28 Mayıs 2005
<B>FENERBAHÇE</B> şampiyon olmuş, Konya'ya gidiyor. Tribünler, Şampiyon F.Bahçe'yi görmek için civar illerden gelen taraftarlarla dolu. Ama sahada F.Bahçe yok. Şampiyon bir takım bu kadar mahkum oynayabilir mi? Konyaspor, pozisyon üzerine pozisyon yakalıyor. Ama F.Bahçe'nin neredeyse tek bir pozisyonu yok. Evet şampiyon oldular. Ama o formanın hiç mi prestiji yok? Bir hafta boyunca eğlenmiş futbolcular, idman yapmamışlar. Eğer mazeret buysa, Fenerbahçe'nin disiplini yok demektir. Hasbelkader yürümüş demektir. Yürüdüğü de belli zaten.
Bir takım, hele şampiyon bir takım gayret gösterir sahada. 3 gün idman yapmamakla hiç bir futbolcu bu kadar büyük bir düşüş göstermez. Futbolcular, -formanın prestijinden vazgeçtim- en azından gururları için oynarlar, keyifleri için oynarlar.
Forma ucuz değil
Ama sahaya bakıyorsunuz, Konyaspor ders veriyor Fenerbahçe'ye. Hem bireysel becerileriyle, hem de takım oyunuyla. Her ataklarında gol pozisyonuna girdiler. 4 gol attılar, en az 4 gol daha kaçırdılar. Hem de kalecinin burnunun dibinden. F.Bahçe ise, pozisyon bile bulmakta güçlük geçti.
Fenerbahçe'de bir oyuncu değişikliği yapılıyor, 4 futbolcunun yeri değişiyor sahada. Böyle garip bir takım olmuş F.bahçe. Tamam, şampiyon olundu, eğlenildi. Ama bu sonuca ne demeli? Geçtiğimiz yıl son maçta Malatya'dan 4 gol yediler, bu yıl da Konyaspor'dan. Üstelik son derece centilmen oynayan Konyaspor'dan. Bu yenilgi taraftarın şampiyonluk coşkusunu da köreltiyor. Takım Konya'dan dönecek, Bağdat Caddesi'nde tur atacak. Ama sonuca bakın, 4-2. Eğlenceye hiç hayır demedim. Ama bir de iş disiplini var. Bu disiplini sağlayacak olan antrenör. Bu forma ucuz bir forma değil, ağırlığı olan bir forma. Anlarım, kendinizi sıkmazsınız, futbol oynarsınız. Ama diyeceksiniz ki Fener 2 yıldır ne zaman top oynadı. Siz de haklısınz.
Yazının Devamını Oku 24 Mayıs 2005
Fenerbahçe şampiyon oldu, sergilediği futbolla tepki çekiyor. Aziz Yıldırım bunları görmüyor mu, görüyor. Kalp krizi geçirmek istiyor, tansiyonu düşüyor, bunlardan da zevk alıyorsa, Daum kalsın. O kalınca Avrupa'da bir başarı da beklemesin. * Aziz Yıldırım, Daum kalacak dedi. F.Bahçe Daum ile istediği hedeflere ulaşabilecek mi?
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım inatlaşıyor. Neden inatlaşıyor, kiminle inatlaşıyor, onu da bilmiyorum. Bugün Aziz Yıldırım rahat bir maç seyrediyor mu?
F.Bahçe iyi organize olmadığından, gençleri hiç kullanamadığından, hala inatla 1.5 orta saha oyuncusu ile oynadığından bugün sergilediği futbolla tepki çekiyor. Aziz Yıldırım bunları görmüyor mu, görüyor. Kalp krizi geçirmek istiyor, tansiyonu düşüyor, bunlardan da zevk alıyorsa, Daum kalsın. O kalınca Avrupa'da bir başarı da beklemesin. Söyleyecek fazla bir şey yok. Ancak bu inatlaşarak olacak iş değil.
F.Bahçe üstüste 2 sene şampiyon oldu, bu doğru. Bundan taraftar ve futbolcudan çok mutlu olan Yıldırım, yönetimi ve ailesi, bu da doğru. Ama bütün bir sezonu, "Bu maçı kazanacak mıyız? Bu deplasmanda ne yapacağız?" diye stres içinde geçirdi. Kemal kayboldu. Aynı şekilde Murat Hacıoğlu da. Serkan olmaması gereken yerde oynuyor. Tuncay da oynaması gereken yerde değil. F.Bahçe bir curcuna içinde. Yıldırım bunlardan memnunsa, söyleyecek ne olabilir ki...
