◊ LGBT topluluğundan bu projeyle ilgilenen çok fazla danışmanınız olduğunu söylediler, doğru mu?
- Ryan Murphy: Doğru. Özellikle “Ball Dünyası”nın efsaneleri... Onlar bu proje ilk oluşmaya başladığı günden, yani yıllar öncesinden beri yanımdaydı. Proje, mükemmel bir işbirliği içinde geliştirildi.
◊ “Ball Dünyası” konusunu biraz açmak istiyorum. Bize Ball kültürünün ne olduğunu anlatır mısınız?
- Ryan Murphy: Ball kültürünü anlamak için önce “ev sisteminden” başlamamız gerekiyor. Çoğunlukla siyahi ve Latin, gay, trans ya da cinsiyetinden emin olmayan gençlere kalacak güvenli yer temin eden sistem bu... Ball kültürü de bu evlerin üyelerinin kendi aralarında yaptıkları yarışmalar. Bu yarışmalarda, LGBT topluluğundan gençler hiçbir şeyden endişe duymadan kendilerini ifade edebiliyor. O ortamda onlar için sadece sevgi, saygı, hoşgörü ve yaratıcılık var.
◊ Peki kategoriler neler?
- Ryan Murphy: Çok farklı kategori var. Mesela karşı cinsin kıyafeti ile yürüme, makyaj, tavır, dans, kostüm... Her yarışmacı, kategoriye uygun giyinmek ve yaratıcı olmak zorunda.
BU DÜNYAYA KARŞI BİR SEMPATİM VAR
◊ “Pose” üzerinde 2006’dan beri çalıştığınızı söylediniz. Neden bu kadar uzun sürdü hayata geçirmek?
◊ “Homeland”i sinema filmi yapma fikri hiç aklınızdan geçti mi?
- Hiç düşünmemiştim... Dile kolay, tam 8 yıldır hayatımızın merkezi bu dizi. Ekipteki herkes özenle ve gayretle çalışıyor. Bu kadar başarılı bir projenin parçası olduğumuz için minnettarız. Fakat artık farklı maceralara, farklı hikayelere yönelme vakti geldi galiba...
◊ Ben yedinci sezonu izlemeye yeni başladım. Diğer sezonlardan daha farklı geldi bana. Sizce neden böyle hissetmiş olabilirim?
- Bizim dizi her yıl kendini yeniden yaratıyor. Farklı lokasyonlara gidiyoruz, farklı ekiple çalışıyoruz ve yazar ekibimiz gerçek dünyada olan biten olayları çok iyi gözlemliyor. Bu durum diziye daha çok akıcılık ve değişkenlik veriyor. Ayrıca Carrie bu sezon alışkın olmadığımız bir işe yöneldi ve ücret almadan avukatlık yapmaya başladı. Sanırım bu da farklı bir ton getirdi diziye.
◊ Yeni sezonda neler olacak sizce? İpucu alabilir miyiz sizden?
- Kimse bilmiyor. İnan hiçbir bilgim yok.
YAŞLANDIKÇA KİLOLARI DAHA AZ UMURSUYORUM
EVANGELINE LILLY: KENDİME HEP ERKEKLERİ RAKİP GÖRDÜM
◊ Filmde bir arıyı canlandırıyorsunuz. Çocuklarınızın arılara ya da karıncalara karşı özel bir sevgisi var mı?
- Çocuklarıma her türlü böceğe karşı sevgi dolu olmalarını öğretiyorum. Çünkü ben böcekleri öldüren bir anne değilim. Böcekleri öldürmeden dışarı, ait oldukları yere bırakan biriyim. Zaten hayat arkadaşım Norman Kali’nin bana aşık olma sebeplerinden bir tanesi de buydu.
Daha yeni görüşmeye başlamışken evde yemek yedikten sonra bulaşıkları yerleştiriyordum. Mutfak tezgahının diğer ucundan bana doğru hamam böceğinin yaklaştığını gördüm. Onu elimle aldım ve bahçeye bıraktım. Norman daha önce çıplak elle hamam böceği tutan bir kadını hiç görmediğini söylemişti. Aramızda güzel bir anı olarak kaldı.
◊ The Marvel Cinematic Universe’te birçok kadın kahraman var ama filmin isminde yer alan ilk isim sizsiniz değil mi?
- Evet, Wasp filmin adında yer alan ilk kahraman. Filmde oynadığım karakter Hope sadece güçlü, dirençli, insanlara dersini bildiren bir kız değil, aynı zamanda da zeki. İyi plan yapıp uygulayan bir kadın. Filmde benim için en önemli nokta buydu zaten. Hope bir kadın olarak Scott ve Hank kadar etkili ve onlarla eşit bir karakter.
