11 Aralık 2007
Derbiden önce "Kaybedersek belki beni gönderirler" diyerek yönetime mesaj yollayan Kalli, kaybedeceğini anlamışmıydı? Sahaya neden Ümit ve Hakan Şükür dururken, böyle bir kadroyla çıktı. Bu iki oyuncu gözden mi çıkarıldı? BÖYLESİNE kritik ve büyük bir maçta bu iki oyuncu oynatılmıyorsa, gözden çıkarıldı demektir. Ben, Kadıköy’e lider geliyorsam ve Fenerbahçe gibi güçlü bir rakibin karşısına çıkıyorsam, ikisini de ilk 11’de sahaya sürerim. Kalli, Hakan Şükür ve Ümit Karan’a inanmıyor. Onların gücünü kabul etmiyor.
O daha çok gençleri tercih ediyor. Serkan Çalık’ı oynatarak, bu oyuncunun süratiyle ağır olan Edu-Lugano ikilisi üzerinden tehlike yaratmak, pozisyonlar bulmayı planlamıştı. Ama olmadı. Hakan Şükür ve Ümit Karan ikilisini oyuna almakta da çok geç kaldı.
Feldkamp’ın kendine göre prensipleri var. Bir takım oyuncularda istediklerini buluyor. Gençleri de çok seviyor. Takımı da gençleştirmek istediği ortada.
Galatasaray’ın derbideki performansı iyiydi, topu kullanması ve ikili mücadelerde ayakta kalmaları da iyiydi. Ancak, pozisyon üretememeleri en kötü notlarıydı. İkinci yarıda sahadan silindiler. Fark da yiyebilirlerdi.
Bundan sonra Kalli’nin atacağı adımlar çok önemli. Böyle mi devam edecek, bazı futbolculardan da faydalanacak mı orası bilinmez. Linderoth’un durumu belirsiz. Müzmin sakat, gönderilecek dedikodusu var. Lincoln’ü Galatasaray’ın tekrar kazanması lazım. Ayhan gibi bir güç de orta sahaya döndüğünde, sarı kırmızılı takımın durumu değişir. Ama, Kalli’nin bu harmanı çok iyi yapması şart. İstikrar önemli. Galatasaray için her şey Alman hocaya bağlı.
Zico isterse Appiah gider!..
Dev maçta 18 kişilik kadroya alınmayan Appiah’ın devre arasında ayrılacağı söyleniyor. Ganalı futbolcu satılmalı mı?
BUNUN kararını Fenerbahçe Yönetimi ve Zico verir. Ben olsam onu ufak ufak denerdim. Büyük bir sakatlıktan çıktı ama beyin ve fizik olarak çok yetersiz. Devre arası satılması söz konusuysa bunu Zico istemiştir. Hazır değil ve oynatılmıyor.
Çok teknik, iki ayağını birden mükemmel kullanıyor ama eski Appiah’tan da eser yok. Galatasaray’a karşı Selçuk mükemmel oynadı. Appiah, bu Selçuk’u bu haliyle kesemez.
Beşiktaş Başkanı böyle mi olmalı?
Bursa-Beşiktaş maçında siyah beyazlı taraftarlar olmamasına rağmen yaşanan gerginliği neye bağlıyorsunuz. Bursa emniyeti bu atmosferden sorumlu mu? Beşiktaş tepkisinde haklı mı?
BEŞİKTAŞ Başkanı cezası nedeniyle Protokol Tribünü’ne giremiyor. Bursaspor Yönetimi, ona VIP Tribünü’nde yer ayırmış. Neden maçı yöneticileri ile birlikte VIP Tribünü’nde izlemeyip, kale arkasına gidip oturuyorlar. Mümkün mü böyle bir şey. Tuhaf işler yapıyorlar ve Beşiktaş’ı komik duruma düşürüyorlar. Bursa seyircisi de onlara o kadar fazla reaksiyon göstermedi. Hadi bunu geçtim, Beşiktaş takımının sahaya "RUHUNUZ YETER" pankartıyla çıkması daha da tuhaf. O nedir öyle? Demek istiyorlar ki, "Biz seyircimizle gelmedik ama onların ruhunu taşıyoruz". Sen zaten o ruhu taşımak mecburiyetindesin. Üzerindeki forma Beşiktaş forması. Senin büyüklüğün buradan geliyor. Bundan evvelki başarılarınla ve taraftarınla büyüksün. Kasımpaşa ve İstanbul BŞB neden böyle olamıyor? O güç yok arkasında da ondan. Biz polemik yaratarak, kavga ederek keyif alan bir millet olduk. Kendimizi mağdur göstererek mutluluk duyuyoruz. Koskoca Beşiktaş Başkanı’nın gidip buz gibi havada kale arkasında oturmasının manası yok. Böyle bir şeyin Avrupa’da örneği yok. Akıllara bile gelmez. Bu protesto da değil. Yıldırım Demirören ve arkadaşları ne yaptığını bilmiyor.
