Paylaş
Aslında, engelliler için ulaşım şartlarında geçen yıldan bu yana değişen hiçbir şey yok.
8 Ağustos 2011 tarihinde yayımlanan “Çıkamadığım Ayvalık Yolculuğu” başlıklı yazımda, karayolu yolcu taşımacılığında engelli, özellikle de bedensel engelli, yolcuların düşünülmediğinden söz etmiş ve önde gelen yolcu taşıma şirketlerinin duyarlılık göstererek bu konuda bir fark yaratacaklarını ummuştum. Ancak, sonuç hiç de umduğum gibi olmadı; konu ile ilgilenen tek bir şirket bile çıkmadı. Ben de, bir yıl boyunca, pek çok ihtiyacımdan feragat ederek biraz para biriktirdim ve bu seyahat için şoförlü bir araba kiraladım.
Evdeki yardımcım ve çok sevgili Münevver Ablam yolculuğumun eşlikçileriydiler. (Münevver Abla’yı bir başka yazımda tanıtacağım sizlere.) Yolda beni rahat ettirebilmek için ne mümkünse yaptılar. Genç ve usta şoförümüz de onlardan hiç geri kalmadı bu konuda. Yalova’ya Pendik’ten kalkan hızlı feribotla gittik. Biletleri önceden almıştım. İDO sistemine göre araba, şoför ve yolcular için ayrı ayrı bilet alıyorsunuz. Şoför ve yolcular için ayrıca koltuk ücreti de alınıyor. Engelliler için küçük bir indirim var ama yine de çıkıp oturamayacakları bir koltuk bileti almaları zorunlu. Çıkıp oturamayacakları diyorum, çünkü feribotta asansör yok. Durum böyle olunca, şoförümüz dahil, eşlikçilerim de benimle birlikte arabada kaldılar yol boyunca. Neyse ki, giderken de dönerken de feribotta arabamıza verilen yer gölgelikti. Yalova-Ayvalık arasını ise, yol inşaatlarına rağmen, oldukça rahat geçtik sayılır. Yol boyunca tüm OPET istasyonlarında ve alışveriş merkezlerinde engelli tuvaleti bulunuyor. Hatta, Gemlik’teki Özdilek Alışveriş Merkezi’nde engelli misafirlerin kullanımına sunulan tekerlekli sandalye bile var. Son birkaç yılda bu konularda kaydedilen gelişme, gerçekten, umut verici.
Ayvalık’a vardığımızda oldukça yorgundum. Ama bir yıldan uzun bir süredir görmediğim kız kardeşime kavuşmak yorgunluğumu unutturdu bana. Birlikte geçirdiğimiz birkaç günü doya doya yaşadık. Otuz beş yıldır görmediğim eski bir arkadaşımla buluşmak, bu gezinin sürprizi oldu bana. Birlikte Cunda’ya gittik, güneşin batışını seyrettik, eski günleri yadettik….
Geçtiğimiz Mayıs ayında Ayça Akın adlı bir okurum gönderdiği e-postada; “Az önce iş arkadaşımın tavsiyesi üzerine yazılarınızı okuma şansını buldum ve açıkçası inanılmaz mutlu oldum ve sizinle hemen iletişime geçmek istedim. Ben de bir engelliyim ve tüm engelime-engellenmelere rağmen bugün "Hadi Cesaret!” adlı kitabın yazarıyım.” diyordu bana. Okurumun sözünü ettiği kitabı hemen almış, ancak okuma fırsatı bulamamıştım. Ayvalık seyahati bu fırsatı da kazandırdı bana.
Ayça Akın’ın rahatsızlığının adı, Juvenil Romatoid Artrit (JRA). Henüz bebekken başlayan rahatsızlığının doğru teşhis edilememiş ve dolayısı ile yanlış tedavi yapılmış olması onu engelli konumuna getirmiş. Kadir Has Üniversitesi Grafik Bölümü mezunu olan Akın, halen önemli bir reklam ajansında tasarımcı olarak çalışıyor. Kendisi gibi zorluk yaşamış engelli dostlarına ışık olabilmek, onların da istedikleri sürece başarabileceklerini gösterebilmek için yazmış “Hadi Cesaret!”i.
“Sözcükler, ağzımızdan çıkan her kelime, kurduğumuz her cümle bir sihir niteliğinde. Ağzınızdan çıkan cümleler ile bir hayatı mahvedebilirsiniz de, hayatınızda mucizeler yaratabilirsiniz de. Tıpkı benim gibi…” diyor Ayça Akın ve tüm okurlarının kendi hayatlarında harikalar yaratmalarını diliyor.
Ben büyük bir zevkle okudum Akın’ın kitabını. Yaşadığı olumsuzluklardan çıkardığı olumlu sonuçlar umutlarımı arttırdı. Bunun için teşekkür ediyorum ona.
Sayılı günler, her daim olduğu gibi, çabucak geçti. İşte yine İstanbul’dayım. Geçirdiğim birkaç güzel günün anısı ise hep benimle olacak.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş