Bu sezon hedef çok ama heyecan bile yok. Önce UEFA ile yola çıkıldı. Ne oluyor derken Şampiyonlar Lig’i piyangosu çıktı. Ancak bu piyangodan yalnızca amorti çıkarılabildi. O da UEFA oldu. Bu kupada en azından çeyrek finaldi hedef Trabzonspor için. Umutlar Avni Aker’deki ilk maçta, Hollanda da ise daha ilk yarıda sona erdi.
Süper Lig’de şampiyonluk için zaten umut veren bir görüntü yok. Bari Avrupa’da 3. tur olsun dedik, umutlandık ve yalnızca umutlandığımız ile kaldık. Maç başladığında adamların pas trafiğinden başımız döndü. Üst üste gelen goller rüya görmemizi bile engelledi.
Bu yabancıları gönderin
Gelelim yabancılara... Her zaman söylüyorum. Beni yabancı düşmanı gibi görecekler ama olsun görsünler. Trabzonspor’da ki yabancı futbolculara baktığımız zaman ne demek istediğimi herkes anlar. Kadroda ki yabancıların çoğu Bank Asya’da bile oynayamaz, Şenol Hoca nasıl kadroya alsın?..
Kim, nasıl ve neden bu transferleri yaptı bilemiyorum ama sezon sonunda kesinlikle bu yabancı kadrosunun elden geçmesini bırakın tamamına yakınının gönderilmesi gerekir. Yoksa böyle hedefsiz bir takım olarak kalırsınız.
Ancak Kayseri deplasmanında da yenilginin şokunun devam ettiğini gördük. Bir de üstüne maç başlar başlamaz bordo mavililer kalelerinde golü gördü. Ardından da ikinci gol. Üst üste darbeler Trabzonspor’a ağır geldi. Ne oyun düzeni kaldı ne de disiplin.
Sezon başından bu yana çoğu maçta olduğu gibi, topu alan her Trabzonlu futbolcunun gözü Burak’da. Her top ona veriliyor. “Nasıl olsa golü atar” diyorlar. Bu taktik eskidi ve rakipler işi çözdü.İlk yarıda tüm kontrol Kayseri’deydi. Bordo mavili oyuncular rakiplerini seyredip durdu. Trabzonspor’un yedek kulübesinde ise cankurtaranlar vardı. İkinci yarıda oyuna Colman ve Henrique girdi. Bu durum bordo mavilileri biraz olsun canlandırdı.
Pansuman yaptılar
3-1 öne geçtikten sonra Kayserispor’un geriye çekilmesi sonucu hareketli gibi gözüken Trabzonspor’un hali kimseyi yanıltmasın. Kayserispor “Kazandım” dediği maçı berabere bitirdi. Trabzonspor ise kanayan yaraya ancak pansuman yapabildi.
75 dakikada yapamadıklarını son 15 dakikada yaptılar. Avrupa’da varolma savaşı veren ve şampiyonluk hayalleri kuran bir takımın kötü oynama hakkı var ama bu kadar kötü oynama hakkı yok.
İnşallah, Hollanda da PSV önünde varolur ve küllerinden doğarlar. Ancak bu iştahsızlık ve isteksizlik devam ederse Avrupa’ya da büyük ihtimalle “Elveda” denir ve rüya biter. Trabzonspor’un geriden gelerek aldığı bir puan bazılarına göre kazanç sayılabilir ama bence kaybedilen iki puan var.
Önce Beşiktaş ile güldük ve devamını Trabzonspor’un getirmesini bekledik. Bekledik derken, bu kadar da kolay teslim olmasını beklemedik doğrusu.
Aslında her şey çok güzel başlamıştı. Daha 1. dakikada Burak ve hemen arkasından Olcan kaleyi yoklarken heveslenmiştik. Demek ki Trabzonspor’un bir atımlık barutu varmış ve ilk 5 dakikada bitti. Bundan sonra Hollanda temsilcisi hiçbir direnç ile karşılaşmadan kolayca temsilcimizin üstüne geldi. Geldikleri her dakikada da tehlike yarattılar. Allahtan yalnızca iki tanesini gol yapabildiler. Defans adeta yolgeçen hanı gibi ve gelene ‘geç’ diyor. Orta saha hiçbir şey üretmeyen çiftlik gibi. Forvette ise ofsayta düşmekten bıkmayan Burak vardı ilk yarıda.
