29 Ocak 2008
Antalya’da kamp yaparak hazırlandığı 10 günlük maratonda 3 deplasman maçı oynayan ve toplam 19 gol atarak 3 galibiyet alan Fenerbahçe’deki bu değişimi neye bağlıyorsunuz? FENERBAHÇE, oyun tarzını ve mantalitesini değiştirdi ve farkını gösterdi. Fenerbahçe, bundan önce devamlı geriye oynayıp, ileriye top şişiriyordu. İleride de bir tek Semih kalıyordu ve o da topla fazla buluşamıyordu. İleride çoğalamayan bir Fenerbahçe, ne taraftarını mutlu ediyor ne de rakipleri üzerinde baskı kurabilmiyordu.
Şimdi öyle mi? Fenerbahçe, ileriye top şişirmeyi bırakın, geriye bile çok nadir top yapıyor. Çabuk oynuyor. Hücumu düşünüyor. Hızlı çıkıyor ve ileride fazla adamla çoğalıyor. Kenar akınlarında çok bilinçliler. Rakibe de fazla hareket alanı vermeyen ve baskı kuran Fenerbahçe’nin netice almasının sebebi bu.
Sarı lacivertliler ligde Gaziantepspor ve Sivasspor gibi iki iyi takımı deplasmanda yenerek önemli galibiyetlere imza attı. Sivas’taki 4-1’lik galibiyet, farklı oyuncu performansıyla elde edilmedi. Bütün sır Fenerbahçe’nin futbol oynama mantalitesinin değişimindeydi. Değiştiği için de hem akınları keyifli oluyor, hem göze hoş gelen futbol oynuyor sarı lacivertliler. Bundan önce Fenerbahçe gol pozisyonuna girmeyi bırakın, korner bile zor atıyordu. Sivas maçı 4-1 kazanıldı ama skor daha farklı olurdu. Neler kaçtı neler. Eğer bu mantalite Zico ve futbolcuların kafasına işlemişte, bundan sonra farklı bir Fenerbahçe izleyeceğiz. Rakibine üstünlük kuran ve her maçta bol pozisyona girip gol atan bir Fenerbahçe. Bu Fenerbahçe de rakipleri için tartışmasız korkulu rüya olacak.
Semih ile Kezman birlikte oynamalı
Kezman, Fenerbahçe’nin oynadığı son 4 maçta takımı adına 7 gol kaydetti. Zico, bundan sonraki maçlarda Semih’e mi yoksa Sırp golcüye mi ilk 11’de şans tanımalı?
BANA göre her ikisi de yan yana oynamalı. Alex’ten dolayı Fenerbahçe tek santrforla mücadele ediyor. Alex gibi bir startan da vazgeçemeyeceğine göre, Zico ikisini birden oynatmalı. Hem Semih hem de Kezman ilk 11’i hakediyorlar.
Sırp yıldız, Sivasspor maçında akıl dolu goller attı. Ondan önce de kupadaki Alanyaspor maçında şov yaparak büyük moral depolamıştı. Semih de boş durmuyor, gollerini sıralıyor. Zico, bu oyuncuları oynatmak zorunda. Üstelik, Kezman’ı satmayı düşünüyorlarsa onu vitrine koymalılar.
Yani ilk 11’e. Oynamayan oyuncuyu kimse almaz. İki futbolcuyu da Zico banko sahaya sürerse, Selçuk’a da kulübe yolu gözükür.
Sabri dışlanacak oyuncu değil
Kalli önce Hakan Şükür ve Lincoln’ü, daha sonra Hasan Şaş’ı kadro dışı bıraktı. Son olarak Sabri’yi istemediğini açıkladı. Alman hocanın bu davranışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
KALLİ’yi hiç anlamış değilim. Sabri, Galatasaray kadrosu içinde tecrübeli bir oyuncu. Milli Takım’a kadar yükselmiş. Topa vurmayı biliyor. Süratli ve çalışkan. "İstemiyorum" diyerek Sabri gibi bir gücü nasıl harcar bir hoca. Bazı şeyler üst üste geldiyse o farklı bir şey. Disiplinsizlik varsa o ayrı. Ama bunun çözümü de takımdan dışlaman ve satmak değildir bir futbolcuyu. Onu biraz daha elinde tutup, kazanmak mecburiyetindesin. Kalli çok sert hareket ediyor. Lincoln’de de Hakan Şükür’de de bu tarz davrandı. Hasan Şaş’a da aynı şekilde gitti ve son olarak Sabri’nin biletini kesti.
Bir de "Transfer yapılmazsa, istifa ederim" diye tehditkar konuşuyor. Yönetimde kendisine ne söz verildi, bilmiyorum. Fakat bir antrenör elindeki malzemeyle hareket eder. Transferleri de kendisi yapar. Galatasaray’da da kendi aldığı adamlar var. Bu malzemeden en iyi yemeği çıkarması lazım. İkide bir ortaya çıkıp, "Ben oyuncu istiyorum. Yoksa, şunu yaparım, böyle çeker giderim" tarzı şeyler, tatsız şeyler. Burada hem kendini zor durumda bırakıyor hem de futbolcularını.