Yıldırım, "istikrar" diyor. Tabii istikrar önemli. Yalnız bu nasıl bir istikrar. Biz yaşananların ve olanların yanlış olduğunu, Fenerbahçe'nin daha iyi oynayabileceğini söylüyoruz. Şuna inanıyorum ki, Aziz Yıldırım da bu gerçekleri görüyor ve biliyor. Görüyorum, suratı sinirden kıpkırmızı. Ama bundan keyif alıyorsa, onun bileceği şey. Televizyon programında bin tane e-mail geliyor, 999'u Daum'un gitmesini istiyor. Çünkü kimse elindeki bu imkanlarla, bu futbolcularla F.Bahçe'nin kötü oynamasına tahammül gösteremiyor. Herkes rahatsız.
Ama patron Aziz Yıldırım. Karar ona kalmış.
Şimdi transfer şart
* Fenerbahçe için şimdi önemli olan gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'nde başarı. Sarı lacivertlilerin bu hedefe ulaşması için ne yapması gerekiyor?
Öncelikle F.Bahçe'nin transferler yapması gerek. Çünkü eksik bir takım. Gençler önümüzdeki sezon için çok büyük koz olacaklardı, Daum bunları kaybetti. İyi bir santrfor, iyi bir orta saha lazım. Nobre ve Luciano ile Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ni çıkaramaz. Bana göre Daum ile de çıkaramaz.
Maça ağırlığını koyacak golcü, her ayağına gelen topu kaybetmeyecek, topu tutup arkadaşlarına kazandıracak bir santrfora ihtiyaç var. Artı orta sahada oyuna ağırlığını koyup ve takımın patronu olacak bir orta saha oyuncusu gerek.
Stoperde Luciano gölge boksu yapıyor. Luciano ile Avrupa'da bir şey yapamazsın. Bunları çok iyi düşünüp hareket etmek lazım. Bugüne kadar hep günü kurtarmak için transferler yapılmış. İyi ve yerinde takviyeler gerek. Yoksa Fenerbahçe bu futbol anlayışı ve bu takımla Avrupa'da başarılı olamaz, yine hüsran yaşar.
Trabzonspor avantajlı
* Trabzon ile G.Saray arasındaki ikincilik yarışında kim başarılı olur?
Süper Lig'de son haftaya girildi ve iki takımın da 1'er maçları kaldı ve Trabzon 1 puan önde. Trabzonspor'un İstanbul’a kaybedeceğini zannetmiyorum. Çünkü bordo mavililer bence Türkiye'nin en iyi futbolunu oynuyor ve daha iyi bir takım görüntüsünde.
G.Saray daha zor bir maç oynayacak. Denizlispor maçı onlar için kolay geçmeyecek. G.Saray F.Bahçe maçını kaybetmese, herşey biraz daha farklı olabilirdi. Derbideki yenilgiyle Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkından uzaklaştı. Şu anda gözüken Trabzon avantajlı, ama sürpriz olursa bilemem.
Hakemleri rahat bıraksınlar
* Hakemler ligde şampiyonluk yarışını etkiledi mi?
Hayır etkilemedi. Hiç bir hakem art düşünceyle sahaya çıkmaz. Merkez Hakem Komitesi (MHK) sezonun sonuna girilirken değişti. MHK, daha bilinçli olarak idare edecektir, taviz vermeyecekler, ama idareciler de hakemleri biraz rahat bıraksınlar. Hakemlerimiz haklarında yapılan yorumlar yüzünden stresli olarak maça çıkmasınlar. Hakem basın ve kulüp yöneticilerinin baskıları yüzünden korkarak maça çıktığında iyi bir yönetim gösteremez. Tabii ki hakemler eleştirilecek, iyi yönetmeyenler zamanı gelenler bırakacak. Ancak bu kadar çok konuşulurlarsa, hakemler sahaya rahat çıkamaz ve iyi maç yönetemezler. Bir takım aleyhine veya lehine kararları yanlış verilebilir, ama dünyanın hiçbir yerinde hakem bu kadar konuşulmaz. Ülkemizde hakemleri konuşanlar da prim yapıyor. Bu da ilginç.