Semih çok farklı
Fener’de eleştirilen Deivid-Semih ikilisi 2 derbide de takımlarını sırtladı. Kezman, takımda yer bulabilir mi?
ZİCO, Kezman’ı sakatlığı sonrası Galatasaray derbisinde denedi. Sahaya soktu onu. Sırp golcü az oynadı ama değişen bir şey yoktu onda. Şimdiden karar verilmez ama hala eksik. Kezman büyük bir marka. Golcülüğü tartışılmaz ama şu anki görüntüsü yeterli değil.
Semih çok farklı oyuncu. Onu, 18 içine kadar getirirseniz büyük işler yapar. Ama, rakibe top kullanma şansı verip, ileriye de doldur boşalt yaparsanız Semih yok oluyor. Semih’i boş topun arkasında koşturmayacaksın. Çünkü süratli değil. Rakibin arkasında kalıyor. Dilinden Alex anlıyor. En iyi anlaştığı oyuncu Alex. Hem ona pozisyon hazırlıyor, boş alana kaçtığı zaman da topla ne zaman buluşacağını iyi biliyor.
Deivid, Galatasaray’a karşı iyi oynamadı. Şansına top önüne geldi ve golü attı. Daha net pozisyonları değerlendiremedi. Çabukluğunu kaybetmiş. Üstelik moralliyken ve takımının golünü de skor tabelasına yazmışken, gidip rakiple dalaşıp kırmızı kart gördü. Ne konuşuyorsun ve kafa atıyorsun? Gereksiz ve aptalca bir iş yaptı.
Yazının Devamını Oku 9 Aralık 2007
FENERBAHÇE, oyunun hemen başında Semih’in golüyle öne geçmesine rağmen kötü bir görüntü sergiledi. İkinci devre ise mükemmel bir sarı lacivertli takım vardı sahada. G.Saray topla daha çok oynasa da golleri kaçıran taraf F.Bahçe idi. Hem de karşı karşıya. Semih, Deivid, Aurelio o golleri atsa fark daha büyük olurdu. Karşı karşıya pozisyonlarda o topları çıkaran G.Saray kalecisi Orkun’u kutlamak lazım.
Volkan’a iş düşmedi
Oyuna baktığın zaman G.Saray topu daha iyi kullanıyor gözükse de pozisyon üretemedi. Her hava topunu alan Edu ve Lugano ile ikinci yarıda oyuna giren Vederson sahanın en iyileriydi. Fenerbahçe ikinci devre mücadeleye girdi ve galip çıktı. Sarı lacivertliler bu galibiyetle, hem Kadıköy geleneğini sürdürdü, hem rakibinin yenilmezlik unvanına son verdi, hem de çarşamba günü Rus takımı CSKA Moskova ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi sınavı öncesi moral buldu.
Edu ve Lugano, karşılarında Nonda gibi topu indirmesini, saklamasını ve fırsatları değerlendirmesini bilen rakibe karşı çok iyi mücadele ettiler. Son dakikada çıkardığı frikik dışında kaleci Volkan’a fazla iş düşmedi. Korner ve taç atışlarından gelen yan topları çıkıp aldı.
Fenerbahçe çok daha farklı kazanabilirdi. Hem şanssız, hem de beceriksizlik farkın artmasını önledi.
Deivid çok gereksiz bir hareketle kırmızı kart görüp takımını yalnız bıraktı. Takımın frikik kullanıyor, sen gidip rakibine kafa atıyorsun. Tahrik ediyorlarsa, gülüp geçeceksin. Sen ne yapıyorsun kafa atıp, böylesine önemli bir maçta oyun dışı kalıyorsun.
Semih’e de bir parantez açmak lazım. Toplara dan dun vurursan, Semih’ten faydalanamazsın. Sadece o değil, dünyanın en iyi santrforu olsa yararlanamazsın. Eğer yanında topu düzgün kullanan bir partneri olsa, çok gol atar. Çünkü bu adam müthiş başarılı, Topa da iyi vuruyor.
Fenerbahçe’yi ikinci yarıdaki mücadelesi ve aldığı bu galibiyet nedeniyle kutlamak lazım.
Yazının Devamını Oku 4 Aralık 2007
G.Antep maçında eski takım arkadaşı Ergün’e küfür eden ve sık sık hakemlerle tartışan Hasan Şaş, İstanbul BŞB. sınavında oyundan atılınca, G.Saray’dan ve Türkiye’den ayrılacağını açıkladı. Milli oyuncunun psikolojik desteğe ihtiyacı var mı? YÜZDE yüz var. Hasan Şaş, sahaya çıktığında kendini kaybediyor. Tecrübeli bir futbolcu. Daha olgun, daha anlayışlı olması gerekirken üstelik de bazı maçlarda kaptanlık da yaparken, bu sinirini frenlemesi gerekiyor. 31 yaşındaki bir futbolcu böyle agresif olamaz. O, kendi hareketlerini bir seyretsin ve sonra sakin kafayla açıklama yapsın.
