Önce ezeli rakibi F.Bahçe’yi eze eze yenip liderlik koltuğuna oturdu, ardından Avni Aker’de Trabzonspor’a fark attı. Şu sıralar ligin en iyi futbol oynayan ve en formda ekibi olan G.Saray, kuşkusuz haftaya damgasını vuran ekip oldu.
Sezon başında “Toplama takım. Bunlardan hiçbir şey olmaz” deniliyordu. İmparator’un aslanları bu beklentileri boşa çıkardı. Bu sözleri söyleyenler, Fatih Terim faktörünü hesaba katmamış anlaşılan. G.Saray, 2000 ruhunu yeniden yakalamış.
Şampiyonlar Ligi ve yoğun lig maçlarının trafiğini kaldıramayan Trabzonspor ise kağıt helva gibi dağılıyor. Şenol Hoca, bu düşüşe sebep olarak yorgunluğu gösteriyor. Ancak ben bu görüşe katılmıyorum. Önce kalitesiz yabancılarına bak hocam. Brozek kardeşler nerede? Ankaragücü’nden aldığın Slovakları bir türlü göremedik. Sahasında Beşiktaş ve G.Saray’a yenilen Trabzonspor’un önünde zorlu bir F.Bahçe maçı var. Eğer o maçı da kaybederlerse, puan farkı açılır ve play-off şansı bile zora girer.
Özer takıntısından kurtulursa...
Beşiktaş, belalısı İstanbul BŞB karşısında yine makus talihini yenemedi. Çok zevkli ve bol pozisyonlu bir maç oldu. İki takım da galibiyeti hak etti ama birbirlerini fazla üzmediler. Aykut Kocaman ise Galatasaray maçındaki hatalarından çabuk döndü. Bir de Özer takıntısından kurtulursa Fenerbahçe’yi izlemek daha güzel olacak.
Alt taraf hemen hemen şekillendi gibi. Ankaragücü, Samsun ve Karabük. Bu üçlünün pek yukarılara çıkmaya niyetleri ve çabaları yok. Sezon sonuna kadar bu üçlünün fazla yer değiştiriceğini düşünmüyorum ama Gaziantepspor da bu gidişiyle düşme korkusunu fazlasıyla hissedecek gibi gözüküyor. Orduspor iyi başlamıştı ama sonunu getiremedi. Erken de bir ayrılık yaşandı. Metin Hoca en azından ilk yarıyı bitirseydi daha şık olacaktı.
G.Saray ise sanki F.Bahçe derbisi oynamamış gibiydi. Şampiyonlar Ligi’nde istediğini alamayan ancak Avrupa’da kalmayı başaran Trabzonspor, ezeli rakibi F.Bahçe’yi farklı yenerek zirveyi ele geçiren G.Saray karşısında istediğini yapamadı. İki tecrübeli teknik adamdan Fatih Terim dersini iyi çalışmış. Şenol Güneş ise sınıfta kaldı.
Trabzonsporlu futbolcular ne yaptıklarını bilmez birhaldeydi. Burak, G.Saray savunması arasında eridi kaldı. Adrian ve Henrique’nin etkinlikleri sıfırdı. Colman durarak oynuyor. Marek Cech’in hediyesini Elmander affetmedi. Selçuk’un nefis frikik golü, Ceyhun’un G.Saray forması altındaki siftahı maça damga vuran hareketlerdi.
Tehlike çanları çalıyorTrabzonspor için tehlike çanları zaten çok önceden çalmaya başlamıştı. Son 5-6 haftaya bakıldığında bu kolayca anlaşılıyor. Köklü bazı değişikliklerin zamanı geldi de geçiyor bile. Özellikle de şöyle bir yabancı futbolculara bakmak gerekir. Hani nerede Henrique, Adrian, Cech... Ankaragücü’nden alınan Slovakları gören var mı? Ara transferde bu takıma takviye şart. Kadroya bile giremeyen yabancıların durumu gözden geçirilmeli. Yerlerine yenileri alınmalı.
Bu takım özüne dönmeli ve alt yapıdan yetiştirdiği oyunculara da şans tanınmalı. Şenol Hoca’nın elinde ne cevherler vardır. Genç yeteneklerin kısa sürede Türk futboluna kazandırılması gerektiğini düşünüyorum. Trabzonspor’a Türk futbolunun ihtiyacı var.
