4 Ekim 2005
Sahada 50 tane sahtekarlık yapılıyor, ondan sonra da ‘El değmemiş bir lig’den söz ediyorlar. Bu tür bir provokasyonu kulüp yöneticileri nasıl yapıyor, anlayamıyorum. Sonra deniyor ki, Türk futbolu dibe gidiyor. Bunun sebebi Anelka’nın elle attığı gol mü?* Üç büyük kulübün, Anelka’nın elle attığı gol nedeniyle ortak bir bildiriyle tepki göstermesini ve ‘El değmemiş temiz bir lig istiyoruz’ pankartıyla takımlarının sahaya çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?Sahada 50 tane sahtekarlık yapılıyor, ondan sonra da ‘El değmemiş bir lig’den söz ediyorlar. Peki yaptıkları için kendilerini yargılıyorlar mı? Bu tür bir provokasyonu kulüp yöneticileri nasıl yapıyor, anlayamıyorum. 3 takım da aynı pankartla sahaya çıkıyor, belli ki aralarında anlaşma var. Bu da güzel bir şey değil. Amaç ne, F.Bahçe’yi baltalamak. Ama 3 değil, 5’i bir olsa, F.Bahçe’yi baltalayamaz. Adam çıkıyor sahaya, takır takır oynuyor ve kazanıyor. Yıldırım ne yaptı?Tribünlere bir sürü pankart asılıyor, F.Bahçe Başkanı’na sürekli küfür ediliyor. Ne demek bu? Türk futbolunda öncü ve lokomotif olmuş kulüplerin seyircisinin olgun ve hoşgörülü olması gerekir. Bu kadar çirkinlik içinde nasıl futbol oynanır? Ne istiyorlar Aziz Yıldırım’dan. O ne yapıyor? Yıldırım muhteşem bir stat yapıyor, F.Bahçe başarısız olsun, o stadı bombalayıp yıksın mı istiyorlar? Başkan, o stadı yıktığında, ‘Bravo başkan’ mı diyecekler?Türkiye’de bütün iş yöneticilerden kaynaklanıyor. Bu pankartlar ve diğerleri yönetimlerin, yöneticilerin planladığı şeyler. Bu tür davranışlar kulüp yönetimlerine yakışmıyor. G.Saray’ın, Beşiktaş’ın maçında F.Bahçe başkanına küfür ediliyor. Edenler de, şampiyonluk yaşamış, olgun seyirciler! Sonra deniyor ki, Türk futbolu dibe gidiyor. Bunun sebebi Anelka’nın elle attığı gol mü? Sanki o golü de başkan attı. Hakem görmemiş, hata yapmış, onun cezası neyse verirsin.Herkesi şaşırttılar* Fenerbahçe’nin Konyaspor karşısında ilk yarıda kötü bir futbol sergileyip, 2-0 geriye düşmesini ve sonra maçı çevirmesini neye bağlıyorsunuz?F.Bahçe ilk yarı umulmayacak derecede kötü oynadı. Böyle bir takımı kimse beklemiyordu. Herkes çakılıydı, futbolla alakası yoktu. Bir de üstüne iki gol yiyince şoke oldular. Ama ikinci yarıda farklı oynamaya başladılar. Elle veya faulle atılan gol onları morallendirdi, Konya’yı ise sinirlendirdi. Şimdi ben Konya’yı anlamıyorum, niye sinirlenip oyundan koptular. O gole rağmen 2-1 öndesin, hakem vermiş kararını yapacak bir şey yok, devam edeceksin. F.Bahçe tek kale oynuyor. Gol için, maçı çevirmek için bütün imkanlarını kullanıyordu. Beraberliği de yakaladı. Ardından rakip çözülünce de iki gol daha geldi.Ben şimdi yine Konya’ya dönüyorum. Anelka’nın golüyle skor 2-1 olmuş, ama hala galipsin niye sinirleniyorsun. Bu kadar moral bozulacak durum yok. Kendi sahanda, seyircinin önünde oynuyorsun. Tamam, 4 hakem de hata yapmış, ama bunlar olabilir. İlk defa mı biri elle gol atıyor? Maradona Dünya Kupası’nda eliyle gol attı. Hiç mi sahtekarlıkla atılan gol yok bu ligde? Ayağa bile dokunulmadan çalınan fauller, verilen penaltılar. Ofsayttan atılan goller. Onların hepsi normal de bu gol mü bir tek anormal? Bir golden sonra, hala öndeyken maçı niye bırakıyorsun? Konya demiyor ki, ‘Bizim gücümüz bu kadardı, ondan sonra direnemedik.’ Çalımbay’a iki tavsiye* Beşiktaş’ta sıkıntı aşıldı mı, yoksa aynı şeyler yeniden gündeme gelecek mi?Rıza Çalımbay konusunda sular durulmuş gibi. Rıza Beşiktaş’ın içinden yetişmiş biri. Niye bu kadar yıpratıldı, anlamadım. Ama benim de ona iki tavsiyem var. Birincisi, az konuş Rıza. İkincisi, her maçta oyuncuları bu kadar çok değiştirme.Rıza bu işin üstesinden gelmek zorunda. En azından takımı herkesten iyi bilen bir antrenör. Ama oyuncu seçiminde çok objektif olması lazım. Artı takımın omurgasını oturtmalı. O kötü oynadı, onu öbür maçta çıkarayım, yerine bunu koyayım, bu olmamalı. Tabii elinde bir sürü kaliteli oyuncu var, bu da onun için problem. İyi oyuncu kenarda oturduğunda rahatsız olur. En tehlikeli olan da bu. Ama takım içinde birliği kurup, onları bazı şeylere inandıracak olan adam Rıza. Bu konuda işi zor, ama takımın omurgasını belirler ve üzerinde de fazla oynamazsa fazla sorun yaşamaz.Aynı sıkıntılar yaşanabilir tabii. Yalnız her mağlubiyette ve beraberlikte bunlar yaşanacaksa, o zaman kötü.Cehaletin eseri* Galatasaray’da Hasan Şaş ile Necati tartışması önceki gün de yaşandı. Bu bir otorite sıkıntısı olduğu anlamına mı geliyor? Başkan Özhan Canaydın’ın protesto ederek maça gitmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?Demek ki, bir sıkıntı var. Neden tartışıyorlar anlamıyorum. Futbolcular birbirlerini sever, yardım ederse, hem takımları, hem transferde kendileri kazanır. Bunu anlamıyorlar mı? Ama nasıl anlasınlar, idarecisi böyle olan kulüplerin sporcusu da farklı olmaz. Cehaletin verdi şey bunlar. Pas verirsin, vermezsin, bunları soyunma odasında söyler, tartışırsın. Bu tür tartışmalar yaşanılabilir, ama iş kavgaya kadar götürülmüş. O zaman bir zaafiyet söz konusu.Başkan Özhan Canaydın neden maça gitsin. Ya küfür, ya protesto hep bunları yaşıyor. Seyirci kendini ne zannediyor? Yönetimi kendi mi kuracak? Böyle bir şey var mı? Kongre üyeleri var, yönetimi o seçiyor. Takım önemli, başkan değil. Taraftar takımını desteklemeli. O takımı tuttuğu, renklerine aşık olduğu için maça geliyor. Peki, niye protesto ediyor? Yaptığı bu davranış futbolcuya yansıyor.İş Halilhodziç’te değil futbolcularda* Halilhodziç, Trabzonspor’u çabuk toparlayabilir mi?Bütün iş futbolcularda. Antrenör bir şeyler verecek, kendine göre sistem oturtacak, ama bunlar zaman alır. Seyirci iki de bir, protesto ederse, kimi getirirsen getir takımı toparlayamaz. Trabzonspor’un önemli eksikleri de var. Gökdeniz ceza aldı yok. Orta sahada çok faydalı olan, gol pozisyonuna giren, verkaç yapan, pozisyon hazırlayan Szymkowiak yok. Polonyalı futbolcu, Hüseyin Cimşir ile beraber orta sahayı kontrol altına alıyordu. Bu iki ismin olmayışı önemli kayıp. Yalnız şunun da altını çizmeliyim, Trabzonspor yabancı transferde tercihlerini de yanlış yapmış.
button
Yazının Devamını Oku 2 Ekim 2005
F<B>ENERBAHÇE,</B> Konya’da çok büyük bir badire atlattı. Öyle bir ilk devre oynadı ki, evlere şenlik. Fenerbahçe yenilebilir, önemli değil. İyi oynayıp kaybedebilir veya kötü oynayıp kaybedebilir, bunlar kabul edilebilir. Ama mücadele etmemesi, kabul edilecek bir şey değildir. Fenerbahçe formasını giyen futbolcuların böyle bir şeye hakkı yok.
Karşılarındaki Konyaspor, Murat Hacıoğlu, Ceyhun Eriş, Erhan Albayrak gibi, geçmiş yıllarda Fenerbahçe’de oynamış kaliteli oyuncuları olan bir takım olmasına karşın hiçbiri koca ilk yarıda koşmadı. Haa sakın olaki, kimse burada Daum’u suçlamaya kalkmasın. Bunda Daum’un en ufak bir kabahati yok.
Everton maçı gibi
Bu durum bana sezon öncesindeki Everton maçını hatırlattı. O karşılaşmayı 5-0 kazanan takım, hemen akabinde Gençlerbirliği karşısında perişanları oynadı. Hal böyle olunca insanın aklına bir soru geliyor; Ya bu takım üst üste iki önemli maçı kaldıramıyor ya da futbolcular hemen havaya giriyor.
Fenerbahçeli futbolcuların bu kadar vurdumduymaz oynamamalı. Üstelik 1-2 kişi de değil. Ne defansı, ne orta sahası, ne de hücumu hareket ediyor. Herkes top ayağına gelsin diye bekliyor.
Konyaspor, Ceyhun Eriş ve Murat Hacıoğlu’nun golleriyle ilk yarıyı 2-0 önde kapayınca, Fenerbahçeliler’in akılları başlarına geldi. Baktılar ki, pabuç pahalı, mücadele etmeye başladılar. İşte bundan sonra gerçek Fenerbahçe’yi seyrettik. En geridekinden en uçtakine kadar bütün futbolcular koştu.
