Banu Tuna

Bir seçim stratejisi: Bayan yerine kadın

2 Nisan 2011
CHP’nin Seçim Stratejileri 2011 programına göre, halkla yapılan çalışmalar sırasında ‘bayan’ yerine ‘kadın’ denecek. Hele şükür birileri bu meseleyi gerçekten ciddiye aldı. Kendilerine şükran borçluyum ve sırf bu yüzden bile CHP’ye minnet duyacak kadınlar tanıyorum.
Partinin seçim çalışmalarına dair aldığı diğer stratejik kararlara bakınca anlaşılıyor ki, halka tepeden bakmayan, seçkinci olmayan, halkın hassasiyetlerini anlayan ama şehirli bir imajla seçim dönemine girmeyi planlıyorlar.
Kadın yerine bayan denmesi de, ‘bir kısım’ kadınların yumuşak karnı, meselesi. Bunun farkına varmış olmaları bile olumlu. Kadın demenin utanılacak bir şey ya da hakaret olmadığını anlatmaya çalışanların yanında artık CHP de var belli ki.
Fakat bu karar kendilerine oy kazandırır mı, çoğunluğun onayını alır mı, sempati toplar mı, emin değilim.
Kadın deyince karşınızdakinin ‘estağfurullah’ dediği bir ülkede yaşıyoruz çünkü. Kadın diyene kadar fahişe deyin daha iyi, pek çokları için. CHP’liler de halkın yanına varıp her bayana kadın dedikçe, ne olur bilemem.

İnovatif çiftlere sahnede düğün

Önümüz yaz; bu ayın ortalarına doğru nikah ve düğün sezonu açılır. Özellikle şehirli çiftler, bu evlilik meselesine pek inovatif yaklaşıyor. Balonda, su altında evlenenler var. Ama hala en popüleri kır düğünleri. Biraz yeşillik buldular mı, yavruağzı renkte kumaşla kaplanmış masa ve sandalyeleri fiyonklayıp nikahı basıveriyorlar.
Ben bu noktada İngiltere’de ortaya çıkan bir modadan bahsetmek isterim. Hem inovatif müstakbel çiftlerin hem de yazın salonun kapısına kilit vuran tiyatro sahiplerinin yüzünü güldürecektir.
Majestelerinin ülkesinde, tiyatro sahnesinde evlenmek pek popüler. Dilediğiniz bir oyundan evlilik sahnesini seçiyor ve sahnede onu canlandırıyorsunuz. Ama bu arada gerçekten evleniyorsunuz.
Nottingham Playhouse, Bristol Old Vic ve Richmond Theatre bu salgına yakalanan tiyatro sahnelerinden bazıları. Önümüzdeki sonbahar Theatre Royal ve Bury St. Edmunds da listeye eklenecekmiş.
Bana kalırsa son derece iyi fikir. Sahne davetli sayısına ya da hangi düğün sahnesini oynayacağınıza göre seçilebilir. Aile arasında küçük bir tören için 50-60 koltuklu salonlar var ama bunların kulisleri zayıf olabiliyor.
Oyun seçiminde Shakespeare trajedilerinden ve Lorca’dan uzak durmakta fayda var. Sonunda herkes ölüyor. Çehov da evliliğinizin geleceğine dair pek iyimser sonuçlar vermeyecektir.
En iyisi müzikallerden yararlanmak. Mamma Mia mesela. Bir bakmışsınız herkes ABBA eşliğinde dans ediyor.
Üzerinde düşünülmeyi hak eden bir fikir. En azından su altında evlenmekten daha makul. Ayrıca zaten hayat bir sahne ve biz de rollerini oynayan aktörler değil miyiz?

Zorlamanın rengi nedir

Filli Boya’nın reklamına taktım kafayı. Hani şu ünlülerin çıkıp benim morum, benim beyazım, benim sarım dediği reklam. İtirazım var!
Yavuz Bingöl sarısı örneğin. Bağlantı Sarı Gelin türküsü üzerinden. Sarı Gelin, Azerilerin, Ermenilerin ve bizim sahiplendiğimiz anonim bir türkü. Yavuz Bingöl de türküyü yorumlayan pek çok isimden biri. Demek içlerinde en iyisi ve ünlüsü o ki, Sarı Gelin’in sarısı Yavuz Bingöl’ünde sarısı olmuş. Zorlama değil de nedir?
Saba Tümer’in rengi kırmızı. Nedir; “Aşkın kırmızısı, Saba Tümer kırmızısı”. Biz kendisini tam bir aşk kadını olarak mı biliyoruz? Yoksa kast edilen sürdüğü kırmızı rujun kırmızısı mı? Benim bildiğim Saba Tümer, Güzide Kasacı’nın bile önüne geçen kahkahasıyla meşhur. O esnada inci gibi dişleri göründüğünden pekala Saba Tümer beyazı olabilirdi. Hayır, sanki memlekette aşk kadını kalmamış. Hemen her gün birileri bu yönde açıklamalar yapıyor; onlardan birini ikna etselerdi bari.
Ama beyaz Azra Akın’da. Çünkü beyaz masumiyetin rengi ve anlıyoruz ki Azra Akın da pek masum bir genç kadın. Hakikaten kameraya masum masum bakıyor ve her koşul altında gülümsemeyi beceriyor. Bunu katıldığı dans yarışmasında da gördük. Jüri üyesi olmamış diyor, fakat o hala gülümsüyor. Öyle pozitif ve masum bir insan. Ama bana kalırsa fazla büyük bir iddia. Bir de ne gereği var ki böyle bir yükün altına girmenin?
Yazının Devamını Oku

