Ayşe Arman

Dünyanın etrafında 2650 kere döndüm

20 Mayıs 2018
Hayranlık duymamak mümkün değil!

Ağzım açık dinledim. Gerçekten olağanüstü. Yok yani böyle bir şey. Dört üniversite bitirmiş, hem savaş pilotu, hem test pilotu. Uçan her şeyi kullanabiliyor. Acayip bilgili. Rusça biliyor. Her şeye hâkim, duruma hâkim. Fit. Fit olmayan uzaya gidemiyormuş bu arada. Çakı gibi bir adam. Leb demeden leblebiyi anlıyor. Hızlı. Pratik. Esprili. Sarkastik. Derin. Gittiği her okulu birincilikle bitirmiş. Hem okyanusun dibinde yaşamış, hem üç kere uzaya gitmiş, uzay yürüyüşü gerçekleştirmiş. Yetmezmiş gibi uzayda, yerçekimsiz ortamda David Bowie şarkısı seslendirmiş, 40 milyon kişi tarafından izlenmiş. Şimdi de gençlere, çocuklara bilimi, uzayı sevdirmeye ve bu konuda ilham vermeye çalışıyor. Ve aslında tüm dünyaya, “Korkmayın!” mesajı veriyor. Ve nasıl mütevazılık... Ben galiba âşık oldum!

Dünyanın en ünlü astronotlarından Chris Hadfield, 166 günlük uzay macerasını anlattığı, ‘National Geographic Live: Uzaydan Dünyamız’ etkinliği için Türkiye’deydi. Bosch’un katkılarıyla, çocuklar ve yetişkinler için düzenlenen iki ayrı oturuma katıldı. Sahneye de çok hâkim. Stand-up’çı gibi. Bayıldım. Mutlaka TED konuşmasını da izleyin. Ben onunla röportaj yapabilen şanslı gazeteciydim. O kadar çok soru sordum ki sığmadı tabii, bu röportaj salı günü devam edecek...

Bu benim için bir ilk! Hayatımda ilk defa bir astronotla röportaj yapıyorum. Üstelik siz, herhangi bir astronot değilsiniz, Neil Armstrong, Buzz Aldrin’le birlikte adı anılan müthiş birisiniz...

- Teşekkür ederim.

 166 gün uzayda kaldınız, uzayda yürüyen ilk Kanadalı astronotsunuz. Başınıza gelmeyen kalmadı, inanılmaz maceralar yaşadınız... Sonra altı kitap yazdınız, şimdi dünyanın her tarafında konferanslar veriyorsunuz, gençlere ve çocuklara ilham oluyorsunuz... Başlıyorum sormaya: Küçükken kafayı uzaya takmanızın özel bir sebebi var mıydı?

- Bir çiftlikte büyüdüm ben. Toronto’ya bir saat uzaklıkta bir çiftlikte. Etrafımda beni besleyen büyük bir şehir yoktu. Bilimkurgu kitaplarından, çizgi romanlardan ilham aldım. Edgar Rice Burroughs, Arthur C. Clarke ve Jules Verne favori yazarlarımdı. Onların kitaplarını okuyarak büyüdüm. Ve Jules Verne’nin ‘Esrarlı Ada’ kitabının başkahramanı Cyrus Smith rol modelimdi. “Çocukken en çok ne yaptın” diye sorarsanız, okudum ve hayal kurdum derim!

 

Yazının Devamını Oku

Bir günde mekân yenileyen iki şahane kadın

18 Mayıs 2018
Yine o gün...

Yürünmeyen yollarda yürüyen kadınlar günü...

Bugün çok yaratıcı iki kadınla tanıştıracağım sizi...

Elmon Pekmez ve Nükhet Boz.

İki şahane mimar. Hızlı, pratik ve çok tatlılar. Çok genç görünüyorlar ama meslekte 17’nci yılları. Son derece tecrübeliler yani. Ayrıca Nükhet’in üç, Elmon’un iki çocuğu var. Herkese, her yere, her şeye yetişen kadınlar onlar.

Yazının Devamını Oku

Oy ve Ötesi Yönetim Kurulu Başkanı Gözde Elif Soytürk: Oyuna sahip çıkmak isteyen herkes... Oy ve Ötesi gönüllüsü olsun!