Yazının Devamını Oku 23 Mayıs 2005
FENERBAHÇE'yi tebrik etmek lazım, şampiyon oldu. İyi oynamak, kötü oynamak bir yana, üstüste ikinci ve toplamda 16. kez şampiyon olmak, bu onura en çok erişen takım olmak tabii ki önemli.Bunu inatçılığına rağmen Daum'la yapması da enteresan. Hem de en az gol yiyen ve en çok gol atan takım olarak.F.Bahçe, G.Saray karşısında yine aynı F.Bahçe'ydi. Orta sahasında 1.5 adamla oynayan, oyun planı olmayan bir takım. Bir tek Tuncay takımının savunmasına yardım etti. Takımın en kötü oyuncusu Nobre'ydi, ama o da gol attı. Onu da kutlamak gerek, gerçi ben antrenör olsam onu oyundan alırdım. F.Bahçe şampiyon, ama ne yazık ki iyi bir futbol takımı gibi oynamıyor. Buna rağmen bunu başarması da diğer takımların ne yapacaklarını bilmemelerinden kaynaklanıyor. Bu şampiyonlukla biraz da onların utanması gerekir. Bu kadar kötü oynayan, üstüste 3 derbi kaybetmiş bir takım, G.Saray'ı yenerek mutlu sona ulaştı.Yürekleri ağzındaydı F.Bahçe seyircisinin yüreği ağzındaydı. Sarı lacivertliler kaybetmek istemedi ve defans yaptı. Yalnız maçın 61. dakikasında Necati'nin vurduğu bir kafa var. Fevkalade güzel bir vuruştu. Kenardardan auta gitti, ama herkesin "Gol" diye yüreği hopladı. G.Saray daha derli toplu bir takım görüntüsü verdi. Yalnız onların aşırı sakin oluşunu anlayamadım. G.Saraylı futbolcular sanki herşey bitmiş şampiyon olmuşlar gibi rahattılar. Oysa heyecanlı olmaları gerekirdi. Buna karşın sakin olması gereken F.Bahçeli futbolcular aşırı heyecanlıydı. Sahadaki iki takım futbolcularının arkadaşlığı ise iyiydi. Onların bu tutumunun taraftarlara da örnek olması gerekir.F.Bahçe bu maçı kazanmayı hak etti mi, derseniz. Hak etti. İyi oyunuyla değil, ama verdiği mücadele ile hak etti. Yoksa ben, seyircisi önünde daha farklı bir F.Bahçe bekliyordum. Anelka ve Alex'in daha iyi ve daha haraketli oynamalarını umuyordum. G.Saray kalecisi Mondragon'u da anlayamadım. Yediği gol enteresandı. Bir kalecinin eline çarpan top gol olmamalı. Belki de hayatının en kötü golünü yedi. F.Bahçeli futbolcuları mücadeleleri, yüreklerini ortaya koydukları için, başkan Aziz Yıldırım ve yönetici arkadaşlarını da şampiyonluk yaşattıkları için kutlamak gerek. Yalnız Fenerbahçe önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'nde yarışacak. Bu takımla devam ederse, böyle futbol oynarsa yine hüsran olur.
button
Yazının Devamını Oku 17 Mayıs 2005
Alman teknik adamın F.Bahçe'ye verdiği bir şey yok. Bana göre oynattığı futbolla gitmeli. Takıma kazandırdığı bir oyuncu yok ve üstelik çok istikbal vaddeden oyuncuları da yok etti. * Daum eleştirilerin odak noktasında. Fenerbahçe Daum ile arzuladığı hedeflerine ulaşabilir mi? Yönetim Daum'un alternatifini hazırladı mı?
Yönetimin ne hazırladığını bilmiyorum, ama bir gerçek var ki, Daum'un F.Bahçe'ye verdiği bir şey yok. Artı bir sürü genç perişan durumda. Daum kalır mı, gider mi ona yönetim ve başkan karar verecek. Ama gözüken şu, F.Bahçe'nin sergilediği futbolda takımın oyun sistemi yok. Bu son maçlarda ortaya çıkan bir şey değil, iki senedir bunu yapamıyor. Daum'un beğenmediği van Hooijdonk geçen sene F.Bahçe'yi şampiyon yaptı. Bu sene G.Saray maçında korktu 45 dakika Hollandalı'yı oynattı. Bu da eleştirilerden korkmasındandı. Ankara'daki son maçta ise oynatmadı mesela.
Toplama takım gibiler
Daum'un oynattığı futbol, oyuncuların kalitesine veya performansına göre belirlenmiş bir sistem değil. Daha doğrusu takımda kimin nerede oynayacağı belli değil. Oynamaması gereken yerde oynuyor futbolcular. Bir toplama takım gibiler. İki senede takım olamamış bir F.Bahçe. Bir senedir oynamayan Murat Hacıoğlu son maçta 10 dakika takıma konuyor. Bu adam nasıl oynar, bir senedir topa ayağını vurmamış. Antrenmanda oynamak ayrı, maç ayrı. Birden bire piyangodan çıkıyor sanki. Daum kulübeye baktığında kendine yakında kimi görüyorsa, oyuna onu sürdü gibi geliyor. Ne plan, ne sistem, ne oyuncuların nerede oynayacağı belli.
Elinde van Hooijdonk gibi bir silah var, Luciano'yu ileri çıkarıyor. Luciano ileri çıktığında 2-3 gol attı, peki onun yüzünden F.Bahçe kaç gol yedi? Daum kalır mı, gider mi ona yönetim karar verecek. Bana göre oynattığı futbolla gitmeli. Takıma kazandırdığı bir oyuncu yok ve üstelik çok istikbal vaddeden oyuncuları da yok etti.
