Banu Tuna

Dekorasyon trendlerini Tahtakale’den takip edin

9 Temmuz 2004
Havanın bir daha bozmamak üzere açtığına nihayet ikna olduktan sonra (ben böyle yazdım ya, Allah bilir bugün yağmur yağar), evde yaz sezonunu açmış bulunuyorum. Hayat bundan sonra Şili haritasına benzer ince uzun, istinat duvarı manzaralı, komşu çocuklarının ‘cıvıltılarıyla’ şenlenen balkonda geçecek. Dolayısıyla balkonda asgari bir konfor yaratmam lazım. Renkli saksılar, delinen sulama kabının yerine yenisi, balkon coğrafyasına uygun masa alınacak. Bunun daha mumu var, feneri var, şezlongu var. Yılın en rahatsız, ergonomiden uzak modası olan hamak işine bulaşmayı düşünmüyorum. Zira balkon zaten hamak boyutlarında ve hamağı bağlamak için kullandığım duvar oturmamla birlikte üzerime üzerime gelebilir, ya da ben hamaktan inmeye çalışırken kendimi avluda bulabilirim.

Düşünmeye gerek yok, doğru Tahtakale’ye gittim. Eski Ticaret Odası binasının karşısında soba ve mangal satan dükkanlar vardır. Hemen onların arkasında ve ara sokaklarında da ahşap işi yapanlar, sepetçiler, galvanizciler bulunuyor. Ben bugüne kadar hemen hemen tüm bahçe, balkon, teras alışverişlerimi oradan yapmışımdır. Örneğin geçen yıl açılır kapanır ham bir tahta masa ve dört sandalye aldım. Hani salaş çay bahçesi işi sandalyelerden. Masa da öyle... Sonra sandalyeleri maviye, masayı da kiremit kırmızısına boyadım. Sandalyelerin üzerine yine Tahtakale’den tanesi iki milyona renkli minderler koydum, tamam oldu. Hepsini daha ucuza ancak evde bir marangoz atölyem olsa halledebilirdim. Halbuki görenler ‘country tarzı’ mobilya satan mağazalardan alışveriş yaptığımı sandı.

Bu sene daha küçük bir masaya ihtiyacım vardı. Bir de masanın üzerini seramik kaplamayı düşünüyordum. Ahşap masa açık havada pek kullanışlı olmuyor. Elbette üzeri seramik kaplı masaları hazır satan mağazalar var ama benim dünya kadar para harcamaya niyetim yok. Üstelik seviyorum bu işleri kendi kendime yapmayı. Neyse, kalktım, Tahtakale’ye gittim.

İddia ediyorum dünya üzerinde trendlere bu kadar hızlı ayak uyduran bir esnaf grubu daha yoktur. Gider gitmez ahşapçıların ve galvanizcilerin bulunduğu Çanakçılar Sokak’a girdim.

Kıymetli okurlar, modayla, trendle işi olmaz diye düşüneceğiniz bu küçük, kendi halinde dükkanların hepsinin vitrininde dekorasyon dergileri duruyor. Sattıkları ürünler de ancak dekorasyon dergilerinde göreceğiniz şeyler zaten. Tahta sandalyeler boyanmış, masaların üzeri seramikle kaplanmış, galvanizden türlü çeşit aksesuvar yapılmış. Aklımda yapmayı düşündüğüm ne varsa, hepsini önümde hazır buldum.

Oysa geçtiğimiz hafta bir kanepe ve bir kahve sehpası almak için Modoko’ya gitmiştim. 350 mağazanın büyük bölümünü dolaştım. Artık vazgeçmek üzereyken istediğim gibi bir kanepe bulabildim. Sipariş vereceğim sehpayı tarif edebilmem bile mümkün olmadı. Ne istediğimi anlamadılar. Herşey o kadar tek tip ve yaratıcılıktan uzak.

Çanakçılar Sokak’ta Önce Aras Metal’e uğradım. Her yan galvanizden rengarenk saksılar, çöp kutuları, kovalar, sulama kapları ile dolu. Sahibiyle biraz sohbet ettik. Ben ‘Ay daha dün bunu şuradan iki katı paraya, bunu da filanca yerden üç katına aldım’ diye hayıflanırken, ‘Oralara malı biz veriyoruz zaten’ dedi. İnsan kendini bal gibi enayi hissediyor ama zararın neresinden dönülürse kardır.