Maç sonu sinirle Galatasaray’dan ve Türkiye’den ayrılacağını söylüyor. Manası yok bunun. Yaptığı hareketler kontrolü dışında. Hakeme küfür etmediğini söylüyor. İllaki oyundan atılmak için küfür mü etmek gerekiyor? Yaptığı el, kol hareketleri tribünleri de tahrik ediyor.
Büyük ölçüde hatalı. Takımına faydalı olacağı yerde, yaptığı işe bakın. Olacak şey mi bu? Bir de kendini haklı çıkarmaya çalışarak, hatanın üzerine hata yapıyor.
Fevkalade iyi oynuyordu. Takımının beyni rolündeydi. Bu sezon Kalli ona fazlasıyla güvendi. Üstelik o lüzumsuz çalımlarını da bırakmış, sahada da çok olumlu işler yapıyordu. Bu ona ekstra moral olacakken, o kendi kendini yiyip, bitiriyor. Üstelik takımı mağlupken oyundan atılarak arkadaşlarına da ihanet etti. Hasan Şaş’ın psikolojik desteğe ihtiyacı olduğu kesin.
Başka takıma gittiğinde ne değişecek? Galatasaray forması altında mağlubiyeti kabul edemiyor ve böyle davranıyor. Gittiği takımda yenilgilere alışması mümkün mü bu tarz bir adamın. Galatasaray yönetiminin de buna önlem alması lazım. Hatanı kabulleneceksin ve susacaksın. Hasan Şaş, çıkıp bir de konuşuyor. Saha içinde rahat durmadığı gibi saha dışında da susmuyor. Hasan Şaş’ın davranışları ve açıklamaları mantık dışı.
Beşiktaş, yönetiminin eseri
Beşiktaş bir var, bir yok. Çaykur Rizespor’a da puan kaptıran siyah beyazlılar, devre arasında birçok oyuncuyla yollarını ayıracak. Bu Beşiktaşı düzlüğe çıkarır mı?
ZAMANLAMA hatası Beşiktaş’ı bu durumlara getirdi. Nedir bu zamanlama hatası. Öncelikle takımdan gidecek oyuncun varsa bunu daha önce dile getirmeyeceksin. Zamanı gelince bu isimleri açıklayacaksın ve biletlerini keseceksin. Yönetim de, menajer Sinan Engin de, teknik direktör Ertuğrul Sağlam da ağız birliği etmişcesine bazı oyuncularla yolların ayrılacağını söyledi. Takımın dengesini bozdular.
Beşiktaş’ın en büyük sorunu gol yollarında. Gol atması bu takımın çok zor. Öncelikle orta saha oyuncuları becerikli değil. Ricardinho zaten yok. Geldiğinden beri de bir şey vermedi Beşiktaş’a. Delgado biraz daha iyi görünse de o da her zaman maç kazandıracak bir futbolcu değil.
Serdar Özkan sezon başında biraz parladı, o da diğerlerine ayak uydurdu. Bu bölgedeki oyuncular, oyunu göremiyor. Becerikli değil. "Top benden gitsin" diye oynuyorlar. İleriye atılan top rakip ceza sahasında kalmıyor. Bazen Bobo arada sırada sahneye çıkarak bir şeyler yapıyor, o kadar.
Engin ön plana çıkıyor
Çaykur Rizespor maçında baskılı oynadılar, hakim göründüler. Ama gol pozisyonları yok. Delgado mükemmel bir gol attı bu kez hedefi tutturdu. Frikikleri de hep aynı yere atıyordu bu defa şeytanın bacağını kırdı. Beşiktaş adına tek güzellik buydu Çaykur Rizespor maçında.
Oyuncular bu takımı taşıyacak futbolcular değil. Yönetim, Beşiktaş adına iyi değil çok kötü işler yapmış. Gereksiz futbolcuları transfer etmiş. Yönetim öncelikle teknik heyet ile aradaki köprüleri sağlamlaştıracak. Orada bir arıza olduğu belli. Ancak, en önemlisi Sinan Engin’in kendini ön plana çıkarması. Bunun için çok uğraş veriyor. Bu da Ertuğrul Sağlam’ı fazlasıyla rahatsız ediyor. Bu tablo değişmediği sürece kara bulutlar dağılmaz. Beşiktaş’ta tatsız bir durum var.
Fenerbahçe bir adım önde
Yılın son derbisi cumartesi akşamı Kadıköy’de oynanacak ve F.Bahçe ile G.Saray, kozlarını paylaşacak. Dev maçta kim daha avantajlı?