Tartışmalı gol yıktı
Oyun sarı lacivertlilerin baskısı altında giderken, 72. dakikada gelen tartışmalı gol Konyaspor’un direncini kırdı. Fenerbahçe’nin amansız presi yüzünden zaten bunalan yeşil beyazlılar, bir de böyle tartışmalı gol yiyince dağıldılar.
Fenerbahçe’nin ikinci yarıdaki iyi futbolunu, oyuna bu yarıda giren Mehmet Yozgatlı ve Olcan’a bağlamak yanlış olur. Bu iki oyuncu tabii ki kötü oynamadı, sarı lacivertlileri iyi yapan şey, futbolcuların akıllarının başlarına gelmesiydi. Sözlerimizi Olcan hakkında bir iki sözle tamamlayalım. Bu oyuncu, gerek teknik beceri gerekse futbol mantalitesi yönünden şu an takımda oynayan birçok futbolcudan çok daha iyi. Daum’un bu gençten mutlaka faydalanmalı.
Yazının Devamını Oku 29 Eylül 2005
MÜKEMMEL bir Fenerbahçe vardı dün sahada. Rahat, sakin oynayan, topu kullanan, oyunu yönlendiren bir takım. Topu istediği tarafa çevirip, oyunu kontrolü altında tuttu. İki şut dışında kendi kalecisine hiç iş bırakmadı. Ben F.Bahçe’yi izlerken büyük keyif aldım ve eminim ki, herkes aynı şeyi yaşadı. Alex’in penaltı golüyle açılan gol perdesi... İkinci golde Anelka’nın Alex’in kafasına attığı top... Alex’in asisti, Appiah’ın aynı güzellikteki golü... Bunlar Fenerbahçe’nin güzel işleriydi. Futbolcuların paslaşmaları, ikili mücadelelerdeki hırsları, harikaydı. Değişmiş, farklı bir Fenerbahçe vardı dün.Futbolcuların hepsi iyiydi; Serkan, Appiah, Önder... Appiah bakıyorsunuz bir sol bekte, bir bakıyorsunuz ileride hücumda. Sahanın her yerindeydi, güzel futbolunu bir de golle süsledi. Serkan o boyuyla üç kişiyle boğuşuyor, kafa topunu alıyor. Mücadele ettiğiniz de Avrupa takımıydı. PSV kötü değil, ama onları kötü hale soktu F.Bahçe.Anelka ayrıAnelka farklı bir oyuncu. O bir yere kaçıyorsa, topu onun önüne at veya ayağına ver. Sen çalım yapıp oyunu oyalama, bırak o işi halletsin. İsterse adamı geçiyor, isterse geçmiyor topu saklıyor. Gol pası veriyor, gol pozisyonu yaratıyor. Topu Anelka’ya verdin mi, hemen rakip onsekize giriyorsun. Senin elinde Anelka varsa, onu en çabuk şekilde topla buluşturacaksın. Bütün oyuncuların onu kullanması lazım.Alex yorulmadan, kendini zorlamadan penaltı yanında güzel bir gol attı ve bir tane de attırdı. Antrenman yapar gibi top oynuyor Alex. F.Bahçe daha ileri gitmek istiyorsa, Anelka gibi, Alex gibi bir iki futbolcuya daha ihtiyacı var.İşte böyleBir görünmez kahraman da Nobre’ydi. Her topa kafasını, ayağını soktu. Forvete atılan her topta ikili mücadeleye girdi. Böyle yürekten oynayan futbolcu zor bulunur. Rakip savunmayı allak bullak etti. Adamlar onu durdurmak için ne yapacağını şaşırdı. Aurelio mükemmeldi. Selçuk görevini fazlasıyla yaptı. Fenerbahçe futbolun bütün icaplarını yerine getirdi ve zevk verdi. İşte böyle oynamalı. Şampiyonlar Ligi’nde hem prestij hem de maddi olarak kazandı. Şimdi büyük moralle bundan sonrasına bakacak. Başkan Aziz Yıldırım da, Daum da büyük keyif almıştır. Böyle bir futbol oynattığı için Daum’u da tebrik etmek lazım. Böyle bir oyundan ve sonuçtan futbolcular da zevk alıyor. Avrupalıların onlardan daha üstün olmadığını, takım oyunu oynadığında, ikili mücadelede onlardan üstün olduklarını da anladılar. Bu maçın skoru 5-0, 6-0 da olabilirdi.
button
Yazının Devamını Oku 27 Eylül 2005
F.Bahçe, topu yere indirip, çabuk paslaşıp, hem futbolcuların, hem de izleyenlerin keyif alacağı bir oyun oynamaya başladı. F.Bahçe için belki de en önemli faktörlerden biri sabırlı oyunu. Bu yüzden yarınki maçtan çok ümitliyim. * Fenerbahçe, beklenen futbolu oynamaya başladı mı? Yarınki PSV maçında nasıl bir anlayışla mücadele etmeli?
F.Bahçe, topu yere indirip, çabuk paslaşıp, hem futbolcuların hem de izleyenlerin keyif alacağı bir oyun oynamaya başladı. Bu futbol anlayışı Milan maçında vardı, Beşiktaş derbisinin ilk yarısında sergilendi. Kayserispor maçında da aynı görüntüyü izledik. F.Bahçe, bu anlayışla Kayserispor karşısında 74 dakika gol pozisyonu bulamadı. O kilidi açmak için aut çizgisine kadar inip ortalamak lazımdı. Ya da kişisel becerisi yüksek futbolcuların bitirici özelliklerini kullanması gerekiyordu. F.Bahçe’nin Alex, Anelka, Tuncay gibi kişisel yetenekleri yüksek oyuncuları var. Ancak katı defans yapan takım karşısında işiniz kolay olmuyor. Nitekim, 74. dakikada Alex’in frikik golü sonrası rakip çözüldü.
Seyirci de bilinçli
Anelka büyük silah ve kaleye yüzünü döndüğü anda, bitirici özelliğini kullanıyor. Kayserispor maçında da böyle oldu. F.Bahçe topu yere indirip, dan-dun ileri vurmadığında başarılı oldu. Belki çokca pozisyon üretemedi, ama en azından top kendisinde kaldı. Böyle olunca futbolcu da top oynama keyfine erişiyor. Topu dolaştırdığından, futbolcu da fazla yorulmuyor. F.Bahçe için belki de en önemli faktörlerden biri sabırlı oyunu. Sadece futbolcular değil seyirci de sabırlı. Yoksa, gol için takımını sıkıştıran bir seyirci futbolcuları telaşlandırır, yapmaması gereken şeylere yöneltir. Bu yüzden de F.Bahçe seyircisi de bilinçli hareket ediyor.
Ümidim yüksek
Tabii şimdi yarınki maçta PSV, F.Bahçe’nin bu şekilde oynamasına, oyuna hakim olmasına, topu kullanmasına ne kadar izin verir, bu önemli. F.Bahçe bu futbol anlayışını Milano’da uyguladı. PSV de çok top oynatmayan, yani katı defans yapan bir takım değil. Bu yüzden ben yarınki maçtan çok ümitliyim. F.Bahçe’nin sakin oyunu da benim bu ümidimi artırıyor. Yeter ki, Daum saçma sapan beyanatlar vermesin. Seyirci, hem takımın, hem de Daum’un arkasında olduğunu gösteriyor, bu da çok önemli. Daum da Kayserispor maçında bundan da keyiflenmiştir.
Tartışmanın yeri soyunma odası
* Hasan Şaş ile Necati Ateş’in kavgasını nasıl yorumluyorsunuz? Bu olay neyi gösteriyor, takıma nasıl yansır, ne yapılmalı?
Sahada yaşanan iki tane futbolcunun sinirlerine hakim olamamasının ürünü. Bir tanesi sonradan kaptan olma (Hasan), kaptanlık gücünü Necati üzerinde deniyor. ‘Ben kaptanım, konuşurum’ diyor. İkisi de birbirini görüyor. İki normal arkadaştan biri diğerine kaptanlık taslarsa, böyle olay çıkar. Bu tip şeyler yaşanabilir, ama biraz görgüsüzce oldu. Birbirlerinden özür dilediler ve olay tatlıya bağlandıysa, mesele yok. Necati de Hasan da takımın iyi oyuncuları. Takım içinde tartışma olur, kavga olur, ama onun soyunma odasında olması lazım. Sahanın ortasında değil.
G.Saray’da müthiş oynayan ve müthiş goller atan bir Ümit Karan var. Ama o her dakika eli havada, hakemle kavga etmekten futbol oynayamıyor. Takımının en tehlikeli futbolcusu olduğuna göre, onu durdurmak için faul yapılacak, bu doğal. Bunu hakem de görmeyebilir. Ama Ümit böyle bir performansı gösterirken, bu fauller üzerinde fazla durmamalı.
G.Saray’daki bir sorun da şu yeni iki yabancı transfer. Heinz de, İliç de iyi oynamıyor. Bu oyuncuların isteneni verememesi yöneticilerin, antrenörün hatası değil. Bu performansla bu takımda oynamaları mümkün değil. Hadi İliç bir pozisyona girdi, öteki ne yaptı? Hiçbir şey. G.Saray’da Hakan Şükür’ün yokluğu da hissediliyor. Hakan en azından forvette rakip defansı kendine bağlıyor. Onun yarattığı boşlukta, Ümit olsun, Necati olsun biraz hareketlendi mi gol pozisyonu buluyor.
Beşiktaş’ta sevgi yok
* Beşiktaş nereye gidiyor? Gündeme geldiği gibi takım içinde futbolcular arasında bir takım sorunlar mı var?
Beşiktaş’ta büyük bir sorun var gibi gözüküyor. Bu kadar mücadele etmeyen, kopuk kopuk oynayan bir takım düşünemiyorum. Yedek kadrosu da çok hassas. Çünkü oynamayan bozuluyor. Büyük takımda oynadığında, normal oyuncu da kendini as görür. Bu futbolcular arasında bir sorun var. Ama ne kadar kötü oynarsan oyna, Beşiktaş takımı sahada mücadele etmek zorunda. Kötü oynayabilir, çok gol kaçırabilir, hatta yenilebilirsin, ama mücadele etmelisin. Beşiktaş’ta o mücadele yok. Malmö maçında sahada yoktu Beşiktaş. Arkadan F.Bahçe derbisinde ikinci devre müthiş enerji ile oynadılar. Sonra yine yoklar. Beşiktaş bu kadar düşmemeli.