Takımda, "Oyuncu alınacak mı, alınmayacak mı?" diye herkes birbirine sorar. "Biz oynayacak mıyız?" diye de kafalarda soru işaretleri oluşur. Kalli, bu sorunu hep takımın üzerinde tutuyor. Yine de herşeye rağmen Galatasaray zirvede. Bu da Kalli’nin şansı.
Sabri konusunda en güzel örneği takım arkadaşları gösterdi. Kenetlenerek, onun affedilmesi için yönetime başvurmuşlar. Taleplerini iletmişler ve arkadaşlarının arkasında durmuşlar. Çünkü onlar meziyet sahibi olan Sabri’nin dışlanacak bir futbolcu olmadığını biliyorlar. Kalli ise onu kaybetme yolunu seçiyor.
Futbolcuların eseri
G.Saray 11 yerliyle çıktığı Ank.Gücü maçını beklediğinden daha rahat kazandı. Sizce bunda Kalli’nin aldığı kararların etkisi var mı?
ANKARAGÜCÜ önündeki Galatasaray’ın galibiyeti oyuncuların becerisinin ürünüydü. Kalli’nin kararlarının bunda rolü yok. Carrusca ve Bouzid zaten yedek. Bu kadar eksik olunca da mecburen yerliler oynadı.
Ankaragücü hücum gücü olmayan bir takım. Bebbe diye bir adam var ileride, ne ayağındaki topu kullanıyor, ne de kendi pozisyona giriyor. Sarı kırmızılı savunma rahat oynayınca iyi oyunculara sahip orta sahası ağırlığını koyarak maçı kopardı. Hakan Şükür ve Ümit Karan ikilisiyle de Ankaragücü’ne darbeyi vurdular.
Ümit Karan, olağanüstü bir gol attı. Tartışmasız haftanın en güzel golü. G.Saray’ın bu bölgede sıkıntısı yok. Santrforları yeterli. Ancak, oyun kurmakta sıkıntıları var. Arda tek başına maç kazandırması gereken bir futbolcu. Ama o dinamizmi yok. O şahsi becerisini kullanmaktan korkuyor. Kalli korkusu yüzünden oluyor bu. Lüzumsuz yerlerde çalıma giriyor, gideceği yerlerde pas veriyor.
Oradan çıkmaya çalışıyor ve yıpranıyor. Ama, orta sahada top aldığı vakit, ileri gidip verkaç yaparak etkili oluyor. Arda hem yaşının enerjisini hem de futbolcu kalitesini tam olarak gösteremiyor. Arda’yı Kalli serbest bırakmak zorunda.
Ertuğrul doğruyu görmüyor
Holosko geldikten sonra Beşiktaş peş peşe galibiyetler almaya başladı. Ne değişti, eksikler neler?
BEŞİKTAŞ’ın eksiği yok. Ertuğrul Sağlam’ın kurduğu yanlış 11’ler var. Geçen hafta da bahsettim ve üstüne basa basa söyledim. Cisse, fevkalade bir stoper. Ama Beşiktaş, stoper arıyor. Para vermek için uğraşıyorlar. Delgado çok gerilerde oynamaya başladı. O, bu tarz mücadele ederse yeteneğini gösteremez.
O zaman da gol atamaz, verkaç yapamaz, alan açamaz ve pas veremez. Nobre’yi gönderip, Holosko’yu almak istediler. Nobre, golleri takır takır atmaya başladı, Holosko sağ açıkta oynatılıyor. Bu büyük bir çelişki. Nobre çok iyi durumda. Holosko nerede? Nasıl bir mantaliteyle Beşiktaş idare ediliyor.
Delgado yanlış yerde oynuyor. Holosko yanlış yerde oynuyor. Cisse yanlış yerde oynuyor. Bunlar, Beşiktaş kadrosundaki üç önemli isim. Orta sahada topu alıp, vermekle ve gol atmakla iyi oynamış olmaz hiçbir futbolcu. Ağırlığını sahaya koyacaksın. Bir takımın orta sahası iyiyse, ayakta kalır. Beşiktaş savunmasında da dengesiz. İbrahim Toraman’ın acilen kendini toparlaması lazım. Adam kaybediyor, yer tutamıyor ve ağır.
Beşiktaş 6 maçlık bir galibiyet serisi yakaladı. Ama, Beşiktaş formasını sahaya koysanız bu maçları alır. Büyük bir forması var bu takımın ve arkasında da büyük bir seyirci. Beşiktaş, tatmin edici değil. Mücadele ediyor, koşuyor, pozisyon üretemiyor. Ertuğrul Sağlam, sahaya sürdüğü takımı yanlış kuruyor. Elinde bol alternatifli kadro olasına rağmen hala transfer istiyor.