SAHA ve seyirci faktörüyle Fenerbahçe avantajlı. Ancak, bu derbinin neticesini tayin etmez. Kalecilere öncelikle büyük iş düşecek. Volkan, Denizli’de çok saçma işler yaptı. Orkun’un da İstanbul BŞB. maçındaki performansı ortada. İkisi de maçın kaderini çizebilir. Biraz iyi olan, şanslı olan saha içinde avantaj sağlar. Ancak, bu maç kazanmaya yetmez.
G.Saray’daki yeni oyuncuların daha önce Kadıköy baskısını tatmamış olmaları sarı kırmızılılar adına avantaj olabilir. Kalli bazen çok tuhaf takımlar kuruyor. Üç önemli oyuncusunu kenarda oturtuyor. Ümit Karan, Hakan Şükür ve Nonda. Bu üçünden en az ikisi mutlaka derbide sahada olmalı. Serkan Çalık, son maçlarda büyük çıkış gösterdi ama F.Bahçe’ye karşı kontratak oynatırsan, genç oyuncuyla zorlanırsın. Burada kilit isim Nonda. Öncelikle Kongolu golcü topu kendi takımına kazandırıyor. Yanına da mecburen oyuncu çektiği için rakip ceza sahası içinde bu takımına olumlu güç katıyor.
F.Bahçe ileride topa hakim olup, oyunu yönlendirmek istiyorsa yapacağı tek şey var. Zico, Semih’e şans vermeli. Ancak yanına da birini monte etmeli. Semih tek kalırsa, ileri atılan toplar Fenerbahçe’ye geri döner.
Cumartesi akşamı için Fenerbahçe bir adım önde gözüküyor. Ama, bu öylesine bir derbi ki nerede oynanırsa oynansın, ne olacakları, ne de çıkacak sonucu kestirmek çok güç.
En zoru Çekler
Euro 2008’de boy gösterecek olan Milli Takımımız, grubunda evsahibi İsviçre, Portekiz ve Çek Cumhuriyeti ile eşleşti. Ay yıldızlı ekibimizin şansını nasıl görüyorsunuz?
İSVİÇRE’ye elendik. Kendi hatalarımızdan, kendi yaptığımız saha dışı çirkinliklerden dolayı Dünya Kupası’na onlar gitti, biz burada kaldık. Portekiz’in temeli var. Yıldızı bol. Çek Cumhuriyeti ise bu grubun favorisi. Çok kaliteliler. Öncelikle bu tip maçlarda şansın yanında olacak, bununla birlikte de iyi mücadele edeceksin.
Milli Takımımız’ın, forveti 1.65 boyundaki futbolculardan kurulursa ve kornerleri de yerden atarsak, kötü olur. Öncelikle İsviçre’yi elendik diye rakip olarak görmeyelim. Evsahibi olsalar da onları bu kez yüzde yüz geçmeliyiz. Portekiz daha yumuşak oynuyor. Onlarla kafa kafaya mücadele edecek çaptayız. Ancak, Çekler bu grupta çok önemli bir ekip. Hızlı futbolu tercih ediyorlar ve bizim stilimize de çok tersler. Üstelik onları da yenemiyoruz. Milli Takımımız, isabetli seçimlerle flaş sonuçlara imza atabileceği gibi kötü bir performans da sergileyebilir. Her şey Terim’e bağlı.
Yazının Devamını Oku 2 Aralık 2007
BİRİNCİ devre mükemmel bir Fenerbahçe izledik. Çabuk, hırslı, topu kazanan, süratle akına çıkan bir takım vardı sahada. Bir sürü pozisyon yakaladılar ve birini de gol yaptılar. Çok sayıda fırsattan da yararlanamadılar. Kaleciye çarptı, dışarıya vurdular. Fenerbahçe, bu sezon ilk kez deplasmanda bu kadar çabuk ve süratli oynadı. Sarı lacivertli takımın her zaman böyle oynaması lazım.
Ancak, ikinci yarıda roller değişti. Topu rakibe bırakıp, onların top kullanmasına izin verdiler. Bir korku, bir telaş... Topu kullanıp, oyuna istediği gibi hakim olmak varken bu telaş niye? Elinde yetenekli oyuncuların da var. Ancak bunların hiçbirini yapamıyorlar. Karambollere girip, topu ileri doğru şişiriyorlar. İleride tek başına kalan Semih çok süratli bir oyuncu değil. Dan-dun vurarak futbol oynanmaz. En azından kaliteli takım böyle oynamaz. Fenerbahçe’nin defansı ikinci yarıda topu oyuna sokamadı, orta sahası çalışmadı. Topu rakibe bıraktılar kullansınlar diye. Bekliyorlar ki, rakip hata yapsın da top bize geçsin.
