BİRİNCİ devre mükemmel bir Fenerbahçe izledik. Çabuk, hırslı, topu kazanan, süratle akına çıkan bir takım vardı sahada.
Bir sürü pozisyon yakaladılar ve birini de gol yaptılar. Çok sayıda fırsattan da yararlanamadılar. Kaleciye çarptı, dışarıya vurdular. Fenerbahçe, bu sezon ilk kez deplasmanda bu kadar çabuk ve süratli oynadı. Sarı lacivertli takımın her zaman böyle oynaması lazım.
Ancak, ikinci yarıda roller değişti. Topu rakibe bırakıp, onların top kullanmasına izin verdiler. Bir korku, bir telaş... Topu kullanıp, oyuna istediği gibi hakim olmak varken bu telaş niye? Elinde yetenekli oyuncuların da var. Ancak bunların hiçbirini yapamıyorlar. Karambollere girip, topu ileri doğru şişiriyorlar. İleride tek başına kalan Semih çok süratli bir oyuncu değil. Dan-dun vurarak futbol oynanmaz. En azından kaliteli takım böyle oynamaz. Fenerbahçe’nin defansı ikinci yarıda topu oyuna sokamadı, orta sahası çalışmadı. Topu rakibe bıraktılar kullansınlar diye. Bekliyorlar ki, rakip hata yapsın da top bize geçsin.
Böyle oynarsan her an gol görebilirsin. Rakibine top kullanma şansını verirsen hem morallendirirsin hem de çok baskı yersin. Ankaraspor maçında da böyle oynadı ama o zaman Alex vardı. Arada bir çıkıp golleri attı. Denizli’de o kadar çok pozisyona girmelerine rağmen sadece birini gol yapabildiler.
Fenerbahçe 1-0 galipken böyle oynamamalı, oyunun hakimi olmalı. Ancak, bun saydıklarımın tamamen tersi oluyor. Bu Fenerbahçe neden böyle kötü oynuyor, aklım almıyor. İkinci devre oyunu bırakmalarının sebebi herhalde çabuk yoruluyor olmalarından kaynaklanıyor. Veyahut korkudan geriye çekiliyorlar. Fenerbahçe bu mantalitede top oynayamaz ki. Sarı lacivertli takım 1-0’ın üzerine yatacak bir takım değil.
Denizlispor’un ofsayt gerekçesiyle sayılmayan bir golü var. Hakem, yakalayamaz verebilirdi de. Yardımcı hakem ofsaytı gördü ve bayrağını kaldırdı. Orta hakem de onun kararına uydu. Fenerbahçe bu sezon İstanbul dışında ilk galibiyetini aldı. Ancak, bir hayli zorlandı.