Ardından Unay Ahşap ve Dekorasyon’a gittim. Burada da çok güzel ahşap raflar, masalar, kahve sehpasına dönüşen tavla masaları satılıyor. Galvaniz duvar saksılarından aplikler yapmışlar. Ben ağzımın suları akar vaziyette o masadan, bu apliğe koştururken sahibi Şükrü Bey, ‘Tahtakale esnafı kadar modayı takip eden başka bir esnaf bulamazsınız’ dedi. Ben de hakkını teslim ettim. Hani şu anda tüm dekorasyon dergilerinde Akdeniz stilinden bahsediliyor ya, gidin Akdeniz stili neymiş Tahtakale’de görün.
Yazının Devamını Oku

Sıkan ayakkabı zamanla rahatlamaz

2 Temmuz 2004
Hemen yan tarafta okuduğunuz gibi, belli başlı ayakkabı marketlerinden biri olan Flo, ‘self servis’ ayakkabıcılık uygulamasına geçti. Yani mağazaya gidiyorsunuz, kimse yanınıza gelip ‘Buyrun, ne bakmıştınız’ demiyor, sergilenen ayakkabılardan birini beğeniyorsunuz, hemen altındaki raftan kendinize uygun numarayı bulup, kendiniz deniyorsunuz. Genel Müdür Nihat Güneri’nin sözleri dikkat çekici. Müşteriye yardımcı olması gereken satış görevlilerinin, müşteriyi bunalttığını, doğru karar vermesini engellediğini söylüyor. Haklıdır, çünkü satıcılar insana bazen öyle bir davranıyor ki, kıymetli zamanını aldığınız için kendinizi ezik hissediyorsunuz. Zavallı bir kez daha depoya gidip gelmesin diye, bir iki gün sonra genişleyip ayağınıza tam olacağını iddia ettiği ayakkabıyı almaya razı oluyorsunuz. Ama nedense o ayakkabı bir türlü genişlemiyor. Üstelik satın aldığınız şey tişört değil, ayakkabı olunca, yanlış kararın bedeli biraz pahalı oluyor.

Etrafımızda pervane olan satış görevlilerinin çoğu zaman bunaltıcı oldukları bir gerçek. Üstelik mesele ayakkabı alışverişi olunca işin başka tarafları da var. Pek çok kişi ayakkabı denerken yardımcı olunmasından hoşlanmıyor mesela. Olmadı mı sizin de hiç, satıcı eski ayakkabıyı ayağınızdan çıkarırken çorabınızdan şüphe ettiğiniz, keşke daha önce pediküre gitseydim dediğiniz, ağda zamanının geldiğini düşünmediğiniz? Üstelik parlak mağaza ışıklarının altında her şey olduğundan daha da beter görünür. Ayağınızdaki eski ayakkabı, yenisinin yanında daha bir zavallı durur. Kışın çizme deneyeceksiniz, üzerinizde pantolon var. Çizmeyi giymenize yardımcı olan satıcı ile bacağınız arasındaki mesafe en fazla 30 santim. Çizmeyi giyebilmek için pantolonu dizinize doğru çekmeniz gerekiyor. Peki kış ortasında en son ne zaman ağda yaptırmıştınız?

Tüm bu argümanlarla ispatlamaya çalıştığım gibi, self servis ayakkabıcılık faydalı bir uygulama olabilir. Ancak ben birkaç hafta önce, denemek için Metrocity Flo’ya uğradım. Ev terliği arıyorum. Uçsuz bucaksız mağazanın uzak ucunda bir görevli görünüyor. Bir iki müşteriden başka kimse yok. Self servis uygulanıyor ya, kendi kendime birkaç dakika boyunca bir ev terliği aradım, bulamadım. Çaresiz görevlinin yanına gittim. Koca mağazada tek başına olan görevli -ki, röportajda okuduğunuz gibi gerek görülmediğinden görevli sayısı azaltılmıştır- parmağının ucuyla mağazanın 5 dakika (abarttığımı kabul ediyorum) yürüme mesafesindeki diğer ucunu göstererek, ‘Şurada olacaktı’ dedi. Takribi olarak işaret edilen mıntıkaya doğru seğirttim ve fakat bir türlü terlikleri bulamadım. Bu esnada yegane görevlimiz de ortadan kaybolmuştu. Söylenerek mağazayı terk ettim. İlgililere duyurulur.

Geçen hafta Akıllı Alışveriş Ansiklopedisi’nden bahsetmiştim. Fakat sipariş etmek için irtibat numaralarını vermeyi unutmuşum, bütün hafta elektronik posta yağdı. Cevaplayamadıklarım için özür dilerim. Korkmayın, bu sefer tüm numaraları ve adresleri vereceğim.