17 Mayıs 2018
En az lavanta kadar büyük bir tutku benim için. Vatandaşlık görevi.

Bu sütunda defalarca Oy ve Ötesi’ni yazdım, yazmaya da devam edeceğim. Sadece yazmakla kalmadım, görev de aldım, gittim gönüllü oldum. Adil ve şeffaf bir seçim için çabaladıklarını düşünüyorum. Onlara bütün kalbimle inanıyorum. Bence hepimiz destek vermeliyiz. Gönüllü müşahitlik kayıtları yarın başlıyor...

- Sizi tanıyalım...

Ben Gözde Elif Soytürk. Bilgi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdim. Marmara Üniversitesi Uluslararası İşletme bölümünde yüksek lisans yaptım. 2005’ten beri de aile şirketimizde çalışıyorum. Hayvanseverim. Tam bir doğa aşığıyım, aynı zamanda yelkenciyim. Gerçek bir deniz tutkunuyum. Ama en büyük hayalimi sorarsanız, lavanta yetiştirmek...

- Şahaneymiş! Oy ve Ötesi sizi için ne ifade ediyor?

En az lavanta kadar büyük bir tutku benim için. Vatandaşlık görevi.

- Ne zaman tanıştınız Oy ve Ötesi’yle...

2014’te. 2016 yılından bu yana da Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorum. 

BÜTÜN SANDIKLARI OLMASA DA... 81 İLİ HEDEFLİYORUZ

Yazının Devamını Oku

Evrim Kuran’ın kitabı ‘Telgraftan Tablete’ çıktı... Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde öteki kuşak serinler...

16 Mayıs 2018
Türkiye’de “kuşak araştırmacısı” denilince Evrim Kuran derim. Neredeyse 20 yıldır kuşaklar üzerine kafa patlatıyor...

“Bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır” diyor ve ekliyor: “Bir dönemi anlayınca da kimseyi kendi değerlerinle yargılamıyorsun. O jenerasyonun gerçeği neyse meseleye o şekilde bakıyorsun.”

Evrim’le biz Gezi döneminde tanıştık.

O zaman Gezi’nin kahramanları olan Y kuşağını anlatmıştı, sonra birkaç defa daha röportaj yaptım. Pırıl pırıl bir zekâ ve müthiş bir birikim!

O, benim kızımı da daha iyi anlamama sebep oldu...

En sevdiğim tanımı da, -o, bir Çin atasözü olduğu söylüyor- “Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde öteki kuşak serinler.”

Evrim ilk kitabını yazdı: ‘Telgraftan Tablete’

Türkiye’nin 5 kuşağını anlatıyor. Üstelik kendi aile hikâyesi üzerinden anlatıyor. Halk ozanı dedesi Ali’den başlıyor, oğlu Ali’ye kadar geliyor. O kadar sıcak ve güzel yazmış ki hem çok sıkı sosyolojik tespitler ve araştırmalar var hem de kişisel hikâyeler de olduğu için bize kendi ailemizle paralellik kurma imkânı tanıyor.

Bravo Evrim!

Yazının Devamını Oku

İkisi de çok değerli: Bazı çocuklar annelerin karnından doğar bazıları da kalbinden...

15 Mayıs 2018
Tiyatrocu Esra Akkaya ve oğlu Can Alex, herkesin sevgilisi oldu. Bu hikâyeyi okuyup bayılmayan neredeyse yok.

Etiyopya’dan evlat edinen Esra, bunu bir iyilik ya da cesaret örneği olarak görmüyor. “Belki de iyiliği yapan oğlumdur” diyor. Esra, farklı ve çok tatlı bir kadın. Aynı zamanda eğitimci, seminerler veriyor. Mutlaka verdiği seminerlerden birini izleyin, insana ilham veren şeyler anlatıyor. Dün başlayan Esra Akkaya ve Can’ın macerası bugün de devam ediyor...

- Niye Etiyopya?

Özellikle seçilmiş bir yer değil. Bakanlığı aradığımızda, “Bir aile Etiyopya’dan evlat ediniyor. İsterseniz onlarla irtibata geçin” dedikleri için; tamamen tesadüf yani. Bazı yollar, hayatta kendiliğinden açılıyor. Sebebini bilmiyorsun. Belki de “kader” denilen şey budur. Etiyopya’ya gittik ve oğlumuza orada kavuştuk...