Her yerde festival arıyorum

1 Nisan 2011
İstanbul alışveriş festivali ikinci haftasını geride bıraktı. Bankalararası Kart Merkezi (BKM), 18-25 Mart arasındaki ilk hafta harcamaların, 2010 yılının aynı dönemine oranla yüzde 21 oranında arttığını ve bir milyar 500 milyon liraya ulaştığını açıkladı. Ama şu da var; aynı tarihlerde tüm Türkiye’de kredi ve banka kartları ile yapılan harcama cirosu artımş. Yüzde 15 oranında...
Ben malesef bir türlü karşılaşamadım Shopping Fest’le. Sürekli birbirimizi teğet geçiyoruz. Hafta arası alışveriş merkezlerine gittiğimde o olmuyor. Ama “sabaha kadar açık” etkinliği neredeyse, shopping fest de orada. Bu gecelerde iğne atsan yere düşmüyor, alışveriş patlıyor. Herkes mutlu ayrılıyor. Ben daha hiç birine katılamadım, bu yüzden festivale de rastlayamadım.
Ne zaman bir AVM’ye gitsem, mağazalar boş oluyor. Ben de kesin bir zamanlama sıkıntısı var. Geçenlerde bir Tommy Hilfiger mağazasına girdim, Shopping Fest’i sordum; “tam şurada” dediler. Heyecanla gösterdiklere yere baktım: Tam teşekküllü giyinmiş bir vitrin mankeni vardı. Tommy’de festival o kadarmış; gömlek, kemer, pantolon, ayakkabı, çanta... Hepsinden birer tane.
O gün başka markaların mağazalarına da girdim, hiçbirinde mağaza sathında festival göremedim. Herkes parmağıyla bir köşeyi gösterdi.

ÇALIŞANLAR NE OLACAK

TED Ankara Koleji Bilim İnsanı Yetiştirme Programı 11. sınıf öğrencileri Utku Karataş ile Umut Akyol, “AVM Çalışanları, Özellikleri ve Sorunları” başlıklı bir araştırma yapmış. Öğrencilerin anket çalışmaları, AVM personelinin yüzde 51’inin günde 9-12 saat çalıştığını ortaya koyuyor.
Araştırma Ankara’da 100 kişiyle yapılmış. Geliştirdikleri 26 soruluk anketi rastgele belirledikleri kişilere uygulamışlar. İşte bulguları:
AVM çalışanlarının yüzde 58’i 20-29 yaş arasında. Yüzde 59’u ortaöğretim, yüzde 34’ü yüksek öğretim mezunu. Yüzde 59’unun maaşı 0-999, yüzde 30’unun ise 1000-1499 lira arasında. Yüzde 85’i haftada 6 gün çalışıyor. Yüzde 33’ü 9-11, yüzde 41’ 8 saat, yüzde 18’i 12 saat çalışıyor. Yüzde 86’sı hafta sonu izin kullanmıyor.
Perakende sektöründe çalışanların durumu, onlarca yıllık mesele. İlk AVM’nin açılmasıyla aynı döneme denk geliyor. Sorunun eski oluşu elbette görmezden gelmeyi gerektirmez ama benim aklım festivalin sloganına takıldı: 40 Gün 40 Gece Alışveriş.
Biz alışveriş yaparken çalışanlar ne yapıyor acaba?

ORADA NELER OLUYOR

En büyüğü Metrocity’de


Fransız tekstilinin medarı iftiharı Lacoste’un en büyük mağazasının Paris’te değil de İstanbul’da olduğunu biliyor muydunuz? Bir süredir kapalı olan Metrocity mağazası, birkaç gün önce yenilenen konseptiyle açıldı. En büyük rekoru işte bu mağazanın elinde. “Yenilenen konsept” i biraz açalım: Çocuk ve Lacoste Live koleksiyonları eklendi. Mağazanın tamamı, cesur renkleriyle ünlü markanın ürünleri iyice patlasın diye bembeyaz yapıldı, Polo Duvarı denen bir şey yapıldı (tüm polo tişörtler kartela gibi dizilmiş).

