Bayram Aydın

Böyle gitmez

19 Kasım 2011
MİLLİ maç arası, Trabzonspor’a hiç yaramamış.

Demek ki fazla dinlenmek, zirve mücadelesi yapan bir takıma iyi gelmiyor. Ama madem ki sen büyüksün, her şartta hedefe koşmak istiyorsun, iklim koşullarına, her türlü eksiğe mazeretsiz hazır olacaksın. Ancak bir gerçek var. Trabzonspor’un kadrosu bu tempoyu kaldıracak kapasitede değil.
Bazı futbolcular bu tempoya ayak uyduramıyor ve uyduramayacaklar da. Çünkü, kapasiteleri ve kaliteleri ortada. Şampiyonlar Ligi sezon başında hesap edilmiyordu. Bir anda bordo mavililer kendini devler arenasında bulunca, transferlerin yetersiz yapıldığı gerçeğiyle yüzleşildi.
Zokora hariç Trabzonspor’un yabancıları sıradan. Sahadaki mücadeleleriyle hiç bir zaman vasatın üzerine çıkamıyorlar. Bazıları kadroya giremiyor, bazıları yedek kulübesinde oturuyor, sonradan oyuna dahil oluyor. O zaman şu soruyu sormak lazım, “Oynatmayacağın yabancıyı ne diye transfer edersin?”
Alanzinho kayıp, Colman idare ediyor. Adrian ve Henrique’den 11. hafta sonunda da bir şey göremedik. Brozek kardeşler yalnızları oynuyor. İşte bu tip futbolcular yabancı kontenjanını dolduruyor. Yıllarca Türk futboluna alt yapıdan gelen oyuncuları yıldız yaparak hediye eden o Trabzonspor’dan eser yok.

Burak durunca

Tek gerçek Burak Yılmaz. Dün geceye kadar o sırtlamıştı Trabzonspor’u ve götürüyordu. Ona ayak uyduran hiç çıkmadı. Onun da bir dayanma limiti var. Dün gece sustu ve Trabzonspor durdu. Burak da bir yere kadar. Milli yıldızın da kötü oynama hakkı var.
İki takım da beraberliğe razıydı, birbirlerine gol atamadılar ama kendi kalelerine attıkları gollerle birer puanı aldılar. Ancak, Mersin maçı kazanacak fırsatları buldu ama değerlendiremedi.

Yazının Devamını Oku

Nefes alma zamanı

8 Kasım 2011
HER geçen hafta statlardan taraftarlar uzaklaşıyor. Futbolda sezon öncesi yaşadığımız çirkinliklerin de tabii ki büyük etkisi var bunda. Ancak seyircisiz futbol da ne tat veriyor ne tuz... Ligde artık öyle bir konuma geldik ki, her takımın her takımı yenecek gücü var. Artık maç önceleri, “Şu takım favori, bu takım favori” diye bir şeyi kimse söyleyemez. Merak ediliyordu Fenerbahçe ne zaman yenilecek diye. Haftalardır süren bu istatistiği Sivasspor bozdu. Zaten Fenerbahçe de yenilmezlik unvanını korumak için hiçbir şey yapmadı. Öyle görülüyor ki Sivasspor son iki sezondur yaşadığı küme düşme korkusunu bu sezon yaşamayacak. Rıza Hoca işini sağlama almakta kararlı.
2’de devre 4’te biter!
Ya Beşiktaş’a ne demeli... Çocukluğumuzda mahalle arasında maçlar yapardık. Eğer vaktimiz az ise veya annelerimiz ve babalarımız fazla izin vermediyse maçı kısa tutardık. Mesela, ikide devre dörtte biter. Ankara’da da aynısı yaşandı. İkide devre oldu, dörtte bitti. Beşiktaş gibi, kadrosunda yıldızları barındıran ve şampiyonluğa oynayan bir takımın iki farklı öne geçtikten sonra dört gol yemesi gerçekten sorgulanmalı.
Burak’a nazar değmesin
Galatasaray-Mersin İdmanyurdu maçı ise bu hafta seyrettiğim en güzel maçlardan birisiydi. Her iki taraftan da bol bol pozisyonlar izledik ve nefis bir mücadele ortaya çıktı. Tek eksik goldü.
Trabzonspor ise haftayı iyi değerlendiren takımların başında geldi. Rakipleri puan kaybederken kazanmayı bildi. Artık Burak için söylenecek söz yok. Maşallah diyelim ve nazar değmemesini umut edelim.
Ters giden bir şeyler var
Ankaragücü ise mum ışığı da olsa tünelin ucunu görmeye başladı. Kısıtlı kadro ve tüm sıkıntılara rağmen Samsun’dan, iki farklı mağlupken puan çıkartmaları Ziya Hoca ve öğrencilerine tam bir bayram morali oldu. Karabükspor’un düşüşü devam ediyor... Ters giden bir şeyler var. Taraftarları da maçlara ilgi göstermiyor. Bank Asya’da iken tribünlerde iğne atsanız yere düşmezdi. Ne oldu da Süper Lig’de taraftarlar yalnız bırakıyorlar?... Orduspor ise tek tek de olsa puanları toplamaya devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ve Bursaspor ise birbirlerini üzmediler.
Destek verelim
Haftayı tamamladık ve uzun bir zamandan sonra milli maçlar nedeniyle bir nefes alma zamanı. Bakalım tam zamanında gelen bu arayı hangi takım daha iyi değerlendirecek? Dedik ya milli maç haftası ve çok önemli iki final maçımız var. Kadroyu falan çok eleştirdik ama artık destek zamanı. Milli takımımıza bu zorlu virajı atlatarak finallere gitmek yaraşır.
Yazının Devamını Oku