Konu ayakkabı olduğundan ansiklopedinin ilgili maddesinden alıntılar da yapıyorum:

Ayakkabı alırken sağ ve sol teki birlikte deneyin. Topukta, tabanda veya ayağın üst kısmında darlık hissetmemelisiniz.

Ayaklar gün boyunca genişler. Bu yüzden öğleden sonra ayakkabı almaya gidin.

Parmaklara baskı yapan ayakkabılar satıcının dediği gibi zamanla rahatlamaz.

Ayak kavisi ile ayakkabı kavisi eşit olsun.

Ayakkabıyı asla kalorifer veya soba yanında kurutmayın.

En sık iki günde bir giymek ayakkabının ömrünü uzatır.

Bir ayağınız diğerinden büyükse, büyük ayağın numarasına göre ayakkabı alın.

Deri ayakkabıyı çorap giyerek alın.

Sipariş için Tüketici Vakfı Tel: (312) 425 30 73. Fax: (312) 425 23 17. e-mail: tuketicivakfi@superonline.com
Yazının Devamını Oku

Aklınız varsa Akıllı Alışveriş Ansiklopedisi alırsınız

25 Haziran 2004
İki gün önce dünyanın en faydalı ansiklopedisine kavuştum: Akıllı Alışveriş Ansiklopedisi’ne. Yani bir ansiklopedi bu kadar ‘günlük hayatta insanın karşısına çıkan bilgiler’le dolu olur. Merkezi Ankara’da bulunan Türkiye Tüketicileri Koruma ve Eğitim Vakfı tarafından yayınlanmış. Bütün bir ailenin satın aldığı ürünler ve hizmetlerle ilgili, alırken ve kullanırken bilmeleri gereken bilgileri içeriyor.

Kitabın her sayfasından bana koca bir yazı yazmaya yetecek kadar malzeme çıkacağından ve kitap tam 310 sayfa olduğundan Alışveriş Cadılığı kariyerimin uzun bir dönemini garanti altına almış bulunuyorum aslında. Ancak bu ilk yazımda ansiklopedi hakkında genel bir değerlendirme ve bilgilendirme yazısı yazmayı uygun gördüm.

Tüketici Vakfı Başkanı Bayram Kısıklı, ansiklopediyi hazırlatırken tüketim denen şeyin gerçekten abc’sinden başlamış işe. Örneğin A harfinin başlıklarından biri olan ayakkabı maddesi şöyle başlıyor: ‘Ayakkabı, ayağı korumaya yarayan giyecektir.’

Aynı anlatımcı, izah edici üslup aspiratör, benzin, bal, bira, bisiklet, çorap, gofret, para, salça, sutyen gibi maddelerde de kullanılmış. Devletin de tanımı dahil olmak üzere A’dan Z’ye pek çok şeyi bulabilirsiniz içinde. Tabii tüketim eylemiyle ilişkisi bulunduğu sürece. Yani bir rasyonalizm maddesi yok mesela içinde. Buna karşılık haşerelerin komplike yaratıklar olmadıklarından yaşamak için çok fazla şeye ihtiyaç duymadıklarını öğrenebiliyorsunuz mesela. Ya da bilinçsiz tüketilen biranın mutsuz evliliklere neden olduğunu, yuva yıktığını, çocukları açıkta bıraktığını, işe gitmeden önce koklanan çikolatanın seratonin salgılanmasına yol açarak insanı rahatlattığını, Amerika’da yapılan istatistiklere göre her 100 kadından 20’sinin kozmetik ürünleri nedeniyle ciltlerinin hasar gördüğünü, kravatların kesinlikle ütülenmeyeceğini...

Drug store, conveniences store, free shop gibi bazı İngilizce terimlerin açıklamalarını da bulmak mümkün. Ayrıca besin maddelerinin alfabetik sırayla kalori listesi, boya göre kilo oranları, hangi mevsimde hangi balığın yenmesi gerektiği gibi bilgileri de içeriyor. İnternetten alışveriş, bana göre önemli başlıklardan biri. Ansiklopedinin sonunda -ki zeytinyağı maddesinden hemen sonra gelmektedir- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Tüketici Vakfı’nın Eleştirileri bölümü var. Ansiklopedi doğası gereği okuyucuya akıl vermekten de geri durmuyor.