Yazının Devamını Oku 28 Ocak 2008
FENERBAHÇE, Sivasspor gibi sahasındaki 10 maçı da kazanan güçlü bir takıma karşı zor olan maçı yenerek kolaya çevirdi. Sarı lacivertli takım özellikle ilk devrede muhteşem bir oyun sergiledi. İleride çok adamla çoğaldılar, kenarlardan, özellikle de sağdan Gökhan vasıtasıyla yüklendiler ve daha ilk dakikalarda gol poziyonlarına girdiler.
Yapılan ortalardan ikisinde Semih’in, birinde Selçuk’un kafa vuruşları vardı tehlikeli olan. Atılan ilk gol yine kenardan gelen bir ortanın ürünüydü. Alex burada yer tutması ve vuruştaki zamanlamasıyla ustalığını gösterdi. Semih’le ikinci golü bulan Fener, devreye 2-0 önde girdi. Yediği gole kadar oyunun hakimi ve golleri kaçıran taraf yine Fenerbahçe idi. Oyuncular topu kenarlara verip, çabuk oynadılar. Eğer bu şekilde oynamak yerine dan-dun vursalardı, topu kaybederlerdi. Çünkü Sivasspor daha çok mücadele eden ve koşan taraf.
Zoru kolaya çevirdiler
Sivasspor’un tek pozisyonu var onda da golü buldular. Fenerbahçeli futbolcular yedikleri golden sonra biraz şaşırdılar. Rakip morallendi. O bölümde daha baskılılardı. Ancak, Fenerbahçe farklı bir takım. Semih’in yerine Kezman girdi. 15 dakika sahada kalan Sırp futbolcu, 8 dakikaya 2 gol sığdırdı. Takip ve vuruş tekniği mükemmeldi. Oyun 4-1 olunca Sivasspor’un ümitleri de kırıldı. Fenerbahçe’yi böylesine çabuk ve ayağa oynadığı zaman kolay kolay tutamazlar.
Bu maçta bana göre Kezman’ı kazandılar. Ancak, Alex’in becerisini de unutmamak lazım. Mükemmel bir gol atan Brezilyalı futbolcu, Kezman’a nefis bir orta yapıp golünü attırdı. O pozisyonda, topu önce verseydi Kezman ofsayt pozisyonundaydı. Kezman’ın ofsayttan çıkmasını bekledi ve pasını öyle verdi.
Fenerbahçe, Sivasspor gibi çok koşan, mücadele eden 10 maçta sahasında sadece 3 gol yiyen takımı farklı yendi. Zor maçı kolaya çevirdi sarı lacivertliler. Her açıdan mükemmel bir Fenerbahçe izledim.
Yazının Devamını Oku 24 Ocak 2008
ALANYA’da güzel bir havada, idmandaki çift kaleleri andıran bir maç oynadı Fenerbahçe. Sarı lacivertlilerin, turu son maça bırakmaması gerekiyordu. Daha önce bitirmeliydi işi ama yine de çeyrek finale adını yazdırdı. Kezman için dünkü maç çok önemliydi. Takıma adaptasyonu bakımından Sırp golcünün performansı Zico’nun da yüzünü güldürmüştür. İyi oynadı ve gollerinden biri de çok zor bir pozisyonda tek kelimeyle mükemmeldi. Kendine geldi ve moral kazandı. Onun da bu tip bir maça ihtiyacı vardı.
Fenerbahçe için bundan sonrası çok önemli. Yıllardır kupayı müzelerine götüremiyorlar. Bunun eksikliğini de hissediyorlar.
Kemal’e bravo
Dünkü maçta şu iyi, bu kötü denecek bir şey yoktu sahada. Sadece, yine savunma oyuncuları çok savruktu. Zaten bu tip karşılaşmalara da adapte olmak zordur. "Nasıl olsa kazanırım" havası futbolcuyu etkiler. Fenerbahçe, kazanması gereken bir maçı çok rahat ve farklı kazandı, yoluna devam etti.
Önemli olan Fenerbahçe için Sivasspor maçı. Kemal, takıma oturdu. Her geçen gün de üzerine koyuyor. Zico, onu asla bu performansıyla yedek kulübesine çekmemeli. Aurelio savaşçı bir futbolcu. Selçuk da aralarına katıldığında Fenerbahçe orta sahası daha güçlü ve dinamik olur. Zico, bu üçünü birlikte oynatmalı. Fenerbahçe, Kemal’i kazandı ama dün kazandığı bir başka oyuncu da Kezman’dı.
Yazının Devamını Oku 22 Ocak 2008
F.Bahçe, kaptan Alex’in dönmesiyle gerçek havasına büründü. Sivas maçında 3 puan sarı lacivertlileri şampiyonluğun en büyük favorisi haline getirir mi? SİVASSPOR, çok koşan ve mücadele eden bir takım. Rakibi de bozan bir oyun tarzları var. F.Bahçe’nin, Sivas deplasmanında oynayacağı maç üç sonuca da açık. Hem saha şartları hem de oyun şekli bakımından her şey olabilir. Gaziantepspor maçıyla mukayese bile edilmez. Fenerbahçe’yi çok zorlanacağı bir 90 dakika bekliyor.
