmek için antrenör arayışında bulunacak. Ancak Hagi'yi bir kısım taraftar alkışlarken, diğer kısmının tepki göstermesi güzel değil. Ben Hagi'nin G.Saray'dan alkışlarla uğurlanmasını beklerdim. İlişkiler iyi bitmeli.
Bir hafta yeter
G.Saray, mali sıkıntı içinde diyorlar. Ancak ben bu yüzden transferde büyük sıkıntı yaşayacaklarını düşünmüyorum. İyi bir takım kurmaya mecburlar. Bir takım futbolcularla da yollarını ayıracaklar. Bunları antrenörün gelmesini beklemeden yaparlarsa daha iyi olur. Eğer antrenöre bırakırlarsa bu işi, bundan önce F.Bahçe'nin başına gelenle karşılaşırlar.
Yeni antrenör için Türkiye'yi tanıyacak, zaman gerekir denir. Türkiye'ye tanımak için 1 hafta yeterli. Diğer takımlarda kimi tanıyacak antrenör. Gerets de zaten tanıyor. F.Bahçe'nin, Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un, milli takımın maçları heryerde yayınlanıyor. Başka takımları tanımasına gerek yok, çünkü şampiyonanın içinde yoklar. Keşke olabilseler. Ayrıca uzun süre antrenör ile futbolcu hazırlık kampı yapacak, orada herkesi iyi tanır. Burada önemli olan antrenöre takım ve futbolcular hakkında verilecek brifingler, onları kimin verdiği. Kim hangi oyuncuyu, antrenöre nasıl tanıtacak bu çok önemli.
Beşiktaş acemiliğin bedelini ödüyor
* Beşiktaş geçen sezon oluşturduğu kadrodan bir kaç futbolcu ile yollarını ayırdı, ancak yeni transfer konusunda sıkıntı yaşıyor. Bu Beşiktaş'ı nasıl etkileyecek?
Acemilik bir yer geliyor hemen ortaya çıkıyor. Geçen sene fevkalade acemice hareket etti Beşiktaş yönetimi. Şimdi bunu temizlemeye çalışıyor, ama biraz zor. Bir kaç tane futbolcuyla parasını indirip anlaşayım diyor, peki diğer yabancılar ne diyecek? Alacağı olan oyuncular ne diyecek? Para sorunu var. Biraz problem içinde yönetim. Bunları düzeltir mi, düzeltir. Büyük bir camia Beşiktaş, ama 20-25 milyon dolar gidecek. Beşiktaş geçen sezon yaptığı yanlışların bedelini ödüyor.
Favorim Trabzon
* Trabzonspor, bu haliyle gelecek sezon ligde ve Avrupa'da nasıl bir çizgi yakalar?
Trabzonspor ligde bence gelecek sezon daha şanslı. Becerili, iyi bir santrfor, bir de kaleciye ihtiyaçları var. Bu kadrosuyla da önümüzdeki sezon çok iş yapar, başa oynar, ama bir maçın neticesini çevirecek kaleci ve Fatih'le iyi bir ikili oluşturacak santrforla çok daha iyi şeyler yaparlar. İki beki, orta sahası, hücumu iyi Trabzonspor'un. Türkiye'nin komple ve en iyi takımı. Seyirci de yalnız başarısı için Trabzon'u destekler, bir de beyanatlarında ona buna sataşmazlarsa, Trabzonspor'un önünde kimse duramaz. Lüzumsuz polemiğe, sinir harbine girmemeleri halinde, benim önümüzdeki sene şampiyonluktaki en büyük favorim.
Kızıl Bursa'ya yakışır
* Levent Kızıl, Bursaspor'a ne kazandırır?
Levent Kızıl, hem Futbol Federasyonu'nda hem de kulüp yönetiminde görev yapmış tecrübeli bir arkadaşımız. Bursaspor'a faydalı olur mu, olur. Levent'in federasyon başkanlığı dışında başka bir şahsi yatırımı yok. İş hayatında kulübü kullanarak bir yere gelecek biri değil. Ama federasyon başkanlığı için bu işe soyunuyor. Tecrübesiyle ve duruşuyla oraya yakışır, mükemmel taraftarı olan Bursa'yı kalkındırır. Önceki başkanlar da iyiydi, şimdi Levent'e yardımcı olmaları lazım. Levent Kızıl'ı Bursaspor'un başkanı olarak görüyorum.
Yazının Devamını Oku