“Bize her yer Trabzon” diyorlar ve bunu da ispat ediyorlar. Trabzonspor nereye gitse onlar orada. Dün de Lille’de nereye baksanız bordo mavi renkleri görmek mümkündü. Tüm bu güzelliklerin yanında olumsuzluklar da vardı. Futbolumuz öyle bir dönemeçten geçiyor ki, etkilenmemek imkansız. Futbolcuya maç yasak, başkana stada girmek yasak. Trabzon’dan kalkıp takım ile Lille’e gelen Sadri Şener stada girmedi. Bu anlamsız yasaklarla nereye kadar? Sahadaki futbolcuların etkilenmemesi imkansız. İşte bu duygularla Trabzonspor adeta ölüm kalım maçına çıkıyor.
Biz her şeyi yaptık ama...
Öyle bir maçtı ki, grupta sonuncu da olabilirdik, ikinci olarak Devler Ligi’ne devam edebilirdik. Kötünün iyisi oldu ve Trabzonspor yoluna UEFA Avrupa Ligi’nde devam etme hakkı kazandı. Kulaklarımız İtalya’da, gözlerimiz Fransa’da. İlk yarıya şöyle bir bakıyoruz, mahkum oynuyoruz ama direniyoruz. Kalede Tolga kendinden çok emin ve hatasız oynuyor. Defansımızda ufak tefek aksilikler olsa da ilk yarıyı kazasız belasız atlatıyoruz. Çünkü rakip durmadan üstümüze geliyor ve yalnızca savunuyoruz.
Burak ileride tek başına üç savunma oyuncusu ile boğuşuyor. İtalya’da da durum iyi, gol sesi yok. İlk yarılar bittiğinde Şampiyonlar Ligi’nde devam ediyoruz. İkinci yarı adeta kabus gibi başlıyor. Önce İtalya’dan istemediğimiz gol sesi geliyor. Neyseki, İnter durumu eşitliyor ve dönüyoruz Lille’e. Franrsızlar akın akın geliyorlar. Duran toplarda ve taç atışlarında nefes alabiliyoruz ama sonlara doğru yaklaştıkça da Lille’in hem hızını, hem nefesini kesiyoruz. Üstelik heveslerini de kırıyoruz.
Son yılların revaçta bir şarkısı var; “Yüzüm güldü sayende, içim huzurla doldu. Kadirimde yazan aşk sonunda seni buldu” diye. Sonrası, yani nakarat bölümü bildiğiniz gibi. Haydi Lille yar. Şarkıyı rakibin ismine uydurduk. 2 maçta 4 puan aldığımız Inter, CSKA’ya yenilince, bize UEFA yolu gözüktü. Olsun yine de Avrupa’dayız.
Ofansif bir kadro sahaya sürdü ama sahadaki kadronun ofansif olduğu anlaşılmadı. Volkan, Adrian ve Henrique’nin özellikle ilk yarıda sahada ne yaptıklarını ben çözemedim. Varlıkları ile yoklukları belli değildi. Burak ise tuhaf bir sinirlilik içinde. Hatta Murat’a attığı kasti dirsek hakem tarafından sarı kartla cezalandırıldı. Atılmalıydı ve oyunda kalmaması gerekirdi. Futbol oynamadı. Rakip ve rakip seyirciyle dalaştı durdu maç boyunca. Hatta devre arasında hırsını alamayarak kameramanla bile tartıştı.
İkramı yiyemedi
Sivasspor daha derli topluydu ve defansını da sağlam tutunca, puan almayı başardı. İkinci yarıda şans Trabzonspor’un yanındaydı ama onlar bunu da değerlendiremedi.
Sivasspor gol aradıkça, savunmada inanılmaz boşluklar verdi. Bu bölümdeki futbol bize soğuğu unutturdu. Seyir zevki güzel bir maç izlemeye başladık.
Trabzonspor hiç beklemediği bir anda galibiyet golünü buldu. Borjan inanılmaz bir hata yaparak topu elinden kaçırdı, Volkan da fırsatçılığını gösterdi. Ancak, Trabzonspor bu ikramı da yiyemedi. Erman Kılıç, heveslerini kursaklarında bıraktı.
Beraberlik sonrası bordo mavililer de skora razı oldu. Akıllarda Lille maçı vardı. Ancak, hiç de iyi sinyaller vermediler. Bir puanı kazanan Trabzonspor, iki puanı kaybeden ise Sivasspor oldu.
Trabzonspor’da teknik heyet ve futbolcuların akıllarda Lille maçı vardı. Ancak, dünkü görüntüleriyle hiç de iyi sinyaller vermediler.
Mücadele en üst düzeydeydi. Pozisyon da boldu, ancak fazla gol izleyemedik.
Beşiktaş, akıllı bir oyun ile zorlu deplasmandan üç puan aldı. Önce rakibini durdurdu, daha sonra da golü buldu. Trabzonspor ise çok istekli ve iyi oynamasına rağmen puan alamadı. Bunda Şenol Hoca’nın oyuncu tercihleri en büyük faktör oldu. Bir çuval para verip yabancı forvet alıyorsun ama kulübede oturtuyorsun.