- Nasıl cesur bir şey yaptığının farkında mısın?

Bu bana cesaret gibi gelmiyor. Belki bir macera ama hayatta her şey macera. Çatır çatır doğurmak da macera, sezaryen de bir macera, çocuk yetiştirmek de öyle. Hepsinin bir yolculuğu, bir çilesi var. Ama tüm bunlar bizi anne yapıyor. Macerasız annelik olur mu? Olmaz. Anne olmak için mutlaka bir maceran olacak ve o maceraya atılacak cesaretin olacak ama bu bana özgü bir şey değil. Cesaretse bütün anneler cesur...

- Öyle bir anlatıyorsun ki sanki dünyanın en normal şeyi gibi...

Benim için öyle. Biz oğlumla kavuşmayı bekleyen iki ruhtuk, kavuştuk...

-

Yazının Devamını Oku

Anneler Günü’nde sizi Esra Akkaya ve Etiyopya’dan evlat edindiği beş yaşındaki Can Alex’le tanıştırıyorum! Ben Afrikalı bir Türküm!

13 Mayıs 2018
Oyuncu Esra Akkaya’nın iki aylıkken Afrika’dan evlat edindiği Can Alex şimdi 5 yaşında. Bu harika anne-oğulun sevgi dolu macerasında hepimize ilham verecek çok şey var.

Ben bayıldım bu ikiliye!
Esra ve Can.
Harika bir anne-oğul onlar.
Tanıştığıma nasıl mutlu oldum anlatamam. Her taraflarından sevgi akıyor. Bu ikili, insana çok iyi geliyor. Can, oyuncu annesi Esra Akkaya tarafından Etiyopya’dan evlat edinilmiş iki aylıkken. Şimdi 4.5 yaşında. Hikâyelerini aşağıda okuyacaksınız.
Can, sevildiğini bilen bir çocuk, bu da her halinden belli oluyor. Huzurlu ve mutlu.
Ve aman Allah’ım o ne tatlılık… Cebine koyup götürmek istiyorsun! Konuşkan, meraklı ve çok çok akıllı. Anneler Günü’nde onları sizinle tanıştırmak istedim.

Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU

Bugün Anneler Günü... Kutluyorum. Etiyopya’dan dünya tatlısı bir çocuğu evlat edindin. Can’la olan bu harika maceranı anlatır mısın?

Yazının Devamını Oku

‘YAPABİLİRSİN’ belgeselinin ve kitabının yaratıcısı gazeteci Tuluhan Tekelioğlu: Kadın, kadının gücüdür!

11 Mayıs 2018
Bugün o gün...

Bu köşede, yaptıkları işlerle fark yaratan kadınları ağırladığım gün.

Bugün özel bir konuğum var. Tuluhan Tekelioğlu. Meslektaşım. Uzun yıllar gazetecilik yaptı. Şimdi şahane belgeseller yapıyor. Kadın gücüne, kadın dayanışmasına inanan biri. Yaşasın çalışan, üreten kadınlar diyorum ve sözü Tuluhan’a bırakıyorum...

- Tuluhancım seni çok tebrik ediyorum... ‘Yapabilirsin’ diye şahane bir belgesel yaptın. Sebebi neydi?

Zor zamanlardan geçiyoruz. Her gün  travmatik olaylara uyanıyoruz. Özellikle kadınlar, sıkıştırılan toplumun en çok zarar gören kesimi. Üzerimize bir kara perde indirilmeye çalışılıyor. Şiddetle, baskıyla, mağduriyet algısıyla örülü bir kara perde... Bunu hep birlikte kaldıralım istedim. 2010’da ‘40’ında 40 Kadın’ adını verdiğim ilk belgeselimi çekerken aslında kadınların ne kadar cesur, ne kadar güçlü olduğunu fark etmiştim. Sadece tetikleyici bir hayat tecrübesi gerekiyor kadının harekete geçmesi için. Bu da genellikle acı veren bir tecrübe oluyor. Benim hayatımda da aynı şey oldu. Zamanın ruhundan etkilenen gazetecilerdenim. İşsiz bırakıldım. O güne kadar biriktirdiğim şey mesleki tecrübelerimdi sadece. Birikmiş param, mal varlığım yoktu. Ama pes etmedim. Her dibe vuruşun, aslında bir ayağa kalkış olduğuna inanıyorum. Karanlığı yaşayamadan aydınlanamıyorsunuz. Ben de bu zor dönemi yaşamasaydım, aklıma ‘YAPABİLİRSİN’ fikri gelmeyecekti. Hiç ümidin kalmaması, aslında büyük bir özgürlük demek! İçinizdeki tutkuyu kimse sizden söküp alamaz, alamıyor. Ben karanlığa küfretmek yerine, bir mum yakmayı istedim. ‘YAPABİLİRSİN’ işte böyle doğdu.