Böyle oynarsan her an gol görebilirsin. Rakibine top kullanma şansını verirsen hem morallendirirsin hem de çok baskı yersin. Ankaraspor maçında da böyle oynadı ama o zaman Alex vardı. Arada bir çıkıp golleri attı. Denizli’de o kadar çok pozisyona girmelerine rağmen sadece birini gol yapabildiler.
Fenerbahçe 1-0 galipken böyle oynamamalı, oyunun hakimi olmalı. Ancak, bun saydıklarımın tamamen tersi oluyor. Bu Fenerbahçe neden böyle kötü oynuyor, aklım almıyor. İkinci devre oyunu bırakmalarının sebebi herhalde çabuk yoruluyor olmalarından kaynaklanıyor. Veyahut korkudan geriye çekiliyorlar. Fenerbahçe bu mantalitede top oynayamaz ki. Sarı lacivertli takım 1-0’ın üzerine yatacak bir takım değil.
Denizlispor’un ofsayt gerekçesiyle sayılmayan bir golü var. Hakem, yakalayamaz verebilirdi de. Yardımcı hakem ofsaytı gördü ve bayrağını kaldırdı. Orta hakem de onun kararına uydu. Fenerbahçe bu sezon İstanbul dışında ilk galibiyetini aldı. Ancak, bir hayli zorlandı.
Yazının Devamını Oku 28 Kasım 2007
FENERBAHÇE, İnter’in gücü karşısında ezildi. Sahada mücadele eden futbolcular içinde ayakta duran tek isim Roberto Carlos’tu. O da, tıpkı İnter gibi büyük bir takım olan Real Madrid’de yıllarca oynamış olmanın verdiği tecrübeyi sahaya yansıttı. Roberto Carlos’un dışında iyi oynayanlar, biraz Selçuk, biraz da Alex’ti. Diğer oyuncuların hepsi şaşılacak derecede kötüydü. Şampiyonlar Ligi’nde bir başka oynuyor dediğimiz Deivid, sahada hiç yoktu. Vederson, Edu ve Lugano’nun da ondan kalır yanı yoktu. Özellikle de Edu, ilk golde çok önemli bir hata yaparak maçın kaderini etkiledi. Dün Zico da kötüydü. Aurelio’yu niye çıkardığı anlayamadık. Tamam Aurelio çok iyi değildi ama, ondan önce çıkması gereken birçok futbolcu vardı sahada.
Fener’in en kötü maçı
Zico’nun oyun planı da yanlıştı. Fenerbahçe, ileride tek başına bekleyen Semih’e uzun toplar atarak hücum yapamaz. Nitekim yapamadı da. Semih’in bu fizik yapısıyla hava toplarını alması mümkün değil. Bu durum ayan beyan ortada olmasına rağmen Fenerbahçe aynı düzende oynamaya devam edince, hücum şansı bir tek rakipten seken serseri toplara kaldı. Ayrıca, Fenerbahçeli futbolcuların topu geriye oynama hastalığı dün doruk noktasındaydı.
İnter, çok iyi oynamamasına rağmen, özellikle ikinci yarıda sahanın mutlak hakimiydi. Dün problem bizdeydi. Fenerbahçe, daha önceki Şampiyonlar Ligi maçlarıyla hiç ilgisi olmayan, son derece kötü bir futbol oynadı.
İnter, kalite farkıyla sahadan galip ayrılmasını bildi. Fenerbahçe Semih sakatlanınca, genç ve tecrübesiz Colin Kazım’ı oynatmak zorunda kalırken, onların yedek kulübesinde Materazzi, Solari, Suazo, Crespo ve Dacourt gibi tüm dünyanın tanıdığı oyuncular vardı.
Yazının Devamını Oku 27 Kasım 2007
Trabzonspor’u deplasmanda birçok eksiğe rağmen dize getirip liderliğini ve yenilmezliğini sürdüren Galatasaray’ın performansını nasıl buldunuz? GALATASARAY bu sezon enteresan bir tablo sergiliyor. Trabzonspor gibi bir takımı zor bir deplasman şartlarında eksik bir kadroyla yenerek, hem liderliklerini sürdürdüler hem de yenilmezlik unvanlarını korudular. Kazanırlar, kaybederler.
Şampiyonluğun da en güçlü adaylarından biridirler. Takımın içerisinde huzursuzluk olduğu kesin. Takımın çalışmadığı ortada. Bir sürü oyuncu sakat. Hocayla problem yaşayanlar, tavır alanlar var. Lincoln düzeldi, sahada ama etkisiz. Var ile yok arasında idare ediyor. Nonda gibi büyük bir silah da yok. Her şeye rağmen kazanıyorlar ama tehlikeli durumdalar. Bu kadar sakat veriyorlarsa, orada yanlış var demektir.