Ben şimdi burada ne desem kifayetsiz kalacak, o yüzden kitaptan birkaç cümleyi olduğu gibi yazıyorum, kararı siz verin:

Bir antikacıya malın çok beğenildiği asla belli edilmemelidir.

Avize alırken, Avizeciler Odası üyesi kuruluşlardan alışveriş yapılmalıdır.

Bakkallar arayış içinde olmalı, kendilerini geliştirmelidir.

Bavul hazırlanırken, önce götürüleceklerin yani bavula alınacakların bir listesi yapılmalı, sonra bu listenin yarısı elenmelidir.

Alışveriş sırasında uyanık ve şuurlu hareket edilmelidir.

Bilinçli tüketici, iyi insandır. Güzel ahlak sahibi ve akıllıdır.

Akıllı Alışveriş Ansiklopedisi gönüllü reklam katkılarıyla şimdilik 5 bin tane basılmış. Vakıftan yazılı olarak mektup, faks veya e-mail yoluyla açık adreslerini belirterek talep eden herkese ücretsiz kargo ile gönderiliyor.
Yazının Devamını Oku

Cesaretiniz varsa babanıza bunları hediye edin

18 Haziran 2004
Babama hediye almak benim için her durumda cesaret işi olmuştur. Biraz müşkülpesent ve hediye merasimlerinden hoşlanmayan bir mizacı vardır ki, önemli gün ve haftalar yaklaşırken ailemizin diğer fertlerinde karın ağrıları hasıl olur. Her sene doğum gününü ısrarla hatırlıyor olmamıza ciddi biçimde bozulur, Babalar Günü’nü de gayet lüzumsuz bulur. Nedense özel günlerde aldığımız gömleklerin yakası hep batar, kazaklar hep kaşındırır, ayakkabılar hep sıkar. Bir sene tişörtü v yakalı diye beğenmez, diğer sene bisiklet yakalı diye. Geçen yıl aldığımız pantolon hálá giyilmemiş vaziyette dolapta duruyor, çünkü kendisi pantolonun yamuk olduğu konusunda son derece ısrarlı. Sevmiyor adam işte hediye almayı, aslında bizde eşeklik, ısrar etmememiz lazım.

Konuyu hemen genelleştiriyorum. Son iki haftadır her yerde gözünüze gözünüze sokuyorlar Babalar Günü hediyeliklerini. Ben bunların arasından farklı ya da cesaret işi birkaç şey seçtim. Bakın bakalım işinize yarar bir şeyler çıkacak mı? Israrla altını çizerim aşağıda adı geçen hediyelikler Babalar Günü için firmalar tarafından gerçekten tavsiye edilmektedir, ben uydurmuş değilim.

*

Bu yıl biliyorsunuz metroseksüellerin yılıydı. Kimi ben de metroseksüelim diye kendini ortalara attı, kimi delikanlı adama yakışmaz diyerek tavrını koydu. Babalar arasında ne kadar taraftar buldu bilemiyorum ancak bu yıl babalara özel indirimli SPA paketi hazırlayan pek çok güzellik merkezi var. Buhar banyosu, cilt bakımı, peeling, rahatlatıcı masaj gibi türlü çeşit hizmet veriyorlar. Jean Paul Gaultier’in erkek makyaj seti de bir süre önce Türkiye’ye geldi, haberiniz olsun. İyi fikir diye üzerine atlamadan önce babanızı iyice tanıdığınızdan emin olun.

*

Kırışık giyinmeyi moda yapan T-box kısa bir süre önce prezervatif de çıkarmıştı. Pek çok rengi ve çeşidi var. Dikkat ettinizse ‘Babanızı yeni kardeşlerle paylaşmak istemiyorsanız’ diye reklamlar veriyorlar. Bir Babalar Günü hediyeliği olarak sunuluyor yani. Bu arada Durex de çikolatalı prezervatif çıkarmış. Babasıyla arkadaş olabilenler için birebir.

*

Hemen yan tarafta Tuğçe Erdemli’nin haberinde de okuyacağınız gibi, Kadıköy Tepe Nautilus Alışveriş Merkezi, hediye seçimini kolaylaştırmak için bir yöntem bulmuş. Kapı girişinde 12 burcun sembolleri tarafından karşılanıyorsunuz. Sizin baba, hangi burca mensupsa o burcun sembollerini takip ediyorsunuz ve doğru hediyeye ulaşıyorsunuz. ‘Ay ben burcumun tüm özelliklerini taşıyorum’ model babalar için. Babanız kirazlar çiçek açarken veya harman zamanı doğmuşsa bu size uygun bir seçenek değil elbette.