FESTİVALDE BU HAFTA

İndirimli çiçek romantizmi


Batik’te elbiseden tuluma, çantadan aksesuvara tüm koleksiyonda çiçek etkisi var. Shopping Fest boyunca yüzde 30 indirimli alabilirsiniz.

Uzun alışveriş gecesini bekleyin

Festivalin “Uzun Alışveriş Gecesi” etkinliklerine katılan AVM’lerdeki Watsons mağazalarında akşam 20.00 ile 02.00 arası ekstra yüzde 10 indirim fırsatını kaçırmayın.

Balayı hediye

Evlilik sürecini çiftler adına planlayan, onlara finansal destek de sağlayan Le Bouquet Mariage, 26 Nisan’a kadar düğün organizasyonu için kendisine başvuranlara balayı hediye ediyor.

İndirim artı tabak

İznik çini sanatını yaşatmak amacıyla, hediyelik ile mimari ürünler tasarlayarak üreten Anikya, İstanbul Shopping Fest sırasında, tüm ürünlerde yüzde 10 indirim ile 100 lira ve üzerindeki alışverişlerde, dünya müzelerinde sergilenen İznik çini tabaklarının birebir örneği 30 lira değerinde minyatür çini tabağı hediye ediyor.
Yazının Devamını Oku

İstiklal Caddesi’ni artık rahat bırakın

25 Mart 2011
Demirören İstiklal de açıldıktan sonra İstiklal Caddesi artık tamamen “sterilize” edildi. Buradan tüm emeği geçen herkesi tebrik etmek isterim. Herşeyin zinciri artık burada: Uluslararası perakendeciler, kahveciler, sinemalar, kitapçılar. Avrupa’daki herhangi bir alışveriş caddesinden farkı kalmadı. Kendine özgü, bağımsız dükkanları teker teker kapandı. Tekrar tekrar tebrikler.
Hafta başında Demirören AVM’yi görmeye gittim. Bu kunt “mimari” yapının özentiliği üzerine çok yazıldı, geçeyim.

İÇİ DIŞINDAN GÜZEL

Kabul etmem lazım, içi dışına oranla daha estetik. X-ray cihazı bulunmayan geniş kapıları davetkar. İçerisi ferah. İstiklal Caddesi’nde değil de, şehrin başka bir yerinde olsa (ama kesinlikle Nişantaşı ya da Bağdat Caddesi’nde değil) beğenebilirdim. Tabii bittiğinde...
İçerisi hala şantiye, asansörler çalışmıyor. Tuvaletlere giden “tüneller” yürümekle bitmiyor. Bir ara ümitsizliğe kapılıp yanlış yere gittiğimden dahi şüphe duydum. O dar koridora, en üst katta bir de ATM makinelerini koymuşlar, AVM yükünü aldığında izdiham çıkar.
Açılmamış mağaza ve restoranlar olduğundan, pek ışıltılı bir hali yoktu. Ziyaretçiler koridorlarda bakınıyor ama mağazalardan içeri girmiyordu. Yemek katı, iştah kaçıracak kadar terk edilmiş bir haldeydi.
AVM’nin en renkli yeri giriş katı. Sephora ve Gap’in burada olmaktan memnun kalacağı kesin. Çünkü ikisi de caddeye bakan cephede bulunuyor ve birer cadde mağazası gibi algılanıyor.
Teknoloji marketi Satürn’de dolaşmak arzın merkezine seyahat gibi. Mağazanın girişi zaten -1’de ve aşağı doğru üç katlı.
Üstte iki kata yayılan müzik ve kitap devi Virgin, iddialı bir diğer uluslararası marka. Söz konusu İstiklal Caddesi olunca, buranın kitapçılarıyla yarışamaz belki ama müzik market olarak müşterileri çeker diye tahmin ediyorum. Caddede ancak üç yeri dolaşarak görebileceğiniz ürün çeşitliliğini tek adreste barındırıyor. Bir de akıllıca bir şey yapmışlar ve çizgi roman bölümünü geniş tutmuşlar.

SOKAK ALIŞVERİŞİYLE DERDİNİZ NE

AVM’deki diğer markalar Tchibo, Deichman, Twist, Laura Baresse, Koton, İnci, Gizia, Softone, Hummel, Divarese, Atasun Optik, By Saatci, Vakko, Mothercare, GNC ve Guess.
İnsanların açık havada dolaşmak, sokak alışverişi yapmak için tercih ettikleri yerlere neden ısrarla kapalı kutu AVM’ler dikiyorlar merak ediyorum. Nişantaşı’na City’s açtılar, güya lüks alışveriş merkezi olacaktı, bugün içinde C&A bile var. Hala müşteri sıkıntısı çekiyor. Bundan yıllar evvel, İstiklal Caddesi’nin ne olduğunu anlayamamış başka bir ekip, Pasaj Markiz projesine soyunmuştu, ömrü uzun olmadı. Cadde halkı, kendine üstten bakan bu yeri hiç sevmedi. Bakalım Demirören İstiklal’in geleceği ne olacak.