Trabzonspor ile Galatasaray’ın mücadelesinde futbol adına iyi bir şey yoktu. İtiş, kakış içinde geçen bir 90 dakikadan Serkan’ın güzel golüyle Galatasaray altın değerinde 3 puan çıkardı. Sarı kırmızılılar çok mu iyi oynadı? Hayır. İyi de oynamadı. Ama kazanmasını bildi. Moralliler ve bu kadar sakat varken de maç kazanmayı başarıyorlar. Bu da umarım perşembe akşamı Panionios deplasmanındaki mücadeleye de yansır. Sakatların eksikliği Türkiye’de fazla etki yaratmaz ama Avrupa sahasında işler hiç de kolay olmaz.
Trabzonspor için iyi şeyler söylemek zor. Ersun Yanal ile bir hava yakalamak istiyorlar ama o hava öyle hemen yakalanmaz. Takımda yardımlaşma yok. Yenilgi hiç önemli değil. Buradaki olumsuz şey oyuncuların uyum içinde görünmemesi.
Milli gurur ve para!
ÆÊAvrupa Şampiyonası vizesi alan Milli Takımımız’ın 2008’deki hedefi ne olmalıdır? Fatih Terim’in yeni kadrosu ne yapar?
GÜLE oynaya Avrupa Şampiyonası vizesi alacağımız gruptan, ağlayarak, sızlayarak ve havai fişeklerle zor bela ikinci olarak çıktık. İyi başladık, kötü gittik ama sonunda iyi bitirdik.
Milli Takım iyi oynamıyor. Bu kadar çok oyuncu değiştirirseniz iyi futbol da hiçbir zaman oynanmayacak. Öncelikle, Fatih Terim ideal kadrosunu belirlemeli, inadı bırakmalı. Çekirdek kadro acilen kurulmalı. Eskiden Milli Takım ezbere sayılırdı. Şimdi her maça bambaşka futbolcularla çıkıyoruz.
Bizim boyumuz da kısaldı. Ufaldıkça ufaldık. Korneri yerden atan bir takım olduk. Böyle bir şey dünyanın hiçbir tarafında görülmez. Futbolun kuralına aykırı. Bu oyuncularla biz kafa vuramayan bir takım olduk. Vurursak da zaten büyük sürpriz yapmış olacağız.
Avrupa Şampiyonası’nda sahaya düzgün bir takım görüntüsü içinde çıkmazsak sonumuz hüsran olur. Gökdeniz ile, Nihat ile, Arda ile biz hava topu falan alamayız. Avrupa arenası çok farklı. Orada ezilmeyeceksin. Hem tekniğin iyi olacak en önemlisi de fiziğini güçlü ve üst düzeyde tutacaksın.
Ukalalık yapıyorlar
Beni en çok şaşırtan ise grup maçları tamamlandıktan sonra futbolcularımızın verdiği beyanatlar oldu. Tüylerimi diken diken ettiler. "Bizi yerden yere vuranlar, şimdi niye alkışlıyor?" diye açıklamalar yapıyorlar. İyi oynadınız da biz mi alkışlamadık? "Kötü oynadık ama kendimizi bir şekilde affettirdik" demeleri lazımken ukalalık yapıyorlar. Milli futbolcunun kafa yapısına bak, görüşüne bak.
Beni rahatsız eden ikinci konu ise bol keseden prim dağıtılması. İtalya Milli Takımı prim almıyor. Almanlar çok az bir miktarı cebine koyuyor. Burası sultanlık değil. "Ben şu kadar prim veriyorum" diye bir mantık olamaz.
Futbolcunun aldığı paraya karşı değilim. Ama, bu para mantık çerçevesinde olmalı. Milli gururun önüne para asla geçmemeli. Avrupa Şampiyonası’na renk katacağımız kesin. Ancak, bu futbolun üzerine çıkamazsak işimiz kolay olmaz.
Ayakta kalırlarsa puanla dönerler
ÆÊKadıköy’de bile rakibine top kullanma şansı vermeyen Fenerbahçe, İnter maçında nasıl bir taktikle sahaya çıkmalı?
FENERBAHÇE açısından taktikten çok, sahada sergileyeceği mücadele önemli. Öncelikle ikili mücadeleye gireceksin. Hava topu vermeyeceksin. Ankaraspor’a karşı oynadıkları gibi oynarlarsa, İnter önünde hüsran yaşarlar. Rakip güçlü. Güçlü bir rakibe de topla oynama şansı verdiğinde senin açıklarını asla affetmez. Öncelikle bu maçta Volkan’a çok büyük iş düşecek. Onun performansı bir anlamda karşılaşmanın kaderini etkileyebilir.