Haftalardır takımın gol yükünü Burak çekiyor. Bazı maçlarda, çok yalnız kalıyor. Yalnız kalınca da saçma işlerde yapıyor. Bir bakıyorsunuz top Burak’ta ama etrafında en az 5 rakip oyuncu var. Kendi takımından ise kimse yok. Özellikle sahasındaki maçlarda Trabzonspor’un çift forvet oynaması gerekir. Bunu Burak da dile getirdi. Şenol Hoca, bunu mutlaka dikkate alacaktır.
F.Bahçe cepten yiyor
Lider Fenerbahçe cepten yemeye devam ediyor. Zaten son haftalarda oynadığı futbola ve mücadeleye bakarsak galibiyet için de fazla bir şey yapmıyor. Bir şeyler eksik ama ne? Hırs yok, kendine güven yok ve en önemlisi istek yok. Aykut Hoca, buna bir çözüm bulmak zorunda.
Galatasaray da haftayı üç puan ile kapatanların arasında. Ama ne galibiyet... İki farklı öne geçiyor. Fark gelecek diye bekliyoruz ama nafile... Galatasaray’ın frene basmasıyla birlikte, Sivasspor sanki kendi sahasında gibi oynadı. Yiğidolar, neredeyse İstanbul’dan puan çıkartacaktı. Cimbom galip geldi ama çok kayıp verdi.
Yeni ‘avcı’ Arif Erdem
Eskişehirspor, kolay lokmayı neredeyse boğazına diziyordu. Ankaragücü karşısındaki bir anlık rehavet pahalıya patlayabilirdi.
Düne kadar her ikisi de klaslarına yakışır futbol sergileyemiyor, “şampiyonluğun en güçlü adayıyız” mesajı veremiyordu. Aynı şehrin takımları olmadıkları için derbi değildi dünkü mücadele. Olsa olsa zorlu kategorisine girerdi. Bu zorlu maç gerçekten de adına yakışır şekilde başladı. Beşiktaş kendi sahasında kalarak fırsat kolladı. Belli ki yenilmemeye gelmiş. Trabzonspor ise hep golün peşindeydi. Önce Alanzinho yokladı ama top auta çıktı. Daha sonra birçok kez fırsat yakaladı ama ilk yarıda golü bulamadı. Beşiktaş ise Quresma ile öne geçme şansını yakaladı. Portekizli tüm defansı hatta kaleciyi de geçti ama top çizgiden içeri sokamadı. Hiç hücumu düşünmeyen ve sürekli defansta kalan Beşiktaş karşısında Trabzonspor’un golü bulmaması mucize idi ve ilk yarıda bu mucize gerçekleşti.
Sadece forması 10 numara
İkinci yarı da aynı kadrolarla başladı. Beşiktaş 8 defans, 2 orta saha ile devam etti. Trabzonspor ise yine tek kale. Tek kale ama Burak da tek forvet. Şenol Hoca bir türlü yedek kulübesine bakarak bir başka forvet daha oyuna sokayım da kilidi açayım demedi. Taa ki 61. dakikaya kadar oyuna müdahele etmek için neyi bekledi ben de anlayamadım. Yabancı kontenjanından dolayı iyi oynayan Alanzinho’yu aldı ve Adrian’ı oyuna soktu. Değişen fazla bir şey olmadı. Adrian’ın yalnızca forma numarası 10. Oynadığı futbol değil. Orta saha çıkartıp orta saha aldı yani değişen bir şey olmadı.
Burak daha ne yapsın?
Dakikalar ilerledikçe Halil yoruldu Burak yalnızları oynamaya devam etti. Şenol Güneş oyuna hamleleri yapmakta gecikince cezayı da Quresma kesti. Kim ne derse desin kazanan her zaman haklıdır. Beşiktaş rakibinin oynamasına izin verdi ve rakibini resmen uyuttu. Penaltıdan da olsa bulduğu golle üç puanı kaptı gitti. Artık Burak içinde birkaç söz söyleme zamanı geldi. Tamam, Trabzonspor’un gol yükünü çekiyorsun ama bunu tek başına yapmıyorsun. Senin işin gol atmak ve bunu da çok iyi yapıyorsun. Ara sıra da pas vermeyi dene. Hakkını yemeyelim bunu bazen yapıyor. Dün akşamda Alanzinho’ya al da at dedi ama Alanzinho başaramadı
Dün öğlen saatlerinde Trabzon’a gitmek için geldiğim Sabiha Gökçen Havalimanı’nda kendimi Trabzon’da gibi hissettim. Karısını, sevgilisini ve çocuğunu alan, havalimanını karnaval yerine çevirmiş. Trabzon’a giden uçaklarda yer bulmak mümkün değil.