*

Nispeten makul bir öneri: BaByliss’in şarjlı saç kesmi makinesi. Kablosuz 60 dakika kullanılabiliyor. Berbere gitmekten hoşlanmayan babalar için pratik bir seçim olabilir.
Yazının Devamını Oku

Alışveriş erkekler için artık deplasma gitmek demek değil

4 Haziran 2004
Başlıkta mahsus deplasman kelimesini kullandım ki, erkekler üzerinde bir algıda seçicilik hadisesi tezahür etsin. Nedir deplasmanda olmak? Yabancı sahada, karşı takımın sahasında top koşturmak. Yaygın inanışa göre alışveriş kadın işi olduğundan, eşiyle, sevgilisiyle alışverişe çıkan erkek de deplasmana gitmiş oluyor.

Kısa zamana kadar alışverişe yanında bir kadınla çıkan erkek sahanın tamamını kullanmaz, ancak belirli bölgede özellikle de gol yollarında etkili olurdu. (Erkek ilgisini korumak maksadıyla futbol terimlerini kullanmakta ısrar ediyorum, kadın okuyuculardan sabır bekliyorum.) Yani bir şey satın alınacaksa kasa yakınlarında bekler, satın alınacak şey üzerine fazlaca fikir beyan etmez, yalnızca parayı öderdi. Bir bölümü deplasmana çıkma riskine hiç girmez, alışveriş vekaletini eşine verir, o ne alırsa onu giyerdi ki, en sevdiğim modeldir. Alışveriş esnasında yanınızda bulunup, hızını kesmezler, ağırlık yapmazlar. Tabii evde, aldıklarınıza bakıp müşkülpesentlik etmedikleri sürece. Bu tip bir erkek gömlekte yaka numarasının kaç olduğunu, hangi beden pantolon giydiğini bilmez.

Fakat şimdi öyle mi sevgili okurlar, kadınların kurtarılmış bölgeleri teker teker elden gidiyor. Örneğin parfümeri reyonları. Artık erkeklerle yanyana kırışıklık kremi seçiyoruz, parfüm deniyoruz. Komik yani, bir sevgilisinin bileğindeki kadın parfümünü, bir kendi bileğindeki erkek parfümünü koklayıp, tezgahtarın önerdiği nemlendiriciden memnun kalmayıp kararsızlıklar içinde kıvranan erkek figürü görmek. Ayrıca mağazada erkekler varken insan selülit kremlerinin yanına yaklaşamıyor. Üstelik geçenlerde ağda kutusuna bir erkekle aynı anda elimizi uzattık, pes yani.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi kadın soyunma kabinlerinin önünde de erkek kalabalığı var. Artık modadan, trendlerden, stilden daha çok anlıyorlar ya, eşleri içeride giysi denerken, onlar da kabin kapılarında durup fikir beyan ediyorlar. ‘Hayatım sence bu renk tenine gitti mi? Sanki düşük belli bir pantolon daha mı iyi oturur üzerine? Aşkım senin omuzların biraz geniş, acaba bu yaka doğru seçim mi?’ Offf of!

Ya, iç çamaşırı reyonları? Onlar dantelli mi olsun, g-string mi olsun diye karar verecekler diye, ben denediğim bikiniye, iç çamaşırına kabinden çıkıp, şöyle ferah ferah bakamıyorum. Zira kabinlerin önü yine erkek kaynıyor.

Bebeklere kendinden bezli, batmayan mayolar

Bulutlar bir türlü aralanmıyor, yağmurlar bir türlü dinmiyor ama gelecek elbet güneşli günler. İşte ufuktaki güneşli-denizli günler için bebek sahibi annelere hizmetimiz: Arşimed bebek ürünleri.

Joker mağazalarında satılan Archimede (Arşimed) marka ürünler bebekli deniz tatilinde ortaya çıkan pek çok sorunu bertaraf ediyor. Örneğin batmaz mayolar. 2-7 yaş arası çocuklar için önerilen mayoların göğüs çevresinde batmaz köpükler bulunuyor. Böylece çocuğunuz kolluk, simit gibi hareketini engelleyici aksesuvarları kullanmadan yüzmeyi öğrenebiliyor. Bu işte ilerledikçe köpükleri yavaş yavaş çıkarabiliyorsunuz.