Kötü giden şeyler var. Her kafadan ses çıkıyor. Başkan, antrenör basın toplantısı yapıyor. Sürekli Rıza Çalımbay’ın hakkında beyanatlar çıkıyor. Dikkat edin, herkes birbirinden ayrılmak için uğraşıyor. Her dakika bir şey, bir polemik çıkıyor. Futbolcu da antrenörünün gideceğini düşünüyorsa, farklı oynar. Anterönürünü seviyorsa onun için oynar. Ama bir sevgisizlik var gibi geliyor bana. Bir uyumsuzluk olduğu kesin.
Baskıya dayanamıyorlar
* Şenol Güneş Trabzonspor’da görevden ayrılarak doğru mu yaptı? 8. haftada bir teknik direktör değişikliği takımı nasıl etkiler?
Trabzon’da da tuhaf tuhaf konuşmalar çıkmaya başladı. En sonunda Şenol Güneş de dayanamadı. Şenol’un açıklaması var, ‘Ben bunları kimin, niçin çıkardığını biliyorum’ diyor. Enteresan nokta, 4 büyük takım hiç mi yenilmeyecek? Bunu mu hazmedemiyorlar? Trabzon’da da sorun Beşiktaş’taki gibi.
Ankaraspor, Beşiktaş’tan 2 gömlek üstün oynayarak kazandı, şansla falan değil. O zaman problem nedir; ‘Yok başkan öyle, Rıza böyle söylemiş’. ‘Rıza konuşma’ dedim, sen takımını çalıştır. Takım sahada çıkıp kazansın cevabın odur. Ama dışarıdan o kadar demoralize ediyorlar ki, aynı şeyi Şenol yaşadı.
Bir takım insanlar hesap sormaya kalkıyor. Evet dışarıdakiler, taraftarlar üzülüyor, ama böyle bir atağın, yönetim ve futbolcularda iyi etkin mi doğuracak. Öyle konuştular diye, futbolcular iyi mi oynayacak? Hayır, daha kötü oluyor. Çünkü daha çok moralleri bozuluyor, daha çok kırılıyorlar. Futbolcu zaten yenilgiden dolayı rahatsız olmuş. Hangi futbolcu yenilmek ister. Tabii taraftar da üzülüyor, ama yaptıkları işler krizi daha çok körüklüyor.
İkisini neden barıştırmıyorlar
* F.Bahçe’de başkan Hakan Bilal Kutlualp’e locaya gelme diyor? Bu sıkıntı F.Bahçe’ye zarar vermiyor mu, ne zaman biter?
Bu tip olaylar her takıma zarar verir. Böyle bir tatsızlık yaşanmamalı. Hakan Bilal Kutlualp kulübe faydalı olmuş bir idareci. Aziz Yıldırım da bu kulübün başkanı. Birileri araya girip ‘Neden böyle yapıyorsunuz’ diye ikisini niye barıştırmıyor? Başkan ille biriyle kavga etmemeli, düzgün işler yapıp, iyi ilişkiler kurmalı.
Bu loca sıkıntısı nereden çıktı bilmiyorum. Hakan, ‘Parayı gönderdim’, başkan ‘Gelmedi’ diyor. Ne oluyor anlamadım. Biz tuhafız anormal şeylerle uğraşıyoruz. Eğer Hakan istenmiyorsa kongre yok mu? Kongreye kadar beklenir, başkan şapkasını koysa kazanacak durumda, onu kadrosuna almaz. Bu kadar uzatılacak, polemikler yaratılacak, elaleme koz verecek bir şey yok ortada. F.Bahçe’de bunlar olmamalı. Beğenmiyor musun, listene almazsın.
Yazının Devamını Oku 25 Eylül 2005
<B>FENERBAHÇE, </B>çok zor olan bir maçı, kaliteli oyuncularının becerisiyle kazandı. Sarı lacivertliler, oyunun başından itibaren telaş etmeden, sakin bir oyun çıkardı. Rakip Kayserispor kapalı bir oyun çıkardı. İkili mücadelelerde de başarılıydılar. Verilmeyen bir penaltı vardı. Anelka yere düşürüldü.
F.Bahçe, topu iyi kullanmalarına rağmen ilk yarıda kalesinde bir de tehlike yaşadı. Yordanov’un iyi vurduğu bir şutu Volkan müthiş bir şekilde kurtardı. Maçın kaderini değiştiren iki isim Anelka ile Volkan’dı.
Anelka’yı kimse tutamaz
İkinci yarıda da oyun F.Bahçe’nin hakimiyetinde devam ederken, 74. dakikada Alex’in müthiş frikik golü geldi. Ardından Anelka’nın yeteneği ortaya çıktı. Anelka, rakip defansın arkasına atılacak her topta tehlike yaratabilecek özelliklere sahip. Ona böyle toplar atarsanız, çok etkili olur. Yalnız Türkiye’de değil, Anelka’yı Avrupa’da tutacak defans yok. Alex’in nefis pasına hareketlenip böyle bir gol attı. Bir de Nobre’ye attırdı ki, kaleci çıkar çıkmaz verdiği pas müthiş. Son 15 dakika içerisinde gelen gollerle maç 3-0 oldu.