Şehri zaten anlatmaya gerek yok, her yer bordo mavi bayraklarla süslenmiş. Avni Aker’in atmosferi mükemmel. Yani taraftar yapması gerekenin fazlasını bile yapmış. Şimdi sıra, sahadaki futbolcularda diyoruz. Aslında her şey çok güzel başladı. Özellikle ilk 15 dakikada adeta rakibine sahayı dar etti temsilcimiz. Inter 19. dakikada ilk kez ciddi olarak geldi ve golü de hemen buluverdi. Ancak Halil hemen cevap verince Trabzonspor’un da morali yerine geldi. Inter çıkmıyor, daha doğrusu çıkamıyor ancak Trabzon da golü atacak bölgede bir türlü çoğalamıyor. Tek eksiğimiz galibiyet golü. Onu bulsak inanılmaz rahatlayacağız.
Fransa’ya bıraktılar
Trabzonspor ikinci yarıya da çok istekli ve baskılı başlıyor. Ancak hep ceza sahasına kadar geliyor. Toplar Inter defansında eriyip gidiyor. Maçı kendi sahasında kabul eden İtalyanlar ise deyim yerinde ise 40 yılda bir çıkıyor ama pir çıkıyor. Her gelişlerinde inanılmaz tehlikeler yaratıyorlar. Tuzu kuru olan Inter beraberliğe razı ve kendini fazla sıkmıyor. Ancak dakikalar da ilerledikçe Trabzonspor’da yorgunluk belirtileri artıyor. Şenol Güneş hemen müdahalesini yaparak 10 numarası Adrian’ı oyuna alıyor. Polonyalı’nın nefis kafa vuruşunda ise gole direk izin vermiyor. Trabzonspor gol için elinden gelen her şeyi yapıyor, hatta tüm riskleri de alıyor ama olmuyor. Yenemedik ama tek tesellimiz en azından yenilmedik. Bu dev organizasyonda hala şansımız var. Artık iş Fransa’da Lille maçına kaldı ve son söz orada söylenecek. Dün akşam galibiyet golü hariç her şey çok güzeldi. Seyirci görevini eksiksiz yaptı. Trabzonspor da görevini yaptı. Bir de galibiyet golünü atabilseydi muhteşem olacaktı ama onu da herhalde Fransa’ya bıraktılar.
Hüsranla biten milli maç serüveninden sonra dört büyüklerin lige dönmesi her zaman sıkıntılı olmuştur. Önce Trabzonspor berabere kaldı, ardından derbide Beşiktaş ile G.Saray sahada 2’şer puan bıraktı. Beşiktaş-G.Saray derbisinde gol dışında her şey vardı. Mücadele, hırs, motivasyon, gol pozisyonları... Beşiktaş farklı galip gelebilirdi, G.Saray da kazanabilirdi. Ancak futbolun meyvesini bu maçta göremedik.
Beşiktaş gol pozisyonlarında daha üretkendi ama bazen direğe bazen de kaleciye tosladı. G.Saray’da ise forvet hattındaki sıkıntı gözle görülüyor. Milan Baros’un neden kulübede oturduğunu anlamış değilim.
F.Bahçe, 72 dakika 10 kişi oynayan Eskişehirspor karşısında galip geldiğini şükretti. Sanki eksik oynayan sarı lacivertlilerdi. Eskişehirspor oynadığı futbolun ve mücadelesinin karşılığını alamadı.
Kısır bir haftaydı
Hem gol, hem de skor açısından biraz kısır bir hafta geçirdik. Trabzonspor’un beraberliklerine alıştık. Mersin İdmanyurdu karşısında da oyunun büyük bölümünde yoktu. Ama golü yedikten sonra biraz kendine geldi ve yine ancak beraberliği kurtarabildi. Bu kez Burak da gol atamadı ve Trabzonspor da kazanamadı. Golü kimler attı? Her iki takımın kendi futbolcuları...
Yaptın, yine yaparsın
Geçen sezonun flaş takımı Karabükspor’da ise düşüş devam ediyor. Bülent Korkmaz’ın işi bir hayli zor olacak gibi gözüküyor. Ankaragücü ise biraz zor da olsa nihayet galibiyeti hatırladı ve biraz olsun nefes aldı. Orduspor yenilmezlik serisini bozarken, beraberlikler ve gol sıkıntısı haftaya damgasını vurdu. Ligi geride bıraktık ama bu akşam çok önemli bir sınavımız var. Şampiyonlar Ligi’nin havası çok başkadır. Haydi Trabzonspor bunu bize daha önce yaptığın gibi Inter karşısında göster. Yaptın, yine yapabilirsin.