Sızdırmaz mayolar ise 0-36 ay arası bebekler için. Deniz ve havuzda beze gerek duymadan kullanabileceğiniz, içi pamuk kaplamalı, sızdırmaz özellikli mayolar hem bebek, hem de anne için büyük rahatlık.

Bir de Sterntaler UV korumalı şapkalar var. 0-12 yaş arası çocuklar için üretilmiş. Ultraviyole ışınlarına karşı koruma özelliği var. Ense ve kulakları da güneşten koruyor.
Yazının Devamını Oku

Meğer ben ne kadar ambalaj meraklısıymışım

28 Mayıs 2004
Vallahi değilim. Markalara, dış görünüşlere, etiketlere hiç takılmam. Ama astrolojiye göre ben ambalaj meraklısının tekiyim. Tanıyamamışım bunca yıldır kendimi. Astrolojiden daha iyi bilecek değilim ya! Beyoğlu Markiz Pasajı’nda Mon Markiz çikolatacısı var. Hakikaten acayip lezzetli şeyler satıyorlar. Yanlış bilmiyorsam 41 çeşit çikolata bilmak mümkün. Dün de, 6 Haziran’a kadar sürecek bir sergi açıldı Mon Markiz’de: Astroloji ve Çikolata. Tatilde nereye gitmeniz gerektiğini bile söyleyen astroloji, yiyeceğiniz çikolataya da karışacak elbet.

Sergi süresince burada bulunan 41 çeşit çikolatadan hangilerinin size ya da hediye edeceğiniz kişiye uygun olduğunu öğreneceksiniz.

Ama ben bilgileri önceden aldım. Böylece öğrendim zaten ambalaj meraklısı olduğumu. Listeye baktım, herkes için bir çikolata çeşidi önerilmiş. Ama Yay burcu için ne alırsanız alın, ambalajı nostaljik olsun denmiş. Hangi birine üzüleyim, damak zevkimin olmadığına mı, ambalaj düşkünü olduğuma mı? Merak edenler için liste aşağıda:

Koç: Baharatlı, özellikle buruk ve damakta acımsı tat bırakan çikolatalar.

Boğa: Sütlü, fıstıklı, fındıklı çikolatalar.

İkizler: Her çeşit çikolatadan oluşan bir paket.

Yengeç: Çok lezzetli ama özellikle alkollü çikolata.

Aslan: En kalitelisi ve en pahalısını almış gibi gösterecek bir paket ve sunuş.

Başak: Özenilmiş, aranmış, uğraşılmış olduğunu hissettirecek bir çikolata ve sunuş.

Terazi: Güzel, uyumlu bir ambalaj, damakta yumuşak bir tat bırakacak (sütlü gibi) çikolata.

Akrep: Pahalı ve viskili bir çikolata.

Yay: Nostaljik bir pakette, herhangi bir çikolata.

Oğlak: Risk almaktan hoşlanmadıklarından en kalitelisi.

Kova: Kalitesi, markası, lezzeti tescilli çikolata. Çikolata meraklısıysa karşılığında size yapımı ve tarihi ile ilgili bir konferans verebilir.

Balık: Bütün burçların deneyimini içeren balık burcuna tüm çikolatalardan alabilirmişsiniz.

İnternetten outlet alışverişi

Outletlerden alışveriş yapmak ucuz olduğu kadar zahmetlidir de. Bir defa neredeyse tamamı şehir dışı denebilecek bölgelerde olur. Sonra karayolu kenarlarında olduklarından otomobille gitmek gerekir, yoksa yandınız demektir. Bir de dağınık bulunduklarından üç-beş yere uğrayana kadar akşamı edersiniz, yorgun argın eve dönersiniz.

İşte tüm bu dertlerinize son verecek, acılarınızı dindirecek bir Alışveriş Cadısı hizmeti: www.outletim.com. İnternetten kolayca alışverişinizi yapıyorsunuz, ürünü kapınıza kadar getiriyorlar. Ama önce üye olmanız lazım. Bu adresten normalde 136 milyon olan Tommy Hilfiger bir elbiseyi 35 milyona, Replay jean şortu 25 milyona (normalde 94 milyon), Guess jean pantolonu 50 milyona, Nautica keten pantolonu 42 milyona satın alabilirsiniz. Kadın ve erkek için ayrı reyonları, her reyonda pantolon, parfüm, ayakkabı, tişört, kaban, kazak, iç giyim, etek-şort bölümleri var. Fiyatlarına KDV dahil. Aldığınız ürün defolu çıkarsa ya da yolda başına bir şey gelirse iade garantisi veriyorlar.
Yazının Devamını Oku

Ev döşeyecek olanlar bu fuarlara mutlaka gitsin

21 Mayıs 2004
Geçtiğimiz çarşamba günü İstanbul’da iki önemli fuar açıldı. İkisi de şehrin biraz dışında, Çatalca’dan ulaşım daha kolay olur sanıyorum ama ev dekorasyonuyla ilgilenen herkesin görmesinde fayda var. CNR Expo’daki Evteks 2004 ile Beylikdüzü Tüyap’taki Mobist 2004. Her ikisi de 23 Mayıs Pazar günü sona erecek.