◊ Bu filmde yeni kostümünüz var. Hiçbir erkek süper kahramana sormadığım bir soru geliyor şimdi. Kostümle kendinizi seksi hissediyor musunuz?
- Neden sormadın! Erkek kahramanlar da kostümlerini giyince seksi hissediyor. Hepsi arkadaşım, hepsini kostümleriyle gördüm. Üzerlerinde kostümleri varken nasıl havalı yürüdüklerini görmen lazım...
◊ Sizi en son birkaç hafta önce gösterime giren “Sürükleniş”te (Adrift) izledik. Şu sıralar üzerinde çalıştığınız başka projeler var mı?
- Evet, var. “Sürükleniş”ten önce çektiğim “The Nightingale” bu sene içinde gösterime girecek. Senaryo yazarımız ve yönetmenimiz Jennifer Kent. Oynadığım en farklı karakter de bu filmde. Jennifer benim bile farkında olmadığım bir tarafımı görmüş, şimdi seyirci de görecek. Başka bir projem de “The Corrupted”. O da önümüzdeki yıl gösterime girecek. Orada eski bir hükümlüyü oynuyorum. Bunların dışında üzerinde çalıştığım birkaç iş daha var.
◊ “Açlık Oyunları”ndan sonra sizi birçok farklı rolde izledik. Sürekli yükselen bir ivmeyle kariyerinize devam ediyorsunuz.
- Teşekkür ederim. Bilmiyorum, kendime başkasının gözüyle bakmam, dışarıdan gözlemlemem zor. Başarılı olduğum söyleniyor ama benim için beni seven bir karım ve iki güzel çocuğumun olması da başarı.
◊ Eşiniz Laura Haddock da ünlü bir oyuncu. Nasıl tanıştınız?
- Çok romantikti. Birbirimizi Skype’ta tanıdık. İlk buluşmamız da Los Angeles’ta oldu. “Pirates of the Caribbean”ı çekerken Laura’yı Los Angeles’a çağırdım. Onu havaalanından almaya gittiğimde çok gergindi, “Ya anlaşamazsak?” dedi. Ben de “Seni öpeceğim ve her şey çok güzel olacak” dedim. Filmin çekimleri 3 hafta boyunca geceleri yapıldı. Ben çalışırken o uyuyordu ama yine de Skype görüşmelerimizin ardından onu Los Angeles’a getirmek yaptığım en romantik şeydi. İkimiz de hâlâ bu cesaretimize inanamıyoruz. Şimdi iki çocuğumuz var.
◊ Son filminiz “Ocean’s 8”deki pahalı mücevherleri görünce aklıma takıldı. Sizin şimdiye kadar kırmızı halıda taktığınız en pahalı mücevher hangisiydi?
- Kırmızı halıda son derece pahalı takılar taktım. En pahalısı sanırım “Les Miserables” filmi ile katıldığımız Oscar gecesinde taktığım kolyeydi. İlginçtir, tersini daha çok sevdiğim için kolyeyi önü arkaya gelecek şekilde takmama izin vermişlerdi.
◊ Kırmızı halıda kullandığınız mücevher ya da elbiselerin sizde kalmasına izin verdikleri oluyor mu?
- Bende hiç olmadı. Evime dönene kadar takabilirsem şanslıyım demektir, hemen geri alıyorlar...
◊ Favori tasarımcılarınız hangileri?
- Çok fazla iyi tasarımcı var. Tutup da içlerinden sadece birini seçemeyeceğim şimdi. Politik olmalıyım değil mi (gülüyor). Ama Valentino ile her zaman iyi ilişkilerim olmuştur. Özel tasarımlarını birkaç defa giyme şansım da olmuştu, o yüzden Valentino’nun bende özel bir yeri var. İçinde kalan, bir gün mutlaka çalışmak istediğin kişi dersen, Hubert De Givenchy ile Audrey Hepburn’ü giydirdiği dönemlerde çalışmak isterdim.
◊ Moda sizin için ne ifade ediyor?
- Özel hayatımda önemli değil. Hele oğlumun doğumundan beri çoğu zaman bebek bakıcısı gibi giyiniyorum. Fakat profesyonel hayatımda çok önemli bir yeri var. Giyinmek, cazibeli ve hoş görünmek herkes gibi bana da mutluluk veriyor. İyi göründüğümüzde kendimizi daha iyi hissediyor ve daha güçlü oluyoruz bana kalırsa...