PSV’nin ofansif yönünü Avrupa’da bilmeyen yok. Hatta Şenol Güneş de maçtan bir gün önce düzenlediği basın toplantısında bunu dile getirmişti. Güneş o toplantıda Hollanda-Türk dostluğundan da bahsetti ve hatta 400 yıla yakın olduğunu söyledi. Tarih dersine iyi çalışmış ama futbol dersine o kadar çalıştığını söyleyemeyeceğim. Devre biterken Olcan, kişisel çabası ile attığı golle Trabzon’u daldığı uykudan uyandırmaya çalışıyor ama beceremiyordu.
Kaybedecek bir şeyi yok
Şöyle bir kulübeye bakıyorum. Kontenjanı doldurmak için oturan yabancıları görüyorum. Sırayla oyuna giriyorlar ama değişen bir şey olmuyor. Zaten olması da beklenmiyor. Malzeme ortada.
Tüm olumsuzluklara rağmen Kaf Dağı’nın arkasında bile olsa umudumu koruyorum veya korumak istiyorum. Çünkü Trabzonspor özellikle Avrupa’da deplasmanda daha iyi oynuyor ve ne istediğini biliyor. En azından kaybedecek başka bir şey olmadığını bilecek.
PSV için ise fazla söylenecek bir şey yok. Tek cümle ile özetleyebiliriz. Geldiler, gördüler, yendiler ve gittiler. Yani ne istediklerini biliyorlardı. Trabzonspor’da dün gece bu yoktu.
Geçtiğimiz sezon bu özlenen şampiyonluğa çok yaklaştı ve kimilerine göre şampiyon da oldu. Ama bu sezon o mücadele, o hırs ve istek yok. En önemlisi, geçen sezonki kadro yok. Gidenlerin çoğunun yeri doldurulamadı ve hatta yanına bile yaklaşılamadı. Son dakikalarda da olsa oyuna girdikten sonra bizleri heyecanlandıran Yattara’yı bile özler olduk. Burak ile avunup duruyoruz. Lastiğin bir yerde patlayacağı belliydi. Bursa maçında olmadı ama Antalya maçında patladı ve hem de yedek lastik de patlak çıktı.
Popov yardımcı oldu
Trabzonspor’da biraz kıpırdanma var ve Antalya yenilgisinden gereken dersler biraz da olsa alınmış. Şöyle bir kadroya bakıyoruz, yabancıların çoğu ya kulübede ya da evlerinde. Hadi Vittek sakat ve Zokora’nın da mazereti var. Ya diğerleri?. Onların keyfi yerinde. Almışlar milyon dolarları, kulübede battaniyelerin altında ısınıyorlar. Özellikle ilk yarıda ne varsa Burak ve Olcan’da var. Abartmış olmayayım, Burak ve Olcan girdikleri pozisyonları gol yapsalar ilk yarı en az 3-4 farkla biterdi. Ancak Popov baktı ki onlar gol atamayacak yardımcı oldu. Trabzonspor’un yapamadığını yaptı. Aslında Popov kendini affettirecek penaltı fırsatını da buldu ama başaramadı.
Trabzonspor ikinci yarıya da sakin ve akıllı başladı. Strese girmemek için ikinci gol gerekiyordu ve Burak penaltıdan bunu da halletti. Arkasından Mustafa Yumlu Gaziantepspor’un tüm ümitlerini kırıverdi. Özlediğimiz ve beklediğimiz Trabzonspor, zaman zaman böyle ortaya çıkıyor. Ama biz hep böyle görmek istiyoruz. Özellikle de PSV karşısında.
Not: G.Antep, maç içinde 7 yabancı ile oynadı. Ama değil 7, 11 yabancı ile de oynasalar dün yine yenilirlerdi.