Serkan’ın özverisi, Önder Turacı’nın her topu kafayla alması övgüye değerdi. Yalnız, benim anlayamadığım bir şey var. Appiah bir bakıyorsunuz, sağda, bir bakıyorsunuz solda. Onu orta saha diye almadınız mı? Belli ki, toplara iyi vuruyor. Gerekli olduğu bölgede kullansanıza.
Appiah orta sahada rakibe baskı yapsın diye alınmasına rağmen Selçuk o bölgede yine tek kaldı.
Fener’in silahları fazla
Frikik golünün geldiği 74. dakikaya kadar uzaktan sadece iki şut atıldı. Oysa, F.Bahçe’de toplara iyi vuran oyuncular var. Alex vurur, Anelka vurur, Appiah vurur, Selçuk vurur. Hatta Tuncay bile vurur. Buna karşın bir şut girişiminde bulunmadılar. Hep, kısa paslaşmalarla 18’e girmeye çalıştılar.
F.Bahçe için bir artı da duran toplar. Alex gibi bir frikik ustası var, Anelka, Tuncay gibi süratli adamları var. Bu silahlarını iyi kullanmalı.
F.Bahçe’de hoşuma giden şey, topu oyuna telaşsız sokmaları. İleriye doğru şişirmeden oynuyorlar ki, bu da futbolun güzelliklerini ortaya çıkarıyor. Futbolun bütün icaplarını yerine getirince, tribünler mutlu oldu.
F.Bahçe’yi kutlamak lazım. Son 15 dakikada skoru 3-0 yaptılar. Böyle oynadıkça keyif veriyorlar. Bu da herkesin hoşuna gidiyor, taraftarlar alkışlıyor. İşte F.Bahçe böyle oynayacak. Bu oyun, PSV Eindhoven maçı öncesi beni ümitlendiriyor.
Yazının Devamını Oku 20 Eylül 2005
Şahsına yönelik eleştirilere gösterdiği tepki normal. Dünyanın her yerinde yanlış yapan hoca tenkit edilir. Alman hocanın bundan rahatsızlık duymasına anlam veremiyorum. Üstelik iki yılda, gençler adına bize hiçbir şey sunmadı. * Daum mutsuz. Alman hocayı huzursuz eden ortamı biz mi yaratıyoruz, yoksa Daum mu hatalı?
Daum eleştiri kaldıramıyor. Şahsiyetiyle alakalı eleştirilere tavrında yüzde yüz haklı. Ama o takımla ilgili tenkitlerden de rahatsız. Bir sürü hata yapıyor, sonra da bunlar gündeme getirilince rahatsız oluyor. Daum’un problemi bu. O diyor ki, ‘Ben bu takımı 2 sezon şampiyon yaptım. İyi takım kurdum. İyi neticeler aldım...’ Tamam da dünyanın her yerinde insanlar yanlış yaptığında tenkit ediliyor. Ne bekliyor ki, tamam iyi bir kadro var, ama bu kadro bilakis onunla kötü yönetiliyor. ‘Geleceğin takımını kuracağız’ dediler, Ümit Milli Takım’ın en iyi oyuncularını aldı, hiçbiri ortada yok. Genç takımdan hiçbir futbolcuyu bizlere sunamadı. Yanlış yapıyor, yapınca da eleştirilecek.
Orta saha oyuncuları topu kullanamıyor, hiçbir orta saha oyuncusuna müdahale edemiyor. Kenarda oyunu seyrediyor. Beşiktaş maçında Alex çıkıyor, Nobre giriyor. İkinci santrforu oyuna sokmanın ne anlamı var, Beşiktaş tek kale oynuyor. Ne yapacağız yani, ‘Aman ne kadar iyi oynadın. Kalemizde bir sürü pozisyon oldu. İyi ki gol olmadı’ demek mi lazım? Milan maçı oynandı sahaya çıkarttığı takım da düzgün, oynadığı futbol da düzgün. 87. dakikada gol yemeleri Daum’un suçu değil, sadece oyunculuran suçu. Faulü zamanında yapamadılar golleri yediler. Burada onun yapacağı şey yok. Ama son Beşiktaş maçında ikinci devre yüzde 100 hatalı.
İyi kullanınca
* Anelka sorunlu günlerden çıktı. Son iki maçta harikalar yaratıyor. Fenerbahçe Anelka’yı yeni mi keşfetti?
Sorunlu değildi, sorunlu hale getirildi. Adama pas atmadılar, adam yanlış yerde oynatıldı. Sonra baktı ki bu iş böyle olmuyor, herkes kendi kafasına göre oynuyor, o da kendi kafasına göre oynadı. O zaman da meziyetleri ortaya çıktı. Türkiye’ye gelmiş geçmiş en iyi futbolcu. Son Milan maçına kadar Fenerbahçe onu kullanamadı. Meziyetlerini bilip ona top atacak futbolcular kenarlara top atıp geriye dönüp, harcadılar. Anelka da topu bekliyordu. Ne yapsın. Gitmek falan da istemedi. Fenerbahçe de satmak istemedi. Daha da faydalı olacak.
