Paylaş
Etiyopya’dan evlat edinen Esra, bunu bir iyilik ya da cesaret örneği olarak görmüyor. “Belki de iyiliği yapan oğlumdur” diyor. Esra, farklı ve çok tatlı bir kadın. Aynı zamanda eğitimci, seminerler veriyor. Mutlaka verdiği seminerlerden birini izleyin, insana ilham veren şeyler anlatıyor. Dün başlayan Esra Akkaya ve Can’ın macerası bugün de devam ediyor...
- Niye Etiyopya?
Özellikle seçilmiş bir yer değil. Bakanlığı aradığımızda, “Bir aile Etiyopya’dan evlat ediniyor. İsterseniz onlarla irtibata geçin” dedikleri için; tamamen tesadüf yani. Bazı yollar, hayatta kendiliğinden açılıyor. Sebebini bilmiyorsun. Belki de “kader” denilen şey budur. Etiyopya’ya gittik ve oğlumuza orada kavuştuk...
- Nasıl cesur bir şey yaptığının farkında mısın?
Bu bana cesaret gibi gelmiyor. Belki bir macera ama hayatta her şey macera. Çatır çatır doğurmak da macera, sezaryen de bir macera, çocuk yetiştirmek de öyle. Hepsinin bir yolculuğu, bir çilesi var. Ama tüm bunlar bizi anne yapıyor. Macerasız annelik olur mu? Olmaz. Anne olmak için mutlaka bir maceran olacak ve o maceraya atılacak cesaretin olacak ama bu bana özgü bir şey değil. Cesaretse bütün anneler cesur...
- Öyle bir anlatıyorsun ki sanki dünyanın en normal şeyi gibi...
Benim için öyle. Biz oğlumla kavuşmayı bekleyen iki ruhtuk, kavuştuk...
- Peki hiç mi olumsuz yorum, tepki almadın?
Çok arada oluyor. Geçen gün birisi Instagram’dan şöyle bir şey yazmış: “Şimdi bu çocuk küçük ama büyüdüğü zaman farklılığını anlayacak. Afrikalı olduğu için evlat edinildiğini öğrenecek. Zorluk yaşayacak.” Saçma bir mantık. Normalde cevap vermem ama bu sefer verdim. Dedim ki, “Hanımefendi, Can akıllı bir çocuk. Aynaya da bakıyor. Afrikalı olduğunu biliyor. İnsanın ten renginin zerre kadar önemi yok. Benim de gözüm mavi, eee n’olmuş yani? Evlat edinilme meselesine gelince, başından beri açıktık biz oğlumuza, hiç gizlemedik. Ama onun bizi seçtiğini, bizim de onu seçtiğimizin hep altını çizdik. Gerçekten de Can’a sorduğunuzda, ‘Ben annemi- babamı seçtim, onlar da beni seçti’ diyor. Bununla da gurur duyuyor. 4 buçuk yaşında ama kendi macerasını biliyor. Başka evlat edinilen çocuklar gördü. Başka Afrikalı çocuklar da gördü. Benim kardeşimin karısı doğurdu. ‘Demir, Selen’in karnından çıktı, sen benim kalbimden çıktın’ dedim. Çocuklar, her şeyi yerli yerine oturtuyor. Oturtamayan bazı büyükler...”
- Güzel demişsin... Sen, “Hepimiz kendi hayatımızın kahramanlarıyız. Kalbimizin sesini dinleyelim, güvenli alanlarımızdan çıkalım, kendi maceramızı yaşayalım, korkmayalım” mı diyorsun...
Evet çünkü kendimizi gerçekleştirmenin tek yolu o macerayı yaşamak. Korkacak bir şey de yok. Çünkü zaten olacak olan olacak. Ama güzel şeyler de olacak!
EN MÜTHİŞ ANNELER HANDİKAPLI ÇOCUKLARI EVLAT EDİNENLER!
- Can, geçmişinde neler yaşamış, genetiğinde neler var, bunları araştırmak mümkün müydü?
Hiçbir şey bilmiyoruz.
- Bazen insanlar sırf bu nedenle evlat edinmiyorlar. Geçmişinde bir şiddet olayıdır, genetiğinde bir hastalık vardır diye... Tabii bu çok insafsız ve acımasız bir bakış açısı...
Bence de öyle! Hayat, bu kadar matematik üzerine kurulu değil. Ben aklıma bile getirmem böyle bir şeyi. Bizler kendi genetiğimizi de çok iyi bilmiyoruz. Nasıl bir çocuk doğuracağımız da sürpriz. Bence evlat edinirken düşünülecek en son şey bu. Bunu düşünüyorsan zaten çok orada değilsin demektir. Böyle bir maceraya atılıyorsan hakikaten ruhuna güveneceksin... Bana göre dünyanın en müthiş anneleri, handikapları olan çocukları evlat edinenler. Böyle insanlar var. Ben tanıştım onlarla, Afrika’da da var Türkiye’de de...
- Bir gün Can biyolojik ailesini bulmak isterse...
Bir gün onu doğuran ablayı bulmak isterse bulamayabiliriz... Çok zor. Ama isterse onunla o yolculuğa da çıkarım. Oğlumla her yola çıkarım ben.
- Eğer kendi yumurtanla çocuk yapma imkânın olsaydı, tercih eder miydin?
Kesinlikle hayır. Her tür seçime saygılıyım. Ama herkes, gerçekten kendi şarkısını söylemeli. Ben bu şekilde anne olacağımı biliyorum, böyle oldum, çok da mutluyum...
BEN CAN’A İYİLİK ETMEK İÇİN ONU EVLAT EDİNMEDİM
BELKİ DE O BANA İYİLİK ETTİ
Bizim hikâyemizi duyanlar, bana güzel bir şeyler söylemek istiyorlar. Diyorlar ki “Siz, müthiş bir insansınız! Ne kadar büyük iyilik ettiniz. Bir çocuğun hayatını kurtardınız. İnanılmaz büyük bir sevap bu...” Ben de diyorum ki, “Hayır öyle değil. Ben Can’a iyilik etmek için onu evlat edinmedim. Kimin, kime iyilik ettiği de belli değil. Belki de bana iyilik etmiş olan Can’dır. Belki de Allah, ikimize de iyilik etmiş, bizi ödüllendirmiştir”
HAYATI SADELEŞTİRME DERSİ
- Anne-oğul, bir süre Bodrum’da yaşadınız değil mi?
Evet. Önce Sapanca’da, sonra Bodrum’da yaşadık. Can’ı doğada büyütmek istedim. Doğayı bilsin, ağaçların isimlerini öğrensin istedim. Öğrendi de... Birkaç yıl İstanbul dışındaydık yani, çok da keyif aldık...
- Şimdi de geri döndünüz...
Evet. Sonuçta ben oyuncuyum, eğitimciyim. O akışta olmayı da özledim. Şimdi seminerler veriyorum. İnsanlara hayatlarını sadeleştirmeyi anlatıyorum.
Paylaş