Fenerbahçe, sezon başında beklenen performansının çok altındaydı. Mücadele gücü yoktu ve rakibi rahatsız edemiyordu. Üzerinde baskı kuramıyordu. Avrupa arenasında beklenenin aksine daha iyi bir görüntü sergilediler. Savaşçı bir kimlik içinde oldular. Bu yüzden de Şampiyonlar Ligi’ne adım atıp, orada da ikinci tur için iddialı konuma geldiler. Bu tarzı oturttular. Ama, son dönemde yine eskiye bir dönüş var Fenerbahçe’de. Yine tatsız, keyifsiz ve isteksizler. Ağırlıklarını hissettiremiyorlar. Umarım, İnter karşısında bu tablonun tersini sergilerler.
Fenerbahçe’nin, Milano’da şansı var. Beraberlik de iyi bir sonuç olur sarı lacivertliler adına. Bu tür üst düzey maçlar bir anlamda vitrin maçlarıdır. Futbolcu kendini göstermek ister. Hem rakip takım yöneticisine hem de diğer menajerlere. Bir anlamda kendilerini pazarladıkları bir sahnedir o saha.
Fenerbahçe’nin bu sezonki en büyük şanssızlığı ise kuşkusuz Appiah’tan verim alamaması. Ganalı yıldızı bir türlü hazırlayamadılar. Orta sahada Appiah’ın yokluğu fazlasıyla belli oluyor.
İtalyanların bir özelliği vardır. Zor gol atarlar, zor da gol yerler. Eğer topu onlara verirsen ve oynamalarına olanak sağlarsan, netice kötü olur.
İnter maçında sonucu Fenerbahçeli futbolcuların sergileyeceği performans belirleyecektir.
Ertuğrul Sağlam
yanlIŞ yaptI
ÆÊOFTAŞ maçı öncesi, "7-8 oyuncumuzla yollarımız ayrılacak" diyen Ertuğrul Sağlam, daha sonra bu sözünün yanlış anlaşıldığını belirtti. Sizce, yönetimden mi bir baskı var, yoksa oyuncuların performansını düşürmemek için mi bu şekilde davrandı?
ÖNCELİKLE böyle bir şeyi söylemek yanlış ve çok çirkin. Beşiktaş’ta her oyuncuyu, "Ben mi gideceğim acaba" diye düşünce içine soktular. Bu tarz laflar futbolcu üzerinde çöküntü yaratır. Moral olarak sen oyuncunu bitiriyorsun. Sonra da ağız değiştirerek, yanlış anlaşıldığını ifade ediyorsun. Bunun yanlış anlaşılması yok. Sinan Engin söyledi, Ertuğrul Sağlam söyledi, yeri geldi yönetim de söyledi. Hepsi yanlış yaptı.
Bu takımın maç kazanması iyi olması isteniyor. Takım düzelsin diye bir amaç var. Sonra çıkıyorsun bu tarz bir açıklama yapıyorsun. Hatta bazı futbolcu isimleri de gündeme geliyor. Peki sen bu takımdan nasıl patlama bekleyeceksin ve başarıyı nasıl yakalayacaksın?
Beşiktaş’ın çok büyük bir potansiyeli var. İsmi var, başarıları var. Türkiye’de ilk kurulan futbol takımı. Şehzadelerin takımı olan Beşiktaş’ı ne hale soktular.
Yabancıları kötü
Takımın yabancıları çok kötü. Alınan yabancı futbolcuların çoğu kenarda oturuyor. Demek ki transferde yanlış yapmışsın. Ya bilgisizlikten ya da tecrübesizlikten. Hala da aynı yolda yürümeye devam ediyorlar. Beşiktaş’ın bugünkü duruma gelmesinin sebebi bunlardır.
OFTAŞ galibiyetiyle biraz olsun rahat nefes aldılar. Şimdi, Marsilya ile Şampiyonlar Ligi’nde hayati bir maça çıkacaklar. En azından UEFA Kupası iddiasını sürdürebilmeleri için kazanmak zorundalar. Fransız ekibine karşı Beşiktaş çok iyi oynayabilir. Seyirci desteğiyle Liverpool önündeki gibi 3 puana koşabilir. Ama, bu Beşiktaş’ın ileride düzeleceği anlamına gelmiyor. Beşiktaş bu değil. O yüzden taraftarı da memnun değil.
Yazının Devamını Oku 25 Kasım 2007
FENERBAHÇE, Alex’in becerisiyle farklı kazandı. Ortalarda hiç gözükmeyen Alex attığı 3 golle maçın skorunu belirleyen oyuncu oluyor. Fenerbahçe, kendi sahasında kazandığı maçlarda bile rakibi baskı altına alamıyor, istediği gibi hücum yapamıyor. Aurelio bu takımın en önemli oyuncularından biri. Ancak, o da sürekli geriye oynuyor. Takımın en dinamik oyuncusu Deivid bile topu kaybetmek için elinden geleni yapıyor! Ya geç kalıyor ya da topu yanlış yerlere veriyor. Vederson kötü oynamaya başladı.