Zemin de çok güzel. Yani futbol oynamak için her şey yerinde ama taraftar yerinde değil. Mardan Stadı’nın tribünleri bu güzel havaya rağmen boş. Aslında onlar da haklı. Futbolda yaşanan kaos ve gelişen olaylar ile birlikte 3 günde bir maç futbol seyircisini soğuttu. Öyle ki stadın yanındaki esnaflar bile maç olduğunu bizlerden öğreniyor.
Taraftarlar değil ama bu güzel havanın kıymetini en azından futbolcular biliyor. Trabzonspor oyuna nedense tutuk başlıyor. Erken yedikleri golün ardından kendilerine gelmeleri 15-20 dakikayı buluyor. Diğer taraftan Mustafa Yumlu’nun beraberlik golü bile takıma canlılık getirmiyor. Ne Olcan ne de Halil’in oyuna katkısı var. İlk yarı Burak biraz hareketli o kadar.
En iyisi Tolga’ysa
İkinci yarı başlıyor ama Trabzon’daki hava değişmiyor. Yani Burak olmasa Giray, o da olmasa bir başkası çıkar durumu kurtarır havası aynen devam ediyor. Şenol Güneş oyuna müdahale ediyor ancak fena da oynamayan Alanzinho’yu alıyor. Yerine ise kendisi değil ama forma numarası 10 olan Adrian’ı sokuyor. Derken, kulübeden fazla kurtulamayan Henrique de kurtarıcı olarak oyuna giriyor. Allah’tan bir diğer kurtarıcı Brozek gitmiş. Yoksa o da oyuna girecek. Ya sahadakiler?...
Trabzonspor’un sanki kanatları kırılmış. Geriden desteği bırakın uçta oynayan Olcan ve önce Halil daha sonra da Henrique adeta maçın bitmesini bekliyorlar. Demek ki hafta arası oynanan Bursa maçından fazla ders alınmamış. “Kazandık ya, bu bize yeter” denilmiş. Herkes kendi havasında. Colman da onlara katılmış. Olmayacak pozisyonda rakibini indirince fatura çok yüklü oldu. İki gol yemesine rağmen Tolga Trabzonspor’un en iyisiydi.
Ancak Trabzonspor maça öyle bir başladı ki, ne kar dinledi ne de soğuk hava. Bu güneşe kar dayanmaz diye bir deyim vardır. Gerçekten de bu Trabzonspor’a Bursaspor’un daha fazla direnemeyeceği daha ilk dakikalarda belli olmuştu.
Sahada ne isdeğini bilen ve artık kaybedilen bir puanın bile hesabını iyi yapan bir Trabzonspor vardı. Daha önceki maçlarda olduğu gibi tam strese girilecekken Giray ortaya çıktı, sorunu giderdi. Geçen hafta G.Saray’ı deviren Bursaspor ise ilk yarıda yalnızca Trabzonspor’u seyretti...
Davetiye çıkardı
İkinci yarı çok tuhaf başladı. Trabzonspor sanki 1-0’ı yeterli gördü. Bursaspor üstüme gelsin diye davetiye çıkardı. Bu kibar ve nazikçe daveti Ozan geri çevirmedi, skoru eşitledi. Bir takım ilk yarıda farklı, ikinci yarıda bu kadar farklı olamaz... Ama akşam Giray’ın akşamıydı. Giray Kaçar bir daha kafasını konuşturdu. Hep Burak ortaya çıkacak değildi ya. Bu karlı ve soğuk geceyi Giray ısıtıverdi. Kafasını çalıştırıp, Karadeniz Fırtınası’na 3 puan kazandırdı.
Şu bir gerçek ki bu sezon Trabzonspor sıkıntıyı seviyor. Herhalde sezon sonuna kadar bu böyle devam edecek...
Olcan kayboldu!
Trabzonspor’un son haftalardaki yıldızı Olcan’ı dün gece gözlerim çok aradı. Karşılaşmanın ilk on on dakikasına kadar Bursaspor sağ kanadını adeta felç etti Olcar. Ancak ondan sonra ortadan kayboldu. Sanki sanırsınız Olcan kardan adam oldu!..