◊ Önce canlandırdığınız karakterden ve dizinin konusundan başlayalım.
- Başlayalım... Benim oynadığım karakterin adı Kathleen... Kocasının kendisini aldattığını öğrendikten sonra yeni bir hayat kurmaya kalkışan Bonnie’nin yakın arkadaşı. Teksaslı zengin bir babanın kızı ama sonra Los Angeles’a taşınmış. En önemsediği şey görüntüsü, imajı; özetle kendisi. Henüz evli değil ama bir ilişkisi var. Yalan bir ilişki olsa da Kathleen henüz bunu bilmiyor.
◊ Kathleen’in erkek arkadaşı Greg (Cheyenne Jackson) gizli gay çünkü...
- Evet... Kathleen, Greg’in erkeklerden hoşlandığını aklının ucundan bile geçirmiyor. İlişkide bir eksiklik olduğunu hissediyor ama sorunun kendisinden kaynaklandığını düşünüyor.
◊ İlerleyen bölümlerde neler olacak Greg ile Kathleen arasında?
- Hiçbir şey söyleyemem! Çok fazla şey olacak diyeyim, bu yeter. Dizi her şeyin siyah-beyaz olmadığını, Beverly Hills hayatlarının farklı tonlarını gösterecek seyirciye.
◊ Ne zaman çektiniz diziyi?
- Geçen sene...
◊ Filmde canlandırdığınız Debbie karakteri, Ocean Danny’nin kardeşi. Ocean’ı oynayan George Clooney ile Debbie hakkında konuştunuz mu hiç?
- George ile uzun zaman önce ortak bir arkadaşımızın partisinde konuşmuştuk. Ortak noktamız, filmin özündeki eğlenceli ruhu yansıtmak istememizdi. Gerçi onlar çekimlerde daha çok eğlendiler. Biz onlar gibi Vegas’ta, içinde bar olan bir sette çekim yapmadık. (Gülüyor)
◊ İki kardeşi karşılaştırırsak; Debbie’de olup Danny’de olmayan bir özellik var mı?
- Memeler! (Gülüyor) Şaka şaka... İkisi de hırsız ve birbirlerine çok benziyorlar. Sürekli “Nereden ne çalabiliriz” planı yapmakla meşguller. Akşam yemeğine gittiklerinde, yemek yerken hesabı ödemeden çıkmayı planlayan tipler. George filmde karizmatik, sakin, elegan ve cool bir hırsızdı. Ben de daha cool görünmeyi ondan öğrendim.
◊ Erkek merkezli bir seride roller değişti, yeni film kadınların macerasını anlatıyor. Çekimler sırasında izleyicinin ne tepki vereceğini düşündüğünüz ya da endişe ettiğiniz anlar oldu mu?
- Ben bir kadın oyuncu olarak yaptığım her filmde panik oluyorum. Çünkü kadının merkezde olduğu bir film iyi iş yapmazsa ya da kadın oyuncunun performansı beğenilmezse, bizler basamakları yeniden tırmanmakta zorlanırız. Erkeklerde böyle bir sorun yok...
İYİ YATIRIMCIYIM
CHRIS PRATT: YENi JENERASYONU ETKiLEMEK ZOR
◊ Sohbetimize filmdeki dinozor robotlar ile başlayalım mı?
- Tabii ki... Bu filmde dinozor robotlar bilgisayarla yaratılan görüntülerden daha iyi durdu. Senaryoda dinozorlar çoğu zaman sabit olduğu için robotları kullanabildik. Tabii ki koşmaları, uçmaları gereken anlarda bilgisayar efektleri kullanıldı.
◊ Dinozorlar ile karşılıklı oynadınız yani...
- Evet. Bence daha özgün ve hakiki bir deneyim oldu. Filmde de gördüğünüz gibi gerçek gibiler, sahneleri çekerken dinozorları görmek, onlara dokunabilmek güzeldi.
◊ “Jurassic World” ile “Guardians of The Galaxy” serilerinin de başrollerinden birisiniz. Bu yaratılan iki fantastik dünyayı nasıl karşılaştırırsınız?
- “Marvel” filmlerinde sadece karakterler değil filmdeki dünyalar da bilgisayar ortamında yaratılıyor. “Jurassic World”de ise birçok şey gerçek... Mesela yanardağ patlama sahnesindeki çıkan lavlar görsel efekt ama çekimler ormanda gerçekleşti.
◊