FENERBAHÇE, İnter’in gücü karşısında ezildi. Sahada mücadele eden futbolcular içinde ayakta duran tek isim Roberto Carlos’tu.
O da, tıpkı İnter gibi büyük bir takım olan Real Madrid’de yıllarca oynamış olmanın verdiği tecrübeyi sahaya yansıttı. Roberto Carlos’un dışında iyi oynayanlar, biraz Selçuk, biraz da Alex’ti. Diğer oyuncuların hepsi şaşılacak derecede kötüydü. Şampiyonlar Ligi’nde bir başka oynuyor dediğimiz Deivid, sahada hiç yoktu. Vederson, Edu ve Lugano’nun da ondan kalır yanı yoktu. Özellikle de Edu, ilk golde çok önemli bir hata yaparak maçın kaderini etkiledi. Dün Zico da kötüydü. Aurelio’yu niye çıkardığı anlayamadık. Tamam Aurelio çok iyi değildi ama, ondan önce çıkması gereken birçok futbolcu vardı sahada.
Fener’in en kötü maçı
Zico’nun oyun planı da yanlıştı. Fenerbahçe, ileride tek başına bekleyen Semih’e uzun toplar atarak hücum yapamaz. Nitekim yapamadı da. Semih’in bu fizik yapısıyla hava toplarını alması mümkün değil. Bu durum ayan beyan ortada olmasına rağmen Fenerbahçe aynı düzende oynamaya devam edince, hücum şansı bir tek rakipten seken serseri toplara kaldı. Ayrıca, Fenerbahçeli futbolcuların topu geriye oynama hastalığı dün doruk noktasındaydı.
İnter, çok iyi oynamamasına rağmen, özellikle ikinci yarıda sahanın mutlak hakimiydi. Dün problem bizdeydi. Fenerbahçe, daha önceki Şampiyonlar Ligi maçlarıyla hiç ilgisi olmayan, son derece kötü bir futbol oynadı.
İnter, kalite farkıyla sahadan galip ayrılmasını bildi. Fenerbahçe Semih sakatlanınca, genç ve tecrübesiz Colin Kazım’ı oynatmak zorunda kalırken, onların yedek kulübesinde Materazzi, Solari, Suazo, Crespo ve Dacourt gibi tüm dünyanın tanıdığı oyuncular vardı.