Gücünü gösterince

7 Kasım 2011
BU sezonun bir farkı var. Ligdeki takımlar artık haftada iki maç oynuyor. Trabzonspor için durum biraz farklı. Şampiyonlar Ligi’ni de eklersek onlar bazen haftada üç maça çıkıyor ve bunun yorgunluğu da sahaya yansıyor. Dün, sahaya bakıyorum. İlk yarıdaki Trabzonspor sanki deplasman ekibi. İkinci yarıda kendine geliyor ve gerçek gücünü sahaya yansıtarak haklı bir galibiyet alıyor.
Trabzonspor’da bu sezon bambaşka bir Burak var. Her maç çıkıyor, kurtarıcı oluyor. Bir şekilde golünü, gollerini atıyor. Bu hep böyle devam eder mi, bilinmez. Ancak, Burak’ın yükünü ne Halil ne de Adrian hafifletemiyor. Bu da bir gerçek.
Nihayet Alanzinho
Alanzinho’ya da ayrı bir paragraf açmak lazım. Sezon başından bu yana adeta dökülen sambacı nihayet sahneye çıktı. Takımın lideri gibi oynadı ve sorumluluk aldı. Trabzonspor’un net pozisyonlarında hep onun imzası vardı. Onun iyi oyununa Zokora ve Colman da katkıda bulununca, Trabzonspor rakibine darbeyi Burak ile vurdu. Bir de Burak’ın verilmeyen net golü var.
Yorgunluğa rağmen ikinci yarıdaki Trabzonspor’un oyunu övgüye değer. Gerçek kimliğine kavuştuğunda çok can yakacaklarını ortaya koydular. Kayserispor ise ilk yarıdaki direnci maçın kalan anlarında gösteremedi.
Yazının Devamını Oku

Ya Tolga olmasaydı

3 Kasım 2011
MOSKOVA’da hak etmediğimiz farklı bir yenilgi almıştık. Trabzon’da tuzağa düşmemek önemliydi.

Çünkü rakibin Doumbia ve Vagner Love gibi tehlikeli kontratak silahları vardı. Bordo mavililerde ise cezası biten Burak Yılmaz, Şampiyonlar Ligi’nde ilk kez boy gösteriyordu. Kadro bakımından şartlar eşit sayılırdı. Saha ve seyirci avantajı Trabzonspor’daydı.

Trabzonspor maçın ilk yarısında gerçekten iyi mücadele etti. Rakibe çok fazla pozisyon vermedi. Ruslar da Burak’ın tehlikeli olduğunun farkındaydı. Topu her alışında etrafında en az üç kişi bitiveriyordu. Kalecimiz Tolga’ya bravo diyorum. Çok kritik kurtarışlarla kazanılan puanın baş mimarı oldu.

Çok korktuğumuz Doumbia’nın çift sarıdan atılması ekmeğimize yağ sürdü. Ancak, bu frsatı değerlendiremedik. Rakip 10 kişi kaldıktan sonra daha etkili olmaya başladı. Maçın son dakikasında CSKA Moskova direğinden topumuz, şanssızlığımızın göstergesiydi.