F.Bahçe bir parlıyor, golleri atıyor, daha sonra oyunu bırakıyor. Rakip Ankaraspor topu istediği gibi kullandı. Sarı lacivertliler, salı günü Inter’le çok önemli bir Avrupa kupası maçı maçı oynayacak. Orada da rakibe topu kullanma şansı verirse işi zor.
Kendi sahasında neredeyse 70 dakika rakibe topu kullanma şansı veren bir takım, Avrupa’da dış sahada daha zor durumlara düşebilir.
Sakatlığı nedeniyle dünkü maçın kadrosunda yer almayan Deniz, topu çok geriye verdiği için seyirci tarafından fazla sevilmiyor. Ancak, onun ne kadar önemli bir oyuncu olduğu yokluğunda ortaya çıktı. Şans bulduğu maçlarda her ikili mücadeleye giriyor ve rakibi bozuyor. Aurelio takımın belkemiği. Ancak, dünkü maçta kendisinden beklenen özellikleri sahaya yansıtamadı.
Ankaraspor kalesinde 4 gol görmesine, pozisyon üretememesine rağmen maçın hakimiydi. İkinci yarıda oyuna girip iki gol atan Mehmet Yılmaz güçlü ve etkili bir oyuncu. Fenerbahçe’nin topu rakibe kullandırmaması gerekir. Buna dikkat etmeli. Alışkanlık haline getirirse, kötü sonuçlara yol açabilir.
Ne söylersek söyleyelim Fenerbahçe 4-2 kazanıyor. Fenerbahçe’de herkes mutlu. Şimdi herkesin beklentisi salı günkü Inter maçı.
Yazının Devamını Oku 22 Kasım 2007
ZOR maçtı. Bosna Hersek’i herkes küçümsedi, ama yabana atılacak gibi oynamadılar. Tamam kalemizde fazla tehlike yaratamadılar, ama biz de çok iyi oynamadık. Çünkü futbolcularımız olağanüstü stres altındaydı. Hiçbiri sahaya rahat çıkamadı. Kaybetmeme, berabere kalmama, mutlaka kazanma baskısı futbolcularımızı çok etkiledi. Bunu da sergiledikleri futbolla gözler önüne serdiler.
Topu iyi kullanamadık, pres yapamadık. Rahat olmayan futbolcu iyi oynayamaz, dün bu bir kez daha gerçek olarak karşımıza çıktı. Rakip kalemize tehlikeli bir kez geldi, onda da sonuç çıkaramadı. Biz de hücumda fazla etkili değildik. Ortada bir maçtı.
Tamam psikolojik baskı bizi olumsuz etkiledi, ama takımımızda da enteresan olaylar oluyor. Santrfor çıktı, bek oyuna girdi. Bir akın yapıyoruz, top solda Arda’ya geliyor. Bizim en yetenekli oyuncularımızdan biri Arda. İleri gidecek, oyunu hızlandıracakken o geriye dönüyor. Arda kalitesini ve klasını Milli Takım’a veremiyor. Zaten oyun tarzı yanlış, adam durdudarak rakibi geçmeye çalışıyor. Semih bütün iyi niyetine rağmen ileride yetersiz kalıyor. Kafaya çıkamıyor, mücadele edemiyor. Ama sen zaten takım ve oyun anlayışı olarak zaten akın yapıp o topu oraya getiremiyorsan, Semih’in ileride birşey yapması mümkün değil.
Uzun golcü lazım
Bizim ilerideki adamlarımız, Gökdeniz, Arda, Semih, Nihat bunların hepsi kısa adamlar. Bu futbolcular nasıl kafa golü atacaklar. O topu da yerden kullanamıyorsan kötü oynamaya mahkumsun. Nihat tam bir santrfor değil. Bu sıkıntıya bir çözüm bulmalıyız. Gökhan Ünal’ı mı forma sokarız, Hakan Şükür’ü mü tekrar kadroya alırız bilemem. Avrupa Şampiyonası’na gittiğimize göre, bize uzun golcü lazım. Bu hücum hattıyla Avrupa Şampiyonası’nda işimiz zor. Çünkü takımımız iyice kısaldı. Bunların hepsi tabii bir kenarda. Çünkü önümüzde uzun bir süre var.
Kötü oynadık, iyi oynadık, bunlar da sorun değil. Bizim idealimiz bu şampiyonaya gitme hakkını elde etmekti. Elemelere iyi başladık, saçmaladık. Bu maçta da iyi-kötü futbol, Bosna Hersek’in iyi-kötü olması önemli değildi. Bizim ilk hedefimize ulaşmak için bu maçı kazanmamız gerekiyordu, kazandık...
Yazının Devamını Oku