Yarın ışıkları kapatın

İstanbul Levent’teki Kanyon, yarın akşam WWF’nin Dünya Saati (Earth Hour) kampanyasına katılacak. Tüm dünyayla aynı anda, 20:30-21:30 saatleri arasında, bir saat süresince ışıklarını kapatacak. İlk olarak Mart 2007’de WWF-Avusturalya’nın önderliğinde Sidney kentinde başlayan ve 2008 yılında küresel bir kampanyaya dönüşen Dünya Saati (Earth Hour) hareketi kapsamında, milyonlarca insan, küresel iklim değişikliği üzerinde basit bir hareketle fark yaratılabileceğinin altını çiziyor. Bu sembolik ve görsel mesajla, bir saat boyunca tüm dünyanın ışıkları kapanıyor.

SHOPPING FEST’TE BU HAFTA

Seçili ürünlerde yüzde 30

Kurt Geiger, Guess, Charles&Keith, Laura Ashley, Mothercare ve Early Learning Center mağazalarından yapacağınız alışverişlerde İstanbul Shopping Fest’e özel indirim var. İndirim oranı, seçili ürünlerde yüzde 30-50.

20 kişiye her hafta otomobil

İstanbul Shopping Fest kapsamında 40 gün süresince kredi kartı ya da banka kartıyla 40 TL’lik her alışverişte bir çekilişe katılım hakkı veriliyor. Festival süresince Renault marka 20 otomobil kazanma fırsatı var. Talihliler, noter huzurunda yapılacak çekilişlerle belirlenecek.

Candan Erçetin Akmerkez’de

Sabaha kadar alışveriş sırası bu kez Akmerkez’de. Yarın gece 02.00’ye kadar kapılarını açık tutacak.l Candan Erçetin konserini izleyebilir, 3 Mini One otomobilden birini kazanma fırsatı yakalayabilirsiniz. Konser 22.30’da, kampanya katılımı 22.00-02.00 arasında.
Yazının Devamını Oku

Bu onun ilk numarası değİl

19 Mart 2011

Bundan üç gün önce gazetelerde şöyle bir haber vardı: Erkekler Seksten Başka Ne düşünür adlı kitabın yazarı Sheridan Simove, İngiltere’de satış listelerini alt üst etti. Kitap, Harry Potter serisi ve Da Vinci Şifresi gibi çok satan kitapları geride bıraktı...  Simove, 200 sayfalık kitabı sadece dokuz günde yayına hazırlamıştı; çünkü içinde tek bir kelime bile yazmıyor. Bu esprili ‘defteri’ daha çok kadınlar, erkek arkadaşları için satın alıyor.
Bana sorarsanız böyle bir başlık taşıyan kitap, İngiliz Mutfağı, İtalyan Savaş Kahramanları, Türk Futbolunun Dünya Çapında Başarıları gibi, dünyanın en ince kitapları arasına da girebilirdi. Çevre felaketleriyle başımız dertteyken, o kadar kağıt ziyan etmenin ne gereği var?

30 YAŞINDA OLDUĞUNU  KİMSE ANLAMADI

Mister Simove’u biraz araştırınca, kendisini aslında daha önceden tanıdığımızı fark ettim. Bundan yaklaşık 10 sene evvel İngiltere’de bir adam, dokuz hafta boyunca liseye gitmiş, kimse de duruma uyanmamıştı. İşte o adam, meğer bizim Simove’muş.

Simove o zamanlar 30 yaşındaydı. Gençlik, ergenlik ve gençliğin potansiyeliyle ilgili bir televizyon programı hazırlıyordu. Gençlerin arasına sızabilmek için gitti bir liseye yazıldı. Okula tam dokuz hafta gitti, derslere gitti, 16 yaşında bir ergen numarası yaptı. Okul ve arkadaşları, bir belgesel çekimi yapıldığının farkındaydı ama dertleştikleri adamın aslında 30 yaşında olduğunu bilmiyorlardı. Hiçbiri de kuşkulanmadı. Ona sorunlarını, hayallerini, hedeflerini anlattılar. Dokuz hafta sonunda gerçek açıklandığında kıyamet koptu. O kadar çok tepki çekti ki, program yayınlanamadı. Ama tüm hikaye gazetelerin birinci sayfalarını süsledi.

KADIN VE ERKEK KUMANDALARI

1971 doğumlu Simove, tuhaf bir adam. 40 yaşında ama kendini 12 hissettiğini söylüyor. Yaptıklarına bakınca gerçekten de öyle gibi duruyor. Oxford Balliol Üniversitesi’nde deneysel psikoloji okumuş. Üstelik başarılı bir öğrenciymiş. Kendini yazar, seri girişimci (!?) ve uygulayıcı olarak tanımlıyor. Bana sorarsanız tam bir Amerikan girişimcisi; tuhaf fikirlerinden dünya kadar para kazanıyor. İngiliz olduğuna inanmak zor.  En ünlü kitabı, Ideas Man (Fikirlerin Adamı). Ürettiği en popüler ürünse ‘Kadın Uzaktan Kumandası’! Kitabında, parlak fikirler üretmenin ve onları hayata geçirmenin yollarını öğretiyor. Uzaktan kumandanın da pek çok çeşidi var: Erkekler, patronlar, kedi ve köpekler, çocuklar üzerinde kullanabiliyorsunuz.  Hepsi esprili şeyler. Örneğin erkek kumandasının üzerinde ego kapama, susturma, horlamayı durdurma, evlenme teklif etsin, klozetin kapağını kapatsın, masaj yapsın, çiçek alsın düğmeleri var. Kadın kumandasındaysa bira getirsin, sevişsin, ağlamasın, soyunsun, sakinleşsin düğmeleri bulunuyor. Ayrıca artı ve eksilere basarak kadının göğüslerini büyültüp küçültebiliyorsunuz. Fantezi işte... Bu arada Avustralya’da bir kitapçı bu ürünü satmayı reddetti.

TANRI İSMİ PAHALIYA PATLADI

Yazının Devamını Oku

40 gün sürecek şenlik bugün başlıyor

18 Mart 2011
Tam bir alışveriş şenliğine dönüşeceği, Rio ve Venedik karnavalları ile yarışacağı söylenen İstanbul Shopping Fest (İSF), bu akşam başlıyor. Gong vuruşu İstinyepark ve Torium alışveriş merkezlerinde yapılacak. İstinyePark’ta Vogue dergisinin partisi var. Torium’da ise Fransız gösteri grupları olacak. Açılış için Fransa’dan beş ayrı topluluk geldi. Toplam 39 kişiyle renkli gösterilerini sergileyecek, iki gün bonuca şehrin farklı yerlerinde karşımıza çıkacaklar.
Festivalin resmi açılışı ise yarın. Elle dergisinin Nişantaşı’nda düzenlenecek partisiyle birlikte şehrin dört bir yanında şovlar, konserler ve partiler başlayacak. /images/100/0x0/55ea0f2ef018fbb8f868803eTaksim Meydanı’nda Anadolu Ateşi’nin gösterisinin yanı sıra, Mercan Dede ve Ceza konseri; Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde Ozan Doğulu, Burhan Öçal, Pamela, Bora Uzer ve parti; Bağdat Caddesi’nde dans gösterileri, perküsyon şovları, DJ partisi ve Fransız gösteri grupları; İstiklal Caddesi’nde sokak müzisyenleri ve gösteri grupları olacak.
İstanbul 40 gün 40 gece boyunca yüzbinlerce kişiyi ağırlayacak. Festival için 50 milyon liralık yatırım yapıldı. Etkinliğin geleneksel hale gelmesi ve İstanbul’u dünya alışverişinin merkezi haline getirmesi amaçlanıyor.
Bana göre işin en eğlenceli yanı, alışveriş merkezlerinin bazı günler sabaha kadar açık kalacak olması. Yılın her günü bu uygulama olsa, yüzüne bile bakmazdım; biliyorum. Ama bu haliyle bende, sokağa çıkma yasağı olan bir günde otobanlarda yürüyüş yapmak ya da çocukken yatma saati geldiği halde bir iki saat daha ayakta kalmana izin verilmesi gibi bir heyecan yaratıyor. Gece yarısından sonra alışveriş fikri ilginizi çektiyse bu gece İstinyePark ve Torium, yarın İstinyaPark, Torium, Bağdat Caddesi, Beyoğlu ve İstiklal Caddesi’nde olun. Sabah 2.00’ye kadar mükemmel ayakkabı ya da sezon modası peşinde koşabilirsiniz. Unutmayın, festival sayesinde hemen her markada tüm yeni sezon ürünleri indirimli satılıyor.