Rıza ne yapsın
* Rıza Çalımbay, yönetimindeki Beşiktaş nereye koşuyor? Eleştiriler doğru mu?
Rıza Çalımbay’ı bu kadar eleştirilecek yönleri yok mu? Tabii ki var. Ama bir gerçek de var ki, elindeki imkanların en iyisini vermeye çalışıyor. Zaten bundan dolayı da kötü durumlara giriyor. Rıza hangi maça çıkarsa çıksın biraz kötü oynayanın yerinde kadrosu geniş olduğu için başkasını oynatıyor. Eğer bir oyuncuya itimatın varsa, gözünü karartır ısrar edersin.
Ali Tandoğan’ın oynayacağını zannediyordum oynamadı. Böyle ikide bir değişen oyuncular var. Son F.Bahçe maçında sahaya 4 değişik oyuncuyla çıktı. Tam kadrosunu kurup kötü de oynasalar bunda ısrar etmiyor. Tabii ki futbolcu kötü oynayacak. Ha, kötü oynayanı öbür hafta ‘değiştireyim’ dersen, hem kötü oynayanı, hem de diğerini kaybedersin. İki de bir ‘Rıza bu işi kaldıramaz, menajere ihtiyacı var’ gibi şeyler çıkıyor. Bunlar çirkin yorumlar. ‘İki maç müsaade ediyoruz, yoksa kendisi istifa etsin’ sözleri tatsız şeyler. Bir antrenör ne kadar rahat olursa, o zaman daha bilgili ve aklı başında işler yapar.
Doğruyu bulamadık
* Taraftar derbide maça sızdı, sonra dışarı çıkarıldı. Bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bundan önce valinin bir konuşması var. Diyor ki, ‘Toplu halde taraftar maça giremez ve getirilmeyecek. Ama münferit olarak maçı görmek isteyen bilet alıp girer.’
Bunlar bilet almış maça gidiyorlar. Ama 130 kişi biraraya gelmişler. Şimdi burada toplu geliniyor, camlar kırılıyor, otobüsler taşlanıyor. Bunlara mani olmak zor. Münferit olarak gelir girerler. Bunlar da birleşmiş girmiş. Bu valinin konuşmasına karşı çıkmak değil ki. Biletini almış orada buluşuyor. Burada sorun şu, oraya gelen seyirci Fenerli olsun, Beşiktaşlı, Galatasaraylı olsun, takıma destek için değil, rakibe sataşmak için geliyorlar. Aynı Milan maçında olduğu gibi. İlle birbirine dalaşacak, birbirine hakaret edecek. Böyle bir şey olmaz. Sen takımını desteklemeye geldin. Oraya seyirci bundan dolayı alınmak istenmiyor. Bunun için dışarı çıkartıldı. 130 kişi belki denk gelmiş. Bunları ne yapmış da dışarı çıkarıyorsun. Her şeyi yanlış yapıyoruz. Seyircimiz de yanlış yapıyor, idarecimiz de yanlış yapıyor. Tahkim’i de, federasyonu da doğal olarak valisi de yanlış yapıyor. Bir düzgün iş yapan çıkmadı.
G.Saray iyi yolda
* Galatasaray’ın golcüleri iyi ama defansı kötü, bu ilerleyen haftalara nasıl yansıyacak?
Takım gol atıyorsa defansı ileride toparlanır. Defansı da çok hafif değil. Düz oyuncularla iyi oynuyorlar. Ümit Karan, Türkiye’nin belki de en iyi santrforu. Bunu uzun süredir söylüyorum. Top kontrolü iyi, iyi de vuruyor. Oyunu iyi okuyor. 4 gol atılıyor, ikisini kendi atıyor, birbirinden güzel. İki de bilinçli asist yapıyor. Böyle bir santrfor bütün dünyanın arayıp bulamadığı santrfor. İki kere uzun top atıldı, birini Orhan, birini Uğur attı ikisini de nefis gol yaptı. Hem de ne asistler. Bu adam artık tartışılmaz. Özel hayatı da evlenince düzene girdi. Necati var, Hakan var. Şeytan üçgeni oluşturdular, iyi oynuyorlar. Hakan iki tane yüzde yüz pozisyona girdi, şanssızlıktan kaçırdı.
Yazının Devamını Oku 19 Eylül 2005
<B>FENERBAHÇE </B>kazandı, ama bir ikinci devre oynadı ki seyreden taraftarı dokuz doğurdu. Yalnız hemen şunu söyleyeyim, <B>Anelka’</B>nın farkı bu maçta ortaya çıktı. Muhteşem bir gol attı, bir de penaltı yaptırdı. Zaten penaltıyla durdurulmasa, 18 içinde gol vuruşu şansı olacaktı.
F.Bahçe ilk yarıda Milan maçındaki gibi topu yere indirip, sakin, Anelka’yı defansın arkasında kaçırmak düşüncesiyle topun hakimi bir oyun sergiledi. Rakibe ne pas yaptırdı, ne pozisyon verdi. Beşiktaş’a en kötü oyununu oynattı. Buraya kadar tamam. Bunu nasıl yaptı, topu yere indirip, ona sahip olup kullanarak. İkinci yarıda o F.Bahçe gitti, oyunun hakimi Beşiktaş’tı. Topu kullanan Beşiktaş... Kaleye şut atan Beşiktaş... Pozisyona giren Beşiktaş... İkinci 45 dakikanın hakimi Beşiktaş. Şimdi bana anlatın, bu F.Bahçe nasıl bu hale geliyor.