Hakan'ı çıkarmak büyük hata
* G.Saray'da bu kez Hakan Şükür ile Gheorghe Hagi arasında bir kriz patladı. Hakan'ın çıkarılması doğru muydu?
Hagi "Yorgundu" diyor ve Hakan Şükür'ü bu yüzden çıkardığını belirtiyor. Ben Hakan'ı hiçbir maçta yorgun görmedim. G.Saray kenardan ve orta sahadan topu kaleye getiremedi. İleriye 18 içine doldurdu topu. Peki bu karambol pozisyonlarında gol yapacak adam kim, Hakan. Bu oyun tarzında Hagi onu oyundan alıyor, sol açığa yavaş hareket eden bir adam koyuyor, hem de PAF takımından. Bu nasıl bir mantık? Hayati bir maç oynuyorsun, PAF'tan adam sokuyorsun. Hakan gibi uzun boylu, tecrübeli golcü birini de çıkarıyorsun, bunun müdaafası da yok.
Tabii Hakan'ın çıkarkenki, davranışları uygun değil, ama o da isyan ediyor. Fenerbahçe maçında 2 gol atmış, artı takım kaptanı. Bu tarz futbolcular çıkarıldıkları zaman rahatsız olur, bunu Hagi de bilmiyor mu? Aslında en iyi bilecek adam da o. Hagi, bütün şöhretini futbolculuktan kazandı, antrenörlükte daha yeni.
G.Saray'ın yenilgisi affedilmez
* F.Bahçe de G.Saray da haftayı yenilgiyle kapadı. Hangisinin kaybı daha büyüktü?
F.Bahçe, Ankara'da kötü oynayarak kaybetti. Bir Tuncay'ın pozisyonu var, yüzde yüz gol olacak. Tuncay sol ayağıyla vursa top ağlara gidecek, bekledi sağ ayağına gelsin diye, rakip bastırdı top dışarı çıktı. Bunun dışında pozisyonu yok. F.Bahçe geçen hafta ezeli rakibi G.Saray'a açık farkla 5-1 yenilmişti, moralsizdi. Deplasmana gitmiş Ankara'ya, rakım bakımından yüksek, futbolcu rahatsız olur. Artı karşısındaki rakip kümede kalma mücadelesi veren bir takımdı. Çok zor bir maça çıktı F.Bahçe. Ve 1-0 mağlup oynayıp bunu çeviremedi. Bu hem sistem olmayışı hem de kenar yönetimden kaynaklandı. Silahlarını kullanamadı F.Bahçe. Bir silahı var Tuncay, o da geride. F.Bahçe'nin kaybettiği 3 puan zor bir maç sonrası gerçekleşti.
Bu yenilgi daha ağır
Gelelim G.Saray'ın maçına... Sarı kırmızılılar F.Bahçe'yi açık farkla yenmenin, kupayı kazanmış olmanın moraliyle yüklü. G.Birliği ile kendi sahasında oynuyor. Bütün seyirci G.Saraylı. G.Birliği'nin hiçbir iddiası yok. Ne düşmemeye, ne şampiyon olmaya oynuyor. Artı G.Saray 1-0 da öne geçti ve bu maçı verdi.
İki takımı kefeye koyduğunda bence G.Saray'ın yenilgisi F.Bahçe'ninkinden daha ağır. İkisi de üzülüyor bu yenilgilere, ama G.Saray yense şampiyonluğa yüzde yüz ortak olacak. F.Bahçe kazansa şampiyonluğu ilan edecek. Bu yüzden iki takım da kaybediyor, iki takım da şokta, ama bence G.Saray yenilgisi affedilemez. F.Bahçe hala 4 puan önde ve G.Saray bu hafta rakibini yense de çok şey farketmeyecek.
Akıllı oynayan kazanır
* Son 2 haftada Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki puan farkı 4 ve iki takım bu hafta birbiriyle oynuyor. Bu lig bitti mi? Derbide kim avantajlı?
Matematiksel olarak lig bitmedi. Her şey bu haftaki derbiye bağlı. Fenerbahçe, Galatasaray'ı yenerse veya berabere kalırsa lig biter. Galatasaray kazanırsa, şampiyonluk ilanı son Konya maçına kalır.
İki takım arasında bu hafta sonu oynanacak derbi, geçen haftaki Türkiye Kupası maçından farklı olacak, bu kesin. Ezeli rekabet bu, sonucu hiç belli olmaz. Ezeli rekabetin atmosferi her türlü maça yansıyor, şampiyonluk maçına da kupa maçına da, lige de. Bu da güzel. Güzel, ama bazen haddini aşan olaylar oluyor. İnsanlar birbirlerine hakaret ederek olayı çirkinleştiriyor. Akıllı oynayan, sinirlerine hakim olan, hakemle uğraşmayan takım sahada başarılı olur.