Alex Fenerbahçe’ye çok şeyler kazandırdı. Burada bir gerçek var. Alex çok büyük oyuncu ama Fenerbahçe’nin, Gaziantep deplasmanındaki oyun mantalitesi de büyüktü. Bugüne kadar yavaş ve geriye oynuyorlardı. Bu maçlarda Alex de vardı. Yani, Gaziantep önündeki değişikliği sadece Alex sağlamadı.
Herkesin payı vardı Fenerbahçe’nin farklı galibiyetinde ve güzel oyununda.
Fenerbahçe, geriye oynamadığı için ileriye de Edu ve Lugano vasıtasıyla top şişirmedi. Top şişirmeyince de hızlı oyunu tercih ettiler. Kazandıkları topları hücumda çok iyi değerlendirdiler. Çabuk oynadılar, ayağa pas yaptılar. Devamlı boş alanlara kaçarak, rakip savunmayı da etkisiz hale getirerek pozisyon üstüne pozisyon bulup 5-0’lık sezonun en farklı galibiyetine imza attılar. Bütün bunları Alex yapmadı ama katkısı çok büyüktü. Önemli olan dediğim gibi oyunun mantalitesiydi. Fenerbahçe son iki yılın en etkili futbolunu oynadı. Son iki yılın en iyi takımını Gaziantep önünde seyrettirdi.
Çabuk ve ileri oynadığı sürece Fenerbahçe çok daha etkili olur. Bu oyunu Sivas deplasmanında da sahaya yansıttıklarında, ağırlıklarını koyarlar. Lideri yenerlerse şampiyonluk yarışında da büyük moral kazanıp, avantajlı konuma geçerler.
Psikolojileri değişir
Son haftalarda forma şansı bulan Kemal’in performansı göz kamaştırmaya başladı. Golcü arayışları da sürerken Semih’te ise düşüş yaşanıyor. Transfer dedikoduları futbolcular üzerinde ne gibi etki yapar?
HER futbolcu takımdaki yerinin sağlam olmasını ister. Transfer dedikoduları da oyuncular üzerinde olumlu etki de yapar, olumsuz da. Futbolcuların psikolojileri transfer döneminde her türlü etkilenir. Bu oyuncuların doğasında vardır.
Kemal, son maçlarda forma şansı buldu. Gaziantepspor önünde de çok iyi oynadı. Güzel de bir gol attı. Golün dışındaki futbol anlayışı çok iyiydi. Tek kelimeyle Kemal, mükemmeldi. Aynı zamanda Selçuk da öyleydi. İkili olarak uyum içinde göründüler. İkisi de hücuma çok katkıda bulundu. Pozisyon yarattılar, pozisyonların içinde yer aldılar. Semih’e gelince. Onun meziyetleri kısıtlı. Akıllı bir oyuncu ama fizik olarak Avrupa’da başarı isteyen bir takımın santrforu değil.
F.Bahçe’nin orta sahada bir beyne ihtiyacı var. Aurelio bu tip bir oyuncu değil. Savaşçı ama yaratıcılık özelliği yok. Bu bakımdan Maldonado’yu tercih ediyor olabilirler. Orta sahada Appiah kadar çalışkan olsun, ikili mücadeleye girsin yeter. Topu kazanan ve takımını hücuma kaldıran bir adamsa, Maldonado fayda sağlar.
Fenerbahçe’deki esas sorun ise Kezman. Onda fazla bir değişiklik görmüyorum. Yine sahada moralsiz ve etkisiz. Ancak, takım arkadaşları da onun gol atabilmesi için büyük çaba sarfettiler. Deivid daha müsait pozisyonda topu kaleye göndermek yerine ona pas vermeyi tercih etti. Bu çok iyi bir arkadaşlık göstergesiydi. Fenerbahçe, Kezman’ı satmak istiyorsa bu haliyle zor satar.
Kazanmak istiyorsa da Zico, Sırp golcüde ısrarcı olmalı. Ama bu haliyle ilk 11’e girmesi çok zor.
Topal, kötü oynayan G.Saray’da parlıyor
G.Saray’da Ayhan, Linderoth ve Lincoln’ün yokluğunda futboluyla övgü toplayan Mehmet Topal, takımın vazgeçilmez isimlerinden biri olabilir mi?
OLACAĞINI kanıtladı. Hem çok iyi bir oyuncu hem de iki ayağını birden kullanabilen ender futbolculardan biri. Şut atıyor, mücadeleye giriyor, iki ayağıyla da topa çok sert vuruyor. Hava hakimiyeti de var. Ne istiyorsun başka? Bu çocuğu morallendireceksin ve takıma adapte edeceksin. Bu da Kalli’nin işi. Mehmet Topal’ın her şeyi var çünkü.