Ankaragücü’nün çok güzel bir marşı vardır, “Saldır Ankaragücü saldır. Taraftarı ayağa kaldır” diye. Artık ayağa kaldıracak taraftar da kalmamış yok. Hadi erkekler cezalı bayanlar da yok. Bu yoklar tamam. Ancak en önemlisi ne heyecan, ne istek ve ne hırs var.. Daha doğrusu sahada Ankaragücü diye bir takım yok. Artık PAF takım ağırlıklı değil, tamamen PAF takım olarak sahaya çıkıyorlar. Ankaragücü’ne kümede kalması için artık mucizeler bile yetmez gibi gözüküyor. Yalnızca onurları ile ligi tamamlamaya çalışıyorlar.
Bu yokların karşısında sahada Trabzonspor var. Var diyorum ama bu yokların içinde var sayıyorum. İlk yarı Olcan’ın golü o kadar. Trabzonspor’da her halde rakibinin durumuna üzüldü ki sahada onlarda pek yoklardı!..
İlk yarıda bir gol attı ve onun üstüne yattı. Ankara’nın bu dondurucu ve eksilere düşmüş ayazında içimizi ısıtacak ne futbol var ne de başka bir şey. Daha ilk yarıda her iki takımın da futbolcuları adeta maç bitse de gitsek düşüncesindeler.
Gol rekoru kırarlardı
Sahada ki Ankaragücü’nün zaten bir atımlık barutu vardı ve ilk on dakikada da onu tükettiler. Ondan sonrası al gülüm, ver gülüm. Sahada ki çoğu Trabzonsporlu gibi belki de Burak’da biraz hareketli ve istekli olsa sezonun gol rekorunu kıracak ama yine de boş geçmiyor ve iki golle yetiniyor..
Serkan, Alanzinho, Olcan, Colman ve biraz da Aykut işi ciddiye alıyormuş gibi gözüküyor. Kaleci Tolga ise kalesinde hareketsizlikten neredeyse soğuktan donacak. İkinci yarı da da tablo değişmiyor. Ankaragücünün olan gücü zaten ortada. Trabzonspor ise ne rakibini ne de işini ciddiye almıyor.
Maç böyle lay lay lom diye bitecek diye düşünürken Burak’ın golü zaten umudu olmayan Arkaragücü’nün hevesini de kırıyor. Bir farklı galibiyeti yeterli bulan Trabzonspor farkı bulunca iyice rahatlıyor. Rakibine gol atamayan Ankaragücü kendi kalesine de golü atarak Trabzonspor’a yardımcı oluyor. Artık hepimiz maçın bitmesini bekliyoruz. Nihayet bitiş düdüğü çalıyor ve dondurucu soğuk ile birlikte eziyet de sona eriyor.
Çünkü Ersun Yanal’ın talebeleri Galatasaray karşısında oynadığı futbolla ilerisi için ışık vermiş ve ilk 8’in en büyük adaylarındandı.
Maç başladığında Eskişehirspor kendi sahasında oynuyormuş gibi rahattı. Ancak Karadeniz Fırtınası’nı uyandıran 23’te Hürriyet’in kırmızı kartı oldu. Başa baş, hatta daha üstün oynayan kırmızı siyahlılar eksik kalınca Trabzonspor ipleri eline aldı. Halil’in golü tribünleri ayağa kaldırdı, Burak ve devre biterken de Marek Cech’in fileleri havalandırması 3 puanın habercisi oldu.
İşi kolay olmayacak
İkinci yarıda Trabzonspor, 11’e 10 oynanan karşılaşmada yine rahat değildi. Eksik Eskişehirspor 90 dakika boyunca pes etmeyen bir futbol ortaya koydu. Olcan’ın golüne ve farka rağmen bordo mavililerin sergilediği futbol tatmin etmedi.
Hafta sonunda onur mücadelesi veren Ankaragücü maçı var. Karabük’de olduğu gibi Trabzonspor’u çıkış arayan bir takım bekliyor. Eğer Ankara virajı da kayıpsız geçilirse Trabzonspor yeniden bir çıkış yakalar. Ancak Ankara’da işler bu futbolla kolay olmayacaktır. Biraz amiyane olacak ama, “Ölmüş kuzu kurttan korkmaz”.