Yazının Devamını Oku 16 Mayıs 2005
FENERBAHÇE, şampiyonluk turu atacağı bir maçı akıl almaz teknik direktör hataları ve kötü futbol yüzünden kaybetti. İnanılır gibi değil... Saha çok güzel, seyirci üstünlüğü de sizden yana. Ama siz ne yapıyorsunuz, berbat bir futbol sergiliyorsunuz. Kazanmak, en azından bir puan almak için hiçbir çaba göstermiyorsunuz. Dün, sarı lacivertli formayı giyen hiçbir futbolcuda hırs yoktu. İkili mücadeleleri hep Ankaragücülüler kazandı. Fenerbahçeliler bekliyorlar ki, rakip hata yapsın, top kendilerine gelsin. Koca 90 dakikaya bakıyorsun, organize gelişmiş bir tek gol pozisyonu yok. Böyle şey olur mu? Şampiyonluğu hedefleyen bir takım böyle mi oynar? Bütün futbolcular sanki bir hayalet gibi boş boş dolaşıp durdu.Ankaragücü ilk yarıda korkak oynadı. Ama, baktı ki Fenerbahçe'de bir şey yok, ikinci devrede daha cesur oynamaya başladılar. Bu cesur futbollarının karşılığında da, altın değerinde üç puan aldılar. Hooijdonk niye kenarda?Ya Daum'un yaptıklarına ne demeli? Orta sahayı gene bir tek Aurelio'ya teslim etti. Brezilyalı dışında, rakibin ataklarını frenleyecek, pres yapacak bir tek adam yoktu. Böylesine kritik bir maçta takımı tek santrforla oynatıyor. Üstelik santrfor oynattığın Nobre, gerçek bir santrfor da değil. Sahaya bakıyorsunuz, geçen sezon takımı şampiyon yapan Van Hooijdonk, yine yedek. Böyle mükemmel bir golcü kenarda otururken, defans oyuncusu Luciano gol atmaya gidiyor. Murat Hacıoğlu bir senedir ortalarda yok, beş dakika bile oynamamış. Daum kalkıyor, bu adamı maçın son 10 dakikasında kurtarıcı diye sahaya sürüyor. Bu Daum şaşırmış mı? Kendi aklınca alay mı ediyor? Artık bu iş alaydan falan çıktı, bilgisizliğe girdi. Aklı başında ve futbolu bilen bir teknik direktör böyle şeyler yapmaz.
button
Yazının Devamını Oku 12 Mayıs 2005
<B>ATATÜRK </B>Olimpiyat Stadı’nda 6 gol, zevkli ve güzel bir kupa finali izledik. Tabii bu güzellik kupayı kazanan G.Saray ve sarı kırmızılı taraftarlar için. Sarı kırmızılı takımı kupayı kazandığı için kutlamak gerek. F.Bahçe’nin bu defans ve orta saha ile bir şey yapamayacağını uzun süredir söylüyoruz. Nitekim, kupa finalinde de böyle oldu. G.Saray ilk yarıda 6 kere geldi F.Bahçe kalesine, üçü gol oldu. Sarı lacivertli takımın savunması yol geçen hanı gibiydi. Ne kademe, ne yardımlaşma, ne ikili mücadele vardı. Luciano gol attı, ama onun asıl görevi gol atmak mı? Rakibin F.Bahçe savunması arasına attığı topların hiçbirinde yoktu. Bu takımın bel kemiği olması lazımdı, defansif özellikleri çok önemliydi, bunu sergileyemedi.
Devre 3-1 kapanmış, ikinci yarıda F.Bahçe’nin G.Saray’ın üstüne geleceği açık, defansında açık vereceği de bağırıyor. F.Bahçe’nin kötü defansına bir de şanssızlığı eklenince goller peşpeşe geldi. G.Saray forvetleri iyi pozisyonlar buldu, ama bu farklı galibiyette vurdukları her topun gol olması da onların şansıydı.
Mondragon devleşti
F.Bahçe aslında iyi başladı maça, ama orta sahada bir tek Aurelio ve geride duran defansla, karşısında biraz topu kullanan, bilinçli oynayan takıma karşı nasıl kazanacaktı? Oyunun büyük bölümünde maça hakim olmasına pozisyonlara girmesine rağmen sadece 1 gol atabildi F.Bahçe. Tuncay başta, forvetleri çok beceriksizdi. Bunlardan yararlanamamasının bir nedeni de kalesinde devleşen Mondragon’un bilinçli ve zaman zaman da şanslı kurtarışlarının olmasıydı. Rüştü ise bir tane pozisyon kurtardı ve onun için çok şanssız bir maçtı. Onun için şans faktörü ne kadar eksiyse, Mondragon için o kadar artıydı. Kolombiyalı file bekçisi için olağanüstü bir maç oldu. Kalecilerin önemi işte böyle anlarda ortaya çıkıyor. Onun kurtardığı pozisyonlar takımının moralini yükseltti. Rüştü her gelen pozisyonda gol yedi, ama şunun altını çizmek gerekir ki, Necati’nin attığı plasede o golü hiçbir kaleci kurtaramazdı.