Ayhan ve Lincoln’ün de gelmesiyle randımanı daha da çok artacak. Basinas’ı transfer etmek istiyorlar. Basinas çok iyi bir futbolcu olabilir ama 32 yaşındaki bir oyuncuya Mehmet Topal varken, ihtiyaç yok. Basinas gelip, Mehmet Topal yedek kalacaksa çok yazık olur.
İç huzur şart!..
Trabzonspor, tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. Bir dönem rakipleri için korkulu rüya olan bordo mavililer, eski günlerine dönmek için ne yapmalı?
ÖNCELİKLE iç huzuru sağlamalılar. O muhteşem seyircilerini de takımın arkasına sokmak zorundalar. Seyirci de son dönemde antrenörlük yapmaya başladı Trabzonspor’da. Bilhassa, yeni yönetime sabır gösterilmeli. Trabzonspor, bu bunalımlı günleri aşar. Şu anki görüntüleriyle, Trabzonspor çok kötü bir takım. Kulüp olarak da kötü yönetildikleri ortada. Ceyhun ve Celaleddin’in niye gönderildiğini hala anlamış değilim. Şunu bir açıklasalar da öğrensek. Ersun Yanal susuyor, yönetim susuyor. Ne oldu, ne yaptılar da bu iki oyuncunun bileti kesildi? Bir operasyon yapıyorsan, kamuoyunu da aydınlatacaksın.
Cisse’yi görmüyorlar
Beşiktaş üst üste 5. maçından da galibiyetle ayrılırken, Kasımpaşaspor’a karşı ciddi pozisyonlar verdi. Siyah beyazlılar defanstaki sorunu zorlu maçlar öncesi nasıl çözmeli?
ZORLU maçlar, defans oyuncularını çok fazla etkilemez. Çünkü, zorlu maçlarda daha konsantre olursun, daha bilinçli oynarsın. Daha fazla enerji sarfedersin. Bu tip maçlarda ise oyuncular hamle yapmakta gecikebilir. Bundan da zararlı çıkarlar. Beşiktaş, geriye adam arıyor. Bence de boşu boşuna arıyor. Ön liberodaki Cisse’nin savunma yönü çok kuvvetli. Ondan stoperde de faydalanabilirler. Esas yeri de Fransız oyuncunun orası. Ertuğrul Sağlam bunu hala düşünemiyor.
Beşiktaş’ta anlamadığım bir şey daha var. "Onu isterim, bunu isterim" dediler. Gidip, Holosko’yu aldılar. Ertuğrul Sağlam ne yapıyor? Holosko’yu sağda oynatıyor. Onun işini, o bölgede yapacak Ali Tandoğan var, Serdar Özkan var, Serdar Kurtuluş var. Holosko ne yaptı, Kasımpaşa maçında? Hiç bir şey. Ertuğrul Sağlam onu kaybediyor.
Beşiktaş, Kasımpaşa önünde mücadele etmesinin karşılığını aldı. Nobre müthiş çalıştı. Fenerbahçe’deki maçlarını hatırlattı. Her şeyini sahaya yansıttı. Bobo’da bir düşüş var. O da Holosko’nun gelişinden kaynaklanıyor. Huzursuz.
Yazının Devamını Oku 21 Ocak 2008
FENERBAHÇE diğer maçlarına, hele hele bir hafta öncesine göre çok daha iyi bir görüntü sergiledi. Bunun sebebi basit. Takım geriye oynamıyor, dan dun vurmuyor, topla çabuk çıkıyor..
Ve doğal olarak da çok sayıda gol pozisyonuna girdiler. Fenerbahçe’nin farkı işte burada. Sarı lacivertlilerin futbolu böyle oynaması lazım.
Bu oyunla keyif aldıkları için rahat oynuyorlar, istedikleri hareketleri de yapıyorlar. Bu oyun anlayışında Alex’in rolü büyük. Alex tek topla bütün işi çözüyor, boştaki adamı görüyor ve tek topla işi bitiriyor. Alex’e diğer oyuncular da ayak uydurunca ortaya keyif veren bir futbol çıkıyor. Orta sahada görev alan Kemal’le Selçuk fantaziye kaçmadı. İlk topu iyi kullandılar, isabetli oynadılar, boşa top atmadılar. İşin püf noktası Alex’in varlığı ve diğer oyuncuların ona ayak uydurması.
Alex bütün yeteneğine rağmen topu ayağında tutmuyor. Roberto Carlos da aynı şekilde. Fenerbahçe ilk geri pasını 60. dakikada Deivid’le verdi. Bunun dışında ne Edu’ya, ne de Lugano’ya doğru oynadılar. Fenerbahçeli futbolcular bu şekilde hareket edince becerileri ortaya çıkıyor. Fenerbahçe takımının hep böyle oynaması lazım. Çünkü onların gücü ve becerisi böyle maçlarda ortaya çıkar. Fenerbahçe’de o kadar çok top kullanan oyuncu vardı ki, Gazianteplilerin hiçbir şansı kalmadı.
Böyle oynamalılarDeivid’in vurduğu iki top müthiş güzel yerlere gitti. Brezilyalı futbolcu tek vuruşları çok iyi yaptı. Bu hem görüş, hem beceri, hem de zamanlama işi.
Yazının Devamını Oku 17 Ocak 2008
FENERBAHÇE, kupayı pek önemsemiyor. Oynadığı futbola bakarsan aslında Avrupa’nın dışında ligi de önemsediği yok. Ortada bir gerçek var ki, hiçbir üretkenliği olmayan bu orta saha ile bırakın Avrupa’yı, eğer transfer yapılmazsa, ligler de tehlikeye girer.
Fenerbahçeli futbolcular ligi çantada keklik görüyor ama hiç de öyle değil. Fenerbahçe üç gol attı, üçü de kaleci hatasından. Sarı lacivertli oyuncular bir de bu gollere seviniyorlar. Bu nasıl iş ben anlamadım. Rakip Şanlıurfa TFF 2.Lig’de mücadele eden bir takım. Bu takım geliyor Kadıköy’e, iki gol buluyor ve Fenerbahçe’nin yüreğini ağzına getiriyor. İnsan biraz utanır.
Şanlıurfa, topu Fener’den daha iyi kullandı. Yediği ilk gole kaleci Volkan da şaşırdı. Urfalı oyuncu uzaktan vurdu, gol oldu. Bu golü kimse beklemiyordu.
Keyif vermiyor
Fenerbahçe, Şanlıurfa ile oynuyor, oynadığı futbol gene keyif vermiyor. Sarı lacivertli takımda keyif verecek, topa iyi şeyler yaptıracak oyuncu yok. Standart, risksiz ama bu arada hiçbir şey üretmeyen bir takım Fenerbahçe. Kaleciler değişse, Fenerbahçe bu maçı kazanamazdı.
Hoşuma giden bir tarafı vardı Fenerbahçe’nin. Bol bol şut attılar. Özellikle Selçuk, her ileri çıkışında rakip kaleyi düşündü.
Alex’in bu takım için ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Brezilyalı futbolcu koşmuyor ama takımda üretken bir o var. Colin Kazım ikide bir topun üzerinden atlıyor, ileri gitmek yerine geriye dönüyor. Aurelio da aynı şekilde çok geriye oynuyor. Bu nasıl Fener anlamadım. Bu anlayışla Avrupa’da ne yaparlar bilemiyorum.
Yazının Devamını Oku 15 Ocak 2008
İkinci yarının ilk maçında İstanbul BŞB’ye takılan F.Bahçe’nin acilen transfere ihtiyacı var mı? Bu isim Ronaldo mu olmalı, yoksa orta sahaya mı takviye yapılmalı? FENERBAHÇE’nin transfere ihtiyacı olduğu ortada. Ancak, buradaki sorun hangi bölgeye takviye yapılacak olması. Sarı lacivertlilerin şu anda acilen golcüden çok orta sahaya yeni bir ismi renklerine katması gerekiyor. Transferde adı geçen Ronaldo çok kaliteli bir yıldız. Alınması büyük olay olur. Kariyeri ve başarıları ortada. Brezilya’nın son yıllardaki en büyük starlarından. Ama, Fenerbahçe’nin Avrupa da düşünüldüğünde forvete takviye ihtiyacı yüzde 30’dur. Orta sahaya ihtiyacı ise yüzde 100’dür.
Kaptan Alex, Fenerbahçe için çok önemli bir yıldız. Yokluğu her zaman sırıtıyor. Ne var ki o da tipik bir orta saha oyuncusu değil. Bu bölgeye yardımı yok. Orta sahada aldığı topları ileride çok iyi kullanan bir futbolcu. Mücadeleye girip, top kazanıp, oyun kuracak ve defansa yardım edecek bir oyuncu asla değil. Çok akıllı ve ayağına da hakim. İstediği yere topu atıyor. Ancak, Avrupa arenasında Alex’e bu kadar çok hakimiyet şansı vermiyorlar. Alex, Fenerbahçe’de önemli ama onun bu hareketsizliğini kapatacak, futbolu çok iyi bilen, birbirini tamamlayan bir oyuncu alınmalı.
Yıldızını parlatır
Dışarıda bu tip oyuncu bulursunuz ama Türkiye’den alınacaksa bu isim Kayserisporlu Mehmet Topuz olur. Mehmet Topuz, topu ileriye götüren bir oyuncu. Takımını atağa kaldıran kalite bir isim. Fenerbahçe forması altında da yıldızını iyice parlatır. Eğer bu tarz bir oyuncu transfer edilirse, yanındaki arkadaşının da eksiğini kapatır. Mesela Aurelio o zaman daha verimli olur. Çünkü, Aurelio eskisi gibi değil. Çok yan top yapıyor ve ısrarla da geriye oynuyor. Riske girmiyor. Fenerbahçe takımının hızlı oynaması lazım ki, rakip savunmayı dengesiz yakalasın. Pozisyonlar bulsun, oyuna hakim olsun. Ama bu tarzla Fenerbahçe’nin işi çok zor. Sakatlığı süren Deniz, bir dönem yan top yaptığı ve hatalı paslar verdiği için tribünlerin hedefi haline gelmişti. Şimdi o bile aranır oldu. Düşünün, F.Bahçe orta sahasının halini.