Orta sahadaki üç adam Aurelio, Selçuk, Appiah, hiç ikili mücadeleye girmeden oynadılar. Geriye çekilip çekilip dan-dun vurdular. Bu topların hepsini Beşiktaşlılar aldı. Bu uzatmalara kadar böyle gitti. Bu arada Volkan’ın 2-3 tane müthiş kurtarışı vardı. Yalnız o Volkan, oyunun en iyicilerinden olan F.Bahçe kalecisi 35 metreden frikikten, belli kaleye vurulacak bir top o pozisyonu seyretti. Top geliyor, ileri hamle yapıp uçsa, tokat vuracak. Ama yapamadı gol oldu. Arkasından Nobre bir verkaç yaptı Tuncay ile -ki en çok çalışanlardan biriydi Tuncay- galibiyet golü geldi.
Goller müthişti
Birinci devreye bakıyorsun farklı bir F.Bahçe. İkinci devreye bakıyorsun, pas yapamayan, kenarları boş bırakan, ceza alanına kapanmış, gelen topları Ümit ve Önder’le kesmeye çalışan, her topu rakibe giden bir F.Bahçe. Burada oyuna müdahale edecek, orta sahadaki adamları mücadeleye sokacak kim, Daum. O ne yaptı, Alex’i oyundan çıkardı. Bir kişi eksik oynuyor gözüktü bundan dolayı çıkarmış olabilir, ama sorun orada Nobre’yi sokmak değildi. Zaten santforda adamın var, Anelka. İkinci santrforu sokmanın anlamı yok ki, karşında tek kale oynayan Beşiktaş var. Tamam o Nobre, Tuncay’a gol pası verdi, ama değişiklik yanlıştı, eğrisi doğrusuna geldi. Orada orta sahaya yardımcı bir adam sokulmalıydı.
Dün sahada atılan 3 golde müthişti. Anelka ve Tuncay’ın gollerinde müthiş efor sarfedilmesi vardı. Kleberson ise topa vurma becerisini gösterdi. Anelka, Tuncay ve Volkan dün kendilerini parçalarcasına mücadele ettiler, ama orta saha ortada yoktu. Bu galibiyet ve ilk yarıdaki futbolu için F.Bahçe’yi, ikinci yarıdaki oyunu nedeniyle Beşiktaş’ı kutlarım.
Yazının Devamını Oku 14 Eylül 2005
FENERBAHÇE, Milan maçını kaybetti ama Anelka’yı kazandı. En başta takım arkadaşları ve Daum olmak üzere herkes, onun kim olduğunu, nasıl bir futbolcu olduğunu anladı.Sahadaki duruşu, kendine has çalımları, bilek hareketleri ve futbol zekasıyla, ‘Ben sahadaki bütün futbolculardan farklıyım’ dedi Anelka. Topu her alışında karşısında en az iki Milanlı bulmasına rağmen, müthiş bir hırsla mücadele etti. Sahadaki en iyi futbolcuydu. Bravo Anelka. Umarım bundan sonraki maçlarda da böyle oynarsın.Daum’a tebrikler Dün sahaya sürdüğü kadro ve uygulattığı taktik için Daum’u tebrik ediyorum. Alman hoca, elindeki kadronun en mükemmelini çıkardı. Oynattığı futbol da son derece akılcıydı. Appiah gibi son derece önemli bir futbolcu oyundan çıkmasına rağmen Fenerbahçe, son 5 dakikaya kadar mükemmel oynadı. Sahaya doğru şekilde yayıldı, topu yere indirip iyi kullandı ve kendi kalesinde kolay pozisyon vermedi. Başta Anelka olmak üzere birçok futbolcuyla da gol pozisyonları buldu. Kısacası Fenerbahçe elinden gelen her şeyi yaptı. Korkmadan, cesurca mücadele etti, ezilmedi. Hepsi görevini yaptıDün Fenerbahçe forması giyen bütün futbolcular görevlerini yaptı. ‘Kötü oynadı’ diyeceğimiz bir tek oyuncu yoktu. Yalnız Kaka’nın attığı ilk golde kaleci Volkan’ın hatası vardı. Kaka, ceza sahası dışından plase bir vuruş yapmıştı. Fenerbahçe kalesini koruyan bir futbolcu öyle goller yememeli.Maçtan önce hakem Michael Riley ile ilgili endişelerimiz vardı. Zira Riley, İngiltere’nin sabıka dosyası en kabarık hakemiydi. Kaka’nın attığı ikinci golden sonra sahaya yabancı madde atan Milan taraftarları, Shevchenko’nun üçüncü golüye iyice azıtıp, Fenerbahçe seyircilerine meşale yağdırdılar. Riley baktı ki, işler Milan adına iyi gitmiyor, ‘Aman fazla ceza almasınlar’ korkusuyla maçı hemen bitirdi.
button
Yazının Devamını Oku