Tercihler doğru değil
G.Saray’a bakıyorsun, soyunma odasına iki farklı önde gittikten sonra iki önemli oyuncusunu ikinci yarıda oyundan aldı. Amacı skoru korumaktı. Ribery’i çıkardı Hagi ki, o futbolcu gol için açılacak F.Bahçe karşısında pozisyon yakalayacak adamdı. Ardından Necati’yi oyundan aldı. Oysa Necati, sahada en iyi kafaya çıkan, en iyi oyunu gören adamdı. G.Saray’ın ilk iki golü de Necati ve Ribery paslaşmalarından oldu. F.Bahçe’nin 4 savunma oyuncusu bu ikiliyi durduramadı. Necati futbol kalitesi, Ribery sürati ile 90 dakika oynasa, G.Saray belki 2 gol daha atardı.
F.Bahçe’ye gelince... Serhat bazı saçmalıklar yaptı, ama forvette en tehlikeli adamdı. Daum tuttu onu çıkardı. Bir sürü maç kötü oynadı Serhat, onlarda sonuna kadar gitti, bu maçta iyi oynuyordu sahada alındın. Sonuç olarak iki antrenör de kenarda iyi tercihler ve doğru kararlar veremedi.
Yazının Devamını Oku 10 Mayıs 2005
F.Bahçe ile G.Saray'ı karşı karşıya getirecek yarınki Türkiye Kupası finali, ligde şampiyonluk yarışının da son 3 haftaki seyrini belirleyecek. Kupada kaybeden kendini toparlamak için gerekli zamanı bulamayacak. * Ligin son 3 haftasına girildi ve lider F.Bahçe ile G.Saray arasındaki puan farkı 4. Lig bu şekilde biter mi? G.Saray'ın şampiyonluk şansı nedir?
Sezon ligin zirvesinde şu anki haliyle bitebilir de bitmeyebilir de. Her şey F.Bahçe'nin elinde. F.Bahçe deplasmanda oynayacağı iki maçı da kazanırsa, G.Saray ile Kadıköy'de oynayacağı maçı kaybetse bile şampiyon olur. F.Bahçe bu yarışta büyük avantaja sahip.
Yalnız burada yarışın seyrinde etkili olacak lig harici bir olay var. İki takım yarın Türkiye Kupası finalinde karşı karşıya gelecek. Bu kupa finali büyük rekabete ve mücadeleye sahne olacak. İki takım 10 gün sonra da ligde karşılaşacak. Yarınki maçtan çıkacak sonuç, iki takım üzerinde büyük etki ve baskı oluşturacak. Bu finalden yenik ayrılan psikolojik olarak çok farklı bir boyuta gelecek. Kupayı kaybeden, "Acaba ligde de yenilir miyim?" diye demoralize olabilecek. Ve iki maç arasında çok kısa bir zaman diliminin olması, moral olarak sarsılan takımın toparlanmasını imkansız hale getirecek diyebiliriz.
Anlayış değişmeli
Özellikle ligde geride olan G.Saray, kupada da darbe yerse kendine gelmesi çok zor olur. F.Bahçe kupayı kazanırsa, lig maçına da çok moralli çıkacak. Seyirci de coşacak (Bu coşma hakaret anlamında değil, kendi takımını motive etme, tezahüratını kendi takımına yapma. Rakibe hakaret bir şey kazandırmıyor.) Türkiye'deki tezahürat anlayışı da değişmeli. Buna öncü de F.Bahçe olsun. Ben olacağına da inanıyorum.
Favorisi yok
* Türkiye Kupası finalinde G.Saray mı, F.Bahçe mi avantajlı? Finalin kaderini ne belirleyecek?
İki takım arasında çok büyük bir üstünlük farkı yok. F.Bahçe'nin avantajı duran toplardan neticeyi değiştirebilecek oyuncuları olması. Alex, Nobre, Tuncay, Anelka gibi yıldızları var. İkisinin de kalecileri iyi. G.Saray'ın avantajı orta sahası daha kalabalık oynuyor, F.Bahçe'de bu mevkii boş kalıyor. Bugün F.Bahçe-G.Saray maçı adı altında iki ekip genç takımlarını sahaya sürse, maç ortadadır. Çünkü derbinin havası ayrıdır. Sinirine hakim olan, hakemle uğraşmayan, seyirciye kulak asmayan, sahada yardımlaşan kim olursa maçı kazanır.