Mobist, 16 bin metrekarede, 85 firmanın katılacağı bir fuar. Mobilya sektörünün lider markalarının gövde gösterisi yapacağı söyleniyor. Kapıları herkese açık ve alışveriş yapmak mümkün. Fuara özel taksit imkanları da sağlanıyor olacak.

Evteks’te ise sadece ev tekstil ürünlerini bulabileceksiniz. Bu yıl 650’nin üzerinde yerli ve yabancı firma, 2 binden fazla marka ile katılıyor. Tül-perde, brode, döşemelik kumaşlar, banyo ve yatak odası, yer ve duvar kaplamaları bulmak mümkün.

Hizmette sınır tanımıyoruz ve mobilya alacaklara birkaç da tüyo veriyoruz. Yazının devamını okumadan mobilya almayınız, aldırmayınız:

Yeni bir mobilya alırken önce evdeki eşyalarla uyumlu olup olmadığını düşünün.

Karar verirken, şu özelliklerin size uyup uymadığına dikkat edin: Rahatlık, kapladığı alan, fiyat, birden fazla amaç için kullanılabilme, dayanma süresi, bakım masrafı.

Kullanma kılavazu vermek yasal bir zorunluluk, mutlaka isteyin.

Kumaşı kolay yanmayan, terletmeyen ve rahat temizlenen mobilyalar seçin.

Teslim masraflarının fiyata dahil olup olmadığını sorun.

Ahşap dolap kapaklarının iyi kapanıp kapanmadığını, çekmecelerin kolay sürülüp sürülmediğini kontrol edin.

Uzun raflarda mutlaka orta destek bulunmalı, yoksa kullandıkça bel verir.

Kanepe veya koltuk alıyorsanız, iskelet ve köşeler kumaş ile iyi bir şekilde kaplanmış olsun. Desenler ortalanmış mı, çizgiler dikişle uyumlu mu bakın.

Kanepe veya koltuk üzerinde düğme varsa sağlam dikilip dikilmediğini kontrol edin.

Temizlik için çıkan parçalar varsa, kolay yırtılmayacak bir kumaştan yapılmış olsun.

Her pozisyonda rahat oturduğunuzdan emin olun.

FİYAT BEĞENMEYENİN EVİNİ NE GÖTÜRSÜN

Geçtiğimiz hafta, alışveriş sırasında satıcı ile müşteri arasında geçen ve müşteriyi kendinden soğutan, tarifsiz komplekslere sokan diyaloglardan bahsetmiştim. Tam düşündüğüm gibi oldu ve alışveriş ederken satıcının hışmına uğrayan okurlardan pek çok e-posta geldi. Fakat bir tanesi akıllara durgunluk verecek cinsten. Paylaşmadan edemeyeceğim:

‘....Sayın Tuna, bugünkü konu aslında çok önemli. Bu satış temsilcileri hiç mi eğitilmiyorlar? Sizin karşılaştığınız durumlar her gün başıma geliyor. Ancak dün başıma geleni size sıcağı sıcağına yazayım. Bugünkü başlığınıza ‘cuk’ oturan bir diyalog. Üstelik sözde büyük bir alışveriş merkezinde... Temizlik malzemeleri bölümünde promosyon yapan güzel kızla aramızda geçen muhabbet şu:

- Hanımefendi, .... marka yer silme sıvıları, çamaşır suyu, vs. kullanıyor musunuz?

- Bir bakayım, eveeet, iyi de 6-7 milyon olmuş fiyatlar. Biraz artmış mı ne? (Bunu söylerken gülümsüyorum, sert bir ifadem yok)

- İyi o zaman evinizi b.. götürsün!

Yemin ediyorum aynen böyle söyledi ve ben buz kestim. Boğazını sıkmamak için kızın oradan çıktım, bir kafede oturup kocaman bir kahve içtim. Sevgiler....