Zico yanlış oynatıyor
İleriye doğru topu şişiriyorlar. İleride Semih ne yapacak tek başına? Bu tarz bir oyuncu değilki o. Topu indirecek, çabuk olacak, pozisyon bulacak. Semih ile topu ceza sahası içinde buluşturacaksın. Alex, bunu yapıyor. Alex olmayınca Semih de kayboluyor. Kanattan oynamayı tercih ediyor Fenerbahçe bazı zamanlarda. Zico, kanat organizasyonu yaptırmayı da bilmiyor. Kanatlardan rakibe yükleniyorsan, ileride en az 3-4 oyuncuyla çoğalacaksın. Fenerbahçe ne yapıyor? Semih’in kafasına top kaldırmaya çalışıyor. Zaten orada 4 tane savunma oyuncusu var.
Onlar da topu kazanıyorlar ve hızlı adamlarına verince Fenerbahçe kalesine tehlike yaratıyorlar. İstanbul BŞB, bunu çok güzel yaptı ve sarı lacivertlilere de çelmeyi taktı. Zico ve yöneticilerin kafa kafaya verip, şampiyonluk yarışı ve Devler Ligi’ndeki Sevilla maçları öncesi transferde akılcı adım atması gerekiyor.
Basinas’a gerek yok
Galatasaray’da ön libero için Yunan Basinas ve kale için de Kolombiyalı Martinez’in isimleri gündemde. Bu iki oyuncu sarı kırmızılı takıma ne katkı sağlar?
BASİNAS, Yunanistan Milli Takımı’nın vazgeçilmez ismi. Tam bir görev adamı. Ancak, Galatasaray için transfer yapılacaksa tercih kaleciden yana kullanılmalı. Basinas, Galatasaray’a ne kadar faydalı olur bilinmez, ama Martinez’i alırlarsa iyi bir transfer gerçekleştirmiş olurlar. Galatasaray’ın ön liberoda sorunu yok.
Mehmet Topal bu sezon mükemmel maçlar çıkarıyor. Çok iyi hava yakaladı ve Kalli’nin de onda ısrarcı olması yerinde. Barış da iyi mücadele ediyor ama biraz ukala yapısı var. Ancak, takımı için her şeyini veriyor. Bunların yanına sakatlıktan çıkan Ayhan ve Lincoln gelecek. Orta sahada olmadığı gibi G.Saray’ın forvete de ihtiyacı yok. Yöneticiler hemen Martinez’in işini bitirmeli.
Çünkü Orkun, güven veren bir yapıda değil. Kötü kaleci olduğundan kaynaklanmıyor bu. Çok tedirgin ve ürkek. Galatasaray kalesinde daha rahat olması gerekirken o takım arkadaşlarını da paniğe sevkediyor. Başka takımda oynarken kalene 50 şut gelir, Galatasaray’da ise 5 şut. Ama o 5 şuttan da birini yersen, o zaman hedef adam haline gelinen gün de olur. Galatasaray kalecisi öncelikle rahat olacak. Bu yüzden Martinez tecrübesiyle büyük bir açık kapatır.
Sambacılar birbirini kolluyor
Holosko’nun Beşiktaş’a gelişi, takımda neleri değiştirdi. Slovak oyuncunun transferi Nobre ve Bobo üzerinde nasıl bir etki yaptı?
FAZLA bir etki yaptığını tahmin etmiyorum. Formayı kaptırmamak veya kapmak için çok çalışacaklardır. Ancak, Holosko’ya karşı iki sambacı Nobre ve Bobo’nun birbirlerini kollama ihtimali fazla. Bunu Konya’da gördüm. Nobre ve Bobo, birbiriyle daha uyum içinde.
Şu var, Holosko çok koşan bir oyuncu. İki tarafa da topla hamleli. Çok büyük tekniği olmamasına rağmen sahada dolaşan bir oyuncu.
Bana verdiği görüntü bu. Diğer tarafta ise Nobre ile Bobo bugüne kadar birlikte oynuyorlardı. Holosko’nun gelmesiyle Nobre yedek kulübesine mahkum oldu. Brezilyalılar birbirlerini kollayacaktır ama takımın kazanması için her şeylerini sahaya vermek mecburiyetinde olmalılar.
Konya’dan altın değerinde 3 puanla dönen Beşiktaş, çok çalışıyor. Koşan bir takım ve mücadele ediyorlar. Beşiktaş’ın tek sorunu pozisyon üretememesi. Rakiplerinden geride değiller ve şampiyonluğun da büyük adaylarından biri konumundalar. Orta sahaya çok yönlü oyuncu lazım. Bana kalsa ben hiçbir şartta Delgado’yu oyundan çıkarmam. Sakatlığı yoksa devamlı 90 dakika oynatırım.