F.Bahçe'nin yıldızları gibi G.Saray'ın da golcüleri var; Hakan Şükür, Necati gibi. Hakan Şükür'ü eleştirirken dikkat etmek lazım. 34 yaşında hala takımının en fazla koşan, mücadele eden, egoist olmayan futbolcusu ve gol yollarında Türkiye'nin en tehlikeli adamı. Bazı golleri kaçırabilir, ama yaşını göz önüne aldığınızda bunu hoşgörüyle karşılamak gerek. Hakan'ı yerden yere vurmak bu kadar kolay olmamalı. Bugünkü şartlarda Hakan her zaman güçlü bir silah.
Popülerlikleri sürer
Necati, ikinci santrfor olarak oynuyor, ama sahada müthiş dolaşıyor. Her yerden gol pozisyonuna giriyor ve pozisyon hazırlıyor. Hava hakimiyeti var ve iki ayağını iyi kullanıyor. Komple bir oyuncu. Her takımın işini bitirebilir. Göbekteki ikilisi, Song ve Tomas ikili mücadeleye iyi giriyor ve rakibe çok çabuk bastırıyor. Bu ikili G.Saray'ın avantajı.
Gheorghe Hagi, F.Bahçe'nin yıldızlarına karşı kendilerinin de silahları olduğunu söyledi. Doğrudur, G.Saray'ın her devirde silahı olmuştur. G.Saray küme de düşse, ikinci sınıf takım olamaz. Bu kadar taraftarı, sevgi duyulan camiası olan takım G.Saray da olsa, F.Bahçe de olsa aynı popülerlikte devam eder.
Ancak antrenörler, başkanlar, yöneticiler, futbolcular, medya konuşmalarına çok dikkat etmeli. Futbol son dönemde devamlı polemikler oyunu oldu. Tabii ki bunu da kesecek olan Futbol Federasyonu, ama malesef federasyonun bunlardan haberi yok.
Olgunluk gerekli
* Trabzon'un Futbol Federasyonu ve hakem Cem Papila'ya yönelik tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Nereye gidiyoruz?
Yaşananlar çirkin bir hal almaya başladı. Trabzonspor'un F.Bahçe'ye yenildiği hafta bir feveranı olabilir. Trabzon'un haklı olduğu bir yer var; iyi futbol oynuyor. Türkiye'nin en iyi oynayan takımı. Doğal olarak bunun karşılığını almak istiyor. Alamayınca da bunu hakemin elinden aldığını zannediyor. Evet, hakem olmaması gereken golü verdi, çünkü yan hakem pozisyonu süzemedi. Ancak Cem Papila'ya bu kadar yüklenmenin nedeni, 5 kırmızı kartlı maçından dolayı Beşiktaş'tan da destek göreceğini zannedip hakemi bitirme çalışmasından kaynaklanıyor gibi geliyor.
Eğer bir hakem kötüyse, hakemliğine son verilir. 2-3 maç dinlendirip bu iş yapılmaz. Kapasitesi bu kadar der gönderirsin. Papila, o maçta zaman zaman bazı faulleri yanlış verdi. Bunların çoğu da F.Bahçe aleyhineydi. Maçın sonucuna tesir edecek hatalar da yaptı, bu doğru. Ama o gol kararında onun mu, yan hakemin mi suçu var, bunu göz önüne almalıyız. Ona bu kadar yüklenmenin, "Konuyu mahkemeye götüreceğiz" demenin anlamı yok. Trabzonspor şampiyonluk yaşamış bir takım, bunu olgun karşılamalı.
Collina en az 20 hata yaptı
Geçtiğimiz yıllarda hakemler F.Bahçe'yi yaktı. Geçen sene 3-4 maç F.Bahçe hakemlerin kurbanı oldu, sesini çıkarmadı. Önceki sene yine hakemler yüzünden UEFA Kupası'na bile katılma şansı yakalayamadı. Merkez Hakem Kurulu'na (MHK), hakemlere inancın yoksa, futbolcun, idarecin onlara inanmıyor, basın da aynı tepkiyi veriyorsa o zaman dışarıdan hakem getirilir.
Önceki gün Milan-Juventus maçını seyrettim. İkisi de 76 puandaydı. Juventus kazandı, şampiyonluk yarışında öne geçti. Pierluigi Collina en az 20 tane hata yaptı, kimse sesini çıkarmadı. Yöneticiler ağzını açmadı. Chelsea girmeyen golden Şampiyonlar Ligi finalinden oldu. Bu kadar yangın yapılmadı. Biz hiçbir yerden de ders almıyoruz. Bütün bunlar, taraftara sempatik gözükmek için üretilen popülist politikaların ürünü. Sonuçta olan Türk futboluna.