Ben de derdim var sanıyorum. Bakar mısınız, insanların başına neler geliyor.
Yazının Devamını Oku

İnsanı kendinden soğutan alışveriş diyalogları

14 Mayıs 2004
- Buyrun hanfendi, nasıl yardımcı olabilirim?

- Merhaba, cildime uygun bir nemlendirici bakıyorum. Aslında alacağım ürün belli, şunu dene...

- O kesinlikle olmaz. Alın ve göz çevrenizde kırışıklar başlamış. Şunlar da güneş lekesi galiba... Biraz sorunlu bir cildiniz var, o yüzden size filanca ürünü tavsiye ederim. Kırışıklar için de falancayı, bu da güneş lekeleri için...

- Yahu ne lekesi, ben güneşe doğru düzgün çıkmam ki! Sorunlu olan sizin gözünüz galiba. Ergenlik dönemimde bile toplasanız 5-6 kere sivilce çıkmıştır yüzümde. Hem kırışıklık kremi için de biraz erken değil mi? Sadece nemlendiren bir şey yok mu?

- Yok yok, geç bile kalmışsınız. Hemen başlarsanız çizgileriniz azalabilir ama. Otuzlu yaşlarda kullanmaya başlamak lazım artık kırışık kremlerini. Bakın bu tam size göre.

- İyi de ben daha 30 olmadım ki! Gerçi bunalımı önden geldi ama daha var otuzuma. Üstelik önerdiğiniz krem derin kırışıklar için. Bunu şimdi kullanırsam 15 yıl sonra ne kullanacağım?

- Ben de onu diyorum ya! Bakın daha 30 olmadan bu kadar kırışıklık var yüzünüzde. Bence alın siz bu kremi. Gecesi, gündüzü, serumu, göz çevresi için olanı da var. Saçlarınıza ne kullanıyorsunuz bu arada? Biraz yıpranmış bir görünüm arz ediyorlar da...

- Arap sabunu kullanıyorum. Bence biz şimdi sessizce dağılalım, mümkünse bir daha da görüşmeyelim.

*

- İyi günler, vücut için nemlendirici bakım kremi var mı?

- Sadece bakım kremi yetecek mi hanfendi? Önümüz yaz, ben size inceltici bir krem vereyim.

- Ne incelticisi, aylardır rejim yapıyorum ben, 52 kiloyum.

- Boyunuz kaç peki? Hem selülit şişman zayıf ayrımı yapmıyor biliyorsunuz.

- Selülit nereden çıktı şimdi?

- Kabul edin hanfendi hepimizin ortak sorunu.

- Bakın ben güne kadar heveslenip çok kullandım onlardan. Sonunda gerek olmadığına, pek de bir şey fark etmediğine karar verdim.

- Eee, tabii beraberinde rejim ve spor yapmazsanız bir işe yaramaz. Bol bol su içmek de önemli.

- Yahu sizde ileri derecede görme ve işitme bozukluğu mu var? Sporla, rejimle eritecek bir şey kalmadı diyorum.

- Hanfendi sinirlenmeyin, vücudunuzla barışmanızı sağlar bizim ürünlerimiz. Kadın vücudunun cilvesi işte selülit. Tavsiye ederim bu kremi deneyin. Sürerken bacaklarınıza 10 dakika masaj yapın, her gün 2 litre su için, 45 dakika yürüyüşe çıkın. Kutunun içinde tavsiye edilen bazı hareketler var, yağ yakımını hızlandırıyor. Onları da aksatmayın. Muhteşem bir krem, bakın sayesinde 2 ayda nasıl inceliyorsunuz.

- Anladım...

*

- Şu pantolonu deneyebilir miyim?

- Elbette, 38 beden giyiyorsunuz değil mi?

- Hayır, 36.

- Emin misiniz?

- !

*

- Kalıplarınız biraz dar mı? Pantolonu zar zor yukarı çektim, paçaların fazlasını da kesseniz ikinci pantolon dikmeye yetecek kadar kumaş çıkar yani.

- Valla hanfendi, biz yabancı bir markayız. Avrupalı kadınların ölçülerine göre tasarlanıyor bu modeller. Türk kadınları biliyorsunuz geniş kalçalı oluyor. Boylar da kısa...

- Sensin kısa. Yahu Avrupalı kadın dedikleriniz amorf yaşam formları mı? Bu pantolonu giymek için 34 beden vücuda, 1.90 boya sahip olmak lazım.

- Bilemem, bunlar dışarıdan böyle geliyor bize.
Yazının Devamını Oku