Ah o direk yok mu?

 Trabzonspor bence, hem büyük bir fırsatı, hem de Şampiyonlar Ligi’nde yoluna devam etme şansını elinin tersiyle itti. Eğer böylesine üst düzey bir turnuvada oynuyorsanız, kendi sahanızda kazanmanız gerekir. “Kazanamıyorsak kaybetmedik” diyeceksiniz. Bu da doğru bir mantık. Rakip son 25 dakikayı 10 kişi oynadı yine de yenemedik diyeceksiniz. Ama Trabzonspor,  varlığı ile yokluğu belli olmayan Adrian ile zaten maçın çok büyük bölümünü eksik oynadı. Son dakikada o direk yok mu? Yine de umutlu olmak istiyorum. Az da olsa şansımız devam ediyor. Şampiyonlar Ligi olmasa bile Avrupa da kalmak bile yeterli diye düşünüyorum.

 

 

Yazının Devamını Oku

Aytekin Durmaz!

2 Kasım 2011
GEÇEN hafta çok konuşulan G.Saray-Gaziantep maçının hakemi Abdullah Yılmaz’dan fazla bahsetmemiştim.

Nedeni, henüz ilk haftalarda hakemleri gündeme getirmeme isteğimdi. Abdullah Yılmaz, MHK tarafından cezalandırıldı. Ardından sahneye Aytekin Durmaz çıktı. F.Bahçe-Karabük maçının hakemi, soyadı gibi kartları gösterirken hiç durmadı. Günlük hayatta sık sık kullandığımız “Bağlasan durmaz” sözü, önceki gün Kadıköy’de gerçeğe dönüştü. Maçın henüz 5. dakikasında sarısı bile tartışılacak pozisyonda Alex’i gözünü kırpmadan kırmızı kartla oyun dışı bırakan Aytekin Durmaz, aynı maçta en az 3 kez atılması gereken Emre Belözoğlu’nu es geçti. Artık sizin de arkanızda kimse duramaz.

Bilmeyenlere duyrulurHakemlerden bahsetmişken, Volkan Bayarslan’ı es geçmek olmaz. Bursaspor-Manisa maçının genç hakemi, kariyerinde ilk kez bir Süper Lig maçı yönetti. Genç yaşına ve tecrübesizliğine bakmayın. Öyle bir karar verdi ki... Sanki 40 yıldır bu işi yapıyormuş izlenimi uyandırdı. Batalla’nın verilen endirekt serbest vuruşu, sanki frikik gibi kullanıp doğrudan filelerle buluşturmasına yeşil beyazlılar aldandı ve “gol” diye ayağa kalktı. Oysa top kimseye temas etmemişti. Yılların tecrübesi Manisa kalecisi İlker elini kaldırarak, “Bu endirekt bir vuruş” dercesine topun geçişine izin verdi. Çünkü kuralı biliyordu. Bilmeyenlere duyrulur. Eğer, Bayarslan filelerle buluşan topu gol olarak değerlendirseydi, henüz ilk maçında büyük bir hataya imza atacaktı, kural ihlali tartışmaları yapılacaktı. Tebrikler Volkan Bayarslan.

Çanlar kimin için çalıyor?

Dört büyükler haftayı firesiz tamamladılar. G.Saray, zor geçeceği beklenen Kayseri deplasmanında çok kolay kazandı. Beşiktaş, zorlansa da yıldızlarıyla sonuca gitmesini bildi. F.Bahçe, 85 dakika 10 kişi oynadığı maçta 3 puanı hanesine yazdırıp yenilmezlik serisini 27 maça çıkardı. Trabzonspor, maçın bitiş düdüğü çalınmadan karşılaşmanın sonlanmayacağını Gaziantep’te kanıtladı. İstanbul BŞB, çalışmaya devam ediyor. Orduspor, ligin sürpriz takımı olmadığını gösteriyor. Manisaspor ve Mersin İdmanyurdu bu ligin renkleri olduklarını kanıtladılar. 101 yıllık Ankaragücü’nün durumu ise içler acısı. Çanlar onlar için çalıyor.

Bize her yer Trabzon!