- Harika... O mum önce seni, sonra da cesarete ihtiyaç duyan kadınları mı aydınlattı?

Evet. Ama ‘YAPABİLİRSİN’ bir kadın belgeseli değil. Kadınlardan Türkiye’ye bir umut ve cesaret filmi. İster Kars’ta, ister Tunceli’de, ister Toroslar’ın bir köyünde yaşasın, kadınların aklına koyduğunda neleri yapabileceğini göstermek istedim. Belgeselimizdeki kadın karakterlerini de buna göre seçtim. Düşseler de, tekrar denemekten vazgeçmemişler. Önlerine karşı çıkan karanlığa karşı her defasında bir mum yakacak cesaretleri olmuş. Strasbourg Film Festivali’ndeki gösteriminde ayakta alkışlandı. Avrupalıları bile şaşırttı. Çünkü hiç alışık olmadıkları kadın figürleri çıktı karşılarına. Zor coğrafyalarda doğmuşlar, büyümüşler ama kendilerine dayatılanı değil, kendi yaşamak istedikleri hayatı seçmişler. En güzeli de bunu iyimserlikle, erkeklerle kavga etmeden başarmışlar!

- Gerçekten cesaretin ve umudun, kadınlardan Türkiyeye bulaşacağına mı inanıyorsun?

Evet. Belgeseldeki kadınlara doğru çıktığım yolculukta şunu fark ettim: Her savaşçı kadın, aslında bir diğerini doğuruyordu. İçimizde bizi doğuran insanın cesaret geni saklı. Onu fark ettiğimizde ve o ilk adımı attığımızda, fark etmeden en yakınımızdakilere, kızımıza, oğlumuza, çevremize bulaştırmaya başlıyoruz. Bu inancın kaynağı anneannemdir.

Yazının Devamını Oku

Türkiye Eskrim Federasyonu Başkanı Murat Atalı aradı

10 Mayıs 2018
Kendisi aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim görevlisi. Eskrim sporuna gönül ve emek vermiş biri. Özellikle de bu sporun kızlar arasında giderek yaygınlaşmasında ve elde edilen başarılarda katkısı büyük.

İki gün üstü üste yazdığım Alanya’daki eskrim antrenörünün cinsel istismar vakası onu çok üzmüş. Sadece bir sporcu olarak değil, bir baba olarak da çok üzmüş. İlk günden babayı arayıp, her türlü desteği vermeye hazır olduğunu belirtmiş.

Olaya şöyle bir açıklık getirmek isterim.

Söz konusu sanık antrenör, Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne bağlı görev yaparken Alanya’da kulüp antrenörlüğüne atanıyor. Şu an tabii bunlar dondurulmuş vaziyette. Ama 2011 ve 2016 arasında milli takıma sporcu gönderdiği için 20011-2016 yılları arasında milli takım kamplarına çağrılmış. Son iki yıldır ise çağrılmamış.

Atalı, bunun altını çizmemi istedi. Haklı. Çünkü böyle olumsuz bir vakayla eskrim sporunun yara almasını istemiyor. Ben de zaten bu meseleyi, toplumsal bir mesele olarak ele almaya çalıştım. Yoksa eskrim sporuyla bir sorunum yok. Tam tersine kadınların, kızlarımızın başarısını sonuna kadar destekliyorum.

Benim derdim, bu ülkede cinsel istismarın önüne geçebilmek ve suçluların caydırıcı cezalar alabilmesini sağlamak...

SİVRİSİNEĞİN SOKTUĞU YER NİÇİN KAŞINIR?

BİZİM NEDEN KUYRUĞUMUZ YOK?

KANALİZASYON KAPAKLARI NEDEN YUVARLIKTIR

Yazının Devamını Oku