İndirim oranı yüzde 30 civarında

* Derimod, İstanbul Shopping Fest’e özel, tüm yeni sezon ürünlerinde yüzde 30 indirim yapıyor.
* Bugün ve yarın Lazzoni Mobilya’nın İstinyePark mağazasını ziyaret edenler, klasik müzik dinletisi ve şarap ikramı eşliğinde sürpriz hediyeler kazanacak. Ayrıca Andrea Rosati imzalı Manhattan Koleksiyonu ve Giuseppe Nicoletti’nin hazırladığı Napoli Koleksiyonu’nun tanıtımı yapılacak. /images/100/0x0/55ea0f2ef018fbb8f8688040
* Sabri Özel’de indirim oranı yüzde 20. Turkcell’liler ekstra yüzde 10 indirim fırsatından yararlanıyor.
* Koton’da yüzde 30 indirimin yanı sıra, günün her saati sizi bekleyen sürpriz kampanyalara hazır olun!
* Fezstival boyunca Colin’s’ten alışveriş yapan herkes, 100 liralık alışveriş karşılığında 20 lira alışveriş çeki kazanıyor. Bu arada mağazalarda DJ eşliğinde alışveriş yapabilirsiniz. Belirli tarihlerde stil danışmanları hizmet verecek. Bir de İSF’ye özel “Alışveriş” temalı tişörtler tasarlamışlar.
* Matraş, ilkbahar-yaz koleksiyonundan 40 parçayı, yüzde 40 indirimle satıyor. İndirim online mağazada da geçerli.
* Silk&Cashmere, festival süresince müşterilerine, her 200 liralık alışverişte “Çarkı İpek Kaşmir Felek” şans çemberi hakkı tanıyor. İstinyepark ve Akmerkez’deki mağazalarında tango gösterileri de olacak. Turkcell’lilere özel olarak 20:00 - 23:00 saatleri arasında yüzde 20 indirim var.
* Swatch mağazalarından yapacağınız her 250 lira ve üzeri alışverişlerinizde sürpriz bijuteri hediye sizi bekliyor.
* Atalar festivale, yüzde 25 indirim ve Bağdat Caddesi’ndeki Dev Poşet ile katılıyor.
İndirim oranı mağazaların saat 02.00’ye kadar açık olduğu günlerde yüzde 30 olacak.
* Benetton, Shopping Fest’te yürüteceği 100 liralık alışverişe 20 lira hediye çeki kampanyasını, özel fiyat avantajlarıyla destekleyecek. Belirli tarihlerde özel indirimler ve sürprizler olacak.
* Bünyesinde Austin Reed, Fred Perry, An Original Penguin ve Bilstore gibi markaları barındıran Bilsar Grubu’nda indirim oranları değişiyor. An Original Penguin, Sapphire AVM’deki monobrand mağazasında ve tüm Bilstore’larda yüzde 20 indirimli. Fred Perry; İstinye Park ve Ataköy Plus mağazalarında ilk iki gün tüm ürünlerde 2 kat para puan kazandırıyor. Ayrıca Shopping Fest boyunca tüm mont, triko ve sweet shirt’lerde yüzde 20 indirim var. Austin Reed ise taç logolu ürünlerinde yüzde 60’a varan indirim ve yine Shopping Fest’e özel aksam saat 20.00’den sonra 2 kat para puan fırsatı sunuyor. Yarın akşam, açılış etkinlikleri kapsamında Nişantaşı Bilstore’da “Nudie Jeans Party”si gerçekleşecek.
* Beymen Club, festival boyunca, müşterilerine özel ikramlar eşliğinde keyifli bir alışveriş ortamı sunacak. İnidirim oranı yüzde 30. Belirli bir tutarda alışveriş yapan müşterilere bir portföy ve çanta hediye ediliyor. İstinye, Erenköy ve Akmerkez Beymen Club’larda özel fotoğraf çekimleri gerçekleşecek. “Gece Gezenler Kulübü”, “Aşık Olunacak Kadınlar Kulübü”, “Beyaz Atlı Prensler Kulübü” ve “İşkolikler Kulübü” temalı özel panolar önünde fotoğraflanan modaseverler istedikleri kulübe dahil olacaklar ve fotoğraflarını Facebook Beymen Club sayfasında paylaşabilecekler. Beymen Club ekibi ise mağazalarda stil önerilerinde bulunacak.

AVM’LERDE SHOPPING FEST

Kapanış bir saat ileri alındı

Kozyatağı Palladium, 40 gün 40 gece saat 23:00’a kadar açık olacak. Ayrıca 26 Mart Cumartesi günü Palladium’da gerçekleşecek Night Out’da, gece 02:00’a kadar eğlence ve alıveriş devam edecek. Night Out kapsamında mağazalar, yeni sezon ürünlerinde indirim yapacaklar.

Son gece hiç bitmeyecek

Mecidiyeköy’deki Profilo Alışveriş Merkezi, özel indirim oranları, açık hava mekanları ve çocuklara yönelik etkinlikleriyle öne çıkıyor. Burası da festival süresince 23:00’e kadar açık. 26 Nisan tarihinde gerçekleşecek Night Out’da gece 02:00’ye kadar alışverişin keyfi devam edecek. Saat 21:00’den sonra mağazalar ekstra indirim fırsatları sunacaklar. Aileler alışveriş yaparken çocuklar Karagöz-Hacivat, Mini Tiyatro ve Kukla Atölyesi ile vakit geçirecek.

Her hafta sonu eğlence

Ataköy Galleria, her hafta sonu hem çocuklar hem de büyükler için tiyatro ve müzik aktiviteleri düzenlerken, mağazalarda özel indirimler sunacak. AVM her gece 23:00’e kadar açık olacak.
Yazının Devamını Oku

Doğalcılık kadınlara kurulmuş bir tuzak mı

12 Mart 2011
1980-2010: Biz neredeyse farkına dahi varmadan, annelik algımızda bir devrim gerçekleşti. Bu devrim hakkında hiçbir tartışma yapılmadı, hiç ses çıkmadı. Aslında bu devrimin hedefi büyük önem taşıyor; zira anneliğin kadın kaderinin merkezine yeniden yerleştirilmesi söz konusu

Bundan yaklaşık bir yıl önce, Shannon Hayes adında bir Amerikalıyla tanışmıştım.
Kendini natüralist ve feminist olarak tanımlıyordu.
Radical Homemakers isimli bir kitap yazmıştı, aynı isimli hareketin manifestosu niteliğindeydi.
Homemaker Türkçede ev kadını anlamına geliyor fakat İngilizce’de biraz farklı kullanılıyor.
Bir homemaker kadın veya
erkek olabiliyor. Evde üreten insanları tarif ediyor.
Bu harekette yer alanlar, yazarın aktardığına göre abartılı tüketimi hoş karşılamayan, dünya kaynaklarına saygı duyan, yerel ekonomileri güçlendirmeye çalışan kişilerdi.

Yazının Devamını Oku

Plastik poşetler şeytan değilmiş

11 Mart 2011
Benim mahallede bir yıldır eski usül plastik poşet yasak. Tüm ilçedeki esnaf ve haliyle halk, çevre dostu poşet kullanıyor. Hani şu tırnağınız değse yırtılan, ince beyaz bio-bozunur poşetlerden.

Yasak ile bir yılda 49 milyon 500 bin tane poşet tasarrufu yapmışız. Böylece tahmini olarak atmosfere 3 bin 331 ton karbondioksit gazı atılmasını önleyerek sera gazının salınımını azaltmışız. Bu rakamlar önceki hafta açıklandı, tüm Kadıköy kendimizle gurur duyduk.
Ama sonra İngiliz The Independent On Sunday gazetesinden bir haber yayınlandı. Buna göre, bizim bio-bozunur poşetler, sıradan politen poşetlerden daha zararsız olmayabilirmiş.
Gazete, İngiliz hükümetinin, Çevre Ajansı tarafından yapılmış ve yayınlanmamış bir araştırmasını ele geçirmiş. Politen poşetler, koton poşetlere kıyasla 200 kat daha az zarar veriyormuş çevreye ve kağıt poşetlerin üretimi sırasında da üçte bir daha fazla karbon salınımı meydana geliyormuş.

BEZ TORBAYI BİRKAÇ YÜZ KEZ KULLANMAK LAZIM

Fakat şöyle ince bir çizgi var; bu hesaplar her bir üretim için yapılmış. Oysa koton bir çanta defalarca, kağıt poşetler de en az 3-4 kere kullanılabiliyor. Zaten aradaki farkı dengeleyebilmek için mutlaka böyle yapmak gerekiyor.
Araştırma İngiltere’de bir koton çantanın ıskartaya çıkmadan önce ortalama 51 kez kullanıldığını ortaya koyuyor ki, bu yeterli bir sayı değil. Bu hesapla hala tek kullanımlık politen torbalar diğerinin yanında çevreci kalıyor.
Peki hangi poşeti kullanmalı?

Yazının Devamını Oku

Hayatın anlamına vakıf olmak

5 Mart 2011
Mutluluk reçetelerini test etme çabası devam ediyor. Bu hafta felsefeden medet umuyorum... Yine soru aynı, insanı ne mutlu eder?
Hayatın anlamını bulmak olabilir mi?
O zaman önce ve kesinlikle filozoflara başvurmak lazım.
Örneğin Schopenhauer’e... Kendisinin ‘Hayatın Anlamı’ adlı bir eseri de bulunmakta.
Evet, kabul ediyorum. Bu karamsar Alman filozof, pek de iç açan teorilerle ünlenmiş biri değil.
Ama mutluluk her zaman pembe bir pakette gelmez, değil mi?
Yani siz kahrınızdan ölürken, biri gelip uçuşan kelebeklerden, çiçek böcekten, hayatın yaşamaya değdiğinden filan bahsetse hepten sinirleriniz harap olabilir.
Oysa dünyanın diğer ucunda birinin sizinle aynı acıyı çektiğini, aynı şeyleri dert ettiğini bilmek iyi gelebilir. Bir tür schadenfreude (başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmak) değil bahsettiğim. Daha ziyade yalnız olmadığını bilmek.
Schopenhauer’e göre mutsuzluğumuza, acılara, zorluklara şükretmeliyiz. Yoksa bu sefil hayatı nasıl sürdüreceğimizi bilemezdik. Hayatta kesin olan mutluluk değil ıstıraptır.
Bu size bir tür rahatlama hissi vermiyor mu?
Mutluluk hayat boyu peşinde koşup, nadiren yakaladığımız ama önümüzde hep duran ve idealize edilen bir hedef. Elde edemezsek kendimizi eksik hissettiğimiz... Ama bir adam çıkıp diyor ki, mutluluk denen şeyi bu kadar da kafana takma. Esas olan mutsuzluk ve zorluklar. Mutlu olanlar ya yalancı ya da istisnadır. Mutluluk her zaman gelecekte, değilse geçmiştedir. İçinde bulunulan an, küçük bir kara buluta benzetilebilir. Bir insanın hayatının mutluluğu, onun neşesi ve zevkleriyle değil, fakat onun için müspet şeyler olan keder ve ıstırabın yokluğuyla ölçülür.
Sizi bilmem ama benim sırtımdan koca bir yük kalkıyor her okuduğumda.

Sinemada sinir bozan 5 şey

* SALON TARAFINDAN REHİN ALINMAK: Vaktiniz bolsa, o gün için tek programınız sinemada film izlemekse fark etmeyebilirsiniz, fakat her seferinde sinema salonları tarafından rehin alınıyoruz. Açıklayayım... En son Siyah Kuğu’yu izlemek için sinemaya gitmeye karar verdim. Fakat ucu ucuna bir program, çıkınca bir yemeğe katılmam lazım. Film 18.00’de başlıyor, 108 dakika sürüyor. 10 dakika da ara ekledin mi eder sana 118, bilemedim 120 dakika. Demek ki 20.00’de salondan çıkmış olmam lazım. Böylece yemek randevusunu 20.30’a verdim. Fakat ne oldu? Film tam 20 dakika geç başladı, ara tam 25 dakika sürdü. Bir ara filmin sonunu görmeden fırlasam mı diye bile düşündüm. Nedir gecikmenin nedeni? Reklamlar. Bir de sizi oyalamak için bin türlü yol bulmuşlar. Önce ışıklar açıkken reklam izletiliyor, sonra ışıklar kısılıyor, siz sanıyorsunuz ki film başlayacak. Gerçekten de sonraki programdan fragmanlar gösterilmeye başlanıyor. Herkes yerine oturuyor. Hop, yeniden başlıyor reklamlar. Bir ara avazım çıktığı kadar bağıracaktım. Bunun adı izleyiciyi rehin almaktır. Bilete dünya kadar para veriyorum zaten, neden zorla reklam izletiyorsunuz? Sinema bileti fiyatının altında sahnelenen tiyatro oyunları var. Ondan sonra neden sinema izleyicisi salonlardan kaçıyor, neden herkes evde DVD izliyor diye düşünür durursunuz.

* SÜREKLİ BİR ŞEY ATIŞTIRAN İZLEYİCİ: Sanırsınız film izlemeye değil, karınlarını doyurmaya ya da karanlıkta piknik yapmaya gelmişler. Filmin ilk yarısı patlamış mısırın bitmesini beklemekle geçer. Niyeyse o mısırı da, filmin en sakin sahnesinde poşetten alıp ağızlarına atarlar. Mideye inişine kadar tüm prosesin çıkardığı sesi duyarsınız. Sonra kutu kola ya da meyve suyu açılır. Ardından tatlıya geçilir. Film bittiğinde yemek de bitmiştir.

* CEP TELEFONUNDA UZUNLARI YAKANLAR: Telefonun sesini kısmakla üzerine düşeni yaptığını düşünen tiplerdir ve sayıları azımsanmayacak kadar fazladır. Karanlık salonda sık sık uzunları yakarak saate, e-postalara, twitlerine bakar, mesajlaşırlar.

* HİPERAKTİFLER: Yanınızda ya da arkanızda oturuyorsa yandınız. Sürekli kıpırdar, çantasını karıştırır, bacaklarını sallar, yanındakiyle konuşur. Bu arada sürekli sizin koltuğa çarpar. Hiçbir şey yapamıyorsa koltuğun bir sağına bir soluna yaslanır. Varlığını unutmak, görmezden gelmek mümkün değildir.

* JENERİK AKMAYA BAŞLADIĞI AN AYAKLANANLAR: Arkadaşım şurada oturmuş, en az bir buçuk saattir bir hikaye seyrediyorsun. Birilerinin hayatına girdin; acısını, deliliğini, mutluluğunu, yıkımını, hırslarını izledin. Birileri aşık oldu, birileri sevişti, birileri öldü... Bunca olup biten hiç mi değmedi sana? Hiç mi gözünün önünde olup biten şey üzerine kafa yorma ihtiyacı hissetmiyorsun? Hiç mi sarsılmadın? Hadi hepsini bir kenara bıraktım; jenerik müziği de mi ilgini çekmedi? Madem sinema seni bu kadar ilgilendirmiyor, neden geldin? Neden önümde çivisiz tahta perde gibi dikiliyorsun? Bırak en azından ben tadını çıkarayım jeneriğin. Çıkarken çantanı kafama geçirip ayağıma basma bari.
Yazının Devamını Oku