Bu söz çok anlamlı. Trabzonspor yalnızca Trabzon’dan ibaret değil. Başkan ve yöneticiler çoğu işlerini İstanbul’dan yönetiyor. Hatta bazı rivayetlere göre kulubü de oradan yönetiyorlar. Ama İstanbul basınını öcü gibi görüyorlar. Deplasmanlarda ve yurt dışı maçlarında organizasyonlar resmen sıfır ve sıfırın altında.
 BORDO_MAVİ NET ve GURBETÇİ GENÇLER bu açıkları kapatmaya çalışıyorlar. Trabzon’un şampiyonluğuna değil Türkiye’nin şampiyonluğuna oynuyorsunuz. Bu akşam Şampiyonlar Ligi’nde çok önemli bir maç var ve kimse bundan fazla bahsetmiyor. Acaba bu kimin suçu?


Yazının Devamını Oku

Halil zinciri kırdı

30 Ekim 2011
GÖREVE Abdullah Ercan’ın gelmesinden sonra büyük bir çıkış yakalayan Gaziantepspor’un Trabzonspor ile oynadığı maç öncesinde güzel futbol ve bol gol izleyeceğimiz düşüncesindeydim ama yanılmışım.

Gerçi Trabzonspor’un gol makinesi Burak yok ama forvette golcü diye geçinenler var. Pawel var, Halil var, Adrian var ama yalnızca isimleri var. Burak olmayınca neredeyse hiçbirisi yok.

Trabzon tat vermedi

Maçın ilk yarısı iki takımında hakkını yememek gerekir ki çok mücadeleci geçti. Her iki takımda gol atabilirdi. Birbirlerinin üstüne çekinmeden gittiler. Son haftalarda hep olduğu gibi Trabzonspor yine fazla tat vermedi. Tamam deplasmanda oynuyorsun ama güya şampiyonluğa oynuyorsun. Sezon başından bu yana Trabzonspor’un neredeyse şöyle rahat bir maçını izleyemeyecekmiyiz? Ne yani her maçta Burak mı ortaya çıkacak? Burak olmayınca gol atamayacakmısınız? İlla ki hep gol veya goller yedikten sonra hep beraberlik mi kovalayacaksınız? Şöyle iki veya üç gol attıktan sonra rahat bir Trabzonspor maçı izleyemeyecekmiyiz? Yok, galiba şöyle arkamıza yaslanarak izleyemeyeceğiz.

Devler Ligi öncesi moral

Maçın ikinci yarısı başlarken Trabzonspor’da şampiyonluğa oynadığını hatırladı. Biraz daha istekli ve arzulu başladı. Ancak Gaziantepspor bu baskıyı atlatarak oyunda dengeyi kurdu. Son dakikalara gelindiğinde ise her iki takımda riskler alarak galip gelmenin peşine düştü. Aslında hangisi gol atsa bir diğerine yazık olacaktı. Yazık oldu da. Tam maç berabere bitiyor derken Halil 90 dakikada yapamadığını son saniyede yaptı ve Trabzonspor’un beraberlikler zincirini kırdı. Trabzonspor Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı maç öncesinde Antep deplasmanında hem altın değerinde üç puan hem de moral buldu. Gaziantepspor’a gelince... Özellikle defansta oynayan oyuncular maçın doksan dakika hatta artı üç olduğunu unuttular. Bu unutkanlık da onlara pahalıya maloldu. Gaziantepspor en azından beraberliği hak etmişti. İki topları direkten döndü ve Trabzonspor’a göre daha net pozisyonlar buldular. Abdullah Ercan ve öğrencileri iyi yolda.

Tam maç berabere bitiyor derken Halil doksan dakikada yapamadığını son saniyede yaptı ve Trabzonspor’un beraberlikler zincirini kırdı.

Yazının Devamını Oku

Tek adam

27 Ekim 2011
TRABZONSPOR formasını değiştirmiş ama sezon başından bu yana devam eden oyun anlayışını ve tatsız, tuzsuz futbolu ile Burak’a endeksli gol anlayışını değiştirememiş.