Beşiktaş taraftarı başka
* G.Saray şampiyonluk kovalıyor, seyircisi yalnız bırakıyor. Ligde seyirci sıkıntısının yaşandığı bir dönemde iddiası olmayan Beşiktaş tribünleri dolduruyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Beşiktaş seyircisi takımına çok bağlı. Takımını görmek için maça gidiyor, onlar için iddialarının olup olmaması önemli değil. Seyircinin maça gitmesi için takımının onu heyecanlandırması lazım. Beşiktaşlılar heyecana değil, takımını, formayı görmeye gidiyor. F.Bahçe'de de bu böyle. G.Saray seyircisi ise başka. Onlar maça gitmek için başarı bekliyor. G.Saraylı da heyecan arıyor, ama takımları şampiyonluk kovalamasına rağmen maça gitmiyorlar, niye böyle bir tutum içine girdiklerini ben de anlamıyorum.
Doymuşluk desen bunun onunla da alakası olamaz. Daha önceki şampiyonluk geçmişte kaldı, yenilere bakmak lazım. Bundan önce ligde, kupada, Avrupa'da şampiyon oldun diyelim, ama hepsi geçmişte kaldı. Bunlara yenilerini eklemek gerek.
Şimdi Galatasaray'ın önünde Fenerbahçe maçı var ve ben öyle tahmin ediyorum, Galatasaray seyircisi de o maçta tribünleri dolduracak. Belki inattan, belki rekabetten, belki ezeli rakibi önünde kazanma duygusunu yaşayabilecek olmaktan stada gidecek.
Yazının Devamını Oku 8 Mayıs 2005
DİYARBAKIR'daki maçın iki kırılma noktası vardı. Birincisi, ilk yarıdaki Diyarbakırspor atağında Serkan'ın çizgiden çıkardığı top.Eğer bu gol olsaydı, Fenerbahçe açısından maç çok zora girerdi. İkincisi ise Serhat'ın yoktan varedip, Nobre'ye attırdığı mükemmel gol. Serhat o pozisyonda, tamamen kişisel becerisiyle mükemmel gidip nefis bir şut savurdu, kaleciden dönen topu da Nobre tamamladı. Eğer Serhat'ın vuruşunda top kaleye girseydi, olağanüstü bir gol olacaktı. Bu golden sonra Diyarbakırspor'un direnci tamamen kırıldı. O dakikaya kadar "Belki bir beraberlik golü bulurum" umuduyla direnen ev sahibi ekip, tamamen çöktü. Maçın en önemli olayı da bu oldu.Pas yapamıyorlarFenerbahçe'nin oyun düzeninde gene bir değişiklik yok. Takımın en önemli zaafı hücumda pas yapamaması. Ancak geride paslaşarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, ki bu da rakipler için hiçbir tehlike oluşturmuyor. Fenerbahçe'deki garipliklerin en önemlisi Rüştü'nün degajlarından gol pozisyonu üretmeye çalışmasıydı. Rüştü'nün gönderdiği topları kafayla indirmesi beklenen Nobre, 10 topun 9'unu zaten alamıyor. Artı, topu alsa bile yakınında indireceği kimse yok. Tuncay sol çizgide, Serhat sağ çizgide, aralarında metrelerce mesafe var. Hal böyle olunca da Rüştü'nün degajlarının hemen hepsi ya kaleci Fadhel'de ya da Diyarbakırspor'un defans oyuncularında son buldu.Savunmada Deniz ile Önder fevkalade iyi oynadı. Orta sahadaki Aurelio genelde başarılıydı. Yalnız bu oyuncuda tehlikeli bir durum gördüm. Üzerine vazife olmayan işler yapmaya başladı. Dün, hiç gereği yokken defalarca kanatlara gitti. Aurelio, orta sahanın göbeğini tutan tek oyuncu olduğunu unutmamalı. Selçuk, bütün iyi niyetiyle görevini yapmaya çalıştı, ancak her zamanki gibi oyunda fazla bir ağırlığı olmadı.Hooijdonk’a ayıp Bütün bunlar bir yana, dün gece çok büyük bir ayıp işlendi. Anelka oynamıyorsa Van Hooijdonk'u kenarda oturtmanın hiçbir manası yoktu. Geçen sezon takımı şampiyon adam, hakaret eder gibi maçın bitmesine sadece 2 dakika kala oyuna sokuldu. Daum'un bu yaptığı yenir yutulur gibi değil. Bu adam saatin farkında değil mi? Maçın bitmesine kaç dakika kala olduğunu bilmiyor mu? Daum, bu davranışının hesabını mutlaka vermelidir. Burada Van Hooijdonk'a yapılan ayıbı da bir kenara bırakın, takımı daha diri tutmak için, oyuncu değişikliklerinin çok daha önce yapılması gerekirdi. Fenerbahçe takımı, 3 değişiklik hakkını da son 2 dakikada kullandı.
button
Yazının Devamını Oku