Bunun yanısıra Ricardinho’yu da kazanma yolunu tercih ederim. O da çok yetenekli ve boş bir oyuncu değil. Bu iki oyuncu Beşiktaş’a iyi oynatıldıklarında büyük fayda sağlarlar. Bu iki isim sahada işi çözecek oyunculardır. Serdar Özkan’ı kazandılar. Genç yıldız top ayağındayken oyuncu eksiltme özelliğine sahip. Ertuğrul Sağlam, bu oyuncuda ısrarcı oldu ve verimini de alıyor.
Yanal’ın tasarrufu
Trabzon’da Ersun Yanal’ın Ceyhun ile Celaleddin’i göndermesini doğru buluyor musunuz?
TRABZONSPOR üzerindeki kara bulutları bir türlü dağıtamadı. Ersun Yanal’ın, Ceyhun ve Celaleddin’in biletini kesmesinin arkasında başka şeylerin olduğu kesin. Ayman’ın da topun ağzında olduğu söyleniyor. Köklü bir temizlik var. Ama, bunun gerçek sebebini en iyi bilen kişi Ersun Yanal’dır. Ceyhun, Türkiye’nin topa en iyi vuran adamlarından biri.
Sivasspor hakkıyla zirvede
Sivasspor, iki hafta sonra Fenerbahçe’yi konuk edecek. Kırmızı beyazlılar evindeki bu avantajı kullanır mı, ilk yarıda başarılı olamadığı deplasmanlarda ne yapar?
SİVAS, öncelikle evindeki hava şartlarına çok alışkın. Bu da bu mevsimde onlara büyük avantaj sağlayacaktır. Fenerbahçe’nin orada zorlanacağı kesin. İstanbul BŞB. maçındaki tabloyu sergilemesi halinde sarı lacivertlilerin Sivas’tan çıkması çok zor, hatta mucizeye bağlı.
Sivasspor iyi bir takım. Birbirine çok yardımcı olan futbolculardan kurulu. Her maçı da final gibi oynuyorlar. "Biz iyi takım olduk, çıkar kazanırız" havasında da değiller. Hadlerini biliyorlar ve nasıl oynamaları gerektiğine de alışmışlar. Ne olursa olsun Trabzon’u bu kadar rahat ve üstün oyunla devirmek kolay iş değil.
Başkan Mecnun Odyakmaz’ı ve yönetimini kutluyorum. Bülent Uygun’u da tebrik ediyorum. Hem futbolcusunu hem de yönetimini çok akıllıca organize ettiği için. Sivasspor bulunduğu yere liderliğe yakışıyor.
Yazının Devamını Oku 14 Ocak 2008
ÇOK kötü bir Fenerbahçe vardı dün sahada. Bir takımın omurgasını orta saha oluşturur. Fenerbahçe’de orta sahada oynayan futbolcular, birbirinden habersiz. Appiah, Tümer, Deniz ve özellikle de Alex’in yokluğu Fenerbahçe’yi olumsuz etkiliyor. Aurelio, Ali Bilgin ve Kemal hiçbir varlık gösteremediler. Çünkü bu bölgede dün gece oyunu organize edecek ve kazanılan topları ileriye taşıyacak bir isim yoktu.
Fenerbahçe bir kere rölantide oynuyor. Yan topu çok yapıyorlar ve ileriye yavaş çıkıyorlar. Özellikle de rakip savunmanın arasında sıkışan Semih’e top şişirerek, karşısındakinin ekmeğine de yağ sürüyorlar. Semih’ten faydalanacaksan, ceza alanına topu taşıyacaksın. Kenardan ortalarla, ileri şişirilen toplarla Semih ile gol bulman çok zor. Orta sahada top yapamayınca, bu bölgede paslaşmayı başaran rakip de Fenerbahçe kalesine geliyor. Bu kadar kötü oynayan ve top yapamayan takımı herkes görüyor, Zico görmüyor. Fenerbahçe böyle futbol oynayamaz.
Belediye üstündü
2-0 mağlup duruma düştükten sonra Fenerbahçe hareketlendi ve iki gol buldu. Bunu baştan yapsalar, sonuç daha farklı olurdu. Böyle bir futbol mantığı Fenerbahçe’de nasıl olur onu da anlamak güç. Son 15 dakikada etkili futbolu oynayabiliyorsan, neden baştan oynamıyorsun? İstanbul BŞB, öne geçince çok telaşlandı. Tecrübesizlikten de galibiyeti koruyamadılar. Oysa bakıldığında 90 dakikanın büyük bölümünde üstün olan taraftılar.
Fenerbahçe’de Gökhan dışında vasatı aşan bir oyuncu görmedim. Komik goller yediler ve ligin ikinci yarısı için hazır görünmediler. Fenerbahçe geç uyandı. Seyircin önünde bu kadar kötü olursan, mücadele etmezsen, puan kaybetmemen de mucize olur.
Yazının Devamını Oku