İlk yarıda sahada tanınmayacak kadar kötü bir Trabzonspor, ikinci yarıda ise yalnızca Burak var. Sağ kanatta Volkan, solda Alanzinho. İkisi de ne yaptığını bilmiyor. Bu iki oyuncudan top gelecek de Burak da golleri atacak. Volkan ya yerde ya da ayağındaki topu rakibe veriyor. Ya da kendisinin bile izah edemeyeceği işler yapıyor. Alanzinho ise kendi havasında. Ortadaki Colman, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” görüntüsünde. Defansın hali ise içler acısı.
Deniz tüm defansı ipe dizdi ve Tolga’yı da geçip golünü attı. Ardından Ali Zitouni’nin golünde de defans güzellik uykusundaydı.
Antalyaspor ikinci yarıda skor avantajıyla geriye çekilince, Trabzonspor baskısını kurdu. Ancak, doğru dürüst pozisyon bulamadı.

Bir puan kazanç

Zokora kenarda oturmaz. Böyle rotasyon da olmaz. Eğer rotasyon olacaksa o kenarda olması gereken isim tartışmasız Alanzinho’dur. Bu dün gece net olarak görüldü. Halil ve Zokora’nın oyuna girmesiyle takım canlandı. Zokora gereksiz bir kartla oyundan atıldı ama arkadaşlarını ateşledi.
Burak baktı ki maç yine gidiyor. Kimsenin de ona gol attıracağı yok. “Kendi işimi kendim yapayım” dedi. Trabzonspor’u yine hayata döndüren isim oldu. Burak üzerine düşeni yaptı. Daha ne yapacak. O atıyor, Trabzon puanları topluyor.
Trabzonspor lehine bir penaltı verildi. Nasıl olduğunu kimse anlamadı. Bordo mavililer dünkü oyunla bence bir puanı, kazandı.

Yazının Devamını Oku

Büyükleri sormayın!

26 Ekim 2011
ÖYLE bir haftayı geride bıraktık ki, birkaç kelimeyle anlatmak, tarifi imkansız. Önce şehitlerin acısı, ardından Van’daki depremin yıkımı... Öfkemizi dizginlemeye çalışıp, acılarımızı icimize gömdük, futbolu da bir kenara ittik. Şampiyonluğa oynayan takımların durumu dışında fazla konuşulacak bir şey de yok.
Önce G.Saray, ardından Trabzonspor, Bursaspor ve F.Bahçe puan kaybı yaşadı. Zirveye oynayan ekipler arasında yalnızca Beşiktaş kazandı.  Haftaya damga vuran görüntüler, tüm statlarımızda yaşandı. Acılarımızı ortak yaşadık, terörü birlikte lanetledik, gözyaşlarımızı içimize akıttık.
Saracoğlu’nun büyüsü
TFF’nin başlattığı organizasyona kulüplerimiz de harfiyen uydu. Taraftarlar da üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptı. En büyük ve düzenli organizasyon, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’ndakiydi. Bayrağımızı simgeleyen kırmızı ve matem rengi olan siyahın ağır bastığı Saracoğlu’nda gerek Fenerbahçe, gerekse Samsunspor taraftarı futbolu bir kenara bırakıp, şehitlerimiz için kenetlendi.
Bu muhteşem atmosferden yalnızca yerliler değil yabancı futbolcular da etkilenmiş. Kaptan Alex de Souza, bizden biri gibiydi. Duygularını açıkça dışa vurdu ve alkışı hak etti.
Orduspor gerçeği
Maç programlarındaki yoğunluk adeta baş döndürüyor. Bir haftayı kapattığımız günün ertesinde yeni haftaya “merhaba” diyoruz.  Şampiyonluk yaşamış takımların durumları pek iç açıcı değil. Ligin yenilerinden Orduspor’dan bahsedeceğim. Süper Lige çıktıklarında “Asansör takım olur” gözüyle bakılıyordu. Ancak onlar ilk haftadaki F.Bahçe yenilgisinden sonra rakiplerinin korkulu rüyası oldu. Metin Diyadin ve öğrencilerini kutluyorum.
Hoş geldin Gaziantep
Sezona hiç de iyi başlayamamıştı Gaziantepspor. Tolunay Kafkas’tan takımı puansız devralan Abdullah Ercan, önce takımın düzenini oturttu. Ardından da puanları toplamayı başardı. Abdullah Ercan ve takımı Gaziantepspor’a “Hoş geldin” diyor, rotayı Ankara’ya çeviriyorum. 101 yıllık bir takım Ankaragücü. Durumu içler acısı. Ben inanıyorum ki, Ziya Doğan hocamız bu takımı düzlüğe çıkaracaktır.
Yazının Devamını Oku